18

16.7K 1.2K 144
                                    

18. Bölüm: Geri döndü

Yanağımı huylandıran nazik dokunuşlarla uyandım. Çağatay yüzümün epey yakınında durmuş yanağımı okşuyordu. Geri çekilmeye çalıştığımda belimden sertçe tutarak kaçmamı engelledi. Göğsüne vuruyor, uzaklaşmaya çalışıyordum.

"Şhh, sakin ol."

"Bırak!"

Sonunda belimdeki ellerini çözüp gitmem için fırsat verdi. Ayağa kalkığımda vakit kaybetmeden o da ayaklandı. Kapıya yöneldim, açılmıyordu. Nefretim ve kinimin yoğun şekilde belli olduğu gözlerimle ona baktım. Hafifçe gülümsedi ve üstüme gelmeye başladı.

"Kapıyı aç." Dedim sinirle. Barlas'ı görmem gerekiyordu tabii sonrasında da bir kaçış planı düşünmem.

Beni kapıyla arasına aldı onu öyle bir ittirdim ki az kalsın yere düşecekti. Bunu ikimizde beklemiyorduk. Şok içinde bana bakarken gözlerimi kaçırıp iyice kapıya sindim.

Tekrar bana yaklaştı ama bu sefer sadece kapı kilidini açıp geçmemi izledi. Odadan çıktığım gibi evi incelemeye başladım. Barlas neredeydi acaba?

"Barlas nerde?" Diye sordum ona dönmeyerek.

"Babasına güzel videolar göndermek için mahzende." Dedi sanki güzel bir şeyden bahsediyormuş gibiydi ses tonu. O gerçekten hastaydı.

"Eğer ona bir şey olursa seni kendi ellerimle gebertirim!" Diye bağırdım artık bu cesaret nerden geliyorsa. Evin içinde hızlı hızlı dolaşarak bahsettiği mahzene inen bir merdiven bulmaya çalıştım. Benim aksime yavaşça peşimden geliyor, her hareketimi dikkatle izliyordu. Bu rahatsız ediciydi.

"Beni onun yanına götür Çağatay." Dedim sonunda pes ederek. Hiçbir yerde bir şey yoktu.

"Olmaz." Tek kelimelik cevabından sonra gözleri dudaklarıma indi. Bunu umursamayacak kadar endişeliydim.

"Onu öldürecek misin?"

"Öldürmeyecek olsam neden kaçırayım ki?"

"O daha bebek Çağatay!"

"Kendi bebeğime bile acımadım, onunkine mi acıyacağım?"

Titrek bir nefes aldım. Gerçekten onu öldürecekti. Bebeğimi bir kez daha kaybedemezdim.

"Çağatay yapma." Dedim sakinleşmeye çalışarak. Gerekirse Barlas için ona yalvaracaktım. Elini yanağıma koydu ve biraz önce yatakta yaptığı gibi nazikçe okşadı. "O geleceğimiz için bir tehtid Kayra. O bizim düşmanımız."

"Benim düşmanım değil. Onu öldüremezsin Çağatay. Bir bebeğin kanını dökemezsin."

Çağatay yanağımdaki elinin tutuşunu sertleştirdi. Yüzüme eğildi ve fısıldadı: "Fazla ileri gidiyorsun, fark etmedim sanma. Tüm bu sözlerin, davranışların acısını çıkaracağım senden. Karşında baban olduğunu unutma."

Karanlık yüzünü bana hatırlatırken bir kez daha titredim. Bu onu eğlendirdi. Yanağımı bıraktı ve koltuğa oturdu. Ayakta öylece dikilirken ne yapacağımı düşünüyordum. Kaçmalıydım ama nasıl? Daha Barlas'ın tam olarak nerede olduğunu bile bilmiyordum. Evi biraz daha dolaşmaya ve bir çıkış bulmaya karar verdim. Çağatay eline aldığı kitabı okurken bende yavaş yavaş salondan çıktım.

Ev düşündüğümden küçüktü. Büyük pencerenin önünde durdum ve dışarı baktım. Şehir merkezinde, kimsenin aklına gelmeyecek bir sitedeydik. Genelde herkes kuytu köşelerde bakar, oralarda arardı düşmanlarını. Kimin aklına dibinize yerleşmesi gelirdi ki?

Pencereden ayrıldım ve evi dolaşmaya devam ettim. Koridorda dolaşırken arada bir yerde, olan eski kapıyı fark ettim. Kapıya koşup açmaya çalıştım. Açılmadı. Burası mahzenin kapısı olabilir miydi? Eğer öyleyse anahtarını bulmalıydım. Bir umut, etrafıma bakındım.

Süt Anne [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin