12

19.7K 1.4K 127
                                    

12. Bölüm: İtalya.

Uyandığımda Kaya abinin kucağındaydım, tenime çarpan yoğun soğuğu hissederken üstümdeki örtüye sarıldım. Kaya abi uyandığımı anlasa da tepki vermeden yürümeye devam etmişti. Önüme baktığımda Mert abinin de Barlas'ın pusetini tuttuğunu görmüştüm, hemen yanlarında da Berke Bey vardı.

Neden bu soğuk yerdeydik, nereye gidiyorduk anlamıyordum. Başımı biraz kaldırdığımda karşılaştığım büyük uçakla nutkum tutuldu. Uçağa binecektik?

"Kaya abi nereye gidiyoruz?" Diye fısıldadım, cevap vermekte tereddüt ediyor olduğu belliydi.

"Berke Bey uygun görürse söyler efendim." Sizden yaşça büyük birinin böyle seslenmesi garipti, buradaki herkes fazla resmiydi ve ben bundan hoşlanmıyordum.

"Kayra yeterli demiştim." Dedim bıkmış vaziyette. O ise görmezden gelmiş ve ilerlemeye devam etmişti. Büyük uçağın önüne geldiğimizde Berke Bey bir bana, bir Kaya abiye dik dik baktı, sonra neyse ki içeri geçti. Ardından Barlas'la Mert abi ve biz geçtik. Düşündüğümden daha lüks bir uçaktı, vay be.

Kaya abiye iyice sinerken Berke Bey koltuğuna oturmuş, kötü bakışlarını atmaya devam etmişti zaten gergin hissediyordum. Beni iyice germe konusunda üstüne yoktu.

"Efendim, inmeniz gerek." Dedi Kaya abi. Beni o korkunç yaratığın önüne getirmişti. Mızlana mızlana kucağından indim ve yerime oturdum. Berke Bey'in hemen yanına.

Kaya ve Mert abi uçağın arkalarına ilerlerken diğer korumalar onları takip etti. Pusetten Barlas'ı kucağıma aldım çok sıkılmıştı, bende olsam bende sıkılırım kim bilir ne zamandır oradaydı.

Onu zıplatıp eğlendirmeye çalıştım, bana gülücükler bahşederken bende gülümsedim. Berke Bey biraz olsun sakin görünüyordu. Kollarım ağrıdığı için Barlas'ı oturttum. Minik elleriyle kemeri tutmaya çalışıyor, koltuğu elliyor ve babasına uzanmaya çalışıyordu. O babasını çok seviyordu ama Berke Bey ona karşı şimdiden çok soğuktu.

Ama ben varım!

Uçak hareket etmiyor, öylece bekliyorduk. Kapı açılınca Berke Bey kaşlarını çattı ve ayağa kalktı Berke Bey'in annesi o kibirli ifadesiyle uçağa girdi.

"Neden geldin?" Dedi Berke Bey, bu ses tonunu tanıyordum. Sakin kalmak için çırpındığı ses tonu.

Kadın beni süzdü ve iğrendiğini anlayabildiğim bir surat ifadesi takındı, oğluna döndü. "Ülkeden ayrılıyorsun ve biricik annene veda bile etmiyorsun?"

"Uzun sürmeyecekti."

"Madem öyle o neden geliyor?"

Berke Bey sinirle kahkaha attı, Barlas'ı göğsüme yatırıp sırtını pışpışladım, biraz sonra olacakları tahmin etmek bile istemiyordum.

"Barlas'ı sen emzirebileceksen gelmesin anneciğim."

Annesinin bozulduğunu anlayabiliyordum. Beni neden sevmediğini bir türlü anlayamamıştım. Sıradan bir çalışandım ya.

"Baban gibisin." Dedi kadın sinirle.

"Gurur duyarım." Dedi Berke Bey, annesiyle bir süre atıştılar, sonrasında kadın çekip gitti zaten.

Dün gece neler olduğunu hatırlayamıyordum. Sadece çok yorgun olduğum ve hissettiğim korkuyu hatırlıyordum, şimdiyse o yorgunluktan eser yoktu.

Berke Bey yerine oturup Barlas'ı benden aldı ve pusetine koydu. "Kemerini tak." Tek söylediği bu olurken kemeri takmaya çalıştım ilk defa uçağa binmiyordum ancak çok uzun zaman oluyordu. Önüme gelip elimden kemeri aldı ve kendisi taktı, kısık bir teşekkür mırıldanıp önüme döndüm. Kendi kemerini de taktıktan sonra uçak hareket etmeye başladı. İçimdeki yoğun heyecan duygusu mükemmel hissettirmişti.

Nereye gittiğimizi hala sormadığımı fark ettim. Çekiniyordum ama merak duygum ağır basıyordu.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum en sonunda. Gözleri camdaydı, bana bakmadı bile, ne cevap verdi ve başka bir harekette bulundu. Neden biraz olsun insan muamelesi göremiyordum anlayamadım.

Dudaklarımı büzdüm ve başımı eğdim, ellerimle oynamaya başlarken saçlarım da önüme düşmüştü. Bir anda elimi tutup çekti ve büyük eline kenetledi. Ne olduğunu anlayamamıştım bile, başımı kaldırdığımda gözlerini kapatmış, sadece elimi sıktığını görebilmiştim.

"İyi misiniz?"

Cevap vermedi, yine. Üstüne gitmek istemediğim için sustum. Yarım saat kadar elimi tutmuş ve o halde kalmıştı sanırım. Elimi tutmuş şekilde uyuyakalmıştı.

Elimi çektim ve yüzüne gelen saçlarını ittim. Uçak havada olduğu için kemerimi açıp daha rahat bir konumda oturmaya başladım. Arkada oturan korumalardan Mert abiye seslendim.

"Mert abi, nereye gidiyoruz?" Cevap vermesini umuyordum. Yavru kedi bakışları atarak sevimli olmaya çalıştım.

İşe yaramış görünüyordu, Mert abi gülümseyerek Kaya abiye bir şeyler fısıldamış ve sonra tekrar bana dönmüştü. "İtalya'ya gidiyoruz efendim."

Hayatımda hiç yurt dışına çıkmamıştım, heyecanla teşekkür edip önüme döndüm. Aklıma gelenle tekrar onlara dönmem bir oldu.

"Mert abi, bana sadece Kayra desen olmaz mı? Bu hitap şekli fazla resmi."

"Maalesef efendim, Berke Bey hoşlanmayabilir."

"Nedenmiş? Bende sıradan bir çalışanım, hem benimle konuşan sadece siz varsınız. Resmi olmak istemiyorum."

Mert abi ensesini kaşıdı Kaya abi ona dönüp bir şeyler fısıldayınca tedirgin ifadesi gitti ve tekrar gülümsemeye başladı.

"Sadece Berke Bey olmadığı zamanlarda." Gülümseyince gülüşü büyüdü, hatta Kaya abi bile gülmüştü.

Önüme dönüp camdan bakmaya başladım. Bulutlar çok güzeldi. Aklıma Güneşim gelince gülümsemem burkuldu. Düşünmemem gerektiğini biliyordum, çok zordu...

Daldığım yerden Barlas'ın ağlamaya başlamasıyla çıktım. Meleğimi kucağıma alıp ne istediğini anlamaya çalıştım. Minik eliyle tişörtümü çekiştirmesiyle arkadaki korumaların kıkırtısını duydum. Utana sıkıla üstümü çıkardım ve ona istediğini verdim.

Mert abi elinde ince bir örtüyle geldi ve üstümüzü kapattı,

"Rahatsız olabileceğini düşündüm."

"Teşekkür ederim abi."

O yerine geçerken bende huzurla uyuyan Berke Bey'i ve Barlas'ı izliyordum.

Süt Anne [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin