16

17K 1.2K 101
                                    

16. Bölüm: Baskın

Bir ay geçmişti o hala eve gelmiyordu. Yabancı bir ülke, yabancı bir şehir, yabancı bir ev ve etrafımız yabancılarla doluyken beni ve Barlas'ı burada bırakmıştı. Barlas 6 aylık olmuştu ve babasız olmaya alışmış görünüyordu. Sanki gerçek annesi benmişim gibi bağlıydı bana. Bunu düşününce ağlayasım geliyordu.

Göğsümde uyumasına izin vermiş ve huzurla onu izlemeye başlamıştım. Eski evde olduğu gibi burada da odasının bir duvarının tamamı camdı. Yıldızları izliyor, Barlas'a fısıldıyordum. Uykusu ağırdı. Bir uyudu mu bir daha kolay kolay uyanmazdı. Rahattım bu yüzden.
Ona yaklaşıp minik elini öptüm, derince kokusunu içime çektim.

Onu beşiğine yatırmak için ayağa kalktığımda yüksek bir silah sesi işittim. Ne olduğunu anlamazken cam boydan kırıldı. Korkuyla Barlas'ı iyice kendime çektim kapı açıldı ve Kaya abi göründü.

"Gitmeliyiz, hemen." Beni kolumdan tutup yönlendirirken ağlamaya başlayan Barlas'ı sakinleştirmeye çalışıyordum. Kolidora çıktığımızda tüm korumaların orada olduğunu gördüm. Mert abi de diğer yanıma gelirken odanın açık kapısından kırılan camdan birilerinin içeri girdiğini gördüm. 

Kaya ve Mert abi bizi mutfağa soktu, diğer korumaların hızlı adımlarını ve silah seslerini duyabiliyordum. Korktuğu için ağlayan Barlas da bana hiç yardımcı olmuyordu.

Kilere girdik dar bir alandı. Kaya abi hemen ardımızdan kapıyı kapattı. Mert abi ise eğilerek yeri yoklamaya başladı ne yaptığımızı bilmiyor ve titriyordum. Barlas'ı boynuma yatırdım ve sırtını pışpışladım. Mert abi bir yandan hızla yeri yoklamaya devam ediyor bir yandan da kendi kendine söyleniyordu.

"Mert acele et!" Dedi Kaya abi fısıltıyla. Barlas'ı öpüp durduğum için şiddetli ağlaması durulmuştu neyse ki. Mert abi sonunda yerdeki kapıyı buldu ve vakit kaybetmeden açtı.

"Burdalar." Dedi Kaya abi fısıltıdan bile kısık bir sesle. Hızla mutfağı dolaşan adımları ve yere fırlatılan eşyaların sesini duyuyorduk. Mert abi geri çekilip geçmemiz için yer verdi. Dar bir tüneldi burası aşağıya inen bir merdiveni vardı, o kadar karanlıktı ki nereye indiği görünmüyordu. Kaya ve Mert abiye güveniyordum. Merdivenden inmeye başlarken Mert abi de peşimden geliyordu.

"Kaya abi gelmeyecek mi?" Dedim inmeye devam ederken. Mert abi peşlerinden gelmediğini yeni fark etmiş gibiydi. Duraksadı ve arkasına baktı. Kaya abi pür dikkat mutfaktaki adamları izliyordu.

"Onu getireceğim, sen devam et. Ne olursa olsun sakın durma." Merdivenden yukarı çıkmaya başladı. İtiraz edecek oldum ancak bir kez olsun cesur davranmam gerektiğini düşündüm. Sevgilisini onlara bırakmak istememesi çok normaldi.

Git gide kararan tünel beni ürpertti. Derken hiç beklemediğim bir şey oldu, tünelin girişi tamamen kapandı. Mert ve Kaya abi gelmeyecek miydi? Barlas mızmızlanırken ben titremeye başladım. Durmadan tünelden gitmeye başladım, yukarıdan gelen sesleri duyabiliyordum.

Işık namına hiçbir şey olmadığı için duvara tutunarak gidiyor ve Barlas'ı daha sıkı tutuyordum. Tam bir adım atacaktım ki başımı sert bir cisme çarptım. Elimle yokladığımda bunun bir duvar olduğunu fark ettim. Duvarın biraz daha altını elledikten sonra elime kolu değdi. Böylece çarptığım şeyin duvar değil, kapı olduğunu anladım. Kolu kendime doğru çektim, kapı açılmıyordu. Daha sert şekilde çektiğim zaman yere düşecek gibi oldum ama kapıyı açmayı başardım. Evin yanındaki dereye açılan bir geçitmiş demek.

Geçitten çıktım ve kapıyı kapattım. Dere ve ev yüksek taş duvarlarla birbirinden ayrılmıştı bizi burada görmeleri epey zor olacaktı. Ne yapacağımı düşünürken birden hızla dereye boyunca koşmaya başladım. İki elimle Barlas'ı sıkıca tutarken ayakkabılarım derenin kenarındaki taşlara çarpıyor, sesler çıkarıyordu. Bir taşa takılıp yere düştüğümde taşlar dizlerimi yırttı, battı. Hızla kalkarak koşmaya devam etim. Acıdan ve yakalanırsak bize olacakları düşünerek ağlarken Barlas da bana katıldı. Başımı kaldırıp taş duvara baktığımda onu gördüm.

Nefesim kesilirken hemen arkasını dönüp bağırdı "Buradalar, yakalayın!"

Koşmaya devam ettim aklıma anılarımız geliyordu. Korkunç anılar.

Neredeyse başarmıştım, camdan atlayıp aşağı düştüğümde dizlerimin acısıyla göz yaşlarım döküldü. Bu kadar acıyacağını düşünmemiştim ki. Yine de burada kalamazdım bu adam beni öldürecekti. Kaçmazsam bu adam beni öldürecekti! Hemen yerimden kalktım ve kapıya doğru koşmaya başladım. Bugün bir misafirin geleceğini söylemişti bu yüzden kapı açıktı. Beni odama kitlemişti, kaçabilecek kadar cesaretli olduğumu düşünmüyordu. Beni yakalarsa alacağım cezaları düşündüğümde bende o kadar cesaretli olduğumu düşünmüyordum. Ancak şimdi buradan dönemezdim. Kapıdan çıktım ve arkama bakmadan koşmaya başladım. Önüme bakmadan gittiğim için sertçe birine çarpmış bulundum. Adamın yüzüne bile bakmadan takım elbisesine tutundum.

"Yalvarırım kurtarın beni peşimde bir psikopat var. Beni öldürecek yalvarırım yardım edin."

Adam kahkaha atmaya başladı afallayarak adama baktığımda onu görmemle korkuyla geriye adımladım.

"Psikopat ha?" Dedi alayla, üstüme yürürken ben hala geri gidiyordum. Aniden bakışları sertleşti ve belimden tutarak beni kendine çekti. Çok sıkı tutuyordu, canımı yakıyordu.

"Babacığından kaçmaya mı çalışıyordun?" Dedi kendini bana bastırarak. Ağlamam şiddetlendi ve çırpınmaya başladım.

"Ah, çok mu yüz verdim? Nerde yanlış yaptım anlamıyorum. Babacık kediciğine iyi bir ders vermeli anlaşılan, hm?"

"İ-istemiyorum!" Diyerek çığlık attım. Kolumu döndürdü az kalsın kıracaktı. Bu sefer acı bir çığlık attığımda gülümsedi ve kolumu bıraktı.

"Evimize gidiyoruz kedicik."

Ağlayarak ondan kaçmaya çalıştım benden çok daha güçlüydü ve çırpınışlarım fayda etmiyordu.

Neredeyse başarmıştım...

Göz yaşlarımı sildim ve koşmaya devam ettim. Dizlerimin acısından zorlansam da duramazdım. Arkamı döndüğümde uzattıkları merdivenden bir bir indiklerini gördüm. Korkuyla önüme dönüp koşmaya devam ettim ama sorun şuydu ki yolun sonu gözükmeye başlamıştı bile. Kaçacak yerimiz kalmıyordu.

"Dur!" Arkamdan bağırışlarını duyuyordum. Sanki dinleyecekmişim gibi...

Yolun sonuna geldiğimde mecburen durdum. Panikle etrafıma bakıp kaçacak yer aradım ama yoktu. Kapana sıkışmıştım. Adamları etrafımızı sararken Barlas ağlamayı sürdürdü. Çok korkmuştu miniğim...

Berke Bey gelecek bizi kurtaracak diye ummaktan başka bir şey yapamıyordum. Adamlarının arasından çıkıp yaklaşmaya başladı.

"Gelme." Dedim fısıldar bir tonda o iğrenç gülümsemesiyle kendini belli ettiğinde hiç değişmediğini anladım. Benden bir kaç adım uzakta durdu. Titreyen bedenimi büyük bir keyifle süzdü.

"Ah, bebeğim gerçekten nasıl oluyor da bu kadar güzel olabiliyorsun?"

Adamların biri Barlas'a uzanınca iyice kendime çektim onu.

"Zorluk çıkarma Kayra." Dedi sert bir ifadeyle.

"Önce cesedimi çiğnemelisin." Dedim garip şekilde cesaretli bir tavırla.

"Cesedini değil ama sen çığlık çığlığa ağlarken o güzel bedenini çiğneyeceğim." Bir adım attığında bende dereye doğru bir adım attım.

"Rüyanda görürsün Çağatay."

Hızla yaklaşmaya başlarken geriye bir adım atacağım sırada dereye düşmeden beni tutmuş ve adamlardan biri Barlas'ı kollarım arasından çekip almıştı. Çığlıklar atarak kucağından kaçmaya çalıştım. Ellerimi kelepçelerken ağzımı da kapattılar. Hala deli gibi çırpınıyor ve ağzım bağlı olmasına rağmen çığlık atmaya çalışıyordum.

"Senin yerinde olsam sesimi sonrası için saklardım, sana epey lazım olacak kediciğim."

Ağladım, gözlerim şelaleye dönerken gözlerimi de bağladılar. Göz bandını ıslattı göz yaşlarım. Tekrar aynı şeyleri yaşamaya hazır değildim.

Süt Anne [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin