"Ben de çıkıyorum, işe ancak yetişirim Fikoş'um. Bir şey olursa ararsın olur mu? Efe sana emanet."

"Tamam yavrum, geçireyim ben de seni."

Yüzündeki gülüşü silmeden hevesli gözlerle ikizine döndü İnci. "İstiridye'm ben çıkıyorum, istediğin bir şey olursa ararsın beni." dedi yumuşacık sesiyle. "Bu sabah vapura binemedik ama yarın sabah güneş doğar doğmaz, etraf kalabalıklaşmadan çıkarız evden."

Bakışlarını sokakta bir yere mıhlayan Efe, İnci'ye dönmeden belli belirsiz kafasını salladı.

"Olur."

Ona sımsıkı sarılıp, yanaklarından öperek işe gitmeyi ne çok isterdi İnci... Ama İstiridye'sinin yanında olması dahi öylesine yeterliydi ki kız için, yüreği durmaksızın kanat çırpan mutlu bir kuş gibi pır pır ediyordu.

"Fikoş." dedi İnci, yaşlı kadınla balkondan dışarı çıkıp kapıya doğru yürürken. "Sana çok zahmet verdiğimin farkındayım, ama ben işteyken Efe'ye eşlik edecek güvenilir birini bulur bulma-"

"Kız! Efe'ye eşlik edecek benden güvenilir biri mi var?" diye böldü gözleri pörtleyen Fikoş onu ve  hafiften azarlayıcı ifadesiyle ekledi. "Hem yavrumun ne zararı var ki bana? Dört duvar bir ben canım sıkılıyordu şimdi beraber deviriyoruz işte günleri. Bir daha duymayayım İnci!"

"Ama Fikoş kendi evine inemiyorsun sabahları ve-"

İşaret parmağını kaldırıp dudaklarına yaslayan Fikoş, gözlerini belerterek "Şşttt!" dedi ve kızın portmantonun üzerinde duran çantasına uzanarak İnci'nin koluna astı. "Haydi, yürü işine! Akşam gelirken de çıtır çıtır, taze halka tatlısı getir bana."

Hissettiği yoğun minnetle kalbi yumuşacık kesilen İnci, dolan gözleriyle kollarını uzatıp yüreğinin kocaman olduğunu düşündüğü Fikoş'a sımsıkı sarıldı. Sahici sevginin üstüne insana can suyu olabilecek başka bir şey tanımıyordu.

İnci, evden bir kelebek ferahlığıyla mutluluktan uça uça ayrılıp merdivenleri hoplaya zıplaya indi. Fakat, apartmanın girişinde Berkay'ın babası Osman ile karşılaşınca adamın her zamankinden daha mutlu olduğunu görünce durdu adımları.

"Günaydın Osman abi, nasılsın?" diye sordu neşeyle.

Çekik kahverengi gözlerinin neredeyse çizgi halini almasını sağlayacak kadar geniş tebessümüyle, göğsü kabara kabara gülümsedi adam.

"Günaydın, iyiyim İnci kızım. Bizim oğlan tıp kazandı da onları gezmeye götüreceğim bugün."

Kaşları duyduğu şeyle havalanan İnci'nin dudakları o şeklini alırken, algılayamadı. Yıl boyunca ders çalışmayan ve sınava bir hafta kala Zeynep'ten ona bir konu da olsa anlatması için yalvaran Berkay'dan mı bahsediyorlardı sahiden?

"Bizim Berkay?" diye sordu, doğru algılayıp algılamadığını anlayabilmek için. "Tıp kazandı?"

"Tabii." dedi sırıtarak başını sallayan Osman da ve elini kaldırıp kendi boyunu işaret etti. "Benim büyük oğlan işte."

"Garip doğrusu." dedi İnci, düşünceli bir edayla. "Nasıl mümkün olabildi ki bu doğru düzgün ders çalışmadan?"

"Efendim?"

Osman'ın bozulmaya başladığını gören İnci, kendi kendine mırıldanmayı kesip adama tebessüm etti hemen.

"Hadi hayırlı olsun Osman abi. Berkay'a onu tebrik ettiğimi iletirsin." diyerek çıkış kapısına hızlı adımlarla yürüdü.

"İnci, annesi baklava açtı bütün apartmana dağıtacak. Akşam gelince yersin sen de kızım."

"Olur Osman abi, Feraye ablamın da ellerine sağlık. Hadi öptüm hepinizi."

Güneşi YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin