29. Bölüm(Mecburiyet)

16.5K 569 177
                                    

Keyifli okumalar...

°°°

Araba durduğunda, Amir arabadan inip benim tarafıma gelerek kapıyı açtı. Elimden tutarak arabada indirdi. Başımı yerden kaldırıp eve baktığımda cam duvardan o kadının bize baktığını gördüm. Bakışlarımı kaçırıp yeniden önüme döndüğümde Amir ne olduğunu anlamış olacak ki, elimden tutarak yürümeye başladı. Az önce gözlerimi kaçırdığım kadının, bir az sonra gözlerine bakıp konuşacaktım.

Nefesimi verip yaşlarla dolu olan gözlerimden yaş akmaması için kafamı hafif geri yatırıp gözyaşlarımı engelledim. Ağlamayacağım dediğim her gün hayat ağlatıyordu.

Koruma kapıyı açtığında ikimiz de eve girmiştik. Aniden o kadın hızlı adımlarla kapıya gelip merakla "Kızım, iyi misin?" diye sordu. Elini omzuma atmak istediğinde Amirin arkasına geçip, bakışlarımı yere indirdim. Ne komikti, değil mi? Nefret ettiğim adama sığınıyordum.

Havada kalan elini hala aşağı indirmemiş, acı dolu bakışlarla beni izliyordu. O sırada Amir "Buyurun içeri geçelim, Ayten hanım." dedi.

O, gözlerime bir şeyler anlatmak ister gibi baktı. Bakışlarımı yerden kaldırmadığımı gördüğünde elini yumruk yaparak yanına indirdi. Amir ona eliyle salonu işaret ettiğinde, bir şey söylemeyerek yürümeye başladı. Amir de yürümeye başlayınca onun arkasından yavaş adımlarla onu takip ettim.

Amir ona eliyle koltuğu gösterdiğinde, gözlerini üstümden çekmeyerek oturmuştu. Amir beni o kadına yakın oturtarak arkama geçmiş, senin arkandayım demek istiyordu. Halime gülesim vardı gerçekten. Karşımda ve yanımda duran insanlardan hesap sormalı iken ben sessiz kalmıştım. Çünkü beni anlamayacak insanlar için nefesimi boşa yormaya gerek yoktu. Yorduğum zaman da elime neler geçtiğini görmüştüm. Amirin bacağımda duran eli beni rahatsız ederken kadın konuşmaya başladı.

"Arya, kızım. Neden böyle sessiz oturuyorsun? Bir şey söyle bana. En azından benden nefret ettiğini duymama ihtiyacım var." dedi ağlamaklı çıkan sesiyle. O sırada "Senden nefret etmiyorum." dedim gözlerine bakmayarak. "Kızım.." diyerek elini bacağıma koymak istediğinde, ona taraf dönük olan bacaklarımın, hızla yerini değiştirdim.

Amir ayaklanarak "Siz konuşun. Benim işlerim var." dedi. Önümde diz çöküp "Bir sorun olursa bana seslen. Tamam mı?" dediğinde ona cevap vermedim. Cevap vermeyeceğimi anlayarak ayağa kalkıp salondan çıktı.

O kadınla bu odada yanlız kalmak nefesimi kesiyordu. Etrafı sessizlik esir almışken "Eskisi gibi hikayeleri sever misin?" dedi sessizliği bozarak.

Yüzümde alaycı bir tebessüm oluşurken "Hayatın kendisi kalem, biz bir kağıt iken sevmemem mümkün mü?" dedim gözlerimi gözlerine çıkararak. Gözlerine bakmam onu şaşırtmış olacak ki, bir an afalladı. Gözlerini kapattığında bir damla yaş yanağından süzüldü. Gözlerim onun gözyaşını takip ederken, deli gibi atan kalbim ona sarılmak istedi. Annemin kokusunu merak ettim. Acaba o da tüm çocukların anlattığı gibi eşsiz anne kokusu gibi mi kokuyordu.

Benim de gözümden yaşlar akarken, gözlerini açtı. Ağladığımı gördüğünde hızla yanıma gelerek gözlerimi sildi.

"Ağlama, kızım, ağlama. Özür dilerim. Her şey için, yaşadığın her şey için özür dilerim." dedi titreyen ellerini yanaklarımda gezdirirken. Onu itemedim bu sefer. Dokunma bana diyemedim. İhtiyacım vardı. Ben yıllarca bu an için yaşayan kız çocuğuydum. Hala da öyleydim...

Derin bir nefes alıp "Çok aktılar, merka etme. Senin için akması da, seni üzmesin. Çünkü tek sebep sen değilsin." dedim. Zorlanarak geri çekildiğimde gülümsemeye çalışarak "Ee.. anlat bakalım, hikayeni. Bakalım etkilenecek miyim?" dedim.

ECELLE NİŞANLIWhere stories live. Discover now