16- Arkadaşım

9.6K 1.1K 2.6K
                                    

Selam,

Sınırı 1 günde geçtiğiniz için sizi kutluyorum. Bugün pek konuşasım yok. Yalnızca yorumlarınızı okuyup mutlu olmak istiyorum ama belli kişiler dışında yorum atan çok kimse yok. Bunun sebebi nedir?

Hikayeye olan heyecanınızı mı kaybettiniz? Eskisi gibi keyif almıyor musunuz? Lütfen eleştiriniz ya da fikriniz varsa bu satıra belirtin. Düşüncenizi merak ediyorum.

Oy sınırı +400 yorum sınırı: ?

İyi okumalar.


16- Arkadaşım

Alarmımın sesiyle derin ve huzurlu uykumdan koparılırken gözlerimi, yüzüme vuran aydınlığa aralamaya çalışmış, huysuzca mırıldanmıştım.

Okuldan nefret ediyordum.

Aslında okuldan ziyade, sabahları erkenden kalkmak zorunda olmaktan nefret ediyordum. Yoksa derslerle ilgili bir sorunum yoktu.

Gövdeme sıkıca dolanmış kolların varlığını farkettiğim an, her şeye rağmen dudaklarımın iki yana kıvrılmasına engel olamamış, başımı gömdüğüm mis kokulu boyundan kaldıramamıştım.

Bebek kokuyordu aşık olduğum adam.

İri cüssesi, sert tavırları ya da etrafa attığı o soğuk bakışların aksine, minicik bir bebek gibi kokuyordu ve ben o kokuyla hergün yeniden doğuyordum.

Henüz uyanmamış olmasını fırsat bilerek biraz daha sokuldum ona ve derin bir nefes çektim ciğerlerime çiçek açtıran.

Henüz ölmemiştim ama cennet tam da burasıydı benim için. Onun kokusunun en yoğun olduğu yer, boynu.

Uyanık olsa asla cesaret edemeyeceğim bir şeydi onu böyle solumak. Eskiden hiç çekinmeden ona sırnaşır, beni sıkıca sarıp sarmalaması için mızmızlanırdım. Fakat artık, yalnızca, o derin uykudayken yapabiliyordum bunu.

Bir kolu boynumun altından geçmiş, diğeriyse kürek kemiklerimde dinleniyordu. Çenesi de başımın üzerine yaslıydı. Bacaklarından birini sahiplenmiştim yine her gece uykumda yaptığım gibi. Bacaklarımın arasındaydı kaslı baldırı.

Sanki tüm hücrelerim, benden habersiz onunla bir bütün olmak ister gibi çekiliyordu tenine. Yoksa ayrı ayrı uyuduğumuz her gecenin sabahına böyle uyanmamız mümkün değildi.

Keşke.. keşke o da beni, benim onu sevdiğim gibi sevseydi. Keşke o da benim hissettiğim gibi hissetseydi ve biz her an böyle sarmaş dolaş olabilseydik.

O kadar özlüyordum ki onunla eskisi gibi olmayı, gün içinde doğrudan gözlerine bile bakamıyordum. Bu yüzden geceleri iple çekiyordum. O uyusun da güzel yüzünü birazcık doya doya izleyebileyim diye deliriyordum resmen.

Ben bu aşktan nasıl kurtulacaktım?

Gün geçtikçe unutmam ve hayatıma devam etmem gereken yerde sanki her şey daha beter oluyordu. Duygularım giderek daha da yoğunlaşıyordu ve ben altında eziliyordum.

Kendimi sorgulamıştım sürekli bu süreçte ve vardığım sonuç, tıpkı Taehyung'un da dediği gibi, aslında hep ona karşı arkadaşlıktan çok daha fazlasını hissediyor olduğumdu. Ama bugüne dek bu hisler hiç gün yüzüne çıkmamıştı.

Beni kıskanmasına, sahiplenmesine, korumasına, sürekli yanımda olmasına, bana bakışına, gülüşüne, dokunuşuna, şevkatine, beni sevişine.. her şeyine, her şeyine o kadar alışıktım ki, şimdiye dek hep olması gereken buymuş gibi hissetmiştim.

My Youth Is Yours | JikookWhere stories live. Discover now