8- Çılgın Çocuk

9.6K 1K 1.5K
                                    

Merhaba fıstıklar, biz geldik.

Çooook hastalandım ve nerdeyse 10 gün ölü gibi yattığım için bölüm biraz gecikti. Bunun için üzgünüm. İyileşir iyileşmez hemen yazdım. Umarım beğenirsiniz.

Oy sınırı +300 ve belli kişiler dışında asla yorum gelmiyor. Sessizce okuyorsunuz ve bu yüzden bi sonraki bölümde 92733882 yorum sınırı koymamı istemiyorsanız bir tane de olsa yorum atın lütfen. En azından bölüm sonu fikrinizi belirtin? Bence o kadar da zor değil.

İyi okumalar

8-Çılgın Çocuk

"Kalkın bakalım uykucular nerdeyse öğlen oldu!"

Taehyung'un kapının arkasından bize bağıran sesiyle, yüzümü Jungkook'un boynuna gömdüğüm yerden çıkartmış, aynı pozisyonda durmaktan uyuşan vücudumu oynatmaya çalışmıştım ama beni sıkıca sarmalamış olan kollar buna izin vermemişti.

"Kahvaltı hazır. Sizi bekliyorum!" Dedi Tae tekrar. Uyandığımıza dair bir kanıt olmadan bizi rahat bırakmayacağını bildiğim için "tamam!" Diye seslendim boğuk sesimle. "Kalkıyoruz şimdi."

Ayak sesleri aldığı cevapla kapıdan uzaklaşırken, gözlerimi çevirip yanımda sesten hiç etkilenmeden mışıl mışıl uyumaya devam eden tavşanıma baktım.

Uykusu çok ağırdı. Yanında top patlasa uyanmazdı ve bu yüzden gördüğüm görüntüye şaşırmamıştım.

Vücudumu, kollarının müsaade ettiği kadarıyla azıcık geri çekip onu izledim bir süre. Kaşları hafifçe çatılmıştı hemen. Bu beni istemsizce gülümsetti. Yanından bir milim uzaklaştığımda bile huysuzlanıyordu şapşal.

Gece buraya nasıl gelmişti, Taehyung'u mu aramıştı yoksa o saatte zili mi çalmıştı hiçbir fikrim yoktu. Hiçbirini duymamıştım ama onun da söylediği gibi, biz her gece birlikte uyurduk. Dün gece de bensiz uyuyamamış ve bir şekilde gelmişti işte. Önemli olan buydu.

Önce Mari'nin koynundan çıkıp geldiğini düşünmüş ve sinirlenmiştim ona çünkü partideki gibi değildi kıyafetleri. Üzerini değiştirmiş, duş almıştı. Ama sonra gece sessizce kulağıma fısıldadıkları beni hemen yumuşatmıştı.

Onun bana zaafı vardı, bunu herkes biliyordu zaten fakat asıl bilmeleri gereken, benim ona olan zaafımın daha fazla olduğuydu.

"Jungkook.." dedim kısık sesle ama duymamıştı elbette. Artık uyanması gerekiyordu yoksa Tae yine gelip tepemize binecekti.

"Jungkook hadi kalk." Dedim parmağımın ucuyla tatlı burnunu okşayıp.

Huylandığı için minik bir tavşan gibi burnunu oynatmış, bu hareketi onu ısırmak istememe sebep olmuştu.

Gülümsememi bastıramayıp kıkırdayarak yüzümü yeniden boynuna gömdüğümde, belimdeki eller sıkılaşmış, boğuk ama halinden memnun sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Günaydın." Diye mırıldandı burnunu saçlarımın arasına sokarken.

"Günaydın." Diyerek boynuna bir öpücük kondurmuş, "kalkmamız lazım." Demiştim. "Tae kahvaltı hazırlamış söylenip duruyor."

"Azıcık daha böyle kalalım." Deyip dudakları bulunduğu yerdeki saç diplerimi öptüğünde onun bu yumuşacık halleri beni daha da mayıştırmıştı.

"Yalnızca bir dakika." Dedim onu onaylarken. Ve sonra göğsünde olan kollarımdan birini sırtına dolamış, ona daha da sokulmuştum.

Birbirimize ne kadar kızgın olsak da, sinirlensek de günün sonunda onunla böyle olmak beni çok iyi hissettiriyordu çünkü onunla aramızın bozuk olmasına dayanamıyordum. Hiçbir şeyden keyif almıyor, yemiyor içmiyordum ve bok gibi bir ruh haliyle dolaşıyordum etrafta.

My Youth Is Yours | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin