43- CANHIRAŞ

9.3K 646 54
                                    

Canhıraş; Feryat, çığlık, yürek parçalayan, tüyler ürperten.

Beni boş bir odaya fırlattıklarını dengemi sağlamayıp dizlerimin üzerine düştüm. Dizim düşmenin etkisi ile ağrırken yüzüm buruşmuştu. Boğazımda oluşan sızı ise hâlâ gitmemişti.

Yerden kalkarken kafamı kaldırıp etrafa baktım. Hiçbir eşya yoktu. Pencere ise en yukarda, küçücük bir şeydi. Oradan güneş ışığı sızıyordu. Betonlardan gelen soğuk ise vücudumu sızlatmaya başlamıştı bile.

Pusat'ın sesleri gelirken çelik kapıya döndüm. Bizi buraya getirirken birkaç kişiyi devirmişti ama bir düzine adam vardı. Ama yine de pes etmemişti.

Kapı birden açıldığında üç adamın onu tuttuğunu gördüm. Eli kelepçeli değildi. Pusat'ı içeri attıkları anda direkt kapıyı kapattılar. O arkasını dönüp büyük bir sinirle kapıya tekme attı.

"Pusat.." sesim çatallaşmış çıkıyordu. Anında bana doğru döndü.

Sinirli ifadesi beni gördükten sonra yok olmuştu. Gözleri endişe ve sevgi ile parlarken hızla yanıma gelip beni kollarının arasına aldı.

Bana sarıldığında burnumun direği sızlamıştı. Ona sımsıkı sarıldığımda beni kucağına aldı. Anında bacaklarımı beline doladım.

"Korkma bebeğim, ben yanındayım." dedi yanağımdan ve boynundan hızlı hızlı öperken. Kokumu derince çekip bir süre nefesini vermeden durdu.

Nefesini dışarı verdiğinde biraz daha sakinleşmiş duruyordu.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum." diye fısıldadım titreyen sesimle. O an kendimi hiç düşünmemiştim. Tek düşündüğüm sarıldığım adamın ne olacağıydı.

"Şşş." dedi sırtımı okşarken. Ardından kafasını biraz geriye çekip yüzüme ve daha sonra boynuma baktı. Dişlerini sıkmıştı.

"Orospu çocukları." diye tısladı. Elini kaldırıp boynuma tüy kadar hafif bir şekilde dokundu. Muhtemelen iz kalmıştı. Çünkü çok acıyordu.

"Çıkabilecek miyiz buradan?" sorduğum soruyla gözlerini boynumdan çekip gözlerimin içine çevirdi. Birkaç saniye ifadesiz bir şekilde suratıma baktı.

Derin bir nefes alırken belimden tutup yürüdü ve sırtını soğuk duvara yasladı. Dikkatli bir şekilde yere oturdu, ben ise hâlâ onun kucağındaydım.

Sırtımı okşarken gözlerimin içine bakıyordu. Orada yine farklı bir ifade gördüm. Pusat'da daha önce hiç görmediğim bir ifadeydi. Korku, endişe ve kaybetmişliğin birleşimi olan bir bakıştı.

"Buradan çıkacaksın, kurtulacaksın."

"Sen?" diye sordum hızlıca. Cevap vermedi.

O an kaçırıldığımdan bugüne kadar yaşadığım en dehşet verici hissi yaşadım. Belki de hayatımda ilkti bu. Kalbime ve karnıma öyle bir acı saplanmıştı ki, deli gibi haykırmak istedim.

Birkaç saniye onun öldüğünü düşündüm. Büyük bir boşluk, doldurulmayacak bir boşluk.

O öldükten sonra ne olacaktı?

Bu soru acıdan ölecekmişim gibi bir etki yaratmıştı üzerimde. Öyle büyük bir dehşete kapılmıştım ki korkuyla boynuna sarıldım.

"Beni yalnız bırakma." sesim korku dolu çıkıyordu. Elim titriyordu.

"Hayır, hayır. Olmaz." gözlerimi sonuna kadar açmıştım. Ağzım aralıktı. İstemiyordum, onun ölmesini istemiyordum.

Boynunu sıkı sıkı sardım. Ondan ayrılamazdım.

"Sakin ol küçük aslan." dedi beni sakinleştirmek için. Ama sesi hâlâ korktuğum o tınıda çıkıyordu. Onda asla duymak istemediğim bir tınıda.

"Pusat..." dedim ağlayarak. O sadece belimi okşuyordu.

Bedenim sarsılarak ağlarken bana düşündüğümün aksinde hiçbir şey söylemiyordu. Sadece sırtımı okşayıp sakinleşmemi istiyordu.

Nefes alamıyordum sanki, göğsüme öyle bir ağırlık çökmüştü ki geçmiyordu.

Pusat'ın ölümünü düşünmek, bana dehşet veriyordu.

----

Marabaa

Pusat'ın ninnisini çok merak ediyorsunuz. Ben hep ninni olarak Muhteşem Yüzyıl'da çalan o ninniyi düşünüyordum. Ukrayna dilinden bir ninni.

Burcu Yıldız- Oy u Hayu Pry Dunayu.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now