29- QUERENCİA

15.2K 925 221
                                    

Querencia; İnsanın kendini en güvende, en güçlü ve evinde hissettiği yer.

"Şu nasıl?" diye sorduğunda gösterdiği yaşlı adama baktım. Üzerinde takım elbisesi vardı ve zorla yürüdüğü belliydi. Elinde bir baston vardı.

"Hayır."

"Aa ama sende yani..." dedi oturduğu sanldayede bana tavır yaparmış gibi dikleşti. Gözlerimi devirdim.

Resmen bana öldüreceği avını seçtiriyordu. Elbette hepsine hayır diyordum. Bu da onun sinirini bozuyordu.

"Birini öldürmek zorunda mısın?" diye sorduğumda alaylı tavrı yerini ciddi bir ifadeye bıraktı. Gözlerinden bir duygu gelip geçti ama ne olduğunu çözemedim.

"Buyurun efendim." ikimizin ortasına bomba gibi düşen garsonun sesi ile gözlerimi ondan çektim. Garson siparişleri masaya bırakırken ben hafifçe gülümsedim.

Garson fazla durmadan içeri gitmişti. Çünkü bu soğukta bir tek biz dışarıda oturuyorduk. Daha doğrusu izlediğim çizgi filme benzeyen bir yer bulduğumuz için benim yüzümden dışarıda oturuyorduk.

Sıcak çikolataya uzanıp bir yudum alırken bakışlarımı Pusat'a çevirdim. Yüzündeki o ifade kaybolmuştu. Yine eski herkesten yüceyim bakışlarını atıyordu.

"Beğendin burayı değil mi bebeğim?" kahvesinden bir yudum alırken yüzünü buruşturmuştu. Kendi yaptığı kahveden başkasını içemiyordu, beğenmiyordu.

"Evet, izlediğimiz çizgi filmin aynısı gibi değil mi?" heyecanla sorduğumda gülümsedi. Fincanı bıraktı.

"Öyle, öyle.."

Etrafı izlemeye başladım, herkes kendi alemindeydi. Arkadaşları ile dolanan güzel giyimli kız arkadaş grubu, birbiri ile şakalaşan yürüyen iki erkek arkadaş ve onlarca insan.

Mutsuz bir şekilde yürüyen insanlarda vardı elbette. Belki sevgililerinden ayrılmışlardı ya da geçim sıkıntısı. Her şey olabilirdi.

Her şey olabilirdi ama bir şeytanın yanında zorla tutulup, işkencelere ve psikolojik şiddete maruz kaldıklarını düşünmüyordum. Gözleri benim gözlerime değip birkaç saniye bakıştığım insanlarda oluyordu. Onlarda benim böyle bir durumda olduğumu düşünmüyordur muhtemelen.

Özellikle bir şeytana alıştığımı akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardır. 

"Hadi iç çikolatanı daha sonra biraz gezelim." o kahvesini hızlı hızlı içerken.

İçeceklerimizi içtik, o biraz fazla parayı peçeteliğin altına koyduğunda ben hâlâ etrafıma bakınıyordum. Yanıma gelince belime dokundu ve yürümemi işaret etti.

"Sen bu kadar insanı öldürüyorsun, nasıl yakalanmıyorsun?" evet belki de aylar önce sormam gereken soruyu, şimdi kalabalık bir caddede rahatça dolaşırken soruyordum.

"Ben istemediğim sürece kimse beni yakalayamaz." sakin bir sesle konuştuğunda gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Aşırı derecede kibirliydi.

"Mırıldanma." çarpık gülüşü ile konuştuğunda yine sesli düşündüğümü anlamıştım.

O benden bir adım önde yürümeye başlayınca hemen yanına geçtim. Etraf o kadar kalabalıktı ki kaybedeceğim diye korkuyordum.

Tam o sırada bir mağazanın önünde onlarca kişinin toplandığını gördüm. Mağazanın camında mükemmel bir ışıklandırma vardı. Aynı çizgi filmlerdeki gibi.

Dudaklarımın kenarı kıvrılırken adımlarımı durdurdum ve hayran hayran onu izlemeye daldım. Bazıları önünde fotoğraf çekerken, bir kısımda bu görüntüyü teknolojik bir alet olmadan çıplak gözle izlemeyi tercih etmişti. Anın büyüsünü bozmadan.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now