38- REDAMANCY

13.9K 817 85
                                    

Redamancy; Seni çok seven birini karşılıklı olarak çok sevme.

Elimdeki poşetler ile kapıyı açtığımda salonda direkt olarak Pusat'ı gördüm. Vücudu çıplaktı ve televizyon kanallarını geziyordu. Bakışları bana döndü.

"Oo küçük aslan alışveriş yapmış. Kurt gibi acıkmıştım." dediğinde kapıyı kapatıp onu umursamadan mutfağa ilerledim.

"Vuruldum da öldüm mü? Niye cevap vermiyorsun acaba?" dedi bu sefer. Ben cevap vermeden poşetleri kenara bırakırken onunda sesi kesilmişti.

Ama saniyeler sonra adım seslerini duydum. Poşetin içinden yiyecekleri çıkarırken birden arkamdan gelip beni kendine çekti. Yarası varken nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyordu anlamıyordum.

"Bebek, bana cevap ver." dudaklarını boynuma bastırmıştı. Derin bir soluk aldı.

"Seni vurdum ben." dediğimde dudakları kıvrıldı. Bunu derimin üzerinden hissetmiştim.

"Evet bir sinek ısırığı."

Bu sefer beni tam olarak kendine çevirdi. Anında dudaklarıma yapışırken kendimi serbest bırakmıştım artık.

Kalçamdan tutup beni kucağına aldı. Her zamanki yerimdeydim şimdi. Ona sıkı sıkı sarılırken ben de omzunu umursamadım. Zaten etki bile etmiyordu.

"Süt içmek ister misin?" dedi belimi okşarken. Çenemi sağlam omzuna yasladığım için dudağım bükülmüş duruyordu. Kafamı salladığımda kahkaha attı.

"O zaman seni doyuralım biraz." dedi ve boynumu öperek mutfaktan çıktı. Sadece ona izin veriyordum. Çünkü çok fazla özlemiştim bu şeytan ruhlu adamı.

Koltuğa geçtiğimizde beni yatırdı ve anında bacaklarımın arasına girdi. Her işi dudaklarındaki sırıtma ile yapıyordu. Üzerimdekini çıkarıp vücudumun her köşesine öpücükler kondurdu.

Vücudum eskisi kadar kötü değildi ama hâlâ beğenmiyordum. Kaslarım hiç belli olmuyordu bile.

Pusat göbek deliğimin kenarlarını diliyle yalayıp dudaklarını bastırdı. Elimi saçlarına attığımda kendisini bir kere kalçalarıma doğru itti.

"Çok acıktım." diye mırıldandım. Yine güldüğünü hissettim.

"Tamam bebeğim."

Üzerimden çekilip pantolonun düğmesini açtı ve fermuarınıda indirip pantolonunu indirdi. Ardından baksırını da çıkarıp attı.

Üstünü çıkarırken biraz yavaş davranmıştı. Demek ki birazda olsa canı yanıyordu. Umursamadım. Ya da kendimi kandırdım.

Benim pantolonumuda çıkarıp kenara bıraktı. Elini kalçama atıp bedenimi biraz kaldırdı. Bacaklarıma öpücükler kondururken nefesim kesikleşirken onun sıcak nefesini aletimin üzerinde hissettim.

Aletimin hemen üstüne dudaklarını değdirince nefesimi tutup belimi biraz daha kaldırdım ve kafamı geriye attım. Bu çok iyi hissettirmişti.

Yalayıp öptükten sonra beni birden ter çevirdi. Öyle kolay hareket ettiriyordu ki pamuk kadar hafif olduğunu düşünüyordum.

Kalçama öpücükler kondurup eliyle araladı ve deliğime dilini soktu. Dilini geri çekip tükürdü ve yeniden yaladı. Parmağını deliğimde hissedince kalçamı havaya dikip kafamı yastığa bastırdım.

Parmağını sokup çıkarırken diğer yandan öpücükler kondurmaya devam ediyordu. Bir ara bir lobunu ısırmıştı bile.

İkinci parmağıda eklenince ince bir ses çıkararak inledim. Bunu duyunca elini sıklaştırıp hızlı hızlı parmaklamaya başladı beni. Onunda nefesi hızlanmıştı. Parmağının derimden girip çıkan sesini duyuyordum. Birkaç dakika sonra boğazından bir hırıltı gelirken beni yeniden kendine doğru çevirdi.

"Küçük aslan, deliğin ve sen mükemmelsin." dedi tamamen bacaklarımın arasına yerleşip. Her tarafımı yapış yapış hissediyordum.

Ben gözlerinin içine kirpiklerimi kırpıştırarak baktığımda dişlerini sıkıp bacağımı ayırdı ve aletine tükürdü. Aletini deliğime dayayıp birden içime girdiğinde dudaklarımdan ufak bir inleme kaçtı.

O çoktan içimde gelgit yapamaya başlamıştı. Bir elini sırtıma koyup, diğer elini enseme koyarak beni kendine bastırdı. Kollarımı boynuna dolarken o kalçasını hızlı hızlı hareket ettiyordu.

Öyle hızlı yapıyorduki bedenim titriyordu. Tam ritmini tutturmuşken telefonuma mesaj geldi. İlk umursamadı ama ard arda bir dolu mesaj gelince sinirli bir nefes verdi.

"Ben bakayım." sesim çocuk gibi çıkıyordu. Bir şey demedi muhtemelen o da merak etmişti.

Beni bıraktı ve yerdeki pantolonuma uzanıp cebinden telefonumu aldı. Ekrana baktı ama tabiki şifre vardı. Kalçasını durdurmadan telefonu bana uzattı. İçime giren çıkan aleti yok saymaya çalışarak telefonu elime alıp şifreyi girdim. Mesaja baktım.

"Kızıl Bey'den." dedim, Pusat elini belime koydu.

"Bak inecek, en mutlu anımda şöyle isimleri anma." dedi dalga geçerek. Bu sefer daha da hızlı girip çıkmaya başladı.

"Yeni bir kurban göndermiş." dediğimde oflayıp telefonu elimden çekti ve kenara fırlattı. Ben de çok umursamadım.

"Beraber alırız canını." dedi pazara gideriz der gibi.

Kafasını geriye atıp bir süre daha girip çıktı ama daha sonra birden aletini çekti içimden. Yine beni kolumdan tutup kendine çekti.

"İç şimdi sütünü." dediğinde aletini ağzıma soktu. Boğazıma kadar iterken saniyeler sonra ağzıma boşalmıştı bile.

O nefes nefese geri çekilirken ben ağzımdaki meniyi gözlerinin içine bakarak yuttum. Dudaklarının kenarı kırılırken bana baktı ve elini aletime attı.

Aletimi çekiştirirken ben mayışmış bir şekilde duruyordum. Zaten dakikalar sonra eline boşaldım. Anında elini yaladı.

"Tadın bile tatlı." dediğinde onu umursamadım. Aşırı yorulmuştum.

"Çizgi film izleyelim." dedim mayışık ve huysuz sesimle.

"Evet sanırım bunu da özlemişim bebeğim." dedi ve benimle yerini değiştirdi. Kendisi koltuğa yatarken ben üstüne çıkmıştım. Uzanıp sehpanın üzerindeki kumandayı aldı.

"Her zamanki çizgi film değil mi?" dediğinde yanağımı çıplak göğsüne yasladım ve kafamı salladım.

"Evet." dediğimde saçlarımdan öptü.

Çizgi film kanalını açtığında, uzanıp baş parmağından tuttum sıkı sıkı. O beni sıkıca sararken ben sonunda eskisi gibi hissettiğim için mutluydum.

Yine dünya durmuştu. Çizgi film izleyen bir ikili vardı. Uzanıyorduk ve sanki dünya umrumuzda değildi.

Lilith'in çocuklarıydık.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now