15- KATİL

16.8K 1K 258
                                    

İçeriden sesler gelirken, yatağın içinde oturur pozisyonda bekliyordum. Her an bir şey olur diye.

Pusat duş almak için banyoya gitmişti ve gitmeden önce Efkan ile Hakan adında bir adam daha gelmişti. Pusat yokken bana saldırabilirler diye tetikte bekliyordum.

Onlar sessiz bir şekilde konuşmaya başlayınca kaşlarım çatıldı, benim mi onun mu duymasını istemiyorlardı bilmiyordum ama sadece fısıldaşmalarını duyuyordum.

Birkaç dakika öylece dursam da daha sonra yataktan destek alarak ağır bir şekilde ayağa kalktım ve kapıya yaklaştım. Adımlarımı küçük küçük atıyordum neredeyse.

Kapının önüne gelince seslerini biraz da olsa duymaya başlamıştım. Gerginlerdi, bu ses tonlarından bile belli oluyordu.

"İyice zıvanadan çıktı." Efkan'ın sesini tanıyordum. Diğerinden bir süre ses çıkmadı.

"Durulmuyor, ne yapsa durulmuyor.." dedi sıkıntılı bir şekilde. Ondan bahsediyorlardı. Gözümün önüne boğazını kestiği adam gelince gözlerimi yumdum.

"Kimseye acıması kalmadı, önceden ona uyduğumuz sürece bize zarar vermezdi ama şu hale bak..." dedi ve durdu. "Nereye ateş ettiğini bile bilmeden rastgele sıktı."

Muhtemelen omzunu gösteriyordu. Bir kapının açılma sesiyle ikisininde sesi kesildi. Muhtemelen Pusat duştan çıkmıştı. Hızla geri yatağa dönüp oturur pozisyona geçtim.

"Ne sessiz sessiz oturuyorsunuz?" ifadesiz sesini duyduğumda, onların dediği şeyleri düşündüm. Kimseye acıması kalmamıştı.

"Demleniyoruz öyle." dedi Efkan.

"Bir de şu açığa çıkan mezarları konuşuyoruz.." Hakan'ın imalı sesi kulaklarıma doldu. "Yakında İstanbul'da her toprağın altında bir ceset çıkacak, o zaman ne yapacağız?"

"Şehir dışına götürürüm o zaman Hakan." Pusat onun imalı sesine karşılık, aynı onun gibi konuşmuştu.

Daha hiçbir ses gelmezken birkaç dakika öylece oturdum. Önceden sevdiğim sessizlik şimdi beni tedirgin ediyordu.

"Ozan, içeri gel." Pusat ismimi söylediğinde irkildim.

Ayağa kalkıp kapıyı açtığımda salondaki iki adamın bana kaşları çatık bir şekilde baktığını gördüm, Pusat ise üzerine siyah bir ceket giyiniyordu.

"Botunu giyin, dışarı çıkıyoruz." dedi yüzüme bakmadan.

Salondaki bana bakan iki adama birkaç saniye daha bakıp ardından yutkunup kafamı eğdim ve kapıya doğru ilerledim.

Dediğini itiraz edemeden yapmak sinirimi bozuyordu ama yapmazsam üstüme daha fazla geliyordu ve bu daha kötü oluyordu.

Ben botumu giyinirken, o da gelip postallarını giyindi. Kafama bir şapka takıp, giyindiğim hırkanın kapşonunu taktı. Şapkayı iyice yerleştirirken gözleri yüzümü turladı.

Bir şey demeden vücudunu dikleştirdiğinde bende ondan bakışlarımı çektim. Kapıyı açıp benden önce dışarı çıktı.

Yağmur yağdığı için yerler ıslaktı ve biraz da olsa soğuktu. Montumu giyinmek istiyordum şimdi, ama ortalıkta yoktu. Muhtemelen atmıştı.

"Kuş gibi yürüme, hızlı gel." dediğinde burnumu kırıştırdım.

Onun inadına daha da yavaş yürürken, birkaç adım atıp omzunun üstünden bana baktı. Ben o sırada inat etmiş bir şekilde küçük adımlar atarken, hazırlıksız yakalanmıştım.

Dudaklarının kenarı kıvrıldı, birkaç büyük adımda yanıma gelince gözlerimi korkuyla açıp geri gitmek istesemde saniyeler içinde kendimi baş aşağı bulmuştum. Bacaklarımdan tutup beni omzuna atarken, yeniden arkaya döndü.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum