42- YA' ABURNEE

9.4K 698 143
                                    

Ya' aburnee; yokluğu ile yaşamanın acısına dayanamayacağı için, sevdiği kişiden önce ölmeyi dilemek.

"Ozan..." Pusat'ın sesi derinlerden gelirken kaşlarım çatıldı. Boynumu oynattığımda ağrı saplanınca yüzümü buruşturdum. Çok fena ağrıyordu.

"Küçük aslan, uyan." yine onun sesi. Sesi bile güvende olduğumu hissettiyordu.

Vücuduma bir ağırlık çökmüşken hissettiğim soğuk şok etkisi yaratıyordu. Buz gibi bir zeminde yattığımı o an anlamıştım. Gözlerimi yavaşça kırpıştırıp açtım.

Etrafı bulanık görürken, önümde bir silüet vardı. Kendime geldiğimde ise onun Pusat olduğunu anladım. Endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu. Elleri yaslandığı duvarda bir demire kelepçelenmişti.

"Pusat..." dedim çatallaşmış sesimle. Sesimi duyduğu an derin bir nefes aldı.

"Buradayım..." dedi yutkunup. "Yanındayım."

Bedenimi dikleştirdiğimde benimde bir bileğimin aynı onda olduğu gibi kelepçelenmiş olduğunu gördüm. Refleks ile elimi hızla çekince canım yanmıştı.

"Sonunda ikiniz de ayıldınız." tanıdık bir sesle kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Birkaç adamın önünde, takım elbisesi ile yürüyen Kızıl Bey'i gördüm. Sakalları uzatmıştı ve kızıllığı daha çok göze batıyordu.

"Oo kızıl felakette buradaymış." dedi Pusat alayla. Ben kalbim hızlanmış bir şekilde sadece Kızıl Bey'e bakıyordum.

Kibirli bir gülümseme ile Pusat'a döndü. Pusat'ın da ona aynı şekilde baktığını gördüm göz ucuyla.

"Pusat.." dedi alayla. "Seni böyle görmek ne kadar garip. Seni hiçbir zaman yakalayamacağımı düşünürdüm."

"Hâlâ kazanmış sayılmazsın." dedi Pusat kendinden emin bir şekilde. Sanki bileklerinden bağlanmamış gibiydi. Onu böyle görmek beni rahatlatıyordu.

"Yok yok, kazandım. Ozan sağ olsun." dedi ve bakışlarını bana çevirdi. Mavi gözleri parlıyordu. "Onu ilk bulduğumda bir ihtimal olarak düşünmüştüm bunu. Ama daha sonra onu yetiştirip, seninde adresini bulunca üstüne saldığımda anladım kazandığımı."

Sesi zafer doluydu. Pusat kendisine bakmadığı için dişini sıkıp yutkundu ama saniyesinde aynı ifadesine geri döndü.

"Ah Ozan. Belki onu öldürseydin sen yaşayacaktın ama şimdi sen de onunla beraber öleceksin. Çok yazık değil mi?" üzgün bir sesle söylesede üzgün olmadığı belliydi. Yutkundum ve hiçbir şey söylemeden gözlerinin içine baktım.

Gözleri uzun bir gözlerimde durdu ama daha sonra derin bir nefes alarak Pusat'a döndü. Pusat'ın sinirini hissedebiliyordum. Ama duruşunu bozmuyordu.

"Yıllardır beklediğim o an geldi. Baban olarak Çağan bile bunu yapamadı, ama bana kısmetmiş." dediğinde kalbim acımıştı.

"Çagan'ın yanına gitmek ister misin?" diye sordu, babasının kendisini öldürmek istediğini çoktan kabullenmişti zaten.

"Yok, benim daha zamanım var diye umuyorum. Ama sen birazdan kavuşacaksın." dedi Kızıl Bey gülerek. Ardından işaret ve orta parmağını kaldırıp elini dönderip ikimizi gösterdi. Anında arkalardan birkaç tane daha adam gelirken üç kişi Pusat'ın, iki kişi de benim yanıma gelmeye başladı.

"Ama seni öldürmeden önce küçük bir kıyak daha yapacağım. Tabi bu senin aleyhine bir şey değil. Sadece küçük aslanın nasıl can verdiğini görmeni istiyorum." Pusat'ın yanına giden adamlar başında öylece durdu, ama benim yanıma gelen adamlar elindeki ince teli birden boynuma geçirdiler.

Benim gözlerim sonuna kadar açılmışken, boğazıma yapıştırdıkları telden kurtulmaya çalıştım. Olmuyordu.

Pusat'ın az önceki kibirli ifadesi anında dağılmıştı. Sakinliğini yavaş yavaş yitirdiğini gördüm. Oturduğu yerden kalkmaya çalıştı. Kelepçeli elini öyle bir çekmişti ki kopacağını düşünmüştüm.

"Bırak!" diye bağırdı. Sesi tüm depoda yankılanmıştı.

Adam beni sıkı sıkı tutarken, diğeri de boynuma baskı yapmaya başlamıştı. Kızıl Bey ikimize bakıp keyifle gülümsedi.

"Çok eğlenceli olacak." dediğinde Pusat'ın gözleri benim üzerimdeydi. Şimdi iki kişi bağlı olmasına rağmen onu tutuyordu.

"Eğer ona dokunursan..." diye ölümcül bir ses tonuyla konuştu. Kızıl Bey gülümsedi.

"Eee? Öldürür müsün?" alayla konuştuğunda Pusat ona dönmüştü. Kızıl Bey onun gözlerinin içine birkaç saniye bakıp elini cebine koydu.

"Eğer yalvarırsan onun canını çok yakmam." dediğinde Pusat sinirle gözlerinin içine baktı.

Onun asla böyle bir şey yapmayacağını biliyordum.

Kızıl Bey onun gözlerine bakıp kafasını iki yana salladı ve boşta kalan elini kaldırıp yine bir emir verdi. O emir verdiği anda boğazımdaki keskin tel daha çok sıklaştı. Bu teli biliyordum, büyük bir baskıda boyunu koparıyordu.

Sıkmaya başladığında hem canım çok acımıştı, hem de nefesim kesilmişti. Bunların hepsi saniyeler içinde olurken sırtımı daha çok dikleştirdim. Nefes alamıyordum.

"Dur!" Pusat'ın yine depoda yankılanan sesini duydum. "Dur!" diye bağırdı yeniden. Ama kimse durmuyordu.

"Yalvarırım..." dedi acı dolu bir sesle.

Boğazıma teli geçiren adamların bile dikkati dağılmıştı. Baskı azalırken gözlerimden istemsizce akan yaşlarla Pusat'a baktım. Çaresiz görünüyordu. Kalbime büyük, güçlü bir acı saplandı gibi hissetmiştim.

Kızıl Bey'e döndüğümde o bana bakıyordu ama kaşları şok ile havalanmıştı, kafasını yavaşça Pusat'a çevirdi. Kibirli ifadesi kendini yavaşça büyük bir afallamaya bırakmıştı.

"Anlamadım?" dediğinde dişlerini sıkıp bir süre durdu.

Gözleri dolu dolu olmuştu, onu ilk defa böyle görüyordum. Konuşamıyordu, adem elması hareket ettiğinde yutkunduğunu anladım. Bakışlarını benden çekip kızıl sakallı adama çevirdi. Ve gözlerinden saniyesinde bir damla yaş düştü.

"Yalvarırım..." dedi boğuk bir sesle. "Bana onun ölümünü izletme. Bırak, gitsin."

Kızıl Bey ikinci bir şok daha yaşarken bir süre öylece durdu.

Pusat benim gözlerimin içine bakmaya çekiniyor gibiydi. Gözlerini bir saniye bile olsun çevirmemişti. Yeniden akmaya meyilli dolu gözleri ile sadece ona bakıyordu.

"İşte bunu gerçek anlamda beklemiyordum..." dedi Kızıl Bey kaşları çatık bir şekilde bana dönüp bakarken. Ama dudaklarında ufak bir gülümseme vardı.

Bir süre düşündü ve daha büyük gülümsedi.

"Sanırım sizin için daha güzel planlarım var. Çok iyi..." diye mırıldandı. Ben nefes nefese sadece yüzüne bakıyordum.

Yine elini havaya kaldırıp zarifçe oynattığında boynumdaki telin baskısı gitmişti. Adamlar tutuşlarını hafifletmişken kaşlarım çatıldı.

"İkisini de depodaki bölüme koyun. Çelik kapıyı da zincirlerle kilitleyin." dedi ve sonra ikimize gülümseyerek baktı.

"Pusat Atabey'in ölümü daha fazla ses getirmeli." sesindeki tehlikeli tınıyı hissedebiliyordum.

O arkasını dönüp giderken, Pusat'ın onun arkasından öldürücü bakışlar attığını gördüm. Ama halâ yüzüme bakmıyordu.

Benim için ilk defa birine boyun eğmişti.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now