37- NEHY

13.3K 871 196
                                    

Nehy; Yasak, yasak edilen şey.

Arabayı durdurup önünde durduğum taş eve baktım. Adres verdiği ev burasıydı. Kim bilir daha kaç tane evi vardı.

Kapıyı açıp dışarı çıktığımda toprak kokusu burnuma doldu. Yağmur arada bir aktardığı için acayip güzel kokuyordu. Ama bu rahatlatıcı koku içimdeki huzursuzluğu gidermemişti.

Eve doğru yürüdüm ve onun cebinden aldığım anahtarı çıkardım. Buraya gelirken onu eli kelepçeli bir şekilde bırakmıştım. Ne kadar itiraz etse de sinirli ve kırılmış halimi gördüğü için daha fazla direnmemişti.

Soğuk kapıya avuç içimi değdirdim. Soğuğu hissetmeye ihtiyacım vardı. Orman kokusunu içime çekip düşünmeye izin vermeden anahtarı kilide taktım ve kapıyı açtım.

Kapıyı elimle itip içeri baktığımda o çocuğu görmeyi bekliyordum ama salonda kimse yoktu. Bizim evimiz gibiydi bu evde. Mimarisi benziyordu.

Kapı açık duracak şekilde çamurlu botlarım ile içeri yavaşça girdim. Ahşap zeminde botumun sesleri çıkıyordu. Etrafıma bakındım ama bahsettiği çocuk yoktu etrafta.

Bir inleme sesi duyduğumda, sesin geldiği yeri takip ettim. En arka odaya ilerledim ve kapısının önüne gelince dudaklarımı yalayıp kapının kulpunu indirdim.

Kapıyı ilk acıktığımda gözüme büyük bir yatak çarptı. Ve üzerinde elleri ayakları kelepçelenmiş benim yaşlarımda bir çocuk vardı. Ağzı bir bez ile kapatılmıştı. Vücudunda baya bir morluk vardı.

Ağlamaktan olsa gerek şişmiş gözleri ile korkuyla bana baktı. Onun bu halimi içimi acıtmıştı. Yanına gittim ama o geri kaçmaya çalışıyordu.

"Korkma, sana bir şey yapmayacağım." dediğimde karşılığında ıslak gözler ve korku dolu bir inleme almıştım.

Yanına çöküp salyasi ile ıslanmaya yüz tutmuş siyah bezi çözdüm. Bezi yavaşça ağzından çıkardığımda derin bir nefes aldı.

"Ne olur b-beni bırakın." hıçkırarak konuşuyordu.

"Bırakacağım, merak etme." o an gözlerim üzerindeki eski kıyafetlerime kaydı. Kaşlarım çatıldı.

"Bunlar senin kıyafetin mi?" diye sordum, belki yanlış hatırlıyordum. Ama tişörtün kenarındaki ufak yırtık bu düşüncemi yalanlamıştı. Benim tişörtümdü.

"Hayır, o psikopat adam giydirdi bana." dedi ağlayarak. Gözlerinin içine baktım. Çok.. saf birine benziyordu. Bebek gibi duruyordu. "Sen onu tanıyor musun? O mu gönderdi seni?" dedi bu sefer korkuyla. Aklını kaybetmiş gibi görünüyordu.

"Evet o söyledi ama merak etme sana kötülük yapmaya gelmedim." dediğimde gözlerindeki parıltıyı gördüm. Bana bir şeyleri hatırlatmıştı. Yansımamı görüyor gibiydim.

"Sana hiç dokundu mu?" yanda duran çekmeceyi açıp kelepçeleri ararken konuştum. Duyacağım şeylerden korkuyordum.

"Dövdü hep.." dedi, hatırlamış olacak ki yüzünü buruşturdu. Kelepçeyi bulduğumda gözlerinin içine baktım.

"Başka bir şey yaptı mı?" dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır.. Sadece bana Ozan diyordu sürekli. Onun gibi giyindirip, onun gibi ağlamamı istiyordu. Hatta onun gibi nefes almamı..." dedi titrek bir sesle. Afallayarak yüzüne baktım. Böyle bir şeyi beklemiyordum.

"Sandığı kişi olmadığımı anladığında ise.. dövüyordu." sesi sonlara doğru kısılmıştı. Ve yeniden ağlamaya başlamıştı.

"Şşş..." dedim bileklerini çözerken. "Geçti. Şimdi seni serbest bırakacağım."

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now