32- SAUDADE

13.5K 899 327
                                    

Saudade; Bir kimsenin yokluğunda hissedilen derin özlemi ve bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin bir daha asla senin olamayacağını anladığın an yaşadığın his.

1 yıl sonra...

Yağmur hızını arttırırken lüks araçlar bir bir önümden geçiyordu. Bazı takım elbiseli adamlar ellerinde şemsiye ile yağmurdan korunmak için adımlarını hızlandırıp karşısında beklediğim zengin mekana doğru büyük adımlar ile yürüyorlardı.

Kapıdaki valeler hazır bir şekilde bekleyip, merdivene adım attıkları anda yanlarına koşar adım gidip şemsiyelerini tutuyorlardı.

Kolumdaki saate baktım, son beş dakikası vardı. Şapkamı düzeltip elimi cebime koydum ve kolumu arabanın üstüne yaslayıp beklemeye devam ettim.

Dudaklarımı büzüştürüp, ıslık çalmaya başladım. Onun melodisi...

Parmak uçlarım ile ritim tutarken, karnım ağrıdığında sabahtan beri bir şey yemediğim aklıma geldi. Bu aralar yemek yemeyi unutuyordum.

Dakikalar geçtikten sonra kapının önünde bir hareketlenme oldu. Daha sonra uzun siyah paltosunu giyinmiş adamı gördüm. Elinde bir şemsiye vardı ve bir yanında kendinden küçük bir kız yürüyordu.

Dişlerimi sıktım, kızın yanında olması durumunda bir değişiklik yapmam söz konusu olacaktı. Yaslandığım yerden kendimi ayırıp dikkatlice izlemeye başladım.

Adam kapının önüne gelince kızı öptü ve kız ona gülümseyip elinde şemsiyesi ile kaldırımda yürümeye devam etti. Derin bir nefes aldım, aferin sana.

Adam kendi arabasına ilerledi ve sürücü koltuğuna gelince şemsiyesini indirdi. Aşağı doğru tutup bir kere salladıktan sonra hızla kapıyı açıp bindi.

Gözlerimi devirip bende kendi arabamın kapısını açtım. Arabamın içi sıcaktı, keşke arabada bekleseydim demekten kendimi alamadım. Ama ıslanmakta hoşuma gidiyordu.

Motoru çalıştırdığımda arabamın farları önümdeki aşağı aydınlattı. Biraz kafamı eğip adamın aracına baktım. Evet, tam da tahmin ettiğim gibi sol taraftan gidecekti.

O mekanın önünden ayrıldığında biraz kural ihlali yaparak bulunduğum yerden çıktım ve hemen siyah aracın arkasından sakince ilerledim.

Uzun bir yol gittikten sonra evine gitmek için geçeceği orman yolundan ilerlemeye başladı. Kimseler yoktu. Ve birden arabasını hızlandırdı. Farkına varmış olmalıydı.

Dudaklarımı yalayıp ifademi bozmadan gaza bastım. Kolumu kaldırıp saatime baktım. Üç dakika vardı. Biraz daha acele etmem gerekiyordu.

Adam hızlanınca daha fazla uzatmanın anlamı yok diyerek gaza bastım. Hemen yanından geçerken adam ile göz göze geldik. Ne olduğunu anlamıyor ve korkuyordu.

Aynı genç kızların ondan korktuğu gibi.

Dişlerimi sıkıp biraz öne geçtim ve direksiyonu çevirip beton zemini çığlık attırarak arabayı durdurdum. Ben onun önünü kesince o da çarpmaya bir milim kala kendi aracını durdurdu.

Sakin bir şekilde torpido gözünde duran silahı çıkardım. Şapkamı düzeltirken kapıyı açtım ve direkt önüne fırladım.

Elinde silah ile aşağı inmek için bir hamle yapmıştı ama benim karartımı görünce durdu. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Bu bana haz veriyordu.

Silahı saniyeler içinde ona doğrulttum. Hiç düşünmeden ardı ardına ateşler ederken bağırtısı yükseliyordu. Cam kırılıp kurşunlarım vücuduna gelmeye başladığında sesi kesilmişti.

Tüm şarjörü boşalttığımdan emin olduğumda silahı yavaşça indirdim. Az önceki gürültünün aksine şimdi büyük bir sessizlik vardı.

"Biraz fazla oldu sanırım.." diye mırıldandım ama umursamadan camı kırılmış arabaya ilerledim.

Adam kanlar içinde geriye yaslanmıştı, ağzı aralıktı. Beyaz gömleğindeki kanlar neresinden vurduğumu gösteriyordu.

Kapısını açtığımda bir kolu dışarı sarktı. İfadesizce bakıp telefonumu çıkardım ve kamerayı açıp adamın birkaç tane fotoğrafını çektim.

"Hoşçakal." dedim ekrandan çektiğim fotoğraflara bakarken, diğer yönden de kendi arabama doğru yürüyordum. Evet net çekmiştim. Hiç ekranı kapatmadan uygulamayı açıp fotoğrafı gerekli olan yere gönderdim.

Seri bir hamle ile arabaya bindiğimde,  tek düşündüğüm çok acıktığımdı.

Şehir merkezine geri dönüp yaşadığım yere ilerledim.  O sırada telefonuma Kızıl beyden bir mesaj gelmişti.

Aferin Ozan!

Mesaja cevap vermeyip ekranı kapattım ve telefonu cebime attım.

Binada bir dolu ses vardı, kavga edener ve içkiciler. Umursamadan 202 kapı numaralı binamın anahtarını cebimden çıkarıp kapıyı açtım.

Kapıyı kapatıp anahtarımı kenara attım ve direkt üzerimdekileri çıkarıp bir duş aldım. Yağmurda biraz fazla ıslanmıştım.

Gri eşofman ve beyaz bir tişört giyinerek mutfağa ilerledim. Buzluğu açıp donmuş pizzayı çıkardım. Onu ısırırkende dolabın içindeki yarım kolayı çıkardım.

"Yarım bardak anca çıkar, keşke gelirken alsaydım.." diye mırıldandım kendi kendime.

Umursamadan onu bir bardağa doldurup, pizzamda istediğim kıvama gelince küçük bir tepsiye koyup televizyonun başına geçtim.

Bacaklarımı uzatıp televizyonu açtım. Bir dilim pizzayı yavaş yavaş izlerken en sevdiğim çizgi film kanalında durup, az beğendiğim çizgi filmi izlemeye başladım.

Pizzam bitince yorgun olduğum ve erken uyanacağım için tepsiyi kenara koyup, telefonumu aldım. Koltukta yatar pozisyona geçince çizgi filmi kapattım.

Üzerime battaniyeyi çektikten sonra ekranı açıp şifremi girdim. YouTube'da zorla bulduğum o Yunanca ninniyi açıp kenara koydum.

Gözlerimi kapattığımda ninni yavaş yavaş uykumu getirmişti.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now