8- AVCI

18.5K 1.1K 265
                                    

Çatal bıçak sesleri kulağıma dolarken etrafıma ölü bakışlar atıyordum. Şuan etraf aşırı derecede kalabalıktı, ama benim için boş bir kalabalıktı. Herkes masasında eğlenip, gülerek yemeğini yerken ben sadede parmaklarım ile oynuyordum.

"Yemeğini yesene, sonra öleceksin açlıktan." dedi küçük bıçağı ile küçük bir et parçasını kesip çatalına batırıp ağzına götürdü.

Cevap vermedim, onunla konuşmayı düşünmüyordum. Yaptığı o pis şeyden sonra sadece mecburen dediği şeyleri yapıyordum.

"Bana cevap ver." sert ve kısık sesiyle konuştuğunda kaşlarım çatık bir şekilde yüzüne baktım.

"Aç değilim." dedim sadece. Konuşmama hakkına bile sahip değildim onun yanında.

"Neden öyle sert bakıyorsun? Kırılıyorum." dedi alay dolu bir sesle. Dudaklarının kenarı kıvrılmıştı.

"Senden nefret ediyorum."

Söylediğim şey ile bu sefer büyükçe gülümsedi ve yanında duran içkisinden bir yudum aldı. Bakışları benim gözlerimden kayıp bir köşeye odaklanınca dudağını yalayıp bardağı bir köşeye koydu.

"Beni burada bekle." dediğinde kaşlarım daha çok çatıldı ama o sandalyesini geriye itip ayağa kalktı.

Bana nasıl güveniyordu bilmiyordum. Ya da kaçamayacağımı biliyordu. O üzerini düzeltip seri adımlarla dışarı çıktığında onu takip ettim. Kapıyı kapattığında önüme döndüm.

Çatalımı sinirle ete batırıp tüm ağzıma doldurdum ve çiğnemeye başladım. Açlıktan bayılacak gibi hissediyordum. İki yanağımda dolu bir şekilde kapıyı izleyip o geliyor mu diye bakıyordum.

Ağzımdaki lokmayı yutup yeniden yanaklarımı doldururken, hâlâ gelmemişti. Bu kadar uzun süre beni yalnız bırakması değişikti. Birden bir heyecan basmıştı.

Yemeği bırakıp etrafıma tedirgin bakışlar attım. Millet gülüp eğlenerek yemeğini yiyordu. İçlerinden birinin yanına koşup beni zorla tutuyor diyebilirdim.

"Başka bir arzunuz var mı efendim?" yanıma garson kıyafeti ile benim yaşlarımda bir oğlan gelince irkilerek ona baktım. Dudağında artık oraya mecburen oturmuş samimi olmayan bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"B-ben.." diyebildim sadece. Çocuk hâlâ aynı şekilde bana bakıyordu.

"Beni zorla tutuyor yanında." dediğimde garsonun kaşları çatıldı. Bir an direkt olarak ağzımdan çıkmıştı ve şimdi bir panik haline bürünmüştüm.

"Beni tehdit ediyor, zorla tutuyor yanında." dedim yeniden.

"Efendim, anlamadım.." çocuk sanki uzun zaman sonra ilk defa gerçek bir tepki vermiş gibiydi. Etrafına bakındı.

"Ne olur bana yardım et." dediğimde bakışlarını bir yere sabitledi uzun bir süre oraya baktı.

"Ozan, hadi gidelim. İlaçlarını evde unutmuşuz." onun sesini duyduğumda korkuyla garsonun yüzüne bakakaldım. Onunda bakışları bana döndüğünde beni süzdüğünü hissettim.

"Kalk bakalım kardeşim, yeniden kötüleşmeden..." dedi kolumdan tutup. Nazik tutuyor gibi gözüksede aşırı derece sıkıyordu.

Ona belli etmeden kafamı yavaşça iki yana salladım. Garson ise Pusat'a bakıp başını hafifçe eğdi. Ona inanmıştı işte!

Pusat beni arkaya çevirip bu sefer bileğimden sıkıca tutarken dışarı doğru sürüklemeye başladı. Korkudan tüm uvzum titriyordu. O bana hiç aldırmadan ifadesiz bir şekilde yürümeye devam etti.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz