1- KAZA

25.7K 1.5K 642
                                    


Kulaklığımı takıp listemden bir şarkı açıp telefonu kucağıma koydum. O sırada servisin içi dolmaya başlamıştı. Herkes bağıra çağıra içeri girerken çantalar koltuklara atılmıştı direkt.

"Bugün önde ben oturuyorum!" on birinci sınıflardan bir çocuk, kıdemli olduğunu düşünüp servisteki diğer kişilere üstünlük sağlayarak öne geçeceğini belirtmişti.

Ben on ikinci olmama rağmen, okula yeni başlamış biri gibi sessiz ve çekingen duruyordum. Sessizlik ve yalnızlık güzeldi, ya da ben kendimi kandırıyordum. Son günlerde bunun ağırlığı çökmüştü üzerime.

Yanıma benim bir alt sınıfımdan aşırı enerjik olan çocuk oturduğunda bana dönmeden bacaklarını geçme yoluna doğru çevirdi ve bana sırtını döndü.

O arkadaşları ile konuşurken, ben yeniden pencereye çevirdim bakışlarımı. Hava kararmıştı, son iki aydır hava erkenden kararıyordu. Bir de bunun üstüne yağmur yağınca daha da bir çökmüştü sanki gökyüzü.

Bir on dakika sonra servisci arabayı çalıştırdığında, açtıkları saçma şarkı kulaklığımdan çıkan sesi geçip beynime doluşunca sesi biraz daha açtım.

Servis yine hareketliydi. Kızlar erkekler flört etmeye başlamıştı bile. Ve serviste hareketli bir müzik çalınca oynayan mini etekli onuncu sınıflar hiçbir zaman değişmiyordu.

Tam üç kere servis değişmiştim, ama sanki bu bir kuraldı. Neyse ki önde oturup ortada dönen şeyi görmüyordum, bu kendimce aldığım bir önlemdi.

Anayola çıkıp ardından birkaç kişiyi evine bırakmak için ara sokaklara girdiğimiz sırada birden şoför direksiyon hakimiyetini kaybetmiş gibi sağa sola gidince, kaşlarımı çatıp kulaklığımın tekini çıkardım.

"Abi ne oluyor!" kızlardan biri çığlık atar gibi bağırdığında, saniyeler sonra büyük bir gürültü ile öne doğru savrulduk.

Bazı dokuzlar ve kızlar ağlamaya başlamışken ben kaşlarım çatık bir şekilde diğer kulaklığımıda çıkardım. Servisin içinde birine bir şey olmuşmu diye dönüp baktığımda büyük bir kaosun olduğunu gördüm.

"Hassiktir.." diye bağırdı içlerinden biri. Sanırım ilk defa kaza yapıyorlardı. Ben daha önce babamla beraber bir kaza atlattığım için korksamda aşırı bir tepki vermiyordum.

"İyi misiniz çocuklar?" şoför korku ve endişe ile arkasını döndüğünde herkes bir şeyler mırıldandı.

Kapı açılırken herkes kendini yağmur yağmasına rağmen dışarı atınca ben herkesin çıkmasını bekleyip çantamı alarak sakince dışarı çıktım.

Arabanın önünde bir kalabalık toplanmıştı. Bir beyaz araç, servise çarpmıştı ve servisin hâli aşırı kötü duruyordu.

Yağmur saçlarımı ıslatırken kapşonumu taktım. Yüzümde hiçbir mimik oynamadan serviscinin ve çarpan arabanın sahibinin konuşmalarına baktım. Çoktan esnaflar doluşmuştu zaten.

Bir süre öylece durduk ama sonradan servis şoförü yanımıza gelip bizden özür diledi ve başka bir servisin gelip bizi iki saat sonra evlere dağıtacağını söyledi.

İki saat boyunca yamulmuş serviste oturup beklemek herkese saçma gelirken, bazıları anlaşıp taksi tutup evlerine dağıldılar. Bende evim yakın olduğu için yürümeye başladım.

Ara sokağa girdiğimde yağmurda ıslanmıştı. Hiç kimse yoktu dışarıda. Apartmanlarda bile ışık yanmıyordu. Elektrikler mi gitmişti acaba?

Bir şey olur, duyamam diye kulaklığımı cebime koyup kafamı yere eğerek adımlarımı hızlandırdım. Sokakta sadece benim ayak sesim yankılanıyordu.

İkinci bir adım sesi... Kaşlarım çatılmıştı. Arkamda yağmurun oluşturduğu gölete basan başka biri vardı. Sesi geliyordu. Sebepsiz bir şekilde kalbim hızlanmıştı.

"Ozan.." tanıdık ses ile adımlarımı durdurdum. Hakim olduğum bir ses değildi, ama aklıma kazınan bir sesti.

Arkama döndüğümde onu gördüm. Pusat.

Hem siyah bir şapka takmıştı, hem de üzerindeki hırkanın kapşonunu. Altında siyah bir kot, ayaklarında ise postal vardı. Dudaklarında ise beni ürperten bir gülümseme.

"Yağmurda neden yürüyorsun? Gel seni arabam ile bırakayım." o kadar sakin konuşuyordu ki bu beni geriyordu.

Şu an onunla gitmem mantıklıydı, ama bir yanım gitme diye bağırıyordu. O adamda beni ürperten ve ürküten bir şeyler vardı.

"Eve yaklaştım zaten, teşekkür ederim." dediğimde hiçbir şey söylemeden yüzüme baktı.

Bakışlarımı ondan çekip arkama dönerken nefesim hızlanmıştı. Birkaç adım attığımda, yine arkamdan onun adım seslerini duydum. Saniyeler sonra onun adım sesini duydum ve anında sert bir şekilde çekilince ağzımdan korku dolu bir inleme kaçtı.

"Sözümü dinlemen lazım..." korkutucu bir şekilde fısıldadı.

Ben tam elinden kurtulmaya çalışacaktım ki, boynuma saplanan ince sızı ile gözlerim sonuna kadar açıldı. İğne bastırmıştı boynuma.

Yağmur suları yüzüme geliyordu, yavaş yavaş gözüm kapanırken onun nefesini ensemde hissettim.

"Oyun başlasın."

ŞEYTAN RUHLU ADAM Where stories live. Discover now