17- YARALI

16.6K 982 217
                                    

Gecenin ışığında parlayan ağaçlara, sanki hareket ediyorlarmış gibi bakıyordum. Ya da ben kafamda onları dans ettiriyordum, bilmiyorum.

Ruhumun çekilip, bir su gibi buharlaştığını hissediyordum.

Keşke beni öldürseydi, bu iğrenç şeyleri yapacağına beni acı çektirerek öldürseydi. Fiziksel acı mı daha zordu, ruhsal acı mı bilmiyordum ama benim ruhum çok acıyordu.

Günlüğümü okumuştu, beni tuvalette sıkıştırdıklarında intihar etmeyi düşündüğümü biliyordu. Bunu bildiği halde bana bu işkenceyi yapıyordu.

"Biri seni tuvalet köşelerinde sıkıştırırsa ölümü düşün..."
"Ama onun ölümünü."

Sözleri beynimde yankılanırken, dişlerimi sıktım. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı ama camı bile açamıyordum. Yine beni arabaya bırakıp kendisi hırkasını giyinip, kapşonunu kafasına geçirip gitmişti.

Bir saat geçmesine rağmen ortalıkta yoktu. Ve ben gittikçe karanlıktan korkuyordum. Ondan daha çok korkuyordum ama.

Birden arabanın camına vurulduğunda irkilerek gözlerimi yanımda duran cama çevirdim. Cama kan bulaştığını görünce gözlerimi kocaman açtım, nefesim hızlanmıştı.

Arabanın önünden kolunu tutarak zorlukla yürüyen Pusat'ı görünce kaşlarımı çattım. Buradan siyah görünüyordu ama elinde yoğun bir kan vardı.

Zorlukla arabanın anahtarını çıkarıp kilidi açtı ve kapıyı açtı. Yüzü buruşuktu ve acı çekiyordu. Kendini içeri attığında ben kalbim hızlı hızlı atarken geriye doğru yaslandım.

"Sikeyim.." dedi kapıyı kapatıp. Burnundan soluyordu ve çok acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Kolundaki yaraya baktı, daha sonra gözlerini bana çevirdi.

"Bu kurban biraz dişliymiş." alayla konuşmak istemişti ama sesindeki acıyı hissediyordum.

Daha sonra kafasını geriye attı, boğazındaki damarlar çıkmıştı. Dudaklarını birbirine bastırıp yarasını tuttu ve gözlerini kapatıp bağırışını dudaklarına hapsetti.

Ben şok olmuş bir şekilde bir ona bir de yarasına bakıyordum. Nefesim kesilmişti. Gözlerini açıp bana baktığında gözlerinde gördüğüm sadece acıydı.

"Gücüm kalmadı, arkadan ilk yardım çantasını getirir misin küçük aslan?" diye sorduğunda birkaç saniye gözlerinin içine baktım.

Ben kötü biri değildim, hiç olmamıştım. Ama şimdi bu adama yardım etmek bile istemiyordum.

"Hayır." dediğimde bunu beklemiyor olacakki yarasına dikkatli bir şekilde bakarken birden bakışlarını bana çevirdi. Kaşları çatılmıştı.

"Ozan, hadi çabuk al. Çok kan kaybediyorum başım dönüyor." ifadesiz durmaya çalışarak yüzüne baktım.

"Öl umrumda değilsin." şaşkınlığı giderek artıyordu.

"Ozan.." dediğinde birden koluna bakıp yüzünü buruşturdu. Yarası ne kadar derindi bilmiyordum ama aşırı derecede acı çekiyor gibi görünüyordu.

"Hadi..." diye bağırdı, sesi derinden geliyordu ama bu bir emir cümlesi değildi. Acısını bağırarak bastırmaya çalışıyor gibiydi.

Nefesi hızlanmıştı ve gözlerimin içine baktı. Çok fazla acı çekiyordu. Her an bayılacak gibi duruyordu ve bayılırsa muhtemelen burada ölüp kalacaktı. Yarasının derinliğini bilmiyordum ama onu bu kadar etkiliyorsa kötü denk gelmiş olmalıydı.

"Lütfen.." dedi acıyla.

Onun katil olacaksın sözleri kafamın içinde dönüp dururken, yüzümü buruşturdum. Gözümü kapattım ama acı dolu inlemeler kulağıma doluyordu.

Yumruklarımı sıktım, onu duymak istemiyordum. Gözlerimi açıp yüzüne baktım. Bayılmak üzereydi. Kapıyı açtığımda bana döndü.

"Kaçacak mısın?" diye sorduğunda ona cevap vermeden aşağı indim.

Ben onun gibi bir katil değildim, cani değildim.

Arkaya gidip bagajı açtım, bir baltanın arkada olduğunu görünce yüzüm buruştu. Elimle etrafı dağıtıp çantayı bulduktan sonra bagajı kapatıp yeniden arabaya döndüm.

Kapıyı kapatıp çantayı ona uzattım. Şimdi bana normal bir ifade ile bakıyordu. Az önce acı çeken kendisi değilmiş gibi.

"Gerek kalmadı." dedi vurulmuş olan koluyla çantayı alıp arkaya atarken. Afallayarak yüzüne bakarken o sanki az önce kıvranan kendisi değilmiş gibi dik bir konuma gelip motoru çalıştırdı.

"Sikeyim ya..." diye mırıldandı kendi kendine. Dehşetle bakıyordum, ne yani bu da mı bir oyundu?

Sinirle cebindeki paketten kana bulanmış parmakları ile bir sigara alıp dudaklarına yerleştirdi. Çakmağı bulup sigarayı tutuşturdu, dudaklarında bir gülümseme vardı. Sinirli bir gülümsemeydi.

"Salak." diye tısladı kendi kendine. Ben kapıya yaşlanmış onun bu deli gibi görünen haline bakıyordum.

Kanlı parmaklarında tuttuğu sigaradan bir duman daha çekip direksiyonu döndürerek gaza bastı birden.

Gidene kadar kendi kendine sinirle sırıttı. Bir şeyler mırıldanıyordu ama anlamıyordum.

Hâlâ yaşadığım şeyin şokundaydım.

ŞEYTAN RUHLU ADAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin