Bölüm-35

60.7K 3.3K 2.7K
                                    

Bütün gün uyumuştum. Bir tek öğlen arası bir şeyler atıştırmaya kantine inmiştim,o zaman da Oğuzhan'ı görememiştim.

Şimdi ise dersimiz bedendi. Hayır yani hocam zaten bizi serbest bırakacaksınız, bahçeye toplanmamızdaki amaç ne?

Söylene söylene bahçeye çıktım. Yoklama alındıktan sonra hoca bizi serbest bıraktı. Bugün hava güzeldi. Bahçede gözlerimi dolandırdığımda, basket sahasında durdu gözlerim. Oğuzhan basketbol oynuyordu.

Demek ki bütün gün yanımda olmamasının sebebi antrenmanı olmasıydı.

Şu an antrenmanları bitmişte, öylesine oynuyor gibilerdi, bende o yüzden oraya doğru adımladım ve kızların toplaşmadığı ve daha boş olan yere oturdum. Şu 1 haftadır Mehmet'i görmemiştim, merak etsemde soramıyodum çünkü numarası yoktu.

Ben onları izlerken takımdan bir çocuk beni fark etti, ardından diğerini dürttü ve beni gösterdi, diğeri, diğeri ve diğeri derken bütün takımın odak noktası ben olmuştum.

Bu durum az birazcık utanmama neden olsada, utancımı dizginledim.

Oğuzhan'la gözlerimiz buluştuğunda ikimizde özlemle baktık birbirimize. Evet belki sabah birbirimizi görmüş olabilirdik ama bu özlememize engel değildi değil mi?

Hem o bana şefkatle bakan buz mavilerindeki ışıltıları yakından izlemek eşsizdi.

Birden bütün takım aynı anda. "Şşşhhh"
"1-2-3"
"Melis başkan oley. Melis başkan oleyyy."

"Melis başkan oleeeey" dediklerinde az önceki bastırdığım utanç tekrardan gün yüzüne çıktı ve yüzüm alev alev yanmaya başladı.

Çoğu bakış buraya dönerken, yüzüm daha da kızarmaya başladı.

Oğuzhan kocaman gülümsemesiyle yanıma geldi ve elimi tuttuğu gibi sahanın ortasına çocukların yanına çekiştirdi beni.

Şahsen dev gibi çocukların yanında az buz tırssamda, çabuk toparladım.

Oğuzhan'ın beni göğsüne çekmek istediğini ama terli olduğu için yapmadığını fark ettiğimde yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü ve onun göğsüne doğru sokuldum.

Sadece onun duyabileceği bir seste konuştuktan sonra bakışlarımı çocuklara çevirdim. "Senden tiksinmiyorum. Her halinle seviyorum seni" başımın üstüne dudaklarını iyice bastırarak bir 'muah' sesi çıkartıp öpen Oğuzhan'la dişlerimi gösterecek şekilde sırıttım.

"Melis başkan sınıfta ne yaptın öyle yaa" diyen esmer çocuğa, göz kırpıp "Reis ne yaptın öyle çocuğun ağzıyla burnu yer değiştirmiş" dememle hepsi kahkaha attı.

O çocuğu öğle arasında ağzı yüzü dağılmış şekilde görmüştüm. Bu çocuk da sınıfta sinirli olanların arasındaydı, samimi çocuklardı hepsi. Ardından sevimli bir yüzü olan diğer çocuk konuştu.

"Valla yenge o laflar neydi öyle. Son şerefsiz bükücü gibiydin he" diyen çocuklada bu sefer topluca kıkırdamıştık. "Farkımız tarzımızdır" dediğimde yine gülüşmüşlerdi. "Olum bu kız baya kafa bir şeymiş ya laaa" dedi yeşil gözlü çocuk, oradan da biri atladı. "Lan kız gülebiliyormuş, inanabiliyor musunuz?" dedi. Bu söylediğine gülsemde, tam 'ben robot değilim' diye itiraz edecektim ki. "Melis robot değil Faruk bak mimik oynatıyor, hani nefes falan alıyor" dediğinde Oğuzhan, tekrar gülüşmüştük.

...

Kahkahalarım havada uçuşuyor, bir yandan da düşmemek için Oğuzhan'ın saçlarına daha çok asılıyordum. Oğuzhan da bir yandan homurdanıyor, bir yandan da ben gülüyorum diye gülüyordu.

1.55  | Yarı Texting Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon