Bölüm-23

73.4K 3.9K 1K
                                    

2 Hafta Sonra

Melis'ten:

"Yaa Çınar Allah belanı vermesin çek şu kolunu, Ya sabır, Çınar. Çek. Şu. Kolunu. Artık" her kelimeye ayrı ayrı baskı yaparak söylediğim kelimeler onda etki yapmadı ve beni kendine iyice yapıştırdı.

Çınar mı? O abim. Tatil için geldiğinde benim kriz geçirdiğimi öğrenmişti ve ona bunu anlatmadık diye sinirden deli danalar gibi evde dolanıp durmuştu. Ardından neden kriz geçirdiğimi, beni neyin tetiklediğini sorduğundaysa da, geçiştirmiş ve kaçamak cevaplar vermiştim.

Abim 1 hafta sonra gidecekti,o yüzden yanımda yürüyen öküz, kendince çıkarımlarda bulunmuştu.

Okuldakilerin bana bir şey dediği ya da yaptığı için, kriz geçirdiğimi düşünüyordu. O yüzden şu an herkese 'ayağınızı denk alın lan' bakışı atıyordu. Sabır...

Ona sadece çok sinir olduğum zaman abi demez, Çınar derdim ve şu an beni ne kadar çok sinir ettiğinin farkındaydı, ama hödük işte, diğerlerinin onu sevgilim sanmasını istediği için sesini çıkartmıyordu, yoksa şimdiye kadar aramızdaki 5 yaşın altını ciddiyetle çizerdi.

Zaten kolunun altında, yapışık olan bedenlerimizi iyice yapıştırarak bahçeye giriş yaptı. Kahretsin ki, yanımdaki yaratık, fazlasıyla yakışıklıydı.

Şöyle düşünün, karanlık bir odada birden yakılan ışık gibi bütün dikkatleri üzerine çekmişti.

Kızların abim hakkındaki hiçte iyi olmayan düşüncelerini duymak istemediğim için, onlara kulak tıkadım.

Bu arada bu 15 tatilde 5 kilo vermiştim, diyetler ve sporlarla. Şu an 48 kiloydum. Hâlâ diyetime ve sporlarıma devam ediyordum. Biraz daha kilo vermek istiyordum ancak ne olur bilemiyordum.

Bilinmeyenlede aramız iyiydi, o günden sonra birbirimize daha sıkı tutulmuştuk sanki.

Abim bahçeye girdiğimizden beri millete göz dağı vermek için başıma kondurduğu buselerden tekrar kondurdu.

"Ya Çınar yeter artık, Allah belanı vermesin çocuk" beni yine umursamadı. Okulun kapısına gelince durduk, iki yanağımada sulu iki öpücük bıraktı. Ardından ise boynumu öptü. Heh Çınar ve kıskançlıkları vol1.

Dışardan kesinlikle sevgili imajı verdiğine kanaat getirdiğine emin oldu ve saçlarımı karıştırıp. "Aferin benim küçüğüme, şimdi hadi yallah derse" şerefsiz 'sevgilin mi?' diye soranları umursamayacağımı bildiği için rahattı, siyah güneş gözlüklerini takarak çok cool bir şekilde okulun içine girdi.

Abim de bu okuldan mezun olmuştu ve müdürle çok iyi anlaşırlardı, okuldan mezun olmadan önce çok efendi çakışkan olduğu için müdürün hep taktir ettiği birisi olmuştu.

Müdürcüğüm de bu okula yıllarını adamış, atanmasını tekrar tekrar bu okula yapmıştı falan her neyse.

O okula girerken gözlerimi kısarak baktım arkasından. Ardından ise bahçede gözlerimi gezdirdim.

Şeyy sanırım, gözlerle insan öldürülebilseydi, şu an abim yaşamıyor olacaktı.

Oğuzhan abime anlamlandıramadığım bir kin ve öfkeyle bakıyordu , evet tam şuan gözleriyle lime lime ediyordu. Ardından o buz mavisi, pardon şu an öfkeden koyu mavi olan gözlerini birden bana çevirdi. İrkildim.

Korktum amk. Gözlerini bir kaç saniye bende oyaladıktan sonra ayağa kalktı ve öfkeli adımlarla yanımdan rüzgar gibi geçip gitti.

Tek kaşımı kaldırdım, dudaklarımı aşağı doğru büzdüm. Nolmuştu lan az önce?

Umarsamayarak içeri girdim.

...

5. Ders olmuştu, koridorda giderken, yanlarından geçtiğim kızlar beni görünce fısıldaşmaya başladılar. Dediklerine kulak vermeyip, geçip gidiyordum ki birisi adımı seslendi. Omzumun üstünden, bana seslenen çakma sarıya, sorgularcasına göz kırpıp 'Hayırdır bacım' işareti yaptım.

"Ya bir şeyi merak ediyorum, nasıl yapıyorsun bizede anlatsana?" dedi. Vücudumun hepsini onlara çevirdim ve gözlerimi kıstım.

"Neyi yapıyormuşum bayanlar?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Çakma sarı konuşmaya devam etti, ama etmeseydi iyiydi.

" Diyorum ki, bir kaç kişiyi nasıl bir arada idare edebiliyorsun, hepsine yetişebiliyor musun bari?" dedi. Bendeki kayışlar inceliyor yalnız, az sonra koparsa suç benim değildir.

"Neyi idare ediyormuşum ben?" dedim, buz gibi bir ses ve sakinlikte , kız biraz tırstı ama yinede tutamadı o lanet ağzını.

Bana yaklaştı, omzumdaki saçlarımı arkaya savurdu. "Diyorum ki Mehmet'le konuşmalar, Oğuzhan'larla takılmalar. Sabahda yakışıklının biriyle sarmaş dolaş okula gelmeler, hepsine yetiyor musun ya?" Koptu.

Bileğini mengene gibi tuttum. Çekmeye çalıştı ama beceremedi hani şey diyolar ya,deli gücü, hah şimdi herkes bu delinin gücünü görsün.

"O elini koluna hakim ol, diline sahip çık, kesmeyeyim" bileğinin acıdığının farkındaydım, yüzünü buruşturuyodu, ama etkilenmemiş gibi davranıyodu. "Ya-yalan mı?" lan bak hele bak yaprama hâlâ konuşuyor, o zaman benden de günah gidiyor.

"Yalan mı mı? Okeyyy" dedim ve diğer elimle iğrenç saçlarını elimi daldırdım. Ardından var gücümle çektim, çığlığı koridoru doldururken artık herkesin odak noktası burasıydı.

Saçlarından çekiştirdiğim gibi hemen yan taraftaki duvara geçirdim kafasını, tekrardan çığlık atarken umursamadım ve tekrar vurdum. Her ne kadar kafasını kırmak ister gibi vurmayı çok istesemde kendimi tutuyordum.

O dilini benim namusuma uzatacak kadar küçülmezdi, tek o değil hiç kimse küçülemezdi, ben ister başkasıyla yatar, ister konuşurdum ve zerre kimseyi ilgilendirmezdi.

Saçlarını ve bileğindeki elimi serbest bıraktım, o ağrıyan başını tutup tam rahat bi nefes almıştı ki bütün gücümü sağ elimde topladım, yumruk yaptığım elimi, benim namusuma laf atan ağzına geçirdim. Dudağının kenarından akan kanı umursamadan tekrardan saçlarına ellerimi atmıştım ki, belimden tutulup geri çekilmem de aynı anda olmuştu, sarı kafalı yelloz da çekildi.

Beni tutan kişiye baktım, şok içinde kalmış Mehmet'ti, ardından da karşıya, Oğuzhan ve Oğuzhan'ın kollarında olan sarı yelloza uzun uzun baktım, sanırım bu biraz acıtmıştı.

"Melis sen naptığını sanıyorsun?" diye kükredi Oğuzhan bana, Oğuzhan bana ne oldunu bile sormadan bağırdı. Sorgulamadan o kızı koruyup bana bağırdı, Eyvallahhhh bunu da unutmayız kardeş.

Mehmet beni arkasına çekip Oğuzhan'ın üstüne yürüdü o da aynı şekilde onun üstüne yürüdü.

"O sesinin ayarını kıs, kırmayayım çeneni" diye hırladı Memo. Ordan Oğuzhan da "sıkıyorsa dene" diye hırladı. Bunlar birbirine hırlaşırken, koridorda cırtlak bir ses duyuldu.

"Siz dördünüz müdürün odasına"




Düzenlendi ✔

1.55  | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin