Bölüm-24

67.5K 3.9K 874
                                    

Karşımdaki görüntüyle, yumruk olmuş ellerimi biraz daha sıktım.

Adının Defne olduğunu öğrendiğim sarı yelloz, Oğuzhan'a sıkı sıkı sarılmıştı. Oğuzhan beyimizde hiç bir bok yapmıyordu,bakın bugün ben çok küfürbaz bir kız oldum ama kesinlikle benim suçum yok, kesinlikle hayat şartlarından dolayı.

Hele yelloza bakın hele, 'hicim bin ini bişi dimidimki, i gildi bini sildirdi' (hocam ben ona bişe demedimki o geldi bana saldırdı, tercümesi)

Acaba karşımdaki gerizekalı, cidden onun bana dediklerini demeyeceğimi mi sanıyordu? Susup, laflarının altında kalacağımı falan? Ne ironi ama...

Az daha oynadı bense yerimde rahat rahat oturuyordum. Tonton müdürüm bana döndü ve konuyu birde benden dinlemek istediğini söyledi.

Şahsen müdürcüğüm beni severdi vesselam.

"Hocam" dedim, şimdi sıra bendeee, 'ablanı izlede bir şeyler öğren küçük şırfıntı', bakışı attım sarı yelloza.

"Biliyorsunuz, bu sabah abim geldi, benimle birlikte okula" müdürcüğüm gülümsedi. Bunları duyan karşımdaki gerizekalı ikili şok olmuş gibi kocaman açtılar gözlerini, Mehmet biliyor gibiydi, aslında o bizden bir yaş büyüktü sınıfta kalmış diye duymuştum . Yani o yüzden abimi bilmesi normaldi. Neysee.

"Tatilden önceki olayı biliyorsunuz, okuldakilerin bir şey yaptığı için olduğunu düşünüyordu, belki sizinlede konuşmuştur bu konu hakkında, o yüzden bugün kendiside benimle geldi. Maalesef bu konularda fazla korumacı ve sahiplenici" dedim ve uzun konuşmamın ardından derin bir nefes aldım.

Müdür hüzünle başını aşağı yukarı salladı.

O zamanlarda benim en büyük destekçilerimden biride müdürümüzdü. Okula ilk başladığım zamanlarda, bizim sınıftan bir kızın babası onu gelip almıştı, başını şefkatle okşamış, öpmüştü. Tabi ben bu görüntüyü gördüğümde hönküre hönküre bir duvar dibine çöküp ağlamıştım.

Yine kriz geçirmiştim ve beni müdür görmüştü, garibim beni kanlar içinde görünce korkudan küçük dilini yutacaktı...

Her ne kadar böyle dalgaya alarak konuşsamda, o zamanlar gerçekten de fazlasıyla zordu. Ağır krizler geçiriyodum, epilepsi krizi gibiydi, ama bu psikolojikti, yani şöyle, ben sadece üzüldüğümde falan kriz geçiriyodum. Günlerce konuşamadığımı haftalarca zorlukla yemekler yediğimi bilirdim.

Hüznümü dağıtmaya çalışarak müdüre baktım sanırım o da benim gibi eskiye gitmişti.

"Biliyorsunuzki- yanımdaki Mehmet'i gösterdim- Mehmet sınıf arkadaşım" başını devam et dercesine onayladı.

"Ve kardeşim bu yıl basket takımına girdi" dedim, ardından konuşmasına müsaade etmeden devam ettim. "Genellikle Oğuzhan ve Mete'yle arkadaşlık kuruyor ve İpek'de benim dostum" dedim bunu o sarı yellozdan gözümü çekmeyerek söyledim. Her söylediklerimden sonra kızarıp bozarıyor, gözümün içine 'lütfen söyleme' dercesine bakıyordu.

Sen gel, hiç hak etmediğim sözleri söyle ardından, yavru orangutan bakışları at, gerizekalı.

"Evet kızım da bunları bana neden anlatıyorsun?" dedi müdürcüğüm, gülümsedim ve lafıma devam ettim.

"Sabah arkadaşımız bana seslendi, döndüm ve bana dediki 'Nasıl yapıyorsun' bende 'neyi yapıyormuşum' dedim hocam" diye konuştum.

Konuşmama devam etmeden önce derin bir nefes aldım dediği laflar ağırdı şimdi azcık bende ajitasyon yapsam fena olmazdı ha?

"Ardından bana 'Nasıl bir kaç kişiyi idare ediyorsun, yetişebiliyor musun bari?' diye sordu" dedim gözlerim buğulanırken, herkes bunu farketmişti.

Üçüde pür dikkat devamında ne diyeceğimi merak ediyor, tahmin ettikleri şey mi diye beni inceliyorlardı.

"Bende dedim 'Neyi idare ediyorum?' sonra bana 'Mehmet'le konuşmalar, Oğuzhan'larla takılmalar, sabahda yakışıklının biriyle sarmaş dolaş okula gelmeler , yetebiliyor musun hepsine diyorum?'dedi" ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Ardından sarı yellozdan acı dolu bi inilti. Oğuzhan kızın omzuna koyduğu eliyle omzunu sinirden sıkmış olmalıydı. Azcık daha ajitasyon yapalım.

"Ho-hocam bi-biliyorsunuz az uğraşmadım arkadaş edinmek için, s-siz bilirsiniz hocam ne kadar zorlandığımı, şi-şimdi ben bu lafları işiteceksem, is-istemiyorum arkadaşlık kurmak" deyip tekrardan hıçkırdım.

Şimdi öfkeden kuduran 3 tane şahsiyet vardı, bu durum iyiydi de. Ben harbi kriz geçiricem ya la.

Ellerim hafiften titrerken ellerimi biraz yukarı kaldırıp baktım. Herkes baktığım yere baktı. Müdür panikle yanıma koştu. "Güzel kızım sakin ol" dedi.

Kendimi sakinleştrmeye, derin nefesler almaya çalışıyordum. Oğuzhan da panikle ayağa kalkıp yanıma yaklaşmıştı ki Mehmet sinirle 'siktir git' dedi. Tabi bu onu daha fazla sinir etmişti ya neyse şu an sakinleşmem lazım yoksa Çınar yıkım başlatır...

Yiaaaağğğ tonton müdürüm hâlâ benim için haplarımı yanında taşıyomuşş, aslında artık onlara ihtiyacım yoktu ama işte kahpe hayat.

Bana hiç içmediği suyunu açtı ve elime haplarımdan verdi. Hemen içtim bir süre sonra sakinleşmiş ve rahatlamıştım.

"Tamam kızım, ben bu durumu halledeceim şimdi sen çık istersen revirde biraz dinlen" dediğini kafamla onayladım.

Yavaşça ayağa kalktım, Mehmet hemen omzuma kolunu sardı ve dışarı çıkmama yardım etti.

Müdür bir kaç bişe dedi ama tam anlayamamıştım.

Bizim ardımızdan onlarda çıktı, yandan yandan onlara bakarken ben daha ne olduğunu anlamadan Mehmet'in kucağında bulmuştum kendimi. Kocaman olmuş gözlerimle ona baktım , o ise çapkın bir gülümseme kondurdu dudaklarına ve göz kırptı.

"1.55 sen zayıfladın mı? Kuş gibisin." dedi gözlerini kısıp, kıkırdadım ve ardından çocuk gibi parmaklarımla beş yaptım "Beş kilo verdim abi" dediğimle kahkaha attı. Ellerimle ıslak yanaklarımı sildim.

Aga yalnız önümde bana, muhteşem bir şeymişim gibi bakan Mehmet arkasında, tasmasını kopartmış pitbul gibi bizi takip eden Oğuzhan ve bana sinirle bakan sarı yelloz vardı.

Yellozun bakışlarına sinir olduğum için, kollarımı Mehmet'in boynundan arkaya attım ve iki elimide kaldırarak orta parmak gösterdim.

Mehmet hissetmiş olmalı ki kahkaha attı. Oğuzhan gülecek gibi olmuştu ama Mehmet'in kahkahasını duyunca yine sinirlendi.

Ellerimi tekrardan kucağıma koydum ve gözlerimi kısarak, beni taşıyan şahsiyete baktım, bugün biraz olayılı ve tuhaf geçmişti.



Düzenlendi ✔

1.55  | Yarı Texting Where stories live. Discover now