Bölüm-21

68.5K 3.9K 677
                                    

Oğuzhan'dan

Bankta oturmuş, Melis'in gelmesini bekliyordum. İç çektim, onu her gördüğümde, midemde kelebekler uçuşuyordu. Bu aşk değilde neydi ki?

Onu bir kez kollarımın arasına alınca artık hep istiyordum. Kollarımın arasında olsun, kokusunu doya doya içime çekeyim istiyordum, yetmiyordu artık uzaktan sevmek...

Aylar önce onunla konuşmak bile benim için bir hayaldi ve şimdi...

Melis her zaman erken gelirdi. Bugün nolmuştu? Dün evde telefonumu da bulamamıştım ki mesaj atayım, annem eve gelen küçük kuzenlerimin oynayıp bi yere koyduğunu söylüyordu ama kafam karışıktı. Dün hâlamın, benim yaşlarındaki kızı Selma'nın elinde görmüştüm sanki telefonumu.

Neyse. Uçup gitmemiştir, elbet çıkardı bir yerden de, Melis'le konuşmaya alışmıştım, özlemiştim. Biraz daha bekledim 15 dakikaya zil çalacaktı ve Melis asla bu kadar geç kalmazdı, Ali de gelmemişti, acaba bir şey mi olmuştu? İyice telaşlanmaya başladığımda, koşarak Mete'nin yanına gittim.

"Noluyor kardeşim, niye koşturdun hayırdır?" diyen Mete'yle, biraz soluklandıktan sonra direk konuya girdim.

"Kardeşim Ali'yi arasana, Melis ve o bugün okula gelmediler, bir şey mi olmuş arayıp sor! Mete bana bakıp durma arasana!" Mete sonunda telefonu çıkarıp aradığında yanındaki sıraya attım kendimi. Akşamdan beri içimdeki huzursuzluk tekrar boy göstermişti.

"Alo, Ali napiyosun? Okulda göremedim seni"

...

"Sen iyi misin? Sesin iyi gelmiyor."

...

"Ne" diye bağırdığında Mete, kaşlarım çatıldı. Nolmuştu? içimdeki huzursuzluk içimi kemirip duruyordu.

...

"Şimdi nasıl iyi mi?"

...

"Tamam, hastanenin adını söyle bizde geliyoruz" iyice çıldırmaya başlıyordum. Ne hastanesinden bahsediyordu?

...

"Ali uzatma kardeşim, söyle adını, geliyoruz dediysem geliyoruz" Mete bi yandan telefonla konuşuyo, bi yandan sırasının üstündekileri topluyodu. Bende öyle yaptım, sıramın üstündekileri rastgele çantama attıktan sonra, ayaklandık.

...

"Tamam, görüşürüz az sonra orada olmuş oluruz" deyip, telefonu kapattığında anında sordum.

"Noluyor? Ne hastanesi? "

"Kardeşim şimdi sakin ol, o iyiymiş tamam mı?"

"Mete uzatma! Kim iyiymiş nolmuş söyle çıldırmak üzereyim" bunu bağırarak söylemiştim, koridorda kızların zaten üstümde olan bakışları iyice bana yönelmişti, erkeklerin ise bir kaçı bizden tarafa dönmüştü.

Sinirle aldığım soluklar, hırsla göğsümün inip kalkmasını sağlıyordu, Mete bu halimden biraz tırsmış olacakki yutkundu, derin bi nefes aldıktan sonra konuştu.

"Melis, dün kriz geçirmiş, Ali sakinleştirici yapmış ama, ardından da hastaneye gitmişler, titrerken dişleri dilini kesmiş, tırnaklarını da eline batırmış, ama o kadar kötü değilmiş, yani şimdi iyiymiş." Mete'nin dedikleriyle koridorda yerime yapıştırılmış gibi anında durdum. Benim gözümden sakındığımı, kim bu kadar üzerek kriz geçirmesine sebep olmuştu?

"Ulan Oğuzhannn! Söyle söyle diyodun, al amınakoyayım kaldın öyle"

Hırsla ellerimi saçlarımdan geçirdim ve dışarıya koştum. Taksi gelesiye kadar dışarıda, ne kadar bekledim bilmiyorumdum, ya da kaç dakika geçtiğini, onu görmem lazımdı, onu benim görmem lazımdı.

Ne bizimle ağlayarak gelen İpek'in farkındaydım ne de Mete'nin aklımda sadece Melis vardı.

Arada hırsla saçlarımı çekiştiriyor, İpek'in iç çekişlerinide duydukça benim de gözlerim buğulanıyodu. Benim küçüğümü, kim üzmüştü? Bunları düşündükçe, tekrar, hırsla saçlarımı çekiştiriyodum. Hastaneye gidince neden böyle krizler geçirdiğini öğrenecektim. Ali geçen sefer ağzında 'baba' diye gevelemişti ama pek bir şey anlamamıştım, sadece böyle durumlarda kriz geçirdiğini ve yanında birinin olması gerektiğini söylemişti.

Tabiki de oraya Ali istedi diye gitmemiştim,ama o öncü olmuştu. Ağlaması bile içimi parçalamaya yeterken, onun kendine zarar vermesi çıldırmama sebep oluyordu.

Hastaneye yaklaştığımızda, biraz da olsa rahatladım. Kendi gözlerimle görecektim.

...

Ali'nin anlattıkları kulaklarımda çınlıyordu.

İpek'i Melis'le konuşması için yalnız bıraktığımızdan beri Ali'nin söyledikleri, beynimin içinde dönüp duruyor, çıkmıyordu.

'Melis...' dedi ve derin bi nefes aldı.
'Melis tam anlamıyla babasının kızıydı... Her yönüyle, gerek babamıza düşkünlüğüyle - babamız derken tükürürcesine söylemişti-gerek dış görünüşüyle, gerekse huylarıyla. ' tekrardan derin bi nefes aldı.

'14. Yaş günüydü. Hiç bir zaman o adam olmadan pastasını kesmezdi, her yaşını ilk onunla kutlardı,ama o gün babası gelmedi. Annem zorla da olsa pastasını kestirip hediyelerini vermişti.'Babasının o gün çok önemli bir işi olduğunu, yoksa asla onun doğum gününü kaçırmayacağını' söyleyerek avutmaya çalışmıştı'. Sıkıntılı bi nefes verdi. Anlatacakları güç bir şeymiş gibi ellerini saçlarına daldırıp çekiştirdi.

'Melis o gün hiç uyumadı, sabaha kadar babasını bekledi. Ama gelmedi, ne o gün, ne ertesi gün, ne de başka bir zaman. O adam Melis'i doğum gününde terk etti.Büyük bir öfkeyle söyledikleri karşısında üçümüzde affaladık. Ardından söyledikleri ise hepimizin üstüne kaynar su atılmış gibi irkilmemizi sağladı.

'Meğer o adamın o gün önemli işi başka kadından peydahladığı çocuğun doğumuymuş' tükürürcesine söylediği sözlerden sonra hepimiz yıkılmıştık. 'Tabi annem bunu bizden fazla saklayamadı. Ben ve abim öfkeden kuduruyoduk. Ama Melis... Melis yıkılmıştı. Hayalkırıklığı sadece bu vardı yüzünde. İlk aşkı, kahramanı saydığı adamın ihaneti ve onun terk edişini kaldıramadı. O zamanlarda sıklıkla böyle krizler geçiriyodu. Öyle işte. '

Alışmaktan bu yüzden çok korkuyodu.

Kaybetme korkusu!

Melis bu yüzden öyle diyordu, alışmaktan korkuyodu çünkü birisine alışıp değer verirse, babası gibi onun da gideceğini düşünüyordu. Bu yüzden herkese karşı soğuk ve mesafeliydi.

Ben düşüncelerime o kadar dalmıştım ki. Ne öfkeden deliye dönmüş İpek'i görmüştüm, ne de bana kaldırdığını elini fark edebilmiştim.

Bana okkalı bit tokat atan İpek'le yüzüm yana doğru savruldu.

Noluyor lan!




Düzenlendi ✔

1.55  | Yarı Texting Where stories live. Discover now