Bölüm-27

69.6K 3.9K 897
                                    

Kalbim deli gibi atıyordu. Mutlu muydum? Mutluydum. Rahatlamış mıydım? Fazlasıyla. Bilinmeyenin Oğuzhan olması... Aşırı mutlu olmuştum.

Dudağımı yavaşça oynatıp onu acemice öpmeye başladım, ben çoktan gözlerimi kapatmıştım.

Garibim hâlâ şaşkınlıktan hiç bir şey yapamıyordu.

Bu durum yinede az biraz sinirimi bozmaya başlamıştı, o yüzden dudağını ısırarak çekiştirdim.

Transtan çıkmış gibi boğukça inleyip, soğuk ellerini hızla belime sahiplenici bir şekilde sardı. Diğer elinide enseme attığı gibi beni aynı hızla kendine çekti. İlk başlarda onunda acemice olması beni aşırı mutlu etmişti. Ya inanabiliyor musunuz, bu kadar mükemmel, kızları bir gülüşüyle yatağa atabilecek çocuk, öpüşmede acemii!!! İlk öpücüğünü sanırım bana saklamıştı ve içimde sayamayacağım kadar kelebek uçuşmaya başladı.

Ama o hemen olaya alışmış, hareketleri çok daha iyi yönetmeye başlamıştı. Ellerimi ensesinde birleştirdim ve giderek daha da sertleşen öpücüğüne aynı şekilde karşılık verdim sanırım bu öpücüğün anlamı şuydu - Bu zamana kadar bana çektirdiklerine say -

Nefessiz kaldığımızda dudaklarımızı ayırarak alınlarımızı birleştirdik nefes nefese. Kızaran dolgun dudaklarına baktım ve tebessüm ettim, o da aynı şekilde bana öyle bakıyordu. Gözlerimizi buluşturduğumda, gözlerindeki parıltılar o kadar güzel di ki... Anlatamazdım.

Alınlarımızı ayırarak dudaklarına küçük bir öpücük daha koydum ve çekildim. Onun kolları arasından çıkmak ne kadar bi boşluğa düşmek gibi olsada az sonra maçı vardı. Hızla tekrardan bir öpücük kondurdum, hemde gülüşüne, "Gülüşünden öptüm" dediğimde, o kadar güzel bakıyordu ki bu çocuğu, tekrar tekrar öpmek istiyordum.

Son bir öpücük kondurdum ve "Hadi şu maçı benim için al" dedim, gözleri parıldamalarını arttırdı, ve ben daha nolduğunu anlamadan, tekrardan ensemden ve belimden tuttuğu gibi bana kısa ama fazlasıyla etkili bir öpücük verdi.

Ardından ise yüzündeki arsız sırıtışıyla, içeri girdi.

İNANMIYORUM.

BEN

AZ

ÖNCE

OĞUZHAN'I

ÖPMÜŞTÜM

ÖPMÜŞTÜM OĞUZHAN'I BEN

BEN ÖPMÜŞTÜM OĞUZHAN'I

Yanaklarım kızarmaya başladığını hissediyordum.

Ya ben öpmüştüm hemde tekrar, tekrar ve tekrar, şu an biri yeri yarıp beni içine gömebilir mi? Çok ama çok utanıyordum, yinede maç boyunca yanında olmalıydım, pişman olduğumu sanıp, maçta kötü oynamasını istemezdik sonuçta değil mi?

Ellerimle yüzümü sertçe sıvazlayıp, yelpaze yaparak, biraz olsun kızarıklığını giderebilmek için yelledim, ama nafileydi hâlâ cayır cayır yandığını hissediyordum.

Kızarmış olduğunu düşündüğüm dudaklarımı yalayarak, derin bir nefes aldım ve içeri girdim.

Sahada ısınan Oğuzhan'ın bakışları anında beni buldu. Yüzündeki sırıtış ve o buz mavisi gözlerindeki parıldamalar, resmen görsel şölendi.

Benim muhtemelen kızarmış olan yanaklarımı fark edince, sırıtışı genişledi.

Sessiz sessiz, kafamı eğip hiç kaldırmadan, boş tiribünden bi yer bulup oturdum. Çocuk benden hiç ayırmıyorki bakışlarını, az da olsa utancım gitsin ama yoook.

...

Maç bitmişti ve açık ara farkla bizim takım kazanmıştı. Çoğu sayıyı Oğuzhan kazandırmıştı takıma ve her attığı sayıda dönüp bana göz kırpmıştı.

Sözlerim mi etkili oldu ya da yaptıklarım mı bilmiyorum ama aşırı iyi bir performans göstermişti.

Kafasının benimle dolup, maçı boşlamamasına da ayrı bi sevinmiştim ama bana o can alıcı göz kırpmalarını yaparken ben kızarmaktan başka evrelere geçeçiyordum az kala da neyse...

Onlar maç için sevinip hoplayıp zıplarken, ben bir an önce buradan sıvışmayı düşünüyordum.

Ayrıca bizim ve karşı takımın tribünlerindeki kızlar, kara defterime sizi de ekledim. Sizin o Oğuzhan'ımın - öhöm öhöm yani Oğuzhan, hakkındaki arsız düşüncelerinizi ben çıktıkları yere geri sokacağım.

Çantamı kaptığım gibi hemen ayaklandım.

Oğuzhan benden tarafa gelmeye çalışıyordu ama takım onun üstüne çullanmış, tezahürat yapıyodu.

Bundan istifade ederek hemen kaçtım.

...

Eve geldiğimde tam rahat bir nefes almıştım ki, telefonuma gelen bildirim sesiyle irkildim ve telefonumu alarak, bildirim paneldinden mesajlara baktım.

Bilinmeyen numara: Kaç bakalım bücür, istediğin kadar kaç.

Bilinmeyen numara: Hep bir adım arkanda, hep bir nefes kadar uzağında olacağım.

Bilinmeyen numara: He bu arada, kırmızı sana çok yakışıyor ;)

Yanaklarım tekrardan kızarmaya başlarken, dudağımı dişledim, kesinlikle üstümdeki sweetten bahsediyordu, kesinlikle.

Evet. Aynen öyle.




Düzenlendi ✔

1.55  | Yarı Texting Where stories live. Discover now