18.Bölüm

291 57 174
                                    

Kendimi kaybettim ve yol boyunca çığlık attım. Muhafızlar beni öyle sıkı tutuyorlardı ki vücudumda morluklar oluşacağını biliyordum ama umursamıyordum. Savaşmak zorundaydım.

Muhafızlardan birinin, "Odası nerede?" diye sorduğunu duydum ve dönüp baktığımda bir hizmetçinin koridorda yürüdüğünü gördüm. Onu tanıyamadım ama belli ki o beni tanıyordu. Kapıma varıncaya kadar muhafızlar eşlik etti. Hizmetçilerimin, bana karşı gösterilen bu davranışı protesto ederek bağırdıklarını duydum.

"Sakin olun beyefendi, böyle davranamazsınız." Beni yatağıma fırlattıklarında, muhafızlardan biri homurdanıyordu.

"Odamdan çıkıp cehennem olup gidin!" diye bağırdım. Gözyaşlarına boğulan hizmetçilerim, etrafıma üşüştüler Mary, düştüğümde takım elbiseme bulaşan kiri temizlemeye başladı ama vurarak elini uzaklaştırdım. Biliyorlardı. Biliyorlardı ve beni uyarmamışlardı.

"Siz de!" diye bağırdım. "Hepiniz dışarı! ŞİMDİ!"

Bu sözlerim karşısında irkildiler ve Lucy'nin küçük vücudunun sarsılarak titremesi, neredeyse söylediklerimden pişmanlık duymama neden olacaktı. Fakat yalnız kalmak zorundaydım.

Anne, diğer iki hizmetçiyi de yanına alarak, "Üzgünüz beyefendi," dedi. Marlee'ye ne kadar yakın olduğumu biliyorlardı.

Marlee...

"Sadece çıkıp gidin," diye fısıldadım, dönüp suratımı yastığıma gömdüm.

Kapı kapanır kapanmaz, ayakkabımın düşürmediğim tekini de çıkarttım ve yatağa iyice yerleştim, sonunda yüzlerce minik detayın anlamını kavrıyordum. Demek paylaşmaktan çok korktuğu isim buydu. Taehyung'a âşık olduğu için değil Carter'dan ayrılmak istemediği için bunadan ayrılmak istemiyordu.

Yaşanan onlarca şey, bir anda anlamını buldu: Neden bazı yerlerde durmayı tercih ettiği ya da neden kapılara gözlerini diktiği. Sebebi Carter'dı; o, oradaydı. Tuvaletten çıktığımda Carter'a çarpmıştım ve o da orada Marlee'yi bekliyordu. Sebebi hep Carter'dı, sessizce yanımızda duran, belki orada burada Marlee'yi birkaç kere öpmüş ve gerçekten birlikte olabilecekleri anı beklemişti.

Hiçbir şeyi umursamamasını sağladıysa, bu kadar şeyi riske attırdıysa, acaba Marlee onu ne kadar çok sevmişti?

Bu nasıl gerçek olabilirdi ki? Mümkün görünmüyordu. Bunun gibi bir şeyin cezası olacağını biliyordum ama cezayı çeken Marlee olmuştu, artık aramızdan gitmişti... Anlayamıyordum.

Midem sızladı. Bunlar kolaylıkla benim başıma gelmiş olabilirdi. Eğer Yoongi ile ikimiz çok dikkatli olmasaydık, biri dün dans pistindeki konuşmalarımızı duymuş olsaydı, bu bizim başımıza gelebilirdi.

Marlee'yi bir daha görebilecek miydim? Onu nereye yollayacaklardı? Annesiyle babası onunla ilişkisini kesecek miydi? Carter'ın muhafız olup, İki statüsüne kavuşmadan önce hangi sınıftan olduğunu bilmiyordum ama tahminlerime göre Yediydi.

Yedi, çok düşük bir sınıftı ama Sekiz ile kıyaslandığında, açık ara daimiyiydi.

Artık Marlee'nin Sekiz olduğuna inanamıyordum. Bu gerçek olamazdı.

Bir daha Marlee ellerini kullanabilecek miydi? O yaraların iyileşmesi ne kadar zaman alırdı? Ya Carter? Olanlardan sonra tekrar yürüyebilecek miydi ?

Onun yerinde Yoongi olabilirdi.

Ben olabilirdim.

Fenalaştığımı hissediyordum. Benim başıma gelmediği için acımasız bir şekilde rahatlamıştım ve bu rahatlamanın yarattığı suçluluk duygusu öylesine ağırdı ki nefes almakta zorlanıyordum. Ben berbat bir insandım, berbat bir arkadaştım. Yerin dibine batmıştım.

the selectionWhere stories live. Discover now