kaçak damatlar

By lovescaiy

370K 41.1K 21.6K

"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığı... More

başlangıç
üç damat?
Seul
boya-badana
hoş geldiniz yemeği
3RACHA?
kayıt
bir takım yavşaklıklar
yanık
sorular
kola
karpuz gibi
yumurta çırpmadın mı
Changbin
kaçak damat
cumartesi
hyunjin
sabrımı sınama
pamuk şekeri
MAMA
tutuklamasınlar beni!
hastane
güzel hissettiriyor
Chan Bey
ders ders ders ders
stres
keyif meselesi
bebek ekmek
istiyorum
kutlama
imalar
Woody
soğan
deneme
aile
Noel
kar
ağabey
kedi
randevu
randevu 2
deniz
olgun erkek
boğuşulan anılar
Christopher'ın odası
tuhaf izin
havuz partisi
final

ilk sefer

5.4K 538 251
By lovescaiy

"Hayır, yanlış- yola girdin." Felix oflayarak arkasına yaslandığında Chan derin bir nefes aldı.

"Ya sen sür ya düzgün tarif et Felix."

"Ehliyetim uluslararası değil diye kaç kere diyeceğim? İyi dinlesene beni!"

"Ya dolaşıyoruz işte, kavga etmeyin." Seungmin ikisini de sakinleştirmek için iki koltuğun arasından konuştuğunda Chan aynadan ona bakmış, ardından önüne dönmüştü.

"Ben gideli yollar değişmiş."

"Sorun değil, Sydney'i geziyoruz ne güzel." Seungmin camdan dışarı baktığında Jisung konuştu.

"Alın bunu buradan ya, aşırı pozitif." Minho gülerek sevgilisine sarılıp onu kendine çekti. "Sen de dene biraz pozitif olmayı. Bak ne güzel başka ülkeyi geziyoruz." Jisung boynuna değen sıcak dudaklarla gülümsedi.

"Keşke manzaraya karşı sevişebilseydik ama olsun o kadar." Minho sevgilisinin boynuna gülüşünü bırakıp karnını sıkıştırdı. "İşin gücün seks."

"Sevişelim mi?" Minho küçüğünü başıyla onaylayıp gülerek başını başına yasladı. Seungmin, arkasına oturduğu sevgilisinin saçlarıyla oynarken gülümseyerek fısıldadı.

"Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum güzelim ama araba sürüyorum."

"Çok çabuk dikkatin dağılıyor."

"Aslında sen çok çabuk dikkatimi dağıtıyorsun." İkisi gülüşürken Felix üzgünde en arkada oturan sevgilisine baktı.

"Kesin flörtü be! Changbin'im en arkada kalmış özledim." Hepsi gülüşürken Changbin konuştu.

"İneceğiz birazdan bebeğim."

"Bir sonraki yere giderken navigasyonu aç Seungmin'le otur. Ben sevgilimden çok uzakta kaldım." Felix Chan'a söylenirken Chan başıyla onayladı.

"Yolu tarif ederim dediğin için öndesin, yoksa Seungmin'le otururdum ben."

"Opera'ya giderken gayet doğru gittik. Katedrale senin yüzünden gidemiyoruz." Felix, tüm suçu Chan'a attığında genç olan göz devirmiş ve gülmüştü. Sonunda doğru yola çıkıp, katedrale ulaştıklarında Minho ve Jisung herkesten önce girmişti. Jeongin sevgilisiyle ilerlerken Felix ve Changbin atıştırmalık almayı seçmişlerdi, birkaç ay önce burayı görmüştü Changbin.

Chan, sevgilisiyle beraber kardeşinin peşinden ilerlerken el ele tutuşmayı bırakmışlardı. Seungmin merakla etrafı incelerken Hyunjin'in de ondan bir farkı yoktu. İki kardeş, daha çok dua eder gibi bir ifadeyle dikkatle yürüyorlardı.

St. Mary Katedralini iyice gezdikten sonra dışarı çıkıp arabaya geçmişlerdi, arkadaşları yiyecekler almış, onları bekliyorlardı. Hepsi poşetten bir şeyler alıp yemeye başladığında Chan arabayı sürmeye başlamıştı.

"Eve gidince yemek yiyeceğiz, çok yemeyin." Felix arkadaşlarını uyarırken hepsi onu onaylamıştı.

Chan, dikkatle navigasyonu takip ederken Seungmin gülerek ağzında asılı kalan atıştırmalık paketini aldı. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim, çok komik görünüyordun."

"Ya, öyle mi? Şu sıralar benimle çok dalga geçiyorsun."

"Sınavım bittiği için rahat battı diyelim." İkisi de güldü.

Herkes kendi alemindeydi ve gerçekten yorulmuşlardı.

Felix, sevgilisi arkada oturmak zorunda kaldığı için başını geriye atmış, kulağına yaklaşıp ona bir şeyler anlatan sevgilisine kıkır kıkır gülerken Jisung Minho'nun göğsünde uyanık kalmaya çalışıyordu. Jeongin ise, bir eliyle sevgilisinin elini tutmuş, bir eliyle de göğsündeki başı okşuyordu.

"Hyunjin?"

"Söyle güzelim." Hyunjin doğrulup küçüğüne bakarken Jeongin gülümsedi.

"Yemekten sonra film izleyelim mi akşam?"

"Olur, izleyelim." Jeongin gülümseyerek gencin beline sarıldığında Chan arabayı durdurmuştu.

"Lix, geliyor musunuz?"

"Hm hm, Queen Victoria Building'i seviyorum. Hepsi arabadan çıktığında Chan sevgilisinin elini tutup arkadaşlarına baktı.

"Arabanın yerini unutmayın. Hepinizin telefonu var zaten, bakayım, herkeste İngilizce bilen biri var. Biz ayrılıyoruz siz de takılın kafanıza göre." Hepsi onaylarken Chan, sevgilisini ilerletmeye başladı.

Chan ayrıldığında diğerleri de ayrılma kararı almıştı.

Minho, Jisung'ın elinden sıkı sıkıya tutmuş onun merakla sürüklediği yerlere gidip oradaki insanlarla tatlı tatlı konuşmasını izlerken gülümsüyordu. Jisung, gördüğü kağıt helvacıyı işaret etti. "Minho, helva!"

"Alalım bebeğim." Minho çantasından çıkardığı bir miktar parayla beraber helvacıya ilerlerken Jisung gülümseyerek koluna sarıldı. "Sen konuş."

"Jisung..."

"Hadi hadi, İngilizceni duymak istiyorum." Minho derin bir nefes alıp ne diyeceğini düşündü, uzun zamandır İngilizce konuşma gereği duymamıştı.

"Can I take two of these? Thanks, What does it cost?"

"3 Dollars." Minho eline aldığı iki helvanın parasını ödeyerek kıkır kıkır gülen sevgilisine gözlerini kısarak baktı.

"Can I take ne ya?"

"Ne diyebilirdim başka?" Minho surat asmaya devam ederken Jisung paketi açtığı gibi helvasını yere düşürünce gözlerini kocaman açtı.

"Helvam!" Minho gülerek yere düşen helvayı alıp çöpe attıktan sonra sakince kendi paketini açıp sevgilisine uzattı.

"Öyle gülersen sevgiline, cezanı verir Tanrı." Jisung sevgilisine dil çıkarıp elindeki helvayı ısırdıktan sonra elini tutup yürümeye devam etti.

"Min... Çok yoruldum."

"Ben de bebeğim, arabaya gidelim hadi." Jisung başıyla onayladıktan sonra etrafa bakındı, araba ne taraftaydı?

"Yolu hatırlıyor musun?"

"Sanırım şu taraftaydı."

"Birine soralım, binanın kapısının önündeydik." Minho aklına gelen şeyle telefonunu açtı.

"Arabanın konumunu kaydetmiştim, bak yakındayız." Jisung navigasyondaki konumu takip ederken Minho arabaya geldiklerinde rahat bir nefes aldı. Jeongin ve Hyunjin'de buradaydı, hatta Hyunjin Jeongin'i kaputa çıkarırken gelmişlerdi.

"Ben de yoruldum!"

"İkinizi taşır mı ki?" Minho kararsızlıkla kaputa bakmış, taşımayacağına kanaat getirerek yere çökmüştü. Dizini patpatlayıp Jisung'ı elinden çekiştirdi. "Gel. dizime otur." sırtını arabaya yasladıktan sonra Jisung dizlerine ağırlığını vermemeye çalışarak oturduğunda gülümsedi. İkisi helva yiyip sohbet ederken Hyunjin sevgilisini öpüp duruyordu.

Sonunda diğerleri de geldiğinde hepsi arabaya yerleşmişti. Hyunjin, sevgilisinin göğsünde uyuyakaldığında Jeongin gülümseyerek arabanın yan tarafına yaslanıp saçlarını sevmeye başladı. Jisung da Minho'nun omzuna yatmış uyuyordu. Araba oldukça sessizdi ve hava kararmak üzereydi.

"Ağabey, biraz şarkı açabilir misin?"

"Uyuyorlar."

"Kısık sesli..." Seungmin küçüğüne gülümseyerek radyoya uzandığında Chan başını iki yana sallamıştı. "İkiniz ittifak olunca karşı çıkamıyorum."

"Ne yazık ki karşı çıkılamayacak kadar şirinim." Jeongin'in sözüyle arabada uyanık olan herkes gülmüştü.

~~~

Yemekleri yiyip odalara dağıldıklarında evdeki çoğu kişi uyumuştu. Chan ve Seungmin aşağıda televizyon izlerken Changbin ve Minho bahçede takılıyordu. Hyunjin, sevgilisi duşa girdiği için bir süre aşağıda onlarla sigara içmiş, ardından yukarı çıkıp yatağa uzanarak film izlemek için Netflix'i açmıştı.

Jeongin banyodan çıktığında oda karanlıktı.

Hyunjin karanlıkta az çok seçebildiği küçüğüne gülümsediğinde Jeongin kapıyı kilitledikten sonra yatağa çıkıp, dizlerinin üzerinde dururken uzanıp gece lambasını yaktı.

Islak saçlarından düşen damlalar, üzerine giydiği Hyunjin'in geniş ve uzun tişörtünün omuzlarını ıslatırken, Hyunjin tam önünde dizlerinin üzerinde oturan çocuğa dikkatle bakmıştı.

"Jeongin?"

"Hm?"

"Tam olarak ne yapıyorsun?"

"Seninle sevişmek için atak yapmanı bekliyorum." Jeongin Hyunjin'in elindeki telefonu kenara bırakıp kucağına çıkarak kasıklarına oturduğunda Jeongin kaşlarını çattı.

"Altında bir şey yok."

"Çünkü çıkaracaktım. İstemiyor musun, beni?" Jeongin hafifçe dolan gözleriyle Hyunjin'e bakarken Hyunjin yerinde doğrulup kollarını minik bedene sardı.

"Tabii ki istiyorum Jeongin ama yalnız değiliz ve seni incitmek istemiyorum."

"Ağabeyimden korkuyorsan hallettim onu, kızmayacak." Jeongin yavaşça yerinde kıpırdandığında Hyunjin hafifçe dişlerini sıkıp ince beli okşadı.

"Jeongin, bir şey kanıtlamaya çalışıyorsan gerek yok. Gerçekten istediğine emin misin? Pişman olmanı istemiyorum, kendimi tutmaya devam edebilirim." Jeongin, dudaklarını sevgilisinin dudaklarına bastırıp tişörtünün eteklerini yukarı çektiğinde Hyunjin cevabını almış, sevgilisine yardım ederek tişörtünden kurtulmuştu.

Jeongin öpüşmeleri devam ederken kendisini Hyunjin'e bastırarak sürtünmeye devam etmiş, dudakları ısırıldığında sırıtarak geri çekilmişti.

"Seni seviyorum."

"Ben de bebeğim, canını yakmamaya çalışacağım." Jeongin başıyla onayladığında Hyunjin'i yerlerini değiştirip yorganı ve yastıkları iterek yatakta küçüğüne yer açmıştı. Jeongin uzandığında baldırına kadar açılan tişörtle yutkunmuş, Hyunjin üzerine çıktığında gözlerinin içine bakmıştı. "Ufaklığımla dalga geçersen küserim."

"Şort giydiğinde kendisiyle tanışmıştık aslında, çok ufak sayılmaz."

"Utanmamak için çabalıyorum ama sen beni utandırmaya çalışıyorsun." Bacağından, beline doğru hareket eden buz gibi el kalçasının kavisinden de sürtündüğünde yutkunmuştu Jeongin.

"Konuyu açan sensin." Jeongin, bir şey demek yerine gözlerini kapattığında Hyunjin sevgilisinin bacaklarının arasına yerleşip bacaklarının içlerini öptü yavaş yavaş.

"Korkuyor musun?"

"Canım acıyacak diye, biraz. Ama senden korkmuyorum." Hyunjin gülümseyerek altındaki şortu sıyırdıktan sonra Jeongin derin bir nefes aldı. Hyunjin, bilerek yavaş davranıyordu.

"Vazgeçmeme son birkaç bir şey kaldı. Yavaş olman beni rahatlatmıyor." Hyunjin, gülerek sevgilisinin dudaklarına yöneldiğinde Jeongin ellerini Hyunjin'in saçlarına attı.

"Acıtmayacağım diyemem ama elimden geleni yapacağım dedim sana." Hyunjin, küçüğünü öpmeye başladığında çalan kapıyla ikisi de irkilmişti.

"Jeongin?"

"E-efendim Seungmin ağabey?" Heyecandan kekelediği için kendine kızarken Seungmin kapı kolunu indirdiğinde açılmamış olsa da gerilmişti. Şu an için, duramazlardı. İkisi de çoktan zor duruma gelmişti.

"Kapı neden kilitli?"

"Hyunjin banyoda ben de üzerimi giyiniyorum diye kilitledim." Yalan üstüne yalan söylerken gözlerini kapattı. Kendisine daha sonra kızacaktı yalanları için.

"Ah, pekala, atıştırmalık ister misiniz diye sormaya gelmiştim."

"Yok, zaten uyuyacağız birazdan." Onaylayan mırıltıların ardından belli belirsiz iyi geceler dediğini duyduktan sonra adım seslerinin uzaklaşmasıyla derin bir nefes alıp kendini yatağa bıraktı. Terlemişti.

"Bundan bahsediyordum, yalnız değiliz."

"Duracak mısın, durmak istemiyorum. Acıyor." Hyunjin derin bir nefes alıp dudağını dişledi.

"İzledikleri film bitene kadar işimiz biter mi emin değilim ve canın yandığında inlemeni içinde tutamayacaksın, öpüşürken bile tutamıyorsun. Karşı odamızda ağabeyin varken sevişebilecek misin?" Jeongin bir süre durup, ağlamaklı bir sesle konuştu.

"Ama Hyunjin..."

"Şuna ne dersin, ön sevişme. Seni rahatlatayım ve duralım." Jeongin kararsızlıkla sevgilisine bakarken nefesini titrekçe verip onayladı.

"Sen ne olacaksın?"

"Ben hallederim." Jeongin ısrar etmeden, çünkü Hyunjin'e blowjob verme fikri o an hiç cazip gelmemişti, onayladığında Hyunjin küçüğünün zaten baldırında olan tişörtü hafifçe yukarı itip kasıklarına birkaç sıcak öpücük bıraktı.

Jeongin'in ufaklığıyla ilgilenmeye başladığında, Jeongin soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.

Dakikalar süren hareketler sona erdiğinde tuttuğu nefesini bırakıp Hyunjin'in yanına uzanmasıyla dizlerini kendine çekip tişörtü aşağıya çekti.

"Ben, utanıyorum. Üzgünüm, cesaret edebilirim sanmıştım."

"Şşhh, bu bile büyük bir adım. Bence yeterince cesursun." Jeongin yüzünü sevgilisinin omzuna bastırdığında Hyunjin dönüp alnını öptü. "İzninle güzelim, hakketmem gereken ufak bir sorunum var."

Jeongin onu onayladığında Hyunjin yataktan kalkıp çıkardığı kıyafetlerini alarak banyoya girmişti. Jeongin de altına iç çamaşırlarından birini geçirip yatağı düzeltmiş, yerine yatıp Hyunjin gelmeden önce uyumaya çalışmış ve başarılı olmuştu.

Sabah, Hyunjin'e nasıl bakacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

Continue Reading

You'll Also Like

12.5K 1.7K 38
O ormandı, ormanın ta kendisiydi. Canlılara hayat verip yaşamalarını sağlardı. Ben ise cehennemin, ateşin ta kendisiydim. Verilen hayatları intikam a...
29.5K 5K 19
-Yarın ne kadar sürer diye sormuştum, hatırladın mı? -Sonsuzluk ve bir gün kadar. [chanlix]
782 300 24
Elena Yıllar sonra varlığından haberi dahi olmadığı tek yumurta ikizi sanılıp kaçırılır, onun yerine zorla geçirilir. ☆ "Boğulmana izin vermem Ele...
256K 27.4K 35
Lee Felix bir boyslove webtoon çizeriydi, baş karakterini çizerken esinlendiği kişi ise homofobik olan Hwang Hyunjin'di. | texting (ult hyunlix)| by...