kaçak damatlar

By lovescaiy

370K 41.1K 21.6K

"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığı... More

başlangıç
üç damat?
Seul
boya-badana
hoş geldiniz yemeği
3RACHA?
kayıt
bir takım yavşaklıklar
yanık
sorular
kola
karpuz gibi
yumurta çırpmadın mı
Changbin
kaçak damat
cumartesi
hyunjin
sabrımı sınama
pamuk şekeri
MAMA
tutuklamasınlar beni!
hastane
güzel hissettiriyor
Chan Bey
ders ders ders ders
stres
keyif meselesi
bebek ekmek
istiyorum
kutlama
imalar
Woody
soğan
deneme
aile
Noel
ağabey
kedi
randevu
randevu 2
deniz
olgun erkek
boğuşulan anılar
Christopher'ın odası
tuhaf izin
ilk sefer
havuz partisi
final

kar

6.5K 654 284
By lovescaiy

Mnet Asya Müzik Ödülünü almalarının ve Felixlerin tatile gidip gelmelerinin üzerinden tam bir ay geçmişti.

Seungmin ve Jeongin üçüncü denemeye girmişlerdi ve gün geçtikçe netleri daha da düzgün oluyordu.

Jeongin, söz verdiği gibi denemelerken fen derslerine vakit ayırmayı başarabilirken, Seungmin daha fazla net çıkarmak için her an soru çözüyordu.

Yine, hep birlikte kafede buluştukları bir akşamdaydılar.

Hava şartları kötü olduğu için yapılan ve bozulabilecek olan yiyeceklerden çok kaldığı için Felix gelmelerini söylemişti. Sohbet ettikleri eğlenceli birkaç saatin ardından Jisung yine Minho'yla eve dönüyordu.

Bir ay önce Felix'in aldığı hediyenin(!) kutusunu dahi açmadan ortadan kaldırmışlardı.

"Jisung, ayakta uyuyorsun resmen."

"Az kaldı eve." Jisung mırıldanırken Minho derin bir nefes aldı.

"Bebeğim, bırak ben süreyim."

"Araba sürmesi sevmiyorsun." Jisung inatla sürmeye devam ederken şerit değiştirirken sinyal vermediğini bile fark etmemişti. Yanlarından geçen araba kornaya basarken Jisung dudağını ısırdı, kaza yapmaktan kıl payı kurtulmuştu.

"Sağa çek şu lanet arabayı. Sürmeyi sevmiyorum ama seni seviyorum Jisung, aptal bir şey yüzünden seni kaybedemem." Jisung sinyali verip sağ şeride geçtikten sonra arabayı durdurmuştu. Minho'yla yer değiştirdiklerinde Minho sinirle koltuğa oturup arabayı çalıştırdı.

"Bırak süreyim diyorum, sürmeyi sevmiyorsun diyorsun. Kaza yapsak daha mı iyi?" Jisung dudak büzerek sevgilisine bakarken Minho gözünün ucuyla ona bakmış, ardından derin bir nefes almıştı.

"Bir an için çok korktum. Gözünü açık bile tutamıyorsun, seni aptal bir inat yüzünden kaybetmekten çok korktum."

"Özür dilerim, çok fazla süt içtiğim için böyle oldu." Minho ciddiyetini kaybederken gülüp sevgilisine baktı.

"Beni sinirden kudurtup, birkaç saniye sonra yumuşacık bir adama nasıl çevirdiğin hakkında hiçbir fikrin yok, öyle değil mi?" Jisung başını iki yana sallarken gözlerini kapatmıştı.

"Yarın pazar, öğlene kadar uyuruz."

"En büyük hayalim bu hafta pazarın gelmesiydi. Hiç uyuyamadım." Minho mahalleye girip arabayı yavaşlatarak sürmeye başladığında Jisung kemerini çözmüştü. Araba iyice yavaşlayıp durduğunda inmiş ve uykusunun anında kaybolmasına şahit olmuştu.

İkisi eve girerken Jisung Minho'dan sonra girip kapıyı kilitlemiş ve üzerindekileri çıkara çıkara odasına ilerlemişti. Sabah duş aldığı için bunu es geçip kendini yatağa bıraktığında Minho da her geldiğinde giydiği kıyafetleri giyip yatağa yattı.

"Benim minik bebeğim çok mu süt içmiş?"

"Aramızda iki yaş var, ne minik bebeği?" Jisung sevgilisine sokulurken Minho sevgilisinin saçlarını okşuyordu.

"Olsun, bebeğimsin benim."

"Dışarı çıkalım mı yarın?"

"Kar yağacak."

"Beraber oynarız işte, lütfen?" Jisung sevgilisini tatlı ve uykulu bir sesle ikna etmeye çalışırken Minho başıyla onayladı.

"Çıkalım güzelim." Jisung mutlulukla sevgilisinin göğsüne sokulup gözlerini kapattığında Minho onu son kez öpüp uyumaya başlamıştı.

Sabah, Jisung soğukla üşüyerek uyanmış ve ılık bir duşun ardından kalın kıyafetleriyle beraber yorganın altına girmişti. Minho, burnuna dolan şampuan kokusuyla gözlerini aralayıp sevgilisinin alnını öptü.

"Günaydın."

"Neden uyandırmadın?" Minho Jisung'ı sıkıca sararken Jisung omuz silkip sevgilisine sokuldu.

"Zaten duş alacaktım, biraz daha uyu istedim. Kahvaltı yapıp karda oynamaya gidelim."

"Hasta olursun."

"Olursam kusmuk gibi görünen çorbadan yaparsın, tadı çok güzeldi." İkisi de gülerken Minho uzanıp sevgilisinin dudağını öptü.

"Peki, kalk kahvaltı yapalım." Minho yataktan çıkıp elini yüzünü yıkarken Jisung mutfağa geçmiş, kahvaltılık bir şeyler hazırlıyordu.

İkisi de kahvaltısını yaptıktan sonra karda oynamak için sahile geçtiler, bolca kar yağmıştı ve aileler daha soğuk diye çocuklarını buraya göndermiyordu.

"Hey! Min!" Jisung sevgilisi kendine döndükten sonra kartopunu tam yüzüne denk getirecek şekilde fırlatıp kahkaha atarak düzgün görünen karların üzerine kendini attı. Melek yaparken, Minho üzerine çıkmıştı.

"Ağzını aç."

"Ya-" Minho, elindeki karı Jisung'un ağzına soktuğunda Jisung başını çevirip ağzındaki karı tükürdü. "Pis yaratık!"

"Sen attığında ağzıma girdi." Minho haklı olduğunu sürünerek savunmaya geçtiğinde Jisung onu yakasından tutup yana çevirerek üstüne çıkmıştı.

"Aynı şey mi? Ağzım dondu." Minho sürünerek dudağını dişleyip sevgilisinin yanaklarına ellerini yerleştirdi ve başını kaldırarak öpmeye başladı.

Karın üzerinde dönüp miniğinin üstüne çıktıktan sonda dilini Jisung'ın ağzına itmişti. Jisung, nefesi bittiği için başını geriye atarken Minho nefesini düzene sokup konuştu.

"Şimdi ısındı mı, ağzın?"

"Seninle karda sevişmeyi ben de çok isterdim, Minho. Ama güzel kıçım donuyor, kalk üstümden."

"Hiç romantik değilsin." Jisung göz devirip omu alta aldığında Minho kaşlarını kaldırmıştı.

"Eğer beni kara yatırmak yerine üzerinde kalmama izin verseydin daha romantik olabilirdim." Eğilip, soğuktan kısarmış yüzüne nefesini üfledi Jisung. "Çünkü bana alttan alttan bakarken çok sevilesi duruyorsun."

Minho eline aldığı karla çaktırmadan Jisung'ı kendine çekip öpmeye başlamıştı. Avucunda tuttuğu karı sevgilisinin ensesinden içeri bıraktığında Jisung inleyerek geri çekildi.

"Ya! Sen ruh hastasısın." Minho sırıtırken Jisung ona göz devirmiş, kalkacağı sırada sırtına yediği büyük kar kütlesiyle dengesini sağlayamayıp Minho'nun üzerine tekrar düşmüştü.

"Oha be! Yavaş oynayın!" Jisung, arkasındakinin bir çocuk olduğunu düşünerek çemkirdiğinde Chan'ın sesini duymasıyla gözlerini kocaman açtı.

"Gençlik bitmiş, sokağın ortasında sevişiyorsunuz, az bile yaptım." Jisung sevgilisinin üzerinden kendini yere attığında Minho yerde oturmaya başlamıştı, İkisinin de eşofmanları sırılsıklam olmuştu.

"Nereden buldunuz bizi?"

"Üç sokak ötede oturduğumuz için bulmuşuzdur ağabey." Jeongin elindeki karı, Minho'ya attığında Minho yüzüne gelmeden eliyle karın parçalanmasını sağlamıştı.

"Şu reflekslerim bir tek sana işlemiyor Jisung." Minho yerden Jeongin'in uzattığı ele tutunarak kalktığında Jisung'ı da Chan kaldırmıştı.

"Donacaksınız, eve gidip üzerinizi değiştirin."

"Hep beraber mi buradayız ki?" Chan başıyla onaylayıp saatine baktı.

"Hyunjinler birazdan burada olurlar, biz evden çıkmadan önce çevreyolunda olduğunu söylemişti. Felix ve Changbin gelmiyormuş, yağan kar ve mumlar eşliğinde sevilmeyi aptal oyuna tercih ederlermiş." Jisung başıyla onaylarken Minho'nun elini tuttu.

"Gel yeni eşofman giyelim. Donuma kadar ıslandım." Minho küçüğünü onaylayıp eve doğru ilerlerken Jeongin'in kendini yere atıp melek yaptığını görmüşlerdi en son.

Eve girdikleri gibi ıslak eşofmanları çıkarıp makineye atmış, iç çamaşırlarına kadar yenileyip çift kat giyerek dışarı çıkmışlardı. Jisung koşarak arkadaşlarının yanına giderken Minho daha sakin ilerliyordu.

Jisung, Seungmin'in sırtına atladı.

"Sonunda geldiniz."

"Biz de az önce gelmiştik zaten Hyunjin. Çok beklemedik." Hyunjin gençlere dil çıkarırken Seungmin sırtındaki arkadaşını yere indirdi.

"Takımlara ayrılalım."

"Semeler ve ukeler diyorum?" Hyunjin fikri ortaya attığında Minho takımlara baktı. "Olur."

"Olmaz hayır, Chan çok sert atıyor belim kırıldı."

"Hyunjin'in de eli ağır." Seungmin, arabaya binmeden önce yaptıkları beş dakikalık savaşta yanağına yediği karın ekstra kırmızılığını işaret etti.

"Yüze atmak yok." Chan Hyunjin'in ensesine hafifçe vurduğunda Minho da sevgilisinin alnına fiske attı. "Bu da öyle, ağzımın ortasına kar attı."

"Ya of, eşitiz işte. Semeler ukeler, hadi kaçın." Jeongin Seungmin ve Jisung'ın elinden tutarak onları geri çekerken Chan ve Minho da Hyunjin'le beraber kaçıyorlardı.

Ukeler, ellerine topladıkları karlarla parkın orada cephanelik hazırlarken, semeler daha çok hücuma geçmekte kararlıydılar. Ellerinde ikişer kartopuyla beraber sevgililerine ilerlemeye başlamışlardı ki Jeongin'in onları görüp bağırarak kaçması bir oldu.

"Ağabeyler! Geliyor düşmanlar!"

Minho, Jeongin'in peşine takılırken Hyunjin elindeki karları kaçmaya çalışan Seungmin'in bacaklarına ve sırtına atıp dengesini bozmuştu. Chan elindeki karları atmaya fırsat bulamadan yüzüne yediği karla sırtını kaydırağın duvarına çarptı.

"Yavaş lan! Bir de bana hızlı atıyorsun diye mızmızlanıyorsun!" Elindeki karları arkadaşına fırlattığında Jisung gülerek kaçmaya başlamıştı.

Saatlerce oynamış, hepsi sırılsıklam olana kadar durmamışlardı. Jeongin uyuşan ellerini nefesiyle ısıtmaya çalışırken, Hyunjin karda düşürdüğü arabasının anahtarını arıyordu.

"Ne oldu?"

"Arabanın anahtarını kaybetmişim." Seungmin arkadaşına gözlerini devirdi. "Salak, fermuarlı bir yere koysaydın ya?"

"Of, ne bileyim oğlum bu kadar koşturacağımızı."

"Ya, buluruz şimdi. Bizden başka kimse yok zaten." Minho da arkadaşıyla etrafa bakınmaya başlarken Chan oyuncakların oradan elinde araba anahtarıyla gelmişti.

"Bunu mu arıyorsunuz?"

"Şükürler olsun!" Seungmin gülümseyerek sevgilisine bakarken Hyunjin teşekkür ederek anahtarı eline almıştı.

"Ne yapalım şimdi?"

"Aşırı ıslak ve açım. Biz eve gidiyoruz." Minho sevgilisinin elini kavradığında diğerleri onlara el salladılar. İkisi gözden kaybolduğunda Seungmin Hyunjin'e bakıyordu. Gidelim derse gidecekti.

"Bize gelin?" Jeongin sessiz bakışmayı sonlandırırken hepsi ona dönmüştü.

"Yolların durumuna göre karar verelim tilkim." Hyunjin arabada bıraktığı telefonuna yönelmiş, soğuktan kızaran elleriyle trafiğin durumuna bakmıştı.

"Yollarda buzlanma olmuştur Hyunjin, kayar araban." Chan konuştuğunda Jeongin ağabeyine dönüp imayla baktı.

"Bakma öyle, tabii bizde kalsınlar isterim ama durum farklı, kaza yaparlar spor arabayla."

"Hyunjin gelirken de zor geldik. Gitmesek mi eve?" Seungmin endişeyle konuştuğunda Hyunjin telefonunu cebine atıp arabadan Seungmin'in de telefonunu alarak kapıyı kilitledi.

Zaten ücretli park alanındaydı.

Elindeki telefonla araba anahtarını da diğer telefonun yanına bıraktıktan sonra Jeongin'in elini kavramış, önden yürümeye başlamıştı.

"Uykum geldi ya!" Jeongin mızmızlanırken üçü ona gülmüştü.

"Bacaklarımı hissetmiyorum galiba. Chan! Ne yapıyorsun?" İlk cümlesi bittiği gibi Chan sevgilisini kucağına aldığında Seungmin hızla boynuna sarıldı.

"Hiç."

"Belin ağrıyacak manyak, indir beni." Chan başını iki yana sallayıp ilerlemeye devam ettiğinde Jeongin gülerek binaya koşup kapıyı açmıştı.

Hepsi içeri girdiğinde Chan Seungmin'i kucağından indirdi.

"Önce Seungmin duşa girsin, sabah hapşırıyordu." Seungmin hepsinin onayıyla duşa girdiğinde Chan ona kıyafet hazırlarken Jeongin buzluktaki hazır pizzaları tepsilere yerleştirip fırına bıraktı.

Hyunjin arkadaşı çıktıktan sonra zorla Jeongin'i sokmuştu banyoya. Jeongin de çıktığında Chan küçüğünün girmesini önermiş, Jeongin'in yarım bıraktığı yemek hazırlama işini sonlandırmıştı.

Seungmin sevgilisinin ona verdiği kalın pijama ve ıslak saçlarıyla yorgunca mutfağa girip sandalyeye oturdu.

"Saçlarını kurut."

"Kururlar, neden önce sen girmedin Hyunjin çok uzun banyo yapıyor."

"Biliyorum ama hepinizden daha güçlüyüm. Biraz daha ıslak dursa zatürre olurdu. Jeongin titrediği için önce onun girmesini söyleyip durdu ama dinlemedi."

"Salak çocuk." Chan sevgilisini elinden tutup odasına götürerek yatağa oturttu. "Saçlarını kurutalım."

"Kururlar ya." Chan sevgilisinin dediğini görmezden gelip dolaptan makineyi almış ve saçlarını kurutmaya başlamıştı. Yavaş yavaş masaj yaparak kurutuyordu. Seungmin iyice mayışırken Hyunjin banyodan çıkmış ve Chan'a girmesini söylemişti.

"Uyuyacağım bak, git banyonu yap."

"Çok uykun geldiyse beni beklemeden yiyin."

"O kadar da değil." Seungmin yerinden kalkıp mutfağa geçtiğinde Jeongin'in çoktan başladığını görmüştü. Ona gülümseyerek karşısına oturdu. "Vazgeçtim, biz yiyoruz Chan!"

"Afiyet olsun sevgilim!" Ardından sessiz evi su sesi doldurmuştu. Hyunjin de saçlarını kurutup masaya geldiğinde üçünün de uyanık kalması zor gibi görünüyordu. Hatta Jeongin uyurken yiyordu.

"Jeongin?"

"Hmm..?" Hyunjin sevgilisine gülüp uzun süredir ağzında tuttuğu pizza dilimini çekti. "Çiğne ağzındakini." Jeongin uyuşuk uyuşuk çiğnerken gözlerini hafifçe açıp, Hyunjin'in omzuna devrilerek tekrar kapattı, hala yiyordu. Seungmin gülerek küçüğüne su uzattı.

"Doydun mu meleğim?"

"I-ıh..."

"Ama uyuyorsun?"

Jeongin anlamsız sesler çıkardığında Seungmin gülerek arkadaşına döndü. "Uzat, belki yer."

"Aç ağzını." Jeongin komutu yerine getirip pizzaya dişlerini geçirse de doğru düzgün ısırmıyordu.

"Yiyecek misin?" Jeongin onu başıyla onayladığında Hyunjin derin bir nefes alıp Jeongin'e zorlukla ısırttığı pizzayı ağzından çekti. Küçük parçalara bölerken Chan mutfağa girmişti.

"Uyuyor mu?"

"Hm, ama hala aç." Hyunjin küçük parçalardan birini Jeongin'in ağzına bıraktığında Jeongin çiğnemeye başlamıştı. Chan gülerek yerine oturup diliminden birini ısırdı.

"Bebekleşti iyice, sana şımarıyor."

"Ama çok hoş, şuna bak." Seungmin gözlerinden kalp fışkırtarak hem uyuyup hem yemek yiyen küçüğüne baktı.

"18 yaşında olduğunu kimliğinde görmesem inanmayacağım." Hyunjin sevgilisine pipetle su içirip ağzına yeni bir parça daha koyarak kendi diliminden ısırdı.

"Üzerindeki tilki tulumuyla aşırı şirin, Chan, kardeşini ısırarak uyandırmama çok az kaldı."

"Uyandır güzelim, ne yapayım?" Üçü gülerken Hyunjin sonunda Jeongin'in son dilim pizzasını bitirtmişti.

"Daha yemez herhalde, odasına götüreyim." Chan ayaklandığında Hyunjin onu durdurdu.

"İyice soğumadan ye yemeğini, ben hallederim." ağzına son parçasını sokup Seungmin'in uzattığı mendille elini sildikten sonra küçücüğü kucağına alıp pizzanın sosunun kenarlarına bulaştığı dudaklara ufak bir öpücük bıraktı. Jeongin'i yatağına yatırıp ellerini ve ağzını sildikten sonra kokusunu içine çekerek boynunu öpmüş ve odasından ayrılmıştı. Ellerini güzelce yıkadıktan sonra mutfağa geçti.

Seungmin de yemeğini bitirdikten sonra uyumak için mutfaktan çıkmış, Chan'ın odasına gitmeyi boş verip salona geçmişti. Koltuğa uzanıp dizlerini kendine çekerek uykuya daldı.

Hyunjin ve Chan yeme işini bitirip mutfağı topladıktan sonra oturmuş, mutfakta sohbet ediyorlardı. Jeongin ayaklarını sürüyerek gelmiş, Chan ve Hyunjin'in çaprazına oturarak başını masaya koymuştu, uyuduğu için yanakları şişmişti.

"Seungmin ağabey nerede?"

"Odamda değil mi?"

"Hayır, yanına yatmak için gittim ama yoktu." Chan kaşlarını kaldırarak salona ilerlediğinde koltuğun köşesinde büzüşerek uyuyan sevgilisiyle derin bir nefes aldı.

"Niye buraya yattın güzelim?" Onu kucağında odasına taşırken Seungmin anlamsız mırıltılar çıkarıp uyumaya devam etmiş, yumuşak yatağa girdiğinde yorgana iyice sarılmıştı. Jeongin ağabeyi odadan çıkmadan içeri girip Seungmin'e darılarak yatağa girdiğinde Chan gülerek ikisine baktı.

"Bebeklerim." Odanın kapısını aralık bırakarak salona geçtiğinde Hyunjin balkondaydı. Onu görmezden gelip koltuğa uzanarak telefonunu eline aldı, gözünün önünden birbirine sarılarak uyuyan iki küçüğü gitmiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

408K 33.8K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
256K 27.4K 35
Lee Felix bir boyslove webtoon çizeriydi, baş karakterini çizerken esinlendiği kişi ise homofobik olan Hwang Hyunjin'di. | texting (ult hyunlix)| by...
17.9K 1.7K 20
[hyunho] "benden nefret ettiğini söyledin." "böyle düşündüğüm için kendimden nefret ettim."
55.4K 8.4K 49
Hyunjin her öldüğünde on sekiz yaşına geri döner. Pâro: ne yaparsan yap her şeyin bir şekilde yanlış olduğunu hissetmek. ~Tamamen @kremalijeongin 'e...