kaçak damatlar

By lovescaiy

370K 41.1K 21.6K

"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığı... More

başlangıç
üç damat?
Seul
boya-badana
hoş geldiniz yemeği
3RACHA?
kayıt
bir takım yavşaklıklar
yanık
sorular
kola
karpuz gibi
yumurta çırpmadın mı
Changbin
kaçak damat
cumartesi
hyunjin
sabrımı sınama
pamuk şekeri
MAMA
tutuklamasınlar beni!
hastane
güzel hissettiriyor
Chan Bey
ders ders ders ders
stres
keyif meselesi
bebek ekmek
istiyorum
kutlama
imalar
Woody
soğan
deneme
aile
kar
ağabey
kedi
randevu
randevu 2
deniz
olgun erkek
boğuşulan anılar
Christopher'ın odası
tuhaf izin
ilk sefer
havuz partisi
final

Noel

7.1K 659 715
By lovescaiy

"Ne demek gitmiyoruz?"

"Gitmeyeceğiz işte bebeğim." Changbin elindeki tepsiyle kendisine şaşkınlıkla bakan sevgilisine baktı. Noel arifesi için hepsi evlerinde toplanacaktı ve Felix akşam için hazırlık yapıyordu.

"Ya, Changbin! Şaka yaptığını söyle. Gidecektik." Felix tepsiyi fırına koyup Changbin'e sarıldı. "Yalan söylüyorsan gerçekten kızacağım."

"Felix, şaka yapmıyorum bebeğim. Önümüzdeki senenin ilk ayı için çok fazla anlaşmamız var. Gerçekten vaktim yok."

"Ama söz vermiştin, beni kar tatiline götürecektin." Felix üzgünce sevgilisine sarılmaya devam ederken Changbin belini kavrayıp başını boynuna yaslayarak kokusunu içine çekti.

"Üzgünüm, hem yakın zamanda izin aldım hem de ocak ayında ikisini yalnız bırakamam." Felix başıyla onaylayıp dudak büzerek sıkıca sarıldığında Changbin hafifçe geri çekilip dudağını öptü.

"Telafi edeceğim, belki iki günlük gideriz, hm?" Felix başıyla onaylarken dudak büzmeye devam ediyordu. Changbin büzdüğü dudağını öpüp geri çekildi.

"Hadi bakalım, devam edelim işimize." Changbin, bulaşık makinesine koydukları 8 aynı kupayı çıkarıp mutfak masasına koyduktan sonra diğer bulaşıkları da yerleştirmeye başlamıştı. Felix, oturma odasında daha çok yer olsun diye birkaç hafta önce yeni aldıkları L koltuğun köşesine, yere minderler atmış ve orta sehpayı ileri çekmişti. Çalan kapıya bakacağını söyleyerek koşturmuş ve kapıyı açıp gülümsemişti.

"Hyunjin being Hyunjin." Kapıdaki üç genç gülerek içeri geçerken Seungmin konuşmuştu.

"Düşündük ki yardım edebiliriz."

"Yardımlık pek bir şey kalmadı aslında, sadece Noel Yemeği için masa hazırlayacağız." hepsi başıyla onaylarken Hyunjin ceketini çıkarınca Felix gözlerini kocaman açtı.

"Yuh! Sadece Noel kutlayacağız."

"Vücut kemerlerini çıkarmasını en az elli kere söyledi Minho ama dinleyen kim?" Hyunjin yaramaz çocuklar gibi omuz silkerek mutfağa ilerledi.

"Changbin, bunlar beni beğenmedi."

"Neyini beğen- Yuh!" Changbin, elindeki bardağı neredeyse düşürecekken Hyunjin'i dikkatle süzdü. İlk tanıştıklarındaki gibi cesur bir kombin giyinmişti.

Daha önce Seungmin'in üzerinde gördüğü ince gömleğin beline sıkıca bağladığı korse tarzındaki kemer ince belini ortaya çıkarmakla kalmıyor, göğsündeki birkaç parçalı kemere de bağlanıyordu. Bacaklarını saran dar ve yırtıklı pantolonunun üzerinden sarkan birkaç kemer parçası da hoş görünüyordu. Saçlarını yarım ve dağınıkça toplamış, kenarlarından çıkmasına izin vererek hafif gölgeli bir göz makyajı yapmıştı.

"Hwang, üzerindeki kemerleri çıkarmazsan Chan seni öldürür. Jeongin'i heveslendirdiğini söyler." Felix mutfağa girerken Hyunjin dudak büzdü.

"Güzel olmuş, yakışmışlar Hyunjin ama gerçekten fazla cesurlar? Chan yüzüne karşı söylemese de kızabilir." Hyunjin evde duyduğu şeyleri Chan'ın yakın arkadaşlarından da duyunca dudak büzdü.

"Hadi çıkaralım Hyunjin." Seungmin elini arkadaşının beline koyduğunda Hyunjin surat asarak onayladı.

"Neden kimse kemerleri sevmiyor?"

"Çünkü günlük hayatta abartılar." Seungmin arkadaşıyla mutfaktan çıkmış, salona geçince kemerleri tek tek sökmeye başlamıştı.

"Kıyafetimin hiçbir oyunu kalmadı."

"Hyun, aile kutlaması gibi bir şey yapacağız. Kıyafetin neden bu kadar iddialı olmak zorunda? Hem, Jeongin seni her türlü beğeniyordur." Seungmin son kemeri de çözüp hepsini eline toplayarak çantasına bıraktı. Hepsi eşyalarını Seungmin'in sırt çantasına doldurmuştu zaten, hediyelerini bile.

Hyunjin gömleğini düzeltip Felix'e yardım etmek için mutfağa geçtiğinde Seungmin de çalan kapıya yönelmişti.

Jisung gülümseyerek arkadaşıma bakıp sıkıca sarıldı.

"Mutlu Noeller!"

Seungmin arkadaşının saçlarını karıştırarak içeri gideceği sırada kapı tekrar çalmıştı. Açtığı gibi karşısında gördüğü sarı saçlı sevgilisiyle gülümsedi.

"Hoş geldiniz."

"Mutlu Noeller! Hyunjin nerede, ona mavi saçlarımı göstermeliyim!" Seungmin daha yeni fark ettiği mavi tutamlarla gözlerini kocaman açtı.

"Çok güzel olmuş minik." Jeongin ona başını yana yatırarak gülüp yemek masasına ilerleyen sevgilisini görünce koşarak peşinden gitti. Elindeki tabakları yerleştirdiğine emin olduktan sonra elleriyle gözlerini kapattı.

"Ben kimim?"

"Felix?" Jeongin gülerek ellerini gözünün üzerinden çekip salladı. "Onun elleri 3 santim be!"

"Güzeli- hasiktir." Hyunjin sarılmak için arkasını döndüğünde gördüğü mavi saçlarla şoka girmişti.

"Nasıl olmuş?"

"Çok harika, Tanrım..." Hyunjin parmakları yumuşak ve mavi tutamların arasından geçirip sevgilisinin başını boynuna yaslatarak şakağını öptü. Jeongin kollarını gencin beline sararken gülümsüyordu.

"Senin için boyadım, bana mavi rengin çok yakıştığını söylemiştin, Harley olduğumda."

"Kesinlikle çok yakışmış bebeğim." Jeongin geri çekilip dağılan saçlarını düzelttiğinde Hyunjin'e tabakları yerleştirmede yardımcı olmaya başladı.

Felix Chan'a kilitlediği ağır tencere ve Seungmin'in getirdiği geniş tepsiyle masayı tamamen hazırlattığında hepsi yerleşmişti.

İki başköşede Chan ve Changbin, çaprazlarında sevgilileri otururken Chan'ın diğer tarafında Jeongin onun yanında da Hyunjin oturuyordu. Minho ve Jisung da Seungmin'in yanına yerleştiğinde Felix içeriden getirdiği şarapla gülümsedi.

"Mutlu Noeller!" Felix'e hepsi gülerken Jeongin ağabeyine baktı. Muhtemelen yine içirmeyecekti. Bakışlarını önündeki içi doldurulmuş hindiye dikerek dudağını dişledi.

"Hadi yemeye başlayalım, açlıktan ölüyorum!" Hepsi Jeongin'e gülümserken Seungmin onun tabağını almış, Felix'ten önce doldurup çocuğa uzatmıştı.

"Küçükler her zaman öncelikli!"

"O zaman sıra sende." Felix ondan tabağını isterken Seungmin gülerek uzattı.

"Birkaç ay küçük olmam daha önce hiç işime yaramamıştı." Seungmin tabağını alıp yerine otururken Felix Chan'ın tabağını işaret etti.

"Doldur sevgiline be!"

"Ya, sen var ya çemkirme, sesin kalın hiç çemkiremiyorsun." Jisung yüzünü buruştururken Felix ona gözlerini kısıp herkesin tabağına yemek dolduğundan emin olunca Şaraplardan birini Minho'ya, diğerini Chan'a uzattı. En büyükler onlardı sonuçta.

Chan, Seungmin ve Hyunjin'in bardağının ardından Jeongin'in bardağına doldurduğunda Jeongin kaşlarını kaldırdı.

"Ben de mi içiyorum?"

"Sadece bir kadeh." Jeongin göz devirirken Seungmin ve Hyunjin gülmüştü.

"Ama önümüzdeki yıl 19 yaşımda olacağım."

"20 yaşını geçmediğin sürece, ben izin verdiğimde içeceğin konusunda anlaşmıştık." Jeongin ağabeyini onaylarken Chan kadehini kaldırdı.

"Sağlığımıza!"

"Ve MAMA törenine!" Hyunjin konuştuğunda hepsi gülmüş, birer yudum alıp yemeklerini yemeye başlamışlardı.

"Felix! Harika olmuş lan!"

"Ağzın doluyken konuşma Ji." Changbin arkadaşını azarladığında, Jisung ağzını ona dönerek açtığında Changbin yüzünü buruşturup ağzına hindinin bacağını soktu. "Pis."

"Jisung, beni daha ne kadar şaşırtabilirsin?" Minho hayretle konuşurken Jisung yağlı dudaklarıyla onun yanağını öpmüştü. Hala çiğnediği için dolu yanaklarıyla sincaba benziyordu.

"Ya, pislik yapma." Felix arkadaşına yüzünü buruşturmaya devam ederken Jeongin ağabeyinin tabağından tavuk kaçırıyordu. Seungmin'le tabaktaki hindiyi alırken göz göze geldiklerinde, Chan hala Jisung'ın yarattığı kargaşayı izlediği için fark etmemişti, gözlerini kocaman açıp tavuğa atmıştı. Seungmin yaptığı yüz ifadesine kahkaha atmaya başlarken hepsi ona dönmüştü.

"Ne oldu?" Hyunjin arkadaşına merakla bakarken Seungmin sadece gülerek Jeongin'i işaret ediyordu.

"Yemek yiyordum!"

"Ağabeyinin tabağından kaçırırken yakalandın." Seungmin sonunda sakinleşebildiğinde Chan tabağına bakmış, son birkaç parçayı göremeyince gülerek kardeşine göz kırptı.

"Jeongin, bebek ekmeğim, hindi kalmamış daha ama istersen bir parça vereyim." Felix konuştuğunda Jeongin başını iki yana salladı.

"Hayır, hayır. Yiyin siz, doydum ben." Şarabından aldığı ilk yudumla yüzünü vuruşturduğu için az önce aldığı ve yarım bıraktığı suyu kafaya dikip arkasına yaslandığında Hyunjin tabağına birkaç parça et bıraktı.

"Hyun-"

"Ye hadi, biliyorum seviyorsun." Jeongin gülerek sevgilisinin koluna sarılırken Seungmin Chan'a hindi yedirmeye çalışıyordu.

"Yesene ya!"

"Ya güzelim, istemiyorum."

"Yemezsen ağlarım." Chan pes edip ağzını açtığında Seungmin gülümseyerek çatalındakini yedirmişti.

"Ağlamazdım."

"Biliyorum." İkisi gülüşürken Jisung daha fazla yiyemediğini söyleyip tabağındakileri masadaki herkese dağıttıktan sonra karnına elini bastırdı.

"Midem bulanıyor."

"Çok bir şey de yemedin ki." Minho telaşla sevgilisine dönerken Felix dudağını dişledi.

"Zehirlendin mi, Changbin, zehirlenmemiştir değil mi?"

"Hayır, bebeğim, bir şey dokunmuştur. Ne kattın?"

"Jisung'ın yiyemediği bir şeyi katmadım ki. Of..." Felix telaşlanırken masadaki hareketlilik durulmuştu.

"İyiyim ya, biraz fazla yağlı geldi herhalde. Elimi yüzümü yıkayayım geçer." Jisung sakince masadan kalktığında Minho da peşinden gitmişti.

"Eline sağlık Felix, çok güzel olmuş her şey." Seungmin gülümseyerek arkadaşının içini rahatlatmaya çalışırken Felix burukça gülümsedi. "Umarım yaptığım bir şey Jisung'a zor zamanlar yaşatmaz."

"Zehirlense bu kadar kısa sürede olmazdı. Hep yağsız tuzsuz hazır şeyler falan yiyor ya, ondandır." Chan ortamı sakinleştirip masayı toplamaya başlarken Jeongin ağabeyini durdurdu.

"Biz hallederiz Seungmin ağabeyle. Siz geçin. Hem, Felix ve Changbin ağabeyler yorulmuştur."

"Hyun, sigara molası?" Hyunjin büyüğünü onaylarken Felix yüzünü buruşturup çoktan balkona geçen ikilinin ardından bağırdı. "Zıkkım için, zıkkım!" Chan arkadaşıma gülerek banyoya ilerlerken Jisung'ın öğürdüğünü duyup geri döndü.

Felix'in masayla ilgilendiğini gördükten sonra lavaboya tekrar adımladı, Jisung elini yüzünü yıkıyordu.

"İyi misin?"

"Hm, çok yağlı geldi, içim kalktı. Kustuğumu söylemeyin tamam mı, üzülmesin." Chan arkadaşını onaylayıp ellerini yıkadıktan sonra ufak bedene sıkıca sarıldı.

"Hastaneye gitmeye gerek yok, değil mi Ji?" Minho kapıya yaslanmış sorduğunda Jisung başıyla onayladı. "İyiyim iyi, geçti bulantım." Minho sevgilisine elini uzattığında Jisung elini tutmuş, Chan'a öpücük atarak salona geçmişti. Minho'yla beraber yendeki minderlere oturup koltuğa yaslandıklarında Minho kolunu sevgilisinin omzuna atıp sıkıca sarılarak elini karnına koydu.

"Ağrıyor mu?"

"Hayır dedim ya, anlık bir şeydi herhalde. Çok yağlı geldi, yiyemedim zaten." Minho başıyla onaylayıp sevgilisinin alnını öptüğünde Hyunjin ve Changbin balkondan içeri girmişlerdi.

"Diyorum ya işte, o araba verdiğin paraya değmez."

"Senin arabanı beğeniyorum ben, neden değiştirmek istiyorsun?" Hyunjin yaklaşık on dakikadır yaptıkları araba mevzusunun neden Changbin için önemli olduğunu anlamak için sormuştu.

"Kilometreyi doldurmak üzereyim, eskidi hem. Satıp yenisini almalıyım, sağlam motor arıyorum."

"Bunu daha sonra tekrar konuşalım, önerebileceğim galeriler var." Changbin onu onaylayıp koltuğa geçtiğinde Hyunjin su içmek için mutfağa girmişti ki gülüşen arkadaşlarıyla yüzüne gülümseme yayıldı. Jeongin bir şeyler anlatırken kahkaha atıyordu. Kapıya yaslanıp ona bakarken elinde sofra beziyle Felix içeri girmişti.

"Ağabey ya! Seungmin ağabey evinin hanımı çocukların anası mı olsun, sen de öğren yemek yapmayı."

"Bulaşık yıkamayı biliyorum yeter o bana." Seungmin gülerek elindeki köpüklü kaşığı ona doğrulttu.

"Ya ya, yeter. Sürekli yemek mi yapacağım ben? Koskoca savcı olup hem de?" Dönüp bulaşıkları yıkamaya devam ettiğinde Jeongin duruladıklarını makineye bırakıyordu.

"Öküz biraz."

"Sanki sen biliyorsun?" Jeongin, arkasında hissettiği bedenle kaskatı kesilip elindeki çatalları düşürürken Hyunjin gülerek çatallara baktı. Jeongin ona sürteceğini bilmesine rağmen yere eğilip çatalları alarak makineye bıraktıktan sonra dönüp kafasıyla sevgilisinin omzuna vurdu.

"Ödüm patladı, mal."

"Düzgün konuş, büyüğün o." Chan kardeşini uyarırken Jeongin göz devirdi.

"Ağabey enerjisi mi dağıtıyorum ben etrafa? Jeongin ima yapar, Chan açık açık söyler..." Seungmin gülerek arkadaşına bakıp makineyi kapattıktan sonra ellerini yıkadı.

"Elim deterjan kokuyor ama banyoya gitmeye üşeniyorum." Ellerini Chan'ın burnunun dibine kadar soktuğunda Chan parmaklarını tutup avucuna öpücük bıraktı.

"Olsun. Geçer birazdan kokusu." Parmaklarını kenetlediğinde Seungmin başını yana eğerek gülümsedi.

"Çok tatlıydı bu!" Jeongin gözlerinden kalpler fışkırtarak iki büyüğüne bakarken Seungmin gülerek Chan'ı çekiştirdi.

"Hadi! İçeri gidelim!" İkisi mutfaktan çıktığında Hyunjin ellerini yıkayan miniğine arkadan sarılıp ensesini öptü yavaşça.

"Sevgilim?"

"Hm?" Jeongin başını hafifçe geriye atıp Hyunjin'in omzuna yasladıktan sonra ellerini suyun altından çekip hafifçe salladığında Hyunjin ıslak ellerini durdurdu.

"Sağı solu su damlası yaptın."

"Ne olacak ki?"

"İzi kalır." Jeongin başıyla onaylayıp sevgilisine dönerek dişlerini gösterdi.

"Telime yemek takılmış mı?"

"Ya, Jeongin..." Hyunjin alnını sevgilisinin alnına yaslayıp güldüğünde Jeongin kaşlarını çattı.

"Bir şey soruyoruz ya, cevap versene."

"Kalmamış güzelim." birbirlerinin ellerini kavramışlarken Hyunjin biraz daha yanaşıp küçüğünü tezgâhla arasına sıkıştırarak dudağına kelebek öpücükler bıraktı.

"İçeri gidelim." Jeongin büyüğünü onaylayarak bir elini bırakıp diğeriyle parmaklarını kenetleyerek peşinden ilerlediğinde çoktan koltuğa kurulduklarını gördü. Hyunjin'le koltuğun köşesine çıkıp bağdaş kurarak oturduklarında Chan konuştu.

"Ee, yok mu oyun falan?"

"Dede oyunları var, tombala mesela." Hepsi oyunla alakalı olumlu mırıltılar çıkarırken Felix heyecanla konuştu.

"O zaman sıcak çikolata yapayım mı?" Felix doğrulurken Seungmin onayladı.

"Changbin, kalk tombalayı getir." İki genç yerinden kalkarken Jeongin soğuk ellerini Hyunjin'in bacakları arasına sıkıştırmış ısıtmaya çalışıyordu.

"Hediyelerimizi ne zaman açacağız ağabey?"

"Jeongin, hayatında ilk defa Noel kutlamıyorsun. 11 gibi açacağız."

"Ama daha çok var!" Jeongin mızmızlanırken, hediyesini kimin aldığını daha çok merak ediyordu.

"Sırf merakından böyle yapıyorsun. Kura çekelim gizemli olur diye tutturan da sendin." Jisung dönüp küçüğünün bacağına vurarak konuştuğunda Seungmin lafa girdi.

"11'den önce açsak ne olur ki? Ben de merak ediyorum hediyemi."

"Siz ikiniz başıma bela mısınız? Ben artık yorum yapmıyorum, diğerleri de açalım derse açarız." Chan, kardeşi ve sevgilisine söylendikten sonra başını Seungmin'in omzuna yasladı.

"Jisung ağabey umarım geçen seneki iğrençliğini yapmamışsındır."

"Ne olmuş sana kondom aldıysam?" Chan arkadaşının eline vurdu hafifçe. "Çocuktu lan geçen sene."

"Ayrıca ben kullanamam onu."

"Cidden, bu çocuk hetero ilişkide bile pasif olur, niye kondom aldın sevgilim?"

"Utandığında çok tatlı oluyordu. Beni her gördüğünde utanıp durdu bir hafta boyunca." Jisung keyifle kahkaha atarken Jeongin yine utanarak ona bakmış ve başını Hyunjin'in göğsüne bastırmıştı.

"Bebeğim! Oyunu nereye koydun?"

"Bilmiyorum ki, en son geçen sene ortalıktaydı!" Changbin salona girdiğinde Jisung konuştu.

"Boş verin oyunu ya, sohbet ederiz."

"Hepiniz hemfikir misiniz?" Changbin arkadaşlarına baktığında hepsi onayladı.

"O sıkıcı şeyle saatlerce uğraşmayacağımız için çok mutluyum." Hyunjin'e hepsi gülerken Felix elinde tepsiyle gelmişti.

"Ee, oynamıyor muyuz?"

"Tch, bulamadım."

"Oh, şu dede oyununu oynamayacağım için nasıl mutlu oldum bilemezsiniz." Hepsi gülüşürken Minho ve Jisung minderleri sehpaya doğru çekmiş ve oraya yaslanmışlardı.

"O zaman hediye vakti!" Hepsi küçüklerine katılırken kısa süre içinde hepsi hediyeleriyle yerlerine geçmişti.

"O zaman önce Jeongin'in hediyesini verin." Minho konuşunca Changbin ayağa kalkmış, elindeki kutuyu küçüğüne uzatmıştı. Jeongin heyecanla kutuyu açarken içinden çıkan yumuşacık şeyle kaşlarını çattı. Kutuyu Hyunjin'in kucağına bıraktıktan sonra çıkan Tilki görünümlü tulum pijamayla kahkaha atmıştı.

"Çok şirin! Giyinebilir miyim?"

"Yıkanması gerek." Chan kardeşini uyardığında Felix konuştu.

"Giymek isteyeceği için yıkadım. Giyin bebek." Jeongin koltuktan kalkıp koşarak odalardan birine girdiğinde hepsi gülüşmüştü. Jeongin gelene kadar kimse hediyeleşmemişti. Küçük tilki odaya girdiğinde hepsi kahkaha atmıştı.

"Çok sevimli oldu!" Changbin konuşurken Jeongin ona sıkıca sarıldı.

"Çok hoşuma gitti, yumuşacık." Yerine oturup sevgilisine sokulduğunda Hyunjin gülerek yumuşak tüylü kumaşın üzerinden sevgilisinin belini okşadı.

"Her zamanki gibi yaş sıralaması olmasın. Chan'ın hediyesini verin!" Felix konuştuğunda Jisung hediyesini arkadaşına uzattı.

"Gönül isterdi ki sana komik bir şey alayım, beni öldürürsün diye son derece ciddi bir şey aldım." Chan gülerek kutuyu açarken gördüğü markayla gülümsedi.

"Oha, Rolex saat mi aldın?" Seungmin şaşkınlıkla konuştuğunda Jisung onayladı.

"Eh, hak ediyor şimdi o hediyeyi." Chan arkadaşına göz devirip kutuyu açarak saati inceledi.

"Plakanın arkasına ismimi kazıtmak mı? Seungmin olmasa bu hareketle sana aşık olabilirdim." Hepsi gülüşürken Chan saati bileğine taktı.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim yakışıklı." Jeongin heyecanla atladı.

"Sıra kimde? Seungmin ağabey olsun!"

"Ona hediyeyi senin aldığını bu kadar belli edemezdin." Jisung konuşurken Jeongin ona dil çıkarıp koltukta ayağa kalkarak büyüğünün elini tuttu.

"Kalksana be!" Seungmin küçüğünün bağırışıyla ayağa kalktığında Jeongin ona hediye kutusunu uzattı.

"Pahalı bir şeyse seni öldürürüm Jeongin."

"Öyle bir şey ama kabul edeceksin. Bir, artık ağabeyimin eşi sayıyorum seni; iki, aile içinde paranın lafı mı olur; üç, hem hediyeye itiraz edilmez, Jisung ağabey Rolex saat almış; dört, ne diyecektim ulan? Ha, şey, çok seveceksin bak aç bir!" Jeongin heyecanla yerinde zıplarken Chan Seungmin'in tişörtünü aşağıya çekti.

"Otur, düşerse kırılır hiçbir anlamı kalmaz."

Seungmin oturup bağdaş kurarak kutuyu açtığında önce kâğıt şeritlerin arasından birçok boş film görmüş, kaşlarını çatıp kâğıtları eşeleyerek hediyeye ulaşmıştı. İnstax Mini 9'u gördüğü gibi Jeongin'e kocaman gözlerine baktı.

"Sen... Nereden duydun?"

"Ağabeyimle laf arasında konuşmuşsunuz, o alacaktı sana ama ben hediye bulamayınca bana söyledi. Ben de gidip en güzelini seçtim, nasıl, çok şirin, değil mi?"

"Öyle, teşekkür ederim." Seungmin yerinden kalkıp hepsine eliyle yanaşmalarını işaret etti.

"İlk fotoğrafı beraber çekelim." hepsi birbirine yaklaşırken Seungmin biraz önde durup, hepsinin kadraja sığdığından emin olduktan sonra fotoğrafı çekmişti. Kendi yüzünün yarısı görünmese de hepsi çıktığı için en sevdiği fotoğraf bu olacaktı, sekiz kişi tek bir karedeydi.

"Minhoşumun hediyesi kimde?"

"Bende! Lazım olacak bir şeyler almaya çalıştım." Felix sırıtarak kutuyu uzatırken Changbin derin nefes aldı.

"Vazgeçirmek için çok uğraştım." Minho, kutuyu açtığı gibi öksürük krizine girmişti. Jisung gözlerini kocaman açarken Felix kıkırdıyordu.

"Bak, şunu anlarım." Çıkardığı şeyi işaret etti. "Kedi kulağıdır, masumluk payı verilir ama bu?" Hyunjin tuttuğu şeyin kuyruk olduğunu anladığı an Jeongin'i kendine çekip görüşünü engelledi.

"İğrenç bir insansın Felix." Jisung gördükleri şeylerden sonra hafifçe kızarırken Minho kutuyu kapatmıştı.

"Geçen senenin intikamını aldım oğlum, bebek ekmeğimize öyle pislik yaparsan böyle karşılığı olur." Jisung kutuyu görmemek için başını başka yere çevirdi.

"Kendi hediyemi hiç merak etmiyorum."

"Sus beh, sıra bende zaten." Chan başını iki yana sallayarak hediyesini uzattı. "Siz asla uslanmayacaksınız."

Felix zarfı merakla açarken içinden her şeyin çıkmasını beklerdi. Ama ocağın başına alınmış iki bilet ve otel rezervasyon fişini asla beklemiyordu.

"Chan!" Felix arkadaşının boynuna sarıldığında Chan gülümseyerek beline sarıldı arkadaşının.

"Hani çok yoğun programınız vardı ve gidemezdik?"

"Ben de öyle biliyordum." Changbin arkadaşına bakarken Chan omuz silkti.

"Öyleydi ama senin için kendi programımı ayarladım. Birkaç günlük tatil Felix'e iyi gelecektir." Felix neredeyse ağlayacak hale gelmişti.

Changbin arkadaşına teşekkür edip sevgilisine sarılırken Felix mutluluktan kudursa da sakince oturuyordu.

"Siz gelmeden önce gidemeyeceğimizi söylemiştim, çok üzülmüştü." Felix gülümseyerek Chan'a kalp yaparken Chan başını öne eğip güldü.

"Changbin'in hediyesinde o zaman sıra." Seungmin yerinden kalkarken hediyesini uzattı. "Çok harika bir şey değil. Ne almam gerektiğini bilemedim."

"Önemli olan almış olman, yani, Felix Minho'ya ne verdi görüyorsun işte. Eminim oldukça yerinde bir hediyedir." Changbin arkadaşına göz kırparken Seungmin gülümsedi.

"Odadaki herkes sevgilimle flört etti ulan." Chan sevgilisini kendine çekerken Jisung dil çıkardı.

"Yemedik sevgilini!"

"Sağ ol ya, yeseydiniz bir de." Seungmin gülerek sevgilisinin beline sarılırken Chan eğilip alnını öptü.

Dikkatler Changbin'in hediyesine dönerken Seungmin dudağını dişliyordu. Koyu mor ve siyahın birbirine karıştığı kutunun içinde aynı renklerde kulaklık, mouse ve kupa vardı.

"Kulaklığımın ve mouse'ımın ömrünün bittiğini nereden bildin?"

"Tahmin ettim, bitmemiş olsalardı da daha sonra kullanırsın diye aldım." Changbin siyah kupayı kaldırıp üzerinde öpüşen iki bedenin siluetini görünce gülmüştü. "Stüdyonda Felix yoktu..." Changbin gülerek arkadaşına teşekkür ederken Felix bu fikre erimişti resmen.

"Changbin'den önce ben teşekkür ederim. Beni görmediği bir stüdyoda nasıl saatlerini geçirdiğini hala çözemedim ama çok ince bir düşünceydi." Seungmin gülümseyerek güle güle kullanması hakkında bir şeyler mırıldandığında Jisung konuştu.

"Hediyemi istiyorum."

"Sabırsız sincap." Hyunjin arkadaşına hediyesini uzatıp gülümsedi.

"Oha! Monster Notebook mu o?" Jeongin hayretle konuştuğunda Jisung da şoka girmişti.

"Bilgisayarım yavaşladı diye söylenip duruyordu Minho'ya. Ben de dedim ki neden olmasın?"

"Oğlum, bu çok para lan." Jisung bilgisayara bakarken Hyunjin omuz silkti.

"Sensen değerli mi? Çıldırıyordun bilgisayarın yavaşladı diye." Jisung bilgisayarı kenara bırakıp Hyunjin'in yanağını öperek sıkıca sarıldı.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim, güzel şarkılar yap." Jisung başıyla onaylayıp yerine oturdu.

"Doğum gününde sana şarkı hediye edeceğim, bu bilgisayardan yaptığım." Hepsi gülüşürken Minho yerinden doğruldu.

"Kameranı kaybettiğin için üzülüyordun. Bunu da kaybetme." Hyunjin eline aldığı ağır kutuyu açarken içinden Canon kameranın kenarını görünce sırıtmıştı.

"İstediğim modeli nasıl buldun? Stoklarda tükenmişti bu."

"Eh, hallettik bir şekilde." Minho arkadaşına gülümserken Hyunjin kamerayı açıp Jeongin'in fotoğrafını çekti.

"Biz neyiz lan?" Jisung bir anda yüzüne patlayan flaşla görüşünü kaybetmişti.

"Sıra sana geliyordu, az bir sabretsen."

Hepsi gülüşürken hediye faslı sonra ermiş, sohbetler etmişlerdi.

Saat bire gelirken hepsi evlere dağılmak için kalkmıştı. Jisung, sevgilisini alıp kendi evine giderken Seungmin sevgilisini durdurmuştu. Çantasından çıkardığı ufak kutuyu avucuna bıraktı.

"Şey, her insanın doğum taşı olduğunu öğrendim. Seninkini bulduğumda alıp taktım." Kendi boynundaki taşlı kolyeyi gösterdi. "O da benim taşımmış."

Chan kutudaki kolyeyi çıkarıp inceledi. "Senin gibi, oldukça zarif bir taş. Takar mısın?" Chan kolyeyi sevgilisine verdiğinde Seungmin arkasına geçmek yerine iyice yanaşıp boynunun kenarından takarak çengelleri arkaya bırakmıştı ki Chan onun geri çekilmesini engelleyip dudağını öptü.

"Seni seviyorum güzelim."

"Ben de. Mutlu Noeller." Chan, sabahtan beri yüzüncü kere duyduğu şeye gülerken Seungmin ona eş sallayıp koşarak Hyunjin'in arabasına geçmişti.

Chan boynundaki taşı hafifçe okşayarak tişörtünün içine atarak arabaya bindi.

Oldukça yorucu ve gürültülü bir günün sonuna doğru Jeongin uyuyakalmış, üzerindeki tilki pijamasıyla Hyunjin'in kucağında arabaya yatırılmıştı ve Chan bu yorgunluğunun ardından kardeşini yatağına nasıl taşıyacağı hakkında hiçbir fikre sahip değildi.

Continue Reading

You'll Also Like

29.5K 5K 19
-Yarın ne kadar sürer diye sormuştum, hatırladın mı? -Sonsuzluk ve bir gün kadar. [chanlix]
21.7K 1.9K 21
Hyunjin ve Jeongin aileleri yüzünden zorla ayrılır. Aradan 6 yıl geçtikten sonra Jeongin özlemine dayanamaz ve sevgilisini sosyal medya üzerinden ara...
409K 33.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
188K 27.5K 49
kaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.