kaçak damatlar

By lovescaiy

370K 41.1K 21.6K

"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığı... More

başlangıç
üç damat?
Seul
boya-badana
hoş geldiniz yemeği
3RACHA?
kayıt
yanık
sorular
kola
karpuz gibi
yumurta çırpmadın mı
Changbin
kaçak damat
cumartesi
hyunjin
sabrımı sınama
pamuk şekeri
MAMA
tutuklamasınlar beni!
hastane
güzel hissettiriyor
Chan Bey
ders ders ders ders
stres
keyif meselesi
bebek ekmek
istiyorum
kutlama
imalar
Woody
soğan
deneme
aile
Noel
kar
ağabey
kedi
randevu
randevu 2
deniz
olgun erkek
boğuşulan anılar
Christopher'ın odası
tuhaf izin
ilk sefer
havuz partisi
final

bir takım yavşaklıklar

9.4K 1K 689
By lovescaiy

İki Ay Sonra

Hyunjin okula dönmüş, Jeongin ve Seungmin beraber sınava hazırlanırken her şey tıkırında gidiyordu.

Seungmin'in ailesi arada arayıp zorluk çıkardığından Seungmin hattını kapattırıp Hyunjin'in adına kayıtlı bir hat almıştı. Minho hariç, herkes bir şeylerle meşguldü. Minho ise, evde takılıyor, kafeye geliyor veya stüdyoya gidiyordu. Jisung, onunla bir şarkı üzerinde çalışmaya başlamıştı. Tek amacı boş vaktini değerlendirmek ama işten de geri kalmamaktı.

Minho, arkadaşlarının kahvaltıdan kalan bulaşıklarıyla uğraşıp çok dağınık olmayan evi toparladıktan sonra evden çıkmış, otobüse binerek Jisung'ın stüdyosuna gitmişti.

Jisung, kulaklığını takmış odada yaptığı şarkılardan biriyle uğraşırken kapının tıklatılmasını da, açılmasını da durmamıştı. Minho kapıya yaslanıp iki aydır oldukça hoşuna giden çocuğu izledi bir süre. Ardından korkacağını bilmesine rağmen sessizce yaklaşıp sandalyenin kenarını tutarak kendine çevirip yüzüne yaklaştı. Tahmin ettiği gibi Jisung panik olmuş, Minho'yu görünce rahat bir nefes alıp arkasına yaslanarak kulaklığını çıkarmıştı.

"Ne zaman sessizce gelip beni korkutmayı bırakacaksın?"

"Ne zaman seni korkuttuğumda şirin görünmeyi keseceksin?" Jisung'ın siniri bir anda kaybolurken yüzüne güzel gülüşü yerleşmişti. Minho gencin kafasında ters duran şapkayı çıkarıp kenara bırakarak geriye yatan saçmalarını karıştırdı.

"Saçlarıma dokunmaya yer arıyorsun, bozdun."

"Dağınık saçlarla daha güzelsin." Minho sonunda Jisung'ı rahat bırakmaya karar vererek arkadaki koltuğa oturduğunda Jisung sandalyeyle ona dönmüş, stüdyosunun duvarına asılı saate baktıktan sonra Minho'ya bakmıştı. "Çok erken geldin, öğleden sonra boş olduğumu söylemiştim."

"Gideyim yani, öyle mi?"

"Hayır, gitme, ama sıkılırsın seninle ilgilenemeyeceğim." Jisung arada kalmışken işini erteleyebilir mi diye ajandasını açtığında Minho ajandayı elinden alıp kenara koydu.

"Jisung, işini sabote etmeye gelmedim. Sadece seni daha erken görmek istedim. Evde tek başıma sıkılmaktansa burada seninleyken sıkılmayı tercih ederim." Jisung dudağını dişledi, hoşuna gidiyordu ama kötü de hissediyordu.

"Kafeye neden gitmedin?" Oraya gitse daha fazla vakit geçirebilir, hatta yoğun saatlerde diğerlerine yardım edebilirdi ama iki ayda tanıdığı Minho bunları yapacak biri değildi. Keyfine düşkün adamın tekiydi.

"Bu saatlerde çok dolu, hem de Felix orada saatlerce oturmama kızıyor." Jisung şaşırmadığı cevapla gülerken ajandasına uzandı.

"Salak, yardım etmiyorsun. Çocuğa bir de boşuna masa işgal ediyorsun. Kovar tabii. İşime geri dönüyorum ses çıkarma." Minho eliyle ağzına görünmez bir fermuar çekip çok da geniş olmayan koltuğa uzandı. Bacaklarının yarısı koltuğun kolundan sarksa da önemsememişti. Jisung derin bir nefes aşıp kulaklığının tepkini yarım, tekini tam takarak şarkısına geri döndü. Minho, gereksiz bir şekilde heyecanlandırmıştı onu. Beş dakika önceki şoku atlatmaya çalışıyordu hala.

"Sikik anksiyete." Kendi kendine mırıldandıktan sonra bir bardak su içti ve şarkıya odaklandı. Evet, böyle sakinleşebilirdi.

Yaklaşık iki buçuk saat sonra işi bittiğinde Chan kapıyı tıklatıp odasına girmiş, Minho'yu görünce kapıyı kendine doğru çekip sadece Jisung'a bakmaya başlamıştı aradan.

"Şarkılar sona erdi mi? Müşteri geldi."

"Evet, hepsi bitti bir saniye." Düşük GB'li flash belleklerden birine aktardığı şarkıları ayağa kalkıp arkadaşına uzattı. "Yapmam gereken şarkı kalmadı ama sendekilerle ilgilenebilirim."

"Hayır, hallederim. Minho senin için gelmiş ama uyuyakalmış anlaşılan." Hafifçe gülümseyerek arkadaşının omzuna patpatladı. "İyi vakit geçirin."

"Chan, kızmıyorsun değil mi? Şirkette-"

"Hayır, kızmıyorum. Sana verdiğim görevleri aksatmadığım sürece kızamam da. Hem, sırf kızmamam için bir güne bir sürü şarkı, söz ve beat sığdırmaya çalışıyorsun. Sadece kendine dikkat et, yorulmanı istemem." Chan arkadaşına göz kırptığında Jisung da gülümseyerek Chan'ın arkasından kapıyı kapatmıştı.

Senelerdir süren arkadaşlıklarının yanı sıra, Chan adil ve merhametli bir yöneticiydi. Kimseye ekstra yüklemez, herkesin aylık planını birkaç gün öncesinden atar ve planlara uyulduğu sürece kimseyle bir sorun yaşamazdı. Belki de bu yüzden tercih edilen ve listelerin başını çeken bir şirket olmuşlardı.

Jisung yüzündeki gülümsemeyle beraber Minho'nun uzandığı(?) koltuğun yanına sandalyesini çekip gencin yüzüne dokundu.

"Lee Minho, yemeğe gidelim mi?"

"Hm?" Minho gözlerini hafifçe aralamış, uykulu uykulu karşısındaki güzelliğe bakıyordu.

"Diyorum ki, işim bitti ve karnım acıktı. Yemeğe çıkalım."

"Hayır, çıkma teklifini ben etmeliydim." Jisung karşısındakinin dediği şeye garip bir yüz ifadesi yapıp karnını dürttü.

"Açım be adam, kalk yemek yiyelim. Seni ısırırım bak. Gözümde bir kızarmış tavuk gibisin." Minho gülerek yerinden doğrulup yüzünü sıvazladıktan sonra saçlarını düzeltti. Jisung yerinden kalkmış, kargo pantolonunu düzeltip dışında duran geniş tişörtü pantolonunun arasına sıkıştırmaya başlamıştı ki belinde hissettiği ellerle duraksadı. Minho çocuğun ellerini tişörtünden uzaklaştırıp, bir kenara hariç içine ittiği tişörtün kenarlarını çıkarmıştı.

"Böyle daha hoş."

"Benimle flört ediyorsun."

"Günaydın Jisung, tabii ki seninle flört ediyorum."

"Güzel, çünkü ben de edeceğim artık." Minho, tam önünde duran arkası dönük gençten uzaklaşarak vücudunu gerip kapıya yürüdü.

"Yakınlarda bir yere mi gidiyoruz?"

"Hamburgerciye ne dersin?"

"Harika olur." İkisi gülüşerek odadan ayrıldığında, Jisung sekretere yemeğe gittiğini, bir saate söneceğini söyleyerek asansöre binmişti.

~~~

"Hyunjin?"

"Hey, selam!" Jeongin gülümseyerek büyüğünün yanına gitti. "Selam?"

"Uzun süredir sadece kafede bir şeyler yapabiliyoruz ve bugün kafeye gitmeyeceğini duydum. Vaktin var mı?"

"Elbette, akşam kafeye gideceğim sadece. Yeni ürünler geliyormuş ve ikisi de çok yorgun olacağı için yardım etmemi rica ettiler."

"Pekâlâ, biraz vakit geçirir ve kafeye gideriz." Jeongin başıyla onaylayıp yürüyeceği sırada Hyunjin çocuğu sırt çantasından yakaladı. "Nereye?"

"Durağa, otobüse binmeyecek miyiz?"

"Hayır, arabayı tercih edeceğiz." Jeongin büyüğüne garip bir bakış atarken Hyunjin küçüğünün elini tutmuş, yürütüyordu.

"Ne arabası?"

"Yeni arabam, ilk seni gezdireceğim. Ağabeyininki kadar pahalı değil, malum, öğrenciyim de." Jeongin son cümleye kahkaha atarken durup önlerindeki arabaya baktı. Oldukça hoş görünen siyah bir Peugeot RCZ vardı karşısında. "Yok, artık, öğrenci halin bu mu?"

"Zengin bir öğrenciyim." Hyunjin gülerek elinden tuttuğu çocuğa arabanın kapısını açıp eliyle içeri girmesini işaret etti. Jeongin sırtındaki çantayı çıkarıp arabaya bindikten sonra kucağına bıraktığında, Hyunjin kapısını kapatıp kendi yerine yerleşti.

"Kemerini tak minik."

"Im, kemeri nerede?" Jeongin göremediği kemerle isyan ederken Hyunjin gülmüştü. Bu klişeyi yaşayacağı hiç aklına gelmezdi. (Peugeot RCZ'nin kemerini içini inceleyen bir videoda göremediğim için, böyle bir klişeyi yazmak istedim.)

Elini attığı gibi kemeri bulup küçüğünün bacağının kenarında kalan yere dişi geçirdikten sonra yerine yerleşip kendi kemerini takarak arabayı çalıştırdı. "Ne yemek istersin?"

"Sanırım pizzaya hayır diyemeyeceğim." Hyunjin arabayı okul, kafe ve şirketten oldukça uzakta kalan bir pizzacıya sürerken Jeongin uzaklaştıklarını fark ettiğinde güldü.

"Ağabeyimden mi korkuyorsun?"

"Ne alakası var, diğerlerine ısmarlamak istemiyorum." Jeongin kıkırdarken Hyunjin de gülmüştü. Evet, tam olarak ağabeyinden korkuyordu.

"Beni gecenin bir yarısı aramasaydın, ağabeyimden azar yemezdin."

"Popom değmiş diyorum inanmıyorsunuz."

"Yahu yıl olmuş 2020, poponla nasıl arayabilirsin? Telefonunuzda bir tanecik bile tuş yok." Hyunjin göz ucuyla küçüğüne bakıp ardından önüne döndü.

"İşine geleni anlıyorsun."

"Öyle yapıyorum." İkisi de gülümserken Hyunjin arabayı yavaşlatıp yolun kenarına park etti. "Pizzamızı yiyelim öyleyse."

"Kocaman bir pizza gömebilirim." Jeongin arabadan inip, telefon ve cüzdanı hariç her şeyi arabada bırakırken Hyunjin arabayı kilitlemiş yanına ulaşan çocukla beraber dükkâna girmişti.

Siparişlerinin ardından bolca sos döktükleri pizzaları yiyor ve okuldan bahsediyorlardı, tek ortak konuları derslere laf söylemekti.

"Biyoloji'den kaldım, ağabeyim beni öldürecek."

"Sınavdan kalmana rağmen Seungmin'e ders anlatıyorsun." Jeongin sırıtırken kocaman ısırdığı pizzayı zorlukla yuttu.

"Orası başka, kitaptan anlatıyorum. Hem, benden daha zeki o. Çok çabuk anlıyor."

"Senin işin gücün telefon çünkü."

"Şarkıcı olmak istiyorum ama ben!" Çok bağırdığını fark edip etrafa baktıktan sonra büyüğüne döndü. "Dinletmiştim sana şarkılarımı, beğendiğini söyledin. Şarkıcı insanın ne işi olur fizikle biyolojiyle."

"Fizik dersini severdim. Nesini sevmiyorsun?" Jeongin kusar gibi bir ses çıkardığında Hyunjin gülerek çocuğun yanağına bulaşan ketçabı sildi.

"İğrenç, bir sürü formül ezberliyorsun ama hangisini hangi soruda kullanacağını anlamıyorsun. Nesi güzel be bunun?" Hyunjin göz devirdi.

"Sana hangi sorusa hangisini kullanacağını öğreteceğim, ne zaman sınavın?"

"Önümüzdeki hafta."

"Güzel, boşluğunun olduğu bir günde kafede çalışırız."

"Teşekkür ederim. Pizza için de." ikisi gülüşerek yemeklerini yemeye devam ettiler. 

Continue Reading

You'll Also Like

39.7K 6K 22
{Tamamlandı} Korede 'Kaderinizi Gösteren' adlı yeni bir fotoğraf kabini halkın kullanımına sunuldu. Fotoğraf kabininde tek fotoğraf çekiliyorsunuz v...
70.1K 11.1K 28
{Tamamlandı} Arkeolojik kazı çalışmalarına büyük bir hevelse katılan arkeolog Kim Seungmin bir gün evinin karşısındaki adanın hikayesini duyduğunda o...
256K 27.4K 35
Lee Felix bir boyslove webtoon çizeriydi, baş karakterini çizerken esinlendiği kişi ise homofobik olan Hwang Hyunjin'di. | texting (ult hyunlix)| by...
55.4K 8.4K 49
Hyunjin her öldüğünde on sekiz yaşına geri döner. Pâro: ne yaparsan yap her şeyin bir şekilde yanlış olduğunu hissetmek. ~Tamamen @kremalijeongin 'e...