V.I.P 08 KİTAP OLUYOR

ilmelistan

11.8M 677K 194K

Doğrulup tekrar kameraya baktığımda ise bir süre konuşmamıştı. Beni izliyordu. Başını hafif yana eğmişti ve b... Еще

T A N I T I M
♧ BÖLÜM ●1● ♧
♧ BÖLÜM ●2● ♧
♧ BÖLÜM ●3● ♧
♧ BÖLÜM ●4● ♧
♧ BÖLÜM ●5● ♧
♧ BÖLÜM ●6● ♧
♧ BÖLÜM ●8● ♧
♧ BÖLÜM ●9● ♧
♧ BÖLÜM ●10● ♧
♧ BÖLÜM ●11● ♧
♧ BÖLÜM ●12● ♧
♧ BÖLÜM ●13● ♧
♧ BÖLÜM ●14● ♧
♧ BÖLÜM ●15● ♧
♧ BÖLÜM ●16● ♧
♧ BÖLÜM ●17● ♧
♧ BÖLÜM ●18● ♧
♧ BÖLÜM ●19● ♧
♧ BÖLÜM ●20● ♧
♧ BÖLÜM ●21● ♧
♧ BÖLÜM ●22● ♧
♧ BÖLÜM ●23● ♧
♧ BÖLÜM ●24● ♧
♧ BÖLÜM ●25● ♧
♧ BÖLÜM ●26● ♧
♧ BÖLÜM ●27● ♧
♧ BÖLÜM ●28● ♧
♧ BÖLÜM ●29● ♧
Hellö
VİP KİTAP OLUYOR
OYUN KİTAPLARI SEVENLERİN DİKKATİNE!
DUYURU
KİTAP KAMPANYASI (Yayınevi Açıldı)
YAYINEVİ AÇILDI

♧ BÖLÜM ●7● ♧

185K 39.5K 2.6K
ilmelistan

Hellö 💦

Oturduğum yerde etrafıma bakınıyordum. Telefonumdaki sayaç kulaklarımda sanki yankılanıyordu. Evden bu saatte nasıl çıkacaktım ben? Çıkmayı geçtim, bilmediğim bir arabaya binmek de ne demekti?

Telefona tekrardan baktım.

2.33 dakika

Derin bir nefes aldım ve telefona kararsız bir şekilde baktım. Yapmasam telefon elimden alınacaktı. Kabul etmemekle birlikte okulda başıma gelecek olaylar...

Oyundan mimlenecektim.

Yerimden acele ile doğrulup dolabıma yöneldim ve içerisinden uzun kollu yazlık bir hırkamı aldım. Akşam olduğu için soğuk olmalıydı ve ben...

Tanrım! Tanımadığım birisinin arabasına binmek de ne demekti?

Kameraya alıyordum ama. Aldığım sürece karşıdaki insan bana bir şey yapamazdı. Oyunu kapatırlardı bir kere...

Öyle olurdu değil mi?

Telefonumun ekranına tekrardan baktım. Açık kamerada izleyiciler delicesine yağarken daha şimdiden izleyici sayımın 2 bin küsür olduğunu görmem beni daha da heyecanlandırmıştı.

Kapımı açtım ve karşıdaki odanın kapalı kapısına baktım. Ablam geleli 15 dakika falan olmuştu. Muhtemelen duşa girmiş ve temizleniyordu. Annem ise aşağıda mutfakta olmalıydı. Evden çıkarsam ve ışığım kapalı olursa gece gece beni kimsenin rahatsız etmeyeceğini umuyordum.

Tanrım! Ne yapıyorsun Hazal sen? Kendine gel!

Işığımı kapattım. Yavaşça kapımı da kapattıktan hemen sonra parmaklarımın üzerince yürümeye başladım. Kalbim neredeyse kulaklarımda atıyordu. Nefesimi tutmuş adeta gerilim filminin içerisindeymişim gibi bir havada ilerlerken merdivenlerden ses yapmadan iniyordum. Annemin mutfaktaki şarkı mırıldanan sesini duyabiliyordum.

Telefonun ekranına baktım.

3093 izleyici...

45 saniye

Daha da acele ederek merdivenlerden indim. Annem şarkı mırıldanıyorsa kendi haline dalmış demekti ama yine de riske atmaya değmezdi.

Acele ile ayakkabılığa gittim ve telefonu vestiyere koyup ayağıma dışarıda gezmek için tasarlanmış ve yaklaşık 350 lira yatırdığım terliklerimi ayağıma geçirdim. Aslında ablamla alışverişe gittiğimizde ablam parasını ödemişti ama umurumda değildi. Bu terlikleri giymeye kıyamazdım ve şimdi sırf ses çıkarmayayım diye ayağıma geçirmiştim. Umarım beni pis bir yere götürmezlerdi.

Telefonu tekrardan alıp kapıyı sessizce açtığımda arkama baktım. Annem hala ortalıkta gözükmüyordu.

Telefonun ekranında ise 15 saniye yazıyordu.

Kendimi dışarı attım ve oldukça sesli bir şekilde kapıyı kapattım. Hava serinlemişti ama o kadar da soğuk sayılmazdı. Şort pijama takımımla oldukça çocuksu olduğuma adım kadar emindim ama sadece arabaya binmemi istiyordu. Bindikten sonra inebilirdim öyle değil mi?

Önümdeki Opel'in eski bir modeli duruyordu. Siyahtı ama sokağın ışığının vurduğundan anladığım kadarıyla solmuş bir renge sahipti.

Telefonun ekranında 5 saniye yazdığını görmemle arabayı incelemeyi bırakmam çok kısa sürmüştü.

Acele ile kapıyı açıp kendimi sigara kokan o basık arabaya bindiğimde ise yanımda oturmuş kişiye baktım.

Bu bir kızdı. Saçlarına yaptırdığı rastaları başının üzerinde bir topuz yapmıştı. O anda elimde titreyen telefon ile ona bakmayı kesip telefonuma döndüm.

GÖREV TAMAMLANDI!

Nefesimi bıraktım ve rahat bir şekilde başımı geri yasladım. Arabanın içerisinde kokan sigara kokusu hala baskındı ama umurumda değildi. Biraz dinlenmekten zarar gelmezdi.

Telefonum tekrar titredi. Kaldırıp baktığımda ise hesabıma 1000 lira yüklendiğini gördüm.

Derin bir nefes alıp verdim. Sadece arabaya binmek ve 1000 lira mı? Cidden mi?

Bu işi sevmeye başlamıştım.

Başımı yana çevirip rastalı kıza baktığımda istemsiz gözlerimi kırpıştırmadan edemedim. İlk önce saçları ilgimi çekmişti ama o masmavi gözleri ve beyaz teni arabanın ışığı ile gözlerime ilişmişti bile.

"Merhaba!"

Kızın kaşları çatılmıştı.

"Sen şu 08 kızı değil misin?"

08 kızı mı?

Kulağa havalı geliyordu ama 08 daha adam gibi ne onu bile bilmezdim.

"Sayılır." dedim gülümseyerek. Kaşları çatılmayı kesti ve havaya kalktı.

"Demek ondan bu kadar para alıyorum." dedi ve eğlenircesine gülümsedi. Bense ne demek istediğini anlayamamıştım.

"Anlamadım." dedim ama telefonu koyduğu yerde kameranın açık ve kendisini çektiğini gördüm. Ekranında ise kocaman KIZI MEYDANA GÖTÜR! Yazıyordu.

Gözlerim kocaman açıldı. Bazı şeyler yavaş yavaş belirginleşirken ona döndüm ve konuştum.

"Bunu yapmayacaksın değil mi?"

"Arabaya bindiğine göre, yapacağım."

Arabayı çalıştırdı. Biraz garip bir ses çıkardıktan hemen sonra ışıkları sokağı aydınlatan araba onun vitesi arttırması ile ilerlemeye başlamıştı.

Ben mi? Ben şaşkınlıkla ilerleyen arabayı izliyordum.

"Saçmalama."

"Neyden bahsediyorsun? Arabama binen sendin." dedi kız ve arabayı ilerletmeye devam etti.

"Hem merak etme. Sen daha 02'sin."

Sözleri ile birlikte nefsimi tutmuş kızı izliyordum. Şoka girmiş olabilirdim. Beyin semptomlarım kesinlikle yerinde çalışmıyordu ve karşımdaki bu adam benden

"02 olmam ne alaka? Seninle gelmek falan istemiyorum." dedim ve durdurmasını bekledim ama durdurmadı. Onun yerine sakin bir şekilde arabayı hızlandırmaya devam etti.

"Üzgünüm ama bu görevi senin yüzünden kabul ettim. Kabul etmeseydin bana da bu görev gelmezdi."

Derin bir nefes alıp verdim. Doğru muydu?Hala bu oyunun mantığını anlayabilmiş değildim ama bugün olan garip olaylar pek olağan değildi.

08 denen o zımbırtı mı ayarlıyordu bunu?

"O kadar kasma. İşin eğlencesine bak. Hem eğlenip hem de para kazanıyoruz." diyerek bana döndüğünde yine ol masmavi gözleri tehlikeli bir şekilde ışıl ışıldı.

Ben mi? Ben gerginliğin dibine vurmuştum. Annem benim evde olmadığımı fark eder miydi? Umarım etmezdi. Zira ölüm sürem hızlanırdı.

Ama bir kere yola çıkmıştım. Kabul etmek zorundaydım galiba.

Derin bir nefes alıp verdim ve geri yaslandım. Ne salaktım ben. Kabul etmek de neyin nesiydi?

"Beni neden oraya götürüyorsun?"

Sonunda sormam gereken soruyu sorabilmeyi akıl edebilmiştim. Telefonu falan şimdi önemsemiyordum bile. Korkum yavaş yavaş kendisini göstermeye başlamıştı bile. Gecenin geç saatinde arabalar azdı ve daha hızlı gidebiliyorduk.

"Bilmiyorum. İşleyicilerin bir planı var galiba." dediğinde telefonunun ekranına baktım.

1002

İzleyicisi benimkinden azdı. Ama şu an eğlenceli bir şey çekmiyorduk neticesinde.

"Sen kaçıncı odadansın?"

Sakinleşmeye çalışıyordum. Orada başıma bir şey mi gelecekti?

"04"

"Ben 02'deyim ve senden daha fazla izleyicim olması normal mi?"

Güldü. Arabayı hızlandırıp o garip sesin kulağıma ilişmesini daha da sağlarken tekrar konuşmuştu.

"08 bana da telefon yollasa ve panoma mesaj atsa ben de o kadar izlenirdim tatlım."

Sesindeki o ima ve biraz da nefret bariz ortadaydı ama bu kesinlikle yüzüne yerleşmemişti.

Daha da gerildim. Oturduğum yerde bacaklarımı tutup sıkarken rahat gözükmeye çalışıyordum ama nafileydi. Gecenin bir yarısı tanımadığım bir kadının arabası ile şehrin meydanına götürülüyordum.

Sabahın erken saatlerinde herhalde ana haber olacaktım, Atatürk heykeline asılan liseli genç kız diye.

"Sence beni neden oraya götürüyorlar?" dedim onun benden nefret etmesini umursamayarak. O da bana pek takılmıyormuş gibiydi. Anlaşılan gerçekten iyi para vermiş olmalıydılar ki pek sesini çıkarmıyordu.

"Bilmiyorum ama korkmana gerek yok. Sonuçta 02 odasındasın. Hafif şeyler yaptırırlar." dediğinde ona bir umutla baktım ama o yola bakmaya devam ediyordu.

"Neden bu kadar telaş ettin anlayabiliyorum. Senin gibi ben de 02 de elime telefon alsam ve bana böyle görev verseler ben de tırsardım ama merak etme. Ben 04 oldum ama zorlanacağım bir görev daha almadım.

"Senin zorlanmak sıfatındaki bahsettiğin oyunlar nasıldı ki?"

Yüzünde bir gülümseme belirdi. Kızdaki özgür hava ve benden büyük oluşu ile birlikte kesinlikle normal şeyler olmadığını anlamıştım.

"Tamam, sana göre biraz zor olabilir ama alışırsın." dedi ve arabayı durdurdu.

"Geldik!"

Gözlerimi dışarıya diktiğimdeyse aydınlatılmış kocaman Atatürk heykeli duruyordu. Birkaç insan bankta oturuyordu ama bir sorun vardı. Bu saatte burada oturan tipler kesinlikle tekin olmazdı.

Bir ses geldi. Hemen ardından ise telefonunda GÖREV TAMAMLANDI! Adlı uyarı gözüktü.

Merakla kıza dönüp baktım.

"Şimdi ne olacak?"

Omuz silkti.

"Bilmem."

Tam da o sırada telefonuma bir bildirim geldi. Hızla ekranını açıp baktığımda ise gözlerimi kırpıştırmadan edemdim.

YENİ GÖREV!

HEYKELİN TEPESİNE ÇIK!

Gözlerimi kırpıştırıp gerçekten doğru mu diye baktım ama doğruydu.

"Bak, sana kolay olduğunu söylemiştim."

Başımı kaldırıp rastalı kıza baktım. Bana gülümseyen ifadesinde bir sahtelik yoktu ama gözlerindeki araştırma gerçekten onun zeki birisi olduğunu ortaya seriyordu.

Ne çeşit bir manyaktı bu kadın bilmiyorum ama o heykel neredeyse 10 metre vardı.

"Ben ona nasıl çıkacağım?" dedim şaşkınlıkla. Tamam, küçükken çıkma girişimlerim olmuştu ama sadece etrafında ablamın yardımında çıktığım bir insan boyu kadar bir şeydi.

Dönüp heykele baktı.  Dudağını büzüştürüp düşünüyor pozuna geçtikten hemen sonra konuştu.

"Zor değil aslında. Telefonunu tutmamı ister misin? Hem seni çekerken belki izleyici kasabilirim." dedi ve bana tekrardan gülümsedi.

Koyun can derdinde kasap et!

"Kabul etmesem ne olacak?" dediğimde gözleri kocaman açıldı.

"Saçmalama! Elbette kabul edeceksin. 08 sana telefon aldı kızım. Böyle küçük şeylerden de korkma. Oraya çıkmak zor değil."

Kaşlarımı çatmadan edemedim. Oraya çıkmak falan istemiyordum ben.

"Ya ayağım kayıp düşersem?"

"Aşağıya bakma yeter. Gel sana yardım edeyim. Bu kadar korktuğuna göre..." dediğinde arabanın kapısını açmıştı bile.

Gözlerimi kırpıştırdım. Bir ekrana bir de heykele bakıyordum.

Oraya çıkılabilir miydi bir kere?

Arabanın önünde durup kaputuna vurması ile öndeki rastalı kıza odaklandım.

İşler karışmaya başlıyordu. O heykelin tepesine nasıl çıkabilirdim ki? Üstelik çıkarsam bir de nasıl inerdim?

Karşımda durmuş rastalı kız takipçiden başka bir şey düşünmüyordu. Bense canımın derdindeydim.

Arabadan yavaşça inip etrafıma bakındığımda ise hala sessiz ortamın bariz kahkahaları ile bezenmiştim.

Oyunu falan oynamak istemiyordum. Ama oynadığım iki gün içerisinde başıma gelenler ve bana sağladığı ayrıcalıklar göz önüne alınınca istemsiz olduğum yerde yutkunmadan edemedim.

Telefonumun ekranında 5 dk yazısı belirdi birden. Gözlerimi kırpıştırıp kıza telefonu kaldırdığımdaysa dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Acele etsen iyi olacak."

Öyle mi? Gerçekten mi? Bak ben bunu bilmiyordum.

Başka şansım yoktu. Adımlarımı hemen onun ardından atıp acele ile ilerlerken etraftaki insanlar bizi pek umursamıyorlardı. Üzerimdeki pijamalarım ise şort takımı olduğundan gecenin soğuğu ile çoktan bezenmişti bile. Son bahara girmiştik bile. Bense üzerime aldığım hırkadan başka bir şeyle ısınamıyordum.

"Telefonunu bana ver. Sen de çıkmaya başla." dedi

Tekrar heykele baktım. O kadar yüksek duruyordu ki yutkunmadan edemedim. Ama başka şansım yoktu. Kabul etmiştim ve oyundan diskalifiye falan olmak istemiyordum. Bunca insan beni önemserken bu olmayacaktı.

Telefonu ona uzatıp heykele doğru adımlarım hızlandırdım. Arkadaki büyük taşların üzerinden kolaylıkla çıkıp acele ile at ve diğer adamların bulunduğu heykele geldiğimde derin bir nefes alıp verdim.

Çıldıracaktım.

"3 dakikan kaldı."

Arkamdan bağıran sesi ile irkilirken telaşım daha da arttı. Ben buradan hızlı bir şekilde nasıl çıkacaktım şimdi?

Atın üzerine çıkmaya çalıştım ama olmuyordu. Ayağımı koyacak bir yer yoktu.

"Diğer adamın üzerine tırman. Şaha kalkmış ata nasıl öyle kolayca tırmanmayı düşünüyorsun kızım sen?"

Al işte!

Etrafıma bakındım ve atın altından geçip diğer adam heykelinin omuzlarına ellerimi zar zor atıp kendimi kollarımla yukarı çekmeye çalıştım. Ayağımdaki terlikle bu imkansızlaşıyordu ve bir tanesi çoktan aşağı düşmesi ile çığlığı basmıştım bile.

Ayaklarımı hızla az önce koyduğum yere koymaya çalışırken rastalı kız yeniden bağırdı.

"Diğerini de çıkarsana! Daha kolay çıkarsın."

Başımı çevirip ona bakmaya çalıştım ama olmadı. Terliğimin ucu sağlam bir yere değiyordu ve ben düşersem yerde motif olarak koyulmuş taşların üzerine düşecek ve belimi kıracaktım.

Dediğini yaptım ve diğer terliğimi de çıkarıp aşağı attım. Çıplak ayaklarım anında soğuk heykelle birleşince kaymadığını farketmem uzun sürmemişti. Küçükken parklarda çıplak ayakla kaydırağın tepesine tırmanmak gibiydi. Ama daha kolaydı.

Acele ile omuzlarına daha sıkı tutunurken kendimi yukarı çektim ama hırkam ayaklarıma dolanmıştı bu sefer de.

"Kurtul şu hırkadan kızım. Sen de en boktan şeyleri geçirmişsin üzerine."

Demesi kolaydı tabi. Adamın boynuna kolumu dolamaya çalışırken ayağımı sağlam bir yere koydum ve diğer kolumdan hırkanın kolunu çıkarmaya çalıştım.

O sırada uzaktan gelen adamların sesini duydum.

Telaşım daha da artarken kız tekrardan konuştu.

"Çıkar şunu artık!"

O da telaşlanmıştı. Normaldi. Kim gecenin bir saatinde meydanda dolanırdı ki?

Tek kolumdan çıkan hırkanın diğer kolunu da çıkarmak için uğraşıyordum ki kız aşağıdan geldi ve hırkanın eteğinden tutup kolayca çıkardı.

Şimdi daha soğuktu ama ben korkudan termeye başlamıştım bile.

"Acele et! Bir dakikan kaldı."

Kendimi yukarı doğru çekerken çıplak ayaklarım sayesinde daha çabuk tırmanıyordum.

Adamın omzunun üzerine oturup etrafıma bakındığımda adamların daha çok yaklaştığını farkettim.

Korkum ve heyecanım birleşmişti. İçten içe bu oyuna katılan aklıma küfürler yağdırıyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Yarısına zaten tırmanmıştım.

Adamın omuzunda yükselmeye çalıştım. Atatürk heykelinin arkasına tutunup yükselirken şaha kalkmış at daha korkunç duruyordu. Tüfeği geçip nasıl öne geçecektim ben şimdi?

Atın arkasına ayağımı koymaya çalıştım ama o kadar dik duruyordu ki ayağım kaysa direk düşecek gibiydim.

Adamlar yakınlaştıkça sesleri daha da duyulmaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsunuz siz orada?" 

Kalp atışlarım her yerimde hissedebiliyordum. Vefat edileceğime adım kadar emindim. İşim bitmişti. Şu kadarcık kalmışken de pes etmek olmazdı. Aşağıda durmuş beni telefonla çeken rastalı kızsa acele et diye bana ikaz vermekten başka bir şey yapmıyordu.

"Kolaysa sen çık! Burası çok yüksek." dedim aşağıya bakarken. Tamam, yükseklik korkum yoktu ama yine de korkuyordum işte.

"Çık şu atın üzerine! 30 saniyen kaldı!"

Siktir!

Atatürk heykeline daha sıkı tutundum ve nasıl geçeceğimi düşünmeye çalıştım. Tek yapacağım tüfeğin üzerinden atlamamdı. Ama en zoru da o duruyordu.

Yutkundum ve kendimi yavaşça yukarı çektim. Aşağıya bakmamaya çalışıyordum. Tam da o sırada ayağımın kayması ile adamların sesleri daha da yakından gelmeye başladı. Bir çığlık dudaklarımdan firar ederken koştuklarına adım kadar emin olduğum  adımlarını duymaya başlamıştım.

Buranın tepesine çıktığımda ne olacaktı? Onlardan nasıl kurtulacaktım?

"Tırman şuna! 10 saniye!!!"

Aklımı toplayıp ayaklarımı yeniden bir yerlere yerleştirdiğimde kendimi kollarımın güzü ile yeniden yukarı çektim. Acil spor yapmaya başlamam gerekiyordu. Tanrım! Ölecektim.

"Siz ne yapıyorsunuz bu saatte?"

"Manyak lan bunlar!"

Erkekler bize çok daha yaklaşmış ve seslenirlerken ben onları düşünmemeye çalışıyordum.

Sonunda heykelde yukarı çıkıp tüfeğin üzerinden atlayacak mesafeye sahip olmuşken acele ile bir bacağımı diğer tarafa atmaya çalıştım.

"Basın gidin!" dedi rastalı kız oldukça sert bir sesle. Özgüveni buradan bile hissedilirken onun kadar güçlü olamamak gerçekten kalp kırıklığıydı.

"Kıza bak lan!" diye adeta dalga geçerlerken ben ayağımı ileri atmaya çalışıyordum.

"10 saniye Hazal!"

Yüzümü buruşturdum ve daha da acele etmeye çalıştım ama olmuyordu işte. Atamıyordum.

"Acele et!"

Derin bir nefes aldım. Düşecektim o kesindi. Ama buraya kadar çıkmışken bir süre yüzünden kaybedersem bu oyun kurucusunun yedi ceddine söverdim.

Sonunda sadece kollarıma ağırlığımı bırakıp bir cesaretle iki ayağımı da diğer tarafa attım ve tüfeğin önüne geçebildim. Ayaklarımı atın iki yanında açarken kollarımı bıraktım ve kendimi atın üzerinde ters bir şekilde otururken buldum.

"5 saniye!"

Canım acımıştı ama acele ile yerimden doğrulup atı üzerinde ayaklarım ile doğrulurken önüme döndüm ve atın ayaklanmış saçlarını tutup kendimi yukarıya doğru çektim.

" 4-3-2..." kendimi acele ile yukarı itip en tepesine çıktığımda son iki saniye de bitti.

"Oldu mu?" diyerek acele ile aşağıya bakarken ayakta kalmaya çalışıyordum.

"Evet."

Adamlar da aşağıya gelmiş bize merakla bakarlarken ellerinde bira şişeleri ile duruyorlardı.

"V.I.P oynuyor abi bunlar." dedi birisi.

Yutkundum.

"Hadi canım!"

"V.I.P'mi oynuyorsunuz?"

"Evet!" dedi rastalı kız yine sert bir sesle. Ama benim gözüm tam da o sırada atın başındaki değişik bir ayrıntıya takıldı. Daha dikkatli baktığımda kırmızı bir postişin üzerine kırmızı fosforlu ile yazılmış yazılar olduğun gördüm.

Gerildim. Kollarımdaki ağırlığa daha da kendimi verip yükseldiğimde uzanıp kağıdı elime aldım. Acele ile elimle buruşturup geriye dönerken Atatürk heykeline yeniden tutundum.

Şimdi okuyamayacaktım. Tek derdim aşağıya inmekti.

"Yardım edelim mi?"

Erkeklerden birisi bağırırken aşağıya onlara baktım.

"Nasıl edeceksiniz?"

Korkuyordum ama buradan düşmek kadar değildi. Onlar da insandı ben de. Bir şekilde başa çıkabilirdik.

"Kendini aşağıya sarkıt oradan. Biz seni tutarız." dediler ve ellerindeki birayı yere koydular. Kaşlarım havaya kalktı.

"Size neden güveneyim?"

"Aslında güvenme. Şimdi düşündüm de canım istemiyor."

Sinirlerim bozuldu. Kaşlarımı çatmış onların arkalarına dönmüş giden hallerine bakakalırken gözlerim rastalı kıza takıldı. O heykele anlamayan gözlerle bakarken acele ile onlara dönüp konuştu.

"V.I.P oynuyorsunuz değil mi?"

İlk başta umursamadıklarını sandım ama aralarından birisi bira şişesini kaldırıp bağırdı. Gittiklerine mi sevinsem yoksa beni buradan indirmediklerine mi üzülsem bilemiyordum.

"Aynen!"

Bağıran adam az önceki ile aynıydı.

"O zaman yardım edin!"

"Neden edecekmişiz?"

Arkasını dönmüş bize bakarken yüzlerini seçemiyordum çünkü hava oldukça karanlıktı.

"Çünkü bu kız 08'den telefon alan kız, Hazal."

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri 
Instagram: melseytanlari

Продолжить чтение

Вам также понравится

Capella Aylin

Любовные романы

406K 28.4K 147
"Dinle şimdi." dedi. Sesi sanki bir şeyleri incitmekten korkar gibi çıkıyordu. Şaşkınca etrafıma bakındığımda dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılır...
YASAK DENEY 👑

Научная фантастика

182K 17K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
İki Yangın Arasında Damla Çepel

Исторические романы

189K 12.2K 48
Bir ritüele kurban edilmişti hayatım, Osmanlı'nın kaderini değiştirmek uğruna 1450'li yıllara itilmiş ve bilmediğim bir çağda yaşamaya mahkûm edilmiş...
ZAMANSIZ SEVGİ Rabia Karakuş

Научная фантастика

789K 29.2K 43
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...