AŞKIN BEDELİ

Por uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. Más

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''

1.8K 49 1
Por uguryedek

         

Bildirim gitmediği için bölüm güncellendi.

Herkese yeni yılın ilk haftasından merhaba... :) Mesaj yayınlayamamıştım o yüzden şimdi söylemek istiyorum herkesin yeni yılı kutlu olsun. Umarım bu yıl hepimiz için sağlık, huzur, bol bereket, barış, başarı ve isteyen için aşk getirir.

Çok uzun zaman sonra geldim ve biliyorum hepiniz merakla bölüm beklediniz sabrınız anlayışınız için çok teşekkür ederim.

Çok kısa bölümle alakalı söylemek istediğim bir şeyler var. Bu bölüm iki kısımdan oluşacak Bora ve Meriç'i sevenler için bu haberin sevindirici olacağını düşünüyorum. :) İlki bitince hemen paylaştım ancak ikinci kısım henüz bitmedi hızla onu da kısa sürede bitiririm diye umuyorum.

Meriç ve Bora'yı sevenler için dolu dolu iki bölüm gelmiş olacak ve onların düğünleri, sonrasında evlilik hayatından izleri ikinci kısımda yazmayı düşünüyorum.

Aşkın Bedeli'nin tamamen bitmesine ikinci kısımdan sonra son bir bölüm kaldı. Artık tamamen bu hikayeye veda edeceğiz ve son bölümde tam olarak ne yazacağımı inanın hiç bilmiyorum çünkü herkes bir çifti görmek istiyor. Daha net değil ama son özel bölüm bir kaç yıl sonrasında herkesin bir arada olduğu bölüm olabilir.

Aşkın Ateşi'nin ne zaman başlayacağını soranlar içinde verdiğim bu bilgi aydınlatıcı olmuştur umarım. Son özel bölümden sonra yeni hikaye başlayacak.

Söyleyeceklerim bu kadar umarım bölümü beğenirsiniz. Herkese keyifli okumalar dilerim.

***

MERİÇ & BORA

İçinde kabaran heyecan birazda muziplikle Bora az önce girdiği mağazadan elinde küçük karton poşet içinde az sonra buluşacağı çillisine aldığı hediyeyi tutup gülerek arabasına doğru yürüdü.

Evlenmelerine çok az bir süre kalmıştı ve sık sık buluşmalarında olduğu gibi Bora bugünde çillisinin üstüne gidecek hatta aldığı bu hediyeyle onu deli edeceğine emindi ve bundan inanılmaz zevk alıyordu.

Sırıtarak arabaya binip poşeti arka koltuğa koyup Meriç'le buluşacağı yere doğru yola çıktı. Dün sabah görmüştü çillisini birlikte gidip nikah şekerlerini teslim almışlardı ama şu kısacak zamanda bile onu çok özlemişti. Her buluşmaları sonrası Meriç'i eve bırakmak artık zor geliyordu ama dayanıyordu az kalmıştı birlikte bir hayatı, evi paylaşacaklardı.

Buluşacakları yere kısa zamanda gelip arabayı park eder etmez hızla indi. Her zaman gelmeyi tercih ettikleri mekanlardan biri olan restorandan içeri girdiği gibi kendisini karşılayan görevliye gülümseyip Meriç'in nerede oturduğuna bakmak için gözleriyle mekanın içini taradı.

Boğaz manzaralı oldukça büyük olan alanda akşam saatinin yoğunluğundan kalabalık olmasına rağmen kısa sürede cam kenarındaki masalardan birine oturmuş kahvesini yudumlayan çillisinin saçlarından onu fark etti.

"Mübarek stop lambası gibi çillim saç renginden dolayı her yerde belli oluyor."

Azıcık kıskançlık duymuyor değildi bu konuda Bora. Çok seviyordu çillisinin saç rengini ama bazen böyle girdikleri yerlerde dikkat çekmesine deli olup kıskanıyordu. Erkeklerin ona beğeniyle bakan gözlerini gördüğünde deli oluyordu ve çoğu kez elini tuttuğu nişanlısına bakanların hakkından geliyordu.

İçindeki kıskanç Bora'yı bir kenara bırakıp Meriç'in yanına doğru yürürken birkaç geç kadının kendisine beğeniyle bakmalarına aldırış etmeyip onlara bakmadan geçip gitse de Meriç önce Bora'yı sonra ona bakan gözleri görmüştü ve bu durumdan hiç hoşlanmamış halde Bora'yı masaya kadar takip eden sonra kendisini görünce yüzleri düşen kızlara ters bir bakış atıp ayağa kalktı gülümseyerek uzanıp kendisini kollarına çeken nişanlısına sıkıca sarıldı. Huzur işte şimdi bedenini kaplamıştı. Sevdiğine sarılmak gibisi yoktu. Bora'nın omzumun üstünden kızlara adeta gözleriyle "önünüze dönün" bakışı atıp başını çevirip nişanlısının boynuna derin bir öpücük bıraktı.

"Bebeğim çok beklettim mi?"

Geri çekilip yanağını sonra alnının öpen Bora'ya cilveli cilveli bakınca Bora inci gibi güzel sıralı beyaz dişlerini görünerek çekici bir şekilde güldü. Son dönemde araları bir inişli bir çıkışlıydı ama ikisi de bir arada oldukaları için mutluydular.

"Bekletmedin sevgilim bende az önce geldim kahve söylemiştim onu içiyordum."

Bora masanın üstündeki yarısı içilmiş kahve dolu bardağa bakıp gülümsedi ve nişanlısını yönlendirip karşılıklı masaya oturduklarında hemen masanın üstünde elleri birleşti ve Bora Meriç'in yüzük olan parmağını usul usul gözlerinin içine bakarak okşadı. Çok yakında eşi olacaktı çillisi ve heyecanlıydı.

Gözleri aşkla buluşurken ikisi de hemen son dönemlerde tek konuştukları konu olan düğünleriyle alakalı bir şeyleri konuşmaya başlarken Bora da kendisine bir kahve yanında cheesecake isterken çillisine de en sevdiği tatlı olan tiramisudan söyledi. Can tatlı bir şeyler yemek istiyordu.

Güzelce sohbet ederken bir ara Bora Meriç'in anlattığı bir şeye gülerek arkasına yaslandı gözleri karşısında oturan hayatının kadının üstünde onun iştahla tatlısını yemesini arada yüzüne düşen saçlarını geriye atışını ve bıcır bıcır kendisine bir şeyler anlatırken değişen mimiklerine dikkatlice uzun uzun baktı. Yine çok güzeldi sevdiği... Yine ona güzel bakıyordu. Bu hayatta onsuz nasıl nefes alırdı bilmiyordu bu saatten sonra Bora'sız Meriç olmazdı. Daha önce sesli olarak ifade ettiği düşüncesinin hala arkasındaydı. Meriç olmadan dönmezdi Bora'nın dünyası.

"Ponponumuzu kime bıraktın annesi?"

Kedisi sorulan Meriç gülümseyerek başını tabağından kaldırıp ağzını peçeteyle sildi ve tatlı tatlı cevap vermeye hazırlandı çünkü söz konusu kedisi ponponu olunca akan sular duruyordu. Bora iyi ki sahip çıkmıştı ve kendisine getirmişti. Aylardır gözü gibi bakıyordu beyaz tüy yumağı kedisine ona ok bağlıydı. Öyle ki balayına giderken bile ponponu yanında götürmeyi düşünüyordu ama henüz Bora'ya bu fikrini söylememişti.

"Teyzesi bakıyor babası. Dila'yı biliyorsun Onur abim hala huylanıp ponponu görünce kolları kızarıp kaşınsa da Dila benim pamuğumu çok seviyor ona gözü gibi bakıyor."

''Yahu yazık adama geçen gün gruptan attığı fotoğraf neydi öyle. Kolları kıp kırmızı olmuş kaşınıyordu.''

Meriç kuzeninin o günkü halini gözleri önüne getirip dudaklarını büzdü. Evet kabul ediyordu çok üzülmüştü Onur'a o gün ve Dila'yla daha dikkatli davranmışlardı.

''Ama ben nereden bileyim. Hazır Onur abim uyuyorken ponpon biraz dolaşsın dedim oda gitmiş Dİla'nın çıkarken açık unuttuğu kapıdan içeri sızıp hoop Onur abimin yanına yatağa çıkmış birde yanına kıvrılıp uyumuş kuzum... Ya Bora onu öyle bir görseydin için giderdi.''

Bora başını iki yana sallayıp güldü. Üzülmüştü o gün Onur'a o da. Meriç salonda oturmuş bir yandan kaşınan bir yandan doktorun önceden verdiği kremi kocasının kollarına süren Dila'yla Onur'un fotoğrafını çekip ortak arkadaş konuşma grubuna atmış herkes görmüştü.

Onur'un bazı hayvanlara karşı alerjik bir durumu vardı. Dokunmasa bile çoğu zaman yakınında olduklarında kolları kızarıp kaşınıyordu ama buna rağmen hayvanları çok seviyordu bu konuda duyarlı bilinçli bir bireydi. Bir defasında Meriç'le Dila'ya ''ponpona bahçede bir yer mi yapsak'' demişti ve kızlar bu öneriye alınmıştı. Alerjisi var diye sonra istemeseler de gözleri dolu dolu tamam demişlerdi ama Onur ne onların o haline ne de Meriç'in kucağındaki masum hayvana kıyamamış '' en azından ben eve geldiğimde uzak tutun kaşınıyorum'' demişti ve sorun çözülmüştü.

Ponpon sanki Onur'un durumunu biliyor gibi onun evde olduğu zamanlarda salonda köşede kendisi için yaptıkları yumuşak yastıkların arasında mayışıp yatıyor arada bir gezinip geri yerine dönüyordu. O günde denk gelmiş Onur uyurken onun odasına çıkmış kızlar görmemişti.

Herkes öylesine benimsemişti sanki ponpon bir kedi değilde Bora'yla Meriç'in çocuğu gibiydi. Bora bu yüzden Meriç'i annesi kendisini de babası yapmıştı. Böyle hitap etmeyi seviyordu bir nevi onlara da ağız alıştırması oluyordu ileride sahip olmayı istedikleri çocukları öncesinde.

Bora sevdiğine ilgiyle bakarken Meriç hevesle kedisiyle alakalı bir şeyler anlattı ve hazır yeri gelmişken Bora'yı bir yoklamak adına sevgilisine sevimli sevimli bakıp gülümsedi.

"Aşkım biz balayındayken Dila'yla Onur'da Cemal abilerle yazlığa gidip kısa bir süre kalıp geleceklermiş. Dila'nın doğumu yazın olacağından tatil yapamayacaklar ya biraz dinleneceklermiş."

"Güzelmiş."

Bora son kalan tatlısından yiyip geriye yaslandı ve gözleri çillisinin yüzünde sabitlendi. Saçlarını maşa yapmıştı bugün ve çok yakışmıştı. Yüzünde makyajı olsa da çillerini sevdiği gibi çok kapatmamış belli oluyordu.

"Güzel olmasına güzel tabi."

Oyunca edasıyla Meriç dudaklarını büzüp birde gözlerine hüzünlü bir bakış oturtunca Bora yerinde kıpırdandı.

"Prenses şimdi ne oldu? Bir sorun mu var?"

Endişelenmişti anında Bora. Meriç onun bu haline dayanamasa da içinden "ponpon için ama" diye kendisine teselliyi verip devam etti. Elleriyle oynayıp iç çekmesiyle Bora iyice telaşlandı kalkıp Meriç'in yanına oturarak sevgilisini kendisine doğru çekti gözlerini buluşturdu.

"Meriç ne oldu çatlatmasana beni niye üzüldün sen şimdi?"

"Bora..."

Mırıl mırıl sesini titretmeyi de başarmıştı ya ödül alsa yeriydi.

"Efendim bebeğim."

Bora sevdiğinin güzel yüzünü avuçları içine aldı çenesini okşarken Meriç sözde yoklayacakken vazgeçip direkt konuya girdi.

"Balayına giderken ponponu da yanımızda götürelim mi?"

Tatlı bakışlar, kırılmayacak kadar yumuşak ses ve büzülen dudaklar.... Bora dayanamadığı bu üçlemenin içinde duyduklarının şokuyla kalakaldı öylece.

"Ponpon balayına mı gelecek? Yok artık!! Yahu balayı ya bu kedinin şimdi ne işi var orada. Hayır biliyorum durmayacak bizim ki denize falan sokalım o da deniz görsün der. Hem biz eninde sonunda şey yani... Sevişeceğiz falan o zaman ne olacak arkadaş tek odanın içinde kediyi nereye koyalım bizi mi izleyecek tövbe yarabbim ya öldürecek bu çilli sonunda beni... Ayrıca otel bakalım kabul edecek mi hadi bir şekilde kabul ettirsem off yok olmaz yani. Olmaz!!"

Gülümsedi usulca çillisinin yanağını öptü. Şimdi onuda kırmayı hiç istemiyordu o yüzden güzel konuşacaktı.

"Güzelim şimdi bizim sıpa Bodrum sıcağında kavrulur yazık ona, bence
biz gelene kadar annemle Beykoz'daki evde mis gibi doğayla baş başa yaşar hem anneme arkadaşlık etmiş olur."

Olumsuz yanıtla anında yüzü asılan Meriç arkasına yaslanıp homurdandı.

"Öyle pazara kadar hayvan sahibi olunmaz Bora bey. Hem özlerim ben onu, o da beni özler. Üç hafta görmeyeceğiz hiç mi üzülmüyorsun. Üzülmezsin ama doğru ya bendeki de soru o benim kedim sen niye yanında isteyesin."

Bora Meriç'in olayı bu denli abartmasına şaşırsa da sakinliğini koruyup Meriç'in çenesini nazikçe
tutup başını kendisine çevirdi üzgün gözlerine baktı.

"Ama sen böyle küçük şirin kız çocuğu gibi bakarsan benim senle işim var çilli."

Bora sesinin en tatlı tonuyla yüzünde gülümseme konuşurken Meriç kaşlarını çattı. Dalga geçiyor zannetmişti Bora'yı ama aksine Bora bu konuda ciddiydi. Meriç'in bu haline hiç dayanamıyordu ve son zamanlarda o böyle dudaklarını büzerek kendisinden bir şey istediğinde gözünün önünde çillisinin kopyası minik bir kız çocuğunun, Meriç'le kendisinin olan çocuk hayali beliriyordu.

Allah yukarıda biliyordu gönlünden geçen hep önce kızının olmasıydı. Sağlık olması önemliydi evet ama herkesin bir hayali vardı ve Bora bu konuda dürüsttü. Minik kızıl saçlı hatta çilleri olan bir kızı olsun çok istiyordu.

Bazen Azat'la Begüm'e gittiğinde Azat'ın uzun bedenine rağmen yerde iki büklüm kızının seçtiği kıyafetleri oyuncak bebeğine giydirip onunla oynamasını, Oğuz'un Miray'la evcilik oynamasına özeniyordu.

Cemal'in Altuğ'la Funda'nın "evde futbol oynanmaz kırılmadık eşya bırakmadınız." Çığlıklarına rağmen baba oğlun top koşturmasına kahkahalarla gülmesine de özeniyordu. Hatta Güney'in oğluyla oyuncak arabayla yarış yapmasını sonra Emre'yi sırtına alıp evde uçak olup Emre'nin kahkahalarla gülmesine de özeniyordu. Mustafa'nın Ege ve Eymen'le olan şahane diyaloglarını saymıyordu bile Mustafa zaten idolüydü.

İşin özü Bora artık baba olmak istiyordu. Arkadaşlarının çocuklarını severek avunmak yerine kendi bebeğine bakıp oyunlar oynamayı çok istiyordu ve Allah nasip görürse önce kızı sonra oğlu olsun çok istiyordu.

"Sen benimle dalga geç Bora.Bir daha popona kızım deyip onu sevip kucağına alamayacaksın bilmiş ol."

Meriç kızgınca konuşup önüne dönerken Bora kıs kıs güldü. Şuan resmen çocukları varmış gibi hissettiğinden ponpona içinden selamlar yolladı.

"Çillim bakacak kimse olmasa tamam da annem var. Şimdi otelde odaya alacaklar mı bilmiyorum daha önce evcil hayvanım olmadı ki bileyim. Onu geçtim sen şimdi hayvan odada bunaldı diye üzüleceksin tüm balayında ponpon hanım bizimle gezecek denyonun bir iplaja götürdüğümüzde falan laf edecek bizde doğal olarak Allah ne verdiyse sayacağız ne gerek var bebeğim bu kadar gerginlik yaratmaya hani balayı özelidir falan olaysız olsa..."

Meriç bir şey demedi. Şimdi Bora'da haklıydı öylesine tuhaf insanlar vardı ki hayvan gördüklerinde nefretle bakabiliyorlardı ki Meriç onlarla ciddi ciddi tartışabilirdi. Herkes hayvan sevmek zorunda mıydı? Hayır değildi ama azarlayan hatta bazen acımasızca kovalayıp tekme atan insanlar bile olabiliyordu ve Meriç şimdi balayında kimseyle kavga edip tatlarını da kaçırmak istemiyordu.

"İyi tamam öyle olsun."

Bora gülümseyerek yaklaşıp çillisinin dudaklarından kısacık öptükçe Meriç'in kalp atışlarını hızlandıran yüzünü gülümseten cümleyi gözlerinin içine bakarak fısıldadı.

"Bebeğim biz balayından döndükten sonra çok beklemeden bebek çalışmalarına başlasak mı? Bence senin annelik benimde babalık duygularımız tavan yapmış durumda."

"Yaaa Boraaa... Aşkım başlama yine."

Meriç cilveli cilveli konuşup nişanlısının yanağını okşarken Bora başını çevirip avcundan öptü. Son zamanlarda sık sık hemen baba olmak istiyorum imaları, ciddi konuşmaları, şakaları yapıyordu ve Meriç'in bu istekli halleri hoşuna gitsede bir yıl kadar çocuk düşünmüyordu. Bora'nın yaşının çok ilerleyip baba olmasını da istemediğinden bir sene sonrasına düşünüyordu.

"Tamam tamam hemen kızarıp bozarma çillerini sevdiğim. Sonra konuşuruz bu konuyu bir evlenelim de gerisi kolay."

Meriç kızaran yanaklarına hafifçe dokunup gülümsedi. Evlendikten sonra bol bol bu konuyu konuşurlardı.

"Bora benim özel eşyalarımın kalan kısmı hala valizde evde sevgilim onları ne zaman evimize taşırız."

Bora annesiyle yaşamaya başından razı olan çillisiyle üç katlı olan evinin en üst katında yaşayacaktı. Eskiden orta katta bulunan odasından yukarı kata taşınmıştı. En üst katta ebeveyn banyolu kocaman bir yatak odası küçük bir salon, teras ve terasa açılan bölümün hemen köşesinde mini bir mutfak vardı. Baştan aşağıya bu kat Bora ve Meriç'in zevkine göre döşenmişti. Meltem hanım çocuklar rahat etsin diye hem de ara sıra ağrıyan bacaklarından dolayı merdiven çıkmakta zorlandığından en alt kattaki odalardan birine geçmişti.
Herkesin keyfide düzenide iyiydi memnunlardı.

"Şimdi gidip alalım valizini prenses geçelim evimize."

İkisininde evimize lafı çok hoşuna gidiyordu. Evli olacak olmaları hem garip hem de güzel geliyordu kulaklarına.

"Tamam canım olur."

Bora hesabı isteyip cebinden cüzdanını çıkarırken Meriç'te hazırlandı ve hesabı ödeyip el ele mekandan çıkıp arabaya bindiler.

Meriç kemerini bağlarken Bora arkaya uzanıp nişanlısına aldığı hediyenin bulunduğu küçük poşeti alıp pat diye çillisine uzattı ve onun şaşkın tatlı yüzüne çapkın bakışlarla bakıp gülümsedi.

"Çillime ufak bir hediyem var."

"Ne aldın aşkım... Ya şaşırttın yine beni."

Hediye alan çoğu insan gibi Meriç'te elbette sevinmişti ve Bora'yla böyle arada bir sıkmadan hediyeleşmelerini çok seviyordu.

"Aç bak bakalım beğenecek misin?"

Meriç poşeti uzatan sevdiğinin yanağını öpüp "teşekkür ederim." Diyip hediyesini açmaya koyulurken arabayı çalıştırıp yola çıkan Bora birazdan çillisinin renkten renge gireceğinden emin halde dudaklarını gülmemek için ısırdı.

Meriç bir çok ürünü olduğunu ara sıra alışveriş yaptığı bilindik markanın kutusunu çıkarıp heyecanla açtı ve açmasıyla gözleri gördüğü şeyle şaşkınlığının yansıması olarak kocaman açıldı.

"Bo... Bora?"

Kekelemişti çünkü şaşkındı. İlk defa Bora'dan böyle seksi bir hediye alıyordu. Şaşkınlıkla baktı Bora'ya ama o doğruca yola bakıyordu. Bakışları yeniden kutunun içindekine kaydı.

Bordonun en canlı en güzel tonuna sahip iç çamaşırı takımı şuan içi saten kumaşla kaplı şık kutunun içindeydi. Her tarafı dantel olan çamaşır takımına beğeniyle baktı. Şimdi Bora'dan böyle bir hediye gelmesine şaşırmıştı ama çokta beğenmişti. Kendi dolabında da benzer parçalar zaten vardı seviyordu kendisini dantel parçaların içinde hissetmeyi ve kızlarla gittiği evlilik öncesi alışverişte de bol bol böyle şeyler almıştı.

O alışveriş günü Bora bir ara arayıp "bu alışverişte yanında kızlar değil ben olmalıydım çilli, bana giyeceğin şeyleri benimle seçmen daha mantıklı ve zevkli olurdu." Deyip takılmıştı.

"Sevgilim beğendin mi?"

Bora sırıtarak sorarken Meriç sütyeni es geçip alt çamaşırı eline alıp şöyle bir bakındı.

"Ayyy bu tanga yaa. Hiç utanmasıda yok bunu nasıl aldın sen be adam... Üfff bu bana bir şey mi ima ediyor? Şimdi nereden çıktı böyle seksi bir hediye. Hımm yoksa bu bana şey mi demek istiyor hani son zamanlarda ne zaman baş başa kalsak ya da evde o da yerleştirmesinde Meltem anne yokken yakınlaştığımızda zor dayanıyorum artık diyor ya öyle bir şeyin mesajını mı veriyor."

İç sesiyle mücadelesini bırakıp çamaşırı kutuya koyup kapattı.

"Beğendim ama neden böyle bir hediye aldığını açıkcası anlayamadım."

Bora kıs kıs gülünce Meriç gözlerini sevdiği adamın yüzüne odakladı.

"Bak bak nasılda pis pis sırıtıyor kesin evlenmemize az kaldı beklemeyelim falan diyecek."

"Sevgilim sen benim karım olacaksın bende karım için sadece bir çamaşır seçip aldım çok dazla takılma tamam mı?"

"Karın olunca seçip alabilirdin Bora'cım."

"Seni hain ben anlamadım sanki senin niye bana iç çamaşırı aldığını. Bu açık açık sevişelim mesajı be. Beyfendi evlendiğimiz gün özel olsun derken şimdi duramaz oldu. Hayır dört yıldır böyle bir hediye almayan adam şimdi niye aldı yani."

"Alabilirdim ama ben karım olmadan önce aldım belki evlendiğimiz gece benim hediyem olan bir şeyi giymek istersin."

Bora gözünü anlık yoldan çekip göz kırpınca Meriç'in kalp atışlar hızlandı. Bu adam şahaneydi.

"Çok seksi bir hareket sevgilim tekrar teşekkür ederim bunu ilk gecemizde giyeceğimden emin olabilirsin."

"Yazık bana yazık hemen pis düşündüm. Hoş yine de Bora'da bir enterasan yani pat diye böyle bir hediye verirsen bende yanlış düşünürüm. Neyse canım demek müstakbel kocacım ilk gecemizde giymem için almış eh daha önce planladığım beyaz takım yerine bende bunu giyerim."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Alem adamdı Bora...

***

"Bende tutayım Bora tek başına çıkarma belin ağrıyacak ağır biraz sevgilim."

Bora arkasından merdivenleri çıkan çillisinin dediklerini dinlese de kocaman ve oldukça ağır olan valizi tek başına yukarı kata taşıdı.

Birlikte önce Meriç'in evine gidip valizi almış ayak üstü Onur ve Dila'yla sohbet edip azıcık ayaklarına dolanan ponponu sevmiş sonra Meriç'in odasındaki valizi alıp evlerine gelmişlerdi ve şimdi evlendiklerinde kalacakları odaya çıkarıyordu.

Odadan içeri girip valizi Meriç'in rahatça içinden alıp yerleştireceği
bir yere bırakıp odadaki yumuşak koltuğa kendini atıp dinlenmek için oturdu. Annesi evde yoktu. Beykoz'daki evdeydi iki gündür ve şuan çillisiyle evde yalnızlardı.

"Teşekkür ederim yordum seni keşke iki valiz yapsaymışım dinlenerek çıkarırdın."

Kendisine doğru gelip kucağına oturan ve sakalları arasında elini gezdiren nişanlısının bir eliyle belini sararken öbür eliyle saçlarını okşadı Bora.

"Bebeğim benim için sorun yok rahat ol sen."

Meriç ellerini Bora'nın spor yaptığı için iri olan kaslı omuzlarına koydu sonra usulca kollarına kaydı eli sım sıkı olan kol kaslarına dokundu.

"Bunlar böyle şeylerde işe yarıyor."

Bora gülerek öptü alnından çillisinin sonra göz kırptı.

"Senin gönlünü çalmayada işe yarıyor bence onlar."

"Hiçte bir kere ben seninle tanıştığımda bu kadar kaslı değildin. Yani vardı ama bu kadar değildi. Oğuz'a uydunuz hepiniz bir spor aşkına gelip salona yazıldıktan sonra şiştikçe şiştin."

Bora keyifle bir kahkaha attı. Öyle felaket kas falan yaptığı yoktu Meriç abartıyordu. Evet Oğuz'un kendi vücuduna iyi baktığını bilmeyen yoktu ve can dostu erkek erkeğe toplanıp muhabbet ettikleri birgün hepsine istinaden "yakında balkonlar çıkacak sizin oğlum ben evlendiğimde hayatımda kendimde görmediğim yanlarım çıktı bence sizde alası potansiyel var yakında böyle yiyip oturmaya devam ederseniz benden beter olacaksınız. Bir toparlanın. " deyip hepsini galyana getirmişti ve kızlarla birlikte eşli olarak spor klübüne yazılmışlar arada sırada gidiyorlardı.

Bora kucağında yan şekilde oturan sevdiğini çevik bir hareketle çevirip yüz yüze bakacak şekilde oturturken Meriç'te bacaklarını Bora'nın beline sardı ve aynı anda uzanıp birbirilerini öptüler.

Önce usul başlayan öpüşmeleri giderek tutkulu bir hal alırken Bora'nın eli çillisinin t shirtünden içeri girip belini sonra karnını okşayıp yukarıya doğru çıktı sütyeni üstünden dokunduğu dolgun göğüsleri sırasıyla sıkıştırdı ve Meriç inleyerek dudaklarını sevdiğinin dudaklarından çekip boynunu geriye attı. Bora kendisi için açılan nefis kokan ve öpmelere doyamadığı boyunca anında dudaklarını bastırıp istekle öptü.

Bir kadını yoldan çıkaracak noktalara dokunmayı, öpmeyi bilen bir adamdı ve Meriç onunla tattıklarını seviyordu. Son dönemde böyle yakınlaşmaları artmıştı ve ikisi de zor durduruyorlardı birbirlerini.

"Aşkım... Benim çillim..."

Bora inleyerek sevgi sözcükleri fısıldarken Meriç'in t shirtünü çıkarıp fırlattı ve kucağında kar beyazı teninin parlaklığıyla yine deli divane olurken onun dolgun göğüslerini saran siyah renk sütyenin yarattığı şahane manzarayla alt dudağını ısırıp başını eğdi sütyenden taşan kısımlarda dudaklarını gezdirip tenine öpücükler kondururken Meriç altında hissettiği sertlikle kıpırdandı.

Bora göğüslerini tamamen açmadan sadece üstten taşan yerleri öpüp okşarken bile kadınlığındaki sızlama baş göstermişti. Sanki şuan bir ateş topu gibiydi ve gittikçe yükseliyordu evlendiklerinde ne halde olacaktı merak ediyordu.

"Bora, sevgilim...."

"Hayatımın kadını."

Göz göze bakışıp aşk sözcüklerini söyledikleri gibi dudakları birbirine hasret kalmışcasına yeniden birleşti ve Bora bu kez Meriç'in poposunu avuçları arasında yoğurup sertliğine bastırıp hareket ettirmesiyle ikisi de nefes nefese kalarak bir süre öpüştüler sonra geriye çekildiler.

"Dayanmak gün geçtikçe zorlaşıyor çilli, bu gidişle balayımızda yataktan hiç çıkmayacağız."

Meriç gülerek öptü sevdiği adamın çenesinden sonra kalkmak istediğini belli edercesine kıpırdanınca Bora gülümseyip serbest bıraktı çillisi kucağından kalkıp t shitünü giydikten sonra kendiside ayağa kalktı ve Meriç'in tam o anda gözü Bora'nın pantolonun önündeki kabarıklığa takıldı ve Bora onun bakışlarını takip edip nereye baktığını görmesiyle sesli güldü.

"Prenses o şey seni arzuladığından bu halde bakma şöyle şaşkın şaşkın Allah aşkına."

Meriç hemen kendisini toparladı ve valizine doğru yürüdü. Bu konuda konuşmak istemiyordu. Zaten Bora'yı çok istese de bazen gözü korkuyordu. Çok önce, Oğuz'la Eda'nın evinde kaldıklarında yanlışlıkla görmüştü sevdiği adamı çıplak halde ve o haliyle bile azıcık gözü korkmuştu. Şimdi o anlar aklına gelince yok saymak istercesine başını iki yana salladı. Tam kıvama gelmiş küçük Bora'yı düşünemiyordu. Evlenmelerine çok az bir süre kalmışken hiç düşünmek istemiyordu...

****

Bir hafta Sonra

Su gibi akıp geçen bir haftayı daha arkalarına bıraktıkları günde Meriç hiç de şuan mutlu değildi. Sinirden gözleri dolarken yanında annesi, kayınvalidesi Meltem hanım ve Dila'yla birlikte arabaya doğru yürüdü içinde gelinliğinin olduğu elindeki büyük kutuyu sıkıca tuttu. Kayın validesinin cümlesini duysa da duymamış gibi devam etti.

"Bora arıyor."

Meltem hanım ortaya konuşup çalan telefonunu cevaplarken Meriç sıkıntıyla gelinliğini arabanın bagajına koyup direksiyona geçti. Bora'yla araları limoniydi. Sözde işleri bitmeye yakın oda yanlarına gelecekti ve gelinliğini birlikte teslim alacaklar sonra hep beraber yemek yiyip oradan özel olarak alacakları için ikisi alışverişe devam edip anneler eve gidecekti ama Bora son dakika arayıp gelemeyeceğini, gece kulübü için acil bir görüşme yapması gerektiğini söylemişti haliyle Meriç'i kızdırıp evlilik hazırlığında hemen her çiftte olan gerginlikle fena halde tartışmışlardı.

Eğer şirketle alakalı bir işi olsaydı anlayacaktı Bora'yı Meriç ama Bora'nın artık son aşamalarını tamamlamak için hızla kolları sıvadığı gece kulübü açma işini hala tam olarak sindirerek istemiyordu. Onun hayali olsa da "peki" deyip saygı duyarak kabul etse de hala korkuyordu Bora'nın böyle bir işe giriyor olmasından Meriç.

Böyle yerlerin olayı bitmezdi sonra gece yarısı ansızın evden çıkıp gitmek durumunda kalabilirdi. Daha önce konuşmuşlardı Bora uzun uzun anlatmış o zaman onu anlamıştı ama sevdiği adam şimdiden bu işi hayatlarının merkezine oturtmaya başlamıştı ve bu durum haliyle düşüncelerinde en başa dönmesini sağlıyordu.

Bugünde planları yine gece kulübüyle alakalı görüşmeden dolayı bozulunca Meriç telefonda tartıştığı Bora'ya biraz üzgün biraz kızgın halde "yeter ama söz vermiştin, gelinliğini teslim almaya birlikte gideriz demişti ve şimdi yine bu kulüp işi yüzünden planlarımızı bozuyorsun Bora." Deyip bir anda hararetlenince laflar sıralı gelip ikisi de yükseldi. İkisininde yapısı gereği altta kalamama durumları baskın geldi ve en son sesleri yükseldiğinde Bora," bu mesele hayalim olayını geçti artık Meriç işim bu işim. Sürekli bu konudan dolayı sorun yaratmaktan zevk mi alıyorsun anlamıyorum. Beni adam gibi anlayıp dinlemiyorsun sana ani gelişti diyorum ben istemez miyim yanında olmayı ama olmadı. Adamlarla görüşmeyip işimin peşinden koşmayıp kaybedeyim mi istiyorsun." Demişti ve olanlar olmuştu.

Meriç çenesini asla tutamayan biri olarak Bora'ya çatır çatır konuşup onun cevap vermesine fırsat vermeden o sinirler telefonu kapatmıştı. O Bora'yı anlıyordu ama belli ki Bora onu anlamıyordu. Tam olarak böyle düşünürken Bora da aynı şeyi Meriç için o dakikalarda düşünüyordu.

Konuşma esnasında annelerden uzak bir köşede olduğundan onlara duyurmamıştı ama hazırlık süresi boyunca hep yanında olan Dila konuşmalarını duymuş ve telefonu kapattığında soluğu yanında almıştı.

Dila hamile haliyle bir eli karnında diğer eli Meriç'in kolunda onu sakinleştirmeye çalışsa da sinirleri bozulan Meriç son noktayı koymuştu bir kere Bora'ya. Bu olay onu anlamaktan çıkmıştı.

Eski Bora'sını istiyordu... Adam gece kulübü işinden başka bir şey düşünemez hale gelmişti ve Meriç eskiden kafası rahat olan Bora'yı istiyordu. Düğün hazırlığı arasına bile sanki çok acelesi var gibi yine sokmuştu bu işi ve aslında buna bozuluyordu ve dile getirdiğinde de Bora kendisini anlamayıp olayı başka tarafa çekiyordu.

Meriç'e göre bu işin acelesi yoktu pekala evlendikten sonra Bora rahat rahat ilgilenebilirdi. Sonuçta tek işi açacağı bu kulüp
değildi.

Meriç anneler duymuyor diye düşünse de telefonu kapattıktan sonraki sinirden kızaran yüzü Dila'ya Bora için söylemelerini anlatırken ki o halini Meltem hanımla Meriç'in annesi uzaktan görüp birbirlerine dönüp "tartıştılar galiba Meriç burnundan soluyor." Demişlerdi ve Meriç'in üstüne bu konuyla alakalı hiç gitmemişlerdi.

Çok kısa zaman sonra evlenecek olan iki aşığa nazar değdiğini düşünüp aralarında konuşmuşlardı bile ama Meriç'e karşı bir şey anlamadım imajı çizmişlerdi.

"İstemiyorum o kulübü açmasını. Şimdiden kopmaya başladı yarın öbür gün tam anlamıyla orası açılsın geceleri eve gelmeyecek biliyorum. Ben niye evleniyorum o zaman. Kocam her gece yanımda olmayacaksa ben niye evleniyorum. Şu günümde bana yaşattığına bak Dila. Bir de diyor ki senin bana işime, hayalime saygın yok mu? Ben neyin derdindeyim o bana ne diyor."

Dila içli içli konuşan gözleri dolu dolu olan dostuna artık iyice şişkinleşen ve içinde kızını taşıdığı karnının izin verdiği kadarıyla sarılıp teselli etti.

Bora böyle söylemişti ama son aşamada söylemişti çünkü öncesinde fena halde tartışmışlardı. Meriç'te hiç altta kalmamıştı ve Bora'nın da kırıldığı sözler o anda olmuştu.

"Tatlım sen biraz fazla endişeli olabilir misin? Bora'dan bahsediyoruz o öyle her gece senin yanından bir yere gitmez. Sıkılır bir kere her gece oraya gitmekten. Hem seni nasıl sevip önemsiyor bilmiyor musun seni geceleri bırakıp gider mi?"

Meriç kızıl saçlarını geriye atıp ofladı. Şu son bir aydır Bora'yla saçma sapan her şeyde tartışır olmuşlardı. Düğün hazırlığı dönemi gerçekten stresli bir süreçti ve ikisinin tabirine göre bu süreci dibine kadar yaşıyorlardı.

"Zaten geceleri öyle sürekli beni bir bırakıp gitsin yemin ederim o klübü onun başıma yıkarım."

Meriç'in çıkışıyla gülümsedi Dila. Arkadaşını biliyordu deli doluydu ve az önce dediğini gerçekten yapar o kulübü yıkardı Bora'nın başına. Onu biraz sakinleştirmek adına Meriç'in yapmaktan çok hoşlandığı şeyi yaptırtıp arkadaşının elini alıp karnının üstüne koydu.

"Teyze halası Ada'nın karnı açıktı anneleri bırakıp birlikte her zamanki yerimize gidip bir şeyler yiyelim mi?"

Meriç'in siniri anında uçmuş gibi gülümsedi ve Dila'nın karnını okşadı. Onur'dan dolayı hala mı olacaktı yoksa Dila'dan dolayı teyze mi olacaktı bir türlü karar veremediğinden Dila kızı için ona teyze halası diyordu.

İsimini Onur'la birlikte Ada koymaya karar verdiği kızını daha şimdiden Meriç çok seviyordu. Sık sık karnına öpücükler kondurup okşayarak konuşuyordu Meriç yeğeniyle. Dila'nın gittikçe büyüyen karnı bazen tuhaf gelse de çok mutluydu. Onur ve Dila'nın minik bir kızları olacak aile şenlenecekti. Ada daha doğmadan herkesin kıymetlisi olmuştu. Onur'un ailesinde ilk torun heyecanı yaşanırken Dila'nın ailesinde Altuğ olmasına rağmen ailede ilk torun doğacak gibi heyecan vardı.

Özellikle Cemal artık kardeşiyle aynı şehirde yaşanmasından da dolayı bir eli hep onun üstünde sık sık çok düşkün olduğu kardeşini görüyordu. Dila yanındayken en ufak iş yapsa dünya kadar laf sayıp "yeğenime de kendine de iyi bakıp yorulmayacaksın." Diye kesin bir dille konuşup abi koruma iç güdülerine birde dayılık eklenip sahipleniyordu.

"Tamam ama pasta da yeriz."

Dila Meriç'in mırıldanmasına kocaman gülümsedi. Bora'nın dediği gibi insanın bazen Meriç'i alış içine sokası geliyordu çünkü çünkü yüzü konuşması sempatikti.

"Bana mı diyorsun ahh şimdiden ağzım sulandı elbette yeriz. Hadi gidelim biran önce anneleri eve bırakalım."

İyi ki Dila vardı. Meriç o olmadığında bazı şeyleri içinde büyütebilirdi ama neyseki dostu vardı. Dila bu yollardan geçmiş birde şimdi başkalarına akıl verip destek olur olgunluğa çoktan gelmişti.

***
Meltem hanımın davetinden dolayı annesini Bora'yla evlendikten sonra yaşayacağı eve bırakıp Dila'yla birlikte havaları değişsin diye yemek yemek üzere tekrar yola çıktılar.

Kısa sürede geldikleri mekanda karşılıklı oturup yiyeceklerini sipariş edip sohbet ederlerken Dila'nın telefonu çalınca sohbetleri yarıda kesildi ve Dila'nın gözlerinin içi parlayarak "Onur arıyor" diyerek gülümseyerek aramayı cevaplamasıyla Meriç arkasına yaslanıp kendi telefonunu eline alıp öylesine bakındı.

Bora'yla en son konuşalı bir saat olmuştu ve ikisi de fazlaca gerildiklerinden bir kaç saat aramazlardı birbirlerini biliyordu. Sosyal medya hesabında dolaşırken bir yanda da Dila'nın Onur'la nazlanarak konuşmasına Dila'nın uyarı dolu bakışlarına rağmen kıkırdadı. Onur Dila hamile diye karısının üstüne daha da düşmüştü ve Dila bu konuda kocasına naz yapmayı çok seviyordu. Bazen Onur abarttığında da bunalıyordu ama genelde hoşuna gidiyordu bu durum.

"Ama Onur böyle konuşmamıştık."

Dila dudaklarını büzüp kocasına sitem etti. Onur'un akşam katılacağı bir iş yemeği vardı ve Dila önceden konuştukları için aslında o yemeğin çokta önemli olmadığını bildiği için akşam kocasıyla evde odalarında film izleyip sonrasında biraz romantik anlar yaşamak istiyordu ona göre planlamıştı ve Onur'a sabah kahvaltı sonrası "erken gelir misin bugün sevgilim?" Diye sorup olumlu cevap almıştı. Şimdi Onur o çokta önemli değil dediği yemeğe son dakika katılmaya nerden karar verip planını bozmuştu anlamıyordu.

Zaten arkadaş grubundaki kadınlardan hemen hepsi eşlerinin işine olan bağlılığı yoğunluğundan şikayetçiydi ki Dila da onların başında yer alanlardandı.

Geçen hafta Begüm Azat'ın son iki aydır geç gelmeleri yüzünü adam gibi görememesine ciddi küsmüştü çünkü Azat bazen abartıyordu. Sektörde liderliği kaptırmak istememesini anlıyordu Begüm ama sürekli iş bağlamasına gerek yoktu mevcut durumu gayet iyiydi. Azat garantiye almak adına yıpratıyordu kendisini ve zamanı yetiştiremez olmuştu. Begüm kocasıyla zaman geçirmekten ziyade kızının "anne babamı çok az görüyorum ama özlüyorum. Gitmesin işe dedeme söylicem." Demesiyle üzülmüş Azat'la konuşmuş ve Azat bu durma zaten üzülürken kızının böyle söylemiş olmasına daha çok üzülse de bir süre daha böyle yoğun olacağını aklındaki işi bağlaması gerektiğini Begüm'e anlatınca Begüm kocasına biraz küsmüştü. Biliyordu Azat abartıp sağlamcı davranıyordu ve begüm ona "bu kadar kendini yormanı istemiyorum." Dediği halde dinlenmemek alınmasına sebep olmuştu. Azat Begüm'ün bir kaç gün asılan yüzü, kızının sabahları kahvaltı sonrası kucağına tırmanıp "baba gitme işe. Gidince çok sonra geliyorsun ben uyumuş oluyorum seni özlüyorum evde kal." Demesiyle Azat iş yerinde uzun uzun düşünüp kendine gelerek karısıyla kızına küçük bir sürpriz yapıp onları dört günlük kısa ama keyifli bir tatile götürmüştü.

İçlerinde en rahatı kuşkusuz Yaren'di çünkü onun kocası Güney bir iş adamı değildi. Kendine ait bir işi yoktu ve mühendislik mesleğini ülkenin önemli şirketleri arasında sayılan bir şirkette maaşlı olarak çalışıp yapıyordu. İş saatleri programı özel bir durum olmadıkça belliydi. Yaren dışında hemen hepsi eşlerinin çok çalışmalarından dönem dönem fazlaca yoğun olmalarından içlerinde yakınsalarda şükür etmeyi de unutmuyorlardı.

"İyi tamam Onur hayır daha önce bu yemek için önemli değil katılmayacağım dediğin için hatırlattım. Başka bir şey demiyorsan yemek yiyeceğiz Meriç'le."

Onur karısının bozulduğunu anında değişen ses tonundan anladı ama o yemeğe sadece bir saat uğrayıp yine eve gelecekti zaten Dila boş yere küsüyordu kendisine.

Onur'un ilgili sıcacık ses tonundan çıkan "Aşkım neredesiniz siz bende geleyim yanınıza hem şunu yüz yüze konuşalım sesini hiç beğenmedim." Demesiyle Dila anında gülümsedi. Onur'un bu aşık hallerine bayılıyordu. Baba olacağını öğrendinden beri Onur kendisine karşı çok daha ilgiliydi. Her sabah karnını okşayıp bebeğinin olduğu yere öpücükler bırakmasını, akşam işten geldiğinde bebeğiyle konuşmasını üstüne titremesini çok seviyordu.

Dila erkek çocuklarını daha çok sevsede sanki Onur'un dileği kabul olmuştu ve bir kızları olacaktı. Kızları olacağını öğrendikleri gün Onur resmen sevinçten deliye dönmüştü.

Kız ya da erkek cinsiyet ayrımı yapmıyorlardı elbette ama Onur evlenmeden önce bile ilk bebeklerinin Dila'ya benzeyen bir kızı olmasını çok istemiş duası kabul olmuştu. Bebeği kendisine mi yoksa meleğim dediği karısına mı benzerdi bilmiyordu ama mutluydu.

Dila kocasına nerede yemek yediklerini söyleyip telefonu kapatırken Meriç siparişi gelen köftesinden bir parça yiyip yuttuktan sonra bakışlarını arkadaşının gözlerine çevirip sordu.

"Onur abim mi gelecek?"

"Evet tatlım bir uğrayıp gidecek. Kocacık galiba beni üzdüğünü zannediyor ve gönlümü almaya geliyor."

Meriç gülerek Dila'nın kurnazlığına göz kırptı.

"Çok fena bir şey oldun sen iyice Diloş. İçine ben kaçtım son yıllarda sanki. Kuzenime çektirme bak kan çeker falan sonra benimle uğraşma."

Dila can dostunun şakasına söylediği sözlere Meriç'le birlikte güldü.

"Ne var canım hep iş hep iş azıcık gelip beni görse ne olur. Zaten özledim de bugün bir tuhafım sanki Onur'u uzun zamandır görmüyor gibi özlüyorum e o gelmeseydi ben burdan sonra şirkete gidecektim hamile halimle kendimi yormayayım dedim."

Meriç Dila'nın kıkırdayarak kütüğü cümlesine gülüp başını iki yana sallayıp vişne suyu dolu bardağına uzandı eline alıp tam dudaklarına götürüp bir yudum almıştı ki az ileride tam görüş alanında olan giriş kapısından içeri giren üstünde yine çok şık jilet gibi takım elbisesi, gözündeki güneş gözlüğünü havalı bir şekilde çıkarıp etrafa bakınan Bora'yı gördü.

"Aaa ne işi var burda?"

Şaşkınlıkla mırıldanırken Dila Meriç'in kimden bahsettiğini anlamak üzere arkasını döndü dönmesiylede Bora onların bulunduğu masayı görmüş olacak ki kendilerine doğuru yürüdü.

"Aaa Bora geldi."

Dila da en az Meriç kadar şaşkın olsa da arkadaşını karşılaşmak üzere hareketlenip ayaklanacağı sıra Bora onu oturması için eliyle durdurdu ve yanlarına gelip eğilerek Dila'yı öptü.

"Biz sana kendini yorma demiyor muyuz kızım. Ben geliyorum yanına kalkmana ne gerek var hamilesin sen bırak millet senin yanına gelsin."

Bora ilgili bir arkadaştı. Dila yalnızca Meriç'in dostu Cemal'in kardeşi olarak hayatında bulunmuyordu onlarda arkadaştı ve Dila'yı kardeşleri gibi koruyup kolluyordu diğerleri gibi.

"Bu kadarcıktan bir şey olmuyor diyorum ama sende Onur'da hatta abim Azat abi tutturuyorsunuz kendine dikkat et abartmalarınızı."

Bora Dila'nın tatlı tatlı konuşmasına gülümseyip karnını okşadı. Çocukları çok seviyordu. Gittikçe büyüyordu ailesi... Miray'ın yeri hala başkaydı onun amcası sayılırdı ama Altuğ, Azra, Ege ve Eymen'i de çok seviyordu.

Çillisiyle evlenmelerine iki hafta vardı. Evlenip biraz evliliklerinin tadını çıkarttıktan sonra kesinlikle baba olmayı istiyordu. Bir kere ciddi olarak konuşmuşlardı Meriç'te sıcak bakıyordu bu fikre. Bora'yla yaş farkından dolayı onun çokta geç baba olmasını istemiyordu. Evlendikten ne kadar süre sonra bebek için adım atarlardı Meriç tam bilmiyordu ama öyle ilk aylardan çocuk falan da yapmayacaktı.

Bora zaten yapısı gereği bıcır bıcır bir adamdı ve onun çocuklarla çocuk olmasına bu hallerine bayılıyordu Meriç. Kesinlikle Bora'dan güzel bir baba olacaktı biliyordu.

Daha Dila'nın bebeği doğmadan bile onun karnını sevip bazen Ada'yla konuşması çok tatlıydı.

"Nasılsın?"

"İyiyim Bora sen nasılsın?"

"Bildiğin gibi iyiyim koşturuyorum işte."

Bora bakışlarını Dila'nın karnından çekip gözlenin içine bakarak konuşurken Meriç.'ten yana hiç dönüp bakmamasıyla Meriç zaten limoni olduğu nişanlısına daha çok kızıp başını tabağına eğip içinden söylenerek kaşlarını çatmış halde yemeğini yemeye devam etti. Bora bey istediği gibi Dila'yla konuşabilirdi belli ki tesadüf gelmişti buraya ve dönüp bakmıyorsa bile onunla zorla konuşacak değildi.

Bora Dilay'la olan hal hatır faslını bitirmesiyle gözlerini yemeğine resmen gömülmüş halde yüzüne hiç bakmayan sanki onu görmüyormuş gibi yemeğini yiyen çillisini buldu kısa bir süre bakıp başını Dila'yla çevirdi.

Dila kaşlarıyla Meriç'i işaret edip sana kızgın dercesine baktı ve Bora derin bir nefes alıp verdi masanın başında dikilmiş haldeyken eğilip sevgilisinin açık bıraktığı kızıl saçlarından gözlerini kapatıp kokusunu içine çekerek öptü. Bora için Meriç'le içinde bulundukları her an her durum yaşamaya değerdi. Bu kadın bu kadar içine işlerken aksini düşünemiyordu.

Ani öpücüğü beklemeyen Meriç başını kaldırıp Bora'ya bakmasıyla Bora nişanlısının yanındaki sandalyeyi çekip oturdu ve çillsinin gözlerinin içine aşk dolu gözlerle baktı. Huzur işte buydu bu gözlerde gördüğü aşktı ve gerisi Bora için boştu.

"Afiyet olsun çillim, gözün beni bile görmeyecek kadar açıkmışsın anlaşılan."

Bora yine uzatmıyordu aralarındaki sorunu. Onların ilişkilerindeki güzelliklerden biride buydu. Günler süren küslükleri kavgaları olmuyordu. Telefonda Meriç'le tartıştıktan sonra Bora uzun uzun düşünmüştü ve sonrasında annesini arayıp nerede olduklarını sorduğunda kızların kendilerini eve bırakıp ikisinin her zamanki yerlerine yemek yemeye gittiklerini öğrenmişti soluğu Meriç'in yanında almıştı.

Bugün çillisi gelinliğini teslim almıştı ve onun haklı haksız fark etmez morali bozuk olsun istemediğinden çıkıp buraya gelmişti. O gelmeseydi de akşam en fazla sabah Meriç arardı bir şekilde önce sen ben demeden adım atıp barışırlardı.

Şimdi gözlerinin içine bakan Meriç'in küskün duruşu Bora'yı içtenlikle gülümsetti. Meriç'in bu halleri ona ayrı bir tatlı geliyordu. Kızıl turuncu saçları, ufak yüzü, yanaklarına dağılan çilleriyle küçük kız çocukları gibi bakmıyor muydu işte o zaman Bora daha da aşkla dolup taşıyordu. Tüm dünyası Meriç'iydi. Ona olan sevgisi çok başkaydı.

İçinden gelen hisle elini kaldırıp Meriç'in sadece göz makyajının olduğu yüzünde net olarak gördüğü çillerini okşadı.

"Biraz konuşalım mı?"

Öylesine sakin sormuştu ki Meriç kısa bir an tepkisizce baksa da ilişkisinde her zaman uzatmadan konuşmanın önemini bildiğinden gözlerini usulca kapatıp açtı olumlu anlamda sadece başını salladı. Bora yanına gelip böyle davranarak kalbini elbette kazanıyordu. Büyük bir kavga yoktu aslında telefonu kapatınca içten içe ikisi de fark etmişti bu durumu ama bir kere olan olmuştu.

Birbirlerinin gözlerinde kaybolurcasına bakışırlarken Dila'nın sesiyle kendilerine geldiler. Bora karizmatik bir şekilde nişanlısına gülümseyip göz kırparak elini yanağından indirip başını Dila'ya çevirip onun söyledikleriyle girişe doğru baktı.

"Ah Onur geldi."

Onur'un iş yeri bulundukları mekana çok yakın olduğundan kısa sürede yanlarına gelmişti. Bora gözlerinin parıltısını oturduğu yerden bile fark ettiği Onur'a gülümserken Onur başıyla selam verip kendisine el sallayan karısına gülümseyerek ilerledi.

''Merhaba.''

Takım elbisesinin içinde her zamanki yakışıklı görüntüsüyle Dila kocasına heyecanlı aşk dolu bakışlarla bakarken yanağını öpmek için başını eğen kocasına yardımcı olup yanağını çevirirken Dila'nın uzattığı eli sıkıca tutup parmaklarını karısının parmaklarından geçirip ellerini adeta kenetledi Onur.

''Canım hoş geldin.''

''Hoş buldum meleğim.''

Onur karısının gözlerinin içine öylesine derin bir aşkla bakıyordu ki Dila onun her işten gelişinde bu karşılamayı bu bakışları yaşasa da hala kalbi ilk gün ki ki gibi heyecanla atıyordu. Bir süre ikisi de aşk dolu gözlerle bir birine baktılar sonra Onur bakışlarını karısından çekip tam karşısında yan yana oturan Bora ve Meriç'e çevirdi Dila'nın elini bırakıp önce Bora'yla kucaklaştı.

"Bora seni görmek ne güzel. Sizin düğün telaşı bizim bebekti derken göremez oldum seni."

Bora çenesini kaşıyıp güldü. Çillisinin kuzeniydi Onur ama ondan öte arkadaşlardı. İyi anlaşıyorlardı ki Oğuz ve Azat'la ortak olan bu adama güveni tamdı.

"İkimizde koşturuyoruz dediğin gibi bir türlü görüşemedik. "

Erkekler aralarında hal hatır edip masada yerlerine geçip oturduktan sonra Onur sesi pek çıkmayan Meriç'e takılıp aç olmadığı için sadece bir kahve söylerken Bora Meriç'in ne yediğine baktı sonra aynısından kendisi için sipariş etti ve kız kıza gelinen yemek bir anda grup yemeğine dönüştü.

"Buradan çıkışta Dila'yı eve bırakıp baş başa olacağımız bir yere gidip konuşalım mı?"

Dila'yla Onur aralarında kızlarının odalarına alacakları bir şeyler hakkında konuşmaya dalmışlarken Bora sessizce yemeğini yiyen çillisine içi giderek baktı ve sadece onun duyacağı ses tonuyla kulağına eğilip konuştu. Alışık değildi Meriç'in bu hallerine onun çillisi
bıcır bıcırdı ve onu solduran kişinin kendisi olmasını istemiyordu. Şu gece kulübü işinin Meriç'in canını çok sıktığını biliyordu ve bu yüzden bu duruma bir el atıp enine boyuna nişanlısıyla yine konuşacaktı.

"Tamam konuşalım."

Meriç'in kuru bir sesle verdiği kısa cevapla Bora gözlerine çöken hüzünle baktı Meriç'in gözlerinin içine. Şuan Dila'yla Onur olmasıydı onu doya doya öpüp özürler dilerdi ama yalnız değillerdi. Baş başa kalacakları zamanı bekliyordu.

Yemek sonrası Onur tekrar şirkete dönerken Bora yollarının üstünde olduğundan Onur'un Dila'yı bırakmakla vakit kaybetmemesi için arkadaşını evine bıraktı ve Meriç'le birlikte Beykoz'daki evlerine geçtiler.

Son zamanlarda buraya çok sık gidip gelir olmuşlardı. Başa baş rahatça kaldıkları bu huzurlu evi seviyorlardı. Arabanın içinde yolda giderlerken ikisininde ağzını bıçak açmadı. Bora'nın canı bu duruma aşırı sıkılsa da biliyordu ki çillisiyle aralarındaki sorun elbette çözülecekti ve yine konuşacaklardı.

Eve giden sapağa saparken yanındaki koltukta kıpırdanan Meriç'e daha doğrusu düzelttiği eteğinin açıkta bıraktığı bacaklarına kaydı bakışları sonra hemen kendini toparlayıp yola odaklandı.

Yemek yerken de fark etmişti ve çillisinin bugün giydiği eteği hiç sevmemişti. Oturduğu zaman yukarıya toplanan kumaş hoşuna gitmese de neyse ki ayaktayken eteğin boyu iyiydi. En azından Bora süper miniye izni olmasa da dizinin biraz üstündeki kısalıkta olan elbiselere eteklere karışmıyordu bu konuda çok katı bir adam değildi.

Arabayı bahçe girişindeki alana park edip indiği gibi hemen diğer tarafa dolaşıp inmek üzere olan Meriç'in elini kavrayıp tuttu.

"Gel bebeğim."

Meriç elini tuttuğu Bora'yla birlikte eve girmeden doğruca bahçeye geçti çok sevdiği içi yastıklarla dolu hamağa oturdu elini bırakan yanına oturmayıp başında duran Bora'ya baktı. Öyle başında durup kendisine mi bakacaktı anlamadı sorgularcasına bakınca Bora saçlarını karıştırıp tatlı tatlı gülümsedi.

"Ben şu takım elbiseden kurtulup hemen geliyorum."

"Tamam bekliyorum."

Yaz geldiği için ev açıktı. Meltem hanım düğün hazırlığından tıpkı çocuklar gibi fırsat buldukça doğayla baş başa olan evlerine gelip kalıyordu. Burası herkese iyi geliyordu.

Bora cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp içeri girdi doğruca odasına çıkıp şort t-shirt giyip takım elbiseden kurtulmanın rahatlığıyla aşağı kata inip hemen mutfağa geçti. Yardımcısına geleceğini yolda haber vermemişti çünkü bugün izin günüydü kadının. Tam da istediği gibi Meriç'le yalnız olacaktı.

Dolaptan meyve suyu çıkarıp iki büyük bardağa koyduktan sonra bahçeye çıktı ve görüş alanına hamağa uzanmış üstündeki eteği yine toplanmış güzel kar beyazı bacakları gözler önüne serilmiş halde gözlerini kapatmış usul usul sallanıp yatan çillisine, hayatının kadınına bakıp derin bir nefes alıp verdi. Başını gök yüzüne çevirip yüzüne acınası bir ifade takılıp Yaradana seslendi.

''Allah'ım beni çilli kulunla sınama yarabbim şimdi senin bildiğini saklayacak değilim ya fena oluyorum onun böyle kar beyazı düzgün yumuşacık teni gözüme gözüme sokulunca. Sen affet karım olduğunda da bana bol bol sakinlik ver Allah'ım. Amin.''

Başın iki yana salladı kendisine gülse mi kızsa mı bilemedi. Allah'a neler diyordu böyle hoş Bora her daim düşüncelerini bilen Allah'a sesli konuşmaktan yanaydı. Sonuçta bilip gören oydu ve neyi saklayacaktı. Buna inanıyordu.

Hamağa doğru Meriç'i rahatsız etmemek adına usulca yürüdü. Bu sevdayı yaralayacak her şey kapının dışında kalacaktı. Meriç'in gözlerinde en ufak üzüntü görmeye tahammülü yoktu.

Sessizce yanına ilerledi elindekileri yere bırakıp bir süre güzeller güzelini izledi. Hamağa dağılan parlak kızıl turuncu tonu arasındaki gür saçları, ince kızılımsı kaşları onları süsleyen kirpikleri,burnu aralık olan dolgun dudaklarına tebessümle bakarken elmacık kemiklerine dağılan çillerine bakıp sırıttı.

''Çillerine yandığım diye boşuna demiyorum ben. Nasılda güzeller.''

Yüzünden vücuduna kayan bakışları erkeklik hormonlarına selam çakınca kaşlarını yukarı kandırıp indirdi.

''Dört yıl arkadaş dört yıldır tık olmazsa küçük Bora'da çeker tabi isyan bayrağını. Nereye kadar yakınlaşmalar sonrasında soğuk duşa girip susacaktı.''

Kendine sırıttı. Yalan yoktu Bora'da sağlıklı bir erkekti ve sevdiği kadınla ten temasını istiyordu ama onun eşi olmadan da bir şeyler yaşayıp o büyüyü bozmak asla istemiyordu kendine takılmak böyle hoşuna da gidiyordu. Daha fazla Meriç'e özellikle eteği sıyrıldığı için muhteşem güzellikteki bacakların ortaya serilmiş kendisini ele geçirmesine müsaade etmedi ve pat diye hamağın içine Meriç'in yanına uzanıp yatmasıyla Meriç vücudunun sağ tarafının Bora'nın bedeni altında san ezilmesinden dolayı acıyla inleyip gözlenin açtı.

"Ahhh... Ezdin beni."

Bora kıpırdanıp yan dönüp yattı. Kaşlarını çatmış hamağın içinde debelenerek kendisi gibi yan yatmaya Çalışan çillisini gülerek izledi.

''Ne gülüyorsun çok mu komik.''

''Aşkım ben senin tatlılığına gülüyorum.''

Meriç gözlerini devirip yan yatıp göz göze baktı yüzleri arasında azıcık mesafe kalan nişanlısına. Bu adamın çenesine bazen çenesi yetmiyordu laf cambazıydı resmen.

''Sen gerçekten delisin biliyorsun değil mi?''

Bora küçük bir kahkaha atarken Meriç onun gülüşünü sıcacık bakışları altında izlese de Bora'nın kendisine bakmasıyla ciddi ifadesini korudu.

''Ben deliysem sen alası delisin?''

Bora bir sır verir gibi fısıldarken bakışlarındaki o eğlenen ifadeye uzun uzun baktı Meriç sonra Bora'nın kendisini güldürmek için muzip bakışlarına dayanamayıp hafifçe gülümseyince Bora daha çok sokuldu belini kavradı açılan teninde parmaklarını usulca gezdirirken aynı anda uzanıp birleştirdiler dudaklarını.

Kısa sürdü dudaklarının dansı çünkü Meriç'in söyleyeceği vardı. Hemen öpüşüp koklaşmak yoktu.

''kendine gel kızım yine bir erimeler öpüşmeler falan ne oluyoruz buraya konuşmaya geldin. He şimdi yalan yok istiyor muyum bu deliyle öpüşmeyi? Evet çok istiyorum ama sonra... Bir içimdekini söyleyeyim de sonra öperim.''

İç sesinin sözlerine itibar edip usulca çekti dudaklarını ancak Bora'nn öyle kolayca bırakası yoktu o yüzden ağzını daha derin açtı tam dudaklarını kapan bir kaplan edasında yaklaşmıştı ki başını geriye çekti Bora'nın bozulan bakışlarına üzülse de kaşlarını çatıp konuştu.

"Sana çok kızdım."

Meriç surat asıp konuşurken Bora sevdiğinin kendine çekti bedenleri temas ederken dudakları arasında milim boşluk bırakıp konuştu.

"Bende sana çok kızdım ama sonra düşündüm yine saçma sapan şekilde tartıştık dedim ve annemden nerede olduğunuzu öğrenip sana geldim."

"Bende sonradan böyle düşündüm ama dile de getirmedim Dila'dan bile utanıyorum artık zırt pırt kavga ediyoruz Bora. Bize ne oluyor anlamıyorum diyeceğim ama yok yani ortada her şey kıvırmaya gerek yok.''

Meriç'in açılıp kapanan dudaklarına değen dudaklarıyla Bora kıkırdadı. İçinden "ne deli bir çiftiz ulan. Önce tartıştık sonra buraya geldik daha konuşmadan pat diye öpüştük. Oğlum biz koparmıyoruz birbirimizi deli gibi seviyoruz." Derken çillisinin yanağını usul usul okşadı.

"Birincisi Dila'dan utanacak ne var onlar Onur'la az mı kavga ediyordu evlilik hazırlığı sürecinde. Hemen her çift yaşar bunu prenses. İkincisi evet kıvırmaya gerek yok sorun ortada.''

"O konu başka ama Dila'nın özel bir durumu vardı ve bu yüzden tartışıyorlardı yoksa maşallah biliyorsun çok güzel anlaşıyorlar."

Bora konuşan sevgilisini ilgiyle yüzünde tebessümü eksik etmeden izlerken yaklaştı ve Meriç'in itiraz etmesine fırsat vermeden dudaklarına kapanıp önce kısa kısa öptü sonra uzunca öptü ama hiçcbirinde karşılık almayınca geri çekilip sorarcasına yüzüne baktı.

"Prenses?"

"Efendim."

"Adını bildiğin gibi öpücüğe karşılık vermeyi de bilsen hani diyorum."

Tek kaşını havaya kaldırıp kızmış gibi numaradan bakarken Meriç havalı bir bakış attı.

"Kusura bakma canım istemiyor."

Bora aldığı cevapla kala kala kalırken içindeki "ne demek canım istemiyor ya." Diye isyan eden tarafına uyduğu gibi sırt üstü döndü dönerken de zorlanmadan Meriç'i kaldırıp karnının üstüne oturttu sonra bir eliyle belini kavrayıp gıdıklamaya başlamasıyla Meriç'in güzel kahkahaları arasında öptü ve bu kez karşılık almasıyla keyfi yerine geldi.

"Konuşalım mı şu konuyu."

"Ne konuşacağı ki aslında Bora. Sen o kulübü açacaksın işte konuşacak pek bir şey yok."

Bora çilisinin endişeli bakan gözlerini anında fark etti. Meriç bu konuyu içinde fazla büyütüyordu. Anlıyordu onu ama boşaydı bu endişesi her şeyi ayarlamıştı.

"Konuşalım çilli içim rahat değil."

Meriç bacaklarının üstüne konan ellerin tenini okşamasıyla olaydan çıkıp Bora'ya gözlerini kısarak baktı.

"Senin derdin sanki konuşmak değilde oynaşmak Bora."

Bora damağını şaklatıp onaylamadığını belli eden bir ses çıkarıp kınayan bakışlarla baktı çillisine."

"Oynaşmak nedir? Çok ayıp ben burada bacaklarına masaj yapıyorum sen neler diyorsun. Senin aklın başka çalıyorsa ben ne yapayım bebeğim."

Meriç muzip haliyle konuşup bir yandan da bacak içene kayan elleri eteğinin altından tuttu.

"Masaj yapacaksan yap aşkım yalnız bilgin olsun bacak içimde bir sıktım yok."

Bora duydukları karşısında sesli bir kahkaha atıp doğruldu Meriç'in beline kollarını sarıp alnından öptü.

"Şurda evlenmemize kaldı üç hafta bakalım üç hafta sonra ne yapacaksın çilli hanım."

"Başlama yine ya... Sen böyle konuşunca azgın bir boğayla evleneceğimi düşünüyorum."

Bora pis pis gülünce Meriç, "Bora yaaa" diye çığlık attı ama Bora gülerek sevdiğinin kulağına onu delirtmek için fısıldadı.

"Dört yıldır birlikteyiz çillim ve benim son kullanma tarihim tükendi evlenip yeni bir Bora alman lazım ki o da kocan olarak yine ben olacağım. Hani azgın boğa mıyım öküz müyüm gözünde bilmiyorum ama balayında deniz, kum, güneş üçlüsünü ben yatak, seks ve biz olarak değiştireceğim bilmiş ol."

Meriç'in yüzü son duydukları karşısında alı al moru mor olurken bu deli adamla ne yapacağını bilemez halde yüzünü saklarcasına başını Bora'nın omzuna yasladı derin nefes alıp verdi. Bora'yla evlendikten sonra yaşayacakları o özel anlar için hazırdı. Bir korkusu yoktu ama azıcık neler olacağını da tam bilmediği için çekingenlik azıcık vardı.

"He sen benim canımı çıkartmak için evleniyorsun yani. Kusura bakma sevgili nişanlım ama ben balayımızda bol bol yüzüp güneşleneceğim eğlenip üstüne de gezeceğim."

Tersleyip konuştu Meriç bilerek ama Bora'ya sökmedi belini okşayan eli sırtında gezinip boynundan öptü güzel nişanlısının.

"Saçları güzel çillim doğal bir şeyden bahsediyorum abartma istersen."

"Üfff."

Meriç üfleyip saçlarını geriye atarken Bora kahkahalarla güldü sonra elleri Meriç'in yanaklarını bulup çillerini usulca okşadı aşk dolu pırıl pırıl gözlerle baktı.

"Seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyorum da o zamandan işledin sen benim gönlüme. Ufacık çilli bir kız resmen esiri etti beni demiştim sonralarında."

Meriç duygu dolu sözler karşısında aşkını yansıtan bakışlarla bakıp Bora'nın yanağını okşadı ve aynı yere derin bir öpücük bıraktı.

"O günde posta koymuştum sana hatırlasan."

Gülerek başını salladı Bora. Meriç'le ilgili hiçbir şeyi unutmazdı mümkün değildi.

"Sen zaten bana hep posta koyuyorsun prenses... Ah ah annem gül gibi baktı büyüttü beni elin kızı geldi aradı ardına postaları koyuyor."

Bora her zamanki gibi o şakacı tavrıyla konuşurken Meriç gülerek sevgilisinin kucağına daha da yerleşti Bora'ya hülyalı bir bakışla bakıp mırıldandı.

"Hiç de öyle değil aşkım karşılıklı yapıyoruz bence bunu."

"Hımm."

Bora burunlarının ucunu birbirine sürterken Meriç sevdiğinin dudaklarından öpüp heyecanlı bir halde sordu.

"Düğünümüz için heyecanlı mısın?"

Bora bu ay içinde kaçıcı kez Meriç bu soruyu sormuştu artık sayısını hatırlamıyordu.

Çillisi nedense bu heyecan olayına kafayı takmıştı. Sürekli düğünleri ve balayı hakkında konuşmak istiyordu ki Bora'nın da bundan yana şikayeti yoktu onunla bu muhabbeti yapmaya bayılıyordu. Sonunda evleneceklerdi ve aylarca bu konu hakkında konuşsalar sıkılmazdı. Tam dört yıldır birlikteydiler ve en başında konuştukları gibi Meriç okulunu bitirmeden evlenmemişler beklemişlerdi.

"Heyecanlıyım tabi çili. Şurada kaldı üç hafta ve o gün geldiğinde heyecandan elim ayağıma dolaşmaz inşallah."

Meriç nefesini bırakınca Bora yüzüne çarpan ılık nefesle gülümsedi başını eğip sevgilisinin dolgun küçük dudaklarını dudakları arasına alıp yapmayı çok sevdiği gibi azıcık emdi öptü sonra gülümseyip bir öpücük daha bırakıp başını geriye çekti.

"Bende çok heyecanlıyım ama en çokta balayımız için heyecanlıyım Bora."

Meriç gözleri ışıldayarak konuşurken Bora muzip yanını konuşturup nişanlısının belini kavrayıp tuttu diğer eliyle de yanağını okşadı gözlerinin içine çapkın bakışlarla baktı.

"Balayımız için neden heyecanlısın prenses? Yoksa benim üçleme senin ilgini mi çekiyor?"

Meriç duyduğu cümle karşısında gözlerini kocaman açıp "Boraaa!!" diye anında cırladı. Bora son günlerde her lafı oraya çekip kendisine takılıyordu. Şak diye Bora'nın omzuna vurdu iyice edepsizleşmişti.

"Ya kızım acıdı be öyle düşmana vurur gibi vuruyorsun"

Omzunu ovup isyan eden Bora'ya kötü kötü baktı Meriç.

"Aklın fikrin orada. Ben senin üçlemenden falan bahsetmiyorum. Uzun zamandır planlıyorum ben balayımızı gezeceğimiz yerleri ve sonrasından seninle birlikte ilk kez yurt dışına gittiğimizde neler yapacağımızı. İspanya'yı çok merak ettiğimi biliyorsun ben bu yüzden heyecanlıyım canım.''

Bora başını sallayıp bir kez daha Meriç'i öpmek için dudaklarına sokulmuştu ki Meriç elini dudaklarına bastırınca otomatik olarak Bora sevgilisinin elini öptü ve haliyle bu durumdan hiç hoşlanmadı.

"Ya Meriç!"

Bora kaşlarını çatıp oflarken Meriç ciddiyetle baktı.

"Şurada sana ne diyorum sen hala ne yapıyorsun."

"Ne yapayım düğün hazırlığı derken adam gibi baş başa mı kalabildik. Son zamanlarda benimle doya doya öpüşmüyorsun bile sonra hep ben suçluyum."

Meriç gözlerini devirip nişanlısının kucağından kalktı. Bora yine abartmaya başlamıştı. En iyisi bir an önce konuyu değiştirmekti ve aklına gelen şeyi söyledi.

"Şu kulüp meselesini mi konuşsak artık."

"Konuşalım saçlarına yandığımın çillisi."

Asıl konuya nihayet girmişti Meriç. Karşılık hamakta oturup göz göze bakarlarken Bora uzun uzun anlatmaya başladı. Bu işi yaparken asla Meriç'i üzmeyeceğini, onu, hayatlarını ihmal etmeyeceğini geceleri sandığı gibi her gün orada olmayacağını hatta isterse kulübe bir uğrayıp geleceği günler kendisinin bile yanında gelebileceğini ve daha nicesini uzun uzun anlattı. Meriç önce aklına yatmaz halde itiraz etse de Bora konuştukça ikna oldu.

Yapacak bir şey yoktu. Bora bu yola girmişti ve zamanla her şey belli olacaktı. Bora söz vermişti kulüp açıldıktan sonra eğer evini karısını ihmal ederse geceleri sürekli kalkıp yanından giderse bırakacaktı o zaman işi. Madem müstakbel kocası bu kadar emindi o zaman ona güvenecekti. Gelecek günler onlara neler getirecekti birlikte göreceklerdi...

***

Birinci bölüm sonu. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. İkici kısımda Bora'yla Meriç'in düğünü olacak hepiniz davetlisiniz. :) Bölümü beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen. İkici kısımda görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın sevgiler.

Seguir leyendo

También te gustarán

57.5K 3.7K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
117K 5.9K 20
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
119K 12.2K 32
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
752K 44.4K 65
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...