AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla

2.1K 56 0
By uguryedek




          

Herkese merhaba, iyi hafta sonları diliyorum. Çok uzun zaman oldu biliyorum ancak daha önceki bölümde söylediğim gibi sınavlarım dolayısıyla bölüm yazmaya vakit bulamadım ve daha yeni bitti bölüm sizi bekletmemek için de düzenleme falan yine yapamadım öylece paylaştım. Hatam olursa kusura bakmayın.

Bölümle alakalı önemli bir bilgi vereceğim lütfen okumadan geçmeyin. Bu bölümde daha önce söz verdiğim gibi Leyla ve Mustafa'nın geçmişleri, sevgili olmaya adım atmadan önceki zorlanmalarından başlayan hikayelerini okuyacağız ve onların hikayeleri oldukça uzun olduğundan iki kısıma ayırdım.

Birinci kısım bugün geldi ikinci kısımda muhtemelen yarın gelecek. Üst üste bölüm gelince karışma olmasın diye belirtmek istedim.

Leyla ve Mustafa'ya ait olan bu uzun bölümlerde bilmiyorum ama ben yazarken sanki yeniden bir hikaye yazıyormuşum gibi keyif alarak yazdım, hissettim. Sanki onları daha önce hiç yazmamışım gibi güzel geldi umarım sizde aynı keyfi alırsınız.

Onları sevmeleyenler ya da diğer karekterleri okumak isteyenlere söylemek istiyorum bence bu bölüme bir bakın derim :) aşkın o tatlı halini hissedip Leyla'nın gözünde imkansız olan aşkın yaşattıklarını sevebilirsiniz. :)

‼️‼️
Leyla ve Mustafa'ya ait iki bölüm arka arkaya geldikten sonra Bora ve  Meriç'le devam edeceğiz sonrasında da zaten geriye bir bölümümüz kalıyor ve ondan sonra Aşkın Bedeli tamamen bitecek Aşkın Ateşi başlayacak.

Keyifli okumalar dilerim.



Beni merak edenler kişisel instagram hesabımdan Berrin Doğangönül olarak arayıp beni bulabilirler.  :)



***

MUSTAFA & LEYLA

Mustafa Cumartesi gününü şirkette geçirmekten hiç hoşlanmasa da hafta içi olduğu gibi erken saatte şirkete gelmişti.

Azat yaklaşık üç yıldır İstanbul'daki şirketin başındaydı ve zor olsa da kardeşi Begüm'le Azra'yı alıp kendilerine İstanbul'da bir hayat kurmuşlardı. Evden ayrılmaları herkes için çok zor olmuştu.

Azat yine duygularını kontrol edebilse de  Begüm için durum böyle olmamıştı. Gelin geldiği günden beri mutluydu Karaaslan'ların evinde ve ayrılmak çok zor olsada sonradan oda  alışmıştı.

Azra'dan ayrılmak özellikle Bekir beyle Meliha hanım için çok zor olmuştu. Azat annesinin torununa sarılıp "şurda gözümün önünde büyüseydin keşke Azra'm" dediğini ve ağladığını unutmadığından Begüm'le birlikte ya kendileri sık sık Antep'e geliyordu ya da Mustafa'ya söyleyip hep beraber ailesinin İstanbul'a gelmelerini sağlıyordu.

Bu sıralar yine İstanbul'a gitmeyi düşünüyordu işler için Mustafa ve giderken de ailesini yanında götürecek bir kaç gün Azat'la Begüm'de kalacaklardı.

Kardeşiyle hasaret giderirlerken şu sıralar Eymen'in "Miray'ı özledim baba İstanbul'a gidelim." Diyen tutturmalarınada çözüm bulmuş olacaktı.

Bekir bey işlerden elini ayağını iyice çekmişti ve şirket yönetimi Mustafa'yla Azat'taydı. Azat şu son üç aydır mutluluktan havalara uçtuğu için Mustafa gidip bir şirketi yoklayacaktı çünkü ikinci kez baba olacağını Azat üç ay önce karısının dört haftalık hamile olduğunu öğrenmişti ve o günden beri evle daha bir alakadaydı. Begüm'ün peşinde pervane olması bir yana minik kızı Azra'sı kendisine aşırı düşkündü ve evdeki dengeleri oturtmaya çalışıyordu.

Begüm, "ikinci çocuğu beş yıl sonra düşünüyorum" desede Azra'nın doğumundan üç yıl sonra gittikleri kısa tatilde yine heyecanlarına yenilmişlerdi  ve ikinci bebeklerine hamile kalmıştı. Haberi aldıklarında Karaaslan evinde yine bayram havası esmişti. Bir torun daha geliyordu.

Azat'ın attığı bir videoda öğrenmişlerdi Begüm'ün hamile olduğunu. Begüm evde test yapmış ve Azat'a emin olduktan sonra söyleyecekti ama buna gerek kalmadan minik kızı babasına söyleyince Azat sevinçten deliyle dönüp soluğu Begüm'ün yanında alıp ondan aldığı yanıtla doğru doktora götürmüştü güzelini.

Kontrole gittikleri o günde Azat video çekip  ultrason ekranındaki minicik nokta halindeki bebeğini göstermiş önce sonra kameraya Begüm'le gülümseyip "ikinci kez anne baba oluyoruz." Demişti ve bunu ailelere, arkadaş grubuna atıp böyle vermişlerdi güzel haberi.

Begüm şu sıralar dördüncü ayının içindeydi ve en son gittikleri kontrolde bebeklerinin cinsiyetini öğrenmişlerdi. Bir oğulları olacaktı... Allah nasip ederde sağlıkla doğarsa bebekleri Begüm oğluna Buğra ismini koymayı çok istiyordu.

İşte hem bu sebepten hem de İki kardeş babalarının bu sene işlerden elini çekmesinden dolayı daha fazla sorumluluk sahibiydilerdi. Bu konuda babalarına da sonuna kadar desteklerdi. Bekir bey yıllardır çalışıp didinmişti ve artık emekli hayatı yaşayıp  Meliha hanımla hayatlarının tadını çıkarıp doya doya torunlarıyla ilgileniyordu.

İstanbul'a gidişlerini bu kez bilerek biraz uzatmıştı çünkü Eymen'in okulu kapanmak üzereydi ve Bora'yla Meriç'in düğününe az bir zaman kalmıştı. Önceden gidip şirketle Azat'la birlikte işlerle ilgilenecek sonra Bora'yla Meriç'in düşüne katılıp Antep'e dönecekti ama Azat'la Begüm ısrar edip Eymen'in de can atmasıyla oğlu biraz amcasıyla yengesinde kalacaktı.

Eymen iyice büyümüştü artık. İlk göz ağrısının büyümüş hallerine şahit olmak eşsizdi. Çocuklar büyüdükçe Eymen Mustafa'nın Ege Leyla'nın kopyası halindeydiler.

Oğlunun Miray sevdasıysa geçmek yerine her geçen yıl artıyordu ve artık konuşan Miray'da dili döndüğünce Eymen'le konuşup oyunlar oynadığından onların o hali görülmeye değerdi. Çocuklar bir araya geldiğinde öylesine güzel bir görüntü içinde oluyorlardı ki anne baba olarak onları izlemek şahaneydi.

Ayrılmayan ikililerden bir diğerinde Azra ve Altuğ'du. İstanbul'a taşınan Cemal'le Azat evlerini birbirine yakın yerden satın almıştı ve çocuklar hiç kopmadan bir arada büyüyorlardı.

Azat Altuğ'u çoğu zaman kızından uzak tutma düşüncesiyle deli olup kıskansada onların çocuk olmasına yorup duruyor arada Azra'yla ve Begüm'le atışıyordu ama iki cadı galip gelince mecbur susuyordu. Bu durum ileride devam ederse işte o zaman baba damarları kabaracak gibiydi.

Mustafa şimdi şirkette işine dalmış halde çalışırken yorulmuş halde koltuğunda geriye yaslanıp gözlerini dinlendirmek için kapattı. Hafta sonu olmasından dolayı daha rahat giyinmişti. Sabah Leyla'sı seçmişti kıyafetlerini ve zevkle giymişti.

Aklına gelen güzel karısının mavileriyle gülümsedi. Leyla'sı her geçen gün, yıl sanki güzelleşmişti. Karısına olan aşkı çok başkaydı. Ege'de büyüdükçe o mavi gözleriyle tıpkı Leyla'sı gibi bakıyordu.

"Ahh" dedi gözlerini açıp masasının üstünde duran karısının ve çocuklarının fotoğrafına bakarak.

"Ah keşke bir de Leyla'ma benzeyen bir kızımız olsaydı. Nasıl güzel olurdu benim minik prensesim ma ne yapalım nasip böyleymiş. İki evladıma şükürler olsun."

İki Aslan parçasından sonra çok istiyordu kız babası olmayı o zevki tatmayı ama Leyla'nın o zorlu tedavi sürecini bir daha yaşanmasını istemiyordu.

Çerçeve içindeki fotoğraflara bakarken telefonun çalmasıyla eline aldı ve ekranda Leyla'nın aradığını görünce gülümseyerek açtı.

"Kalp kalbe karşı güzel gözlüm."

Şen şakrak aşk dolu sesiyle konuşurken Leyla elinde köfte ve sebze dolu tabakla gülümsedi.

"Sende beni mi arayacaktın Mustafa'm."

Mustafa gülerek geriye yaslandı. Deli divaneydi Leyla'ya.

"Tam olarak öyle değil Leyla'm bende seni düşünüyordum."

Leyla kocası karşısındaymış gibi nazlı nazlı gözlerini süzdü.

"Yani çalışırken bile aklından çıkmıyorum öyle mi Mustafa'm?"

Mustafa tok sesiyle içten bir kahkaha attı. Bayılıyordu Leyla'sının bu hallerine.

"Aklımdan çıktığın yok mavişim, yoksa senin beni aklından çıkardığın bir an alıyor mu?"

"Yok olmuyor Mustafa'm."

Leyla'da kıkırdarken arkadan "anne hadi gel." Diyen Ege'nin sesini duyunca Mustafa gülümsedi.

"Ne diyor yine Ege paşa."

"Ne desin, yine yoruyor beni, zaten seni bunun için aradım Mustafa sabahtan beri şımarıyor yemek yemiyor vallahi peşinde koşmaktan helak oldum sen bir konuşur musun?"

"Telefonu ver bakalım bir ifadesini alayım."

Mustafa gözünün önüne oğlunun tatlı beyaz tombul suratını, mavi gözlerini şirin gülümsemesini getirip gülümsedi. Bakalım Ege beyin bugün yemek yememek için derdi neydi.

Leyla elindeki tabağı masaya bırakıp oyuncaklarıyla oynayan oğluna yaklaşıp telefonu uzattı.

"Annecim baban seni istiyor."

Babasıyla konuşacağını duyan Ege başını hızla kaldırıp gülerek heyecanla uzandı ve telefonu eline alıp Mustafa'yla konuşmaya başladı.

"Babaa... Eve geeel oyun oynayalım."

Telefonu alan Ege'nin o çocuksu sesiyle daha ilk cümlesi oyun oynamak üzere kendisini çağırması olunca Mustafa güldü ve oğluyla uzun uzun konuşmaya başladı.

Mustafa tatlı bir otoriteyle oğluyla konuşup onu yemek yemeye ikna ettiğinde Ege pekte yüzü gülmesede kabul etmiş ve telefonu annesine verip masaya doğru yürüyüp Leyla'nın yardımıyla oturdu annesinin yemeğini yedirmesine sesini çıkarmadı. Sonuçta babası onunla yemek yerse ne kadar sağlıklı güçlü olacağını ve nasıl büyüyeceğini konuşmuştu o yüzden yiyecekti tabağındaki yemekleri.

Bir an önce yemeğini bitirip odasında ödevlerini yapan abisinin yanına gidecekti ve onun ders çalışması bittiyse "araba yarışı yapalım." diyerek oyun oynamaya çağıracaktı.

Ege yemeğini bitirip abisinin odasına koştururken Leyla Mustafa'dan gelen mesajı okumakla meşgul olup kocasının "çocukları sinemaya götüreli mi? Olur dersen ben gelmeye hazırlanmış olun Leyla'm hemen çıkarız." Mesajına olumlu yanıt yazıp çocukları ve kendini hazırlamak üzere ayaklandı.

***
"Anne mısır."

Leyla elini tutuğu oğlu Ege'nin gülümseyip az ileride bilet alan kocasına ve onunda elinden tutmuş bir şeyler söyleyen Eymen'e baktı sonra mavi gözlerini minik oğlunun kendisi gibi olan mavilerini buldu ve eğilip Ege'yi kucağına alarak tombul yanaklarını öpüp yeniden oğlunun çocuksu bakışlarına baktı.

Ege'nin yaşının küçüklüğünden henüz cümle kurarken ki o bebeksi konuşmasına yarım cümlelerine bayılıyordu. Saatlerce konuşsa oğlunu bıkmadan dinleyebilirdi.

"Alırız annecim. Babanla abine bilet için sıra gelene kadar gel biz seninle şurdan mısırımızı alalım o zaman."

"Tamam."

Leyla oğluyla az ileriden mısır almak  için ilerleyip siparişini verirken Mustafa sinema biletini aldı ve karısyla küçük oğlunu bıraktığı yere geldiğinde onları bulamayınca bir afallayıp etrafa bakındı bulamayınca  da hemen telefonunu çıkarıp Leyla'yı aradı.

"Anne su."

"Tamam annecim suda alırız."

Leyla görevli adama bir de su istediğini söyleyip aldığı mısırı tutmak için çabalayan oğlunun elleri arasına bırakırken Mustafa'nın elleri karısının belini sardı. Telefonu kulağına götürdüğü an az ileride olan karısıyla Ege'yi görmüştü ve Eymen'le hemen yanlarına gelmişlerdi.

"Leyla'm siz ne yapıyorsunuz burda beni niye beklemiyorsunuz?"

Leyla doğrulup kocasına tebessümle bakarken Ege babasına gülerek mısırlarını gösterdi Eymen de kardeşinin yanına geçip mısırdan bir kaç tane alıp ağzına attı.

"Baba bak annem mısır aldı."

Mustafa eğilip oğlunun yanağından kocaman öptü bir kaç tane mısırı alıp Ege'nin ağzına yemesi için verdi ve oğlunun iştahla mısırı almasını izleyip gülümsedi. Ege çok iştahlı bir çocuk değildi. Bebekken iştahlı olsa da büyüdükçe ona yemek yedirmek işkence olmaya başlamıştı. Onun böyle bir şeyleri iştahla yemesi hoşlarına gidiyordu.

Eymen kardeşiyle konuşurken Mustafa yeniden doğrulup karısıyla göz göze geldi.

"Güzel gözlüm sen kendini yorma, ben alırdım."

"Yorulmadım ki Mustafa'm sen bilet alana kadar bizde mısırımızı aldık."

"Tamam canım hadi film başlamak üzere geçelim salona yavaştan."

Leyla Eymen için hazırlanan mısırıda alıp ellerini uzatan oğluna verdi ve bir adım önlerinde mısırlarını iki elleriyle  tutup yürüyen oğullarının arkasından  Mustafa'yla ele ele sinema salonuna yürüdüler.

***
"Baba kıbızı uçak. Bana bundan al."

Filme odaklanmış olan Ege annesiyle babasının ortasında abisiyle yan yana oturmuş ekrana bakıp Mustafa'ya yönelik konuşurken Mustafa Leyla'yla bakıştı. İkiside çocuk filminde sıkılsalarda anne baba olduklarından elbette sabrediyor ve çocuklara karşı keyif almış gibi yapıyorlardı.

Hoş Ege'yle Eymen'in yaşları gereği birinin sevdiği kahramanları öbürü sevmiyordu ama bu sefer ortam bir film bulmuşlardı.

"Sen burdan çıktığımızda güzel bir yemek yersen bakarız oğlum."

Ege babasına huysuzca bakıp sesler çıkarırken Mustafa hemen yanında oturan Eymen'in kendisine dönüp bakmasıyla gülerek oğlunun başından öptü. İlk göz ağrısı ilgi istemeden ona dolu dolu zaten veren bir babaydı ikisinde asla ihmal etmezdi.

"Sen zaten yemeğini yersin değil mi babacım. Yemek sonrası istersen geçen gün bahsettiğin ve çok istediğin şu çok parçalı korsanlı olan puzzelını alalım."

Eymen duydukları karşısında hemen kocamana gülümseyip çok sevdiği hatta hayran olduğu babasına sokulunca Mustafa kolunu oğlunun bedenine sıkıca sardı saçlarından öperek birlikte filmi izlemeye devam ettiler.

Eymen ilk göz ağrısı, babalığı öğrendiğiydi tattığıydı. Onun Ege'yi ara ara çocuk haliyle kıskandığını biliyordu ve bu nedenle çocukları arasındaki durumu gözetiyor dikkat ediyordu.

"Aaa bitti."

Film bitip ışıklar açılınca Leyla çantasından çıkardığı ıslak mendille Ege'nin ellerini silerken Eymen kendisi bu işi halletti ve hep beraber sinemadan çıkıp film hakkında konuşarak yemek yemek için arabaya binip sıklıkla gittikleri restoranın yolunu tuttular.

Yemek sonrası eve dönüş yolunda Ege uyuya kalmış Eymen ise tabletten bir şeyler izliyordu.
Güzel bir gün geçirmişlerdi ailecek keyifleri yerindeydi. Mustafa'yla Leyla çocuklarıyla vakit geçirdiklerinde çok keyifli oluyorlardı.

"Haftaya belki İstanbul'a gideriz Leyla'm."

Leyla araba kullanan kocasının sözleriyle Mustafa'nın yüzüne başını çevirip baktı. İstanbul'a Bora ve Meriç'in düğününe gideceklerdi ama o bir sonraki haftaydı ama erkeden gideceklerdi. Haftaya Eymen'inde okulu kapanacaktı.

"Neden ki aşkım? Yani neden erkenden gidiyoruz? Düğüne daha iki hafta var."

Aşkım sözcüğüyle gülümsedi Mustafa boştaki elini uzatmasıyla Leyla kocasının elini aynı içten gülümsemeyle tuttu.

"İstanbul'daki şirketle alakalı Leyla'm. Hem gitmişken biraz önce gidelim annemlerde bizimle gelir biraz Azat'larda kalırız. Azra'yı çok özledim. Azat'ta telefonda hep birlikte gelin abi diyip duruyor. Bu ara Begüm hamile diye gelemediler tabi haliyle o da özledim diyor.

Leyla gözünün önüne gelen Azra'nın şirin suratıyla gülümsedi. Çok sık görüntülü konuşuyorlardı ve sadece aile üyelerinin olduğu ortak gruptan da fotoğraf video paylaşımında bol bol buluyorlardı.

Azra iştah konusunda babasına çekmiş olacak ki tombikliği ve güzel yüzüyle sevilesi bir çocuktu. Meliha hanımla Bekir bey torunlarının bu yaşlarını Azat'ın küçüklüğüne benzetiyorlardı. Azat'ta bebekken oldukça toplu olsa da sonradan ideal ölçülere sahip olmuştu.

Leyla kocasının sözlerine katılıp anlayışla başını salladı. Herkesi çok özlemişti ama Azra'yı bir ayrı özlemişti. Mustafa'nın söylemese de kız çocuklarına olan ilgisini isteğini biliyordu. Mustafa çok güzel bir amcaydı ve Leyla onun Azra'yla olan iletişimine bayılıyordu. Üçüncü çocuk için o yorucu ve yoruculuğu bir yana umutlanıp sürekli hüsranla sonuçlanan zorlu süreci yaşamak istemiyor korkuyordu ve bu yüzden Mustafa üçüncü çocuğumuz belki kız olur bu yola yine çıkalım yeniden tedavi olup hamile kalayayım diyemiyordu.

"Azra'yı bende çok özledim şöyle onu öpüp mıncıklamak için can atıyorum."

"O zaman hep beraber gidelim.''

"Olur Mustafa'm."

Aralarında konuşurken Eymen İstanbul'a gidecek olmalarını duyup hemen elindekini bıraktı yerinde doğrulup annesiyle babasına tüm ilgisini vermiş halde sordu.

"Baba İstanbul'a mı gidiceğiz?"

İstanbul denildiğinde aklına amcası, Begüm ya da Azra değil önce Miray geliyordu. O tatlı bebeğin orada yaşadığını kendi evinden çok uzakta olduğu için her zaman onu göremediğini biliyordu.

"Evet babacım gitmek ister misin?"

Eymen hevesle başını salladı.

"Çok isterim hem Miray'ı da görürüz di mi?"

Eymen'in asıl sevinme nedenini anlayan Leyla'yla Mustafa kıs kıs güldüler. Miray'ı görmeyeli aylar olsa da Eymen çok sevdiği Miray'ı dilinden düşürmüyordu sık sık görüntülü konuşuyorlardı ve epey dillenen Miray artık Eymen'le konuşuyordu.

"Görürüz aslan oğlum."

"Tamam yine hediye alalım ama."

"Alırız annecim" diye bu kez Leyla yanıtlayıp arkaya dönüp oğlunun pırıl pırıl bakan gözlerine sevgiyle  baktı. Oğlunun daha da büyüdüğünde bu çocuksu sevgisinin geçeceğini düşünüyordu. Eymen'e şuan Miray'ın farklı ve tatlı geldiğini düşünüyordu.

***
Ertesi sabah dışarıdaki soğuk havaya rağmen sıcacık evin içinde  yatağında mışıl mışıl uyuyan Leyla üstünde hissettiği ağırlıkla kıpırdanıp mırıldandı.

"Ihhh."

Uyku öylesine tatlıydı ki gözünü açamadan ağzının içinde bir kaç kez mırıldandı. Son haftalarda Mustafa işten yorgun geliyordu ve yatışı bile değişmişti. Eli kolu sere serpe yattığı yatakta nasıl oluyorsa Mustafa uyku arasında Leyla'yı sarıp sarmalıyor karısının bedenini fazla sıkıyor ya da bacağını kolunu Leyla'nın beline sarıp ağırlığını karısının üstüne veriyordu. Şuanda da yine fazlaca Leyla'yı sıkıştırmış halde uyuyordu.

"Mustafa belim. Ayy bacağını çeker misin?"

Yüz üstü yatan Leyla gözlerini açtı ama kıpırdayamadı. Yüzü yüzüne milim uzaklıkta olan kocası yan yatmış halde bacağını beline atmıştı ve vücudunun yarısı üstündeydi. Şuan resmen ezilmiş haldeydi. Mustafa'nın bedeniyle kendi bedeni yarışamazdı. Kocasının ağırlığını verdiği bedeni altında ezilirdi.

"Aşkım. Mustafa'm uyan hadi."

Usulca seslendi. Elleri karnının altındaydı ve Mustafa'nın baskısından ellerini çıkarıp kocasını sarsamadan sadece seslendi.

"Ay kıpırdayamıyorum. Mustafaaa."

Sondaki sesi yüksek çıkınca Mustafa homurdanarak gözlerini açtı.

"Ne oldu Leyla'm? Çocuklar mı durmuyor."

Uyanır uyanmaz çocuklar diyen kocasına aşık aşık baktı Leyla. Bezen Ege ve Eymen aynı anda tuturunca ikisine yetişemeyip Mustafa'yı kaldırdığı oluyordu birlikte çocuklarla ilgileniyorlardı. Mustafa şimdide  öyle zannetmişti

"Çocuklar değil Mustafa. Şu bacağını belimden çeker misin canım acıyor."

Mustafa hızla kaslı ağır bacağını çekti karısının incecik belinden. Leyla yapısı gereği Mustafa'ya göre serçe kemikli dediklerindendi. İncecikti karısının bedeni, kemikleri ve kendi ağır bacakları kim bilir kaç saattir karısının beline baskı yapmıştı bilmiyordu.

"Ayy dönemiyorum."

Leyla acı dolu çıkan sesiyle başını kaldırıp kocasına baktı eli belindeydi ve gerçekten sırt üstü dönemiyordu.

"O kadar şey olmamıştır ki. Dur bir dakika Leyla'm yardım edeyim."

Mustafa doğrulup karısını yan çevirip hemen beline masaj yapmak için ellerini saten geceliğin o kaygan kumaşında gezdirip ovaladı.

"Of Mustafa benim belim senin ağılığını nasıl kaldırsın. Son zamanlarda bir de bu huyun çıktı vallahi çok ağrıyor."

Mustafa ne diyeceğini bilemez halde uyku mahmuru gözleriyle karısına baktı.

"Leyla'm ben uykumda nasıl yatıyorum ayarlayamam ya biliyorsun yorgun olduğumda deli yatarım."

Leyla kocasının mahcup halini oldukça tatlı bulup mavi gözlerini kıstı.

"Aramıza yastık mı koysak Mustafa'm."

Mustafa duyduklarıyla anında kaşlarını çattı. Karısının şakasına söylediklerini ciddi algılamıştı ve bu fikri hiç sevmemişti. Leyla'ya dokunmadan uyuyamazdı.

Elinin biri hala karısının belini ovalarken diğeri çenesini nazikçe tuttu ve eğilip o öpmeye doyamadığı gül kurusu renginde dolgun ipeksi dudaklarından öptü.

"Sana dokunmadan, sarılmadan, tenini tenimde hissetmeden uyuyamayacağımı biliyorken bu saçma yastık fikri nereden çıkıyor mavişim."

Leyla kıkırdayıp kocasının kirli sakalları arasında elini gezdirip gözlerinin içine baktı. Bunca yıllık evliliğinde hala Mustafa'ya karşı hissettikleri aynıydı. Aşkında azalma şöyle dursun giderek artıyordu.

"Ufak bir şaka yaptım hayatım."

Kocasının çatılan kaşlarını okşarken rahatlayan Mustafa gülümsedi.

"Sabahın köründe komikliğin üstünde."

Leyla kıkırdayıp Mustafa'ya sokuldu açtığı kolların arasına girip başını kaldırarak çenesinden öptü kocasının.

"Bugün pazar günü Mustafa çocuklarda hazır uyanmamışken hadi biraz daha uyuyalım mı?"

Mustafa karısının saçlarından minik minik öptü.

"Bilmiyorum düşünmem lazım."

"Ya Mustafa."

İkiside gülüşerek konuşmalarına devam ederlerken Leyla kıpırdanıp işveli cilveli hallerde kocasına temas etti.

"Mustafa derken?"

"Ay pardon Mustafa değil Mustafa'm diyecektim."

"Heh şimdi oldu."

İkiside kahkaha atarlarken Leyla kocasının göğsüne tam kalbimin üstüne bir öpücük bırakıp gözlerini kapattı ama Mustafa'nın muzipliği üstündeydi.

"Uyudun mu?"

"Hayır daha değil."

Leyla gözleri kapalı cevap verirken Mustafa karısının belini okşadı.

"Belinin ağrısı geçti mi peki?"

"Hayır hala ağrıyor. Seni taşımak kolay sanki. Aramızdaki farkı görmüyor musun sevgilim taşıyamaz benim belim senin ağırlığını."

Leyla kocasına bilerek takılırken Mustafa'nın söyledikleriyle bedeni ateş gibi yandı.

"Seviştiğimizde öyle demiyorsun ama."

"Mustafa yaa konuşma şöyle."

"Niye sevişmiyor muyuz? Hayır zaten ben şu kelimeden utanılmasınıda hiç anlamıyorum birde benden yani onca yıllık evli olduğun adamla bile konuşmamanı hiç anlamıyorum. Bebeğim sevişmek ve seks çok doğal şeyler hele ki biz evliyiz."

Leyla başını kaldırıp kocasına "Gerçekten mi?" Dedi beğenmez bir tavırla. Mustafa'nın o ağır efendi görüntüsü hali kesinlikle yatak odası sınırları dahilinde şekil değiştiriyordu.

"Ben dünkü yeni yetme değilim Mustafa abartma istersen."

Mustafa erkeksi sesiyle kıkırdadı karısının sözlerine. Leyla ise onun titreyen göğsüne sokuldu.

"Yalan mı ama mavişim?"

"Susar mısın Mustafa yine efendiliğin anlaşılan üstünde yok ama ben uyumak istiyorum kocacım."

Leyla gözlerini kapatırken Mustafa karısının alnından öptü. Kendi esmer tenine tezat Leyla kar gibi beyazdı. Leyla'nın baba tarafı böyle beyaz tenliydi ve karısı onlara çekmişti. Pamuk gibiydi teni ve buna bayılıyordu.

Gözleri karısının güzel yüzünde dolaştı. Her bir noktasına uzun uzun aşkla baktı.

Geçmişe gitti bir an aklı. Üstünden yılar geçen geçmişlerine... Leyla'yı gördüğü an vurulduğunu ve o gün sonrasında aşk acısı çekmeye başlayıp Leyla'nın olmazlarıyla peşinden koşmalarını düşündü.

Hiç yapmam dediği şeyleri sırf Leyla kendisini görsün bir kez olsun şans versin diye yapmıştı ve şimdi o anlar aklına gelip gülümsedi. Leyla'sıyla geçen her bir yılda binlerce anısı olmuş olsa da en güzeli belkide onunla sevgili olmadan önceki o çabalarıydıydı.

"Beni peşinde çok koşturdun."

Kalın karizmatik kısık sesiyle kurduğu cümle sonrası Leyla usulca açtı gözlerini kaldırdı başını ve o mavi gözler Mustafa'nın gözlerine  değdiğinde Mustafa derin bir nefes aldı. Deli divaneydi bu aşk dolu bakışlara.

"Çok dediğin hepi topu bir yıl içinde evlendik Mustafa."

"Ama öncesinde bana tamam diyene kadar acı çektirdin, uğraştırdın, peşinde deli divane oldum da bana yüz vermedin."

Leyla o yılları hatırlayıp gülümseyerek kocasının yanağını öpüp dudağına doğru kaydı oraya da ufak bir öpücük kondurdu.

"Korkmuştum ne yapayım. Yoksa bende sana ilk görüşte aşık oldum ve acı çektim Mustafa bey. Bir siz acı çekmişsiniz gibi konuşmayın lütfen."

Mustafa sırıtıp az önceki öpücükle yetinmeyip daha derin öptü karısının dudaklarını ve geri çekilip Leyla'nın sesini inceltip onun yıllar önce kurduğu cümleyi sesini taklit ederek harfi harfine söyledi.

"Mustafa bey biz buraya iş yemeğine geldik ve yemek bittiğinde göre evime gitmek istiyorum. Bu söylediklerinizin oluru yok. Siz ve benden biz diye bir şey olamaz. Siz benim sadece patronumsunuz."

Leyla yıllar önce Mustafa'nın duygularını net olarak açtığı andaki sözlerini harfi harfine hatırlayıp şimdi söylemesiyle kocasına tatlı tatlı baktı.

"Ama o zamanlar seni tanımıyordum Mustafa ve gözüm korkmuştu. Hem içim yanarak sana aşık olduğum halde reddetmiştim seni biliyorsun."

Mustafa kahkaha atıp daha sıkı sardı kolları arasındaki nefesini ve  Leyla'da boğazını temizleyip bu sefer o kocasını taklit etmek için sesini kalınlaştırıp  o akşam restorandan koşarak çıktığında Mustafa'nın arkasından gelip kendisini durdurarak acı çeker halde konuştuklarını söyledi.

"Peşinden koşmam hoşuna mı gidiyor. Ben sana öylesine gelmedim diyorum. Benim acabalarım olmadı mı? Oldu. Ama sana aşık oldum Leyla. Gözüm senden başkasını görmüyor ve aylardır beni görmen, bir şans vermen için gözünün içine bakmama rağmen sırf seni gün içinde görmek için iş güç arasında babamın katına çıkıp iki dakika olsun seni görüp mutlu olmak için yapmadığım kalmadı. Yeter artık bana bize bir şans ver. Seviyorum seni... Aşık oldum sana.''

Mustafa o zamanlar söylediği cümleyi tıpkı kendisi gibi harfi harfine söyleyen karısına duygu dolu bakışlarla bakarken Leyla durdu tıpkı o günkü Mustafa gibi derin bir nefes alıp devam etti. Dün gibi o anları hatırlıyordu çünkü aşık olduğu adamın aşkını o gün ilk kez ağzından duymuştu. Tek bir ayrıntıyı cümleyi unutmasının imkanı yoktu.

"Sen benim evlenmek istediğim kadınsın. Çocuklarımızın olmasını isteğim tek kadınsın. Güzel gözlümsün benim."

Mustafa o anları düşünüp aşkla gülümsedi. O anı dün gibi o da  hatırlıyordu ve aşk acısından kıvranmıştı. Belki yıllarca sürmemişti evet ama Mustafa deli divane olmuştu ve hayatında ilk kez kontrollü yanını bırakıp Leyla'ya içinden gelerek aşkını sunmuştu.

Pişman mıydı? Asla değildi ve iyi ki  diyordu. ''İyi ki o akşam ona olan aşkımı söyledim ve sonrasında Leyla bana hayır dese de ondan vazgeçmedim.''

Gözlerinin içine bakan Leyla'nın alnından öpüp göz kırptı.

"Fena mı işte sana kalsaydı ooo biz şimdi daha bakışıp duruyorduk."

"Ama ne yapayım Mustafa biliyorsun nedenlerimi."

Mustafa başını evet anlamında salladı. Leyla'yı da anlıyordu maalesef ki bazen bazı insanlar çok acımasız olabiliyordu. Sosyal ve ekonomik farklarla kendilerine eş arkadaş seçiyordu ki Leyla normal bir ailenin çocuğuyken Mustafa Karaaslan'la olma düşüncesi bile gözünü korkutmuştu.

''Mustafa istese de ailesi istemez denk değiliz'' diye düşünüp daha fazla acı çekmekten korkup  duygularını saklamaya çalışmıştı. İçine atmıştı ama neyse ki Mustafa kendi gibi içine atmamıştı. O gelmeseydi adım atmasaydı Leyla ona gider miydi bilmiyordu ama iyi ki Mustafa gelmişti.

Sıkıca birbirlerine sarılıp gözlerini kapattılar ve birbirinden habersizce  geçmişlerini, o ilk heyecanlı anlarını  düşünüp gülümsediler...

Leyla kocasının kollarında yeniden uykuya dalarken Mustafa o tatlı yılları  düşündü. Yüksek lisansını yurtdışında tamamlayıp Gaziantep'e geri dönüşünden başlayıp bugüne kadar olanları Leyla'yla geçmişlerini düşündü.

******

YEDİ YIL ÖNCE

Mustafa havaalanı içinde yürürken kendisini karşılamaya gelen yıllardır evlerinde çalışan babasının sağ kolu olan adamla bir yandan konuşup diğer yandan valizlerini taşıyan diğer adamlarına gülümsedi. Özlemişti şehrini ve insanlarını... Mustafa ülkesine ve  memleketine aşık bir adamdı.

Yurtdışında yüksek lisans sonrası bir kaç yıl çok iyi bir şirkette çalışmıştı ve sonunda dönmüştü çok özlediği şehrine, evine. Nerede olursa nerede yaşarsa yaşasın Antep'i, doğduğu toprakları hiçbir şeye değişmezdi.

"Bekir bey evde karşılama töreni falan yapıp abartmıyor değil mi?"

Gülümseyerek konuşurken sağ kolları adam Eyüp bey kıs kıs güldü. Mustafa'nın babasına Bekir Bey diyerek hitap edip takılmaları meşhurdu.

"Beyim, Bekir bey bu konuda size bir şey dersem beni Antep'ten kovar."

Mustafa o gür sesiyle tok bir kahkaha attığında etraftaki bir kaç ilgili bakışlar üstünde toplansa da Mustafa kadın budalası bir adam olmadığından dönüp bakmadı bile kendisine ilgi beğeni dolu bakışlarla bakan hanımefendilere.


Havaalananın dışına çıktığı an yüzünü buruşturup güneş gözlüğünü hemen gözlerine taktı. Üstündeki krem rengi uzun bacaklarını saran pantolon açık mavi keten gömlek bile bu sıcakta kavulmasına çare değildi. Şimdi buz gibi bir suya atlamak vardı bir tek o şekilde güzelce serinlerdi ama şimdilik evde klimayla idare edecekti.

Geniş omuzları uzun boyu ve esmer teniyle her zamanki gibi yakışıklı ve dikkat çekici duruyordu. Kendine güveni yüzünün güzelliğinden değildi. Aldığı eğitim, konumu, kişiliğinin ağırlığındandı. Mustafa'yı bilen bilirdi. Onun bir bakışı bir sözü kendince yaşça büyük insanları bile takdir ettirirdi.

Arabaya geçip oturduğunda evine giden yolda özlediği caddelere baktı. Annesi, babası ve kardeşi burnunda tütüyordu. Çok sık gelip gitmişti ama yinede aile yanında olmayınca olmuyordu. Üç beş günlük gelmeler yetmiyordu.

İstanbul'da olan Azat'ta bir kaç gün içinde gelip abi kardeş görüşeceklerdi. Annesiyle babasına sıkı sıkı tembih etmişti "sakın ben geliyorum diye abartı sofralar hazırlamayın" demişti ama dinleyecekler miydi biliyordu. Karşılamaya gelmemelerinden evde hummalı bir hazırlık olduğunu tahmin ediyordu.

"Anlatsana Eyüp abi ne var ne yok?"

Gülümseyerek arabayı kullanan adama sorarken Eyüp bey oğlu yaşında olan çok sevdiği Mustafa'ya aynı sıcaklıkla davranıp hep olduğu gibi konuşmaya bir şeyler anlatmaya başladı. Yol boyunca sohbetleri sürüp evin önüne geldiklerinde Mustafa keyifle indi arabadan. Daha arabadan iner inmez evinin kapısı açılmıştı ve içeriye girdiği gibi avluda toplanan kalabalığı görünce şöyle bir durup şaşkınlıkla baktı. Bu kadarını da tahmin etmemişti.

"Ahh anne, baba ben size ne diyeyim."

Halası, eniştesi, kuzenleri, teyzeleri ve kendisinden yaşça küçük kuzenleri. Bekir beyin kadim aile dostları, Mustafa'nın Antep'te bağlarını hiç koparmadığı can dostları karşısındaydı. Hepsi onun dönüşü şerefine verilen yemek için bir araya gelmişti.

"Annem... Kurban olurum sana. Hoş geldin Mustafa'm."

Meliha hanım ilk göz ağrı oğluna sıkı sıkı sarılıp defalarca kez öperken Mustafa uzun boyundan dolayı eğildi annesine sarıldı ve  kendini tutamayıp güldü.

"Annem on yıldır görüşmüyoruz gibi yapma Allah aşkına en son iki ay önce buradaydım."

"İki gün gelmelerinde doydum mu ben sana ilk göz ağrım. Canım oğlum gel bir daha sarılayım sana sıkı sıkı."

Mustafa annesinin yanaklarından öpüp ona takılsa da Kendisi de çok özlemişti. Tüm sevdiklerini aslında şuan burada görmek sevindirmişti.

"Meliha müsaade ette aslanıma  bende sarılıp hoş geldin diyeyim."

Bekir bey her zamanki yiğit duruşuyla konuşurken Mustafa örnek aldığı babasına sıkıca sarıldı. Babası gibi baba olmayı çok istiyordu. Annesine gençken hatalar yapmıştı duymuştu elbet hikayelerini ama sonradan düzeldiğini ve her ne olursa olsun eşiyle sorunu olsa da çocuklarına ilgili olmaktan geri durmamasını çok beğeniyordu. Bir çınar gibi sarıp sarmalıyordu.

"Ooo babam son gelmemden bu yana sanki sen gençleşmişsin. Anneme güzel görünmek için diyet spor olaylarına mı başladın yoksa."

Bekir bey oğlunun kendisine takılmasına omuzları sarsılarak gülerken Meliha hanım gözlerini devirdi.

"Ay baban ve diyet yapmak he paşam. Baban daha bu sabah kahvaltıda börekleri çifter çifter yedi."

"Lokmalarım mı sayılıyor Meliha?"

Bekir bey yalandan kaşlarını çattı ve Mustafa hiç değişmeyen ailesine büyük bir sevgiyle baktı. Bir tek Azat yoktu ama o da gelecekti. Canının yarısı olan kardeşiyle ayrı şehirlerde ülkelerde olsa da iletişimleri hiç kopmamıştı ve telefonda çok sık konuşmuşlardı.

Azat'ın üniversitede tanıştığı ve birlikte olduğu kız arkadaşı Aslı'dan dolayı ilişkisine aile onayı yoktu ve bunun için Azat kızgındı. Annesiyle babasına gönül koyduğundan pek gelip gitmiyordu. 

Mustafa kardeşiyle ilişkisi ve anne babasını üzmesi hakkında çok konuşmuştu ama Azat pek anlamıyordu. Azat'la olan iletişimini bozmamak adına hep ölçülü konuşmuştu ama artık döndüğüne göre Aslı konusunu ciddi olarak yüz yüze konuşacaktı.

Herkese tek tek sarılıp hasret giderildikten sonra en çok arkadaşlarıyla gülüp sohbet etti. Özlemişti her birini. Çocukluktan can dostlarıydı. Harun, Yusuf ve Cihan kadim dostlarıydı. Hepsi gelmişti üstelik kimi eşiyle kimi çocuğuyla gelmişti. Mustafa onlara baktıkça kendisininde uzun zamandır aklında olan aile kurma düşüncesiyle heyecanlandı. Harun nişanlı, kendisi bekardı ve diğer iki arkadaşı evli, çocuk sahibiydiler. Harun'u da saymıyordu o da yakında evlenecekti bu durumda bir kendi bekar kalacaktı. Henüz hayatında biri olmasa da Mustafa bu konuda ciddi düşünüyordu.Gönlüne göre birini bulup aşk evliliği yapmak istiyordu.

"Abisi sen gel bakayım bir bana. Ooo sen ne güzelsin böyle."

Mustafa Yusuf'un iki yaşındaki kızı Damla'yı kucağına alıp severken Meliha hanımla Bekir bey aynı düşüncelerle oğlunu hayran ve istek dolu gözlerle izlediler.

Oğullarından artık hayırlı bir haber vermelerini istiyorlardı. Meliha hanım arada Mustafa geldikçe kendisinin beğendiği kızlardan bahsedip her seferinde "bir kız var  Mustafa. Hani diyorum bu sefer bir tanışsan" diye başlıyordu ama Mustafa hızla "bu devirde bana şunları yapma söyleme anne. Eşim olacak kadını kendim bulurum." Deyip annesini kestiriyordu ve Meliha hanımda son bir yıldır bu konuda oğluna bir şey diyemiyordu. İçin için Bekir beyle Mustafa'nın yuvasını kurmasını istiyorlardı. "Azat daha okuyordu ama Mustafa'nın zamanı çoktan geldi" diye düşünüyorlardı.

"Bekir kucağına çocuk nasıl yakıştı değil mi?"

Meliha hanım uzun masada tüm sevdikleriyle oturmuş oğlu için verilen yemeğini yerken masanın başındaki kocasına hemen yanında olmanın avantajıyla eğilip belli etmeden mırıldanırken Bekir bey başını salladı.

"Yakışmasına yakıştı hanımda gönül bizim değil. Koca adama karışmak da olmuyor."

"Şimdi yeni geldi bir dur bakalım ama ben yine bir konuşacağım Mustafa'yla. Saliha hanımın büyük kızı Ahsen'i sana demiştim ya Mustafa'ya bir çıtlatacağım. Bekir bir görsen kızı pek hanım tam Mustafa'mıza denk. Oğlum isterse tanıştıracağım onları."

Bekir bey sessiz kaldı. Mustafa'nın böyle şeyleri sevmediğini bildiğinden karışmadı. Mustafa'dan yana korkusu yoktu da Azat daha çok genç olsa da Aslı denen o kızla devam edip evlenir diye korkuyordu. Araştırmıştı kızı ve geçmişi temiz olsa da Bekir beyi rahatsız ediyordu. Geleneksel bir ailelerdi ve Azat'la Aslı'nın şuan aynı evde yaşaması doğru gelmiyordu. Yine Aslı'nın aynı şekilde oğlunun kartlarını kullanıp her ay yüksek miktarlarda harcama yapması da hoşuna gitmiyordu.

Azat'ın kartından yapılan her harcamayı bil hassa kendi kontrol ediyor özel hesaplarını tutan finansdan sorumlu kişiye bile söylememişti. Azat'ın bir kartı düzenli olarak Aslı tarafından kullanılıyordu ve Bekir bey bu durumdan çok rahatsızdı. Kadın pervasızca dudak uçuklatan harcamalar yapıyordu.

Azat'ın gözünde ''Aslı sevdiğim kadın ve benim olan onundur'' mantığı olsa da Bekir bey için bu durum söz konusu Aslı olunca hiçte öyle değildi. Oğlunun kız arkadaşlarına ne harcama yaptığıyla ilgilenmiyordu ama Aslı konusu başkaydı.

***

"Annecim geleli üç gün oldu biraz dinlensen ya yavrum hemen işe niye başlıyorsun ki."

"Anne işimizin başına geçeyim artık hem sıkıldım evde. Ben duramam böyle boş boş."

Mustafa annesinin üç gündür aman sen sevesin diye yaptığı lezzetli yiyeceklerden bu sabahta katmeri afiyetle yedi yerken de annesinin sabahtan beri söylediği sözleri sabırla dinledi. Askerden gelmemişti ya dinlenecek bir şey görmüyordu. Üç gün bile evde kalmak Mustafa'yı bunaltmıştı ve bir an önce şirkette işine başlamak istiyordu. Dün konuşmuştu babasıyla bu sabah şirkette başlıyordu işe. İki gün önce gelen Azat'la yemiş içmiş bol bol gezip eğlenmişlerdi.

Azat söz vermişti bir hafta kalacaktı. Aslı konusunu da dışarı çıktıklarında konuşmuştu. Azat'a açık açık söylemişti. "Bu kızla daha ne kadar oldu da birlikte yaşayıp bir hayatı paylaşıyorsun? Kartlarını eline veriyorsun? Azat kızı araştırdık bu denli lüks paralar harcaması bana garip geliyor. Sen hiç düşünmüyor musun? Oğlum tamam sevgilin ve bir şeyler alırsın senin olan onun olur onda değilim ama biraz uyanık ol." Demiş üstüne daha da eklemeler yapmıştı ve Azat abisini bölmeden dinleyip sonunda "seviyorum onu. Beni biraz kendime bırakın." Demişti. Mustafa şimdilik sessiz kalıp Azat'ın üstüne gitmemeye karar vermişti. Annesiyle babası zaten kesin dille "istemiyoruz o kızı sakın okul bitince karşımıza gelmeyin" derken Azat aileden kopsun istemiyordu. Birinin onunla aile arasında bağ kurması gerekiyordu ve Mustafa o kişinin kendi olduğunun bilincindeydi.

***
Şirkette ilk gününü babasının genel bir toplarıyla üst düzey yöneticilere artık oğlunun işin başında resmi olarak bulunduğunu söyleyip Mustafa'nın hoş geldinleri karşılamasıyla geçtikten sonra kalan zamanını odasında geçirdi.

Üniversiteye başladıklarından beri hem kendisinin hem de Azat'ın şirkette odaları vardı ve her okul tatillerinde babasıyla ufak ufak işleri öğrenmeye başlamışlardı. Eskiden aynı katta hepsinin odası bulunurken şimdilerde bu düzen değişmişti.Şirketteki en üst katın bir altındaki katta  Azat'la Mustafa'nın odası bulunurken en üst kat tamamen Bekir beye aitti.

Tüm gün babası ara ara yanına indiğinden yukarıya çıkmamıştı Mustafa. Kendisine geçici süreyle başka birimden asistan ayarlanmıştı ama en kısa zamanda kendi asistanını kendi görüşüp seçecekti.

***

Öğlene doğru bir ara Azat gelip gitmiş akşam Cemal'le dışarı çıkacaklarını söyleyip abisini de çağırıp birde babasının yanına uğramıştı.

Azat babasının bir kaç ay önce değişen yeni asistanını ilk kez gördüğü için önce genç kızla tanışmış sonra babasına uğrayıp şirketten ayrılmadan abisini alıp çıkmıştı.

Aradan geçen günlerde her şey normal seyrinde geçirip gitti. Mustafa işlere yoğunlaştığı beşinci gününde babasıyla bir şey konuşmak üzere akşam üzeri Bekir beyin katına çıkacakken aynı anda babası odasına gelince yerinde kaldı.

"Mustafa ne yapıyorsun oğlum?"

Bekir bey işin başına geçen ve mevkisine duruşu, konuşmasıyla, zekasıyla yakışan oğluna gururla bakarken Mustafa her zamanki gibi saygıda kusur etmeyip ayağa kalkarak babasını karşıladı.

"Çalışıyorum baba bende tam senin yanına odana gelecektim. Otursana."

"Hayırdır?"

Bekir bey Mustafa'nın masasının hemen önündeki koltuk takımından tekli olana geçip oturdu Mustafa da kendi yerine oturdu.

"Şu transfer merkezlerinin kapasiteleri hakkında konuşmak istiyorum."

"Dinliyorum oğlum."

Mustafa önündeki dosyayı açıp babasıyla konu hakkındaki yeni fikirlerini anlatıp babasının aklına yatmasını sağladıktan sonra Bekir bey keyifle gülümsedi.

"İnşallah Azat da mezun olunca senin gibi işimize böyle canla başla sahip çıkar oğlum. Azat konusunda gözüm arkada kalmayacak çünkü biliyorum ki sen onu toparlasın."

Tebessüm etti Mustafa. Övgüler almak için bir şey yapmazdı. İçinden geldiği için yapıyordu her şeyi.

"Ooo Bekir bey... Azat varya seni beni ikiye katlar gör bak. O ne zehir akıllıda işte şimdi en deli dolu çağları okulu bitsin endişe etme oda işin başına geçer. Sonra hatta bakmışsın evlenir birde kucağına hop diye torun verir."

Bekir Bey dertli bir nefes alıp verdi. Gözleri sabit bir noktada mırıldandı.

"O günlerinizi de görürüz inşallah. Konuştunuz mu hiç? Ne diyor o kız için?"

"Konuştum baba bence bir süre kendi haline bırakalım. Böyle gönül işlerinde biliyorsun birinin üstüne çok gitmekte doğru değildir. Ters tepebilir."

Bekir bey oğluna başını sallayıp Mustafa'nın gözlerinin içine bakıp gülümsedi.

''Kim baba kim evlat karıştı iyice biraz daha susalım bakalım.''

''Yapma baba Azat için.''

''Eşek sıpası şu kızdan ayrılıp kurtulsun da ben razıyım her şeye oğlum takılıyorum sana.''

''Oda anlar Aslı'nın sevgisinin yalan olduğunu ben eminim sadece sabırla bekleyelim.''

Bekir bey başını salladı düşünceli halde. Baba olmanın en can alıcı noktası evladına dışarıdan birinin zarar verme ihtimaliydi ve Azat'ı asi kara kuzusu bir yara alasın istemiyordu.

"Baba oğul bir keyif kahvesi İçelim mi? İşin var mı?"

Mustafa kocaman gülümsedi. Babası için her zaman vakti vardı. Bu koca çınarı için olmasa da zaman yaratırdı.

"Sade söylüyorum."

"Söyle bakalım."

***
Kahveler içilip sohbet edilirken Bekir bey konu konuyu açıp Mustafa iyi, güvenirlir hem özel hem şirket işlerinden yardımcı olacak akıllı bir asistan istediğini, söyleyince Bekir beyde aklına gelen kendi asistanını Mustafa'ya anlatmaya başladı.

"Mustafa benim yeni asistanımı görmedin sen. Aysel ameliyat olup işi bırakınca bende yeni bir asistan işe aldım. Bir ara yukarıya gel de tanış. Yahu oğlum maşallah çok hanımefendi gencecik bir kızımız. Diyorum ki böyle kendi gibi bir arkadaşı falan varsa senin asistanlık işi için görüşmeye gelse."

Mustafa su dolu bardaktan bir yudum alıp başını olur anlamında salladı. Kimdi bu asistan kız? İşe ilk başladığı günde babası laf arası " benim asistanım gibi sana da mutlaka bir asistan bulalım böyle şirket içinden geçici olarak ayarlattığımız kişiyle olmaz" demişti ve eklemişti de.

"Yaşı henüz çok genç ve önce dedim olmaz yapamaz kesin ama beni yanılttı. Tam bir yönetici asistanı beni çok güzel temsil ediyor, işleri sakinlikle yolunda hallediyor."

Bir hafta olmasına rağmen yukarı kata hiç çıkmadığından görmemişti. Mustafa yeni asistanı.

"Tamam baba sen sor bakalım ama kendi gibi önereceği biri varsa görüşmeye gelsin. Sen iyi diyorsan güveniyorum sana."

"İyi ya. Böyle daha yeni mezun. Aciliyetten öneriyle geldi görüşmeye işi öğretmeyle uğraşacağım dedim düşündüm  ama kısa zamanda çok iyi anlaştık. Beni çözdü hemen ve ona göre davranıyor. Bazen ters bir günde oluyorum bakıyorum kendi kendine papatya çayı yapmış getiriyor sessizce toplantı masasını falan düzeltiyor onu öyle görünce tebessüm ediyorum ister istemez. Evin küçük kızı gibi.''

Mustafa dikkatle dinledi. Babası iş konusunda çok titiz bir adamdı. Çalışanları arasında ayrımcılık yapmaz kim ne kadar çalışıyor bilirdi ve asistanını pek övmezdi ayrıca babasının kız çocuklarını çok sevdiğini biliyordu belli ki yeni genç asistanını da fazlaca sevmiş yine o babacan yüreği ortaya çıkmıştı.

***
Bekir bey Mustafa'nın yanından ayrıldıktan sonra Mustafa tüm gün çalışıp akşam üzeri boşluk anında biraz dinlenirken erken çıkmaya karar verip aklına gelen ayrıntıyla ayaklandı.

"Babama erken çıkacağımı söyleyip şu öve öve bitiremediği asistanıyla  bir tanışalım bakalım sonra eve gidip biraz dinleneyim."

Bilgisayarını kapatıp çekmecesinden arabasının anahtarını alıp odasından çıktı. Geçici olarak asistanlığını yapan kadına erken çıkacağını haber verip  sadece babasına ait olan bir üst kata çıkmak için merdiveni kullandı. Bir kat yukarısı için asansöre binmek istemedi. Üstünde vücuduna tam oturan siyah takım elbisesi beyaz gömleği ve onu tamamlayan siyah kravatı vardı.

Esmerliğin en tatlı tonu olan ten rengi, dinamik yüzü ve kahve rengi gözleri kısa saçlarıyla Mustafa yakışıklı bir adamdı. Uzun boyu düzgün fiziğinin dikkat çekiciliği bir yana erkeksi hatları keskin hoştu.

Mustafa'nın şirkete gelişiyle şirketteki bekar kızların bakışları genç patronlarını bulsa da duruşuyla kimse tek bir yakınlaşma girişiminde bulunamazdı.

Basamakları hızla çıkıp babasının odasının sağ tarafta bulunmasından dolayı başını o tarafa çevirdi ve aynı anda adım atacaktı ki biraz ileride gördüğü kişiyle yerinde dondu kaldı...

Anlam veremediği bir his içine yerleşirken sol kolundan kalbine doğru kanının hızlı aktığını hissetti. Kimdi bu genç kız...Babasının katında ne yapıyordu?

Leyla büyük su bardağını sebile tutmuş doldururken önüne dökülen kızıl bakır parlak saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp doğruldu ve zarif bir hareketle suyunu usulca içerken Mustafa o suyun dudaklardan geçişini izledi. Kimseyi böyle durup izleme huyu yoktu. O parlak göz alıcı saçlar dikkatini çekmiş sonra yandan bile görüp güzel bulduğu yüzü izleyip gözlerini kısa bir an kapatıp yeniden açtı. 

İçinde bir yerde sanki minik bir kuş kanat çırptı. Hayatında ilk kez bir kadına karşı böylesine tutulup kalmıştı. Elbette flörtleri birliktelikleri olmuştu bu yaşına kadar ama kimsenin aşkından da ölmemişti. Mustafa ruh eşini henüz bulmamıştı ve insanın ayaklarını yerden kesen aşkı da yaşamamıştı.

Gözleri genç kızın üstünde gezindi. İlk defa bir çalışanlarına böyle bakıyordu ve kalbindeki atışların hızlanmasını anlayamadı.

Kızın beyaz renk kolları fırfırlı gömleğine, diz altı kalem eteğine ve çok kısa olan topuklu ayakkabılarına dikkatlice baktı. Kimdi bu güzel genç kız? Giyimi hoşuna gitmişti. Mustafa'ya göre ölçülüydü. Çok dar değildi dekolteli bir yeri yok gibi görünüyordu çünkü önden daha tam olarak görmemişti.

Genç kızın masasına doğru gittiğini görünce kendine geldi ve bu kız kimdi şimdi anladı. Babasının o öve öve bitiremediği asistanıydı. Zaten bu katta başka kim oldurdu bir an düşünememiş olmasına şaşırdı.

"Başka kim olacak zaten bu katta babam dışında odası bulunan biri mi var."

Kendi kendine içinden söylenip asistanının arkasından biraz hızlı yürüdü ve genç kız masasına oturmadan arkası dönük halde ayaktayken ona doğru seslenince Leyla boş bulunup sıçradı.

"Merhaba..."

Eli kalbinde sessiz olan katta ayak sesini duymadığından boş bulunup sıçrayan genç kız arkasını dönüp tok sesiyle konuşup kimin merhaba dediğine baktığı an işte Mustafa için durdu dünya...

O cam gibi parlak masmavi gözler kendi gözlerine değdiği an kalbi yerinden çıkacakmış gibi hızla attı. Boğazı sanki kurudu. İlk görüşte aşk var mıydı bilmiyordu ama şuan hissettiklerini hayatı boyunca hissetmediğini çok net biliyordu.

Karşısındaki kadının güzelliği bir kenara o derin maviler insanı içine çekiyordu.

Çapkınlık Mustafa'ya göre değildi. Hayatında biri olsun diye de uğraşa girmezdi. Az önce cesaretli olup merhaba derken şimdi konuşacak bir tek söz aklına dahi gelmedi.

Hayatında mavi gözlü adam, kadın elbette görmüştü ama bu gözler çok başkaydı. Belkide sıradandı bilmiyordu ama kendisine çok başka geldi.. Hızla yüzünü taradı  güzel genç kızın gördüğü her ayrıntıda nefes alış verişi zorlaştı.

Açık ten rengi, alınmadığı haliyle doğal incecik kaşlar, güzel ufak bir burun ve dolgun gergin gül kurusu rengindeki dudaklar... Kızın yüzünde kirpiklerine yaptığı maskara dışında bir makyaj yoktu ki Mustafa ihtiyacı olmadığını da anlamıştı. Doğal bir ışıltı, temizlik vardı yüzünde. Yaşının en fazla yirmilerin başında olduğunu düşündü ve yanılmıyorsa eğer bu güzel gözler kendisine çok masum bakıyordu.

"Merhaba..."

Kadife gibi yumuşacık kibar bir sesten dökülen merhaba Mustafa'nın içinde çoğaldı adeta. Genç kızın utangaç bakışlarını, ürkek sesini neye yorsun bilemedi çünkü şuan tıpkı kendisi gibi karşısındaki kızında ilk görüşte vurulduğunu bilmiyordu.

"Korkuttum sizi, kusura bakmayın."

"Önemli değil ben boş bulundum."

Bitti başka söz söyleyemedi bir cümle kuramadı Mustafa. O cam gibi parlak masmavi gözler kendi gözlerinin içine baktıkça koca adam her daim konuşkan olup o geniş kelime dağarcığı güzel cümleler kurarken şuan bunların hiçbiri işe yaramadı.

"Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim."

Genç kız saniyelerdir süren sessiz bakışmalardan heyecanlandığı için her zamanki gibi patronun katına gelenlere sorduğu soruyu sorunca iş Mustafa'ya kaldı. Leyla biraz daha bakarsa karşısındaki bu uzun boylu yakışıklı ve kahveleri güzel bakan adamın karşısında heyecandan bayılacaktı çünkü yalan yoktu oda Mustafa'nın dış görünüşünden etkilenmişti.

Önüne gelen her yakışıklı adama bakmazdı. Hatta çoğu kez arkadaşlarının ona kızmışlığı bile vardı. "Burnunun ucunu gör kaldır şu başını da sana gelenleri bakanları gör." Derlerdi.

Zaten yönetici asistanı olmak onun için ilk iş tecrübesinde zor olmuştu çünkü ekstra dikkatli olup insanlarla iletişim halindeydi ama şimdi birde karşındaki bu adam kendisine kilitlenmiş gibi bakınca işi hepten zorlaşıyordu. Kalp atışları pıt pıt yükseldi.


"Bekir bey odasında mı? Siz yeni asistanısınız galiba tanışamadık daha önce."

Mustafa profesyonelliğinin getirdiği başkalarının yanından babasına bey diye hitap ettiğinden yine böyle konuşmuştu. Kızla tanışmak için hemen girişimde bulunmayı da ihmal etmedi çünkü bu güzellik daha ilk anda aklını başından aldı. İlk kez böyle bir şey yapıyordu bir çalışanı bu denli dikkatini çekiyordu.

"Evet odasında randevunuz var mıydı? Benim notlarımda bu saatte görüşmesi yoktu."

Genç kız öyle önüne geleni Bekir beyin odasına alamazdı. Bu konuda Bekir bey en başında uyarmıştı. Mustafa'nın tanışmadık lafına odaklanmadı ve kalıp gibi konuştu. Bekir bey özellikle kendisine "dışarıdan önemli bir isim, eşim dostum olduğunu söyleyip gelirse önce bana sor ben gelebilir dersem içeri yanıma gönder ama şirket içinde randevusuz kimse gelmesin birini alırsam binlerce çalışan en ufak şeyde kapıma dayanır. Ben o zaman müdür, genel müdür niye çalıştırıyorum. Sorun altta çözülmezse randevu alıp yanıma gelebilirler." Demişti. Haklıydı da Leyla'ya göre Bekir bey düşüncesinde. Mantıklı bulmuştu. Koskoca şirket sahibi ufak şeylerle uğraşamazdı dünya kadar işe kafa yoruyordu.

Mustafa genç kızın kendisini tanımamasına gülümsedi. Bir haftadır herkes biliyordu işin başına geçtiğini. Bir kaç gün yemek haneye inip yemek yemiş çalışanları kendisini görüp tanısın hem onlarla aynı yemeği paylaştığını göstermişti. Demek ki babasının asistanı görmemişti kendisini ve bilmiyordu.

Gülümseyerek kibar bir şekilde uzattı elini.

"Bence önce tanışalım çünkü sık sık görüşeceğimizden beni tanımanız iyi olur. Böyle gelip gitmelerim de sıkıtı olmaz."

Genç kız duyduğu sözlerle kaşlarını çatınca Mustafa "ben ne dedim ki kaşlarını çattı." diye saniyede düşündü.

öte yandan Leyla bu adamın ne hakla sık sık görüşeceğiz dediğini anlamaya çalıştı  ve haliyle bu giriş kendisi için doğru olmayacağından sinirlendi. Okuldayken de burada işe ilk başladığı günlerde de kendisine kaba tabirle asılmaya çalışanlar olmuştu ama yüz vermeyip üstüne Bekir beyin "öğlenleri ben odamda olurum bazen yemek haneye inerim ama çoğunlukla yemeğimi odamda ya da dışarıda yerim istesen sende yemeğini benimkini istersen yukarıya iste aşağı indiğimde de benimle in." Diyince sevinmişti.

Akşam çıkışlarında kendisine arasız bakan gözleri görmek istemiyordu. Bir kaç departmanda vardı çapkın bakışlılar ve Leyla'yı hemen fark etmişlerdi. Konuşma girişiminde bulunmuşlardı ve Leyla onların hemen fıldır fıldır olan gözlerinden rahatsız olmuştu. Eğer rahatsız ederlerse elbette ağızlarının payını verecek ama baş edemezse Bekir beyle paylaşacaktı ama şimdilik karşılaştıklarında bakmak dışında bir şey yaptıkları yoktu.

Erkek çalışanı ağırlıkta olan bir şirkette çalışıyordu. Taşımacılık sektörüydü ve erkek arkadaş konusunda tutuk olan genç kız için biraz zordu böyle durumlar. Daha yirmili yaşların en başında çok gençti yeni mezundu ve henüz kimseyi hayatında istemediğinden bakmıyordu kendisine bakanlara. Önceliği hep okulu olmuştu ve hassas olan kalbini kolay kolay kimseye emanet edemeyeceğini biliyordu. Leyla aşk konusunda fazla naif ve ince eleyip sık dokuyanlardandı.

"Mustafa ben. Mustafa Karaaslan. Bekir beyin büyük oğluyum."

Dondu kaldı Leyla... Dudakları bir şey söyleyecekmiş gibi açıldı kapandı gözleri kırpıştı  ama tek söz edemedi. Karşısındaki bu yakışıklı adam bir Karaaslan'dı üstelik Bekir beyin oğluydu.

Mustafa karşısındaki şaşkın kızı izledikçe içindeki o ılık ılık olan his daha da arttı. Nasılda kendisine o güzelim mavilerini büyütmüş şaşkınlıkla bakıyordu. Ya o güzel dudaklarına ne demeliydi. Açılıp kapanınca otomatik Mustafa'nın bakışları o dolgun dudaklar da gezinmişti.

"Ben bilmiyordum Mustafa bey kusura bakmayın. Bilseydim sizi böyle bekletmezdim. Leyla ben. Bekir beyin asistanıyım."

Mustafa duyduğu isimle belli etmeden derin bir nefes aldı. "Adı da kendi gibi duru ve güzel" diye düşünürken Leyla'nın yumuşacıcık elini sıktı kızın yanlış anlamaması için uzun tutmayıp gülümseyerek elini geri çekti.

Başını iki yana sallayıp gülümsedi ve ok gibi bakışlarını Leyla'nın gözlerine dikmesiyle Leyla'nın nefes alış verişleri hızlandı. Daha önce kimseye böyle beğeniyle bakıp heyecanlanmamıştı. Ne oluyordu kendisine anlamıyordu.

"Önemli değil Leyla hanım. Bende sizi bilmiyordum tanışmış olduk. Babam müsaitse ben yanına gideyim."

Mustafa ilk günden kızla uzun uzun konuşmanın doğru olmayacağını bildiğinden gitmek üzere konuşurken Leyla başıyla onayladı ve Mustafa gözden kaybolup odadan içeriye girdi.


"Ahhh... Buda neydi."

Leyla gümbür gümbür atan kalbinin üstüne elini koyup oturarak soluklandı. İlk kez böyle bir şey hissediyordu. Mustafa'nın içi gülen sıcacık bakışları, kibarlığı, kalın karizmatik sesinden etkilenmişti inkar edecek değildi. Başkası olsa ben kimim de beni tanımıyorsun diye kıza çıkışabilirdi ama Mustafa öylesine alçak gönüllü bir adamdı ki kızmak şöyle dursun kendini tanımadığı için kibirlilik yapmamış patronluk taslamamış gülümsemişti. Bunu ilk görüşte Leyla'dan etkilendiği için yapmamıştı Mustafa'nın yapısı böyleydi.

Leyla bu hafta Azat'la da tanışmıştı. Azat direkt gelir gelmez "siz babamın yeni asistanısınız galiba Azat ben Bekir beyin küçük oğluyum." Diye kendisini tanıtmıştı ve bu yüzden Azat baştan kendisinin kim olduğunu söylediğinden böyle şaşırmamıştı. Gördüğü ilk anda beğendiği adamın bir Karaaslan olması düşündükçe içini kararttı. Kolay kolay kimse için heyecanlanmazken ilk defa üstelik ilk görüşte birinden etkilenmişti oda imkansız biri için olmuştu.

"Kendine gel Leyla daha neler ne demeye adamın karşısında heyecanlanıyorsun. Duydun işte adam Mustafa Karaasalan, patronun oğlu hatta oda senin patronun."

İçindeki kıpırtıya anında gem vurdu. Onun kendince sınırları vardı. Duygularının yanı sıra aklı ön planda olan olgun bir kızdı. Mustafa patronuydu ve bir daha ona böyle heyecanlanarak bakmayacaktı. Onun için olacak şey değildi.



*****
O günün üstünden bir buçuk ay geçmişti. Mustafa için geçmek bilmeyen bir buçuk ay olurken Leyla içinde durum böyleydi. Resmen geçen bu sürede Leyla Mustafa'dan kaçmıştı. Kalbi sızlayarak yapıyordu bunu ama mecburum diyen yanı ağır basıyordu. Aşık olmuştu Mustafa'ya... Bu yaşına kadar kimse için çarpmayan kalbi Mustafa için çarpıyordu ve duyguları korkularına karışmış halde ondan kaçıyordu.


Mustafa başını gömdüğü dosyadan kaldırıp ofladı... Geriye yaslanıp boyundaki kravat sanki daha da içini sıkıyor gibi çıkarıp masanın üstüne attı. Günlerdir haftalardır aklı kalbi Leyla'yla dolup taşmıştı.

Dalıp dalıp gitmelerini artık annesiyle babası da evde fark edip soruyorlardı ama Mustafa onları geçiştirip bir şey demiyordu. Çocuk değildi. Tecrübesiz de değildi. İlk kez çok yoğun hisler içindeydi hatta aşık olduğunu da kabulleniyordu. Kendisinden gördüğü her yerde resmen kaçan güzel gözlü Leyla'ya deli divane tutulmuştu. Yedi yaş küçüktü ondan meleği ve böylesi bir şeyi başta kendine yakıştıramasa da duyguları ağır gelince kabullenmişti. Aşık olmuştu Leyla'ya...

"Vallahi ben bu halde olacak adam mıydım? Aşk insanı böyle çarpar mı? Onu düşünmekten öleceğim."

Mustafa alnını ovup gözlerini kapattığı an gözleri önüne gelen güzel gözlerle gülmsedi az önce söylenen halinden eser kalmamış halde fısıldadı.

"Leyla..."

Dudaklarından dökülen mırıltıyla yutkundu. Haftalardır gecesi gündüzü Leyla ve onun o güzel mavileri olmuştu.

Duygular konusunda kem küm etmezdi. Günler geçtikçe kendisini sık sık bir bahaneyle babasının katında buluyordu ve Leyla'yla ufak sohbetler ediyordu ve her geçen gün sanki Leyla'ya  bağlanıyordu.

Babasıyla toplantıya girdiğinde Leyla yanlarında oluyorsa  işe odaklanamıyor sürekli Bekir beyin yanında oturmuş notlar alan kızı izliyordu. Kaç kez iş çıkışlarında Leyla'yı gizli gizli kendisine inanamasa da takip etmişti. Kızın işten sonra bazen doğruca eve gitmesi bazen markete gidip bir şeyler almasını gülümseyerek izlemişti. Leyla'nın güzelliği, naif ve kibar oluşu bir yana terbiyesi de gönlünü kazanmıştı.

Leyla'yı didik didik araştırmıştı. Her  bilgisi önüne serilmişti. Hayatında biri var mı? Diye kendini yiyip bitirdiği anda buna karar vermişti ve araştırmaları sonucu neyse ki böyle bir şey olmadığını öğrenmesiyle rahatlasa da böylesine bir güzelliği kıskanmadan duramaz hale gelmişti. Leyla'nın su götürmez güzelliği ortadaydı. Orta boylarda zayıf hoş fiziğinin yanı sıra Mustafa genç kızın duru güzelliğini biri fark etsin istemiyordu. Olur da kendisinden önce biri Leyla'ya gelir açılır kızın gönlünü çalar diye korkuyor korktukça kıskanıyordu.

Aşık olmuştu güzel gözlüsüne ve ona kendisinden başka kimse bu gözle baksın istemiyordu. Leyla'nın mavileri resmen hayat enerjisi olmuştu. Yeni yetme delikanlılar gibi heyecanla işe gelir gider olmuştu. Güzel gözlüm diyerek seviyordu kendisinde gizli olan sevdasını.

Ona olan aşkını saçma sapan şekilde inkar etmemişti. Duyguları her zaman net olan bir adamdı Mustafa ve kendi kendine kabullenmişti aşık olduğunu.

Gün geçtikçe on sekizde deli kanlının sevdiğini göreceği zamanki o iki dirhem bir çekirdek olması gibi olmaya başlamıştı. Giyimine kuşamına özen gösteren adam iki katı dikkat eder olmuştu. Leyla'yı görebilmek adına gün içinde babasının katına sürekli bahanelerle çıkar olmuştu ve bir şekilde sürekli Leyla'yla konuşup onun o kadifemsi sesinden çıkan cümleleri dinleyip içi ılık ılık olup kalp atışları hızlanarak keyifle şirkette gününü tamamlıyordu.

Gözü Leyla'dan başkasını görmez olmuştu. Eve gittiğinde saatlerce dalıp düşünüyordu. İlk zamanlar gülümseyerek umut dolu düşüncelerle düşünürken son zamanlarda karamsar bir halde dalıp gidiyordu Leyla'lı düşüncelere çünkü Leyla resmen kendisinden kaçıyordu.

Son zamanlarda genç kızla ne zaman sohbet edecek olsa Leyla bir bahaneyle eline dosya alıp departmanlardan birinde işi olduğunu söyleyip sohbeti kısa tutmaya çalışıyor yanından kaçıp gidiyordu. Bu durum elbette canını sıkıyor ve üzülüyordu. O sevdiğini görmek için can atarken Leyla'nın kaçar gibi yanından gitmesi içindeki umutları tüketmeye başlamıştı.

Bil hassa personel giriş çıkış saatinin raporunu insan kaynakları biriminden istemiş ve Leyla ortalama kaçta çıkıyorsa ondan bir kaç dakika önce aşağıya inip şirket önüne getirmelerini istediği arabasına binip Leyla'nın çıkışını izliyor bazen de oyalanarak çıkıp onunla kapıda karşılaşıp bir kaç cümlelikte olsun konuşuyordu.

Bunun gibi daha bir çok  şey yapıp Leyla'yı iki dakika görmelerle bile mutlu oluyordu. Mustafa kendisine inanamasa da bir çok şey yapıyordu Leyla'yı görüp onunla konuşabilmek için.

Her şeyi bilecek olgunluktaydı tecrübeliydi. Leyla'nın da konuşurken heyecanlanması, toplantıdayken Mustafa görmüyor zannedip onu izlemesini, gözlerini sürekli kaçırıp dudaklarını heyecanla dişleri arasında ezmesini, bazen yukarı kata sessizce çıktığında Leyla'nın elini çenesinin altına koymuş dalgın dalgın düşünmesini neye yoracağını biliyordu.

Leyla'da kendisinden hoşlanmıştı bakışlarından ve bu gözlemlediklerinden çok belliydi ama onda anlamadığı bir şey vardı. Neden sürekli kaçıyordu kendisinden anlamıyordu.

O kadar izleyip takip etmişti hayatında birinin olmadığına da emindi. Bazen aklına ''hayatından biri yok ama ya kalbinde biri varsa. Ya birini seviyorsa?'' diye gelen düşüncelerden nefret ediyordu ve anında silkeleniyordu. Öyleyse de bunu Leyla'dan duyacak o zamana kadarda bırakmayacaktı kolay kolay peşini, daha duygularını bile açmamıştı .'' Hala bir şansım var.'' diyordu.

Mustafa, "öyle birini beğendim başlarım, olmazsa ayrılırım." diyenlerden değildi. Üstelik bunu şirket çalışanı hem de babasının asistanı olan bir kız için asla yapamazdı. Tartıp düşünür adım atardı ve Leyla konusunda da kendisinden duygularından emindi.

Her gece Leyla'yı düşünüp uykuya dalıyordu. Bazen onunla ilgili hayaller kurarken kendini yakalıyordu. Bu öylesine bir beğeni değildi. İlk görüşte aşka inanmazdı, "o ilk görüşte yoğun hoşlanma, beğeni" derdi ama Leyla'yı gördükten sonra ilk görüşte aşka inanmıştı. Mustafa zorlamamıştı çünkü aşkın daha önce hissettiklerinden çok farklı şeyler hissettirdiğini anlamıştı.

Düşün düşün çatlayacaktı başı. Leyla kendi asistanı olsaydı yakınlaşması ve sonrasında genç kıza duygularını söylemesi daha kolay olurdu ama öyle bir imkanı da yoktu. Ara sıra görmekle olmazdı.

Düşüncelere dalmış halde "Leyla'yla nasıl baş başa kalırım" diye düşünürken kapısının tıklatılmasıyla kendine gelip oturuşunu duruşunu düzeltti.

"Gel..."

Aşık Mustafa'dan çıkıp patron havasına büründü ve içeri giren geçici asistanına baktı. Hala bulamamıştı istediği gibi bir asistan. Leyla'yla da sormuştu babası ama onunda önereceği kimse çıkmamıştı.

Şimdilik başka birimden  çekilen kadınla idare ediyordu ama kadınında kendi birimine gitmek istediğinin farkındaydı. İstese birini bulamaz mıydı bulurdu ama Mustafa bu konuda fazla titizdi. Her an her şeyini bilecek olan birini işe alması kolay değildi. Şuan bu geçici asistanla her şeyi yapamıyordu çünkü onun başka birimde bir işi vardı ve arkadaşları arasında yöneticisi hakkında konuşsun istemediğinden çoğu işini kendi yapıyordu. Herkes yönetici asistanı olmak istemeyebilirdi kadına bu yüzden de hak veriyordu. Karşısındaki otuzlu yaşlardaki kadına bakıp konuşması için adeta gözleriyle komut verdi.

"Mustafa bey akşam Yılmaz grup yöneticileriyle olan yemek sonrasında Ömer Yılmaz'ın Gaziantep'li genç iş adamları adına vereceği buluşma, kutlama davetinin hatırlatmasını yapmak istedim. Yemek için rezervasyonunuzu yaptırdım. Akşam için olan kutlama davetine de katılacağınızı haber  verdim efendim. Eklemek istediğiniz bir notunuz var mı?''

Mustafa akşam yemeğinde Yılmaz grup şirket yöneticileriyle onların isteği üzerine bir yemek yiyecekti. Şirket sahipleri uzun süredir Bekir beyle iş yapmak istiyorlardı ama Bekir bey yanaşmayınca tıpkı Mustafa gibi yönetimde işin başına geçen genç yöneticiler şanslarını birde Mustafa'yla görüşmekten yana kullanmak istemişlerdi ve uzun zamandır Mustafa'yı yemeğe davet ediyorlardı ve Mustafa sonunda Bekir beyle konuşup "baba ben bir görüşeceğim." Demişti.

Mustafa babası gibi sabit fikirleri olan bir iş adamı değildi bu yüzden adamlarla yüz yüze görüşüp bir iş yemeği yiyecekti.  Aynı günün gecesinde de yemek sonrasında her yıl düzenlenen iş adamları adına verilen çeşitli davetlerden birini bu sene yemek yiyeceği adamlardan Ömer Yılmaz'ın üstlenmesinden dolayı kutlamaya da katılıp bir saat kadar kalıp dönmeyi düşündüğünden asistanına daveti olumlu cevaplandırmasını önceden söylemişti.

Böyle davetlere sık sık basıyla birlikte katılırdı Mustafa. Antep'li iş adamları adına babası da bazen böyle davetlerin verilmesini üstlenirdi. Bu sefer sadece genç iş adamları bir araya gelecek kısa bir konuşma ardından bir sunum sonrasında hafif müzik eşliğinde bir şeyler içilip kaynaşma sohbetleri yapılacak ve gece hareketli saatlere kendini bırakacaktı. Mustafa o anlarda pek durmak istemiyordu.

Şimdi geçici asistanın yaptığı hatırlatmaya başını olumlu anlamda sallayıp kadınla göz temasını kesmeden konuştu.

"Tamam Derya, sende bana eşlik edeceksin, öğle yemeğinden sonra çıkarsın şirket şoförlerinden birini talep et sana eşlik etsin hazırlığını yaptıktan sonra restorana getirir yemekte ve davette yanımda bulunacaksın."

Derya Mustafa'nın sözlerini duyar duymaz şaşkınlık ve panikle gözlerini iri iri açınca Mustafa kaşlarını soru sorarcasına yukarıya kaldırdı.

Yönetici asistanlarının bir çoğu böyle davetlere katılmaya alışıktı ve Derya da bunu biliyordu şaşırdığı bu değildi ve tam konuşacakken Mustafa ondan önce davrandı.

"Bir sorun mu var Derya?"

"Mustafa bey ben size dün söylemiştim efendim bugün oğlumun öğlenden sonra saat iki gibi doktora götürecektim sizde on iki gibi çıkabileceğimi söylemiştiniz.

Mustafa Derya'nın söyledikleriyle onun oğlu için izin aldığını hatırlayıp başını salladı. Derya'nın yedi yaşında dünyalar tatlısı bir oğlu vardı ve Mustafa bir keresinde babasıyla annesini ziyarete gelen küçük Yiğit'le tanışmıştı. Yiğit doğuştan kas hastalığı olan bir çocuktu ve Mustafa bunu Derya asistanı olduğunda onunla ilk zamanlarda tanışma maksatlı yaptığı konuşma sorasında öğrenmiş çok üzülmüştü.

Hemen Derya'ya Yiğit için yardımcı olacağını söyleyip yakın arkadaşlarından doktor olan birinin kartını vermiş onun çalıştığı hastaneye yöneledirmiş sonra da arkadaşını arayıp durmadan bahsetmişti.  Bu saatten sonra Yiğit'in özel bir doktoru olmasını ve  yapılacak olan hiç bir müdahalede ücret almamalarını tembihlemişti. Mustafa paylaşmayı bilen bir adamdı. özellikle söz konusu çocuklar olunca onda akan sular duruyordu. Yiğit'e elini uzatıp maddi destek vermekte hiç geçikmemişti.

Yiğit'in de özel durumunu bildiğinden anlayışlı davranıp Derya'ya izin istediğinde vermişti ancak bunu unutmuştu. Güzel gözlüsü kendinde akıl mı bırakmıştı ki bazen böyle unuttuğu şeylerde  olabiliyordu.

"Tamam Derya unutmuşum ben."

"Eğer sorun olacaksa..."

"Yok yok tamam sorun değil sen oğlunla ilgilen benden de selam söyle küçük beye."

"Söylerim Mustafa bey sağ olun."

Derya kocaman gülümsedi. Mustafa'nın bu insani yönünü çok başkaydı ve onun böylesine alçak gönüllü olup oğlunun kontrollerinde yönlendirildiği hastanenin her kontrol sonrasında kendilerinden ücret almaması konusunda eşiyle birlikte defalarca kez Mustafa'nın yanına gelip teşekkür etmişler en sonunda Mustafa "teşekkür etmeyin keşke elimden daha fazlası gelse yiğit sağlığına kavuşursa bana en büyük mutluluk bu olur hadi yapmayın böyle." Demişti karşısında kendisine minnetle göz yaşları arasında bakan insanlara. Mustafa belki hayatı boyunca yokluk zorluk nedir bilmemişti ama zor durumda olan insanların halinden anlıyordu. Elinden geldiğince hemen her yere yardımlar yapıp destekler veriyordu. Özellikle çocuklar konusunda çok hassastı ve herkesin az çok demeden yardım etmesini istiyor bekliyordu.

"Tekrar geçmiş olsun olur da bir aksilik olursa haberim olsun."

"Teşekkür ederim efendim haber veririm. Benden bir isteğiniz yoksa çıkabilir miyim?"

"Çıkabilirsin Derya, şimdilik bir şey yok."

Kadının odadan çıkmasıyla Mustafa bilgisayarına dönüp işine odaklandı. İyi hoştu da şimdi akşamki yemekte hemen herkesin yanında özel asistanı olacaktı biliyordu ancak kendisi ne yapacaktı. Hadi davette çok önemli değildi ama iş yemeğinde sanki gereklilik gibi asistanlar patronlarının yanında olup notlar alır bazen çeviri gerekirse bunu yaparlardı. Mustafa bu detayı sevmese de yapacak bir şey yoktu bazen bazı şeylere uymak gerekiyordu.

***

İşine odaklanmış haldeyken birden aklı dağıldı ve akşamsa ki yemekte konuşulacak muhtemel konulara aklı kaydı sonra aniden zihninde beliren fikirle gözleri parlayıp kocaman gülümsedi.

"Hay ben aklıma yanayım... Bunu daha önce nasıl düşünemedim."

Yüzündeki gülümsemeyle ayaklandı. İşte tam da şuanda Allah'ın dualarını kabul ettiğini düşündü çünkü o çok istediği ama bir türlü uygun olmayan şans ayağına kadar gelmişti ve yine rotası belliydi. Hızlı adımlarla yürüyüp odasından yüzünde gülümsemesi hala durarak çıktı çünkü bir an önce bir üst kata çıkacaktı. O katta kimin olduğunu bilen kalbi çoktan hızlı hızlı atmaya başlamıştı bile.

***

Babasının katına geldiğinde heyecandan içi içine sığamaz halde yürüdü ama Leyla'nın masasını boş görünce bir an yüzü asıldı.

"Nerede güzel gözlüm?"

Babasının odasında olacağını tahmin edip fırsattan istifade Leyla'nın masasına yaklaşıp üstüne şöyle bir baktı. Kurucu ve yönetim kurulu başkanı asistanı olduğundan masası farklıydı. Oval büyük bir masa ve önünde çok şık beklemek için koltuklar vardı.

Masanın üstündeki ajandayı, bilgisayarı, telefonu, es geçip yarısı kahve dolu kupa bardağa baktı. Bardağın üstünde şirketin logosu vardı. Küçük bir sürahi içinde su tarçın kabuğu ve yanında bir de bardak vardı. Leyla suyu niye böyle içiyordu bilmiyordu ama onun formuna dikkat ettiğini düşündü.

Renkli kalemlerin olduğu kalemliğe bakıp gülümsedi. Çekmeceleri açıp kurcalamayacağına göre buradakileri incelemekle yetinip derin bir nefes alarak babasının odasına doğru yürüdü ve kapıyı tıklatıp içeri girer girmez ilk gördüğü şeyle nefesi kesilir gibi derin bir nefes aldı... Oradaydı işte güzeli. Babasının masasının önündeki tekli koltuğa oturmuş bir şeyler not ediyordu küçük ajandasına. Açık bıraktığı saçları iki omzundan önüne doğru dökülüyordu.

"Birde finanstan istediğim rapor hala gelmedi Leyla onuda sor bakalım niye geçişmiş."

Leyla başını sallayıp notuna bunuda eklerken Bekir bey eliyle Mustafa'ya gelmesini işaret etti.

"Gel oğlum gel..."

Leyla başını çevirip de Mustafa'yı gördüğü an eli ayağı birbirine dolanıp hızla ayağa kalkınca elindeki ajandayla kalem aynı anda yere düştü. Birinin geldiğini duymuştu elbette ama notunda eksiklik olmasın diye cümlesini bitirmeye odaklanmıştı ve Bekir "beyin gel oğlum" demesiyle kimin geldiğini anlayıp heyecanlandı.

Mustafa atik bir şekilde yere eğilip ajanda ve kalemi alırken Leyla'nın bacakları titredi. Bu adam haftalardır gönlünde ve aklındaydı. Kaçıyordu onu gördüğü her yerde. Akşamları eve gittiğinde odasına kapanıp saatlerce üzülüp ağlasa da aşık olduğunu kabullense de kendince nedenlerinden dolayı kaçıyordu Mustafa'dan.

Annesiyle babası akşamları evdeki durgun halinden hasta olduğunu düşünüp üstüne düşerken Leyla kalp ağırısı, aşk acısı çekiyordu.

Mustafa için, "o, koskoca Karaaslan ailesinin üyesi ve benim patronum hiç olmayacak birine gidip lanet kalbim aşık oldu." deyip gece gündüz üzülüp kendini harap ediyordu. Yemeden içmeden kesilecek hale bile gelmişti çünkü ilk kez aşkı tadıyordu ve hiç sevmemişti. Aşık olduğu adamdan uzak kalıyordu ona yasaktı. O kahve gözlere doya doya bakmıyordu. Sürekli acı çekiyordu.

Yakın arkadaşıyla Mustafa'nın konumunu anlatmadan şirkette birine aşık olduğunu paylaşmıştı ve acı çektiği için aşkı sevmediğini söylediğinde arkadaşı ona "sen birde o aşk karşılıklıysa gör bak tadını." Demişti ama Leyla emindi onun aşkına karşılık olsa bile birlikte olmalarının imkanı yoktu. Aptal değildi Mustafa'nın beğeni dolu bakışlarını görüyordu ama "ondan uzak dur sana göre değil daha çok canın yanar" diyen yanına uyup Mustafa'dan kaçıyordu. Bilmiyordu Mustafa'nın insanı para pulla ölçmediğini.

Orta halli bir ailenin tek çocuğu olarak büyümüştü Leyla ve gözü hiç yüksekte olmamıştı. Mustafa'nın konumu, ailesi, gücü ve maddi imkanı Leyla'yı olmazlara sürüklüyor ondan kaçıyordu bu yüzden. Mustafa'nın ilgisine karşılık verip kapılmaktan sonra da acı içinde kıvranmaktan çok korkuyordu çünkü Mustafa'nın hislerinin geçici olduğunu düşünüyordu. "O kendi dengi biriyle ciddi düşünür." Diye düşünüyordu.

Bekir bey Leyla'nın saygısına bakıp gülümsedi. Mustafa geldi diye kız ayağa kalkıyordu. Patronu olduğu için diye düşündü tabi Leyla'nın heyecandan ne yaptığını bilemediğini o an anlamadı. Hoş Leyla "Mustafa bey senin patronun" misyonunu da aklına kazımıştı ve onun içinde onu karşılar bir hale bürünmüştü.

"Merhaba Leyla hanım, Buyurun lütfen."

Mustafa elindekileri uzatırken o küçük beyaz ellerin titrediğini fark etti. Bu kız kendisini görünce bu kadar heyecanlanıyorsa, böyle beğeniyle bakıyorsa neden kaçıyordu. Duyguları karşılıklıyken niye kaçıyordu.

"Merhaba, teşekkür ederim."

Leyla utanarak bakışlarını kaçırınca Mustafa o bakışlarda boğulduğunu hissetti.

"Nasılsınız?"

Leyla Mustafa'nın sorusuyla bakışlarını o gördüğünde delisi olduğu gözlere dikti. Bekir bey  buradayken Mustafa'yla çene çalamazdı çok utanırdı.

"İyiyim siz?"

"Ah güzel gözlüm ahh bana siz değil sen diyeceğin günler ne zaman gelecek."

"Bende iyiyim teşekkür ederim."

"Seni gördüm nasıl kötü olurum mavişim."

"Mustafa geç otur oğlum."

Bekir bey bakışan gençlerin halinin hal olmadığının farkındaydı da bir şey demedi. Mustafa'yı bilirdi oğlu Leyla'yla ilgileniyorsa da onun yanlış yapmayacağını biliyordu ve bu yüzden hiç karışmıyordu.

"Bana diyecek bir şeyiniz yoksa çıkayım mı Bekir bey."

"Tamam kızım çık sen."

"Yok çıkma."

Mustafa aniden araya girip lafa karışınca Bekir bey oğluna kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla baktı. Leyla ise çoktan gözlerini irileştirmiş Mustafa'ya bakıyordu.

"Yani baba çıkma derken Leyla hanımı alakadar eden bir şey diyeceğim de o yüzden dedim."

"Tüü benim kalıbıma rezil ediyorum kendimi."

"Öyle mi?"

Bekir bey kaşları hala havada bu kez dönüp Leyla'ya baktı. Genç kızın bir şey bilmediği yüz ifadesinden belli oluyordu.

"Öyle baba. Leyla hanım sizde oturun lütfen orada öyle durdukça ben kendimi diktatör patronlar gibi hissediyorum."

Mustafa'nın gülerek söylediği sözlere Bekir beyde gülüp yaprak gibi sallanan kıza eliyle koltuğu, Mustafa'nın karşısını gösterdi.

Leyla nazikçe geçip az önceki yerine otururken Mustafa bir an olsun gözlerini genç kızın üstünden çekmedi. Leyla'yla aralarındaki yaş farkını biliyordu ve acaba Leyla bunda endişe eder mi diye bazen düşünüyordu.

"Buyurun Mustafa bey."

Şimdi ölecekti Mustafa. O gül kurusu renginde dolgun öpülesi dudaklardan Mustafa çıkmıyor muydu deli oluyordu. Bey ekinden nefret etse de yapacak bir şeyi yoktu.

''Söyle oğlum neymiş Leyla'yı alakadar eden konu?''

Mustafa bakışlarını Leyla'dan çekip babasına çevirdi.

"Benim bu akşam katılmam gereken bir iki saatlik bir iş yemeği ve sonrasında bir davet var ancak asistanım yok izinli. Ben diyorum ki baba senin içinde Leyla hanım içinde uygunsa bugün Leyla hanım bana eşlik edip geçici asistanım olsa olur mu?"

Evet Mustafa bula bula bu bahaneyi bulmuştu. O yemeğe ve sonrasındaki  davete normalde zaten asistansız gidebilirdi ama hazır kendi asistanı izindeyken bunu bahane etmeyi düşünüp planlamıştı. Şirket içinde Leyla'yla bir tık dahi ileri gidemiyordu bu yüzden dışarıda iş dahilinde olsun onunla biraz zaman geçirmek bir parça ilgisini göstermek istiyordu.

Mustafa doğruca Leyla'ya bakarken genç kızın gözleri hafif irileşti sonra başını önüne eğdi. Sanki mimiklerini kimse görsün istemedi sonuçta karşısındaki onun patronuydu.

"Oğlum benim için sorun değil de bakalım Leyla uygun mu?"

Bekir bey tek kaşı havada oğlunun neden böyle bir şey istediğini anlamazca bakınca Mustafa hemen açıkladı.

"Başka departmandan birilerini yanıma alayım dedim ama şimdi Leyla hanım sonuçta tecrübeli ve tecrübesi olmayan biriyle öyle yerlere katılamam hiç profesyonelce olmaz baba."

Bekir bey başını salladı. Az çok anlıyordu oğlunu bu yüzden fazla karışmayacaktı. Yakında "baba sana bir şey anlatacağım." diyerek gelip anlatırdı nasılsa Mustafa. Oğluna güveni tamdı yanlış bir şey yapmazdı.

Mustafa babasından onay alınca Leyla'ya çevirdi bakışlarını ve gözlerine değen mavilerle bir an nefesi kesilir gibi oldu. Karşındaki kadın onu heyecanlandırıyordu. Usulca kıpırdanan kirpiklerin nazlı nazlı süzülüşünü izleyip beklenti dolu bakışlarla bakarken belli etmeden yutkundu.

"Allahım bu gözler beni deli ediyor."

"Leyla hanım sizin için uygun mu? Bu akşam bana eşlik edebilir misiniz?"

Leyla kararsız kaldı. Bekir beyle iş yemeklerine katılmıştı ama hep öğlen yemekleriydi akşamları katılmamıştı. Hem Mustafa'yla normalde konuşmak bile zorken tüm gece onunla yan yana ne yapacaktı.

Diğer taraftan Mustafa'yla bir şekilde işte kısıtlı olarak görüşmektense tüm akşamı bir arada üstelik asistanı olarak hep yanında olacak olması da kalp atışlarını şimdiden hızlandırmıştı.

Hem içinden geldiği için hem de Bekir beyin bunca zaman kendisine çok iyi davranıp hiçbir gün patron havasında olup aralarında ast üst ilişkisi kurmadığından onu geri çevirmek istemedi ve gülümseyince Mustafa o gülümsemeyi doya doya izleyip gülümseyerek karşılık verdi.

"Benim için sorun değil Mustafa bey... Sadece sizden ricam bana akşam tam olarak ne yapmam gerektiğinin bilgisini verirseniz sevinirim çünkü daha önce Bekir beyle sadece öğlen yemeklerine katıldım akşam daveti konusunda bir bilgim yok."

Mustafa o naif sesten dökülen cümleleri hayran hayran dinledi. Seve seve hatta uzun uzun anlatırdı hiç anlatmaz mıydı güzel gözlüsüne.

"O zaman buyrun odama geçelim hem size yemekte konuşulacak konuya dair bilgiler vereyim hem de akşam davette beni yanımda nasıl temsil etmeniz gerektiğini anlatayım."

Bekir bey oğluna tuhaf tuhaf baktı. Mustafa ne zamandan beri görüşmelere illa asistanıyla gidiyordu ve ne zaman odasında işi gücü bırakıp asistanına ayrıntı verir olmuştu. Kısaca burada özet geçse olmuyor muydu.

Başını sağa sola sallayıp bıyık altı gülümseyerek içinden "demek ki olmuyormuş Bekir." Dedi ve kendisine bakışları çevrilen Leyla'nın gözlerine baktı.

Mustafa'nın Leyla'ya dair varsa bir niyeti kesinlikle çok mutlu olacaktı. Kendisinden yana sorun yoktu. Leyla hanım hanımcık akıllı terbiyeli bir genç kızdı. Karaaslan ailesine, oğluna Leyla'nın çok yakışacağını Mustafa'nın ilgisini anladığı andan itibaren emindi. Sadece oğlu bir şey diyene kadar karışmak istemiyordu.

"Sen Mustafa'yla git kızım bende erken çıkacağım işiniz bittiğinde sende çıkarsın."

Mustafa gülümseyip ayaklanınca Leyla da ayaklandı.

"Peki Bekir bey."

"Size kolay gelsin."

Bekir bey Leyla'yla oğluna tebessüm edip onların birlikte odadan çıkmalarını izledi.

İkisi birlikte hemen bir aşağı katta bulunan Mustafa'nın odasına inerlerken iksininde heyecandan kalbi gümbür gümbür atıyordu. İlk kez değildi Leyla'nın Mustafa'nın odasına gidişi. Daha önce Bekir beyin önemli evraklarını götürüp imzalatmıştı ama kısacık sürerdi o anlar ve şimdi ilk kez odasında uzun kalacaklardı haliyle heyecanlıydılar.

***
Leyla beş dakikaya yakındır Mustafa'nın karşısında sessizce oturuyordu ve haliyle çok fazla heyecanlı olmasının yanına birde tedirgin hali eklemişti çünkü Mustafa'nın acil gelen mail sonrası  "kısacık işim var" diyerek bilgisayar ekranına odaklanmış işini yaparken onu kaçamak bakışlarla izliyordu aynı zamanda da yakalanmaktan korkuyordu.

Günlerdir haftalardır kaçtığı adam şuan karşısındaydı. Doya doya izledi bu beş dakikada Mustafa'yı... Onun yakışıklı yüzünü aşkla izledi. Elbette ilk görüşte Mustafa da dikkatini çeken dış görünüşü olsa da zamanla  onun bu yanına başka şeylerde eklenmişti. Mustafa'nın kalbinin iyiliğini şirket içinde bilmeyen yoktu.  Hem onun her konuşmalarındaki o kibar hali sert duruşu altında kimseye pek göstermese de Leyla'ya olan sıcak esprili konuşmaları halleri ve kıvrak zekasını seviyordu Leyla. Hele o içini yakıp kavuran bakışları yok muydu işte o anlar da nefes almakta güçlük çekiyordu.

Mustafa dakikalardır izlendiğini bilerek işi bittiğinde başını aniden kaldırdı ve Leyla'nın yakalanmanın verdiği telaşlı haliyle karşılaşıp o güzel mavilere doyasıya baktı. Utanmıştı güzel gözlüsü.

Aslında az önce uğraştığı işini sonrada yapabilirdi ama bil hassa erlemek istememişti çünkü Leyla kendisini izleyecek mi diye önce merak etmiş Leyla'nın kendisini izlediğini görünce de işini tamamlamıştı.

"Evet benim işim bitti isterseniz ajandanızı açıp söyleyeceklerimi not edebilirsiniz Leyla hanım."

Leyla kendisine dönen kahve gözlerin etkisinde kısa bir an kalıp sonra toparlanarak kucağındaki ajandasını açtı.

"Ne yapıyorum ben... Allahım ne olur ona bakınca kalbim böyle hızlı atmasın. Biliyorum olmayacak bir dua ve amin diyemiyorum. O Mustafa Karaaslan, onun benimle bir işi olmaz ve ne olur o da o güzel kahvelerini dikip bana gülümsemesin o güldükçe ben ona ona uzak kaldığım her an için yanıyor.um"

Leyla düşündükçe kötü olduğunu hissetti. Bu çıkmaz durum her geçen gün kendisini daha çok üzüyordu. İçinden kendi kendine konuşurken bir yandan da Mustafa'nın akşam ki yemekte neler konuşulacağını, işin belirli noktalarını anlatmasını dinleyip notlar aldı.

Bu aşkın oluru yoktu biliyordu. Leyla'ya göre böyle yüksek mevkide güçte olan adamlar kendi dengi insanlarla görüşürdü ciddi düşünürdü.

Çalıştığı süre boyunca Bekir beyin ne kadar mütevazi bir adam olduğunu anlamıştı ama yinede biliyordu ki bu tarz şeylere kimsenin rızası olmazdı. Mustafa kendisini istese bile ailesi karşı durabilirdi ve  o hengamede kalacak gücü kendinde bulamıyordu. İstenmeyen kadın olmayı kolay kolay aşamazdı. Kitaplarda okuyup filmlerde izlediği gibi mutlu sonun öyle kolay olacağını gerçek hayatta inanmıyordu.

"Peki kaçta bitecek yemek ve davet?"

Mustafa başını kaldırmadan not alan Leyla'nın sorduğu soruyla gözlerini kısarak baktı. Bugünde yine çok güzel görünüyordu güzel gözlüsü. Odasına geldiğinden beri Leyla göz teması kurmamak için sanki ekstra çaba saf ediyordu.

O güzel gözlerden mahrum kalmamak için net bir ifadeyle konuştu.

"Konuşurken göz teması kurulmasını isterim Leyla hanım."

Tok etkileyici sesiyle net olarak konuşunca Leyla usulca başını kaldırıp hata yaptığını düşünerek patronuna mahcupça baktı. Bilmiyordu ki Mustafa bunu söylerken o güzel gözleri görmek istediğinden söylemişti.

"Bu kadarsın işte... Sen onun için sadece çalışanısın ve hata yaptığımda böyle uyarır."

Çok farklı düşünüp üzülürken naif sesiyle açıklama ihtiyacı hissetti.

"Ben not alıyordum ve haliyle gözlerim önümdeki ajandada olduğundan sizinle göz teması kuramadım."

Göz göze bakışırlarken Mustafa belli etmeden yutkundu. Deli divaneydi bu gözlere, bu kıza... Onunla özel olarak konuşmak istiyordu ama Leyla çok mesafeliydi ve bu pek mümkün olmuyordu.

"Her neyse... Evet geç biter, sanırım gece yarısını bulur ertesi gün işe öğleden sonra geç gelebilirsiniz bu konuda içiniz rahat olsun."

Leyla başını sallarken Mustafa onun sesini duymak istedi. Gözleriyle baştan aşağı beğeni dolu bakışlarıyla süzdü mavişini. Üstünde sıfır kollu şifon beyaz bir gömlek vardı. Gömleğin içinde ince askılı badisi vardı ki bu çok hoşuna gitti. İç çamaşırının belli olmasını, görünmesini sevmiyordu.

Diz kapağının hemen üstündeki eteği ince olan beyaz bacaklarını açığa çıkarırken saçları topluydu Leyla'nın ve yüzündeki hafif makyajla çok güzeldi güzel gözlüsü.

Elleri karıncalandı karşısındaki sevdiğinin yüzünü, saçlarını okşamak için ama yapamamak içini yakıp kavurarak ellerini yumruk yapıp sıktı derin bir nefes alıp verdi.

"Bacakları incecik sanki kırılacaklarımış gibi narin. Bedeni de kuş gibi zaten. Sert bir rüzgar esse savrulacak gibi. Bir birlikte olmaya adım atsak ben onu ellerimle beslerim."

Mustafa olur da birlikte olurlarsa bol bol kilo aldırtacaktı Leyla'sına. Tabi Leyla razı gelir miydi bilmiyordu ama onunla bir bebekle ilgilenir gibi titizlikle ilgilenmeyi çok istiyordu.

Böyle incecik kırılgandı gözünde ve ona kıyamıyordu. Leyla normal zayıflıkta olsa da Mustafa'ya oranla minyon kaldığından Mustafa tersini düşünüyordu.

"Ekleyecek başka bir şeyiniz yoksa ben çıkabilir miyim?"

Mustafa kendine gelip sevdiği kızın  yeniden gözlerinin içine baktı. Konuşması bitmişti ve haliyle Leyla artık gidebileceğini düşünmüştü.

Heybetli duruşu ciddi karizmatik ifadesiyle oldukça hoştu şuan Leyla'nın gözünde Mustafa. Sırtını dikleştirip hiç tereddüt etmeden sıcacık baktı kendisine bakan mavilere.

Leyla'nın acele edercesine gitmek istemesine bozulmuştu ve yüzü an be an düşse de dik durmaya zorladı kendini. Yine umutsuzluk sarmıştı dört bir yanını.

Leyla kendisine karşı bir şeyler hissediyor gibi bakıyordu yakalamıştı kaç kez ama neden kaçıyordu sürekli bunu anlamıyordu.

Bazı şeyler artık açıklığa kavuşsun istediğinden yine hiç tereddüt etmeden Leyla'nın gözlerinin içine baktı ve bir seferde sordu.

"Tedirgin gibisiniz. Benimle alakalı sizi rahatsız eden bir sorun mu var?"

Laf açmaya çalışması bir yana artık gerçekten öğrenmek istediği için sormuştu bunu. Leyla'yı rahatsız mı ediyordu onun bakışlarını yanlış mı yoruyordu bilmek istiyordu.

Leyla beklemediği ani soru karşısında bir an şaşırsa da böyle bir etki yaratığına da üzüldü. Mustafa'dan rahatız olması söz konusu bile değildi. Uzak durmak zorunda olduğu için kaçıyordu.

"Yook... Yok Mustafa bey ben biraz yorgunum söylediğiniz gibi bir durum söz konusu olamaz."

Mustafa zaten konumundan dolayı Leyla'nın net konuşmayacağını bildiği için üstelemedi. Bu iş şirket içinde olmayacaktı kesinlikle anlamıştı.

"Anladım peki."

"Ben çıkayım mı?"

Mustafa nefesini dışarı bırakınca Leyla'nın gözleri kırpıştı. Sinirlendirmiş miydi Mustafa'yı ne demişti ki. İşi bittiyse adamı meşgul etmek istemiyordu.

"Çıkın Leyla hanım çıkın."

Leyla ajandasını hızla eline alıp ayaklanırken Mustafa sabır çekti  geriye yaslanıp iç sesine nefesi daralmış halde kulak verdi.

"Ben çıkayım mı ben çıkayım mı? Ne oldu? Ne bu acele illaki çıkarsın. İstemiyor mu beni? İlgisi yok mu bana karşı? Ben mi her şeyi yanlış anlıyorum?"

"Akşam restoranda görüşürüz. Şimdi isterseniz şoför sizi evinize bıraksın hazırlamanız tamamlandıktan sonra da sizi getirir."

Leyla "peki" dedi ve odadan çıkmasıyla Mustafa derin bir of çekti.

İçinden çıkamıyordu bu durumun bir türlü. Sözde zeki adamdı ama aşk konusunda o zekası işe yaramıyordu. Kalbi sızlıyordu resmen ve gün geçtikçe kendini çaresiz hissediyordu.

Yanındayken Leyla'nın sıkıldığını düşünmek ölüm gibiydi. Bir bilseydi ki Leyla onun yanında heyecandan, imkansız aşkından dolayı oturamıyor, gözlerinin içine uzun uzun bakamıyordu işte o zaman dünyanın en mutlu adamı olurdu ama bilmiyordu.

Masadaki telefonuna uzanıp kendi şoförünü arayıp Leyla konusunda talimat verdi. Normalde böyle durumlarda idari işlerden şoför ayarlanırdı ama Mustafa kendi özel şoförü Leyla'yı getirip götürsün istedi.

***
İKİNCİ KISIMDAN BİR İKİ GÜN İÇİNDE DEVAM EDECEĞİZ. BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ OY VERMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN. SEVGİLER...❤️😍

Continue Reading

You'll Also Like

116K 5.8K 20
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
3M 158K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
772K 43.7K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
3.5M 217K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...