AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.6K 105

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar

2.4K 55 0
By uguryedek




         

Herkes merhaba umarım iyisinizdir. Açıklamam olacak bölüm öncesi lütfen okumadan geçmeyin. :)

Öncelikle geçen bölümde birinci özel bölüm hakkında bir şeyler söylemiştim hatırlarsanız. Orada bir yanlış anlaşılma oldu. Ben özel bölümlerin tamamını kaldıracağım demedim sadece birinci özel bölümü kaldırmaya karar vermiştim.

Uzun uzun düşündüm, defalarca kez yazdıklarımı okudum ve sizden gelen yorumlara mesajlara baktım ve dedim ki silmiyorum hiç bir şeyi. Evet net olarak karar verdim. O an çok üzüldüm ve gerçekten yazdıklarımda çok samimiydim ama yok ben anladım ki bazı okuyucular sessiz kalmaya ısrarla devam edecekler bunun benim özel bölümde kimi yazdığımla hiç bir ilgisi yok. Madem hala görünmezlik devam edecek o zaman emeğimi silmeyeceğim çünkü sorun benim yazdıklarımda değil bunu anladım.

Bana destek veren herkese burdan tekrar teşekkür ederim. Çok haklısınız baştan beri destek olan okuyucularıma bunu yapmayacağım ve tek bir bölüm dahi silmeyeceğim. İsteyen okur beğenir istemeyen beğen işaretine basmaz. Ben emeğimi hiçe saymayacağım.

Bu konuyu artık dile getirmek bile istemiyorum. Çok az kaldı özel bölümlerin bitmesine ve inşallah ikinci hikayemde aynı durumu yaşamam.

Bu arada hala ikinci hikayem olduğunu bilmeyen arkadaşlarımız varmış o yüzden bir kez daha belirtmek istiyorum. İkinci hikayemin adı "AŞKIN ATEŞİ" tanıtım bölümlerini yayınladım dilerseniz bakabilirsiniz. :)

Bu bölümde başlıktan da anlaşılacağı gibi Onur'la Dila evleniyorlar. Final yaklaşırken söz verdiğim gibi çok uzun sadece onlara ait bir özel bölüm geldi.

Neden sadece onlar derseniz hep dediğim gibi özel bölümde ağırlık Dila, Onur ve Meriç, Bora'nın olacaktı ama ben yine diğer çiftlerede yer verdim ve bu bölüm bu yüzden sadece Dila ve Onur'a ait oldu. Aynı şekilde Meriç, Bora çiftine de dolu dolu bölüm gelecek.

Bir dahaki özel bölüm ne zaman gelir sorusunuda hemen yanıtlamak istiyorum. :) Sınavlarım yakalıyor ve ders çalışmaya başladım ne zaman vakit bulup yazarım, bölümü tamamlarım inanının hiç bilemiyorum ve bu yüzden söz, gün veremiyorum.

Özel bölümler biliyorsunuz ki bölüm sıklığı gibi gelmezler ama buna rağmen arka arkaya arayı çok açmadan bölümler geldi. Bundan sonra da arayı çok fazla inşallah açmadan devam ederiz. ;)

Son olarak Leyla ve Mustafa'nın geçmişlerinin olduğu bölüm aklımda onlarda mutlaka bir bölümde gelecekler hiç merak etmeyin ama tam hangi özel bölümde olur bilemiyorum. Üç bölüm kadar özel bölümlerin son bulmasına ve biraz sabır sonra mutlaka o bölümü okumuş olacaksınız. ;)

Söyleyeceklerim bu kadar kusura bakmayın uzadı ama bu açıklamayı yapmak durumundaydım. Bölüm oldukça uzun bölerek okumak isteyenlere şimdiden söylemiş olayım. :) Aralarda da sınıra gelene kadar :) uygun bulabildiğim görselleri paylaştım umarım beğenirsiniz.❤️

Bölümü beğenirseniz oy vermeyi unutmayın. Artık bu konuya bir şey demeyeceğim herkesin kendi bileceği bir şey hepinize Keyifli okumalar dilerim.

Kişisel instagram hesabımdan beni merak edenler Berrin Doğangönül olarak arayıp ulaşabilir. Sevgiler...

****

Beş ay sonra "Ağustos"

DİLA & ONUR

Onur Antep'teki baba evinde evlenmelerine çok az bir süre kalan nişanlısı ve onun ailesiyle annesinin babasının isteği üzerine ailecek toplanıp güzel bir kahvaltı yapmanın keyfiyle gülümserken gitmek üzere vedalaşanlara yana yana ayakta olduğu Dila'yla birlikte baktı.

Herkes bu kahvaltıda bir araya gelmişti ve oldukça keyifli bir sabah geçirmişlerdi. Onur'un annesi, babası, Meriç, amcası, yengesi, Dila'nın ailesiyle birlikte bir araya gelmişlerdi. Kocaman bir aile olmanın mutluluğunu hem Dila hem de Onur yine bir kez daha tadıp mutlu olmuşlardı.

Artık her şeyleri hazırdı. Tam bir hafta sonra sonsuza kadar birlikte olmaya adım atacaklar ve sonunda evleneceklerdi. İkiside çok heyecanlı ve çok az bir zamanın kalmasından dolayı telaşlılardı. O gün geldiğinde ikiside heyecandan ellerinin ayaklarının birbirine dolaşacaklarını biliyorlardı.

Yaklaşan düğünden dolayı kahvaltıda sohbet konusu ağırlıkta bu yönde olsa da Cemal'in Onur'a takılmaları, Dila'nın ikide bir "abi lütfen ama uğraşma Onur'la" diyen tatlı uyarmaları herkesi kahkahalara boğmuştu. Bu sohbetlerin dışında şuan ailede tek bebek Altuğ olunca elbette ilgi odağında yine o da olmuştu ve kucaktan kucağa gezmiş bolca sevilmişti minik adam.

Dila yeğeniyle ilgilenirken onun bu halini Onur ilgiyle izlemiş geleceğe dair tatlı hayaller kurmuştu. Onur dışında Dila'yı böyle ilgiyle izleyen bir diğer kişide Onur'un annesiydi.

Bir hafta sonra artık resmi olarak da gelini olacak olan Dila'yı gülümseyerek izlemişti kadıncağız. Gelinin kucağına bebekleri çok yakıştırıyordu. Dila sakin ve oldukça sempatik şekilde Altuğ'la ilgilendikçe Onur'un annesi sürekli gülümseyerek bu anları izleyip ister istemez Onur gibi hayaller kurmuştu. Dila'dan ileride kesinlikle çok güzel bir anne olurdu emindi buna.

Dila'nın hem yaşı hem de okulu sebebiyle biliyordu ki oğluyla gelini uzun seneler çocuk düşünmüyordu ve buna ailecek saygı duyup destek oluyorlardı. ''Bu kadarı olduysa gerisi de olur'' düşüncesindeydi. Oğlunun evlenip yuvasını kurmasını isteyen annesi bekleyip günün birinde torunlarını seveceklerdi.

''Bir tanem abinler direkt evlerine geçsinler ben bırakacağım sizi.''

Dila elini tutup kulağına yaklaşıp konuşan Onur'un elinden kendi elini hızla çekip kızaran yanaklarıyla az ileride ayakta gülüşerek konuşan ailesine baktı.

''Onur babam burada.''

Onur Dila'ya şaşkınca baktı. Tamam nişanlısını biliyordu ailelerinin yapısı gereği yanlarında çok samimi olmuyorlardı ki Onur'da çok abartı şeyler zaten yapısı, ailesinin geleneksel tutumundan dolayı yapmazdı ama şimdi altı üstü Dila'nın elini tutmuştu ve ona göre bunda çokta utanacak kaçacak bir şey yoktu. Dila artık bazı şeyleri aşmalıydı.

Kahve gözlerini kendisininkinden daha açık kahvelere dikip nefesini dışarıya sesli bıraktı.

''Abartma istersen sevgilim, öpüşmedik yani sadece elini tuttum. Haftaya bugün eşim olacaksın farkındaysan ve bunda bu kadar çekineceğin bir şeyi ben görmüyorum. Biraz rahat ol bir tanem."

Dila kaşlarını çatıp nişanlısına kızgınca baktı. Onur'un konuşurken o imalı sesini çok iyi fark etmişti. Ya da böyle anlamak istiyordu. Onurun ona "alış bunlara çok normal" demeye çalışmasını anlamamakta direndi.

Neyin ne olduğunu biliyordu ama Onur anlaşılan kendisini tam anlamıyordu.

''Babamla senin baban varken rahat edemiyorum sende bunu sürekli unutuyorsun anlaşılan.''

Onur kendisine kısık sesle bir anda çıkışan ters bir ifadeyle bakan hayatının aşkına tek kaşını havaya kaldırarak baktı. Zaten şu son bir aydır sürekli gerginlerdi. Evlilik hazırlığında olan çoğu çiftin yaşadığı gerginliği onlarda yaşıyorlardı. Eşya seçimi yapmak için İstanbul'a gidip gelmeler, düğün mekanı ayrıntıları, davetiyeler, konuk listesi, gelinlik, kına için alış veriş, sayısız kere provalar, danslar ve daha nicesi derken Onur'la Dila'nın işleri hiçte İstanbul'da konuştukları gibi rahat rahat olmamış gerginlikler yaşanmıştı.

Şuan her şeyleri bitse de hala tam rahat değillerdi çünkü düğünlerine  çok az bir zaman kalmıştı. En son pasta seçiminde Dila bir türlü karar veremeyince olan olmuş ve Onur'un sadece ''Dila vakit daralıyor sevgilim karar ver artık. Her gün her saat başı fikir değiştiriyorsun ve adamları arayıp pasta siparişini değiştirmekten bir hal oldum. İnsanlara karşı utanıyorum. Sen net olarak karar verince arayalım.'' demesiyle bir anda kendilerini büyük bir kavganın içinde bulmuşlardı. Dila fazla alınganlık yaparken Onur'da Dila'nın tavrına, kendisini yanlış anlamasına inanamayarak kızınca olan olmuştu.

O gün olayın üstüne Cemal gelmişti de neyse ki iki hararetli aşığı barıştırmış birde güzel ikisini sakin olmaları konusunda fırçalamıştı. İkiside durduk yere kavga eder olmuşlardı ve Cemal artık kime ne söyleyeceğini bilmiyordu.

Şimdi yine ufaktan gerildikleri, ses tonlarına bakışlarına yansımıştı. Onur gerçekten Dila'yı üzecek hiçbir şey yapmıyor her şeyi alttan alıp Dila ne isterse onu yapıyordu ama Dila'da sebebini anlayamadığı bir alınganlık ve hırçınlaşan hal vardı. Kaç kez konuşmuş ama o sorun çözmeye çalışan konuşmalar bile tartışmalarla son bulunca artık bir şey demez olmuştu.

Şuan yine nişanlısına bir şey dese onun alınacağını bildiğinden sustu ve ailelerin vedalaşmasının bitip yanlarına doğru gelmesiyle Dila bir kaç adım uzaklaşıp Onur'un annesiyle babasının elini öptü.

''Yarın son bir kaç alınacaklar var sabah buluşuruz kızım tamam mı?''

Dila yanaklarını tutup sevgi dolu sesi, bakışları arasında konuşan kayın validesine gülümsedi. Yine kendi annesi ve kayın validesiyle anlaşılan tüm günü geçirecekti.

''Tamam, sabah buluşuruz"

''Bende geleceğim ona göre.''

Meriç babasının kolunun altından konuya dahil olunca herkes hep bir ağızdan onun sevimliliğine güldü. Adnan bey hayattaki tek evladı, canı olan kızının başına gülerek bir öpücük kondurdu.

''Babacım bir davet edilseydin hani.''

Adnan bey genç yaşta baba olmuştu ve şuan bulunduğu yaşında oldukça dinamik görünüyordu baba kız yan yana çok güzellerdi. Kendilerine bakanlara  göz kırpıp kızına takılırken Meriç başını kaldırıp babasına şirin şirin bakıp gülümsedi. Adnan bey kızının küçüklüğünden beri gözlerindeki o haylaz parıltılara hayrandı.

Dış görünüşü annesinin kopyası olsada çoğu huyu babasına benziyordu Meriç'in ve bir çok kız çocuğu gibi Meriç'te babasına düşkündü.

''Ne daveti babacım, Dila benim kardeşim. Hem sevdim ben bu çeyiz alış verişi olayını çok komik oluyor. Yengemle Nermin teyzemin o telaşlı halleri ve tabiki tatlişkom Dila'mın ordan oraya koşturmasını keyfili izleyip eğleniyorum."

Kahkaha sesleri yeniden yükselirken Meriç'in yengesi çok sevdiği Meriç'e dönüp Adnan bey duymadan fısıldadı.

''Senide göreceğiz küçük hanım. İleride senin çeyiz alışverişine bende gelip seni o anlarda izleyip kıs kıs gülmezsem ne olayım.''

Meriç yengesine gözlerini irileştirerek çaktırmadan baktı. Babası ya da amcası duyacak diye korkmuştu ama neyse ki kimse duymamıştı. Hem neden telaşlanmıştı onuda anlamıyordu sanki yengesi Bora'nın adını geçirmişti.

Aralarında konuşurken Altuğ'un mız mızlanmasıya Nermin hanım torununu pış pışlayan gelini Funda'ya bakıp dünürüne çevirdi bakışlarını.

''Biz gidelim artık. Altuğ'un uyku saati geldi yerini arıyor yavrum.''

''Ahh tabi.''

Dünürler birbirini geçirirken Onur Cemal'e ''abi siz direkt evinize geçin ben babamları bırakarım diyince'' Cemal gülümsedi. Damadının bu huylarını pek seviyordu. Gelirken tek araba gelmişlerdi dönerken Onur bırakacaktı ailesini.

''Tamam Onur.''

Onur Cemal'den onayı aldığı gibi hemen arabasına yönelirken kapıdaki görevliler arabaların kapısını binmeleri için açtılar. Cemal karısı ve oğluyla kendi arabasına geçerken Onur'da kendi arabasına bindi. Dila öne oturması için babasına yol verse de Salim bey arkaya karısıyla oturunca Dila'da öne geçip Onur'un yanına oturdu.

Arabanın içinde Nermin hanımla Salim bey arkada aralarında bir şeyler konuşurken Dila başını çevirip Onur'a baktı ama Onur'un dikkati yolda olduğundan Dila'nın kendisine baktığını bilsede dönüp bakmayınca Dila derin bir nefes alıp önüne döndü ve yol boyunca sessizce ilerlediler. Onur'u tersleyip kırdığının farkındaydı ve pişmandı.

***

''Sağ olasın oğlum.''

''Ne demek efendim.''

Onur her zamanki kibar efendi haliyle Dila'nın ailesinin elini öptükten sonra Salim beyle Nermin hanım evlerinden içeriye girdiler.

Dilay'la baş başa kalınca birbirine uzun uzun baktılar. Onur pek konuşmak istemiyordu çünkü konuştukça yanlış anlaşılıyordu ve düğün öncesi ciddi bir gerginlik yaşasınlar istemiyordu. Şu bir haftayı sağ salim atlatmak istiyordu.

''Sen burdan eve mi gideceksin yoksa direkt Gökmen'lerle mi görüşeceksin?''

Dila mırıl mırıl sesiyle sorarken Onur'un içi gitsede kendisini tutup saatine baktı. Nişanlısının sevmediği kendisininse liseden beri samimi olduğu bir arkadaş grubu vardı ve bugün onlarla buluşacaktı. Yalnız gidecekti ki zaten eşli bir buluşma değildi erkek erkeğe görüşeceklerdi.

''Ancak giderim, eve uğramam daha.''

''Tamam sonra ararsın, yani çocuklardan ayrılınca.''

Onur başını eğmiş konuşan meleğine bakıp gülümsedi. Dila böyle suçlu küçük kız çocuğu gibi mırıldanınca da çok tatlı oluyordu. O anlarda onu sıkı sıkı sarıp kucaklamak isteğiyle yanıp tutuşuyordu.

''Ararım.''

Usulca kaldırdı başını Dila ve titreşen gözleri Onur'un keskin bakan delici gözlerine değince kesik bir nefes aldı.

''Sen bana kızgınsın, anlıyorum bakışlarından ve soğuk duruşundan.''

''Hayır değilim. Yakın davransam şimdi sen benim dediklerimi takmıyorsun Onur diyip tartışma çıkaracaksın Dila o yüzden susuyorum sadece.''

Dila bir şey diyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Bazı şeyleri insan içinde tutup en yakını olsa da paylaşamayabiliyordu. Dila'nın da yaralı olduğu bir konu vardı ve onu konuşmak zor geliyordu. Bu saçma hallerinin altında yatan bir nedeni vardı ama bunu dile getirmek istemiyordu.

Kollarını uzatıp sevdiğinin boynuna dolayıp sarılırken Onur'da hemen Dila'nın beline kollarını sarıp sevdiğinin kokusunu içine çekerek boynundan öptü.

''Seni çok seviyorum Onur. Evlilik arifesinde olur böyle şeyler derler duymuşsundur ve ben bazen abartıyorsam kusura bakma.''

Onur gülümseyip bir kez daha öptü sevdiğinin yumuşacık zarif boynundan. Böylesine bir güzellik kollarındayken Onur kusur falan aramazdı. Her çift arasında olabilecek tartışmalardı. Abartacak değildi.

''Meleğim bende biliyorum. Evlilik hazırlığına kadar hiç bir sorunumuz yoktu ve şu günler geçtiğin de  rahatlayacağımızı biliyorum. Senden tek isteğim bu kadar alıngan olma tamam mı? Seni çok sevdiğimide sakın unutma.''

Dila geri çekilip Onur'u yanağından öpüp gülümsedi. Şimdi annesi babası görecek endişesinden rahat edemesede sonra Onur'u uzun uzun dudaklarından öpecekti.

''Tamam unutmam. Sende benim seni çok sevdiğini unutma... Hadi şimdi git sen geç kalma.''

Onur gülümseyerek sevdiğinin yanağını okşadı. Dila'dan şu kısacık ayrılmalar bile ölüm gibi geliyordu artık.

''Tamam sevgilim sonra konuşuruz hadi sen önce gir içeriye.''

Dila Onur'un sözünü ikiletmeden içeriye girip el salladı ve kapıyı kapattı.

Dila'nın içeriye girmesiyle Onur  arabasına binip uzaklaşırken Dila evinin avlusunda durup derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.

İçindeki şu sıkıntıdan bir türlü kurtulamıyordu. Sanki bir el boğazını sıkıyordu. Bir kaç dakika yerinde kıpırdamadan düşündü ve kararını verdi.

Kaç haftadır kendisini gitmek için  hazırlamaya çalıştığı yere gitmeye karar verip dolan gözlerini kırpıştırdı.

Orası kendisine hiç iyi gelmiyordu. En son bu sene başında gitmişti ve bir sorun olmamıştı ama bu sefer emin olamadığı için gitmeyi sürekli ertelemiş cesaret edememişti. Babası Salim bey her seferinde "gitme kızım, sen bunu henüz tam olarak kaldıramıyorsun'' desede yine de gidecekti Dila.

Yukarıya çıkıp annesine haber verdi. Nermin hanım endişelenip kendisiyle gelmek istese de Dila yalnız gitmek istediğini, zaten şoföründe kendisiyle olacağını söyleyip ısrar edince Nermin hanımla Salim bey bu seferlik Dila'nın yalnız gitmesine müsade ettiler.

Odasından bir şal ve çantasını alıp çıktı evden. Arabaya bindiği gibi başını cama yaslayıp içine şimdiden çöken hüzünle akan yolu izlerken kendisi aşağıya inmeden babası tarafından şoförleri tembihlenmişti.

Dila arabada ilerlerken Onur da arkadaşlarıyla buluşacağı yere doğru yolda gidiyordu ve kırmızı ışığın yanmasıyla durdu gözü yanındaki koltukta duran telefonu fark etti. Uzanıp gülümseyerek eline aldı. Dila'nın telefonuydu bu.

Telefonun orta tuşuna basıp ekrandaki nişan fotoğraflarına aşk dolu gözlerle baktı. Aynı günden başka bir karede kendi telefonunun ekranındaydı.

''Şaşkın sevgilim benim, telefonunu düşürmüşsün.''

Yeşil ışığın yanmasıyla telefonu bırakıp ilerledi ve ilk izin verilen yerden geri döndü. Dila'nın telefonunu verecekti. Tüm gün ona ulaşmazsa deliye dönerdi o yüzden bir an önce telefonunu verecekti güzel nişanlısına.

Çok ilerlemediğinden kısa sürede gelmişti evin önüne ve içeriye girer girmez Nermin hanımla karşılaşınca hemen durumu ayak üstü anlatıp Dila'ya telefonunu vermek istedi ama Nermin hanım Dila'nın evde olmadığını, kızının gittiği yeri söylediğinde Onur vakit kaybetmeden nişanlısının peşinden gitmek üzere yola çıktı. Dila'nın orada yalnız kalmak istediğini duysada geriden de olsa sevdiğinin yanında olacaktı.

***

Titreyen bacaklarıyla usul usul ilerledi Dila. Güneşli günde dışarıda insanlar cıvıl cıvılken burası çok sessizdi. Ölüm sessizliği her yandaydı...

Başına çantasından çıkardığı siyah şalını kapatıp daha yanlarına varmadan ileride gördüğü kabristanın içindeki mezar taşında yazan isimlerle bir bir aktı gözünden yaşlar. Dudakları hıçkırmak için titrese de kendisine mukayyet oldu.

Yolda gelirken durup aldığı iki kırmızı gülü sıkı sıkı tuttu elinde. Amcası yıllar önce babasının yaşarken annesine sık sık kırmızı gül aldığını söylemişti ve Dila o gün bugün annesinin en sevdiği çiçek olan kırmızı gülü onları ziyaret ettiğinde getiriyordu.

Bakımları düzenli yapılan çiçeklerle bezeli aile mezarlığına usulca yaklaştı. Eğilip önce annesinin sonra yan yana olan mezarlıkta babasının adının yazılı olduğu mezar taşını göz yaşları içinde usulca öptü.

Çok zordu... Dila için bazı şeyler çok zordu ve bu konuda yarasını kimseye tam olarak açamıyordu. Bu geçmeyecek bir acıydı. Yaşayanın anlayacağı bir acıydı.

Bebekken kaybetmişti öz annesiyle babasını ve onlara dair hatırladığı tek bir anısı olmasa da çok bağlıydı onlara. Hala ölümleri neden bu kadar erken demekten bazen kendini alamıyordu. Yaradanın nasip gördüğüne itirazı yoktu kabulüydü isyan etmiyordu sadece acı çekiyordu. Yengesine anne demek amcasına baba demek kolay değildi. Yıllarca onların amca yengeyken anne baba olmalarına alışmak kolay değildi.

Kimse ondan bir şey saklamamıştı. En başından onları önce amca yenge bilmiş altı yaşından itibarende hem onların isteği ve desteğiyle hem de kendi isteyip onlara anne baba demişti.

Elini mezar taşında gezdirip titreyen dudaklarını zorlukla ayırdı.

''Ben geldim annem, babam... Biliyorum yanınıza çok sık gelemiyorum diye belki bana kızıyorsunuz ama siz biliyorsunuz neden gelemediğimi. Kaldıramıyorum, bazı şeyleri hala tam olarak aşamıyorum.''

Susup elinin tersiyle sildi göz yaşlarını ve daha sonra konuşmak üzere ellerini açıp önce uzun uzun duasını etti. Evlenecekti ve daha önceki gelişinde onlarla konuşmuştu bunu. Zaten Onur'a aşık olduğunu ilk anladığı anda da gelip annesine anlatmıştı. Onlar çok önceden biliyordu Onur'u. Dila bir bir anlatmıştı sevdiği adamı.

Şimdi de o güzel günün yaklaşmasından dolayı bir kez daha gelip mutluluğunu ve yanlarında olmadıkları için haftalardır ne kadar üzüldüğünü, bunu kimseye anlatmadığını, öz anne babasının olmayışının acısından saçma sapan her şeye takılıp gerginlik çıkardığını, Onur'u da üzdüğünü anlatacaktı.

Nermin annesi, Salim babası bugüne kadar kendisine öz anne baba gibi olmuşlardı ve bunu asla inkar etmiyordu ama bir genç kızın en özel anlarında kendi annesinin babasının varlığının kara toprak altında olduğunu bilmek çok zordu.

Gelinlik provasında "keşke annemde bugünümü görseydi" dediğinde Nermin hanımla sarılıp hıçkırarak ağladıkları sadece ikisinin arasındaydı.

Öfkesi hayataydı. Onların olmamasına karşı garip bir savunma halinde olduğundan evlilik hazırlığı gibi telaşlı, stresli olan şu günlerde duygularını, eksik yanlarını bastıramamış ve gerginleşip alınganlaşmıştı. Belki konuşup anlatsa rahatlayacaktı ama kimseyle konuşmuyordu da.

Buraya gelmeyi çok istese de cesaretini yine toplayamamıştı. Bu konuda çokça kez yardım alsa da hala tam aşamıyordu. Acısını Onur dahil herkes bilse de detaylı konuşamıyordu.

Kendisi bile tam ifade edemiyordu neden ailesinin şu güzel günlerinde olmamayışlarına karşı takındığı bu tavrı. Travmatik bir şey gibiydi sanki. Konuşamıyor, tam aşamıyordu.

"Anne."

Dedi usulca. Mezar taşının yanına çöküp elindeki gülü toprağın üstüne bıraktı. Göz yaşları birer birer akarken burukça gülümsedi.

"Ben haftaya bugün evlenmiş olacağım. Her hazırlığım bitti biliyor musun? Gelinliğimde tam hayalimdeki gibi oldu. Nermin annem bana çok yakıştığını söylüyor. Annem ben çok mutluyum çünkü sevdiğim adamla evleniyorum."

Durup annesinin isminin yazıldığı taşta elini gezdirip içini dökmeye devam etti.

"Herkes bu süreçte hep yanımda oldular. Hazırlık yaparken Nermin annem bana senin yokluğunu sanki bu sefer hissettirmemek için daha çok uğraştı. Salim babam sürekli gülücükler saçtı ve akşamları işten geldiği gibi soluğu hep odamda yanımda aldı ki ben olası bir hüzünün içine çekilmeyeyim diye. Abim zaten öylesine mükemmel bir abi ki günlerdir bir derdim olduğunu gözlerimden anlıyor ve hayatta ne olursa olsun yanımda olacağını her zamankinden daha çok hissettirip destek oluyor."

Cümlesi bitip gözleri babasının isminin yazılı olduğu mezar taşına kayınca yutkundu gözlerinden oluk oluk akan yaşları silmedi başını yana yatırıp öylece baktı.

"Beni görüp duyuyor musunuz bilmiyorum ama ben öyle olduğuna inanıyorum. Çok mutluyum... Sizin eksikliğinizi hep hissediyorum ama Onur'la evleneceğim için çok mutluyum. Onu çok seviyorum ve gözlerinde bana dair gördüğüm aşk beni hayata daha sıkı bağlıyor."

Babasının mezarına da bıraktı kırmızı gülü sonra onun ismine uzun uzun baktı. Burukça gülümsedi.

"Babacım, küçük Dila büyüdü artık. Ben doğduğumda amcama 'abi el kadar ne zaman nasıl büyüyecek, benim goncamda kocaman olacak' deyip beni severmişsin ya bak büyüdüm ben artık. Sen göremedin ama ben büyüdüm baba."

Hıçkırarak ellerini ağzına kapattı ve günlerdir içindeki o sıkışan duygusunu hayırdı.

"Neden bu kadar erken bıraktınız beni. Neden benim en mutlu günümde siz yoksunuz. Yüzünüzü canlı hatırlamadığım, sesinizi duymadığım ailemi, sizi çok özlüyorum. Bu çok başka bir acı... Tarifi yok. Ben sizi hiç bilmesemde aklım ermesede yokluğunuzu hissediyorum. Beni dünyanın en iyi insanlarına emanet edip anne, baba, abi sevgisi ne demek bilsemde ben sizi istiyorum... Biliyorum imkansızı istiyorum.

Haftalardır bir yanım eksik ve ben bu eksikliğimi kimseye anlatmadığımdan her şeye takılıp alınıyorum. Onur'la olmadık tartışmalar yaşıyorum çünkü neden annemle babamda bu mutlu günümü göremedi diyemiyorum sadece kendi kendime üzülüp içime atıyorum konuşamıyorum.

Aşamıyorum ben bunu... İsyan etmiyorum rabbim böyle nasip etmiş diyorum ama insanım sonuçta bende bazen böyle oluyorum ve Allahım yanlış yapıyorsam da affetsin beni."

Durup derin bir nefes aldı ve babasının mezar taşına yeniden baktı.

"O kaza bir vesile biliyorum baba. Ömür bittiğinde bitiyor. Şöyle olsaydı böyle yapsaydıklarla değişmiyor bize biçilen ömrün süresini değiştirmeye."

Son cümlesini kurup sustuğunda rahatladığını hissetti. Sanki bedeninden bir yük kalkmış gibi öylece yığılır gibi oturdu ve dakikalarca kıpırdamadı. İçini dökmüştü. Büyüdüm desede her yaşta olduğu gibi anneyle babaya ihtiyacı vardı. Nermin hanımla Salim beyle bu eksikliğini gidersede içinde hep bir boşluk vardı.

"Ben bir daha geleceğim. Sizi çok seviyorum."

Oturduğu yerden kalktı. Rahatlamıştı içi ama bedeni ağlamaktan yorgun düşmüştü ve zar zor ayakta durup toprak olan pantolonunu umursamadan usulca arkasını dönüp bir adım atıp başını kaldırdı ve kaldırdığı gibi gözleri dolu halde karşısında üzgün bakışlarıyla duran sevdiğiyle, Onur'la karşılaşıp göz göze gelince göz yaşları yanaklarına hızlıca süzüldü ve aniden gözlerinin önünün kararmasıyla elini boşlukta sallayıp sendeledi.

Onur sevdiğinin o halini gördüğü gibi hızla koşup tutmak için uzandı ama yetişemeden Dila olduğu yere düşüp bayıldı.

"Dila... Dilaaa. Aç gözlerini. Dila'm korkutma beni meleğim."

Onur Dila'yı kucakladığı gibi arabasına koşar adım giderken Dila'yla birlikte gelen şoförde çoktan yanlarına gelmişti ve Onur'la koşturdu. Uzaktan izliyordu Dila'yı evden Salim bey aramış talimatı vermişti ve onun yere düştüğünü gördüğü gibi gelmişti yanlarına.

"Kapıyı aç çabuk."

Şoför Onur'un dediğini yapıp kapıyı açtı ve Onur nişanlısıyla arkaya binerken adam öne geçip arabayı en yakın hastaneye sürdü.

Kollarının arasında Dila'nın solgun halde yatışı Onur'un ömründen ömür götürdü. Bir an önce sevdiğini  hasteneye götürüp iyi bir haber almak istiyordu.

***
"Ya bir şey olsaydı? Aklım almıyor anne neden tek gitmesine izin veriyorsunuz. Yanında tamam şoför vardı ama o nerden bilsin Dila'nın tam olarak durumunu. Sen ya da babam neden yanında olmadınız. Gözünüz üstünde olsaydı çok kötü olduğunu gördüğünüz an en azından uzaklaştırırdınız onu mezarlıktan. O tek gitmek istesede müsaade etmeyecektiniz. Bari bana haber verseydiniz."

Cemal bir o yana bir bu yana hastane koridorunda dolanıp ağlayan annesiyle üzgün duran babasına kardeşi için endişeden deliye dönmüş halde konuştu. Haberi alır almaz evden çıkıp yüreği ağzında gelmiş Funda Altuğ durmadığı için Dila'nın yanında olmak için çabalasa da Cemal ona evde kalmasını söylemişti. Sürekli arıyan karısına zaten bilgi veriyordu şimdi Altuğ durmazdı buralarda.

Salim beyle Nermin hanım böyle bir hatayı nasıl yaptılar bilemez halde üzgünce Cemal'i dinlediler. Cemal sonuna kadar haklıydı biliyorlardı ama Dila en son mezarlığa gittiğinde çok kötü olmadığı için güvenmişlerdi. Böyle olacağını hiç bilemediler.

Cemal dolanıp konuşurken Onur ellerini başının arasına almış öylece dağılmış halde koridordaki koltuklarda yığılmış bitmiş tükenmiş halde oturmaya devam ettti. Dila'yı hastaneye getireli iki saat kadar olmuştu ve hala uyanmamıştı meleği... Onu kollarında baygın halde hastaneye getirirken ömründen ömür gitmiş göz yaşlarını ilk kez tutamamıştı.

Sevdiğine bir şey olacak korkusuyla yanıp tutuşmuş acı dolu sesiyle kaç kez Dila'ya uyanması için seslenmişti ama fayda etmemişti.

Hastaneye geldiklerinde Dila hemen kontrol için odaya alındığında öylece oturup sadece ağlamış ve "allahım ona bir şey olmasın. Ne olur meleğimi koru." Diye yalvarmış dua etmişti.

Cemal haberi alıp hastaneye geldiğinde Onur'u sessizce ağlarken bulduğunda Dila'ya bir şey oldu korkusundan deliye dönüp birbirlerine sarılmışlardı ve neyseki çok geçmeden Dila'nın iyi olduğunu duyunca rahatlamıştı.

İki adam içinde Dila kıymetlisiydi ve birbirilerine destek olmuşlar birbirlerinin omzunda ağlamışlardı Dila için.

***
Dila'nın kontrolleri yapılırken ortaokul zamanlarından beri onun hassas durumunu bilen ve ona yardımcı olan son bir kaç yıldırda Dila istemediği için ve mezarlığa sık gitmediği, gittiği zamanlarda da sorun olmadığından psikoloğuyla görüşmüyordu ama bugün durum böyle olunca hemen onu arayıp hastaneye çağırmışlardı.

Hem psikoloğu hem de Dila'yı kontrol eden hastane doktoru Dila'nın şuan için sağlık durumunun iyi olduğunu uyandığında daha net bilgi vereceklerini söylemişlerdi ve hep birlikte şimdi Dila'nın uyanmasını odasının önünde bekliyorlardı çünkü içeride sadece psikoloğu vardı. Dila uyandığından ilk kendisini görsün istemişti doktoru ve bu en çok Onur için zor olsada bekliyordu Dila'nın uyanmasını.

Dila'nın mezar başında konuştuklarının hepsini duymuş onu izlemiş dinlemişti Onur. Şimdi sevdiği kadının içinde yaşadığı o acıyı anlayamadığı için Dila'nın kendisiyle paylaşmasını sağlayamadığı için kendisine çok kızıyordu. İçi içini yiyor böyle beklemek çok zor geliyordu.

***
Göz kaplarında sanki tonlarca ağırlık varmış gibi hisseden Dila usulca açtı gözlerini. Kendisini o kadar yorgun hissediyordu ki kapanmaya zorlanan gözlerine direndi ve bir kaç saniye boş boş baktıktan sonra nerede olduğunu anlayamayıp etrafını inceledi.

Aklına mezarlıkta en son Onur'u karşısında gördüğünü ve bedeninde güç kalmadığını hissettiği anı hatırladı yüzünü buruşturdu.

Kıpırdanıp başını çevirdi odada bir ayak sesi duydu. Kim olduğuna bakmak için usulca gözleri kendisine yaklaşan parlak siyah  ayakkabıları takip edip bakışlarını yukarıya kaldırdı kendisine sevecenlikle bakıp gülümseyen yüzü görmesiyle gülümsedi.

"En son normal görüşelim demiştik ama yine kısmet böyleymiş."

Kısık sesiyle yılların getirdiği samimiyetten dolayı doktoruyla konuşurken doktoru Erman bey içtenlikle gülümsedi ve Dila'nın yanına gelip yüzüne eğildi. Göz kırptı.

"Sen bence beni daha sık görmek için numara yapıyorsun. Tabi görüşemedik özledin beni değil mi?"

Dila içtenlikle güldü ellili yaşların başında olan doktoruna. Onunla böyle şakalaşmayı seviyordu. Doktoru son bir yıldır sürekli yurtdışında olduğundan pek ziyaretine gidemiyor görüşemiyorlardı. Şansına doktoru Türkiye'deydi de bugün çıkıp yanına gelmişti.

"Birsen abla bu sözlerini duyarsa fena yapar seni sevgili doktorum."

Erman bey çok sevdiği eşini düşünüp gülümsedi. Dila'yla oda tanışmıştı elbette. Çocukları olmayan çift Dila gibi gençleri çok seviyorlardı ki kaç kez ailecek bir araya gelip yemek yemişlerdi.

"Aman aman duymasın aramızda."

Doktor yatağın yanına kenardaki sandalyeyi çekip otururken Dila serum takılı olan koluna bakıp yüzünü buruşturdu. İyi gibi konuşsada pek değildi ve her zaman olduğu gibi anne babasıyla ilgili konuşmayı erteliyordu. Zaten mezarlıktaki konuşmasının ne kadarını Onur duymuştu onuda bilmiyordu. Oda gelip kendisiyle kesin konuşurdu.

"Kimseye istemiyorsan bir şey anlatmak zorunda değilsin."

Erman bey Dila'yı çok iyi bildiğinden onun hüzünle bakan gözlerinden düşenceli halinden anladı durumunu. Dila doktorunun gözlerinin içine dolan gözleriyle baktı ve kendi kendine çözüldü.

"Ben bunu hiç aşamayacağım sanki Erman abi. Niye böyle oluyor inan hiç bilmiyorum. İyiyim diyorum kötü olmuyorum diyorum sonra beni el üstünde tutan, çok seven ve çok sevdiğim bir annem, babam var diyorum ama içimde bir yerde eksiklik hissi var ve onların mezarına ne zaman gitsem bu his katlanarak artıyor.

Hiç bilmediğim, hatırlamadığım annem, babam nasıl bana bunu hissettiriyorlar inan hiç bilmiyorum. Ben hiç annesizlik babasızlık boşluğunu tam yaşamdım da amcamla yengem bana bebekliğimden beri anne baba oldular ama yinede öz anne babamın öldüğünü bilmek çok kötü bir şey. Sanki içinde hep kocaman bir yumruk hissi var ama hayatın normal seyrinde devam ediyor.

Haftaya aşık olduğum adamla evlenirken onlarda yanımda olsaydı diye üzülüyorum ve sürekli her şeye alınıp kavga eder oldum. Ben bilmiyorum inan ve bazen işin içinden çıkamıyorum."

Dila bu konuları açıkça konuştuğu tek kişi olan Erman beye bir çırpıda sesi titreyip gözleri dolu dolu  anlattı ve doktorunun her zamanki  gibi kendisini rahatlatan o konuşmasını dinledi.

Erman bey olmasaydı bellide Dila içine kapanık sürekli sorunları olan bir birey olabileceğini, bunu kafasına sürekli takabilceğini, hatta amcasıyla yengesini kabul etmeme ihtimalinin olabileceğini biliyordu ve bunları en başından yardım aldığı için yaşamamıştı.

Bugün bu kadar hayat dolu olup yoluna bakabiliyorsa bu Erman  beyin desteğiyle ve kendi çabasıyla olmuştu. Bazen insan kendine yetemediği durmalarda psikolojik yardım almayı kötü bir şey gibi görmeyip destek almalıydı ki Dila ve aileside böyle düşünüp yapmışlardı.

Dila'nın bu sorunuda aşacağını biliyordu doktoru. Çok yol katetmişlerdi ve Dila bundan bir önceki anne babasını ziyaretinde büyük bir sorun yaşamamıştı. Şimdi birazda evlenirken o mutlu gününde öz anne babasının olmaması, onların kızlarının bugününü göremeyecek olmamalarının duygusal çöküşünü yaşıyordu.

Uzun uzun doktoruyla konuştuktan sonra kendine biraz olsun gelmişti Dila ve Erman bey Dila'nın söylediği gibi ailesiyle, Onur'la konuşmuş "bu konu hakkında konuşmayı Dila  istemiyor onu zorlamayın" demişti.

Herkes "tamam" derken bir tek Onur sessiz kalmıştı çünkü Dila'yla konuşmak istiyordu. "Her şeyi bana anlat yanında olayım" demek istiyordu. Hayatının anlamı olan Dila'sı en ufak sıkıntısında kendisiyle paylaşsın rahatlasın istiyordu.

***
Hep birlikte odandan içeriye girdiklerinde Dila sırtını dikleştirip önden giren annesiyle babasına gülümsedi. Onları ne kadar korkutup üzdüğünü biliyordu ve buna üzülüyordu. Annesinin ağlamaktan kızaran gözleri gözlerine değince içi yandı.

"Dila'm, kuzum."

Nermin hanım kızına doğru yürürken Dila kollarını açtı ve annesiyle sım sıkı sarıldı. Biliyordu şanslıydı. Bir çok annesini babasını kaybeden çocuk vardı ve onlar kendisi gibi şanslı değillerdi. Dila'nın öz gibi annesi babası vardı.

"Annem."

Sıkı sıkı sarılıp saçlarından öpen Nermin hanıma küçük bir çocuk gibi sığınırken Onur öylece üzgün gözlerle izledi sevdiğini.

Dila'nın içindeki acısanı haftalardır anlamayıp onun alınganlıklar yapıp tartışmalar çıkarmasını anlamamasını kendine yediremiyordu. Seven bilmez mi? Anlamaz mı gözlerinden sakladıklarını?" Diye düşünüyordu.

"Hanım bir izin verde bende kızıma sarılayım."

Dila babasının kendine göz kırpıp gülerek söylediklerine güldü ve kenara çekilen annesinden sonra babasıyla kucaklaştı ardından Cemal'le aynı şeyi yaptılar ve en son Onur'la göz göze gelince sessizce yutkundu.

Aslında odaya girdikleri andan beri Onur'un kendisine pür dikkat baktığını biliyordu da "benden niye sakladın söylemedin der" diye ona bakmıyordu. Göz teması kurmuyordu ama şimdi gözleri buluştuğu gibi yanlış yaptığını Onur'un o derin bakışlarından anladı ve kendisine doğru yürüyen kalbinin sahibinden gözlerini çekmedi, kaçmadı.

"Canımın özü."

Onur fısıldayıp bu kez Dila ailesi var diye utanır demeden Dila'nın yanaklarını avuçları içine alıp alnından, yüzünden, burnunun ucundan öptü ve sevdiğini kolları arasına alıp sım sıkı sarıldı. Cemal bu anda hemen annesiyle babasına dışarı çıkmaları için kaşıyla kapıyı işaret etti.

Cemal her ne kadar kardeşini hala Onur'dan kıskansa da aşkı bilen bir adamdı ve şimdi ikisininde birbirine ihtiyacı olduğunu biliyordu.
Anlayış gösterip annesiyle babasınıda alıp odadan çıkarak onları yalnız bıraktılar.

"Endişelendirdim sizi."

Gözlerinin içine bakıp ellerini tutan sevdiği adama fısıldayarak konuştu Dila. Onur'un gözlerinden ne kadar endişelendiği belliydi.

"Sen iyisin ya gerisinin hiç önemi yok. İyisin değil mi meleğim?"

Dila başını olumlu anlamda sallarken Onur'un yanına oturması için yatakta kaydı yer açtı ve Onur yanına otururken Dila'nın serum takılı olan kolunun acımasıyla sevdiği inleyince hemen serum takılı olan koluna uzanıp nazikçe dokundu.

"Ne oldu? Canın mı acıyor bir tanem?"

Usulca kolunun iç kısımını boydan boya okşadı. Dila Onur'un ilgisiyle mayışarak baktı sevdiği adama doya doya.

"Biraz acıyor. Zaten damarımı zor bulurlar benim biliyorsun şimdi kesin moraracak."

Onur eğilip öptü sevdiğinin kolunu sonra doğruldu ve yüz yüze geldiklerinde yaklaşıp Dila'nın dudaklarından kısacık öpüp gözlerini kendisine olağanca masumluğu ve aşkı anlatan gözlerden ayırmadan sordu.

"Ben senin güvenini sarsacak bir şey yapmıyorum değil mi? Senin benden kaçmanı, bir şeyleri paylaşmamanı sağlayacak davranışlar yapıyor muyum?"

Onur'un sesi titredi ve Dila onun söyledikleriyle, sesinin titiremsiyle şaşırdı. Sevdiği adam her daim kontrollü bir ses tonuyla konuşurdu. Kendine olan güveni resmen ses tonuna yansırdı Onur'un ama şimdi öylesine masumdu ki Dila elini uzatıp onun kirli sakallı olan yanağını okşadı.

Onur neden böyle demişti elbette anladı. Doktorundan bu konuyla ilgili kimsenin konuşmamasını istediğinde Onur'un pek kabul etmeyeceğini de biliyordu ve yanılmamıştı.

"Sevgilim lütfen böyle söyleme sen benim için en ufak kötü bir şey yapmıyorsun."

Onur başını çevirip Dila'nın avcunun içini öptü sonra yeniden gözlerinin içine baktı.

"Doktoruna konuşmak istemediğini söylemişsin ve seni zorlamayacağım ama ben seni duydum Dila. İçim yanarak senin söyledikleni duydum. Demek ki ben sana o paylaşma güvenini veremedim ki sen bana derdini anlatamadın.

Senin alıngan ve sürekli benimle tartışma çıkaran hallerine şaşırdım ama evlilik hazırlığı telaşına yordum. Sen içinde ne depremler yaşıyormuşsunda ben bilemedim."

"Onur."

Dila gözleri dolarak baktı sevdiği adamın dolan gözlerine. Bir kez daha şükretti Onur'u sevdiğine, onun tarafından sevildiğine.

"Kendini suçlama, senin yaptığın bir şey yok bu benimle alakalı bir problem ve ben, karşımdaki sen olsan bile bu konuyu konuşmak istemiyorum. Sanki konuştukça daha çok üzülecekmişim gibi geliyor."

"Ama ben bilmeliydim."

Onur gözünden sessizce düşen damlalarla konuşurken Dila'nın içi gidip sarıldı sevdiği adama. Onur'u ilk kez böyle görüyordu. Kendisini suçlamasını istemiyordu. Böylesine kedisine aşık, anlayışlı, canı gibi  seven bir eşi olacağı için şükretti.

"Böyle konuşma, üzülüyorum. Sen bilmezdin bu benim içimdeki savaşım ve bu konuda daha öncede yardım aldığımı anlatmıştım epeydir iyiydim, mezarlığa gittiğimde kötü olmuyordum ama bugün başkaydı. Bugün içimdekileri son kez döktüm."

Onur başını eğip Dila'nın ellerinden öptü. Çok seviyordu Dila'yı. Canı kanı olmuştu dünyalar güzeli. Ona bu kadar nasıl aşık olmuş benliği yapmıştı bilmiyordu ama Dila dendiğinde içi titiriyordu. Ondan başka gözü bir şey görmüyordu.

Özenerek seviyordu Onur ve Dila onun bu hallerini gördükçe daha çok aşkı artıyordu sevdiği adama. Yıllarca gizli sevdiği sevdasının şimdi böyle aşık hallerini görmek Dila için her şeye değerdi.

"Onur... Canım suçlama sen kendini."

Dila sevdiğinin ıslak gözlerine kendi ıslak gözleriyle bakınca Onur uzanıp Dila'nın göz yaşlarını sildi ve yanağını usul usul okşadı.

"Sen benim her şeyimsin Dila. Ne olur sorun ne olursa olsun ne kadar çıkmaza girersen gir benimle paylaş. Ağla, bağır, çağır ve sessizliğe bürüneceksen bile gel benim omzumda sessizliğe bürün ve teselli edip acını birlikte yaşayalım sonra ne istersen yap ama sana destek olmama izin ver.

Bana kapılarını aç ki ben sana hayatımız boyunca her konuda destek olabileyim. Bu dediklerimi yapmazsam ne olursa olsun yanında olmazsam yaşamak bana zaten haram olsun."

"Şşş deme öyle."

Dila gözünden yaşlar akarak sarıldı sevdiğine ve ikside birbirine kenetlenip bir kaç saniye öylece durdular sonra Dila konuşma hissiyle doldu.

"Birgün tam olarak hazır hissettiğimde seninle her şeyi konuşacağım. Annemle babamın olmayışından dolayı yaşadığım üzüntüleri, kendi kendime verdiğim mücadelemi ve hala o eksik yanımın bana neler hissettirdiğini söz veriyorum anlatayacağım ama o gün bugün değil."

Onur geri çekilip başını salladı. Zaten niyeti onu sıkıştırmak değildi. Dila ne zaman isterse konuşabilirdi sadece yanında olduğunu bilsin, ne olursa olsun kendisine gelip anlatacağını bilsin istemişti.

"Tamam meleğim. Sen nasıl istersen öyle olacak."

Dila gülümseyince Onur'da gülümsedi ve başını uzatıp yaklaştı öpmelere doyamadığı dudaklara dudaklarını bastırdı.

Usulca başladı öpüşmeleri. Dila'dan aldığı karşılıkla Onur'un içi doldu taştı. Yoktu içindeki aşıkı tarif edecek bir söz.

Dila'nın eli Onur'un ensesindeki kısa saçların arasında gezerken Onur'da bir eliyle sevdiğinin yanağını tutmuş birbirlerini derin bir tutkuyla tüketircesine öperlerken kapının tıklatılıp açıldığını fark etmediler. Kendilerinden geçmişlerdi o anlarda.

"Ayy pardon."

Duydukları tanıdık sesle hızla sıçrayıp birbirlerinden ayrıldılar. İkside utanmıştı çünkü başlarını çevirip kimin geldiğine baktıklarında gördükleri kişiler Funda'yla Cemal'di. Dila utangaç bakışlarla bakıp yanakları kızarırken Onur başı önünde ensesini ovdu. Oda utanmıştı.

Funda gülmemek için kendisini zor tuttu çünkü Cemal arkasıda fena halde homurdanıyordu ve biliyordu ki en ufak kıkırtısında heybetli kocası ensesinde bitecekti. Sonra onu susturabilene aşk olsundu.

"Bunlarıda iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyorlar. Bu ne arkadaş mıç mıç haller. Kapıyı çaldık değil mi bir toparlanın."

Funda kocasına dönüp kaşlarını çatarak baktı.

"Cemal susar mısın lütfen."

"Hep ben susayım zaten."

Cemal kendi kendine söylenirken Funda Dila'nın yanına ilerledi ve kendisine tatlı tatlı bakan görümcesine abla kardeş sıcaklığında sarıldı. Onlar birbirine sarılıp konuşurken Onur'da Dila'nın yanından kalkıp Cemal'e pek bakmadan odada bulunan koltukların olduğu tarafa yürüyüp oturdu.

Daha öncede bir keresinde Dila'yı abisinin evine bıraktığında otoparkta onu öperken  yakalanmışlardı sevdiğinin abisine ve şimdide aynı durumda Cemal kendilerini görmüştü.

Cemal Onur'a yandan bakışlarla bakarken Funda'yla Dila'nın konuşmasıyla başını onlardan tarafa çevirdi.

"Canım iyi misin?"

"İyiyim Funda abla sen niye geldin ki Altuğ çok küçük böyle hastanelerde falan niye harap oluyorsun minnoşumuzla ol sen. Hem o nerde?"

Dila ellerini tutup konuşan Funda'yla konuşsada hala utangaç bakışlarla bakıyordu ve göz ucuyla da Onur'a arada da kendisine ters ters bakışlar atan abisine bakmayı ihmal etmedi.

"Altuğ'u anneme bıraktım aklım sendeyken duramazdım evde Dila. Küçük bey azıcık bendiz idare etse bir şey olmaz."

"Teşekkür ederim geldiğin için."

Dila ablası gibi görüp sevdiği yengesiyle konuşurken Cemal Onur'a doğru yaklaşıp yanına oturdu ve yüzüne oturan o tatlı abi kıskançlığıyla Onur'a baktı. Bu adam şimdi haftaya bugün kardeşinin eşi olacaktı değil mi? Onur'u sevsede yalan yoktu özelikle onları Dila'yla yakın gördüğü her anda fena kıskanıyordu.

"Oğlum sen inadıma mı yapıyorsun. Şimdi sırası mı yani. Hastanedesiniz  ve gelen biz değilde annem babam olsaydı  hiç utanmaz mıydınız? Ben anlamıyorum yani sizdeki bu rahatlığı. Bir siz nişanlısınız biz o evreleri yaşamadık değil mi? İkide bir şapur şupur görmek zorunda mıyım ben sizi. Dikkat edin iyice tuhaf oldunuz."

Cemal homurdanırken Onur kıs kıs güldü. Başını çevirip Cemal'in çatık kaşlarının altındaki gözlenin içine sevgiyle baktı. Biliyordu bir ömür Cemal'le atışacaklardı ama aynı zamanda da birbirlerini çok seveceklerdi.

"Abi sende hep ansızın geliyorsun. Ben sen geleceksin diye hareket edemem ya."

"Bak ya birde karşımda konuşuyor."

Sanki Onur'a konuşmuyor gibi kendi kendine konuşan Cemal Onur'un gülmesiyle başını çevirip kızgınca baktı.

"Çok komik galiba damat bey. Bakıyorum hoşuna gitti. Vallahi alacağım ikinizinide ayağımın altına sınırdaydım yani. Evleneceksiniz  diye serdinzi kendinizi iyice bir abi dayağı yerseniz görürüm ben senin bu gülen suratının mor çiçek açmış halini Onur efendi."

Cemal celallenip konuşurken Onur gülmesini bastırmak için elini ağzına kapttı Dila ise "abi ya" diye itiraz etti ardından Onur'un kalkıp Dila'nın yanına giderek elini tutmasıyla Cemal burnundan soludu.

"Bak ya.. Funda görüyor musun şunları. Beni burda abi diye sayan takan bir Allah'ın kulu yok sonra sen bana evde diyorsun ki gençlere çok karışma Cemal, onları anla Cemal. Al işte benim inadıma yapıyorlar ben bunların neyine anlayış göstereceğim."

Odadaki herkes Cemal'in sözlerine gülerlerken Cemal ayaklanıp siniri tepesine çıkmış halde elini karısına tutması için uzattı.

"Gel biz kahve içmeye falan gidelim yoksa bu ikisini fena yapacağım."

Funda kocasının elini tutup Dila'ya göz kırpıp Onur'a el sallayarak Cemal'le odadan dışarıya çıkmasıyla Onur gülerek Dila'nın yanağından öptü.

"Biz imzalarımızı atarken abini düşünemiyorum hayatım."

"Canım benim ya nasıl kıskanıyor değil mi çok tatlı Onur."

Onur gülerek başını salladı.

"Ya tabi tabi, abi değil bir tepsi baklava sanki. Bayılıyorum kayınbiraderime."

*****
DÜĞÜN GÜNÜ

İnsanın hayatında hiç unutamayacağı heyecanlı anlar olurdu ve o heyecanlı anlardan birini, en özelini şuan Onur'la Dila yaşıyordu. İkisininde heyecandan elleri titriyor, kalp atışları hızlanıyordu. Bir hafta su gibi akıp geçmişti ve düğün günleri gelip çatmıştı. Bugün onların günüydü. Bugün artık Dila'yla Onur evleniyorlardı. O çok istedikleri gündeydiler...

Olağanca şıklığıyla Onur arabasından indiğinde oğullarının en mutlu gününde yüzlerinden eksik etmedikleri gülücükleriyle yanında duran annesiyle babasının bakışlarına bakıp kocaman gülümsedi. Berberinde gelen davul zurna eşliğinde diğer arabadan inen amcasına yengesine baktı. Gelini evden çıkarmaya ailesiyle gelmişti. Dila onun geliniydi ve bu sözcüğü düşündükçe midesinde sanki kelebekler uçuyordu.

Şimdi Dila'yı ve beraberinde onunla kuaföre gidecek olanları alacak ve hazır olduklarında yetişemezler diye eve tekrar gelmeyecekler önce fotoğraf çekimine gidip oradan da düğün yerine geçeceklerdi.

Onur derin bir nefes alıp sevdiğinin evinin kapısına baktı. O kadar heyecanlıydı ki şimdi böyleyse akşam düğün yerinde ne yapacaktı hiç bilmiyordu. Uyanır uyanmaz Dila'yı aramıştı ve sevdiğininde ne kadar heyecanlı olduğunu öğrenmişti.

Oğlunun heyecanını gören Onur'un babası evladının omzunu sıvazladı ve baba oğul gülümsediler birbirlerine. Kolay değildi tek evlatlarının yuva kurduğu günü görüyorlardı ve sevinçliydiler.

''Hadi oğlum bekletmeyelim gelinimi.''

Onur kocaman bir gülümseme yüzünde babasına başını salladı.

"Bekletmeyelim tabi baba."

Korumalar kapıyı geçmeleri için açtığında ev sahibeleri karşıladı onları ve hoş geldin faslı yapılırken Dila odasında heyecanla beklemeye devam etti. Yanında Funda yengesi ve Meriç vardı.

Kapının tıklatılmasıyla kızlar Dila'nın gelinliği içindeki güzel görüntüsüne bakıp ona gülümsediler. Dila direk kuaföre gidecek olsada evden kuşağının bağlanıp çıkacağından gelinliğini giymiş saçını doğal bir şekilde hareketlendirip açık bırakmış ve yüzünde sabah yaptığı hafif makyajı vardı. Evden çıkarılma anı bile fotoğraf makinesiyle kare kare çekileceğinden özen kendisine gösteriyordu.

"Annecim hazır mısın? Geldiler."

Nermin hanım içeriye mutluluktan dolan gözleriyle girince Dila da duygulu halde annesine bakıp başını salladı. Sabahtan beri annesiyle kaç kez ağlaşmış sarılmışlardı sayısını bilmiyordu.

Erkenden uyanmışlardı ve Funda'yla Cemal'de kahvaltıya gelmiş hepsi mutlu olsada Dila artık yuvalarından uçacak diye buruklaşmışlardı.

"Çok yakıştı gelinlik sana annem. Melek gibi oldun."

Nermin hanım kızının ellerinden tutup bildiği ama bugün dahada yakışan gelinlik içindeki haline sevgi dolu gözlerle baktı.

"Ben bugünlere senin sayende geldim annem. Emeklerinin hakkını asla ödeyemem. Bana annelik yapmasaydın, beni istemeseydin şimdi kim bilir nerede olurdum."

"Yavrum, Dila'm... Sen benim biricik kızımsın. Abinde sende benim canımsınız hep mutlu olun inşallah. Rabbim sizi hep korusun."

"Amin annem amin."

Anne kızın bu güzel görüntüsüne Meriç'le Funda da duygulanarak baktı. Meriç iki gündür Dila'yla birlikte kalıyordu ve bugün arkadaşının en mutlu gününde çok sevinçliydi yanından bir an olsun ayrılmıyordu.

"Hanımlar gelebilir miyim?"

Kapının ardından Onur'un sesini duyunca Dila'nın heyacanla parlayan gözlerine kapıya doğru bakışlarına hanımlar kıkırdadılar.

"Ayy geldi damat bey. Kızımızı alacak."

Meriç'in sözleriyle sesli gülüşürlerken Funda kapıyı açtı ve Onur'un içeri girmesiyle Dila gözlerini sevdiği adama dikip derin bir nefes aldı çünkü Onur damatlığını traştan sonra giyecek olsa da şuan çok şık ve yakışıklı görünüyordu.

Aynı anlarda Onur'da büyükemişcesine Dila'ya baka kaladı. Gelinliğinin içindeki sevdiği çok güzledi... Onu böyle görmek çok başkaydı. Heyecanını, aşkını dizginlemek için yutkunurken yürüyüp Dila'nın alnından öptü ve birbirlerine sarılırken Meriç onları an be an telefonun kamerasını açıp çekti.

Herkesin içinde fazlasını yapamıyordu Onur ama yalnız olsaydılar kesinlikle Dila'yı uzun uzun öperdi. Şimdilik sadece Dila'nın duyacağı şekilde kulağına fısıldadı.

"Öleceğim aşkından. Meleğim çok güzelsin. Gelinliğinin içinde gerçek bir melek gibisin."

Dila gülümseysek Onur'un kulağına dudaklarını değdirince Onur daha sıkı sardı Dila'nın gelinliğin sardığı ince belini.

"Sende çok yakışıklısın aşkım."

Birbirlerinden zorlukla ayrılıp el ele tutuştular ve Nermin hanımın kapı ağzında "hadi geç kalmayalım." Demesiyle birlikte odadan çıkıp salonda bekleyen büyüklerinin yanına gittiler.

Önce Dila Onur'un ailesinin elini öptü sonra salonda oluşan sessizlikte Dila babasının gözlerinin içine baktığında ağlayacak gibi olsa da kendisini tuttu ama abisiyle gözleri buluşunca kendisini az önceki gibi tutamadı.

Cemal'in "kardeşim" diyerek öne çıkıp Dila'yı kolları arasına alıp sarılmasıyla Dila'nın göz yaşları bir bir aktı iki kardeş birbirine kenetlendi.

Cemal içini çekti. Zor tutuyordu  kendisini ağlamamak için. Geri çekilip canının yarısı kardeşinin alnından öpüp Funda'nın uzattığı kuşağı elleri titreyerek aldı ve salonda fotoğraf makinasının sesi dışında bir kaç ağlama burun çekme sesinden başka çıt çıkmazken Cemal önce içinden duasını edip sonra kardeşinin kuşağını beline geçirdi ama daha ilk bağı bağlayıp açarken göz yaşlarını tutmayıp başı önde hıçkırınca onunla birlikte Dila, Nermin hanım, Funda, Meriç ve Onur'un annesi göz yaşlarını tutmadılar. Salim bey ise kızını dolu dolu olan gözlerle izledi. Şu an öylesine duygu doluydu ki herkes etkilenmişti.

"Abim..."

Dila titreyen sesiyle fısıldarken Cemal başını kaldırıp yaşlı gözlerle kardeşinin gözlerinin içine baktı. Abi olmak en çok bu anda zordu.   Gözlerinden damla damla süzülen sessiz yaşların ardından kuşağı adet üzerine bağladı açtı ve en sonunda kurdela yapıp Dila'nın alnından öpmesiyle iki kardeş birbirine sım sıkı sarıldı.

Cemal için bir abi olarak çok daha zordu. Hem Dila'yı emanet ettiği kişiye güveniyordu onların mutluluğuna seviniyordu hem de kardeşi gelin olduğundan abilik duygularıyla içi acıyordu. Yuvadan uçuyordu kanadı bebekken kırılan onlara sığınan kuşunun ve buruktu yüreği.

Gözünden sakındığı kardeşi artık başka bir yuvaya sevdiği adamla kendi yarattıkları yuvaya uçuyordu.

"Ben senin her koşulda hep yanında olacağım. Bil ki kimse yok desende abin hep yanında olacak Dila'm... Her sevincinde, her hüzününde ki Allah yaşatmasın ama ben hep yanında olacağım. Sen iyi ki benim kardeşimsin, ben iyi ki abiliği senin gibi dünya güzeli bir kardeşte tattım. Seni çok seviyorum. Seni kucağıma verdikleri ilk günden beri için titreyerek seviyorum."

Dila yüzünü avuçları arasına almış konuşan abisine gözleri yaşlı halde bakıp başını salladı ve bir kez daha sarıldılar birbirlerini öpüp kokladılar ayrıldıklarında Dila'yla Onur el ele evden çıkıp arabaya bindiler.

Onur yol boyunca Dila'nın elini bir an olsun bırakmayıp onu kendine getirmeye çalışırken Funda da kocasına sarılıp teselli etti ve herkesten sonra kuaföre gitti. Neyseki gittiğinde Dila'yı keyfi yerine gelmiş hale görünce rahatladı.

***

Kuaförde ilk iş olarak Dila gelinliğini çıkarıp asmaları için vermiş  ve üstüne yanında getirdiği kısa askılı önden düğmeleri olan rahat bir elbise giyip hemen saçına makyajına başlamıştı. Kuaförde çekilen fotoğraflarda Dila'nın ağzı bir an olsun kapanmadı. Mutluydu ve bunu her şekilde gösteriyordu.

Arada Onur'la telefonda konuşup tatlı tatlı anneler duymadan çilveleşsede herkes onun o halinden kimle konuştuğunu anlayıp gülüşüp takılınca Dila bozulup Onur'a "aşkım bana gülüyorlar kapatıyorum hadi sonra konuşuruz." Diyerek her seferinde Onur'un aramalarını tatlı bir sitemle  kapatıyordu.

Aradan geçen yaklaşık üç saatlik sürede herkesin hazırlığı tamamlanmış Dila' artık hazır halde gelinliğini giymek üzere içeriye geçerken kapıdan giren kalabalık kadın ekibine bakıp sevinçle güldü ve arkasından "Dila saçın bozulacak yavaş" diyenlere aldırmadan koşar adım gidip tek tek Begüm, Yaren, Eda ve Leyla'ya sarıldı. Sabah hepsiyle telefonda konuşmuştu ama düğün yerinde görüşürüz diye düşünmüştü.

Aslında aynı kuaförde olmalarını istesede önceden kararlaştırmışlardı bunu. Herkesin tek kuaförde hazırlanması yetişmeyeceğinden kızlar başka yere gitmiş işleri bittiği gibide soluğu önce Dila'nın yanında almışlardı.

Ayak üstü Dila'yla konuşup ne kadar güzel olduğunu söyleyip hemen hepsi onun gelinliğini giydirip daha isim yazılmamış ayakkabısının altına el atmak üzere odaya geçtiler.

Yardım ederek Dila'ya gelinliğini giydirip çabucak hazır halde getirdiler.

"Ayy çok güzel oldun Dila."

Yaren hayranlıkla Dila'ya bakarken Begüm'de gülümsedi.

"Onur seni görünce düşüp bayılmazsa iyidir."

Begüm'ün sözleriyle Dila küçük bir kahkaha atıp aynadan gelinliğin içindeki haline baktı.

"Oldum değil mi?"

Eda duvağını düzeltip gülümsedi.

"Tabiki çok güzel oldun Dila. Şahane görünüyorsun."

Dila teşekkür ederken Leyla'ya döndü. Leyla Meriç'le birlikte bir pufun üstüne oturmuş onun kağıttan okuduğu Dila'nın arkadaşlarının liste edildiği isimleri ayakkabının altına yazıyordu.

"Leyla abla en kolay silinecek yere Meriç'in adını yazdın değil mi?"

Leyla mavi gözlerini Dila'ya çevirip kıkırdayarak başını sallarken Meriç kıs kıs gülünce kızlar hep bir ağızdan kahkaha attılar ve Eda'nın  sözleriyle Meriç gözlerini kısarak baktı.

"Ayy hiçte hayır demiyor görüyor musunuz nasıl kıs kıs güldü. Bora duy bunları duy çillin acil evlenmek istiyor."

"Ya Eda abla uff sende mi?"

Dila kardeşi gibi olan Meriç için içinden dua edip ayakkabısını uzatan Leyla'dan aldı ve kızların yardımıyla giyinip tam olarak hazırlandı.

Odadan çıkıp kayın validesiyle annesinin okuduğu nazar duaları sonrası Onur'un aramasıyla telefonu heyecanla açtı.

"Efendim canım."

"Hayatım bitti mi işiniz hazırsan almaya geleyim seni çünkü ben geldim dışarıdayım."

Heyacanla Dila elini kalbinin üstüne bastırdı. Onur'da traşını olmuştu hazırdı.

"Hazırım sevgilim."

"Tamam geliyorum."

Dila telefonu kapatıp Onur'un geldiğini söylediğinde herkes çıkmak üzere çantalarını aldırlar ve  kuaförden içeri giren Onur'la Dila birbirine doğru aşk dolu beğeni dolu bakışlarla yürüyüp karşılıklı durup bir kaç saniye bakıştılar sonra uzanıp aynı anda sıkıca sarılardılar.

İkiside birbirini öylesine çok seviyordu ki bu sevginin, şuanki mutluluğun tarifi yoktu. Onur tıpkı sabahki gibi Dila'yı gelinlik içinde gördüğünde kalp atışları hızlanmış Dila ise traşını olmuş smokini içindeki sevdiği adama aşık, hayran şekilde bakakalmıştı.

Birbirlerine bir kez daha seni seviyorum dedikten sonra el ele çıkıp yanlarında Meriç, Bora ve Onur'un yakın arkadaşı aynı zamanda nikah şahidi olacak olan Okan çekim alanına giderken diğerleride Begüm'lerde bir arada bekleyen eşlerinin yanına gidip çocuklarınıda alıp erkenden düğün yerine gideceklerinden yola çıktılar.

***

Düğün alanı oldukça kalabalıktı. İki aile üyelerinde girişte durup gelen konukları karşılarken Cemal annesiyle babasının yanında dursada sık sık en ön masalardan  birine oturtulan dostlarının yanına uğrayıp sohbet ediyor hem de masada Altuğ'la olmak zorunda kalan karısının yanına gidip biraz Altuğ'u sevip Funda'yla ilgilenip tekrar gelenleri karşılamak üzere yerine dönüyordu.

Şuan için her şey kusursuz güzeldi. Onur'la Dila'nın seçimi doğrultusunda her şey şıkır şıkırdı. Gelenler beğeniyle bakıyordu etrafa.

Hep beraber oturmuş düğünün başlamasını bekleyip sohbet ederlerken yine kendilerine doğru gelen Cemal'i gören Oğuz'la Güney birbirlerine bakıp güldüler.

"Geliyor yine bizim ki."

Cemal masaya yaklaşırken bir akrabasının kendisini görüp çağırmasıyla rotasını değiştirip kadının elini eğilip öpüp hal hatıra girişince masadakiler onun haline  kıkırdadılar. Cemal'in şu hallerine bayılıyorlardı. Adam son derce akraba canlısıydı ve bunu bu akşam bol bol göreceklerine eminlerdi.

Cemal hala arasının iyi olmadığı bir zamanlar annesiyle birleşip kışkırtan halaları dışında akrabalarını seviyordu ve iyi anlaşıyordu. Halalarıyla uzaktan selamlaşıyordu fazlasına gerek görmüyordu ki ona kalsa onuda yapmazdı ama Funda "boşver artık  küs kalma." Dedi diye görünce karısıyla birlikte sadece başıyla selam verip geçiyordu.

Cemal hal hatırı bitirip kendilerine doğru yaklaşınca Funda kocasını beğeni dolu gözlerle izleyip kucağındaki Altuğ'u pış pışlamaya devam etti ve kendisine göz kırpan kocasına gülümseyip uzattığı kollarının arasına Altuğ'u verdi.

Cemal Altuğ'u öpüp severken masanın hemen yanında Eymen Miray'ın elini tutmuş onun attığı paytak adımlara Eda'nın desteğiyle yürütürken Ege babasının kucağından abisiyle Miray'ı izleyip  bir şeyler mırıldanırken bu gece biraz rahatsız olan Azra ise Azat'ın kucağında sessizce yatıyordu.

"Babacım keyfin yerinde mi? Halan biraz sonra gelecek aslanım heyecanlandın mı sen."

Cemal oğlunu havaya kaldırmış sevip konuşurken Altuğ havaya kaldırılmaktan ya da babasının boyunun uzunluğundan dolayı mı artık henüz bilinmez korkuyor olsa gerek yine ağlamaklı surat ifadesiyle babasına bakınca Funda kocasını uyarıp indirmesini söyleyecekti ki dudakları büzülen Altuğ ağlamaya başladı.

"Ayy Cemal ya parmak kadar çocuk korkuyor belli ki yapmasana."

Funda Cemal'i uyarırken Cemal karısına bakıp gülümsedi ve ağlayan oğlunu indirip minik bedenini göğsüne yaslayıp başından öptü.

"Çok korkaksın be oğlum. Hem Funda sende bir koruma hemen  bebeğim oğlumuz alışsın biraz."

"Ama yazık değil mi nasıl ağlıyor ve oğluşumu bana."

Funda söylenerek bebeğini kocasından alıp sarılarak öperken onu yatıştırıcı şeyler söyledi ve Cemal onların tatlı haline gülerek baktı eğilip Altuğ'a şirinlik yaptı ama oğlu pas vermeyince arkadaşlarına dönüp söylendi.

"Eşek sıpasına bakın şimdiden bana trip atıyor."

"Ağlatırsan tabi sana pas vermez oğlum ."

Güney lafa karışırken Cemal ona üsten bakıp güldü.

"Emre şimdi mercimek kadar diye böyle konuşmak kolay tabi biraz büyüsün senide göreceğiz Güney bey "

Güney gülerek geriye yaslanırken yanında kucağında oğluyla oturan karısına ve Emre'ye baktı. Çok şükür oğlu sağlıkla vaktinde doğmuştu ve daha çok küçüktü. Söz konusu Dila'yla Onur olmasaydı muhtemelen düğüne gelmezlerdi çünkü Emre daha çok küçüktü.

Onlar gülüşürken lavoboda olan Bora masaya gelip Altuğ'un bağrış çağrış olmasa da mızırdanarak ağladığını görünce minik adama yaklaştı. Arkadaşının çocuklarının hepsini çok seviyordu ama Altuğ gözüne sanki daha şirin geliyordu. Tabi kardeşim dediği adamın kızı Miray'ın yeri ap ayrıydı.

Altuğ'un çok uslu bir bebek oluşu belkide onu kendisine çekiyordu bilmiyordu ama Altuğ nereye koysan orada sessizce duran bir çocuktu ve çok tatlıydı.

"Ya ne oldu bakalım sana aslan parçası niye ağlıyorsun sen. Ben giderken keyfin çok iyiydi. Fenerbahçe Galatasaray durumunu falan konuşurken baya baya gülüyordun."

Bora Altuğ'u kucağına alıp onunla konuşurken o hali o kadar tatlıydı ki Meriç sevgilisini ışıl ışıl gözlerle izledi. Bora'dan kesinlikle ileride çok güzel bir baba olacaktı ve o bebeğin annesininde kendisi olmasını çok isteyip diliyordu.

Cemal oğlunun Bora abisinin kucağında gülücükler saçmasına gülerken yanına gelen organizasyon görevlisinin kulağına söyledikleriyle başını sallayıp onayladı ve elini Funda'ya uzatıp onu kaldırdı masadakilere döndü.

"Dila'yla Onur birazdan gelecekmiş. Başlıyor düğünümüz. Altuğ size emanet."

Altuğ'u arkadaşlarına emanet edip nikah vakti gelen Onur'la Dila'nın  bulunduğu odaya doğru ilerlerken Cemal'in içindeki hisler çok garipti. Birazdan kardeşi evlenecekti ve onun için mutlu olduğu kadarda abilik yanı tutuyordu buruklaşıyordu.

"Sen çocuklara bak ben annemlere bakacağım onları ayarlayayım."

Karısını odanın önünde bırakıp annesiyle babasının yanına ilerledi. Onur'un bir kardeşi olmadığı için Cemal'den rica etmişti iki aile ve organizasyon şirketiyle paralel ilerleyip her adımda önce Cemal'le haber veriyorlar Cemal'de aile üyelerini organize ediyordu.

***
"Hazır mısın meleğim. Birazdan sonsuza kadar benim olmaya evet diyeceksin."

Dila başını sallayıp sevdiği adama gülümsedi.

"Ben sana hep hazır oldum."

Onur son kez Dila'nın alnından öptü ve Funda Dila'nın duvağını kapatıp odadan çıkıp Cemal'in yanında yerini aldığında biraz sonra düğün alanında etkili bir müziğin başlaması, yürüme yolunda yakılan maytap şöleni arasında el ele görünen Onur'la Dila'yı herkes ayakta alkışlar arasında karşıladılar.

İkiside birbirinin elini sım sıkı tutup heyacanla etrafına gülücükler saçarak ilerleyip nikah masasına oturdular.

Sessizlik içinde herkes yerine oturup genç çifte bakarken ikiside gözlerinden belli olan heyacanla bakıp gülümsüyorlardı. Düğün yeri oldukça kalabalıktı ve bu yüzden barko vizyondan yansıtılıyordu görüntüleri.

Tanınmış iki ailenin çocukları olmasının yanın sıra Onur'un iş dünyasından tanıdıkları, akrabalar, arkadaşlar, ailelerinin çevreleri derken davetli listesi yaparken gözlerinin korktuğu kalabalık şuan karşısındaydı ikisininde.

Nikah memuru bir şeyler söyleyip onları güldürürken adam mikrofonu önüne  çekti ve nikahı başlatmak üzere konuştu.

"Değerli konuklar, bugün burada Gaziantep'in bilenen, sevilen önemli ailelerinden olan Özata ve Keskin ailesinin evlatlarının mutlu günü için toplanmış bulunmaktayız. Nikah aktine geçmeden önce gelin hanımın şahitti sayın Meriç Özata hanım efendiyi ve damat beyin şahitti sayın Okan Aydın beyefendiyi davet ediyorum ve ardından nikahımıza başlayacağız."

Meriç'le Okan yerlerini
almasıyla nikah memuru nikahı başlatılıp ve o bilindik soruyu önce Dila'ya sonra Onur'a sordu. İkiside büyük bir heyecan ve mutluluk içinde aşkla "evet" dedikler ve alkışlar arasında hayatlarını birleştirdiler.

Nikah defterine önce Dila imzasını attı ardından sıra Onur'a gelince derin bir nefes aldı çünkü ilk kez bu gece kendini kontrol edemediği andaydı ve heyecandan elindeki kalem titreyip imza atamayınca çocuksu bir bakışla Dila'ya baktı.

Dila o anlarda Onur'u tutup öpmek istesede kendine hakim olup eğilip ona bir şeyler söylerken onların o tatlı halleri barko vizyondan herkes tarafından izlendi ve tatlı hallerine karşılık düğün alanında güçlü kahkaha sesleri yükseldi.

Bora hemen ön masada olduğundan düğüne damgasını vurarak "yardım lazım mı Onur'cum" dedi.

Onur başını kaldırıp öyle içten güldü ki alanda ne kadar insan varsa bu iki gencin haline onlarda katıldı ve Onur sonunda imzayı atığında özellikle geniş arkadaş grubunun olduğu masadan alkış ıslık sesleri yükseldi.

Tam bu anlarda Dila hemen unuttuğu şeyi hatırlayıp Onur'un ayağına bastı ve canının acısıyla o inleyip şaşkına dönen Onur'a bir alkış daha geldi. Kesinlikle Onur bu akşam çok tatlıydı.

Ayağa kalkıp Dila'nın duvağını kaldırıp sevdiğinin alnından öptü ve Dila'nın aşk dolu bakışlarına aynı duygularla karşılık verip baktı.

"Seni çok seviyorum. Seni her şeyden çok seviyorum. Hayatıma giren meleğimi hep mutlu edeceğime söz veriyorum."

Dila aşk sarhoşu olmuş halde Onur'u dinleyip sarıldı ve onu ne kadar çok sevdiğini kulağına bir kez daha söyledikten sonra geri çekilip nikah cüzdanını havada sallayıp güldü. Herkes onların bu tatlı hallerini izleyip gülerek alkışlarken ilk danslarını etmek üzere pistin ortasına geçtiler.

"Çok seviyorum seni çok çok çok...."

Dila gülücükler saçarak seçtikleri şarkının başlamasıyla onurun kollarında dans ederken gözlerinin içi gülen sevdasına doya doya bakıp çoşmuş halde konuşunca Onur ufak bir kahkaha atıp Dila'nın yanağından öptü.

"Ya ben seni nasıl çok seviyorum... Hayatıma ansızın girdin ve benim tüm ömrüm oldun."

Onur bu gece aşkının daha ne kadar zirveye çıkacağını hiç bilmiyordu çünkü tutmasalar bas bas Dila'yı sevdiğini haykıracaktı. Dolup taşıyordu duygularla.

Herkes onların mutluluğunu izlerken Cemal karsını göğsüne çekmiş bir koluyla Funda'yı sararken diğer koluyla kucağındaki Altuğ'u tutup oğlunun başından öptü ve duygu dolu halde gelinliğinin içinde Onur'un kollarında kuğu gibi süzülen kardeşini izledi.

Dila'sı evlenmişti artık ve biliyordu ki Onur doğru kişiydi. Kardeşi şanslıydı çünkü Onur'da aileside Dila'yı el üstünde tutuyorlardı ve değişmezse bu hep böyle olacağa benziyordu.

***
Gece yarısına kadar süren düğünde Dila bir dakika yerinde durmadı  Onur'un "Dila biraz dinlen sevgilim." Demelerine aldırmadan en mutlu gününde kızlarla, ailesiyle, Onur'la  oynayıp bu anları bir bir çekildi.

Onur elbette elinden geldiği kadar  eşine eşlik etse de  arada da konuklarının yanlarına gidip  ilgilenmişti. Dila'yla masaları tek tek gezip herkesle görüşmüşlerdi ama yinede o hengamede tam ilgilenemedikleri özelikle iş dünyasından tanıdıklarına, babasının ve kayın babasının çevresinden olan önemi insanların yanına Onur bir kez daha uğramıştı.

Düğünün bitmeye yaklaşmasıyla konular bir bir giderken yakın akrabalar ve dostları kaldılar. Güney'le Yaren oğulları Emre durmayınca ilk gidenlerden olmuş giderken erken ayrıldıkları için üzülsede Emre için olduğundan yapacak bir şeyleri yoktu.

Diğerleri yanındaydılar. Gece sonunda Eymen, Ege ve Miray ise anne babasının kucağında tüm gece oyunlar oynayıp yanlarında getirdikleri oyuncaklarla eğlenip uyuya kalmışlardı. Düğün sonuçlarında genelde bazen çocuklar ya kucakta ya da masa üstünde uyuya kalırdı. Bu manzaralara herkes alışıktı.

Uyku saati bugün çok geç olmasına rağmen uyumayan Altuğ'la Azra'da annesiyle babasının kucaklarında öylece duruyorlardı. Begüm'le Funda ne yaparsa yapsın iki afacan duymamış direnmişlerdi. Eve gittiklerinde ilk iş bebeklerini yatırmak olacaktı.

Oldukça güzel bir düğün oldu ve herkes memnun ayrıldı düğün yerinden.

"Kızım hadi."

"Yavrum anca gidersiniz."

Nermin hanım ve Dila'nın artık kayınvalidesi ikinci annesi olan Emine hanım  Begüm ve Eda'yla konuşan Dila'ya seslenirken Dila kızlara sıkıca sarıldı. Hepsiyle görüşmüş en sona Eda, Begüm ve Meriç kalmıştı.

"Hepinize çok teşekkür ederim son ana kadar yanımda oldunuz ve beni çok mutlu ettiniz."

Begüm sıkıca sarılıp öptü Dila'nın yanaklarından. Dila sonuna kadar mutlu olmayı hak ediyordu.

"Elbette yanında olacağız tatlım biz bir aileyiz. Dilerim çok mutlu olursunuz. İkisinizde mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyorsunuz."

Dila gülümseyip kızların yanından ayrılıp az ileride erkeklerle ayakta gülerek konuşan artık eşi olan Onur'a doğru gelinliğinin yerden kaldırmak için eline yandan hafif toplayıp ilerlerken Azat, Oğuz, Cemal, Bora ve Mustafa'yla konuşan Onur'un bir eli pantolunun cebinde diğer elinde alkolsüz içeceği arkadaşlarıyla gülüşerek konuşmaya devam etti.

Dila'nın alkolü sevmemesinden dolayı Onur bu gece sadece iki kadeh içmişti. Birinde üniversite arkadaşlarının masasına gittiğinde onların çoşturmasıyla diğerinide Azat'ların masasındayken içmişti.

Bu konuda dikkat ediyordu çünkü Dila kendisine bir şey demesede onun rahatsız olduğunu bile bile içmiyordu. Hele böyle bir günde karısını alkol kokusuyla rahatsız etmek istemiyordu.

Dila'nın kendisine doğru geldiğini görünce bardağını hemen yanındaki masaya bırakıp karısına elini uzattı ve onu kendine doğru çekip yaslayarak şakağından öptü.

İkiside birbirine aşk dolu bakışlarla bakıp gülümsediler.

"Gidelim mi arık bebeğim?"

Dila hülyalı hülyalı bakıp "gidelim." Dedikten sonra gözleri hemen Meriç'i aradı ve onu bulduğunda da gülümsedi çünkü Meriç şuan Bora'yla kaçamak bakışlarla bakışıyor gülümsüyordu. Tüm gece Meriç'in babası da haliyle düğünde olduğundan iki çılgın aşık pek yan yana gelememişlerdi.

"Ben hemen geliyorum sevgilim."

"Nereye gidiyorsun şimdi geldin yanıma."

Onur mızmızlanıp karısına fısıldarken onu duyan erkeler aralarında kıkırdadılar.

"Meriç'e sarılmadım daha."

"Tamam bekliyorum."

Dila gülümseyip Onur'un elini bırakıp Meriç'in yanına yürüdü ve iki arkadaş uzun uzun birbirlerine sarıldılar.

"Dila, canım benim. Senin Onur abime olan aşkını en iyi ben biliyorum ve bugün içim çok rahat çünkü abimde seni çok seviyor. Siz birlikte olmayı sonsuza kadar hak ediyorsunuz. Hep mutlu olun inşallah. Cemal abinin dediği gibi yanında olduğumuzu bil bunu sakın unutma."

Dila duygulanmış halde sım sıkı sarıldı kardeşi gibi olan dostuna ve geri çekilip Meriç'in ellerini tuttu. Çok güzel olmuştu arkadaşı. Kızıl parlak saçlarını dalga dalga yaptırmış çok şık bir tuvalet  giymişti. Saçıyla duruşuyla Meriç kesinlikle düğün alanında çokça kez bekar genç erkeklerin dikkatini çekmişti ve Bora bu duruma deli olmuş halde Meriç'e bakanlara sert bakışlarla bakıp ara sıra insanlara çaktırmadan Meriç'e kıskanç uyarılarda da bulunmuştu. "Şu tarafa gitme, şu masaya sakın yaklaşma bak çilli baban falan dinlemem dağıtırım o sana bakan dallamaların ağzını burnunu" demişti ve Meriç sevgilisini zar zor yatıştırmıştı.

Dila'ya görede Meriç gerçekten dikkat çeken güzel bir kızdı ki o saçlarının rengi çok güzeldi Meriç'e çok yakışıyordu.

"Sen benim kardeşimsin Meriç. Bugüne kadar Onur konusunda çok kahrımı çektin beni dinledin destek oldun kaç kez omzunda ağladım birlikte güldük ve ben senin hakkını  asla ödeyemem."

Meriç Dila'nın sözlerini gülerek kesti .

"Şşş kızım saçmalama ya hem bak sende artık bir Özatasın artık benim keyfime değme yani. Dostken akraba olduk ve benim tek istediğim sizin mutlu olmanız tabi hakkımı ille de ödeyeceksen hani bir de..."

Meriç susup gözlerini kıstı ve muzip bakışları arasında Dila'nın karnına elini koyup Dila'nın "bir de ne?" Diye gelen sorusuna kıkırdayıp  cevap verdi.

"Birde bana şöyle okulun biter bitmez bir yeğen yaparsanız vallahi bende hak mak kalmaz güzellik."

"Ya Meriç ya daha bugün evlendim ne diyorsun yani aşk olsun sırası mı şimdi bir duyan olsa."

Dila çekingen bakışlarla hemen etrafı tarafı neyseki kimse yoktu.

"Hem okul bitse bile hazır olmazsam yeğen sevmek için biraz daha bekleyeceksin canım."

Meriç Dila'nın sözlerine gülerken göz kırptı. Elbette takılıyordu arkadaşına Dila daha çok gençti. Anne olacak yaşa gelmemişti ki evlilik için bile Meriç'e göre çok gençti ama o bunu yanlışta olsa tercih etmiş ve kendi yaşayacaktı.

"Dila hadi güzelim."

Onur artık düğün alanından çıkmaları gerektiğinden karısına seslenirken Dila hemen yanına geldi ve birlikre el ele ailelerine el sallayıp onların uğurlamasıyla şöförün kullandığı gelin arabasına bindiler.

Dila arabada arkada Onur'un yanında ilk geceleri için daha önceden konuşup sabahta çantalarını gönderdikleri otele gideken elini tutan artık kocası olan adamın elini dudaklarına götürüp öpmesiyle gülümseyip başını Onur'un göğsüne yaslandı ve huzurla kapattı gözlerini. Saçlarından öpen Onur'un aşkının keyfini sürdü.

"Onur biz resmen evlendik ve ben hala inanmıyorum."

Başını kaldırıp pırıl pırıl aşk dolu gözleriyle Onur'un kahve gözlerine bakarken. Onur gülümseyip karısının alnında öptü. Dila'ya dokunmadan öpmeden duramıyordu.

"Her şey o kadar çabuk oldu ki düğün ne zaman bitti onu bile heyecandan anlayamadım ama inan güzel karım, inan artık biz evliyiz."

Dila Onur'un karım demesiyle şirin şirin gülünce Onur küçük bir kahkaha attı. Dila'nın neye böyle mutlu olduğunu anlamıştı elbete. Sevdiğine karım demek Onur içinde tarifi imkansız güzel bir histi.

Dila'nın kulağına eğilip sıcak nefesini verip yakıcı bir ses tonuyla fısıldadı.

"Sende bana kocacığım desende bende senin gibi şirin şirin gülsem."

"Onuuur..."

Dila kocasının ismindeki u harfini uzatıp nazlı ve cilveli bir şekilde Onur'un dudakları üstüne fısıldarken Onur karısının belini sarıp içindeki istekle derin bir nefes alıp verdi.

"Ben sana ne diyorum sen bana ne diyorsun ama."

Dila kocasının bu oyunbaz hallerine bayıldı. Onur işine geldiğinde nasılda kur yapan bir hale bürünüyordu. Tazecik kocasını kırmadı ve gözlerinin içine bakarak fısıldadı.

"Kocağıcım... Benim tatlı kocam."

"Yerim bak senin o güzel dilini ama."

Onur duyduğu hitapla güldü ve gece boyunca yapmak için delirdiği ama yapamadığı şeyi yapıp Dila'nın dudaklarına kapanıp doyasıya öptü güzel gelinini. İçinde sanki bir çocuk vardı ve çoştukça çoşuyordu.

Arabada şoförün olmasından dolayı Dila öpüşmelerini kısa kesip dudaklarını çeksede Onur sonra onu uzun uzun öpeceğinden bir şey demedi.

***
Her şey güzledi. Dila'nın ayakları yerden kesilmişti bu ana kadar ama işte şimdi içini hafif bir korku bolca telaş ve heyecan kapladı bedenini.

Şuan dudaklarını kemirerek karşısında kırmızı gül yapraklarıyla benzemiş yatağa bakarken kalbi duracakmış gibi hızlı attı.

Onur hemen arkasındaydı kendilerini odalarına kadar eşlik edip getiren bel boya bahşiş veriyordu. İlk geceleri için Antep'in en güzel otelinde bir suit ayarlamıştı Onur ve odalarını kendi isteğine göre hazırlatmıştı.

Her şey Dila için özel olsun istiyordu. Onun sevdiği gibi kırmızı gül yapraklarıyla yatağı komple kapatmış yerlerde güller ve mumladan bir şölen oluşturmuştu. 

Dila odadaki her bir ayrıntıya hayranlıkla baktı. Evet böyle ilk gece ya da balayı odalar süslenirdi biliyordu ama bu oda şuanda şahane görünüyordu.

Antep'inin güzeliğini gösteren kocaman camın önündeki masanın üstünde güzel bir meyve tabağı, iki kadeh,kovada şampanya... Onur bilerek alkolsüz olandan istemişti çünkü Dila'nın alkolü sevmemesine saygı duyuyordu meleğiyle içebilmek ihtimallerini düşünmüş böyle seçmişti. Bunların yanı sıra inci gibi dizilmiş çeşitli çikolatalardan oluşan gümüş tabak iştah kabartan cinsten duruyordu.

Heyecanını bastırmaya çalışırken hala ne yapacağını bilmeden kas katı halde dururken bel boyu çoktan gönderen Onur bir süre karısını izledi ve yanına yaklaşıp  arkasından sarılıp ensesine dudaklarını bastırıp uzunca öptü.

"Beğendin mi odayı bir tanem?"

Onur erkeksi kalın sesiyle sorarken Dila yutkunup başını salladı ve zar zor konuştu. Bu gece için çok heyecanlıydı ve Onur bunu anlıyordu. Dila hazır değilse elbete bekleyecekti karısını. Hem oda düşünmüştü bu konuyu aklında zaten bir şeyler vardı.

"Ben... Onur ben çok beğendim yatak gül yapraklarıyla kaplanmış. Mumlar çiçekler o masa şahane aşkım."

"Her şey senin için."

"Sen mi istedin odanın özellikle böyle hazırlamasını Onur?"

"Evet bebeğim."

Dila Onur'un kolları arasında dönüp kocasının gözlerinin içine titreşen gözleriyle baktı. Nasıl derinden seviyordu bu adamı. Aşkın yaşla değilde kalple işinin olduğunu anlatırcasına kanıtlarcasına seviyordu.

"Teşekkür ederim. Sen çok özel bir adamsın sevgilim."

Onur gülümseyip karısının boynundan öptü belindeki eli sırtında dolaşıp öpücükleri ufak ufak emmelere dönüşünce Dila kolları arasında titredi. Bu gece nasıl olacaktı ne yapacaktı hiç bilmiyordu ve birazda korkuyordu.

Bu konuda gerçek anlamda çok bilgisizdi. Ordan burdan edinilen okunan bilgilerle bazı şeyler olmuyordu. Onur'la nişanlıyken bile asla ne kendi ne onu rahatlatacak onu keşfedecek kadar bile ileriye gitmemişti ve neler hissedecekti hiç bilmiyordu. Kulaktan dolma bilgileri araştırıp edindikçede pişman olmuştu çünkü korkusu artmıştı.

Meriç'le konuşmuştu bu konuyu ama oda bir şey bilmiyordu ki arkadaşına yardımcı olamamıştı. Doktora gitmemişti ve ordan burdan okuduğu kadarını biliyordu. Bu gece Onur'la olmayı çok istiyordu ama ilkini yaşayacağı içinde fazlaca stresli ve korku doluydu.

"Bebeğim iyi misin sen? Niye terliyorsun böyle?"

Onur Dila'nın sıklaşan nefesinden ve nemlenen sırtından durumu fark edip başını boynundan çekip yüzüne bakarak sordu.

Sık sık kesik nefesler alıp kendisine utangaç bakışları altından bakan  meleğinin yüzünü avuçları içine alıp gözlenin içine sevgiyle baktı.

"Sen yaşayacaklarımızdan korkuyor musun Dila'm? Benim olmaya, bu geceye hazır değil misin meleğim?"

Bir şey demedi Dila utanıp bakışlarını kaçırınca Onur gülümseyip çenesinden tutarak başını kaldırdı ve Dila'nın kalbini bir kez daha aşkla çarptıran sözleri burnunun ucunu öpüp fısıldadı.

"Bu gece sadece sarılıp uyuyacağız kendini kasmanı istemiyorum. Evlendiğimiz gün birlikte olmalıyız  diye bir kural yok değil mi? Bende zaten o kafada bir adam değilim ve senin çok yorulduğunu hazır olmadığını biliyorum. O yüzünden bu gece sadece uyuyacağız bir şey yaşamayacağız.

Bundan sonrası içinde sen nasıl istersen öylece olacak. Sen hazır olana kadar ben seni bekleyeceğim güzel karım."

Dila karşıdaki adamın anlayışlı sözleri bakışları karşısında kalp atışları hızlanmış halde baktı ve  Onur'a kocaman gülümseyip kollarını boynuna dolayıp sıkıca sarıldı.

Onur zaten bugüne kadar kendisini hiç bir konuda zorlamamıştı ve bugün de o muhteşem yönünü göstermişti.

"Onur ben..."

Geri çekilip konuşma ihtiyacıyla ağzını açtı ama sonra utanıp  bakışlarını kaçırınca Onur gülümseyerek karısının çenesini okşayıp başını yeniden kaldırarak aşk dolu bakışlarını buluşturdu.

"Benden sakın utanma meleğim.
Ben senin eşinim. Benim senden seninde benden utanacak bir
şeyimiz yok."

Dila yutkunup kızaran yanaklarının tatlılığıyla yutkundu. Her şey iyi güzeldi de evliliğin tabi  bu yanıda vardı.

Onur onu zorlamazdı tamam ama Dila bazı konulara geç alışacağını biliyordu.

Dila da isteksiz değildi ama yinde bu konularda çok toydu. Meriç bir keresinde şaka yapıp "evlenmesini biliyorsun da bunun olacağını bilmiyor musun? Ayy Dila rahat ol akışına bırak güzel arkadaşım." Demişti ve şimdi ona çok hak veriyordu.

Evlilik işte her şeyiyle düşünülüp yapılacak bir şeydi tabi ve bu daha hiç bir şeydi biliyordu Dila. Olmak zorunda mıydı? Bu kişisine göre değişirdi.

Daha önce Begüm'le ya da Eda'yla falan konuşmadığı için pişman oldu. Funda'yla bu konuyu konuşamazdı  çünkü abisiyle onun ne yaşadığını duymak pek isteyeceği şey değildi.

"Onur ben korkuyorum... Ve dediğin gibi bu gece oldukça yorulduk böyle yorgun argın bir şey zaten yaşamak istemiyorum sevgilim. Anlayışlı olduğun için teşekkür ederim."

Dila'nın söyledikleriyle Onur karısının alnından öptü. Meleğinin ne kadar korktuğunu elbette gözlerinde görüyordu ve o hazır olana kadar kesinlikle bekleyecekti.

Dila gülümseyip Onur'un  yanağından öperken Onur karısının elini tutup onu çevirdi ve omzuna bir öpücük kondurup gelinliğinin fermuarını usulca açmasıyla Dila irkilip başını çevirip kocasına sorgularcasına bakınca Onur göz kırptı sevdiğine.

"Hemen bana endişe dolu gözlerle bakma meleğim az önce söylediklerimin arkasındayım sadece gelinliğini çıkarman için yardımcı olacağım. Bir duş alıp yatmak istersin diye düşündüm ama yanıldım mı?"

Dila açılan fermuardan dolayı gelinliğinin düşmemesi için göğüs altından tuttu ve başını salladı.

"Yanılmadın duş alsam çok iyi olacak."

"Tamam."

"Ben banyoya geçeyim o zaman."

"Olur."

İkiside şuan pek ne diyecek ne yapacak bilmiyorlardı. Onur'da Dila rahat etsin diye çırpınıyordu Dila da Onur yanlış anlamasın kaçtığını düşünsün istemiyordu ve ikside çok sempatik duruyorlardı.

"Çantalarımız neredeydi?"

Dila yüzünü kocasına dönüp konuşurken Onur hemen daha önceden otele gönderdiği çantaların dolapta olduğunu bildiğinden o tarafa yürüyüp küçük çantayı çıkardı.

Büyük valizleri arabadan indirmemişlerdi balayına giderken havaalanında indireceklerdi ve buraya sadece küçük bir çanta göndermişlerdi.

Dila banyoya giderken Onur'da peşinden gidip çantayı bırakıp karısını yalnız bırakarak odaya döndü ve Dila banyoda Onur odada
birbirinden habersiz şapsal şapsal sırıttılar.

"Oğlum niye bu kadar heyecan yaptın sen. Dila'yı sakin tutacağım sözde ama ben beter haldeyim  inşallah meleğim anlamamıştır."

Onur kendi kendine konuşup gülümseyerek yatağa aşk dolu gözlerle bakıp camın önüne doğru yürüdü.

İlla bir şeyler yaşamalarına gerek yoktu. Onur karısı için hazırlamıştı bu romantik ortamı.

Arabaya binmeden önce giyindiği çeketini çıkarıp gömleğinin düğmelerini tek tek açtı ve tamamen önü açık olan gömleğinin üstünden çıkarmadan camdan dışarıya bakıp gülümsedi. Meyve tabağından bir üzüm alıp ağzına attı sağ elini pantolonun cebine sokarken sol elini gözünün hizasına  kaldırıp parmağını saran alyansına bakıp güldü.

"Öyle böyle derken hayatının kadınıyla evlendin Onur. Melek gibi bir kadınla, her şeyiyle senin olan aşkı tattığın kadınınla evlendin."

Alyansını öpüp kalbinin üstüne bastırıp gözlerini kapatıp mırıldandı.

"Şükürler olsun rabbim. Bana utandırmadan yuva kurmayı, Dila gibi bir kadını nasip etiğin için şükürler olsun."

Duasını edip gözlerini açtı ve banyodan gelen su sesiyle bu gece yüzünden eksik etmediği gülüşüyle yeniden güldü. Gün gelip karısıyla birlikte duşlarda alacak onunla sabahlara kadar aşkla sevilecekti de ama Onur'un bir acelesi yoktu. Herşey vaktinde güzeldi ve Onur için o güzel vakit Dila'nın hazır olmasıydı.

***
Duşunu alıp çıkan Dila saçlarını kurutup tüm vücudunu güzelce kremledi hafif çiçek kokulu parfümünü sıkıp üstüne çantasına  iki çeşit koyduğu gecelikten daha kapalı olanı giydi.

Eğer odaya geldiklerinde kendini bu gece için hazır hissetseydi daha seksi olan tül geceliğini giyecekti ama onu sonraya bırakmış şimdi düz saten diz üstüde olan beyaz renk geceliğini giymişti.

Sütyen takıp takmamak konusunda karasız kalsada takmamayı tercih etti ve yakası "V" olan geceliğinin içinde göğüslerinin görüntüsü hoşuna gidip aynadaki haline gülümsedi.

Şuan fark ediyordu ki bu geceliği öyle normal falan değildi baya baya içinde çok seksi olmuştu. Uzun boyu ve düzgün fiziğinde kısacık saten gecelik güzel duruyordu. Sabahlığının kuşağını bağlayıp son kez kendine baktı ve çantasını alıp banyodan çıkmasıyla gördüğü görüntü karşısında olduğu yerde dondu kaldı.

Göğsü aldığı sık nefeslerden inip kalkarken yutkundu kızaran yüzünden dolayı alev alev yandı. Gözleri direkt olarak kapının karşısına hizalı yatağın üstüne oturan kocasının üstündeydi ve baktıkça içi fena oluyordu.

Onur yatağın üstüne oturmuş kendisine delici bakışlarla bakıyordu ve üstündeki gömleğinin önünün açıklığından göğüs karın kasları gözünün önündeyken ve Onur kendisini baştan aşağıya beğeni dolu gözlerle süzüp dudaklarını ağır ağır ıslatırken Dila'nın sakin kalması pek mümkün değildi.

Usulca kalktı oturduğu yerden Onur. Ağır adımlarla sanki çekimde olan bir model gibi yürüdü ve Dila baştan ayağa kızarıp elleri titredi.

"Ahh kocamdan bu kadar etkilenmem normal mi? Sanki elim ayağımı hissetmiyorum. Allahım sen yardım et. Bu ilk gece baş başa kalma olayı ne kadar stresliymiş böyle. Sanki Onur'u daha önce hiç görmedim sanki hiç birlikte uyumadık."

Onur Dila'nın karşısında durup karısına aşk ve istek dolu gözlerle baktı. Dila'nın sabahlığının önü kapalı olmasına rağmen gecelikle aynı boy oluşundan ve vücudunu sarmasından etkilendi onun şahane görüşünden son derece erkilendi.

Dila genç ve güzeldi. Onur karısının güzelliklerinin farkında olan bir adamdı.

Usulca Dila'nın elindeki çantayı alıp yere bıraktı ve heyecanlandığını anladığı karısının incecik belinden tutup kendisine çekerek bedenlerini birbirine yaslayıp dudaklarını aynı anda birleştirdiler.

Ayakta bir süre kendilerinden geçmiş halde öpüştükten sonra Onur inleyerek karısının aralanan tatlı minik ağzında dillerini dans ettirip Dila'yı kucakladı ve beline dolanan bacakların altından karısının poposunu kavrayıp tutarak yatağa doğru ilerledi.

Kucağından Dila'yı indirmeyip yatağa oturdu. Nefes almak için geri çekilen karısının aralık dudaklarından yüzüne yayılan ılık nefesi ve kızaran dudaklarına istekle bakıp Dila'nın belini poposunu okşayıp azıcık açılan sabahlığın gösterdiği göğüs arasını öperek gözlerinin içine baktı.

İçindeki "bu güzel kadın benim" diyen yanının gururunu bastıramıyordu.

Bir süre daha bakıştıktan sonra Dila uzanınca Onur'da başını yaklaştırdı ve tekrar dudakları birleştiği anda Onur karısını kucağıdan yatağa yatırıp üstüne uzandı ve elleri karısının pürüzsüz güzel bacaklarında dolaşırken Dila'nın kıpırdanmalarıyla yatakta döndü ve Dila'yı üstüne yatırdı kendi altta kaldı çünkü biraz daha az önceki gibi kalsaydı zorlanacaktı. Hoş şuanda da sertleşen erkekliği canını fena halde yakıyordu delicesine istekliydi ama aynı zamanda da sabırlıydı.

Karnının üstüne oturup üstüne eğilen ve kendisini öpen karısının bu çekici haliyle kendinden geçerken Dila sanki "korkuyorum" diyen kendi değil gibi davranıyordu ve Onur onun bu hallerine şuan bayılıyordu.

Dila'nın belini tek eliyle tutup doğrularak sırtını yatak başlığına yasladı ve karısının sabahlığının kuşağını tamamen açmasıyla yutkundu.

Karnına kadar toplanan geceliği yakası daha da açılmış göğüs dekoltesiyle Dila şuan inanılmaz seksi ve ateşliydi.

"Bebeğim..."

Nefes nefese dudağının kenarını ısırıp konuştuğunda Dila az önceki halinden sıyrılıp kızaran yanaklarıyla Onur'a baktı. Şuan onur kendisini yiyecekmiş gibi bakarken utanmaması elde değildi. Kıpırdanıp gayri ihtiyarı oturuşunu düzeltmesiyle Onur'un "ahh Dila." diye dişleri arasından inleyişini duyup poposunun altında hissettiği sertlikle kıkırdadı çünkü Onur şuan çok şeker görünüyordu gözlerini kapatıp sıkarak açmıştı kocası ve fena halde olduğu çok belliydi.

"Hoşuna mı gitti kıvranmam küçük hanım."

Becerili elleri karısının bacalarında, karnında dolaşırken dudaklarıda göğüs arasından ayrılıp sırayla iki dolgunlukta oyalandı. Okşadı öptü doya doya.

Onur daha fazla ilerlememek için Dila'nın boynundan öpüp kulağına yaklaşıp öperek fısıldadı.

"Durmalıyız bebeğim çünkü dayanmak benim için zor oluyor."

Dila kocasına bakıp başını salladı çünkü ilerisi için oda henüz hazır değildi. Onur'u da zorlanmanın anlamı yoktu adam ne haldeydi hissetmişti. Şimdilik bu kadarı yeterliydi.

Karısını kucağından yatağa bıraktı ve alnından öpüp doğruca kendine gelmek için soğuk duşun altına giderken mırıldanarak söyledikleriyle Dila yatakta  kırkırdadı.

"Evlendiğim gece soğuk duş alacağım çünkü küçük hanım rahat durmuyor."

Onur duşunu alırken Dila güllere bezeli yatağında oturup mutluluktan içi içine sığamaz halde gülümsedi. Hala inanamıyordu resmen evliydi. Onur'la bundan sonra hep yan yanaydılar...

Kıkırdayıp yan dönüp kolunu başının altına aldı gözlerini kapatıp düğününü düşündü. Nasılda güzeli her şey, rüya gibiydi...

Düğünü düşünürken duş alan Onur beline havlusunu sarıp banyodan çıktığında yatağın üstünde gözleri kapalı yan yatmış halde bacaklarını hafifçe karnına doğru çekmiş olan karısını görünce kocaman gülümsedi. Şu görüntü her şeye değerdi. Ömrümün kalanında bu kadın hayatında, yanında olacaktı ve Onur inanılmaz mutluydu.

"Kocanı beklemeden uyumadın değil mi?"

Dila'nın numara yaptığını bilip konuşan Onur gülerek çantasından  üstüne giyeceklerini çıkarıp arkası dönük olan karısı kendisini görmediği için onun utanma ihtimali olmadığından odada giyindikten sonra yatağın yanına yürüyüp numaracı karısının üstüne doğru eğilip bakarak Dila'yı süzdü. Karısının incelik belini, hafif çıkıntılı olan poposunu, düm düz sırtını saran saten geceliğin açıkta bıraktığı pürüzsüz bacaklarını dudaklarını ısırarak izledi. Bu güzellik kendisinindi ve inanılmaz erkeksi bir gururla dolup taşıyordu.

Eğilip Dila'nın yanağından, alnından, ve burnundan minik minik öptü.
Onun yine o tatlı sesiyle kıkırdayacağına eminken Dila'dan hiç bir ses çıkmamasıyla bir şey dikkatini çekti ve iyice eğilip Dila'nın yüzüne baktı onun nefes alıp verişini dinledi ve gözleri anladığı şeyle şaşkınlıkla önce açıldı sonra aşkla kısıldı ve gülümsedi.

Uyuya kalmıştı güzel karısı... İlk gecelerinde "sarılıp biraz öpüşürüz" sonra uyuruz diye düşündüğü güzel meleği gerçek bir melek gibiydi. Kendisini beklerken uyuya kalmıştı. Onun bu masum halleriyle içi titredi. Dila'nın aldığı derin nefeslerden onun uyuduğunu anlamak zor değildi.

Karısının yumuşacık şampuan kokan saçlarını okşayıp bir süre onu izledikten sonra uyandırmaya kıyamadığıdan dolapta gördüğü yedek örtüyü alp üstüne örttü ve ışığı kapatıp Dila'nın yanına yatağa girip yattı. Karısına iyice yanaşıp sarılarak şakağından öpüp fısıldadı.

"İyi geceler hayatımın anlamı, bana güç veren, huzur veren güzel karım."

***

Günler o gecenin sonrasında hızla  akıp geçti ve tam on gün olmuştu Onur'la Dila evleneli. On gün resmen su gibi akıp geçmişte de anlamamıştı onlar.

Bu on günde her şey ikisi içinde mükemmel olsada Dila'nın takıldığı konu yüzünden şuan Onur karısına inanamasa da yataklarında çıplak göğsüne sokulmuş halde ağlayan karısına anlayışla yaklaştı.

Derin bir nefes alıp göğsüne dağılan karısının saçlarını okşayıp elinde topladı ve geriye alıp yine Dila'yı sakinleştirici sözler söyleyip karısıyla özenle ilgilendi.

"Dila lütfen ama dinlemiyor musun sen beni aşkım."

Dakikalardır konuşuyordu Onur ama Dila'nın pek anladığını düşünmüyordu çünkü karısının göz yaşları henüz dinmemişti.

Karısının bu durumuna üzülüyordu çünkü Dila'nın böyle bir şey için ağlamasını gerçekten istemiyordu.

Bir haftalık rüya gibi dolu dolu geçen balayı sonrası Antep'e gelmişlerdi ve üç gündür de Onur'un bekarken olan evinde kalıyorlardı. Buraya gidip geldikçe bu evde kalcaklarından evi kapatmamışlardı.

Balayı dahil şu geçen üç günde Dila dolmuştu ve sonunda kocasının göğsüne sarılmış halde patlamıştı.

Evlendikleri gece Dila'nın uyuya kalması ve sabahında çok utanıp Onur'a karşı mahçup halde bakıp konuşması, Onur'un çok hoşuna gitmiş ve karısıyla uğraşıp yalandan alanımış numarası yapmıştı. Dila'nın kendi afetirme uğraşlarında Onur oldukça keyiflenmiş sonra durumu Dila da öğrenince hallerine bolca gülmüşlerdi.

O gün balayı için yola çıkıp Antalya da rüya gibi bir balayı yapmışlardı ama Dila açısından bir sorun vardı. Evleneli on gün olmasına rağmen her kendini hazır hissedip Onur'u da kıvama getirdiği gece hüsranla son bulmuştu ve hala kocasıyla birlikte olamamıştı.

Onur için sorun yoktu. Hatta o her seferinde "bekleyelim acele etmeye gerek yok bundan sonra hergün bizim" desede Dila hazır olduğuna onu ikna ediyordu ve çok güzel başlayan anlarda o son kısıma gelince Dila "dur yapamıyorum." Diyordu ve Onur zorlansada duruyordu. Dila'sı acele etsin istemiyordu ama durmuyordu güzel karısı.

Balayı boyunca devam etmişti bu durum böyle ve üç gündürde Onur net olarak "hayır dedim Dila. Her gece senin yüzündeki o hüzünü görmek istemiyorum. Sen gerçek anlamda hazır olana kadar bekleyeceğiz ve sende artık acele etmeyeceksin. Gerekirse de bir uzmandan destek alırız." Desede Dila'nın kadınlık marifetlerine yenilip soluğu yataklarında alıyorlardı ama üç gündürde değişen bir şey olmayınca Dila bugün patlamış "ama neden böyle oluyor." Diyerek Onur'un göğsünde ağlamıştı.   

Dila ciddi ciddi takmıştı bu durumu kafasına çünkü neden o son birleşme anı gelince panik oluyordu, canının Onur'un ufacık temasıyla yanıp bunun çok daha ileri gittiklerinde katlanılmaz olacağını düşünüyordu bilmiyordu.

Onur ne kadar anlayışlı bir eş olduğunu kaç kez göstermişti ama bu bir çok kadının nedense yaşadığı bir sorundu. Onur'la olmayı çok istiyordu kocasıyla birlikte olmak için yanıp tutuşup seviştikleri anlarda deliye dönüyordu ama o son kısımda içini korku kaplıyor ve "yapamam." Deyip Onur'u durduruyordu.

Zaten en çok takıldığı da kocasını isterken bu durumda olmasıydı.

Kendi kendine "neden  yapamıyorum" diye ağlamaya başlamıştı çünkü artık bu durum sinirlerini bozuyordu. Çocuk gibi göz yaşlarına sığınmak değildi ama anlam vermediği ve Onur'u her seferinde "bu sefer hazırım." Deyip ikna edip sonrasında kocasının zorlanarak geri çekilmesini izlemek sinirini bozuyordu.

Bu konuyu kafasına bu kadar takmasa akışına bıraksa sorun olmayacaktı belki ama Dila'nın huyuda buydu. Bir şey olmuyorsa neden diye kendini illa didiklerdi.

"Sevgilim şu akıttığın göz yaşlarına,kendini garap etmene değer mi? Sana bekleyelim diyorum neden acele ediyorsun. Bedenen hazır olsan da demek beynen hazır değilsin. Ben sana bir şey deyip bir şey bekliyor muyum? Şu konuyu kafana bu kadar takmanı istemiyorum diyorum. Böyle ağlaman asıl beni deli ediyor dayanamıyorum ama bir dinlemiyorsun ki beni."

Dila başını Onur'un göğsünden kaldırıp ıslak gözlerini kocasına çevirdi ve o anda Onur Dila'nın hala aslında bazen bazı olaylarda sevdiğinin ne kadar genç ve toy olduğunu bir kez daha anladı. Masum bakışı yok muydu deli oluyordu.

Elbete şikayeti yoktu. Asla da evlendikleri için pişman değildi  ama bazen acaba Dila açısından düşünüp "onun büyümesini biraz daha beklemeli miydim? Bu kadarcık olayda bile kafasına nasıl takıyor." Diye düşünsede  Dila'dan daha fazla uzak kalamayacağını da biliyordu.

Evet karısının evlilik için yaşı belki daha çok gençti biliyordu. Dila gibi değildi çocuğu genç kız. Karısı gibi imkanlara sahip değildi her genç kız ve bu yaşlarda evlenip çok sıkıntılar çekebilir psikolojik olarak kaldıramayabilirdi.

Onur özellikle bu konuda da aralarında bir şeylerin yaşanmaması  ve Dila'nın bu denli korkmasını anlıyordu. Gerçekten bunun yaşla   ilgisi var mıydı onuda bilmiyordu çünkü otuz yaşındaki bir kadın bile ilk birliktelik endişesi yaşayabilirdi. Bu tamamen kişiden kişiye değişen bir durumdu.

"Her seferinde senin beni bırakırken ki o zorlanan halini görüyorum ya kendime çok kızıyorum Onur. Olmayacaksa sana da hep boş yere hazırım diyorum ama anlamıyorum ki sevgilim. Gerçekten anlamıyorum. Seni bu kadar çok isteyip nasıl olmuyor anlamıyorum."

Onur Dila'nın itirafına gülümseyip karısının çıplak belini okşadı. Alnından yanağından öperken Dila'nın havası değilsin diye gülerek konuştu.

"Beni düşünüyorsan bu gözlerinden yaş akşamsın çünkü benim için hayatta en zor olan şey sen böyle ağlarken bir şey yapamamak."

"Onur..."

Dila kaşlarını çatıp kocasına sitemle seslendi çünkü kendisini takmıyor gibi gülüyordu.

"Ne Onur. Düşüncemi söyleyemez miyim. Hem sen ne demeye ağlıyorsun anlamıyorum. Tamam dedim şu kendini suçlama olayını bırak dedim değil mi?"

"Dedin ama..."

"Aması yok."

Onur yalandan kaşlarını çatıp karısını üstüne çekip bacaklarını bacakları arasına sıkıştırıp uzandırdı yüzleri birbirine bakarken ifadesini bozmadan devam etti.

"Biraz koca sözü dinle canım... Bu ne böyle hep benim dediğim olur havaları."

Dila kocasının tavrına sözlerine gülümseyince Onur rahatladı ve Dila başını kocasının boyununa gömdü.

"Üff başıma kazak erkek olayım deme bak benimde sinirim bir bozulursa eli maşalı karın olur bilmiş ol."

Karısının mırıltılarıyla Onur içten bir kahkaha attı ve Dila onun gülüşüyle başını kaldırıp çatık kaşlarıyla baktı kocasına.

"Ben ciddiyim neye gülüyorsun sen."

Onur gülmesini kesmeden yatakta döndü ve Dila'yı altına altıp dudağından sertçe öpüp gözlerinin içine baktı.

"Demek kazak erkek olursam sende aşağısı olmayan bir kadına dönüşeceksin he."

"Evet. Hiç sevmiyorum öyle yok kocanım dinle beni laflarını falan."

"Ee öyle ama."

Onur Dila'nın bacakları arasında yerini almış tenleri teması arasında ikiside etkilenmiş olsalarda garip halde garip sohbetlerine devam ettiler.

"Kocanım lafının arkasına sığınıp kadını kısıtlayan erkeklerden bahsediyorum Onur. Onlardan nefret ediyorum. Sanki kadın malıymış gibi davranılmasından tiksiniyorum. Kocanım ben senin onu yapma, sözümden çıkma gibi türevlerini uygulayan kısıtlayan zihniyete sahiplerden nefret ediyorum."

Onur karısının ellerini başının iki yanında tutup bedeninin Dila'nın bedenine sürtünce Dila sözlerini bitirmiş halde bu temasla inleyip dudaklarını ısırdı.

"Bende o hem cinsim olan adamlara bayılmıyorum ki böyle bir eş olmadığımı, olmayacağımı da bence sen çok iyi biliyorsun bebeğim."

Dila kıpırdanıp inledi ve bir elini Onur'un elinden kurtarıp aralarına sokup kadınlığına sürtünen kocasının sertliğini kavramasıyla Onur erkeksi sesiyle inleyip boştaki eliyle aynı şeyi Dila'ya yaptı ve dakikalar sonra elinin altında karısının dağılışını zevkle izledi...

***
Bir, iki, üç hafta derken Dila'yla Onur evleneli tam bir buçuk ay olmuştu ve İstanbul'daki evlerine çoktan gelip yerleşimler Dila'nın okulu başlamıştı.

Meriç henüz gelmemişti Antep'ten. Bora çillisini özlemekten kafayı yesede Meriç'in okulu daha geç açılmış ve hocalarının yoklamayı henüz işlemediklerini öğrenince Meriç, bunu babasına boş bulunup söylemiş haliyle Adnan bey "kızına bu hafta da kal yanımızda. Hem Onur'la Dila biraz daha yalnız kalırlar." demişti.

Meriç Bora'dan dolayı gitmek için can atsada babasına da hak vermişti ve bu hafta sonu yani beş gün sonra İstanbul'a gelecekti.

Şimdilik Dila ve Onur tek başlarına kalıyorlardı evlerinde. Sabahları Onur işe Dila ise dersi olduğu saate göre okula gidiyordu.

Şu geçen bir buçuk ayda ikiside inanılmaz güzel günler geçirmişti. Evliliğin o cici tatlı günlerinde ikiside aşk doluydu. Onur akşam işten çıkıp eve gelmek için saatleri sayarken Dila dersleri bitip bir an önce Onur'la aşk yuvası olan evine gitmek istiyordu.

Her sabah güne birlikte uyanmak akşamları sarılarak uyumanın keyfi başkaydı.

Hafta içi bazen Onur'un bazen Dila'nın hazıladığı kahvaltıyı yapıp hayatlarına devam etmek üzere evlerinden çıkıyor akşamları kah evde kah dışarıda zaman geçiriyorlardı.

Dila Onur'un evlendikten sonra bir başka yanını daha görmüştü. Onur son derece romantik bir adamdı. Eve gelirken aldığı çiçekler, ufak hediyeler ve sevgi dolu sıcacık halleriyle Dila'nın ayaklarını yerden kesip bekarken olduğundan daha fazla ilgili romantik bir adamdı.

Evde izlenen filmler, yemek sonrası salondan direkt bahçeye çıkan bahçede koltuklarda oturup mum ışığı ve havuzdaki ışığın yansıması altında aşk dolu sözler söyleyip öpüşüp koklaşmak sonra Onur'un kucağında yataklarına gidip birbirlerini rahatlatmak inanılmaz keyfiliydi ikisi içinde.

Bir buçuk ay olmasına rağmen henüz birlikte olmamışlardı ki Onur zaten artık Dila'ya kesin hazır olana kadar bunu denemeyeceklerini daha net olarak söylermiş karısı isterse bir uzmana gidebileceklerini de belirtmişti.

Evlilik Onur için sadece cinsellik demek değildi. Geri bir zihniyet yapısı da yoktu. "Karım benimle tam birlikte olamıyor" diye etrafta sinir küpü dolaşan adamların hikayeleri elbette onunda kulağına gelmişti ama Onur asla böyle biri değildi. Dila yanındaydı ya gerisinin önemi yoktu. Ufak dokunuşlar bile onlara yetiyordu.

***

Bu sabahta Onur'dan önce uyanıp kahvaltıyı hazırlayıp kocasını öpücüklere boğarak uyandırdı. Yatakta biraz Onur'un gıdıklamaları sevmeleri sonrası Dila işe geç kalacak olan kocasını zorlada olsa kaldırmayı başardı ve birlikte aşağıya indiler.

Evlerine düzenli yardımcıları gelecekti ama Meriç gelene kadar Onur'la evde bir başlarına olmak istemişti. Şimdilik ikiside birbirine yemekler hazırlamayı seviyor ve istiyordu.

Kahvaltı masasına karşılıklı geçip oturduklarında her sabah olduğu gibi Onur bir yandan gazetesini okuyor bir yandan da Dila'yla sohbet edip kahvaltısını yapıyordu. Babasından kalmaydı bu alışkanlığı. Gün içinde haberleri internetten takip etsede sabahları düzenli okuduğu gazetesi vardı.

Kağıda dokunarak okumak Onur için daha zevkliydi. Dila için ise durum daha farklıydı. Kocaman gazeteden okumaktansa internetten takip etmeyi seviyordu.

Dila kocasını beğeni dolu gözlerle izleyip salatalığından yedi sonra az önce Onur'un yemesi için önüne ittirdiği pekmez dolu tabağa yüzünü buruşturarak baktı.

Gazete okuyan kocası fark etmiyor zannetsede bir haftadır olduğu gibi gözü Dila'nın üstündeydi.

Kar beyazı gömleği üstündeki siyah kravatını düzetir gibi yaptı Onur derin bir nefes alıp gazeteyi katlayıp yanına koyarken Dila'ya bakmadan konuştu.

"O pekmezden bir kaşık almadan seni bırakmayacağımı biliyorsun değil mi meleğim? Hiç bana da yüzünü buruşturma gözüm üstünde."

Son sözü söyleyip başını kalkmasıyla Dila kocasına şaşkınlıkla baktı. Onur önüne bakıp gazete katlarken nasıl görmüştü kendisini.

Hiç bozuntuya vermeden şirin şirin gülümsedi ve başını uzatmasıyla Onur karısının ne yapmaya çalıştığını anlayıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurup gülümsedi.

"Şirinlikler ve öpücük bu konuda bende işlemiyor bilesin."

İstediğini alamayan Dila yüzünü asıp içli içili Onur'un pekmez doldurup yemesi için uzattığı kaşığa baktı.

Gerçekten hiç sevmiyordu tadını. Çocukluğundan beri annesi şimdide Onur yemesi için ısrar ediyordu.

Geçen hafta Antep'ten kendilerine büyük bir koli kargo gelmişti ve iki annede çocuklarına kurutulmuş yiyecekler, pekmez, bal göndermişlerdi.

Dila annelerini arayıp teşekkür etsede o pekmez kavonuzunu gördüğü an yüzünü buruşturup "ay ben yemem ya Onur sev yersin." Demişti ama kayınvalidesi de telefonda tatlı tatlı konuşup "pekmezi bilhassa senin için gönderdim kızım. Kansızlık var bende demiştin ya her sabah ye olur mu sevmem falan deme." Demişti.

Dila bu pekmez ısrarı annelerde niye vardı hiç bilmiyordu. Bir gün anne olduğunda kendide böyle olur muydu onu da bilemiyordu.

Onur karısının pekmeze hiç yanaşmadığını görünce bu görevi üstlenmişti ve her gün Dila'ya bebekmiş gibi elleriyle yediriyordu. 

"Sevgilim kaç gürdür zorla yedirtiyorsun vallahi bıktım."

Onur kaşlarını kaldırıp indirdi ve zorla Dila'ya ilk kaşığı yedirdi    yüzünü buruşturan tiksinen karısının haline içi gitsede yapacak bir şey yoktu. Önce sağlıktı.

"Ne yedin de ne bıktın. Aç ağzını aç
Aç."

İkinci ve son olan kaşığı verirken Dila elini ağzına kapattı.

"Ayy vallahi çok kötü tadı. Tamam nimete kötü denmez ama Onur yiyemiyorum."

"Abartma alt tarafı pekmez işte."

"Sana göre öyle. Ayrıca sen niye beni zorluyorsun ki. Uff yemek istemiyorum diyorum."

"Hadi dökülecek Dila'm."

Dila kocasına ofladı çünkü Onur işine gelmediğinde hiç duymuyordu söyledilerini.

"Ver Onur ver. Hatta tabağı kople yiyeyim de bir seferde bitsin bu işkence."

Onur karısının isyanına kahkaha atıp Dila'nın ağızına dolu kaşığı verdikten sonra kendiside karısının kaşığıyla yiyip arkasına yaslandı ve Dila'yı gülerek izledi.

"Komik bir şey mi var aşkım, niye gülüp duruyorsun?"

Pekmezin tadı ağzından gitsin diye bir parça ekmek koparan Dila Onur'a ters ters baktıkça Onur'un daha çok hoşuna gitti ve Dila'nın elini tutup kucağını kaşlarıyla işaret ettiğinde Dila istemem yan cebime koy edasında bir iki nazlandı sonra hop diye yerinden kalkıp oturdu Onur'un kucağına.

"Sağlık için her şey yenir."

"Ben öyle senin gibi yiyemiyorum her şeyi işte."

Onur gülerek öptü Dila'nın bal dudaklarından. İnanılmaz keyfiliydi evli bir adam olmaktan dolayı çünkü hayatının aşkı çok tatlı bir kadındı.

"Sen evden kaçta çıkacaksın?"

Dila kolundaki zarif beyaz altın olan saatine baktı. Onur'un hediyesiydi. Geçen hafta akşam işten geldiğinde almıştı Onur ve karısının koluna takmıştı Dila çok beğendiğinden ve Onur'un hediyesi olduğundan kolundan hiç çıkarmıyordu.

"Ne o bakıyorum beni evden göndermeye pek meraklısın."

Onur Karısına alınmış gözlerle şakadan bakarken Dila tatlı tatlı gülümsedi kocasının kucağına iyice yerleşti ve dudaklarından kısa kısa öpüp onu gülümsetti.

"Evet çok meraklıyım. Sen git ki evde sabah sabah parti vereceğim böyle  kaslı kaslı yakışıklı dansçı erkekler bir sürü kızlar falan evi tıka basa doldurup eğleneceğim."

"Dikkat ette kocan o patiyi dağıtıp seninde o güzel popunu bir güzel pataklamasın. Kaslı yakışıklı dansçıymış..."

Dila kocasının kıskançlıktan koyulaşan gözlerine sertleşen ses tonundan Onur'un tam olarak kıskandığı anlarda fena bir adam olacağını anlayıp onun bu haline güldü ve sıkıca sarıldı kocasının boynuna.

"Ayyy ne kadar kıskançsın."

"Seninde dediğin laf mı yani bebeğim."

"Tamam tamam delirme hemen."

Onur Dila'nın belini okşayıp başını çeken karısına baktı.

"Senin bugün dersin yok değil mi?"

"Yok aşkım onun için sormuştum sen kaçta çıkacaksan evden benide geçerken Yaren ablaya bırakır mısın? Kahvaltıya çağırmıştı Eda ablada gelecek."

Onur başını olumlu anlamda salladı. Dila sık sık Eda ve Yaren'le bir araya geliyordu.

"Gerçi ben biraz seninle bir şeyler yedim ama olsun yine onlarla da kahvaltı yapacağım."

"Tamam meleğim hadi hazırlan o zaman on beş dakikaya çıkmamız lazım toplantım var."

"Tamam hemen hazırlanıp geliyorum sen masayı toplar mısın canım."

Dila kocasının kucağından kalkıp koşturarak giderken Onur karısının arkasıdan beğeniyle baktı. Dila'nın kısacık olan ev elbisesi vücudunu sarmış ince beli ve poposu kendisine şahane bir manzara sunarken hareketlenen erkekliğiyle derin nefes alıp kendi haline söylendi.

"Biz tam anlamıyla birlikte olduğumuzda o yataktan kaç gün çıkmayız Allah bilir."

Espiri yapıp kendi kendine gülerken Onur'a bir şey sormak için geri dönen Dila merdivenin son basamağında kocasının söyledilerini gülüşünü duyunca yüzü kıp kırmızı kesilmiş halde koşarak gerisin geri dönüp odasına çıktı.

Yatak odasının kapısını kapatıp elini kalbinin üstüne koyup soluklanırken gülümsedi. Romantik nazik kocasının söz konusu sevişmeleri olduğunda onun o ateşli hallerine bayılıyordu.

Vaktinin az olmasından dolayı kendini toparlayıp hemen hazırlanmaya başladı.

***

"Akşama kadar kızlarla olursan ara ben işten çıktığımda alırım seni. Yok erken döneceksen de haberim olsun şoförü gönderirim."

Yaren'le Güney'in evinin bulunduğu siteden içeri girip bloğun önünde durduklarında kemerini açan Dila kocasına bakıp başını iki yana salladı.

"Gerek yok sevgilim ben taksiyle..."

Cümlesini tamamlayamadı çünkü taksi lafıyla Onur'un tek kaşı havaya kalkınca sustu. Evlenmeden önce her yere babasının tahsis ettiği şöförle gidip geliyordu evlendikten sonra da Onur karısının taksiyle falan gitmesini istemiyordu.

Zaten en yakın zamanda Dila kursa yazılacak karışı ehliyetini aldığınızda ona güzel bir araba hediye edecekti. Bunlar aklındaydı  o zamana kadar da ya kendi ya da şoförü Dila'yı götürüp getirecekti.

Hem sevmiyordu artık bu muhabbetleri. Dila onun karısıydı hala neyin gerek olmadığından ikide bir bahşediyordu anlamıyordu meleğini.

Dila Onur'un anlatmak istediklerini bakışlarından anlayıp sustu çünkü aslında Onur haklıydı sadece gereksiz bir ayrıntı düşünmüştü.

"Tamam konuşuruz"

Onur'un yanağını okşamasıyla Onur gülümseyip yaklaştı ve karısının dudaklarından öptü.

"Konuşuruz bebeğim, kızlara selam söyle."

"Tamam söylerim sana da kolay gelsin."

Arabadan inip Onur'a el sallayarak girdi binadan içeriye doğruca Yaren'in dairesinin yolunu tuttu.

Kızlarda evde sohbet edip Emre'yle Miray'ı biraz sevecek güzel bir gün geçirecekti. Bayılıyordu çocukların ikisinede de ama Emre henüz çok küçük olduğundan ona olan ilgisi daha bir ayrıydı çünkü Dila yeni doğmuş ve bir kaç aylık olan bebeklere bayılıyordu.

***
"Canım hoş geldin."
Yaren kapıyı kucağında minik oğlu Emre'yle açınca Dila kocaman gülümsedi ve Yaren'i öpüp hemen Emre'yi kucağına aldı.

"Hoşbuldum Yaren abla. Ayy Emre kuzum, ya sen her geçen gün maşallah ne kadar büyüyorsun böyle."

Yaren oğlunu seven Dila'ya sevgiyle baktı. Çok şükür Emre'yi sağlıkla kucaklarına almışlardı Güney'le ve oğlu  dünyalar güzeli bir bebekti. Hamileyken bebeğinin Güney'e benzemesi için çok dua etmişti ve duası kabul olmuş olsa gerek ki Emre şimdiden Güney'e benziyordu.

Sarı renk cılız saçları başında parlarken minik maviyle yeşil arasında henüz tam adlandıramadıkları çok güzel bir ton olan gözleriyle kesinlikle Güney'e benzerken hafif buğday teniyle aynı Yaren'di. Dudaklarıda sanki Yaren'e benzeyecek gibiydi.

"Ayy yerim seni, nasılda uslu uslu bakıyorsun sen bana o güzel gözlerinle."

Dila Emre'yi severek salona geçerken ondan önce gelen Eda kızının saçlarını toplamak için uğraşıyor Miray ise istemediğinden  mızmızlanıyordu.

"Annecim bir izin ver sadece toplayacağım bebeğim."

Eda kızını ikna edemesede zorla onun o doğduğundan beri kestirmedikleri kısa cılız büyüdükçe de rengi koyulaşan saçlarını tepesinde minik bir kuyruk gibi toplayıp tokasını taktığı gibi kızını bıraktı ve gülümseyerek Dila'ya uzandı.

"Aa erken gelmişsin Eda abla."

"Evet canım bizde az önce geldik ."

Birbirlerini öptükten sonra Dila Emre'yi koltuğa yatırıp bu kez Bora abisinin geçen gün kendisine aldığı barbie bebeğiyle oynayan Miray'ı kucağına aldı ve onun "abba" demesine hep birlikte gülüp Miray'ın tombul yanaklarından öptü. Yeni yeni konuşmaya başlayan Miray bu konuda oldukça yetenekliydi. Ne zaman kızları görse onlara abla demeye çalışıp abba diyordu.

"Ablasının canı. Süslü kuşum benim ne yapıyorsun bakalım sen? Bebeklerinle mi oynuyorsun."

"Evet."

Dila yerdeki bebeklerini işaret eden Miray'a sarılıp onunla birlikte yere oturup hemen oynamaya başlarken kızlar masadaki eksikleri tamamladılar ve birlikte sofraya oturup güzel bir sabah kahvaltısı keyfi yaptılar.

Kahvaltı sonrası koltuklara geçip kahvelerini içerlerken bir yandan da sohbet etmeye devam ettiler.

Eda kahvesinden bir yudum alıp paytak adımlarla ilerleyip oyuncaklarıyla oynayan kızını izlerken başını kaldırdı ve düşünceli halde duran hala kahvesini içmeyip soğutan Dila'yı fark edip Yaren'e döndü kaşıyla Dila'yı işaret etti.

Yaren'de Eda gibi fark etmişti Dila'da dalgın bir haller vardı. Başıyla onay verdi anladığını belli etti sonra Dila'yı biraz konuşturup derdini anlamak için aklına ilk gelen şeyi konuştu.

"Eee canım nasıl gidiyor evlik, okul anlatsana biraz."

Dila kendisine sorulan soruyla gülümsedi. Onur'la olan bir şeyin onun için kötü olma ihtimali yoktu okulda ise her şey yolundaydı.

"Her şey ikisinde de çok güzel gidiyor Yaren abla. Onur'a her geçen gün sanki daha çok aşık oluyorum. Beni el üstünde tutuyor."

Dila cıvıldayacak konuşup sonra birden susup düşünceli bir hal alınca Eda kıpırdandı.

"Dila sende bir haller var. Allah aşkına anlatsana, neden paylaşmıyorsın bizimle."

Dila çekinerek baktı karşısındaki iki değerli kadına. Aklındaki şeyi konuşmak, danışmak istiyordu aslında çünkü bu konuyu konuşacak en doğru kişilerden birileriydi onlar. Eda'yla Yaren yol gösterebilirdi.

"Şey aslında ben sizinle bir şey konuşmak istiyorum ama konuya nasıl gireceğimi pek bilemiyorum."

Kızlar anlayışla gülümsediler ve Yaren kalkıp Dila'nın yanına oturup onun çekinen bakışlarına sevecenlikle baktı. Dila ve Meriç'e hem abla hem arkadaş dosttu hepsi.

"Dila bizden çekinme lütfen. Anlat hadi neyin var senin."

"Tamam anlatacağım. Ben bir konuda sizden yardım istiyorum.. Iıı nasıl desem. Şey... Yani."

Dila lafı geveleyip konuşamayınca Eda kıkırdadı.

"Ne oldu canım çatlatma bizi söyle hadi."

Dila derin bir enfes aldı ve kızlara  bakıp çekinsede bunu bir seferde söylemenin daha doğru kolay olacağını düşünüp tek nefeste konuştu.

"Biz Onur'la henüz birlikte olmadık ve bu benden kaynaklı oluyor kızlar. Ben canım acıyacak diye korkuyorum ve bir türlü olmuyor yapamıyorum."

Eda'yla Yaren duyduklarıyla ağızları bir karış açık kalırken birbirlerine şaşkınlık içinde baktılar. Dila cümlesi bittiği an başını eğmiş ellerine bakıyordu. Pek rahat değildi bu konuları konuşmakta. Kadınlar bazen aralarında konuşurdu ama Dila onlardan değildi. Özeli onun kendine kalmalıydı ama çok sıkılmıştı artık anlatmak istemişti derdini. Onur duysa "acaba özelimizi anlattım diye kızar mı?" Diye de düşünüyordu ama Onur'un ne kadar anlayışlı olduğunuda bilip kocasına güveniyordu.

"Ayy nasıl ya? Hiç mi?"

Yaren boş bulunup şaşkın bakışları altında sorarken bacağına usulca Eda'nın vurmasıyla topladı kendini ve Dila'nın üzgün bakışlarına içi giderek baktı.

"Hiç ki sizinle konuşuyorum. Buda şimdi soru mu yani Yaren abla."

"Tamm canım kusura bakma boş bulundum ve... Immm şaşırdım biraz."

Dila dudaklarını büzüp masum
masum bakarken Eda olgun tavrıyla Dila'nın elini sıkıca tutup gözlerinin içine baktı. Hepsi Dila'yı çok seviyordu. Her şeyden önemlisi Cemal'in biricik kardeşiydi ve İstanbul'da Cemal yokken Onur'dan sonra onlara emanetti bu iyi yürekli kız.

"Dilacım her evlenen ilk günlerde birlikte olacak diye bir şey yok tatlım. Bu iki insanında tamamen hazır olması ve birbirini istemesiyle ilgili bir durum."

Dila derin bir nefes daha alıp verdi içi şişiyordu sanki patlayacaktı. Şu konuları konuşmayı hiç sevmiyordu ama işin içinden de çıkamıyordu. Onur çok anlayışlıydı evet sorun etmiyordu en ufak surat asmıyordu ama Dila kendisini sorumlu hissediyordu. Doktora gitmekte hemen istemiyordu.

Bir kadın ya da bir erkek bu tür konularda kendisini sorumlu, suçlu gibi hissetmesi doğru değildi ama Dila yinede kendisini iyi hissetmiyordu. Onur'un kaç kez çok zorlanarak geri çekildiğini görmüş ve onun haline üzülmüştü. 

Hem Onur kendisinden soğur mu acaba diye saçma sapan olduğunu bilsede düşünmeden edemiyordu. Bilgi kirliliğinin olduğu form sitelerinde kaç gün dolaşıp bu konuyla ilgili çok şey okumuş ve okudukça içine kötü kötü hisler çökmüştü.

"Biraz açık konuşalım mı Dila?"

Yaren sanki ilişki uzmanı gibi konuşup anlayışla Dila'ya bakarken Dila utanıp ofladı.

"Daha açığı mı var bunun Yaren abla. Şunu söylerken bile utanıyorum."

Yaren gülerek eğildi ve Miray henüz çok küçük olsa da yinede ne olur ne olmaz insan çocuk olsada çekindiğinden ses tonunu alçalttı.

"Onur mu istemiyor yani ondan yana mı olmuyor yoksa sen gerçekten korkuyor musun?"

Dila kıp kırmızı kesilerek bakışlarını kaldırdı. Konunun buralara bu kadar  açık gelmesini istemiyordu. Zaten açık açık kocasıyla ne yaptıklarını ölse anlatacak değildi.

"Şey... ben biraz korkuyorum. Yani yakınlaşıyoruz falan ama işte gerisi olmuyor. Onur'dan yana bir sıkıntı yok ve o çok anlayışlı. Bana önemli değil dedi. Hiç üstelemiyor bekliyor beni ama ben aklıma bunu çok takıyorum. Niye böyle oluyor anlamıyorum ki insanın canı ne kadar yanabilir sonuçta değil mi?"

İşte Dila tam da aklındakini sormuştu kızlara. Bilen yaşayan birinin ağzından duymak istiyordu o birleşme anında canın ne kadar yanacağını. Form sitelerinde neler neler yazıyordu okumuştu. Bazıları hiç canlarının acımadığını abartıldığını yazmıştı bazıları ise Dila'nın gözünü korkutmuştu ve kime inansın bilemiyordu. Kişiden kişiyide değişiyordu onu biliyordu kızlardan duysada bu böyleydi ama yinede konuşmak sormak istemişti.

Henüz yaşının verdiği o genç toylukla böyle bocalıyordu ve kızlar onun bu halini anlayışla karşıladılar. Hem kızlara da bazen aralarında böyle şeyleri konuşurdu ve Dila'ya yardımcı olmaya çalışacaklardı.

Eda'yla bakıştı Yaren. İkisininde aklına ilk birlikte oldukları anlar geldi. Eda öyle abartılacak bir şey hissetmemişti. Belkide Oğuz çok nazikti ya da çok hazırladı bilmiyordu ama onun zaten o anlarda onu düşünecek halide yoktu. Yaren ise canın biraz acıdığını ama sonra geçtiğini hatırladı ve kızlar Dila'yla güzelce konuşmaya başladılar.

Dila kafasına ne takıldıysa sordu kızlarla konuştukça rahatladı ve geçekten buna ihtiyacı olduğunu fark etti. Böyle konularda kadın susmalı utanıp saklanmalı zihniyetini aştı Dila.

Onur ne kadarda gözünün korkacağı kadar zor olmayacağını söylesede sonuçta o erkekti ve Dila bunu bir kadından duymak istemişti. Kızlarla açıkça konuşmak onların ikna edici rahatlatıcı sözlerinden sonra rahatladığını hissetti.

Yaren Dila'ya "eğer Onur'u istiyorsan akışına bırak." Demişti en son cümlesinde ve Dila karar vermişti öyle yapacaktı. Hazır kendisini şuan moral olarak çok iyi hissedip kocasının olmak isterken beklemenin anlamı olmayacağına karar verip kızlara belli etmeden  erkenden kalkıp şoförün gelip kendisini almasıyla evine geçti ve hemen aklındakileri yapmak için hazırlanmaya başladı.

Evet kesinlikle bu akşam için kendini hazır hissediyordu. Kocasıyla buluşup vuslata ermeye hazırdı.

Uzun bir duş aldı güzelce vücudunu köpürtüp yıkadı saçlarını özenle kurutup şekil verip tüm vücuduna güzel kokular sıkıp kremlendi ve Onur'un eve geliş saatine yakın ilk geceleri için aldığı ama giymediği tül çamaşırı üstüne takım olan tamamen beyaz tülden mini boy askılı geceliğini giyindi.

Çıplaklığı gözler önündeydi ve üstündeki tül parçası sadece seksi olmasını sağlıyordu. Sütyen takmadığından göğüsleri göz önündeydi. Aynada kendisini süzüp kıkırdayarak sabahlığını giyindi. Onur kendisini defalarca kez çıplak gördüğü için bundan utanmıyordu ama yine de ona sürpriz olması adına içini göstermeyen bir sabahlık  giyindi.

Kendisini böyle hazırlanmış halde çok tuhaf hissetsede onun için bu akşam ilkti ve tıpkı evlendikleri gün planladığı gibi özenle hazırlanmıştı.

Yatağının üstüne oturup baş ucundaki saatini kontorol edip heyecandan hızlı hızlı atan kalbinin üstüne elini koydu ve derin bir nefes alıp verdi. Onur şimdi geldi gelecek derken dış kapının kapanma sesini duyup heyecanla yutkundu.

"Ahh geldi."

Daha şimdiden eli ayağına dolanmıştı. Kalktı yerinden ayağa sonra geri oturdu terar kalktı ne yapacağını bilemezken halde odanın ortasında ayakta dikilirken  aşağıdan Onur'un sesini duydu.

"Aşkım nerdesin, ben geldim."

Onur'un sesini duydukça kızardı bozardı bir hallere girdi ve derin bir nefes daha alıp kendisini toplayıp salona inmek üzere kapının koluna uzanmıştı ki aynı anda öbür taraftan  yatak odasının kapsının açılmasıyla Onur'la burun buruna geldi.

"Meleğim burada mıydın?"

Onur gülümseyerek akşama kadar özleyip görmek için saatleri saydığı karısıyla burun buruna gelince bir afalladı sonra kendisini toparlayıp karısının ince beline kolunu sardı ve Dila'nın neden olduğunu anlayamadığı tatlı kızarık yanaklarına, kırpışan gözlerine bakarken daha yeni fark ettiği ayrıntıyla gözlerini aşağı doğru eğip Dila'nın bu saatte neden gecelikle olduğuna baktı.

"Uyuyor muydun sen?"

Sordu ama karısının pek uymuş halinin olmadığını da anladı. Burnuna buram buram karısnın aşık olduğu krem ve parfümünün kokusu geliyordu. Belki ki Dila banyo yapmıştı çünkü saçlarından öptü ve şampuan kokusunuda aldı.

"Yok uyumuyordum."

Kısıca cevapladı ve titreyen sesine lanet etti. Şimdi sesine ne olmuştu oda hemen ihanet ediyordu kendisine. Ele veriyordu heyecanını.

"Güzelim saat daha yedi, niye gecelikle dolaşıyorsun peki?"

Onur şaşırmıştı çünkü Dila pek sevmezdi uyku saati dışında gece yattığı şeylerle evde dolaşmayı. Uyanıp kalktığı anda evde giyeceği kıyafetlerden bir şeyler giyerdi hemen. Onur elbette karısının bir hazılık içinde olduğunu tahmin edemedi çünkü aklının ucuna gelmiyordu.

Dila böyle olmayacağına hızla karar verdi ve kızlardan ayrılırken Eda'nın  kendisine "cesaretli ol. Bir yerde okumuştum erkekler cesaretli kadın severmiş. Hoş Oğuz beni her türlü seviyor ama bak ben bile bunun farkındayım cesaretli olduğum zamanlarda Oğuz daha başka bakıyor sanki. Eminim Onur'da senin cesaretli oluşundan etkilenecektir. Sadece akışına bırak aşkına odaklan tamam mı?" Demişti.

Dila şimdi aklına bu sözleri getirip bir cesaretlendi motive oldu ve  kocasının elini tutup yürüyünce Onur otomatik arkasından kuzu kuzu yürüdü yürürkende Dila'nın  uzun bacaklarının açıklığına yine hayran hayran baktı. Karısı gerçekten güzeldi ve buna deli oluyordu.

"Aşkım seninde bugün çok konuşacağın tuttu."

"Ne?"

Yatağın dibine kadar geldiklerinde Dila uzanıp kocasının kravatını özenle çözüp boynundan çıkardı ve söylediklerine şaşıran kocasının tatlı haline bakarken Onur'da karısını aşk dolu bakışlarla istekle izledi.

Dila bunu yapmayı seviyordu. Hemen hergün işten geldiğinde kravatını çözüp azıcık işve cilve yapıyordu ki bu Onur'un çok hoşuna giyordu.

"Diyorum ki çok konuştun."

"He rahatsız oldun yani?"

Onur azıcık bozulmuş halde konuşunca Dila küçük bir kahkaha atıp kocasının ceketinide çıkardı sonra gömleğinin düğmelerini tek tek çözerken Onur'u dertlime noktasına getirdiğini kocasının vücut dilinden anladı.

Açılan düğmelerin ardından gömleğide üzerinden çıkarıp attıktan sonra göğsüne dudaklarını bastırıp minik minik öpmesi ve eliyle göğsünden başlayıp karnını okşaması en sonda o nazik elinin kocasının pantolonunun önünde kendini belli eden sertliği kavramasıyla Onur inleyerek Dila'yı zıplatarak kucağına aldı.

Kucağında o güzel bacaklarını beline sarmış gözlerinin içine istekle bakan karısının yüzünü inceledi. Dila bugün başka bakıyordu. Elleriyle poposundan kucağında tutarken kıpırdanan karısının dolgun yumuşak poposunu sıktı ve Dila'nın inlemesi üzerine kulağına fısıldadı.

"Rahat dursak bebeğim. Bugün sende bir haller var ve kendimi kontrol etmekte zorlamıyorum o yüzden duralım."

Onur'un ağzı böyle desede elleri rahat durmuyor dudakları karısının boynunda dudaklarında geziyordu ve sonunda Dila altta kendi üstte kalacak şekilde yataklarına düşüp yattı.

Uzun uzun öptüler birbirlerini her bir hassas noktlarına dokunup sevdiler.

Daha fazla dayanamayan Onur karısının o güzel bedenini görmek elinin altında tam olarak tenini hissetmek için dizleri üstünde doğrulup Dila'nın sabahlığının kuşağını açtı ve ortaya çıkan manzarayla nefes alışverişleri çok daha hızlanıp dudağının kenarını ısırdı.

"Şahane" dedi içinden. "Bu kadın benim kadınım ve şahane."

Dila'nın tüller içindeki geceliğinin sardığı bedeni gözleri önünde şeffaf halde muhteşemdi. Bedeni alev alev yandı.

"Senin için hazırlandım."

Dila'nın heyacanla karışık istekli fısıltısıyla Onur derin bir nefes alıp verdi ve karısının dudaklarına kapandı doyasıya öptü.

İncitmekten korkarcasına karısının bedenini okşadı sevdi ve tek tek üstlerindekini çıkarıp çıplak bedenlerinin temas etmesini sağlayıp ikisinide yakıp kavurdu.

Onur her zamanki gibi yüzeysel sevişeceklerini tahmin edip usul usul Dila'yı öpüp avcunu dolduran göğüsleriyle ilgilenirken karısının baştan çıkaran ve dayanmasını zorlaştıran ıslak kaygan kadınlığı boyunca sertliğini sürttü ve ikisinide rahatlatmaya çalışırken Dila'nın söyledikleriyle duraksadı.

"Aşkım ben artık gerçekten hazırım. Senin olmak istiyorum."

Onur'un sanki kalbi heyecandan duracaktı bu duyduklarından sonra istekle doldu taştı bedeni. Evet çok istiyordu karısıyla olmayı ama bencillik yapmayacak kadar da Dila'yı sevip düşünüyordu. Karısının bu konuyu aklına ne kadar taktığının farkındaydı. Emin olmadan asla Dila'nın sonradan üzüleceği bir şeyi yapmayacaktı.

İstekle yanan gözlerini kısıp Dila'nın gözlerinin içine baktı.

"Emin misin bebeğim? Bak sen bu konuyu aklına çok takıyorsun ve kendini zorunlu hissedip bir şey yaşamamızı istemiyorum.
Her şey bittiğinde senin gözlerinde en ufak üzüntü kırıntısı görürsem dağılırım ben."

Dila bir kez daha aşkla yandı kavruldu karşısındaki adam için. Ne kadar doğru bir adamı sevdiğini bir kez daha anladı. Onur çok düşünceli biriydi.

"Her şeyimle senin olmaya hazırım, istiyorum."

Dila'nın cesur sözleri bakışlarına inandı Onur ve hayatının en güzel anlarından birini karısyla yaşayarak Dila'yı uzun uzun öptü sevdi hazırladı ve son derce nazik bir şekilde karısının sıcaklığıyla buluştu. İkiside oldukça heyecanlı istekli olsada Dila'nın ilki olduğundan Onur ağırdan aldı ve o minik engeli karısının ufak çığlığı arasında aştıktan sonra her şey onlar için o saatten sonra tarifi imkansız güzel anılara yerini bıraktı.

Dila ilk anda canının sandığının çok daha az acımasına şaşırdı. O ufacık acısıda geçtikten sonra çok keyif aldı kocasıyla olmaktan ve Onur'la gece boyu birbirlerinin bedenlerinde kaybolup bu aşkı mühürleyip vuslata erdiler.

Biliyorlardı bu aşk hep böyle huzur dolu olacaktı... Onlar aşkı en derinde yüreklerinde yaşıyorlardı.


***
Bir sonraki özel bölümde görüşene dek kendinize çok iyi bakın. İkinci hikayem, "AŞKIN ATEŞİ'' bakmayı unutmayın lütfen. :) Çocukların büyümüş hallerinin, aşklarının anlatılacağı dolu dolu olacağını düşündüğüm hikayem özel bölümlerden sonra başlayacak.

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

623K 48.8K 5
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
19.2M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
113K 5.6K 19
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
98.7K 4.6K 80
Kwon Taekjoo, Rusya'ya git ve 'Anastasia'yı bul. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yıldızı 'Kwon Taekjoo', Rusya ile Kuzey Kore (namı diğer DPRK) arasın...