KIZIL DALGA

By artemisdelisi

148K 14.9K 3.4K

WATTYS 2020 BİLİM KURGU KAZANANI Gök taşı. Zehirli bir gaz. Okyanus kırmızı, toprak beyaz. Ölümler ve lütufla... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
34
35 (Final)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (2)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (3)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (4)

33

2.4K 312 38
By artemisdelisi

Güz gecenin bir vakti neden terk edilmiş bir fabrikaya geldiklerini kendine defalarca sormuştu. Kafasında değişik hikayeler kurgularken boş bir teneke kutusuna ayağı çarptı ve büyük bir gürültü koptu. Kor ve Cesur, ona dönüp uyarırcasına baktı. Güz de sessizce özür diledi.

"Üzgünüm. Önümü pek göremiyorum." Temkinli birkaç adım daha attı.

Daha sonra birinin elini kavradığını hissetti.

"Benim adımlarımı izle" dedi Kor hafifçe gülümseyerek. Ortamı sadece Ay ışığı ve arada yanıp sönen sokak lazeri aydınlatıyordu. Bu karanlıkta bile Kor'u gözerinden tanımak mümkündü.

Güz, yüksek tavanlı fabrikayı incelerken dayanamayıp sordu.

"Sen Edgü Hanım'ı nereden tanıyorsun?"

Kor, göz ucuyla önden giden Cesur'a baktı.

"Sana Simurg'u araştıracağımı söylemiştim. Çok uğraşmam da gerekmedi neyse ki."

Güz, Kor'un elini sıkarak kaşlarını çattı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Az sonra anlayacaksın." Kor, biraz gizemli olmayı seviyordu. Yamuk bir gülümseme gönderdi Güz'e. Karşılık olarak da şüpheli bakışlar aldı.

"Bütün gün sizi bekleyemem. Hadi" dedi Cesur eliyle teşvik ederek. Fısıltısının yankılanmasını dinlediler. Yüksek tavanla bitişik olan camlardan hafif bir ışık süzülüyordu. Buluşacakları yer fabrikanın makine dairesiydi. İlerlemeye devam ettiler.

"Eee" Kor fenerini etrafında gezdirdi.

"Nerde bu makine dairesi?"

Cesur da sağını solunu kontrol etti.

"Bilmiyorum. İyi bakın etrafa."

Güz, Kor'un elini bırakıp yavaşça yere çöktü. Gözüne bir şey takılmıştı. Bu kendisinin de atölyeye girmek için kullandığı güç pedalına benziyordu.

"Buraya ışık tutar mısınız biriniz?" İkisi de yaklaşıp yere baktılar.

"Burada bir şey yok" dedi Kor.

Güz elini pedala yerleştirip gülümsedi.

"Henüz yok." Tüm gücüyle bastırıp paslanmış metali ittirdi. Metal içe göçtü ve hemen yan tarafında iki kulp belirdi.

"Vay. Aferin sana." Kor, uzanıp Güz'ün saçlarını karıştırdı.

"Öf, yapma şunu" Güz yukarı bakıp Kor'un elinden kurtulmaya çalıştı. Cesur ise oflayarak gözlerini devirdi. Harekete geçip kulpları tuttu. Sertçe kendine çekti ama panel açılmamakta direniyordu.

"Eee, bir dakika..." Derken Kor, Güz'ün sözünü kesti.

"Çekil şuradan ben hallederim" dedi Kor, Cesur'u adeta küçümseyerek. Cesur burnundan sinirli bir nefes verip asılmaya devam etti.

"Of! Yok lan, olmuyor." Kulpları bırakıp doğruldu. Güz tekrar söze başladı.

"Çocuklar öyle değil..."

Kor, gerinerek bu işi bana bırakın, der gibi hareketler yaptı. Eğilip kulpları sıkıca kavradı ve çekti. Olmadı. Güz gözlerini devirdi.

Yaklaşık bir dakika boyunca uğraştı. Ama nafileydi. Panel öyle sıkışmıştı ki asla açılmayacak gibi duruyordu.

"Neyden yapmışlar lan bunu? Açılmıyor." Ayağa kalkıp alnındaki teri sildi.

Güz, sakince öne çıkıp kollarını kavuşturdu.

"Beni birazcık dinleseydiniz..." Eğilip hafifçe aşağı doğru ittirdi paneli. Panel tık diye açıldı.

"Rezil olmazdınız." Daha sonra metalin kenarından tutup yana doğru ittirdi ve iki kişinin geçebileceği büyüklükte bir boşluk açıldı.

Oğlanlar şok olmuş halde Güz'ü izliyorlardı. Güz, içinden erkeklerin egolarına saydırıp merdivenlerden yavaşça inmeye başladı.

Kor ve Cesur birbirlerine kısık gözlerle baktılar.

"Senin suçun" dedi Kor, Cesur'u göstererek.

"Kapa çeneni." Cesur merdivenlere yöneldi.

Aşağıda iki adam boyunda eskimiş makinalar vardı. Güz incelemeye başlamadan önce sordu.

"Ne zaman gelecekler? Siz tanıyor musunuz?"

Cesur, Güz'e bakmadan kafasını salladı.

"Hayır."

Kor ise sesini çıkarmadı.

Cesur duvarları incelerken birinin kenarından hava akımının geldiğini fark etti. Bu da demek oluyordu ki bu duvarın arkasında bir geçit vardı.

"Buraya gelin." Retina veya parmak izi taraması bulmak için her yeri yokladı. Ama yoktu.

Güz ileri çıkıp araya girdi.

"Bu epey eski bir teknoloji. Retina taraması arama boşuna." Duvarın çeşitli noktalarını tıklatmaya başladı.

"Ne yapıyorsun?"

"Şşşt!" Metal duvarı tıklatıp seslerini dinlemeye devam etti. Derken aradığını buldu. Sol alt köşede arkası boş bir kısım vardı. Elini oraya koyup ittirdi. Duvar dikdörtgen şeklinde içeri göçtü ve kapı çapraz doğrultuda dönmeye başladı.

"Beni daha fazla şaşırtamazsın dediğim her seferde haksız çıkarıyorum kızıl tilki. Bravo valla." Ellerini kaldırıp alkış tuttu.

Güz, önüne düşen bir saç tutamını üfleyerek arkaya attı.

"Daha hiçbir şey görmediniz." Güz, ellerini silkeleyip havalı havalı aralıktan geçti.

"Bak bak, hareketlere bak." Kor, kafasını sallayarak Güz'ün arkasından ilerledi. Cesur da onları takip etti.

Hepsi içerde oldukları anda kapı gürültüyle arkalarından kapandı. Ürkerek arkalarına baktılar.

"Hah, şimdi tam oldu" diyerek söylendi Cesur. Odanın içinde bileğindeki fenerin ışığını gezdiriyordu o sırada. Bomboştu oda. Sadece ışığı yansıtan duvarlar vardı.

"Bunu bir tuzak olabileceğini hiç düşündünüz mü?" diye sordu Güz duvara dokunarak. Bunun duvar olmadığını o an anladı.

"Bir dakika bunlar duvar değil. Bunlar ekran! Simurg'un üssünde kullandıklarından."

"Doğru tespit" dedi yabancı bir ses. Çocuklar fenerleri ileri tuttuklarında odanın zannettiklerinden daha geniş olduğunu fark ettiler. Ve ilerde dikilen siyah üniformalı askerleri de...

"Sonunda" dedi Kor. İlerleyip en öndeki adamın yanına geldi. Kolunu adamın omzuna atıp rahat bir tavırla diğerlerine döndü.

"Tanıştırayım. Abim Sungur." Gözlerinin bu kadar büyüyebileceğini düşünmediği Güz'ü gösterdi.

"Bu Güz." Takdim ederken hafifçe gülümsedi Sungur.

"Bu da şey işte, Cesur. Doğu Simurg'dan." Elini geçiştirir gibi salladı.

"Demek şu meşhur Güz, sensin. Tanıştığıma memnun oldum" dedi Sungur kalın sesiyle.

Kardeşiyle öyle çok benziyorlardı ki Güz bir an Kor'un kısa saçlı haline baktığını sandı. Daha büyüktü tabii, otuzlarında falan gösteriyordu. Asker tıraşı yapılmıştı saçları. Onun da aynı Kor'unki gibi köşeli bir çenesi vardı ama daha kemerliydi burnu. İfadesinde ve bakışlarında Kor'un alaycı tavrının aksine, sert bir duruşu vardı. Asker olmanın getirdiği bir durum olsa gerekti.

Yaklaşık bir düzine asker duruyordu karşılarında ve kadın erkek hepsi aynı giyinmişti. Siyah kargo pantolonlar, göğüslükler ve kar maskeleri. Ellerinde de son model lazer tabancaları vardı. Ve hepsi hazır olda bekliyorlardı.

"Tamam." Gözlerini kapatıp şakaklarını ovuşturdu.

"Artık şaşırmıyorum."

Bir anda etraf aydınlandı. Duvarlardan yükselen LED ışıklar herkesin gözünü aldı.

Güz hafif bir çığlık atarak kolunu gözlerine siper etti.

Sungur, yüzünü buruşturup,

"Size şu ışıkları ayarlayın demedim mi ben?" Otoriter sesi zemini titretecek güçteydi.

"Hemen ayarlıyorum komutanım" dedi askerlerden biri. Duvardaki kumandaya uzanıp ışığı kıstı. Herkes rahat bir nefes aldı.

Güz, aşağı bakarken spor ayakkabılarının altında ışık yandığını gördü. Bastığı her yerde zemin kendi ayağı şeklinde ışıldıyordu. Ayağını öne bastırıp geri çekti ve ışığın sönmesini izledi.

Hevesle kafasını kaldırıp diğerlerine baktı. Herkes onu izliyordu. Utanarak ellerini arkasında birleştirdi.

"Pardon."

Sungur hafifçe güldü.

"Oturup sohbet etmek isterdim ancak çökertmemiz gereken bir örgüt var. Şafakta operasyona başlayacağız."

***

Yorumlarınız benim için değerli.

Yıldızlı geceler efenim.

Continue Reading

You'll Also Like

2.7K 418 74
"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesind...
147K 14.7K 33
AYKIRI SERİSİ'NİN SON KİTABIDIR! *** Bir, İki, Üç... Sıfır. Beria bir zamanlar terk etmek zorunda kaldığı küçük dünyasına geri döndü. Fakat artık hiç...
4K 194 18
Tesadüfleri bir çok şey sever, ama en çok aşk sever. Bahar Eyüz ise bunu öğrenmişti.
155K 666 13
Fantezi Hikayeleri (Bilimkurgu - Fantastik - Doğaüstü)