19

3.1K 341 50
                                    

Eve vardıklarında salonun ışıkları yanıyordu. Babası gelmişti.

Venüs'ten indikleri sırada Cesur'a dönüp,

"Biz atölyeye gitmedik tamam mı? Şehirde dolaştık" diye fısıldadı.

"Neden?"

"Çünkü babam atölyede çok vakit harcadığımı düşünüyor. Başım belaya girer diye korkuyor ayrıca. Lütfen sen benim dediğimi söyle."

Güz'ün ricası üzerine Cesur hafifçe gülümsedi.

"Bana bir yemek ısmarlarsan neden olmasın?"

Güz bitkin bir nefes verdi.

"Fırsatçı mısın nesin sen? Tamam, ısmarlarız bir şeyler." Söylenerek Venüsleri garaja park ettiler.

Cesur ve Güz'ü karşısında gören Ender bir şaşkınlık nidası koyuverdi.

"Vay, Cesur? Bu sen misin?" derken çocukları içeri davet etti.

"Evet, benim Ender abi. Nasılsın?" Ellerini uzatıp tokalaştılar.

"Seni gördüm daha iyi oldum delikanlı. Ne kadar büyümüşsün." Cesur'un karşısındaki koltuğa oturdu Ender.

"Epey oldu görüşmeyeli tabi." Derken koyu bir sohbete daldılar. Güz de mutfağa gidip babasının demlemiş olduğu çayı koydu. Yanına da evdeki ufak kurabiyelerden iliştirip servis yaptı.

"Kızımız da pek hamaratmış" diyerek dalga geçti Cesur. Güz ise ona bakıp yüzünü ekşitti.

"Eee, siz nereden geliyordunuz?"

Cesur ile kısa bir an göz göze geldiler. Güz uyarırcasına sert bakışlar attı.

"Şöyle bir şehir turu attık işte. Gökdelen inşaatına başlamışlar biliyor muydun Ender abi?"

"Hadi ya? Nüfus artışı rayına oturdu diyorsun?"

"Öyle görünüyor. Bu arada şu Traybüs yollarını da iyice genişletmişler."

Cesur'un konuyu değiştirme hızına hayran oldu Güz bir anda. Traybüs yolu da nereden gelmişti aklına?

4. Dünya savaşından önce de vardı bu Traybüsler. Ozon kirliliğini azaltmak için bireysel otomobillerden kaçınmış ve Traybüsleri icat etmişlerdi. Bunlar her yere ulaşım sağlayan ister çoklu ister tekli kapsül şeklinde raylı sistemlerdi. Treni andırıyordu ama Traybüsler daha özel de olabiliyordu. Hala eski taşıma araçları da vardı ama devlet Traybüsleri teşvik ediyordu daha çok. Ucuzdu da zaten.

Günün sonunda Güz, kazasız belasız atlatmıştı bu kaçma olayını. Cesur'a kapıya kadar eşlik ederken bunu düşünüyordu. Babası da arkasından hoşça kal deyip Edgü Hanım'a selam söylemesini istemişti. Ardından çok yorgun olduğunu belirtip yatmaya gitmişti.

Kapının önünde bir süre sessizce durdular. Cesur kafasını kaldırıp gökyüzündeki yıldızları izledi ve nefes verdi yavaşça. Güz'ün ise gökyüzüne baktığında tek düşünebildiği şey Kor'un gözleriydi. İçi sızladı bir an. Onu kandırmış gibi hissediyordu.

"Yarın görüşürüz. Hazırlıklı gel, ağır bir antrenman yapacağız."

Güz, oflayarak nefes verdi.

"Sanki diğerleri hafifmiş gibi konuşuyorsun."

"Öyle sayılır."

"Neyse. Seninle tartışmayacağım. İyi geceler." Kapıya yaslanıp Cesur'un karanlıkta parlayan mavi-sarı gözlerine baktı. Bir garip bakıyordu sanki.

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now