28

2.5K 286 103
                                    

"Bunun tadı da bir değişikmiş" dedi Çakır kaşığını yoğurdun içinde dolandırırken.

"Ama güzel geliyor bir süre sonra." Kocaman bir kaşık daha attı ağzına.

Güz gülümseyerek diğerlerine baktı. Botanik bahçesinde oturmuş, hep beraber elmalı tarçınlı yoğurt yiyorlardı.

Dumrul'un bile hoşuna gitmişti bu şey. Gecenin bir vakti uykusunun yarıda kesilmesi canını biraz sıkmıştı ama Çakır telefonda o sert ses tonuyla konuşunca gelmesi şart olmuştu. Zira daha sonra burnundan fitil fitil getirirdi.

Daha fazla gündemden konuşmamaya karar vermişlerdi. Bu işi yarına bırakacaklardı. Güz'ün kafasını dağıtmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı.

Çakır başına gelen komik bir olayı anlatıyordu. En sonunda hep beraber kahkahalarla gülmeye başladılar. Botanik bahçesi 27'nci katta olduğu için gürültü yapma konusunda problemleri yoktu.

"Senin bu lafını esirememe huyunu çok seviyorum. Aklına ne gelirse söylüyorsun ve bence bu çok güzel bir şey." Bitirdiği yoğurdunu çimenlerin üzerine koydu Güz.

Çakır sırıtarak cevap verdi.

"Bu her zaman iyi bir şey değil. Bazen ipin ucunu kaçırıyorum" Kolunu kaşıyarak aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini çimenlere dikti.

"Geçenlerde bir eğitmene farkında olmadan laf çaktı" dedi Dumrul.

"Nasıl yani?"

"Artık nasıl bir refleks haline gelmişse. Kendi kendine söylenirmiş gibi çat diye adamın suratına söyledi lafını. Sonradan dank etti."

"Sonra bir ton disiplin işi falan... Aman neyse, atlattık kazasız belasız." Uzanıp Dumrul'un göğsüne sırtını dayadı. Öylece oturup tavana uzanan ağaçları seyretmeye başladılar. Tavanda yapay yıldızlar ve bulutsular vardı ama uzman bir gözle bakılmadıkça gerçek bile zannedilebilirdi.

"Dumrul." Hevesle arkasına dönüp gülümsedi Çakır.

"Hadi reninin hikâyesini anlat onlara."

Dumrul hafifçe gülümsedi. Uzun siyah saçlarını toplamıştı bu gece. Ve koyu kehribar renkli gözleri parıldıyordu.

"Hikayesi mi var? Dinlemek isterim" dedi Güz.

"Anlat bakalım Deli Dumrul. Ben biliyorum az çok, ama tekrar dinlerim." Cesur arkasındaki geniş gövdeli ağaca yaslandı.

Dumrul, pes bir kahkaha attı kısaca. Çakır gözlerini ondan alamazken iç çekti istemsizce. Sonra Dumrul'u göstererek Güz'e dönüp,

"Bu koyu renkli kahkahasına bayılıyorum. Daha önce söylemiş miydim?"

"Binlerce kez falan" dedi Dumrul keyifli bir gülümsemeyle.

"Şimdi kusacağım." Cesur kafasını çevirip yüzünü ekşitti.

Güz ise onların bu hallerine bakarak kahkaha attı. Cesur neye uğradığına şaşırarak Güz'den tarafa çevirdi gözlerini. Bir insan nasıl bu kadar zarif ve güzel gülebilirdi ki?

"Anlatacak mısın artık? Çirkinleşmeye devam edecekseniz ben kendimi asansör boşluğundan atmaya gidiyorum" dedi Cesur odağını değiştirmek için.

Çakır yerden çimen koparıp Cesur'a fırlattı.

"Sus bakayım sen. Kıskanma."

"Kimmiş kıskanan? Ben mi?" İnanmazmış gibi kendini gösterdi.

"Ben gayet memnunum hayatımdan. Sizi niye kıskanayım?"

Yalan. Kuyruklu yalan hem de.

Güz ile kendini birçok kez beraber düşünmüştü ama elbette bunu belli etmeyecekti. Çaktırmadan Güz'e baktı. O da Cesur'a bakıyordu garip garip. Sonra önüne dönüp hikâyeyi dinlemeye koyuldu.

KIZIL DALGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin