7

4.1K 484 25
                                    

Kor, kendi odasını bile toplamaya üşenen biriydi. Ama kızılı için atölyeyi seve seve toplardı.

Güz ise o sırada hız sınırlarını zorluyordu. Neyse ki yolu iyi biliyordu, gözü kapalı bile gidebilirdi.

Evinin hemen orman sınırında olması büyük bir şanstı. Işıklar göründüğünde gidonu daha sıkı tutarak hızlandı.

Sayım memurlarını komşu evden çıkarken görünce, yüreği ağzına geldi. Başaramayacaktı.

Onlar evin ön kısmına ilerlerken, Güz de yavaşlayıp bir ağacın arkasına gizlendi. Kapıyı çaldılar ve babası biraz bekleterek açtı. Yüzünde endişesini gizlemek için çektiği bir gülümseme vardı.

Adamlar içeri girdiğinde, kalbi kulaklarında atarak hızlıca arkadaki mutfak penceresine ilerledi. Venüs, çok ağır bir şey değildi ama onu yine de yavaşlatıyordu.

Şükürler olsun ki babası pencereyi açık bırakmıştı. Pek de çevik olmayan hareketlerle pencereden geçti ve Venüs'ünün düğmesine bastı. Gidonun katlanarak Venüs'ün gövdesine çekilmesini izledi, ardından sessizce peşinden sürükledi. Babasının içerde onları oyalamaya çalıştığını duyabiliyordu.

"Buyurun, oturun birer kahve ikram edeyim." Gergin olduğu sesinden belliydi. Ya da Güz babasını iyi tanıyordu.

Adamlardan birinin,

"Sağ olun ama bir an önce işimizi bitirip gitmeliyiz." dediğini duydu.

Sırt çantasını atıp saçlarını toparladı birkaç saniye içinde. Venüs'ün sabit durduğundan emin olduktan sonra, lekeli ceketini attığı gibi salona koşturdu.

"Babacım kahvemiz bitmiş." deyiverdi salona girerken. Yüzüne kondurduğu yapmacık gülümsemeyle adamları selamladı.

Babası belirgin bir rahatlamayla kızına baktı ve, "seninle bu konuyu konuşacağız" bakışlarından birini attı.

"Pekâlâ." dedi elindeki dosyalara bir şeyler karalayan adam.

"Barbaros soyundan, Ender Bey ve Güz Hanım, değil mi?"

"Evet. Doğru." Babası hızlıca başını salladı.

"Damgaları görelim." dedi diğer adam elindeki lazer okuma cihazını hazırlayarak.

Güz, göz devirerek sol kolunu sıvadı ve ufak dalgalar şeklindeki siyah mürekkepli aile simgesini gözler önüne serdi. Bir aileye mensup doğan her çocuğa geleneksel damga yapılması şarttı. Bu simge ömür boyu çıkmazdı vücuttan. Soyadı yerine artık bu yöntemi kullanıyorlardı.

Birkaç saçma sorudan sonra parmak izi alıp gittiler. Güz kendini salondaki üçlü koltuğa attı ve derin bir nefes verdi.

"Çok ucuz atlattık."

"Evet, öyle." Babası, kollarını kavuşturup Güz'ün önünde dikildi. İşte şimdi yanmıştı.

"Bu kadar geç gelmenin sebebini öğrenebilir miyim acaba?" Kaşlarını kaldırıp koyu kahve gözleriyle kızına baktı.

Güz, seslice yutkundu.

"Çalışıyordum. Zaman nasıl geçmiş anlamadım." diye ağzında geveledi.

"O zaman saatine bakmayı öğrenene kadar atölyeye gitmiyorsun."

Güz, içinin sızladığını hissetti. Ona yeni kavuşmuşken olmazdı. Şimdi olmazdı.

"Baba! Lütfen, söz veriyorum bir daha geç kalamam! Yeni bir projenin tam da ortasındayım, ne olur!" Ağlamaklı gözlerle babasına baktı.

"Kusura bakma küçük hanım. Bundan sonra böyle." dedi ve hızlı adımlarla salondan çıktı.

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now