14

3.3K 403 79
                                    

Tezgâhın üzerine su arıtma cihazını koydu. Diğer yandan Kor'un azarlamasının bitmesini bekliyordu.

"Nerelerdeydin kızım sen? Aklım çıktı, neredeyse seni aramaya geliyordum!"

Güz nefes verip elini beline attı. "Kusura bakma kömür çocuk. Atölye yasağı yedim, ceza aldım, icadımı çalmaya çalıştılar, onlardan kaçtım, yeni bir arkadaşım oldu, aileme dair yeni bilgiler edindim ve bir cemiyete dâhil oldum. Yani biraz yoğundum."

Kor, kızgınlığını unutup şaşkın şaşkın kafasını kaşıdı.

"Sen bunları iki günde nasıl yaptın ya? Ayrıca kim bu yeni arkadaş?" Tek kaşını kaldırıp kollarını kavuşturdu.

"Anlatacağım hepsini. Otursana, çay ve kurabiye getirdim."

Güz, böylesine güzel bakarken Kor sinirli kalamıyordu. Oflayarak eski kadife koltuğa oturdu.

Başından geçenleri sırasıyla anlatmaya koyuldu. Binadan kaçma kısmında Kor iyiden iyiye surat asmaya başladı ve Cesur ile tatlı yediklerini duyunca hışımla ayağa fırladı.

"Ne yaptık dedin?" diye sesini yükselterek ayağa kalktı.

"Ben bu adamı evire çevire öyle güzel döverim ki..." Hızla deri ceketini çıkartıp fırlattı. Sinirden kollarındaki damarlar iyice belirginleşmişti ve yumrukları sıkılı haldeydi.

Güz ellerini onu sakinleştirmek için sallayarak ayağa kalktı.

"Hayır Kor! Sakin olur musun? Dövmek falan yok. O adam bize bir yol açtı. Ona teşekkür etmemiz gerek!" Yüzünü kaldırıp Kor'un alev alev yanan gözlerine baktı. Ellerini sert göğsüne koyup onu yavaşça koltuğa ittirdi. Ama Kor oralı bile olmadı.

"Onun açtığı yolun ben..." Söyleyeceklerini yutup burnundan nefes verdi sinirle.

"Benim kızılımla tatlı yemek neymiş lan? Bir de teşekkür edeceğim öyle mi?"

Odada volta atmaya başladı sakinleşmek için.

"Biraz abartmıyor musun? Hem tanısan sen de seversin, çok iyi birisi."

Kor, yumruk yaptığı elini diğer elinin avcuna geçirdi. Gözlerinde alevler dolanmaya devam ediyordu.

"Ha, sen sevdin yani? Yok, ben kesin öldüreceğim bu adamı."

"Ya takıldığın şeye bak! Ayrıca sen de sevsen iyi olur çünkü onun sayesinde Atlas'a geçiş bileti kazandım." Güz, tezgâhın önündeki sandalyeye kendini atıp sinirle kollarını kovuşturdu.

Kor, bir an volta atmayı kesti. Dönüp Güz'ün yüzüne boş boş baktı ve yanına gitti.

"Nasıl yani? Ne bileti bu?" Güz'ün önünde çömelerek alttan alttan ona baktı.

"Bitirmemi bekleseydin anlatacaktım."

Kor, yavaşça başını çevirip nefes verdi. Az da olsa sakinleşmişti. Ellerini Güz'ün dizlerine koyup anlatmasını istedi.

"Aslında kimseye söylememem için bana sözleşme bile imzalattılar ama... Sen kimse değilsin sonuçta." Omuz silkerek Kor'un hiçbir şey anlamamış suratına baktı.

"Ben Simurg diye bilinen bir topluluğun himayesi altına girdim. Artık akademiye değil Simurg karargâhına gideceğim. Orada kimsenin görmediği kalitede bir eğitim göreceğim. Ve Atlas'taki olanaklardan yaralanabilmek için de karşı tarafa geçebileceğim." Otuz iki diş gülümseyerek ellerini iki yana açtı.

Kor ise olayı tam anlamıyla idrak edememişti.

"Bir dakika..." dedi elini kaldırıp.

"Bunun anlamı, artık bizim tarafa geçebilecek olman mı? Hem de istediğin zaman?"

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now