31

2.4K 306 98
                                    

"Güz?"

Bu ses öylesine büyük bir hayal kırıklığına ev sahipliği yapıyordu ki evin çatısı çökmek üzereydi.

Güz, aniden kafasını çevirip baktığında Cesur'un tırabzanlara tutunur halde dikildiğini gördü. Gözleri kızarmış ve kumral saçları dağılmıştı. Üzerindeki siyah üniforması kırışmıştı ve darmadağın duruyordu. Gözlerine düşen bukleleri, sarı halkalarına işlenmiş çaresizliği örtemiyordu.

Güz, tek bir hamleyle Kor'dan uzaklaştı. Ne diyeceğini bilemeyerek ayağa kalktı.

"Cesur?" Ellerinin titrediğini fark etti.

"S-s-enin ne işin var burada?"

Cesur, sabit ifadesiyle öylece ileri bakıyordu. Daha sonra gözleri, arkadaki Kor'a takıldı.

Kor, o sırada ayağa kalkmış ve meydan okuyan gözlerini Cesur'a dikmişti.

Artık ne olacaksa olsun, diye geçirdi içinden.

"Ben..." Elini ensesine götürdü ve başını yere eğdi.

"Seni bulamayınca bir iş çevirdiğini anladım." Gözlerini sanki acıyorlarmış gibi kapatıp açtı.

"Takip ettim buraya kadar. Keşke..."

"Etmeseymişim" dedi ve gitmek için arkasını döndü.

"Cesur, dur! Nereye?" Güz arkasından ilerleyip onu durdurmaya çalıştı. Tam elini Cesur'un kolunu yakalamak için uzatmıştı ki Cesur geri çekildi. Elini kaldırıp Güz'ün durmasını istediğini beden diliyle anlattı.

"Gelme." Merdivenlerden çıkmaya başladı.

Güz, ısrar etti.

"Cesur, buraya gel! Konuşmamız lazım!" Neredeyse çaresizlikten çığlık atacaktı Güz. Elini alnına götürüp terini sildi.

Cesur, sert bir hamleyle geri dönüp merdivenlerden gürültüyle inmeye başladı. Ateş saçan gözleri Güz ile Kor arasında gidip geliyordu.

"Ne konuşacağız?" Güz, Cesur'un gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü. İçi cız etti o an.

"Bana nasıl bir yasak aşk yaşadığınızı mı anlatacaksınız? Nasıl bize ihanet ettiğini mi anlatacaksın Güz? Ha, söylesene!" Cesur'un sesi gitgide yükselmişti. Güz istemsizce geri çekilirken Kor devreye girdi.

"Ne tiyatro yapmışsınız ama Atlas'tayken." Kor'un suratına doğru yavaşça alkış tuttu.

"Hepimizi ne güzel kandırmışsınız ama... Valla bravo." Kızarmış gözleriyle Kor'a tiksinir gibi baktı.

İleri atılıp Cesur ile burun buruna geldi.

"Cesur musun nesin, iyi dinle." Parmağıyla, hafifçe titreyen Güz'ü gösterip öfke taşan gözlerini Cesur'unkilere dikti korkusuzca.

"Şu kızın haline bak. Eğer hareketlerine dikkat etmezsen seni şuracıkta parçalara ayırırım. Anlıyor musun?" dedi fısıldar gibi. Güz'ün duymasını istemiyordu.

Cesur, göz ucuyla dik durmaya çalışırken bile rüzgârdaki bir yaprak gibi sallanan Güz'e baktı. Kaşlarını çattı ve yutkundu.

"Şimdi. Otur şuraya da insan gibi konuşalım" dedi Kor kanepeyi gösterirken.

Cesur, içinden lav gibi yükselen öfkeyi kontrol edemedi. Hızlı bir hareketle Kor'u göğsünden ittirdi.

"Sen kime emir veriyorsun lan?"

Güz, işlerin kötüye gideceğini anlayarak aralarına girmeye çalıştı.

"Durun! Sakin olun!" Bir koluyla Kor'u diğeriyle Cesur'u tutmak epey zordu. Zira ikisi de kızgın boğalar gibiydiler ve Güz'ün onları durdurmasının imkânı yoktu.

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now