22

2.9K 351 110
                                    

"Oha! O vagon havada mı uçuyor, yoksa bana mı öyle geliyor?" Cesur'un gösterdiği yere baktı herkes. Gerçekten vagon havada süzülüyordu.

"Manyetik hızlı tren. İlk ona mı binmek istersiniz?" dedi Kor sanki çok normal bir şeymiş gibi. Arka fonda Eski Dünyalıların daha önce hiç duymadığı bir şarkı çalıyordu.

"Eee, yok sağ olun. Ben almayayım." Güz geri çekilerek ellerini ben yokum der gibi salladı.

"Saçmalama Güz. Çok eğlenceli olacak! Anca beraber kanca beraber." Çakır, Güz'ün kolunu tutup onu lunaparkın içine sürüklemeye başladı. Güz ise diretiyordu hala.

"Yok, valla binemem ben. Çakır, bırak ne olur." Kolunu Çakır'dan kurtarmaya çalıştı ama Çakır'ın eli mengene gibiydi.

Dumrul da gözlerini devirip, Güz'ün diğer kolunu tuttu. Çakır ile beraber Güz'ü havaya kaldırarak gişeye doğru ilerlemeye başladılar.

Kor, Güz'ün ayakları havadayken debelenmesini izleyerek güldü. Cesur'a yandan bir bakış atarak arkalarından ilerledi.

Gişeye Dumrul'un para uzattığını görüp onun kolunu tuttu.

"Sizin paranız burada geçmez."

Dumrul kaşlarını kaldırarak Kor'a baktı.

"Gerçekten geçmez. Biz Türk lirası kullanmıyoruz artık" dedi ve tüm parayı kendisi ödedi.

Tren vagonlarına ulaşmak için merdivenlerden çıkarken epey zorlandılar. Çünkü Güz, tırabzanlardan birini yakaladı ve uzun süre bırakmama konusunda diretti. En son dördü birden uğraşıp onu demirden koparmayı başardılar. Koltuklardan birine oturtup kemerini bağladılar.

"Vay arkadaş, nasıl bir güç var bu kızda?" Cesur, nefesini düzene sokmaya çalışarak eğildi.

"Küçük falan ama hepimizi ipe dizer valla."

Şu an dizemezdi, çünkü stresten tırnaklarını yemekle meşguldü.

Dumrul ve Çakır çoktan en öndeki koltukları kapmışlardı. Kor da elini çabuk tutup çevik bir hareketle Güz'ün yanındaki koltuğa attı kendini. Cesur ona ters bir bakış atarak arka koltuğa geçti.

Kor, çaktırmadan Güz'ün elini tuttu ve onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Tamam, sakin. Ben daha önce bindim. Çok eğlenceli olacak." Kor, Güz ile Atlas'ta bir gün geçirdiğini hep hayal ederdi zaten. Şimdi gerçek oluyordu işte. İçi içine sığamıyordu. Öyle ki arkadaki dallamayı bile unutuyordu neredeyse.

Güz, kenetlenmiş ellerine bakıp nefesini düzene sokmaya çalıştı. Kor vardı yanına. O varken asla kötü bir şey olmazdı. Gözlerini kaldırıp Kor'un o çok sevdiği yüzüne baktı. Gülümsemesi, bir somunun cıvataya tam uyması kadar mükemmeldi. Beyaz teni her zamankinden daha çok ışıldıyordu ve gözleri daha berraktı bu gün. Takım yıldızlarını seçebiliyordu Güz.

"Bu gün her zamankinden daha kızılsın bakıyorum." Kor, Güz'ün elini okşayarak ona üstten bir bakış attı. Amacı, ona bir an önce nerede olduğunu unutturup onu sakinleştirmekti.

"Duyacaklar şimdi." Elini ağzına götürüp sus işareti yaptı.

"Sen nasıl istersen" dedi Kor, işaret diliyle.

Güz, bu yöntemi nasıl olmuş da unutabilmişti? Gözlerini heyecanla açarak kendisi de işaret diliyle karşılık verdi.

"Çok iyi fikir!" Kafasını aşağı yukarı sallayarak başparmaklarını kaldırdı.

Kor ise gülmemek için dilini ısırdı. Güz, ona bu suratla bakmaya devam ederse dilini kanatacaktı.

Bir düdük sesi duyuldu ve üzerlerine kafes gibi bir şey kapandı.

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now