KIZIL DALGA

By artemisdelisi

148K 14.9K 3.4K

WATTYS 2020 BİLİM KURGU KAZANANI Gök taşı. Zehirli bir gaz. Okyanus kırmızı, toprak beyaz. Ölümler ve lütufla... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35 (Final)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (2)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (3)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (4)

14

3.3K 403 79
By artemisdelisi

Tezgâhın üzerine su arıtma cihazını koydu. Diğer yandan Kor'un azarlamasının bitmesini bekliyordu.

"Nerelerdeydin kızım sen? Aklım çıktı, neredeyse seni aramaya geliyordum!"

Güz nefes verip elini beline attı. "Kusura bakma kömür çocuk. Atölye yasağı yedim, ceza aldım, icadımı çalmaya çalıştılar, onlardan kaçtım, yeni bir arkadaşım oldu, aileme dair yeni bilgiler edindim ve bir cemiyete dâhil oldum. Yani biraz yoğundum."

Kor, kızgınlığını unutup şaşkın şaşkın kafasını kaşıdı.

"Sen bunları iki günde nasıl yaptın ya? Ayrıca kim bu yeni arkadaş?" Tek kaşını kaldırıp kollarını kavuşturdu.

"Anlatacağım hepsini. Otursana, çay ve kurabiye getirdim."

Güz, böylesine güzel bakarken Kor sinirli kalamıyordu. Oflayarak eski kadife koltuğa oturdu.

Başından geçenleri sırasıyla anlatmaya koyuldu. Binadan kaçma kısmında Kor iyiden iyiye surat asmaya başladı ve Cesur ile tatlı yediklerini duyunca hışımla ayağa fırladı.

"Ne yaptık dedin?" diye sesini yükselterek ayağa kalktı.

"Ben bu adamı evire çevire öyle güzel döverim ki..." Hızla deri ceketini çıkartıp fırlattı. Sinirden kollarındaki damarlar iyice belirginleşmişti ve yumrukları sıkılı haldeydi.

Güz ellerini onu sakinleştirmek için sallayarak ayağa kalktı.

"Hayır Kor! Sakin olur musun? Dövmek falan yok. O adam bize bir yol açtı. Ona teşekkür etmemiz gerek!" Yüzünü kaldırıp Kor'un alev alev yanan gözlerine baktı. Ellerini sert göğsüne koyup onu yavaşça koltuğa ittirdi. Ama Kor oralı bile olmadı.

"Onun açtığı yolun ben..." Söyleyeceklerini yutup burnundan nefes verdi sinirle.

"Benim kızılımla tatlı yemek neymiş lan? Bir de teşekkür edeceğim öyle mi?"

Odada volta atmaya başladı sakinleşmek için.

"Biraz abartmıyor musun? Hem tanısan sen de seversin, çok iyi birisi."

Kor, yumruk yaptığı elini diğer elinin avcuna geçirdi. Gözlerinde alevler dolanmaya devam ediyordu.

"Ha, sen sevdin yani? Yok, ben kesin öldüreceğim bu adamı."

"Ya takıldığın şeye bak! Ayrıca sen de sevsen iyi olur çünkü onun sayesinde Atlas'a geçiş bileti kazandım." Güz, tezgâhın önündeki sandalyeye kendini atıp sinirle kollarını kovuşturdu.

Kor, bir an volta atmayı kesti. Dönüp Güz'ün yüzüne boş boş baktı ve yanına gitti.

"Nasıl yani? Ne bileti bu?" Güz'ün önünde çömelerek alttan alttan ona baktı.

"Bitirmemi bekleseydin anlatacaktım."

Kor, yavaşça başını çevirip nefes verdi. Az da olsa sakinleşmişti. Ellerini Güz'ün dizlerine koyup anlatmasını istedi.

"Aslında kimseye söylememem için bana sözleşme bile imzalattılar ama... Sen kimse değilsin sonuçta." Omuz silkerek Kor'un hiçbir şey anlamamış suratına baktı.

"Ben Simurg diye bilinen bir topluluğun himayesi altına girdim. Artık akademiye değil Simurg karargâhına gideceğim. Orada kimsenin görmediği kalitede bir eğitim göreceğim. Ve Atlas'taki olanaklardan yaralanabilmek için de karşı tarafa geçebileceğim." Otuz iki diş gülümseyerek ellerini iki yana açtı.

Kor ise olayı tam anlamıyla idrak edememişti.

"Bir dakika..." dedi elini kaldırıp.

"Bunun anlamı, artık bizim tarafa geçebilecek olman mı? Hem de istediğin zaman?"

Güz sevinçle başını salladı.

"Aynen öyle. Gerçi her istediğimde geçemem ama sık sık gelmeye çalışacağım." Kafasını yan yatırıp tatlı tatlı baktı Kor'a.

Kor ise birkaç saniye sabit bir ifadeyle durdu. Ardından Güz'ü belinden kaptığı gibi havaya kaldırıp döndürmeye başladı.

"Yapma Kor! Kafayı mı yedin?" Bir yandan da kahkaha atmadan edemiyordu.

"İndir beni!" Kor'un omuzlarına sarılıp sözünü dinletmeye çalıştı ancak nafileydi.

"Heyt be! Bu gün aldığım en güzel haber bu!" Güz'ü göğsüne yaklaştırdı ama yere bırakmadı.

"Tadını da mı çıkarmayalım yani?" Kor, kaşlarını kaldırıp en muzip ifadesini takındı.

Güz de Kor'un tenine değmemeye özen göstererek boynuna tutundu.

"Delisin sen, biliyorsun değil mi?" Gülümsemesine engel olamayarak Kor'un gür kirpiklerine odaklandı. Kendisinde bile bu kadar kirpik yoktu.

"Eh, sen de pek akıllı sayılmazsın çilek kız. Ne güzel birbirimizi bulduk işte. Deli manyak yaşayalım gidelim." Güz'ü daha sıkı kavradı belinden.

"Tamam, yaşayalım da indir artık beni. Çok sıktın, bacaklarıma kan gitmiyor" dedi Güz parmağıyla yeri göstererek.

Kor gülerek onu yere bıraktı. Kolundan çekerek kanepeye sürükledi.

"Anlat bakalım, şu Simurg neyin nesiymiş?"

***

Güz, bildiği her şeyi anlattı. O da konuya pek hâkim olmadığını görünce bir daha gittiğinde çaplı bir araştırma yapmayı zihnine not etti.

"Anladım." Kor kafasını salladı.

"Ben de bir soruşturayım bizim tarafta da böyle bir şey var mı diye."

"Bu arada Simurg falan derken araya kaynadı söyleyemedim." Güz, ellerini kot pantolonuna sildi.

"Babam hafta sonu buraya geliyor. Seninle tanıştıracağım."

Kor'un gerildiğini hissetti. Elini kaldırıp ensesini kaşımasını izledi.

"Kaçış yok. Eninde sonunda öğrenecek zaten. Gelsin bakalım, başımın üstünde yeri var."

Kor'un sözleri karşısında gülümsedi Güz. Yaşına göre epey olgundu aslında ama çaktırmıyordu.

"Sana bir şey söyleyeceğim, aklıma takıldı." Kor, kafasını eline dayayıp düşünceli bir halde Güz'e baktı.

"Bu gittiğin şirket, neden kabul etmedi acaba cihazını? Epey ses getiren bir şey olabilirdi oysaki."

"Ben de bunu düşündüm. Reddetme bahanelerinin hepsini çürüttüm oracıkta, ama bana mısın demediler." Güz, omuz silkti.

"En sonunda çok sinirlendim ve 'siz kaybedersiniz' deyip koşmaya başladım. Sonrası malum zaten."

Kor, birden güçlü bir kahkaha patlattı. Güz ise neye güldüğünü anlayamamıştı.

"Neye gülüyorsun?"

Kor, saçlarını karıştırıp gülmesini durdurdu.

"Senin şu hallerine gülüyorum. 'Siz kaybedersiniz' ne demek ya?" Hafifçe kıkırdamaya devam etti.

"Ya! Gülmesene." Güz, bozulup suratını astı. Kor da koltukta geriye yaslanıp kısık gözlerini Güz'e dikti.

"Çok tatlısın. Ve bu sağlığa zararlı." Tasdiklermiş gibi kafasını aşağı yukarı salladı.

"Tatlı falan değilim! Öyle olmak istemiyorum! Sert olmak istiyorum ben." Kollarını kavuşturup surat asmaya devam etti.

Kor, neredeyse bir kahkaha daha patlatacaktı ki kendini zor tuttu.

"Sert, öyle mi?" Ayağa kalkıp Güz'e elini uzattı.

"O zaman benimle gel. Sana dövüşmeyi öğretme vakti geldi sanırım."

Güz, Kor'un elini tutamayacağını bildiği için ona dokunmadan ayağa kalktı.

"Gerçekten mi? Öğretebilir misin?"

"Ne sandın? Seve seve öğretirim. Hem benim de işime gelir zaten."

"Nasıl işine gelir?"

"Sana yaklaşmaya çalışan piçlere hadlerini bildirirsin işte. Benim de aklım sende kalmaz."

"O kelimeyi kullanmasan daha iyi olabilirdi ama neyse."

Kor, bir elini Güz'ün omzuna attı diğerini de cebine koyup kendi tarafına doğru ilerledi. Sınırdan geçerken Güz, sanki bir şey olacakmış gibi temkinli geçti diğer tarafa. İlk defa Atlas'a ayak basmıştı.

"Ben burada uzun süre kalamam, biliyorsun değil mi? Yani hava yüzünden."

Atlas'ın havası bağışıklığı olmayanlar için solunum yolu iltihaplarına sebep olabiliyordu. On sekiz saatten fazla olmamak kaydıyla geçilebiliyordu zaten.

"Biliyorum. Zaten yavaş yavaş başlayacağız. Bana günde üç saatini ayırman yeterli şimdilik." Kor, Güz'ü minderlere doğru götürdü. Ayakkabılarını çıkartıp mindere çıktılar.

Kor, antrenör edasıyla kollarını kavuşturdu. Güz'ün gözleri istemsizce kasılan kollarına takıldı.

"Birinci ders çekirge, pozisyon ve duruş."

Üç saate yakın çalıştılar. Ve bitirdiklerinde Güz de bitmişti. Kendini Kor'un kanepesine atıp soluklandı. Kor ona önce ısınma hareketlerini göstermiş sonra da nasıl pozisyon alacağını öğretmişti. Bu işin bu kadar yorucu olmasını beklemiyordu.

"Sen nasıl dayanıyorsun bunlara ya? Her gün bir de..." Alnındaki teri tişörtüne sildi.

"Daha hiçbir şey yapmadık. Alışırsın zamanla." Kor da yanına oturdu.

"Bir iki gün kasların ağrır ama dert etme, geçer. Eve gidince duş al hemen ve bol bol su iç."

"Su demişken." Güz ayaklanıp kendi tarafına geçti. Tezgâh raflarında su arıtma cihazını denemek için kullandığı bir şişe su vardı. Berrak ve temiz su.

"Kor! Gelsene" diyerek eliyle onu çağırdı.

Kor, sallana sallana geldi. Güz'ün elindekini görünce kaşlarını kaldırdı.

"Şeffaf mı o? Vaaay."

Güz, kendiyle gurur duyarak şişenin kapağını açtı. Ellerine döküp yüzüne ve boynuna su çarptı. Kor'un da aynısını yapması için şişeyi uzattı.

"Oh be! Rahatladım. Tadı nasılmış bir ver bakayım" dedi Kor.

Su, Kor'un boğazından geçerken Güz de hareket eden âdemelmasını izledi. Ona çok ilginç ve çekici gelmişti.

"Bunun tadı mükemmel. Hiçbir şeye benzemiyor." Şaşkınlıkla karışık takdirle Güz'ün kızaran suratına baktı. Şu an ne kadar da güzeldi öyle.

Güz şişeyi almak için elini uzattı. Kor da verirken biraz dikkatsiz davranıp ellerinin değmesine sebep oldu. İkisi de aynı anda bağırarak ellerini çektiler.

Güz işaret parmağının iç kısmına baktı ve... Hiçbir şey yoktu.

Kor'un elinde de ne bir yara ne bir enfeksiyon vardı.

Hiçbir şey olmamıştı.

İkisi de şokla açılmış kocaman gözlerle birbirlerine baktılar. İlk konuşan Güz oldu.

"Na-na-nasıl yani,?" Uzanıp Kor'un eline yakından baktı.

"Yara olmadı." Sesi fısıltı gibiydi. Kor yavaşça başını salladı. Bu işte bir şey vardı ama...

"Yara olmadı Kor!" Güz'ün sesi aniden yükseldi çünkü nedenini anlamıştı.

Bir anlık cesaretle tekrar Kor'un ellerine dokundu. Geri çekildiğinde hala bir şey yoktu.

"Bu ne demek biliyor musun?" Parıldayan gözlerini Kor'un hala bomboş bakan yüzüne çevirdi.

"Ne demek?"

"Yaraların sebebi beyaz suymuş demek! Temizlendiğinde hiçbir hasara yol açmıyor! Baksana!" Heyecanla yerinde zıplamaya başladı. Saçları her yana savruluyordu.

"Yani su yüzünden mi diyorsun? Temiz suyla yıkanırsak dokunabilir miyiz birbirimize?" Kor sonunda olayı idrak edebilmişti. Gözlerinden lavlar fışkırıyordu adeta.

Güz sevinç çığlıkları atarak kafasını evet anlamında salladı.

Ve sonra Kor tüm suyu başından aşağı boca etti.

Güz, durup ne yaptığına baktı ama anlam veremedi.

"Neden yaptın ki şimdi bunu?"

Kor'un yüzünde manyakça bir gülümseme vardı. İçinde bolca şeytanlık barındıran kötü bir kahkaha attı.

***

Eveeet. Bu da kilit bir bölümdü. Nasıl buldunuz?

Mavili kalın dostlar.

Continue Reading

You'll Also Like

140K 6.6K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
3.4K 178 19
Bir anda gömleğini çıkarmaya başlayınca daldım. -İzleyecek misin? -N-ne? -Beni diyorum izleyecek misin? İzlemek istiyorsan biraz daha böyle kalabili...
147K 14.7K 33
AYKIRI SERİSİ'NİN SON KİTABIDIR! *** Bir, İki, Üç... Sıfır. Beria bir zamanlar terk etmek zorunda kaldığı küçük dünyasına geri döndü. Fakat artık hiç...
59.6K 5K 27
| FANTASTİK KİTAPTIR / SERİ ADI: YANSIMA SERİSİ | | KİTAP HİÇBİR ŞEKİLDE 1919 YILINDA GEÇEN SIRADAN BİR YUNAN VE TÜRK KIZI ARASINDAKİ AŞKI ELE ALMIYO...