KIZIL DALGA

By artemisdelisi

148K 14.9K 3.4K

WATTYS 2020 BİLİM KURGU KAZANANI Gök taşı. Zehirli bir gaz. Okyanus kırmızı, toprak beyaz. Ölümler ve lütufla... More

1
2
3
4
5
6
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35 (Final)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (2)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (3)
KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (4)

7

4.1K 484 25
By artemisdelisi

Kor, kendi odasını bile toplamaya üşenen biriydi. Ama kızılı için atölyeyi seve seve toplardı.

Güz ise o sırada hız sınırlarını zorluyordu. Neyse ki yolu iyi biliyordu, gözü kapalı bile gidebilirdi.

Evinin hemen orman sınırında olması büyük bir şanstı. Işıklar göründüğünde gidonu daha sıkı tutarak hızlandı.

Sayım memurlarını komşu evden çıkarken görünce, yüreği ağzına geldi. Başaramayacaktı.

Onlar evin ön kısmına ilerlerken, Güz de yavaşlayıp bir ağacın arkasına gizlendi. Kapıyı çaldılar ve babası biraz bekleterek açtı. Yüzünde endişesini gizlemek için çektiği bir gülümseme vardı.

Adamlar içeri girdiğinde, kalbi kulaklarında atarak hızlıca arkadaki mutfak penceresine ilerledi. Venüs, çok ağır bir şey değildi ama onu yine de yavaşlatıyordu.

Şükürler olsun ki babası pencereyi açık bırakmıştı. Pek de çevik olmayan hareketlerle pencereden geçti ve Venüs'ünün düğmesine bastı. Gidonun katlanarak Venüs'ün gövdesine çekilmesini izledi, ardından sessizce peşinden sürükledi. Babasının içerde onları oyalamaya çalıştığını duyabiliyordu.

"Buyurun, oturun birer kahve ikram edeyim." Gergin olduğu sesinden belliydi. Ya da Güz babasını iyi tanıyordu.

Adamlardan birinin,

"Sağ olun ama bir an önce işimizi bitirip gitmeliyiz." dediğini duydu.

Sırt çantasını atıp saçlarını toparladı birkaç saniye içinde. Venüs'ün sabit durduğundan emin olduktan sonra, lekeli ceketini attığı gibi salona koşturdu.

"Babacım kahvemiz bitmiş." deyiverdi salona girerken. Yüzüne kondurduğu yapmacık gülümsemeyle adamları selamladı.

Babası belirgin bir rahatlamayla kızına baktı ve, "seninle bu konuyu konuşacağız" bakışlarından birini attı.

"Pekâlâ." dedi elindeki dosyalara bir şeyler karalayan adam.

"Barbaros soyundan, Ender Bey ve Güz Hanım, değil mi?"

"Evet. Doğru." Babası hızlıca başını salladı.

"Damgaları görelim." dedi diğer adam elindeki lazer okuma cihazını hazırlayarak.

Güz, göz devirerek sol kolunu sıvadı ve ufak dalgalar şeklindeki siyah mürekkepli aile simgesini gözler önüne serdi. Bir aileye mensup doğan her çocuğa geleneksel damga yapılması şarttı. Bu simge ömür boyu çıkmazdı vücuttan. Soyadı yerine artık bu yöntemi kullanıyorlardı.

Birkaç saçma sorudan sonra parmak izi alıp gittiler. Güz kendini salondaki üçlü koltuğa attı ve derin bir nefes verdi.

"Çok ucuz atlattık."

"Evet, öyle." Babası, kollarını kavuşturup Güz'ün önünde dikildi. İşte şimdi yanmıştı.

"Bu kadar geç gelmenin sebebini öğrenebilir miyim acaba?" Kaşlarını kaldırıp koyu kahve gözleriyle kızına baktı.

Güz, seslice yutkundu.

"Çalışıyordum. Zaman nasıl geçmiş anlamadım." diye ağzında geveledi.

"O zaman saatine bakmayı öğrenene kadar atölyeye gitmiyorsun."

Güz, içinin sızladığını hissetti. Ona yeni kavuşmuşken olmazdı. Şimdi olmazdı.

"Baba! Lütfen, söz veriyorum bir daha geç kalamam! Yeni bir projenin tam da ortasındayım, ne olur!" Ağlamaklı gözlerle babasına baktı.

"Kusura bakma küçük hanım. Bundan sonra böyle." dedi ve hızlı adımlarla salondan çıktı.

Şimdi ne yapacaktı?

***

"Düzgün vursana şu topa, değişik!"

O gün her zaman olduğu gibi Güz'ün aklı başka yerdeydi. Şu an bedensel aktivite havasında değildi ama maalesef bu dersi geçmek zorundaydı.

Kendisine laf atan kıza aldırmadan umursamaz ifadesiyle voleybol sahasının içinde dikilmeye devam etti. Top bir kere daha ona geldiğinde, gelişi güzel karşıladı. Ve top karşı takımdan bir kızın kafasına geldi.

"Kızım sorunlu musun sen?" dedi kafasına top yiyen kız.

"Belki biraz." deyiverdi.

"Düzgün oynamayacaksan çık oyundan!" diye bağırdı bir diğeri.

"Alın, oyun sizin olsun" diye söylenerek hızlı adımlarla gidiyordu ki, arkadaşı Narin onu durdurdu.

"Hoca sana bakıyor. Notunu kıracak yer arıyor zaten. İdare ediver işte." diye fısıldadı kulağına.

Eh, ne yazık ki haklıydı.

Hocanın, sahanın köşesinden onu izlediğini gördü. Oflayarak yerine geçti ve oyun devam etti.

Maç bittiğinde, elbette ki yenilmişlerdi. Onun suçu değildi ama herkesin böyle düşündüğünü biliyordu. Çünkü normalden daha fazla kötücül bakışlara maruz kalmıştı.

Soyunma odasına doğru ilerlerken, yolunu biri kesti. Neydi bu kızın reni? Hatırlayamadı ama oyunda ona laf atan kız olduğunu biliyordu.

"Bana bak kırmızı." dedi ellerini beline koyarak. Birkaç arkadaşı da arkasında duruyordu. Ve pek dost canlısı değildiler.

"Benim kaptanlık yaptığım yerde kimse beni küçük düşüremez. Anladın mı?" Bir adım yaklaştı. Güz, hala sakinliğini koruyordu.

"Kaptanlığın iki kelimeye bakıyorsa..." Çantasının kulpunu gevşetti.

"Neyse. Çekil de geçeyim." Bu kadar rahat olmasının sebebi yeni kararlar almasıydı. Artık kimseyi takmayacak ve onların kendisini ezmesine imkân vermeyecekti. Dün atölyeye gidemediği için öylesine kötü hissediyordu ki, ruh hali hareketlerini ve düşüncelerini ele geçirmişti.

"Sen kendini ne sanıyorsun ha?" Kız iyice yaklaşmış ve tehlikeli bölgeye girmişti. Etraftakiler bir şeyler olduğunu anlayıp kavgayı kaçırmamak için yandan bakışlar atıyorlardı.

Narin'in koşarak yanına geldiğini gördü. Kızla arasına girip,

"Şimdi sırası değil kızlar" dedi. Karşıdaki uzun sarı saçlı kızın ise pek onu dinlemeye niyeti yoktu.

"Çekil şuradan Narin. Arkadaşın çok kaşınıyor" dedi. Gözlerini kısarak Güz'e bakmayı da ihmal etmedi.

Güz, bu işten sıkılıp kendini geri çekti ve aksi yönde yürümeye başladı. O sırada birisi kolundan yakalayıp onu geri döndürdü.

"Yok öyle kaçmak falan." dedi sarışın kız.

Güz hışımla kolunu kurtardı kızın pençesinden. Artık sinirlenmişti.

"Git kendine başka oyun arkadaşı bul."

"Yoksa ne yaparsın turunçgil? Beni şikâyet mi edersin?"

Güz, histerik kahkahasına engel olamadı.

"Bu mu yani?" dedi kollarını sallayarak.

"Kelime haznen bu kadar mı? Daha yaratıcı şeyler beklemiştim." dedi alayla. O kızdan zerre kadar korkmuyordu. Kavgaya tutuşmaktan da.

Sarışın kız öyle kızardı ki neredeyse Güz'ün saçlarıyla aynı renk olacaktı suratı.

"Ben seni var ya!" diye bağırarak elini Güz'ün güzelim saçlarına götürmüştü ki kulak patlatan bir düdük sesi duyuldu.

"Ayrılın!" dedi ders hocası olan kadın.

"Siz ikiniz." Güz'ü ve sarışın kızı işaret etti.

"Doğru müdürün odasına."

***

Müdürün odasına girer girmez kız ağlamaya başlamıştı.

"Vay be" dedi kendi kendine Güz. "Duygu sömürüsü ha? O kadar çaresiz miydin?"

Odadan çıkana kadar da susmadı ne yazık ki.

"Tamam kızım. Sen de ağlama artık." dedi orta yaşlı kel kafalı müdür.

İlk temas karşı taraftan geldiği için Güz suçlu sayılmıyordu ama paçasını da tamamen kurtaramazdı.

"Temizlik cezası. Ellerinizden öper. Tabi farklı zamanlarda olacak. Dosya odasını temizleyeceksiniz."

En azından sicilime işlemeyecek, diye düşünerek onayladı başıyla. Zaten geç saatlere kadar okulda projesi üzerinde çalışıyordu. Biraz daha mesai ona fazla gelmezdi. Gecelerini değerlendirecek bir şey bulamıyordu atölyeye gidemediği için.

Dersleri bittikten sonra biyomekanik laboratuvarına attı kendini. Ellerini meşgul edecek bir şey bulamayınca bazen kafayı yiyecek gibi oluyordu. Özellikle şu sıralar...

Arıtma makinesinin bitmesine az kalmıştı. Güz durmadan bunun üzerinde çalışıyordu. Eğer suyu arıtabilirse belki bu derilerinin üzerindeki soluk renkten kurtulabilirlerdi. Belki de daha fazlasından...

Görevli gelip de cezasının başladığını haber verene kadar saatin kaç olduğunu fark etmemişti. Tırnağına baktı. Epey geç olmuştu.

Dosya odasına giderken yolda akademinin mermer zeminini izliyordu. Büyük ve hantal bir binaydı ama en azından iş görüyordu.

"Alfabetik sıraya göre dizeceksin. Öğrenci belgelerinden başla. Şu sıra yani." Çocuğun işaret ettiği yerdeki yığına baktı Güz. Ve sonra etrafına göz gezdirdi. Çabuk bitmeyecekti bu iş.

Dosyalar fazlasıyla tozluydu. Dakikada bir hapşırmadan duramıyordu Güz. Ağır dosyaları dizmeye başladı en üst rafa. Merdiven vasıtasıyla yetişebiliyordu.

Derken eline çok fazla dosya aldığını fark etmeden merdivene çıktı. Birkaç saniye yalpaladıktan sonra dengesini kaybedip yanlamasına yere düştü. Ve ardından da dosyalar...

"Off! Neden dijitale geçirilmedi ki bunlar? Yirmi ikinci yüzyıldayız be..." diye söylenerek kafasına düşen dosyayı kavradı ve fırlatmak için havaya kaldırdı. Tam o sırada oturduğu yerden gözleri bir dosyanın sırtına takıldı. Bir isime.

Soy Aile: Arıkan

Ad: Selvi

Selvi. Bu ismi daha önce duymuştu.

Elindeki dosya kayıp yere düştü. Donuk gözlerle masanın altındaki kırmızı dosyaya bakıyordu. Yavaşça gidip onu yerden aldı.

Tek Selvi o değildir ya?

Dosyanın kapağını açtı. Karşısında koyu kızıl saçlı genç bir kadının resmi vardı.

Babası bahsederdi, ona ne kadar çok benzediğinden ama bu kadarını da beklememişti.

Selvi Arıkan.

İsim zihninde yankılandı.

Annesinin dosyasını bulmuştu.

Continue Reading

You'll Also Like

YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

185K 17.1K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
1.2M 64.7K 35
"Hatırla Rüzgar! Bir hayalet olarak girdim hayatına. Yani aslında hiç olmadım. Beni görünür yapan sendin..." "Bir hayalete sarılamazsın, dokunamazsın...
21K 1.7K 45
DİKKAT! Bu roman, ScifiTR Okuma Listesinde yer almaktadır. Taht Oyunları ve Yüzüklerin Efendisi serilerini seviyorsanız bu seri tam da size göre. Yir...
140K 6.6K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️