Maça Kızı 8

By dpamuk

164M 7.1M 24.5M

"Verdiğim acıyı silebilmek için her bir saç telini öpmek istiyorum," dedi. Önce nefes almayı bıraktım. "Ama... More

Tanıtım*
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
Yılbaşı Özel Bölümü*
63.Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
Bayram Özel Bölümü*
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
14 Şubat Özel Bölümü*
8 Mart Özel Bölümü*
Maça Kızı 8 Ailesi'ne*
Geçmiş Hikaye*
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm
Bayram Özel Bölümü - II*
96.Bölüm
97.Bölüm
98.Bölüm
99.Bölüm
100.Bölüm
101.Bölüm
102.Bölüm
103.Bölüm
104.Bölüm
105.Bölüm
106.Bölüm
107.Bölüm
108.Bölüm
109.Bölüm
110.Bölüm
111.Bölüm
112.Bölüm
113.Bölüm
114.Bölüm
115.Bölüm
116.Bölüm
117.Bölüm
118.Bölüm
119.Bölüm
120.Bölüm
121.Bölüm
122.Bölüm
123.Bölüm
124.Bölüm
125.Bölüm
126.Bölüm
127.Bölüm
128.Bölüm
129.Bölüm
8*
18 Ağustos'un Devamı*
Son Perde*
8 Kasım 2017*
Yıldız Tozu*
130.Bölüm
131.Bölüm
132.Bölüm
133.Bölüm
134.Bölüm
135. Bölüm
136.Bölüm
137.Bölüm
138.Bölüm
139.Bölüm
140.Bölüm
141.Bölüm
142.Bölüm
143.Bölüm
144.Bölüm
145.Bölüm
146.Bölüm
147.Bölüm
148.Bölüm
149.Bölüm
150.Bölüm
151.Bölüm
152.Bölüm
153.Bölüm
154.Bölüm
155.Bölüm
156.Bölüm
157.Bölüm
158.Bölüm
3 Yıl, 1 Ay Sonrası*
159.Bölüm
160.Bölüm
161.Bölüm
162.Bölüm
163.Bölüm
164.Bölüm
25 Eylül 2018*
165.Bölüm
166.Bölüm
167.Bölüm
168.Bölüm
169.Bölüm
170.Bölüm
171.Bölüm
Güneşçiçeği*🌻
Güneşçiçeği*🌻🌻
172.Bölüm
173.Bölüm
174.Bölüm
175.Bölüm
176.Bölüm
177.Bölüm
178.Bölüm
179.Bölüm
180.Bölüm
181.Bölüm
182.Bölüm
183.Bölüm

39.Bölüm

870K 43.7K 64.6K
By dpamuk

"Abim damat oluyor, sıra da bana geliyor... Gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız... Haydi halaya, eller havaya..."

Ellerim, Bora'nın sırtında gezmesi gerekirken neden havaya kalkacaktı; onunla ritmik bir fısıltı eşliğinde dans etmek varken, neden halay çekecektim ki? Kimin abisi damat oluyorsa, benim okyanusa karışacağım anı mı bulmuştu sahiden? Sıra kime geliyorsa, benim sıramın içine mi etmeye çalışıyordu?

Şaşkın bakışlarım, yerini anlamsız bir korkuya bırakmıştı. Kendimi, Bora'nın üzerinden yatağa atmış, hızlıca tişörtümü giymiş ve dişlerini sıkıp, gözlerini sımsıkı yuman Bora'yı izliyordum. Az evvel dudaklarımın tutku dolu öpücükler bıraktığı boyun damarları gitgide belirginleşiyordu. Öfkeleniyordu ve haklıydı da tüm konak saçma sapan bir şarkının gürültüsüyle, olmayacak bir zamanda sallanıyordu.

Gözlerini açtı ve bana baktı. Biraz daha yaklaştı ve dudağımın kenarına küçücük bir öpücük bıraktı.

"Senden bir şey isteyeceğim." dedi, zor ve çok kısık çıkan bir sesle. Kafamı, "Tamam." anlamında salladığımda, kulağıma doğru eğildi. "Korkma." diye fısıldadı. Saçlarımı geriye doğru aldı ve boynumun sağ tarafına ıslak bir öpücük bıraktı.

Ben neyden korkmamam gerektiğini henüz algılayamazken, hızlıca yataktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Ben de yataktan kalkmış, onu izliyordum. Kapıyı açtı. Odanın önünde Begüm ve Gökhan gülümseyerek Bora'ya bakıyorlardı; onun gülümsemediğine emindim. Gökhan'ın elinde tuttuğu, küçücük boyundan kocaman ses çıkartan hoparlörü aldı ve öfkeyle beton zemine fırlattı. Gözlerim yuvalarından çıkmak üzereyken, Gökhan göz deviriyordu.

"Ben sanki, bunun iyi bir fikir olmadığını söylemiştim Begüm." dedi Gökhan. Begüm'ün gülümseyen yüzü, yerini bıkkın bir ifadeye bırakmıştı.

"Neden bugünden buradasın? Neden benim haberim yok?" dedi Bora, oldukça sert bir ifadeyle Begüm'e. Hemen ardından, Gökhan'a döndü. "Sen neden bu işin içindesin? Ve aynı soru... Neden benim haberim yok?" dedi. Sesinden taşan öfke, insanı korkuturdu. Benden korkmamamı istediği için sanırım, rahat hissediyordum.

"SÜRPRİZ DİYE BİR ŞEYDEN HABERİN VAR MI ABİ?" diye bağırdı Begüm.

"Bana sesini yükseltme!" dedi Bora, dişlerinin arasından konuşmuştu.

"Ya tamam a-aaa! Gerilmeyelim." dedi Gökhan, kendi yüzünde gergin bir gülümseme vardı üstelik. Her an, her şey olabilecekmiş gibi bakıyordu.

"Bu iki oldu Gökhan. İki!" dedi Bora. Gökhan'ın gözleri istemsizce bana kaymıştı.

"Birinci ne?" diye sordu Begüm. Bir Gökhan'a, bir Bora'ya bakıyordu. En sonunda gözleri, Gökhan'ın gözlerini takip ederek beni buldu.

"Sen kes sesini, seninle sonra görüşeceğiz!" dedi Bora, Begüm'e.

"Oğlum tamam! Begüm, bugünden gelmek istemiş. Ben de sabah erkenden gittim işte İstanbul'a. Aldım geldim. Zaten yarın gelmeyecek miydi? Ne var bunda bu kadar gerilecek? Hayır gören de çok önemli bir işini falan mahvetti zannedecek. Uyuyor muydun?" dedi Gökhan. Bora'nın neden bu kadar sinirlendiğini anlamaya çalışıyordu. Sevişmeye kalkacağınızı düşünecek değil ya Naz.

"Öğlenin iki buçuğunda ne uykusu ya? Ben ne bileyim uyuduğunu Allah Allah! Bu saatte uyumazsın ki sen. İki şirinlik yapayım istedim, sonuçta abim damat oluyor." dedi Begüm, sitemle. Begüm, şarkıyı doğrudan size ithaf etmiş Naz. Kendi düğün halayınmış o. Güzelim tangonuzu mahveden ve ellerinin havaya kalkmasını bekleyen olay; bizzat senin düğününmüş.

"SABIR VER ALLAH'IM! SABIR VER!" diye bağırdı Bora. Ve sonra da Gökhan'la Begüm'ün arasından geçerek, bahçenin içinde kayboldu. İki tane ne olduğunu anlamayan suçlu, şaşkın gözlerini bana dikmiş, öylece bakıyorlardı. Gülümseyerek yanlarına gittiğimde, Begüm bana elini uzatmıştı.

"Merhaba Begüm ben. Yani şey görümcen oluyorum! Çok heyecanlıyım!" dedi, gülümseyerek. Daha evvel Bora'nın bilgisayarındaki ve internetteki fotoğraflarında açık kumral tonlarında saçları olduğunu görmüştüm. Instagram'ında ise neredeyse her renk saçla fotoğrafı vardı. Stalker kimliğini belli etme Naz, bilmiyormuş gibi yap. Ve şimdi, karamel rengi saçları vardı Begüm'ün, omuzlarından biraz daha aşağıdaydı. Kahverengi gözleri parıl parıl parlıyordu; hoş bir enerjisi vardı. Fotoğraflarından çok daha güzeldi ayrıca ve Bora'ya hiç benzemiyordu.

"Naz." dedim. İlk kez bir görümcem olmuştu. Ve görümcem, ilk kez sevişeceğim sırada, ilk kez karşıma çıkmıştı. İlklerle dolu bir günde, ilk kez "görümce" kelimesini hayatıma dahil etmiştim.

"Gelin-görümce... Çok avam bence. Görümce olmak istediğine emin misin üç numara?" diye sordu Gökhan.

"Eğer sen, bu sınırlar içinde, gelin-görümce müessesesine 'avam' dersen, akşama senden, hamsi niyetine buğlama yaparlar Gökhan'cığım." dedi Begüm, imayla. Gökhan'ın yüzü buruşmuştu.

"Amaaaan neyse ne bana ne? Bu arada ben nesi oluyorum Naz'ın?" diye sordu Gökhan, Begüm'e.

"Uzaktan kaynı." dedi Begüm. Ardından ikimiz de kahkaha attık.

"Uzaktan kayın nedir ya? Bora'nın resmen ve fiilen kardeşiyim ben." dedi Gökhan.

"Hayır canım. Bu şeref, bu dünyada yalnızca bana ait. Hem sen, olsan olsan abisi olursun. Abimden büyüksün." dedi Begüm, Gökhan'a.

"Senden de büyüğüm... Ama beni 'abi' gibi gördüğün yok. Bora da işte belli ki seni örnek alıyor. Çok ayıp. Hakikaten ya... Bora bana bundan sonra 'abi' desin." dedi Gökhan, şakacı bir ifadeyle.

"Söylerim." dedi Begüm, Gökhan'a, alayla. Neredeyse kahkaha atacaktı.

"Söyle güzelim söyle. Ben de söylerim. Mesela Kerem'i söylerim. Karşılıklı dairelerde oturuyoruz ayağına takıldığını... 'Aşkım, abimin yanında seninle sürekli telefonlaşamam. Artık bir süre böyle idare edeceğiz. Beni özle.' diye attığın mesajı söylerim." dedi Gökhan. Sesinde, ürkütücü bir tehdit havası vardı.

"Mesajlarımı ne ara kurcaladın ya?" diye sordu Begüm, şaşkınlıkla.

"Karşılıklı daire mevzusunu seninle bilahire konuşacağım. Sen yat kalk dua et, abinin bu ara başı kalabalık. Ama öğrenecek. İllaki öğrenir. Ben söylemesem de öğrenir, bence bir ara itiraf et... Ayrıca, çocuğun evinden çıkmıyormuşsun. Ulan kapıda koruma varken, bu ne cesaret ya?" dedi Gökhan. Begüm, korkudan küçücük kalmış gibiydi. Gözleri bana çevrildiğinde, abisine bir şey söylememem için yalvarırcasına bakıyordu.

"Beni ilgilendirmez. Duymadım." dedim, ellerimi havaya kaldırarak.

"Şayet Bora, senin de bildiğini duyarsa, seni de ilgilendirir bence." dedi Gökhan bana, gülümseyerek. Yüzünde muzur bir ifade vardı. Benimle şakalaşmak, kumarhane olayı yaşanmadan önceki gibi olmak için çabaladığı belliydi ama yaşayacağım en güzel ilki böldüğü için ona kızgındım.

"Kimseyi satmayacağımı bilir Bora, sıkıntı yok." dedim, oldukça ciddi bir şekilde. Gökhan'ın yüzü düşmüştü. Hiçbir şey söyleyemedi.

♠️

Avluya çıktığımızda, Filiz Hala'nın hazırladığı sofraya oturmuştuk. Şu an iki şey çok umrumdaydı: Bora'nın nerede olduğu ve aç olan karnım. Karnımı doyurmayı, öncelik sırası yaptım. Muhtemelen dışarıdan kıtlıktan çıkmış gibi görünüyordum ama olsundu.

"Bora nereye kayboldu?" diye sordu, Gökhan. Gözleri, Filiz Hala'nın üzerindeydi.

"Çıldırtmışsınız oğlanı Begüm'le. Hava almaya çıktı." dedi Filiz Hala.

"Biz bir şey yapmadık halacığım. Onun çıldırası varmışsa demek ki! Hayır, ben nereden bileyim senin uyuduğunu... Allah Allah ya." diye söylendi Begüm. Fazla neşeli, fazla komik ve fazla tatlı bir kızdı.

"Aman boşver... Ye sen önündekileri... Akşamın stresi üzerindedir onun." dedi Gökhan, Begüm'e. Akşam ne vardı?

"Akşam ne var?" diye sordu Begüm, merakla. Gözlerini Gökhan'a sabitlemişti. Gökhan, dudaklarını oynattı ama konuşamadı.

"Dedikoduya da mı başladın Gökhan?" diye sordu Bora, sert bir sesle. Nereden çıkmıştı şimdi? Akşam ne olduğunu öğrenektim burada.

"Abiciiiiim!" diye Bora'nın boynuna atladı Begüm. En sevdiğim taktikti; sanki yeni gelmiş gibi davranıyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım ama Gökhan ve Filiz Hala çoktan kahkaha atmışlardı bile. Bora, Begüm'e uzun uzun sarıldı.

"Yemezler." dedi Bora Begüm'e, ayrıldıklarında. Oysa çok güzel yemişti bence. Yanıma oturdu. Gözlerimi yemek masasından ayırmadığım için, kara gözlerine hasrettim şu anda. Galiba, daha çok umrumda olması gereken bir şey vardı: Bora, halaya durmadan önceki anlarımızla ilgili ne düşünüyordu?

"Yaaa abi... Uzatma işte." dedi Begüm. Sesine, kulağa sevimli gelen, muzip bir ton eklemişti.

"Ne var akşam?" diye sordu Filiz Hala, Bora ve Gökhan'a. Çok şükür birileri hep benim dolaştığım malum sınırlarda dolaşıyordu.

"Halledemeyeceğim bir iş değil." dedi Bora. Bu ne demekti?

"Tüm konak nerede?" diye sordu Gökhan. Filiz Hala'ya dönmüştü. Konuyu değiştirmeye çalışıyordu tahminen.

"Çarşıya gittiler." dedi Filiz Hala.

"Uyyy eve celin celmiş. Ne diyyi yalniz birakmişlar ki?" diye sordu Begüm. Ardından kahkaha atmıştı.

"Uyuyordu Naz. Sonrasında da Bora'yla köyü gezeceğini biliyorlardı. Ama sen geldin, çıkamadılar." diye cevap verdi Filiz Hala. Sesinde eğlenceli bir kinaye vardı.

"Aman ne açıklama yapıyorsun hala şuna?" dedi Bora, muzur bir ifadeyle. Gözleri Begüm'ün üzerindeydi.

"Begüm kadar kafanıza taş düşsün." diye mırıldandı Begüm. Filiz Hala da Bora da duymuştu; Filiz Hala kahkaha attı. Begüm, bakışlarını Bora'ya çevirdi. "Bağa da cezdirursun artik köyini ağbiciğum." dedi, gülümseyerek. Bora'nın bakışları ise bunun üzerine bana çevrilmişti.

"Çıkmak ister misin?" diye sordu. Kara gözleri, biraz sonra beni öpecekmiş gibi bakıyordu. Karnıma ağrılar saplanacaktı neredeyse. Bu kadar güzel bakmak zorunda mıydı? Sesi kadifeden daha da inceydi şimdi.

"İsterim." dedim. Köyü gezmeyi mi onu mu belli değil tabii Naz, ama neyse...

"Uyy! Yusuf Dayi'ya cidelüm... Bayil... Yok. Bayılaysun... Ay olmadı. Bayil- Ay öf! Bayılırsın!" dedi Begüm, bana. Hepimiz küçük birer kahkaha atmıştık.

"Bayulursun." dedim, gülümseyerek. Bora'nın şaşkın bakışları yüzüme çevrilmişti.

"Acayip bi şive yapıyor oğlum. Üstelik sanırım, her memleketi beceriyor da." dedi Gökhan, Bora'ya. O da gülümsüyordu. Bora, bakışlarını Gökhan'a çevirmişti.

"Muğla ağzı da vardır sende, kulak dolgunluğu..." dedi, Filiz Hala. Bakışlarını bana çevirmiş gülümsüyordu.

"Sonra övüvee beni dedimdi, ondan hindi övüpduru beni bu bizim oğlan." dedim, Gökhan'ı göstererek. Filiz Hala, Begüm ve Gökhan kahkaha atarlarken, Bora kısık gözlerine yayılan şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yüzümü ona çevirdim. Yüzünde şaşkınlık kadar, silik de bir tebessüm vardı.

"Sana da 'benim herif' dedi vallahi Kara, en komiği oydu." dedi Gökhan, küçük bir kahkaha daha atarak. Bora, yüzünü daha da çok kaplayan şaşkınlıkla Gökhan'a dönmüştü.

"Hindi ne ya?" diye sordu Begüm. "Güldüm ama anlamadım." diye devam etti.

"Şimdi demek. 'Ş' genelde 'H' olur Muğla'da... Tabi köyünden köyüne değişir. Ama 'şimdi' bariz bir şekilde, 'hindi' olmuş." dedim, Begüm'e gülümseyerek. Bora'nın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.

"Sen Bodrum'lu musun? Yoksa Muğla'lısın da Bodrum'da mı büyüdün?" dedi Begüm. Bora söylemiştir Bodrum'lu olduğunu herhalde Naz.

"Bodrum'luyum." dedim gülümseyerek. Devam etmek üzere dudaklarımı araladığımda, Begüm lafımı kesmişti.

"Ya ben hep merak etmişimdir tatil beldesinde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu?" dedi Begüm, heyecanla.

"Yani... Güzel tabii. Babamın butik oteli vardı merkezde. Genelde yazlarım hep orada geçerdi. Tatil, deniz, kum ya da güneş benim için lüks değildi anlayacağın... Hava ısındıktan sonra hep tatildi bana... O yüzden benim arzuladığım tatil, daha çok doğanın içinde gezmektir." dedim, gülümseyerek. Herkes, büyük bir dikkatle beni dinliyordu.

"Tatil dediğin bence, ne olursa olsun deniz, kum ve güneş olmalı. Ben sıcak bölgeleri çok severim ama tamamen yaşamak zor olmalı." dedi Begüm, tatlı bir ifadeyle.

"Aslında değil. Sen mesela soğuğa dayanıklısın. İstanbul'da büyüdüğün için işte. Ben üzerimdeki hırkayla üşüyorum şu an ama sen kısa kolluyla oturabiliyorsun. Bir ayağım Mersin'deydi benim... Annem Mersin'li. Çok soğuk iklimi ancak İstanbul'a yerleştiğimde gördüm ben." dedim Begüm'e, gülümseyerek.

"Yine de soğuktan korunursun Naz. Kışın mesela. Isınmak daha kolay, yazın sıcağını çekmekten. Sıcağa çare olmuyor." dedi Gökhan, gülümseyerek.

"Üniversitede ilk sene... Bazen yurtta, bazen halamda kalıyordum. Çok soğuksa özellikle hava, yurt Kilyos'ta ya bizim... İnanılmaz soğuk olduğu için halamda kalmayı tercih ediyordum. Ama o zaman da işte, karda kışta İstanbul'da ulaşım zor. Bir şekilde idare ettim. Ama ayrı eve çıktığım ilk sene... Doğalgaz faturasına bir servet ödediğimde İstanbul'dan nefret ettim. Biz Bodrum'da odun sobasıyla çok iyi yaşıyormuşuz." dedim, gülerek.

"Servet derken?" dedi Begüm, ciddi bir ifadeyle. Bora, omzuma kolunu uzatıp beni kendine çekmişti. Tahminen, onun iki elbise parasıdır Naz. Bir elbise parası olduğu konusunda, kendimle bahse girebilirdim.

"Benim için servet yani." dedim, küçük bir kahkaha atarak.

"Maşallah ama Naz... Kendi ayakların üzerinde ne güzel durmuşsun." dedi Filiz Hala, gülümseyerek.

"Ayrı eve çıkmayı ben de çok istiyorum. Ama bana izin vermiyor abim." dedi Begüm, hayıflanarak. "Bir abin olmadığı için çok şanslısın." diye devam etti. Bora, saçlarımın arasına küçücük bir öpücük kondurmuştu. Bora, Begüm'e secerene kadar anlatmış mı Naz, yoksa konaktan mı almış bu bilgileri? Belki, o da iyi bir stalkerdı...

"Eee babanın oteli duruyor mu?" diye sordu Gökhan. Begüm'ün dediğinin üzerinde kimse durmamıştı anlaşılan. Bora, kolumu okşamaya başlamıştı. Çünkü üşüdüğünü söyledin Naz...

"Duruyor duruyor." dedim, alayla gülümseyerek. "Nahit Akasya'yı tanıyor musun?" diye devam ettim. Gökhan'ın gözleri kısılmıştı.

"Evet..." dedi Gökhan. "Akasya Otelleri'nin sahibi?" diye devam etti.

"İşte Akasya Otelleri'nin Bodrum Şubesi, bizim oteldi. Şimdi beş yıldızlı bir tatil köyüne çevrildiğine bakma. Öyle bir duruyor ki babamın oteli, geçen yaz beni otele almadılar." dedim.

"Nasıl yani?" diye sordu Bora. Sesini özlemişsin değil mi Naz? İşte bunun adı aşk.

"Bayağı." dedim kafamı hafifçe kaldırarak. Bora'nın gözlerinin içine bakmaya çalışıyordum. Adamın sana "Yüzüme bak!" demeleri, artık senin refleksin oldu herhalde Naz.

"Ne demek bayağı?" diye sordu Bora, ifadesiz bir sesle.

"Dışarıdan müşteri almıyorlarmış işte. Rezervasyon yaptırmak lazımmış, oda kiralamak lazımmış. Bodrum'da evim var, neden bir geceliğine 650 Lira vereyim ki otele?" dedim, kısık bir sesle. "Öyle bir anılarımı yad edeyim demiştim, içimde patladı." diye devam ettim.

"Bir şey değilmiş ki 650 Lira." dedi Begüm. İyi kızdı, hoş kızdı ama ekonomi dersinden sınıfta kalmıştı anlaşılan.

"Bir öğrenci için bir şey." dedi Filiz Hala, Begüm'e. Ses tonu normaldi ama bakışları Begüm'ü uyarıyordu. Avluya bir araba yanaştı ve içinden Gülsüm Hanım indi. Yavaş adımlarla masaya doğru yaklaştığında, hepimiz ayağa kalkmıştık.

"Deli kiz! Sen niye buradasun? Ha bu yarin celmiy miydi?" diye sordu Gülsüm Hanım. Babaanne demeye alışman lazım Naz.

"Sen de mi be Brütüs?" diye mırıldandı Begüm. Gülsüm Babaanne'ye yaklaştı ve elini öptü. Ardından, öyle güzel sarılmışlardı ki birbirlerine, Gülsüm Babaanne'nin gözleri dolmuştu. Onları buruk bir gülümsemeyle izliyordum.

"Aşk olsun Gülsüm Sultan. Bize hiç böyle sarılmıyorsun. Teessüf ederim." dedi Gökhan, gülerek.

"Ha uşağum, sen sürekli celiysin Filiz'i cörmeğe. E bizi de aradan çikaraysun. Seni hiç özleyemeyrum ki." dedi Gülsüm Babaanne. Filiz Hala ve Gökhan birbirlerine neden bu kadar düşkünlerdi? Bana sorup durma artık Naz. Bilmeyrum!

"Neden sen yalnız geldin anne?" diye sordu Filiz Hala, Gülsüm Babaanne'ye.

"Bitmedu uşaklarin işi. Bir orağa cirdiler, bir şurağa cirdiler. Asya kiz geldi. Tutturdi cezeceğum da cezeceğum diye. Yorildim da. Yaşli başli kadinim. Uyyy ne kalabaluk ne kalabaluk. Ha bi de bağa ilçede yaşamakdan bahsediyiniz. Köyimi özledum da!" dedi Gülsüm Babaanne. Bakışları Bora'ya bir şeyler anlatmaya çalışır gibiydi. Ardından, baş köşedeki yerini aldı. Begüm'le kendi aralarında sohbete başlamışlardı ama kaçamak bakışları, anlamadığım bir şekilde benim üzerimdeydi. Onun bakışlarına ya da Bora'nın hâlâ kolumun üzerinde dolaşan ellerine aldırmadan yemeğimi yemeye devam ettim. Kendime çay doldurduğum sırada, Gülsüm Babaanne'nin sıcacık sesi duyulmuştu.

"Kizum, yüzüğini dayanamamiş sağa vermiş Bora. Benum parmağuna takmam icab ediydi... Beğendin mi?" dedi Gülsüm Babaanne. İstemsizce yüzüğüme kaymıştı gözlerim.

"Evet. Çok teşekkür ederim. Çok güzel." dedim, gülümseyerek. Bora'nın bakışlarının yüzümde olduğunu hissedebiliyordum.

"O yüzüği, kocamin babaannesi takti parmağuma. 'Karabey sülalesi boyunca yaşasun bu yüzik.' diye. Benim iki oğlum, iki de kizum oldu. Öyle sitirese cireydum ki... 'Hangisine takacağum, hangisine armağan edeceğum.' diye. Sonra rahmetli Reşat'um, topraği bol olsin... Dedi ki, 'Gülsüm... Her uşağumuz için birer yüzik yaptiririz. Hepsinin düğüninde armağan edersun. Yetmezse, torinlarimiz için de yaptururuz. Ama bunu... Oğlanlardan birinin, ilk evlenen oğlina sakla.' Zaten bizde, bi Bora var. Soyumizu devam ettirecek. Ben de dayanamadum... Bora doğduğunda, Betül'üme hediye ettum. O yüzik şimdu, sana helal olsun kizum. İnşallah sen de, torunlarina armağan edersun. Benden sonra, Karabey Sülalesi sağa emanettur." dedi Gülsüm Babaanne. Gözleri yeniden dolmuştu.

Yalnızca senin ailen değil, Gülsüm Hanım Babaanne'ler de büyük bir yıkıma uğrayacaklar Naz. Dudaklarımı, bir şey söylemek için araladığımda, Gülsüm Babaanne devam etti.

"Yaşiycağun hayat zor. Eğitim almiş kizsun. Buraya kadar celdiğine göre, bilmiş ve kabul etmişsun. Allah hakkinizda en hayirlisinu nasip etsun inşallah. Önce Allah'uma, sonra da Bora'ya emanetsun bundan sonra. Ama unutma, o da sağa emanet. Ben sizin gözlerinizdeki sevdayu cördüm." dedi. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Yerimden kalktım ve yanına gittim. İçimde durdurulamayan bir ses, Gülsüm Babaanne'ye sarılmamı istemişti.

Söylediği hiçbir şeyi yapacak güçte değildim. Gözlerimizde gördüğü sevda gerçektiyse bile, bizim yarınımız meçhuldü. Biz bir oyun oynuyorduk ve kuralların dışına çıkıyorduk. Belki de bizim başımıza gelecek vardı hatta. Bora, bu yüzüğün bende kalmasını istemişti. Karabey'ler nesilden nesile aktaramayacaktı bu yüzüğü. Bunların hiçbirini Gülsüm Babaanne'ye anlatamazdım. Anlatamadıkça, ona daha sıkı sarılmıştım.

Çantasını açtı ve içinden ince, uzun bir kutu çıkardı. Bana uzattı. Şaşkınlıkla kutuyu açtım. İncecik zinciri olan bir bileklikti bu; üzerinde nazar boncuğu vardı.

"Ha bugün cezerken, bi tükkana cirduyduk da orada cördüm. Bunu pileğinden çikarma nişan bitene kadar olur mi kizum? Çok cüzelsin. Beraber çok cüzelsiniz. Göze celirsinuz maazallah nişan arifesunda." dedi Gülsüm Babaanne, sesi incecikti.

"Çıkarmam tabii. Teşekkür ederim babaanne." dedim. Bu söylediğime ben bile şaşırmıştım. Hayatımda ilk kez, "babaanne" kelimesini kullanıyordum. Bugün gerçekten de ilklerin günüydü benim için. Gülsüm Babaanne'nin gözlerinin içi parlıyordu. Bilekliği koluma kendisi taktı. Yerime oturduğumda, masadaki herkesin yüzü gülüyordu. Bakışlarımı Bora'ya çevirdim; yüzünde daha evvel görmediğim bir ifade vardı. Beni yeniden kendisine doğru çekti.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadı kulağıma. Babaannesi onun için değerliydi. Onu önemsiyordu. Gözlerimiz yeniden kesiştiğinde gülümsemekle yetindim.

♠️

"Çift araba gidelim, benim sonra işim var. Nazlı seninle döner." dedi Bora, Gökhan'a. Köyü gezecektik.

"Begüm, kiminle geleceksin?" diye sordu Gökhan. Begüm iki arabanın ortasında durmuş, karar vermeye çalışıyordu. Bora, bıkkın bakışlarına rağmen, sabırlı davranıyordu.

"Benim arabamı neden getirmediniz?" diye sordu Begüm. Bora, başını iki yana sallamıştı.

"Kızım, hiçbirimizin arabası yok burada." dedi Gökhan. Bakışları, "Sen ciddi misin?" der gibiydi.

"İyi. Seninle geleyim o zaman." dedi Begüm. Ve Gökhan'ın arabasına bindi. Bora, şimdi de bakışlarını bana çevirmiş, "Binsene, neden binmiyorsun?" der gibi bakıyordu.

"Gideceğimiz yer çok uzak mı?" diye sordum. Gökhan ve Begüm avludan çıkmışlardı.

"Çok değil. N'oldu?" diye sordu Bora.

"Yolu nasıl mesela? Çok engebeli midir sizin köy?" dedim, gözlerimi kısarak.

"Sadede gel Nazlı." dedi, bıkkın bir ifadeyle.

"Şey... Arabayı ben kullansam olur mu?" diye sordum. O da gözlerini kısmış, neden bunu istediğimi anlamaya çalışıyordu. Sebebini ben de bilmiyordum. İçimde bir enerji patlaması meydana geliyor ve bağıra çağıra şarkı söyleyerek araba kullanmak istememe sebep oluyordu. Veya, koşadabilirdim.

"Neden?" diye sordu. Ne cevap verecektim ki?

"Neyse." dedim ve arabaya bindim. Beş saniye sonra, arabanın önünden dolaşarak, kapımı açtı.

"Geç." dedi. Kaşları çatıktı ama sesi onu ele veriyordu. Sert bir ton yakalamaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Gülümseyerek arabadan indim ve sürücü koltuğuna oturdum. "Yolu uzatacağız mecbur. Kestirmeden süremezsin sen." dedi. Radyoyu açtım ve avludan çıktım. "Aşağı ilerle. Dümdüz yolu takip et. Ben sana döneceğimiz zaman söyleyeceğim." dedi.

Radyoda, Nil Karaibrahimgil'in eski bir şarkısı çalıyordu. Şarkıya mırıldanarak eşlik etmeye ve direksiyonun kenarlarına parmaklarımla ritim tutmaya başlamıştım.

"Yapma böyle yapma böyle
Gitmem yanından
Çalma öyle gelme böyle
Dön kapımdan
Cık cık cık
Deme öyle onu söyleme
Kork cevabımdan."

"Sağa dön." dedi Bora. Radyonun sesini biraz kısmıştı. Şarkının en güzel kısmıydı. Biraz daha yüksek sesle söylemeye başladım.

"Hakkında her şeyi duymak istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan
Her şeyi tek tek anlat istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan."

Bakışlarım istemsizce Bora'ya çevrilmişti. Dudaklarını dişlemiş, yolu izliyordu.

"Güm güm güm güm
Atma kalbim atma şöyle."

"Sağa döneceksin yine." dedi. Elindeki telefonla ilgileniyordu şimdi de. Sesi, zor çıkmış gibiydi. Radyonun sesini açtım.

"Duyulur dışarıdan
Çok çok çok çok çok
İsteme çok isteme koparız hayattan
Çalma öyle gelme böyle
Dön kapımdan
Kokma şöyle kokma böyle
Çık rüzgarımdan.
Aaaaa! Gökhan'la Begüm değil mi o?
Hakkında her şeyi duymak istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan
Her şeyi tek tek anlat istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan."

Bir dere kenarında, açık alanda, ahşap masaların olduğu, salaş bir yere gelmiştik; "Yusuf'un Mekanı" yazıyordu girişinde. Şarkı bitmeden arabadan inmek istemiyordum. Arabayı, mümkün olduğu kadar yavaş park ettim.

"Senden önce her şeyi silmek istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan"

Arabayı tamamen durdurduğumda, gözlerimiz birbirini buldu. Arkasına yaslanmış, yüzünü bana dönmüştü. Bir şey düşünüyordu.

"Nazlı." dedi. Ses tonunda tedirginlik vardı. Beş saniye gözlerimin içine baktı. "İnelim." dedi. Zaten inecektik. Ne söyleyecektiyse söyleyemediği veya söylemekten vazgeçtiği belliydi. Arabadan indikten sonra, elimi tuttu. Rol yapmıyordum; rol yaptığını zannetmiyordum. Giz dolu bir şey yaşıyorduk birlikte; ne olduğunu biz bile bilmiyorduk.

"Nerede kaldınız ya?" dedi Gökhan. Sabırsızdı. Gözleriyle Bora'ya bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Neyden bahsettiğini de bir tek Bora anlıyordu sanırım. Yan yana oturmuştuk Bora'yla. Eli, omzumdaydı. Sanki, ne zaman yan yana otursak, elinin yeri orası olmalıydı; böyle davranıyordu, alışmıştım. Ve bunu seviyordum da.

"Evde çay içtik o kadar. Gele gele neden buraya geldik?" dedi Begüm. "Hayır, yemek yemeyeceğiz. Benim daha bir şey içecek yerim de kalmadı. Neden geldik? Tamam ben Yusuf Dayı'ya gidelim dedim de üzerine kaç saat daha çay içtik, gelmeseydik." diyordu. Ama cevap alamıyordu. Yeşilin gözle görülebilir her tonu vardı oturduğumuz yerde; huzurluydum. Saatlerce burada kalıp, dereden akan suyun sesini dinleyebilirdim.

"Ne çok konuştun ya." dedi Bora, Begüm'e. "Git, bize kahve söyle." diye devam etti. Başımı Bora'nın omzuna yaslamıştım. Elleri, belime doğru kaydı. Parmak uçları belimin kıvrımlarında dolaşıyordu.

"Gelir şimdi Yusuf Dayı." dedi Begüm. Etrafına bakınmıştı.

"Sen söylesen günaha mı girersin?" dedi Bora. Sesi sert çıkmıştı. Ama bir yandan da, belimde biten hırkanın içine girmişti parmak uçları; tişörtümün üzerinde geziyordu. Begüm, göz devirerek masadan kalktı. Bora, Begüm biraz daha uzaklaştıktan sonra, yanağıma küçücük bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. İyiydin aslında böyle Naz? Evet, gerçekten de iyiydim. Masaya doğru biraz eğildi ve Gökhan'a yaklaştı. "Attığın mesajın bir saçmalık olduğunu söyle!" dedi Bora, düşük desibelde ama sert çıkan bir sesle.

"Değil Kara değil. Gözlerimle gördüm. Mehmet, biraz evvel buradaydı." dedi Gökhan. Sesi endişeliydi. Ailesinin katili, beni öldürmek için bekleyen adam mı buradaydı?

Continue Reading

You'll Also Like

653K 40.6K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
18.1M 1M 52
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
LALO By Kara Gül

General Fiction

353K 24.5K 27
☘️Günçiçek▪️Fırat☘️ Gözlerinden akan yaşlarla, otuzlarında olan kadını karşısına dikildi "Sen ne arıyorsun burda? Anlamıyor musun ben ne kırkındaki...
2.8M 146K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...