Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri

By MerMirAy

57.4K 4.3K 1.1K

Kehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üs... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. bölüm
9. Bölüm
Kross-Over #EjderhaKız #GizemliYolcu
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
DUYURU
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Duyuru
28. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm Fragmanı
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm -Final Part 1-
45. Bölüm -Final Part 2-
45. Bölüm Final Part-3
45. Bölüm Final Son Part

29. Bölüm

1K 79 14
By MerMirAy

Merhaba ejderha okuyucularım. İyi geceler. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ben gayet yiyim. Çünkü sonunda kararımı verdim. Buradan herkese selamlar. Sorularınızı hala bekliyorum. Kitabın sonunu kimler merak ediyor? Neyse iyi okumalar size. Fesatlı günler dilerim. Kocaman öpüldünüz

Can

Bazen işler umduğunuz gibi gitmez. Sadece bir çözüm ararken karşınıza o kadar çok bilgi çıkar ki, o bilgiler içinde boğulursunuz. Ve çözüm yolunuz o bilgilerin en derinindedir belki de siz onu hiç bulamazsınız. Belki de bulursunuz. Bu sizin araştırma aşkınıza, azminize bağlı.

Masamda oturmuş rüyamdaki Mirayla açıklığa kavuşturduğumuz bilgileri düşündüm. Hepsini not defterime not almış olsam da eksik bir parça varmış gibi geliyordu. Unuttuğum bir şey. Ama hatırlayamıyordum.

Düşününce, özellikle Miray için yaptığım araştırmayı falan ben sadece kendi elimdeki bilgilere bakmıştım. Su insanları hakkında bir bilgim yoktu. Belki de o konu hakkında da araştırma yaparsam bir ipucu yakalayabilirdim. Bana yardımcı olması için Aslı ile konuşmalıydım ama pencereden dışarı baktığımda güneşin daha yeni doğmaya başladığını gördüm. Bu nedenle vakit öldürmek için duş aldım. Bu sırada nerelerden veya kimlerden bilgi edinebileceğimi düşündüm.

Kütüphane en mantıklı seçim gibi geliyordu. Eminim ki sarayda detaylı bir kütüphaneleri vardı.

Üstümü giydikten sonra Aslının akşam bana dediği gibi beni alacak birini beklemeye başladım. O arada not defterimi, kalemlerimi Mirayın kanlarının olduğu çantaya koydum ve onları kontrol ettim. Bir şey olmamalıydı onlara.

Bu arada aklıma Medcezir geldi. Çantama özellikle dikkat etmem gerektiğini söylemişti. Yoksa biliyor muydu içinde ne olduğunu ve ne mucizeler yapabileceğini? Nasıl bilebilirdi ki?

Aklıma gelen düşünce ile donup kaldım. Yoksa o benden yani içimden geçerken beynimden mi öğrenmişti? Mirayın kanının özelliğini öğrenmiş olabilir miydi? Bunu yapamazdı ya. Değil mi?

Miraya olan saygısına ne demeli peki? Bu saygı nereden geliyordu? Mirayın neler yaptığını mı öğrenmişti yoksa?

Ben düşüncelerime boğulmuşken kapı çaldı.

Gel. Dedim kafamı sallayarak. Şu an bu duruma odaklanmalı ve buradaki işimi bir an önce halletmeliydim. En kısa sürede Mirayın yanına gitmeliydim. İçimde garip bir his oluşmaya başlamıştı.

İçeri kırmızı çok güzel bir elbise ile Nira girdi.

Günaydın Can abi. Seni kahvaltıya götürmeye geldim. Dedi gülümseyerek.

Annenin birini göndereceğini biliyordum ama bu kadar tatlı ve güzel birini göndereceğini bilseydim daha özenli giyinirdim. Dedim üstümdeki mavi tişört ve siyah pantolonu göstererek.

Can abi ya. Utandırma beni. Hadi gel. Çok acıktım ben. Dedi kızararak Nira.

Tamam, tamam. Hadi gidelim. Dedim ve odadan çıktık.

Akşam düşündüm ben Can abi. Sana sormak istediğim soruları aklıma yazdım. Müsait olduğunda konuşabilir miyiz? diye sordu olgunca. O anda ne oldu bilmiyorum ama karşımdaki buz mavisi gözlü küçük kız aniden küçük Miraya dönüştü. Önce gözler kahverengi olsa da sonra aniden gözleri buz mavisi ve ateş kırmızısının kahverengisine döndü.

Can dayı? Konuşabilir miyiz? diye sordu olgunca. Gözleri yaşlarla parlasa bile bana o kadar olgun bakıyordu ki, onun büyüdüğündeki halini gördüm.

Tabi ki. Dedim.

O zaman tamam. Ben müsait olduğunu algılayınca gelirim hemen yanına. Dedi Nira aniden ve görüntü kayboldu. Bu da neydi böyle?

Sen iyi misin Can abi? Birden rengin attı. Dedi Nira endişe ile koluma dokunup.

İyiyim. Farklı gezegen ya, sanırım alışamadım daha. Dedim sakince gülümseyerek. Neyse, istersen birkaç tanesini şimdi sorabilirsin. Dedim gülerek.

Mert amcam nasıl biri? diye sordu merakla gözlerini kocaman açarak.

O inatçı, sinir bozucu, ailesine özellikle karısına düşkün, sinirlenince gözü hiçbir şey görmeyen, kıskanç, yetenekli, ileri manyak, gıcık, laf sokmayı seven, uçuk kaçık, özgüvenin arkasına saklanan, kırılgan, duygusal, hayatı boyunca kendini bir yerlere ait hissetmeye çalışmış, sevdiği insanlar için düşünmeden kendini feda edebilecek biri.

Hm. Bağa iyi tanıyor musun dayımı? diye sordu Nira biraz şüpheyle.

Evet tatlım da, neden sordun?

Bazı şeyler annemin dediklerine pek uymuyor, ondan.

Annen yeni Merti tanımıyordur belki de. Belki de çok uzun zaman önceki Merti tanıyordur ve sana da onu anlatmıştır.

Muhtemelen. Bir şey sorsam? İleri manyak ne demek?

Bu benim bulduğum bir hakaret, iltifat tarzı. İleri, ileri zekâlıdan geliyor, manyakta manyaktan geliyor. İkisini birleştiriyoruz. İleri manyak oluyor. Mirayla bir ara bulaştığımız bir hobiydi. Şimdi yapmıyoruz. Dedim gülerek o zamanları hatırlayarak.

Maalesef sohbetimizin sonuna geldik. Seni burada bırakmak zorundayım Can abi. Afiyet olsun sana. Dedi Nira.

Neden? Sen gelmiyor musun? diye sordum merakla.

Ben babaannemle yiyeceğim. Onunla kahvaltı etmeyi seviyorum. O da odasına yiyiyor. Ondan. Sana afiyet olsun Can abi. Dedi ve beni kolumdan aşağı çekti biraz. Anlamasam da eğildim ve uzanıp öptü benim yanağımdan.

Teşekkür ederim. Dedi kızararak ve zıplayarak gitti.

Gülerek arkasından baktım ve kahvaltı salonuna girdim. Anında ünvanım söylendi. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Ses kapıdan gelmişti.

O kadar şaşırma Can, Su insanları her şey ile iç içe olduğu için çoğu eşyamızın kendi ruhu vardır. Dedi Aslı gülümseyerek yanıma gelirken.

Anladım. Çok ilginç. Dedim gülümseyerek kapıya bakarken.

Ben ilk defa böyle bir şey yaşadığımda, eşyayı yere fırlatmıştım ve çığlık atıp kaçmıştım. Eşya da bir kitaptı. O kadar dalmışım ki kitabı benimle birlikte başka birinin daha okuduğunu fark etmemiştim. Dedi gülerek beni Erenin karşısına oturttu.

O da kendi yerine Erenin yanına geçti. Masa 8 kişilikti. Masanın sonunda ve başında sanırım Kral ve Kraliçe için şaşalı sandalyeler konulmuştu ama şu an boştu onlar da.

Günaydın bu arada. Dedim hemen.

Günaydın Ekselansları. Dedi Eren gülümseyerek.

Lütfen bana Can deyin. Dedim hemen.

Tabi Can. Sen de bana Eren de o zaman. Dedi gülümseyerek.

Tamam. Dedim sakince.

Masa normal kahvaltılıklarla donatılmıştı. Tabi ilginç şeyler de vardı. Mesela yosun reçeli. Gerçekten güzeldi. Bana da Aslı söylemişti onu. Yosundan ve bazı şifalı bitkilerden yapılıyormuş. Sabahtan etki etmeye başlaması için kahvaltıda yeniyormuş. Yedikten sonra gerçekten kendimi daha dinç hissetmeye başlamıştım. Bunun tarifini istediğimde Aslı, Ejderha Dünyasına Miray için gönderdiğini, benim için de göndereceğini söyledi. Sonra deniz şekeri. Garip bir tadı olmasına rağmen sevmiştim. Tuzlu-tatlı garip bir tadı vardı. Hoşuma gitmişti. Zaten garip tatları severdim.

Sonunda Aslıya konuyu açmaya karar verdim. Aslı, bana rica etsem Su insanları hakkında biraz bilgi verebilir misin? diye sordum merakla.

Eminim sen detaylı bir bilgi istiyorsundur. Benim o kadar detaylı bilgim yok. Eren sana daha iyi yardımcı olur. Dedi Aslı, Erene bakarak.

Tabi. Nasıl bir bilgi istiyorsun? diye sordu merakla Eren.

Ne olursa. Dedim gülerek.

Tamam, biz su insanların doğumu farklıdır. Biz anne karnında oluşuruz, oluştuğumuzda annemizin en sevdiği eşyanın üstünde bir kase su kabı oluşur. Annemiz onu büyük bir kaseye boşaltır. Biz annemizin karnında büyürken o suda ise ruhumuz büyür şekillenir. Doğduğumuzda annemiz onu yatağımızın altına veya en yakın yere koyar. Biz büyüdüğümüzde anlamaya başladığımızda bize o suyu verir. Biz de onu saklarız. Eğer biri o suya ulaşır ve o suyu zehirlerse bizi öldürme şansı elde eder. Dedi Aslıya bakarak.

Onu yanlışlıkla yapmak üzereydim tamam mı? dedi üzgünce Aslı.

Evet. Biliyorum kalbim. Neyse. Öldüğümüzde o suyu nehre dökeriz. Buradaki hayat nehrine. Aşık olduğumuzda suyumuz artar. Bu yüzden suyumuzu büyülü kaplara koyarız. Kap arttığını veya dalgalandığını algıladığında kendini ona göre şekillendirir. Bazı kişiler bunu zayıflık, bazı insanlar güç olarak algılıyor. Dedi Eren bana bakarak.

Suyunuzu saklamak zor olmuyor mu? dedim merakla.

Oluyor ama bu da Su insanlarının kaderi. Bazen savaşa gideceğimizde yanımıza alırız bir kısmını, bize güç versin diye. Bazıları o suyu içer. Ama bu büyük bir kısmı bundan zarar gördüğü için yapılmaktan vazgeçildi. Anlayacağın Su insanları böyle bir varlık Can. Dedi Eren gülümseyerek.

İlginç, peki Ejderha insanlarla dost veya düşman mısınız? diye sordum merakla. Aslında çok hoşuma gitmişti bu doğum olayı. Peki Mertin suyu neredeydi?

Aslında o iş biraz karışık. Benim kardeşlerimden biri Miraya aşıktı. Annem, Ejderha Kral Ahmetle konuştu ama Miray o zamanlar küçüktü. Ama yine de Kral vermedi. Başka biri çoktan kapmıştı Mirayı. O nedenle kardeşim sinir olmuştu. Mirayla aynı yaştalardı ama işte küçüklükte bile zeki ve ileri seviyeydi onun aklı. Ona imrenirim bazen. Bazen ama. Dedi gülerek.

Hm. Yani aranız bu durum yüzünden limoni mi? diye sordum merakla. İnci teyze bu gibi bir duruma izin vermiş miydi?

Limoni değil, Annem arayı yumuşak tuttu, hatta anlaşma bile yapıldı ama işte kardeşim, Poyraz, gidip Ejderha Dünyasında hem Miray hem de varlıklar için durumu karıştırdığından dolayı anlaşma bozuldu. O zamandan beri de iki tarafta anlaşma için bir adım atmayınca herhangi bir anlaşma olmadı. Dedi üzgünce.

Sanırım yakında bir anlaşma olacak gibi. Dedim gülümseyerek.

Belki. Dedi Eren gülümseyerek.

Merak ettim, siz kaç kardeşsiniz? diye sordum merakla.

Biz 3 kardeşiz, Ben, kız kardeşim Mercan ve en küçüğümüz Poyraz. dedi Eren.

Onlara haber vermedik. Çünkü ikisi de farklı gezegenlerde şu an anlaşma yapıyorlar. Dedi Aslı aklımı okumuş gibi.

Anladım. Peki, beni kütüphaneye götürebilir misin yemekten sonra Aslı? diye sordum.

Evet, tabi götürürüm. Kalbim sen de lütfen şu toplantılarla ilgilen. Dedi Aslı.

Tamam, unutmadım ve geçiştirmeyeceğime emin olabilirsin. Nira ile daha sonra ilgileneceğim. Söz veriyorum. Dedi Eren elini kalbine koyarak.

Tamam, tamam. Dedi Aslı.

Kahvaltımızı ettikten sonra Aslı beni hemen kütüphaneye götürdü.

Nira ile sohbet etmişsiniz. Dedi gülerek.

Evet, harika bir sohbetti. Dedim hemen gülerek.

Nira de öyle düşünüyor.

Sen de daha önce Merti anlatmışsın sanırım. Ama biraz eksik bilgi vermişsin. Dedim gülümseyerek.

Hm. Ben o bilgileri Mert 15 yaşındayken edinmiştim. Belki eski olduğu içindir. Dedi gülümseyerek.

Muhtemelen. Dedim gülümseyerek.

Sonunda kütüphaneye geldiğimde, Teşekkür ederim Aslı. Merak etme İnci teyzeyi iyileştireceğim. Dedim gülümseyerek.

Sana güveniyorum Can. Sana kolay gelsin. Dedi gülerek ve gitti.

Yavaşça beni bıraktığı odaya girdim. Burası kocaman bir kütüphaneydi. Birkaç kattan oluşuyordu. Her kat için ayrı Merdiven vardı. O an sanki Doktor Whodaki kütüphanede olduğumu hissettim. Aklıma daha çok düşünce gelirken, özellikle Donna Nable, kafamı sallayıp, işime odaklanmam gerektiğini söyledim kendi kendime.

Hızla kitaplara baktım ve Su insanı anatomisi ile alakalı kitapları buldum. Hemen orada olan masa ve sandalyelerden birine kitapları koyup oturdum ve okumaya başladım.

Su insanlarının vücudu aynı insanlarınki gibiydi. Tek fark kalplerinin yanında sudan oluşmuş bir kalp daha olmasıydı. Ama bu kalbin atışını sadece o kalbe sahip olan kişi duyardı. Kalbe sahip kişi illaki kendisi olmak orunda değildi. Gerçek aşkı da duyardı bu sesi, çünkü kalbi zaten ona ait olurdu.

Su insanları çok hassaslardı. Etraflarındaki olaya hemen tepki veriyorlardı. Öfke olsun, sakinlik olsun hep dolu dolu karşılık veriyorlardı duygularına.

Bu durumu zaten Mertten biliyordum. Edinebileceğim başka bir bilgi daha yok gibiydi. Bütün kitapları karıştırdım ama Erenin söylediklerinden başka ve benim bildiklerimden başka bir şey bulamadım.

Tam pes etmiş, kütüphaneden çıkıyordum ki gözüme bir kitap çarptı. Kitaba ilerledim merakla. Kitabın adı Kehanet bilgisiydi. Kitap çok tanıdık geliyordu. Ve renginin altın sarısı- mor olması burada dikkat çekiyordu. Kitabı almak için uzanıp kitaba dokunduğumda kalbime bir ağrı girdi aniden.

Bu öyle bir ağrıydı ki bütün vücudumu tek tek kesmek istiyordum bu ağrıdan kurtulmak için. Sanki birini kaybetmiştim- hayır ya. Öyle bir acı bu kadar büyük olabilir miydi? Bu kadar can yakar mıydı? Öldürmek ister miydi insan kendini? Sanki benim suçummuş gibi.

Bunları düşünürken farkında olmadan kitabı açmıştım. Kitabı açmamla kitabın içinden küçük bir adam çıktı. Siyah cübbeli ve eğilip, Ekselansları. Dediği anda ben duygularımdan uyandım.

Başta korksam da Aslının söyledikleri aklıma geldi.

Merhaba? Seni daha önce görmüş olmam mümkün mü? diye sordum küçük adam bana tanıdık gelirken.

Bu bilgiyi vermeye iznim yok. Üzgünüm. Dedi hemen.

Peki neden benim ilgimi çektin? diye sordum merakla.

Size küçük bir ipucu vermeye geldim. İşte ipucunuz;

Başlangıçtan beri en güçlüydü, en güçlü olacaktı Ejderha Kraliçe.

Onun o kadar harika yetenekleri olacaktı ki, herkes şaşacaktı.

Bazıları kıskanacak, ona zarar vermeye çalışacaktı,

Bazıları onun yanında olup ona destek olacaktı,

Ama destek olurken o da onları mükafatlandıracaktı.

Aslında gücün temeli Oydu.

Yanındakilerin güçlenmesinin nedeni de Oydu.

O etrafındaki herkese güç kaynağı olmuştu. Dedi küçük adam.

Bu ne anlama geliyor ki? diye sordum merakla.

Onu da siz çözeceksiniz Ekselansları. Lütfen beni yerime koyun artık. Dedi adam ve kayboldu.

Bana yardım etmelisin. Dedim kitaba ama adam çıkmadı. Ben de sinirle kitabı kapatıp yerine koydum ve odama ilerledim.

İlerlerken farkında olmadan kaybolmuştum ve düşünmekten bunun farkına bile varmamıştım.

Yolda bir muhafızı durdurup bana odamı tarif etmesini istedim. Sonunda odama vardığımda, bedenim yorgun, aklım darma dumandı. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Odaya girdiğimde dikkatle not defterimi ve kalemlerimi çıkarıp masaya koydum. Mirayın kanlarının olduğu çantayı da dolaba yerleştirdim yavaşça. Sonra hızla duş alıp masaya oturdum.

Düşünmeye başlama zamanım gelmişti. Vaktim gittikçe daralıyor gibi hissediyordum ve bu beni boğacak gibi oluyordu. Bu nedenle defterimi açıp öğrendiğim bilgileri not aldım.

Benim için önemli bilgileri kırmızı ile işaretledim. Aklımda dönüp duran o garip adamın dediği ipucunu da yazdım. Ve tekrar tekrar okudum.

Acaba Mirayı mı getirmem gerekiyordu? Onun gücünden faydalanmak? düşünüyordum ve düşündükçe beynim patlayacak gibi oluyordu.

Kafamı dağıtmak için eski anılara, yaptığım deneylere baktım sayfaları çevirip. Mirayın kanı ile yaptığım deneyler, sonuçları,

Bir an önce İnci teyzeyi iyileştirmem gerekiyordu ama tek yaptığımı eski deneylerimi incelemek olmuştu. İlk öğrendiğinde Miray ne kadar çok kızmıştı. Beni dövecek sanmıştım. Zaten ilk olay bu yüzden yaşanmıştı. Ondan bir nevi faydalanmıştım ve onun arkasından iş çevirmiştim.

O anda donup kaldım. Faydalanmak. Miraydan. Kanıyla deneyler. Olabilir miydi?

Şiiri açıp inceledim. En başından kan güçlü yapmıştı onu ve o kanını bizle paylaşmıştı. Bizde bu sayede güçlenmiştik.

Kesinlikle cevap Miraydı. Çözüm yolu da oydu. Sonunda başarmıştım. Bir tedavi bulmuştum. Geriye sadece bunun Mirayın kanı sayesinde değil başka bir şey yardımıyla yapmam gerektiğini söylemek kalıyordu. Mirayın mucizevi kanını kimseye anlatmamalıydım. Dost olduğunu bilsem de yapmamalıydım yine de.

Melisa

Hayat ölmek için çok kısaydı. Kişi kendi sevdiği şeyleri yaparak yaşamalıydı. Eğlencesine yaşamlıydı bu hayatı. Başları istediği için değil, kendi istediği için yapmalıydı.

Ben de bu cesur düşüncemle Eybana doğru ilerliyordum. Daha doğrusu odasına. Bu gece yapmalıydık. Onun sabrını daha fazla sınamamalıydım. O da ben zaman istediğim için üstüme gelmiyordu. Bu nedenle bu gece gittiğimde beni istememesi ihtimaline karşılık boş olduğunu bildiğim bir odaya girmiş ve sütyenimi çıkarmıştım. Ve şimdi elimde çevirerek onun odasının olduğu kata gelmiştim.

Birkaç muhafız beni görmüştü. Onlara selam verdiğimde benim Eybanla olduğumu bildikleri için kızararak selam vermişlerdi.

Eybanın koridoruna girdiğimde gülmeye başladım, birazdan o benim koridoruma girecekti. İlerlerken farkında olmadan fazla gürültü çıkarmış olmalıyım ki bir kapı açıldı ve, Ne bu gürültü? diye bağırdı.

Üzgünüm, sevgilimin odasına gidiyordum da, farkında olmadan gülerken fazla ses çıkardım. Özür dilerim. Dedim sesin sahibine bakmadan

Melisa? Burada ne işin var? diye sordu aynı ses sinirle.

Hızla arkamı döndüm ve bulanık duran kişiye bakıp, Pardon tanışıyor muyuz? diye sordum sinirle.

Melisa! dedi sinirle ve yanıma geldi.

O gelene kadar gözlerimi ovdum. Gözlerimi açtığımda karşımda duruyordu ve bu üstünde sadece baksır olan üstü çıplak olan Talhaydı.

Vay vay, Talha beye bakın siz. Benim için kendinizi yormayın komutan hazretleri. Gidin yatın lütfen. Ben sadece sevgilimin yanına geldim. Dedim gülümseyerek ve gitmek için adım attım.

O ise hızla uzanıp kolumdan tuttu beni. Bu halde mi? diye sordu sinirle beni baştan aşağı süzerken. Süzerken gözleri gittikçe koyulaştı.

Evet, ne varmış halimde? diye sordum sinirle.

Sanki- dedi ve yutkundu.

Sanki ne?

Yatmaya hazırlanıyormuşsun gibi. Dedi sinirle.

Evet, Eybanla yatmaya hazırlanıyorum. Dedim hemen ve kolumu çekip ilerlemeye çalıştım.

Ama ben daha adım atamadan Talha beni tutup zorla götürdü ve bir yere soktu.

Sen ne yaptığını sanıyorsun? Sarhoş bir kızı zorla odana soktun! Buna- dedim ve durdum düşündüm. Buna ne derlerdi? Sanırım içince sapıtıyor ve aptallaşıyordum.

Adam kaçırma. Dedi gülerek Talha.

Evet, buna adam kaçırma derler. Teşekkür ederim bu arada. Dediğim anda bana garip bir şekilde gülümseyerek baktı. Beni kaçırdığın için değil, yardımcı olduğun için. Neyse ya. Çıkıyorum ben Eybana geldim sana değil! dedim sinirle ve kapıya ilerledim ama Talha benden önde gidip hızla kapıyı kilitledi.

Konuşuyorduk kal işte. Dedi Talha sinirle gülümseyerek.

Seninle konuşmak istemiyorum. Seninle konuşarak harcayacağım zamanlarda Eybanla konuşmaktan daha çok eğleneceğimiz şeyler yapabiliriz. Bu yüzden önümden çekil! dedim sinirle.

Daha eğlenceli şeyler mi? Onları bizde yapabiliriz. Dedi Talha sinirle ve beni tutup kendine yapıştırdı.

Tendim karıncalanmaya başlarken vücudum buna tepki verdi ve resmen eridim. Onun vücudu da anında uyarılmıştı. Bunu hissedebiliyordum.

Bırak beni. Ben Eyban için geldim. Dedim sinirle tekrar. Kendimi tekrar etmeyi sevmiyordum.

Emin ol, benimle daha çok eğlenirsin. Dedi Talha ve bana doğru eğilip öptü.

Başta sarhoşluktan dolayı biraz olsun rahatlamak için karşılık versem de beynim uyanınca hızla dudağını ısırdım ve geri çekildim.

Ah! Ne yapıyorsun sen? diye sordu Talha dudağına dokunurken. Kanamıyordu ama. Kanatamamıştım.

Üzgün değilim. Sana daha fazla zarar vermeden gitmeliyim bence. Dedim gülümseyerek ve kapıya gitmeye çalıştım ama o yine önüme geçti.

Bir zamanlar buraya girmek için çok uğraşmıştın. Şimdi de gitmek mi istiyorsun? Hem de bu kadar güzel giyinmişken? diye sordu gülerek.

O senin de dediğin gibi bir zamanlardı Talha. Şimdi çıkmama izin ver. Dedim sakince elimde sütyenimi sallayarak. Bir elimde belimde ona bakıyordum.

Yok canım. İzin vereyim de git o Eybanla işi pişir. İzin vermiyorum. Bu gece burada kalıyorsun! dedi sinirle üstüme gelerek.

Ben burada kalmak istemiyorum! Sana uyku uyutmam Talha! dedim sinirle geriye doğru giderken.

Bana her türlü uyku uyutmadığın için bu sorun değil canım. Dedi geri geri giderken sonunda ben yatağa düşmüşken.

Öyle mi Talha bey? O zaman bir de şöyle deneyelim. Dedim sinirle yatakta ayağa kalktım. Başta elimdeki sütyeni yere attım. Sonra ise uzanıp geceliğimi çıkardım. Böyle uyuyacağım. Bakalım ne yapacaksın? dedim sinirle.

Ama sinirim garip bir arzu ateşine dönüşüp bütün vücuduma yayıldı. Onun bakışları hızla arzuyla dolmama neden oldu. Bana öyle bakıyordu ki.

İşte bunu yapacağım. Dedi ve uzanıp beni yatağa yatırdı. Tam ben devam edeceğini sanarken o uzanıp çarşafı üstüme örttü.

Bu mudur yani? Eybanla daha çok eğlenirdim. Dedim sinirle çarşafı çekip diğer tarafa döndüm.

Hiç eğlenmezdin Melisa. Benimle daha çok eğlenirdin. Dedi sinirle yanıma yatarken.

Sen eğlenmiyorsun ki! Ama onu ikna eder eğlenmeye zorlardım ama sen, öküzün tekisin. Dedim sinirle.

Melisa! Yat uyu. Dedi Talha sinirle.

İyi be. Ne hayallerle geldim. Geldiğim hale bak bir de. Dedim sinirle.

Onun nefesi normale dönerken onu sinir etmek için ona doğru döndüm. O bana sırtını dönmüştü. Yavaşça ona yaklaştım ve elimi beline koyup ona sarıldım.

Bana işkence etmek hoşuna gidiyor sanırım. Dedi Talha hemen. Uyumamıştı.

Evet, çok hoşuma gidiyor. Dedim gülerek.

O anda Talha hızla bana döndü ve bana bakıp sonra öpmeye başladı. Bu sefer karşılık verdim ısırmadan. Öpücüğümüz derinleşirken sabah bu yaptığımdan pişman olmak istemiyordum. Aklıma takılan bir tek bu vardı ama o da Talha sayesinde silindi.

Continue Reading

You'll Also Like

161K 15.1K 53
Her birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları...
23.2K 328 11
Watpadde kullanabileceğiniz harika kombinler
723K 51.5K 60
FANTASTİK içinde #1 Özelgüç içinde #1 YETENEK içinde #1 SİHİR içinde #1 Yıllarca ait olmadığınız bir dünya'da sahip olduğunuz birçok doğaüstü güçle y...
7.3M 268K 46
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...