Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri

By MerMirAy

57.4K 4.3K 1.1K

Kehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üs... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. bölüm
9. Bölüm
Kross-Over #EjderhaKız #GizemliYolcu
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
DUYURU
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Duyuru
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm Fragmanı
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm -Final Part 1-
45. Bölüm -Final Part 2-
45. Bölüm Final Part-3
45. Bölüm Final Son Part

17. Bölüm

1K 93 3
By MerMirAy

Merhaba merhaba merhaba. Evett Ejderiçe döndü. Umarım istediğim bölümü kazanırım. Ygs-Lys bitti. Bölüm pek olmadı gibime geldi. Ama yavaş yavaş daha hakim olacağım kurguya. Uzun zaman bırakınca zor oluyor. Umarım yine de bölümü beğenirsiniz. Diğer yeni bölüm Çarşamba ancak gelecek haberiniz ola. Uzun bir bölüm olacak inşallah. Neyse hoşçakalın. Fesatlı günler dilerim. Mert

Ben ne yapıyordum? Yaptığım yaşamak mıydı yoksa acı çektirmek mi? Özellikle ruhuma mı acı çektirmekti hayattaki amacım.

Karanlıktaydım. Miray gibi olmamıştı benim karanlıklarım hiç. Rengârenk veya belli sevdiğim bir renkte veya gelecek veya geçmişle ilgili olmamıştı. Çoğunlukla karanlık karanlıktı. Bu karanlığın her zaman içimdeki bir şeyi yansıttığını düşünmüşümdür nedense.

Karanlıkta olduğunu anlayınca kişi uyduğunu veya bayıldığını anlardı ve uyanmak isterdi belki de. Ama ben arafta kalmıştım. Bir yanım uyanmak istiyordu. Diğer yanım ise sonsuza kadar uyumak ve asla uyanmamak. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Unutmuştum sanırım. Merak ederek gözlerimi açtım. O anda bana endişe ile bakan 7 çift göz gördüm. Sanırım odamdaydım.

O anda Aslı'yı gördüğümde hatırladım ne olduğunu. Kehaneti ve elim hızla kalbime gitti. Kalbim sıkışıyordu.

"Herkes dışarı." diye bağırdı Aslı ve o anda herkes dışarı çıktı.

Herkes çıkınca bana yaklaştı.

"Dokunma bana." Dedim sinirle ve kendimi geri çektim.

"Eğer hemen müdahale etmezsem ilerde kalp hastası olacaksın Mert. Lütfen izin ver yardım edeyim." Dedi üzgünce.

Bunu duyunca izin verdim. Ve bu arada onu inceledim. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ve çok yorgun olduğu belliydi.

"Sana onu söylemek istememiştim. Üzgünüm ama sen ısrar edince söylemek zorunda kaldım." Dedi ve kâsedeki kanı kalbimin üstüne damlattı. O an kalbimin rahatladığını hissettim ve etrafımı Miray'ın kokusu sardı. Farkında olmadan bu koku ile sarhoş oldum.

"Yani bana hiç söylemeyecektin." Dedim sinirle. "Bu arada bu kimin kanı?"

"Miray'ın. Onun kanı herkesi iyileştirme gücüne sahip."

Bunu duyar duymaz hızla kalktım ve, "Bunu başka kim biliyor?" dedim sinirle.

"Sadece yetenekli şifacılar." Dedi sakince.

"Nasıl bu kadar sakin olabilirsin? Bu kan için neler yaparlar biliyor musun? Bu arada o iyi mi? Ondan nasıl kan aldınız? O hamile!" dedim sinirle ve odadan çıkmak için hamle yaptım ama Aslı tarafından aniden durduruldum.

Kız çıtı pıtı olmasına rağmen güçlüydü. "Nereye gittiğini sanıyorsun? Miray seni böyle görürse ne yapar biliyor musun? Çığlık atıp bayılır. Yüzüne, gözüne, üstüne bir bak istersen." Dedi sinirle.

Aynaya baktım hemen ve o anda şok oldum. Üstümün kan olması değildi sorun. Sorun üstümdeki kıyafetlerin yanmış olmasıydı. Ve gözüm morarmaya başlamıştı.

"Bana ne oldu?" diye sordum merakla.

"Hatırlamıyor olman normal. O ara kendinde değildin. Önce Mekrus'a saldırdın, onu öldüresiye dövdün bu arada. O da seni dövdü ama Allah'tan güçler işe karışmadı da sen yendin. Neyse sonra kendini ateşe verdin. Zor yetiştik. Ama Miray akıllı kadınmış. Ateş'e seni koruması için söz verdirmiş. Bu sayede yanmadın ama giysilerin yandı." Dedi sinirle ve kapıdan çıkmak için hareket etti.

"Peki Miray? Ona yardım edebilir misin?" diye sordum yalvaran bir sesle.

"Kehanet hakkında yardım edemem ama hafızasını geri kazanması için yardım edebilirim. Sen iyileşmene bak. Yarım saate Miray gelecek. Üstünü giyinip duş al. Merak etmiş seni." Dedi ve hüzünle gülümseyip odadan çıktı.

O anda hızla duşa girdim ve onun bana hediye ettiği siyah üzerinde buz mavisi ejderha resmi olan tişörtü ve yırtık kotumu giydim. O yırtık ve dar pantolonları üstümde görmeyi severdi.

Yatağa uzandım ama rahat edemeyince koltuğa oturdum. O arada pencereden bakmaya başladım.

Onun komada olduğu anları hatırladım. Veya kendini alev aldırışını, onun için yanışımı. Ona âşık olduğum ilk anı. Soru çözüyordu. Ve tek bir hareketi ona âşık olmama neden olmuştu. Belki de başka bir şeydi ama ben nedense böyle hatırlıyordum. Yaptığı tek hareket önüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırıp pencereden gökyüzüne bakmasıydı. Onun o masum, o meleksi hali beni benden almıştı.

O anda kapı çaldı. "Girin." Dedim ve karşımda buz mavisi elbise içinde Miray'ı gördüm. O anda nefesim boğazımda kaldı.

Kapıyı kapattı ve yavaşça yanıma geldi.

"Hm ben iyi misin diye kontrol etmeye geldim. Duydum ki kavga etmişsin Mekrus ile." Dedi üzgünce yüzüme bakmadan. Benden başka her yere bakıyordu.

"Önce beni mi ziyarete geldin yoksa onu mu?" diye sordum hemen.

"Seni tabi ki." Dedi sinirle başını kaldırıp bana baktı. Ama yüzümü görünce endişe ile hızla yanıma geldi ve yüzümü elleri arasına alıp, "Yüzüne ne oldu?" diye sordu endişe ile.

"Kavga ettim ya. Ondan." Dedim sırıtarak. Onun tek dokunuşu bile yaralarımın hepsinin kapanmasını sağlıyordu.

"Çok acıyor mu?" diye sordu korku ile dokunarak.

"Biraz." Dedim gülerek. Fazla dibimdeydi. Kokusu burnuma doluyordu ve onu arzulamama neden oluyordu. Onu öpmek istiyordum. "Belki öpsen düzelirim." Dedim aniden.

"Ne?" diye sordu aniden donup ve ben onun bu halinden faydalanıp onu kendime çektim ve öptüm.

Başta donup kalsa da bana karşılık verdi. Onu ilk öpücüğümüz de olduğu gibi öpmeye çalıştım. İlk tadını aldığım andaki gibi hissettirmek istedim ona. Aşkımı bütünüyle aktarmak istedim bu öpücüğe ama aniden kapı çalınması ile bölündü her şey.

Boş vermek isterdim ama kapı ısrarla çalınınca cevap vermek zorunda kaldım.

"Girin." Dedim. İçeri Talha girdi.

"Can seninle konuşmak istiyor Mert." Dedi sakince.

"Tamam. Hemen geliyorum." Dedim sakince.

Talha odamdan çıkınca Miray'a döndüm hemen.

"Ben seni sonra ziyarete gelirim tekrar." Dedi kızararak.

"Veya ben seni ziyaret etmeliyim." Dedim ve göz kırpıp onu düşünceleri ile baş başa bırakıp odamdan çıktım. Talha ile Can'ı ziyarete gittik.

Miray

Beni orada öylece donmuş bir şekilde bıraktı ve gitti. Aklıma garip garip düşünceler gelirken kızararak etrafa baktım. Onun odasıydı burası.

Ani bir içgüdü ile yatağına ilerledim ve yastıklardan birini alıp kokladım. Vanilya.

"Mm." Diyerek mest olurken aniden aklıma gelen düşünceler ile sıcak almaya başladım.

"Kokunu çok seviyorum. Kokuna aşığım." Dedi sesim ve onun buz mavisi gözlerime baktım. Gözleri kararmıştı.

"Demek beni sevmenin tek nedeni kokum. İstersen sana parfümümü veririm." Dedi sakince. "Ama beni hatırlamak için artık nerene sıkarsın bilemem." Dedi ve gülümseyip göz kırptı.

Buna karşılık ona yaslanmış olmamama rağmen ona biraz daha yaklaştım ve, "O koku senden bana bulaşınca harika kokuyor ruhum." Dedim gözlerinin içine bakarak.

"Öyle mi?" diye sordu. "Kanıtla o zaman." Dedi ve kalbim ile vücudumun erimesine neden olan bir bakış attı bana.

"Kanıtlarım." Dedim ve utanmadan eğilip boynunu öptüm. Tamam, biraz da yalamış olabilirim. İkimiz de aniden elektrik çarpmış gibi olduk. Başımı kaldırıp ona baktığımda gözlerinden şimşekler çıktığını gördüm. Ona yavaşça yaklaştım ve dudaklarımı koklattım. Gözleri daha da bir karardı aniden.

"Gördün mü? Senden bana geçince harika oluyor. Ben de bunu seviyorum." Dedim ve gülümsedim.

"Aynısı senden bana oluyor mu acaba?" dedi gülerek ve bana yaklaştı ama görüntü orada son buldu.

Ben ne cesurmuşum öyle diye düşünürken kıpkırmızı olmuştum bile. Tam yastığı yerine koymak için hareketlenmiştim ki kalbime bir ağrı saplanması ile olduğum yerde kaldım.

Çığlık atıyordum. Ağlıyordum. Çünkü onu onu onu öldürmüştüm.

Elimdeki yastık yere düştü. O anda ne yaptığımın farkında olmadan hızla odadan dışarı çıktım. Etrafımı görmeden ilerliyordum. Yolda düştüm sanırım ama birileri kaldırdı beni. Neden kaldırdılar ki? Ben orada öylece kalmak istiyordum. Beni kaldıran kolları ittirdim sinirle.

"Rahat bırakın beni." Dedim sinirle bana yardım eden insanlara.

Yürümeye devam ettim. Yürürken bu sefer başka bir anı geldi. Ölmek üzereydim bu sefer.

"Beni bırakma!" diye çığlık atıyordu Mert ama ben cevap veremiyordum ona. Çünkü ölmek üzereydim. Sadece onun kokusu vardı, sadece onu hissediyordum.

"Üzgünüm." Diye fısıldadım.

O anda yere çöktüm ve hıçkırıklara boğuldum. Biri beni tutup kaldırdı. O an kim olduğu umurumda değildi. Beni bu acıdan kurtarsın istiyordum sadece.

Bir süre yürüttü beni ama sonra oturtturdu. Başımı kaldırıp bana bakan gözlere baktım. Bal rengiydi bu gözler. Melisa'ydı beni bulan.

Bir süre göz göze kaldık ama ben hala ağlıyordum.

"Sana ağlama demeyeceğim. Ağla Miray." Dedi sakince ve o anda ne olduysa oldu. Çünkü ben ilk defa ağla denilince ağladım. Ve bunun ilk defa olduğunun farkında bile değildim.

Ben ağlamaya başladığımda bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. Herkes kaçtı yağmurdan. Herkes kaçtı gözyaşımdan. Sadece ben ve Melisa kaldık. İkimiz de benim göz yaşlarımla ıslandık. Ben ağladım o sessizce beni izledi.

Durulmaya başlayınca bana mendil uzattı. Göz yaşlarımı sildim hızla. Bir şey sormadı. Bir süre öylece gökyüzüne baktık. 3 tane gökkuşağı oluşmuştu. Şey demek istedim biri senin diğeri benim üçüncüyü aramızda bölüşelim ama sanki 3 gökkuşağının da sahibi vardı. Sanki biraz odaklansam adları okuyabilecektim.

"Sana bir şey sormayacağım. Çünkü hafızanı kaybetmeden önce Mert ile aranızdaki ilişkide çok acı çektiğini biliyorum. Sana bunları hatırlatmak istemediğim için başka bir konudan konuşalım." Dedi sakince. Bana normal bakıyordu ama nasıl göründüğümü bilmediğim için sadece gözlerimin şişmiş olduğunu düşünüyordum ama öyle değildi. Anıları hatırlamak her zaman bana acı vermişti. Neden şimdi bunun normal olacağını düşünmüştüm ki?

"Hm. Talha ile nasıl gidiyor?" diye sordum merakla.

"Gitmiyor. Eyban ile oyalanıyorum işte. Ama doğruyu söyleyeyim. Harika öpüşüyor." Dedi gülerek.

"O kadar harika öpüşüyorsa kim bilir yatakta nasıldır?" dedim gülerek.

O anda karşıdan ıslak bir mendil ile Esra ve Melek geldi.

"Miray sen iyi misin?" diye sordu Melek endişe ile.

"İyiyim. Neden ki?"

"Üstün kan olmuş." Dedi Esra sesi içine kaçmış bir şekilde.

"Yine anılarını mı hatırladın?" diye sordu Melek ve uzanıp kulağımı ve boynumu sildi.

"Evet. Teşekkür ederim." Dedim gülümseyerek.

"Ee siz neden konuşuyordunuz?" diye sordu Esra merakla.

"Eyban iyi öpüşüyormuş da ondan bahsetti Melisa." Dedim gülerek.

Ve o anda herkesin bu konu hakkında fikri olunca yorum yapmak ve sohbet etmek kolay oldu.

Can

Birine bir şey unutturmak ne hissettirirdi? Acı çeker miydiniz mesela? Veya vicdan azabı duyar mıydınız? Veya ne hissederdiniz o an?

Mert bana zindana gitmem gerektiğini söylemeden önce kitaplardan biri ilgimi çekmişti. Onu çekince yere bir kâğıt düşmüştü. Onu okuduğumda bir garip olmuştum. Çünkü kâğıtta: "Bir gün herkes ölecek. En güçlü Kraliçe bile sonsuza kadar yaşayamaz." Yazıyordu.

Ve nedense bu yazı kalbime dokunmuştu. Sanki bir şey hatırlamam lazımdı ama hatırlayamıyordum. Düşündükçe kafamda kocaman bir boşluk olduğunu fark ettim. Belki bu boşluğu açar düşüncesiyle yazıyı sürekli okudum ama fayda etmedi. Ben de kitabı okumaya karar verdim. Ama daha kitaba başlamadan Mert içeri girmişti. Ve ben hala şu boşluk olayını düşünüyordum.

Anlattıklarını düzgün düşünmemiştim bile. Direk kabul etmiştim.

Melek'le konuştuğumda bunu anladım.

"Öylece kabul mü ettin?" diye kızmıştı Melek bana. "İyi git. Gelince çekeceğin var elimden." Demişti sinirle.

Muhafızlarla zindana girdim ve oturup düşündüm. Başka yapacak bir şeyim yoktu çünkü.

Birkaç saat sonra Mert geldi. Yanında bir bayanla. Ablasıymış. Aslı.

"Merhaba. Ben Can." Dedim ve elimi uzattım.

"Ben de Aslı. Tanıştığımıza memnun oldum Dük hazretleri." Dedi ve elimi sıktı. Sonra ise şok olmuş bir şekilde elini geri çekti.

"Benim annem, yani eşimin annesi garip bir hastalığa yakalandı. Kendisi Su'dur." Dedi ben ne olduğunu soramadan

"Benim şifa yeteneğim yok yalnız." Dedim sakince.

"Biliyorum. Hastalığın garip olmasının nedeni bedeninde yarıklar açıldı ve içlerinden aniden mavi alevler çıkıyor. Belki sizin bilginiz vardır diye gelmiştim ben." Dedi merakla.

"Benim de bir bilgim yok. Üzgünüm." Dedim sakince. Bunu dememe rağmen kadın kalkmadı. Sanırım söyleyecek şeyleri vardı.

"Etrafınızdaki insanlara dikkat edin. Özellikle birine saldırmaya çalışmayın Dük hazretleri. Sonuçları sizin için kötü oluyor. Ayrıca seçimlerinize dikkat edin. Ayrıca evet hafızanız silinmiş." Dedi ve benim bir şey dememe bırakmadan kadın gitti.

Kadın sanki tekrar gelecekmiş gibiydi. Hatta tekrar gelecekti kesin.

Birkaç saat sonra Mert'in kalp krizi geçirdiğini duydum. Sonra iyi olduğunu öğrendim ve onun beni ziyaret etmesini istedim.

Mert

Zindana girdiğimde Can hemen bana, "Miray'a bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Neden ona bir şey olduğunu düşündün ki?" diye sordum merakla.

"Kalp krizi geçirmişsin. Bunun nedeni sadece Miray olabilir." Dedi bilmiş bilmiş.

"Hem evet hem hayır." Dedim kaçamakça.

"Mert bana doğru düzgün cevap ver. Neden öyle oldun?" diye sordu sinirle.

"Aslı Miray'a dokunduğunda bir şey hisseti ama bana söyleyemeyeceğini söyledi. Sadece kehanetin adını söyleyebilirmiş." Dedim kalbim tekrar sıkışırken.

"Kehanetin adı neymiş?" diye sordu korku ile Can.

"Ölüm." Dedim ve hızla çıktım oradan. Çünkü sonra olacakları biliyordum. Can çıkmak isteyecekti. Miray'ın yanında olmak ve onu korumak isteyecekti. Ve beni ikna etmeye gücü gayet kolay yeterdi. Bu nedenle hemen çıkmıştım oradan.

Gidip karıma bir bakmalıyım. Koridorlarda ilerlerken insanlar garip bir şekilde bana bakıyorlardı. Sanki çok kötü bir şey yapmışım gibi. Ne olduğunu merak edip birinin aklını okudum

"Biraz önceki yağmurun muhtemelen nedeni Kral. Kraliçemizi ağlatmış olmalı. Nasıl yağdı ya öyle. Çok ağladı Kraliçemiz!"

Bu ne demekti böyle. Hızla Miray'ı bulmaya çalıştım. Odasına baktım, kütüphaneye baktım ama orada da yoktu. Sonunda biri onun Ateş bahçesinde olduğunu söyledi. Hızla saraydan çıkıp oraya ilerledim.

Korku ilerlerken kahkaha seslerini duyunca donup kaldım. Melek, Esra, Melisa ve ruhum sohbet edip gülüyorlardı.

O gülerken ben de gülümsemeye başladım ama ona yaklaştıkça üstündeki elbisenin bazı kısımlarının kan olduğunu fark etmiştim.

"Miray? Sana ne oldu böyle?" diye sordum hızla yanına gidip.

"Ben iyiyim. Hatıralar can yakar derler ya. İşte ispatı benim sanırım." Dedi sakince.

Hızla onu kucağıma aldım ve kızlara dönüp, "Neden bana haber vermediniz?" dedim sinirle.

"Her zaman onun yanında sen olacak değilsin Mert. Biz de varız arkadaşları olarak." Dedi Melek sinirle.

Onlara sinirle baktım ve kalbim korku ile çarparken saraya girdik.

Continue Reading

You'll Also Like

265 51 45
Kalbimin İçi Mezarlık ✔️🌙
161K 15.1K 53
Her birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları...
32.1K 3K 48
BU KİTAP: ZİHNİNİ YORUCAK! Dünyamızdan, çok farklı bir gezegende yaşıyan bir genç kız düşünün. Kendisi tam bir ENKAZ! hataların ve günahların bedeli...
319 83 6
Ben Asel Öztürk , şehit olmak için yaşayan kadın. Babasının cenneti olan Asel Öztürk , babasını şehit verdiği günden sonra , bu yola kendini adayan h...