AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor

3.4K 73 0
By uguryedek


Herkese merhaba, sonunda çok çok uzun bir hatta bir kaç gün arayla gelecek olan iki bölümle geldim. :) Sizi, burayı çok özledim. ❤️Hepinizi öpüp kucak dolusu sevdiklerimi gönderiyorum.😘😍 Lafı çok uzatmak istemiyorum sadece şunu söyleyeceğim bu aralar çok yoğunum inanın bölüm yazmaya  çok kısıtlı vakitler buluyorum. Hem yoğunluk hem de final öncesi olan son bölümleri daha da özenle yazmak istiyorum buda haliyle vakit alıyor.

Bölüm normalden çok uzun oldu sıkılan olursa diye baştan söylemek isterim. :) İkinci kısımda bir kaç gün içinde gelecek. Bol bol Dila Onur okuyacağız bu bölüm. Onları sevenler için bölüm içinde  yaşanan olay eminin sizi sevindirecek. :)

Yazım hatalarım olduysa kusura bakmayın hepsini sonra  geri dönüp düzleteceğim.

Son olarak geçen bölüm oy sayısı beni gerçekten çok üzdü. O kadar okumaya verilen oy sayısına  artık gerçekten çok üzülüp şaşırıyorum. Bir oy vermek bu kadar zor olamamalı. Çok rica ediyorum oy vermeyen arkadaşlarım hem bir önceki bölümde hem de bu bölümde hassasiyet gösterir misiniz. 

Keyifli okumalar dilerim.

***

AZAT &BEGÜM

Azat elindeki Begüm'ün bu sıralar yemek sonrası ekler aşermesinden dolayı yine elinde pastane poşetiyle evden içeriye girip merdivenleri çıktıktan sonra salona daha adımını atar atmaz yerde arabalarıyla oynayan Eymen amcasının geldiğini gördüğü gibi fırladı ayağa.

"Amcam gelmiş."

"Ooo aslan parçasıda burdaymış."

Eymen Azat'a doğru koşunca Azat eğilip zorlanmadan tek koluyla yeğenini kucağına alıp yanaklarından öperken salonda bulunan Meliha hanım onların haline gülümsedi. Mustafa işten geleli yarım saat olmuş Bekir bey bugün akrabalarından yaşıtlarıyla erkek erkeğe görüşecek Azat'ta yeni gelmişti.

"N'aber amca?"

Azat kirli sakallarıyla o kibrit çöpü gibi küçük bir o kadarda tombik parmaklarıyla oynayıp büyük adam gibi konuşan yeğenine gülerek başından öptü.

"İyilik amcası senden n'aber?"

Eymen omuz silkip dudak bükerken Azat'la Meliha hanım birbirlerine kaş göz işareti yaptılar. Eymen daha bu yaşında çok fenaydı. Bazen öylesine olgun oluyordu ki herkes "aynı Mustafa bak bak laflara bakışlara bak" diyorlar bazende böyle alttan alttan iş götüreceği Zaman "başladı bizim küçük Azat" diyorlardı.

"Biraz moralim bozuk."

Bu laf işte bitirmişti Azat'ı. Yeğeni gerçekten bu sefer üzgün gibiydi hiç öyle fenalık peşinde değildi. Dudaklarını büzmüş gözleri süzülerek bebeksi bir tonda mırıldanmıştı.

"Neden? Benim aslanımın morali neye bozulmuş?"

Meliha hanım kendini tutamayıp elindeki kumandayı bırakıp kıkırdadı.

"Ayy morali bozulmuşmuş... Sen ne bilirsin acaba moral ne? Eşek sıpası baban iki dakika müsade isteyince hemen amcaya şikayet etmek he?"

Eymen kendisine söylenen babanenesine kötü kötü bakarken Azat'ın boynuna iyice sokuldu.

"Bu arada hoş geldin annem nasılsın?"

Azat elindeki poşeti masaya bırakıp kucağında Eymen'le birlikte koltuğa otururken annesine gülümsedi.

"Hoşbuldum anne iyiyim sen nasılsın?"

"Bugünümüze şükür iyiyim."

Azat sesi soluğu çıkmayan yeğenine yeniden bakışlarını çevirmişti ki Begüm'ün içeri girmesiyle gözleri anında parlayarak Karsını buldu. Begüm'ün üstündeki sarı renk kalın askılı kare yaka göğüsten bollaşan karnını rahatsız etmeyecek olan dizin hemen üsütündeki boyda olan elbisesi, ayaklarındaki babetleri inceleyip gülümsedi. Günden güne karnı büyüdükçe Begüm daha bir güzelleşiyordu. Eski halleri yoktu Begüm'ün. Giyim kuşamına dikkat ediyordu. Azat'ı çıldırtan açık dar giysiler yoktu.

"Hoş geldin Azat."

Begüm'ün ağzı kulaklarına vardı Azat'ı görünce. Geç gelirim demişti öğlen konuştuğu kocası ama geç gelirimi normal saatinden bir saat sonrası diye düşünmemişti.

Azat'ın da aynı şekilde gülen gözleri ve ağzı Begüm'e olan aşkını sunarken Karsını bakışlarıyla yanına çağırıp yanına oturan Begüm'ün yanağına uzun bir öpücük bıraktı.

"Hoş buldum güzelim, nasılsın?"

Begüm kocasına aşk dolu bakışlarla bakarken kucağındaki Eymen'i şuan gözü görmüyor sadece Azat'a, onun o güzel kara gözlerine odaklanmıştı. Zaman geçtikçe sanki aşkları daha da artıyordu.

"İyiyim sevgilim sen nasılsın?"

Azat tam cevap verecekti ki kucağındaki yeğeni hareketlenip Begüm'e uzandı ve karısının yanağını o küçük dudaklarıyla öptü.

"Bende hoş geldim Begüm okuldan geldiğimde görmedinki sen beni."

"Sende hoş geldin bir tanem."

Begüm Eymen'in insanı yiyip bitiren tatlı kıskançlığına Meliha hanımla aynı anda Kahkaha atarlarken Azat gözlerini devirdi.

"Oğlum sen niye uslu durmuyorsun. Niye şimdi aramıza giriyorsun."

Azat yeğenine hesap sorarken Eymen kıkır kıkır gülüp amcasınıda öptü. Mustafa oğluna kaç kez "uğraşma amcanla" diyordu ama Eymen bayılıyordu Begüm'e yanaşınca amcasının deli olmasına.

"Tamam kıskanma senide öptüm."

"Seni varya."

Azat yeğeninin tombul kolunu tutup

acıtmadan ısırıp karnını öperken Eymen'in çocuksu Kahkahasına hepsi güldü. Begüm Azat'ı böyle çocuklara karşı ilgili halde her görmesinde heyecanlanıyordu. Baba olmak için yaratılmış sevgi dolu bir adamla evliydi.

"Şimdi söyle bakalım moralin neden bozuk?"

Unutmamıştı Azat. İlk göz ağrısı yeğeni neye sıkılmıştı öğrenecekti. Yine abisi şımarmasın diye oyuncak almıyorsa bu sefer karışmayacaktı onların yetiştirme şekillerine de başka şey varsa azıcık ucundan olaya dahil olabilirdi çünkü hiç kıyamıyordu Eymen'e.

Eymen gelen soruyla yine yüzünü asarken Begüm küçük aşkının yanağını sevip sıktı.

"Babam bana sen biraz oyuncaklarınla oyna biz annenle dinlenelim babacım dedi."

Azat kaşlarını kaldırıp dudağının kenarı kıvrılarak gülümserken aklına gelen şeyle Begüm'e bakınca Begüm'de pür dikkat Azat'a baktı. Mustafa dünya yansa böyle bir şeyi demez en fazla Leyla'yla nöbetleşe dinlenirler çocuklarını ihmal etmezlerdi. Eh abisinide anlıyordu. Adam zor durumdaydı. İki çocuk üstelik kendilerinden hiç ayrılmayan iki çocuğu vardı ve karısıyla kendine zaman yaratma çalışırken oğlununda kırmamaya özen gösteriyordu. Azat'ın gözünde Mustafa çok başka yerlerdeydi. Abisinin hem karakterine hem de baba kimliğine hayrandı.

"Eh baban dinlemek istemiş olamaz mı sen buna niye bozuluyorsun. Hem baban gün içinde işte annende evde kardeşinle seninle ilgilendiği için yoruluyor aslanım. Bence sen Kocaman bir adam oldun ya onları anlayıp hak vermelisin."

Azat durumu en olabilecek şekilde toparlarken Meliha hanım haberleri izlemeye daldığından onlar ne konuşuyor duymazken Begüm Azat'ın çocuk dilinden anlayacağı şekilde açıklamasını ilgiyle dinledi.

"Amca ben onları anlıyorum tamam babamda dinlenicez dedi ama Ege yanlarında duruyoo."

Eymen tatmin olmazca sorarken Azat kıs kıs gülüp Begüm'e dönerek mırıldanmasıyla karısının gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Bu abimde çocuklar uyuyana kadar dursa olmuyor sanki."

"Azat!!!"

Begüm kocasının kolunu sıkıp uyarırken Azat acıyla inledi.

"Ahh şunu yapma diyorum kızım ya can bu can."

Azat sitemle konuşulurken Eymen Begüm'ün şaka yaptığını zannedip amcasının haline güldü.

"Bak şimdi amcacım Ege daha çok küçük ve biliyorsun bu saatlerde uyuyor şimdi Kardeşin beşiğinde uyurken annele baban biraz dinlenecekler. Eğer Ege'de senin gibi büyümüş olsaydı onuda senin yanına oyun oynaması için bırakırlardı. Şimdi durumu anladın değil mi amcacım? Sen odada bu saatte uyumazsın annenle babanda senden dolayı uyuyamazlar ve haliyle dinlenemezler."

Azat yeğenine göz kırparak sorarken aklına yatanlarla Eymen başını salladı.

"Anladım amca haklısın, Ege daha çok küçük annem onu benim yanıma bırakmazdı."

"Aynen öyle. Çak bakalım şimdi bir beşlik."

Eymen kıkırdayıp küçük elini amcasının büyük avcuna vurup çak yaptıktan sonra Azat'ın kucağından inip oyuncaklarıyla oyununa devam etti.

"Çok fenasın."

Azat Begüm'ün sözleriyle başını karısından yana çevirip tek Kaşını Begüm'ün içini fena edecek seksilikte kaldırıp bakınca Begüm kısacık bir an nefes alış verişi hızlandı.

"Çok ayıp, şurda abimin arkasını toparlıyorum ama fena olan ben oluyorum."

Azat konuştukça gülen Begüm kocasının yanağına dudakalarını değdirip minicik öptü ve Azat'ın gözlerini irileştiren sözleri kulağına fısıldadı.

"Bebek olunca ayrı büyüyünce ayrı sorunlar da oluyor tabi. Eee Azat bey sizde hazırlanın çok yakında kızımızı sallamaktan karınıza yanaşmak için vaktiniz olmayacak."

Begüm son gölü atıp gülerek geri çekilirken Azat öyle bir baktı ki Begüm o kara gözlerdeki tutkuyla titredi. Son gölü attım derken Azat'ın kolundan tutup kendisine doğru iyice çekip kulağına söyledikleriyle utandı.

" O zaman desene kızımız doğana kadar her geceden sabaha kadar kollarımda olacaksın karıcım."

"Ya Azat..."

Begüm kocasının söyledikleriyle utanıp dudaklarını büzerken Azat gülerek başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı.

"Azat falan yok güzelim. Aklıma getirdiğin iyi oldu yemeği yer yemez hemen odamıza çekiliyoruz. Malum vakit daralıyor doğum yaklaşıyor."

Begüm Kaşlarını çatıp Azat'ın karnına dirseğini çektirip vurdu ama Azat'a sivri sinek dokunması gibi gelen bu dokunuşla tepki vermedi.

"Bak konuşma şöyle vallahi doğuma kadar elini süremezsin bana kızdırma beni!!"

Azat tek gözünü açıp karısına "sıkıyorsa" bakışı atarken Begüm son kozlarını oynayarak önce masumca baktı sonra üzgün sesiyle karnını usul usul okşayıp mırıldandı.

"Çok kabasın."

"Yeri geldiğinde de çok ince ruhluyum."

Azat anında lafı yapıltırınca Begüm gözlerini kırpıştırdı. Ama böyle olmaması gerekiyordu. Azat'ın güzelim deyip gönlü alması gerekiyordu. Tamam gönlüde kırılmamıştı aslında ortada bir şey yoktu ama ilgi istiyordu yine Şah'a kalkmıştı Azat'ın delisi olduğu hormonları!!!

"Üff işlemiyor bu numaralar artık başka şeyler bulmam lazım. Arsız ya beni yola getireceğini zannediyor."

"Öylesin ama bazen beni sinir ediyorsun."

"Çoğunlukla da mutlu ediyorum. Seninle dünyanın en mutlu kasını benim diyen sensin unutma."

Azat yine karısına cevap verip oyununa gelmezken devam ettiler.

"Orasıda öyle ama bazen böyle edipsiz oluyorsun canımı sıkıyorsun doğuma kadar beni kollarına almakta ne demek bana sordun mu istiyor muyum?"

Begüm can evinden vururken Azat altta kalmayıp tüm çekiciliğiyle başını kaldırıp Begüm'e yaklaştı ve ayağa kalmadan önce kulağına söyledikleriyle karısını hem şaşkına çevirip hem de utandırdı.

"Bilmem sormama gerek var mı? Gün aşırı ben daha eve gelir gelemez gözlerinle beni yemekler, odaya geçer geçmez öpmeler, yatağımızda bir işveler cilveler. Sevişmek için deli olup sonunda da doyamalıydım ben sana demeler... Immm şimdi düşündüm de karıcım haklısın sormalıyım belki sende isteksiz olabilirsin."

Azat'ın ı güzel gülüşü arsında söyledikleriyle Begüm alı al moru mor olurken kayınvalidesini kontrol etti. Allahtan kadıncağız elinde kumanda uyukluyordu duymamıştı. O duymamıştı ama Begüm alt edilmesinin yanı sıra kocasının bunları sırlamalısını hiç beklemediğinden azıcık bozulup sinirlendi. Eh kocasına deli gibi aşıktı onu istiyordu ilgili bir kadındı ve Begüm aşkını çekinmeden yaşıyordu da Azat böyle konuşunca olmamıştı.

Azat ayakta gömleğini düzeltip "yemeğe kadar dinleneceğim" deyip yatak odasına giderken Begüm'de kocasının peşinden kalkıp arkasından usulca yürüyerek odaya girdi. Azat peşinden gelen güzelini şuan arkasında kaldığı için görmesede gülümseyip kendini yatağın üstüne atıp Begüm'ü yanınan çağırdı.

"Gel uzman sende betin benzin attı."

Begüm bu kadarına da pes deyip sırıtan kocasına yaklaştı. Azat yastığı başının altına çekerken kollarını açıp Begüm'ü çağıran bakışlarla bakınca Begüm ayağındaki babetleri çıkarıp karnına dikkat ederek Azat'ın ellerini uzatıp desteğiyle kocasının karnın üsüne kurulup oturdu.

"Az önce sana cevap veremeden geldin buraya."

"He laf sokmaya peşimden geldin yani."

Azat kaşlarını kaldırıp gülerek sorarken Begüm kocasının bugün fazlaca güldüğünü düşündü. Yine Azat'ın enerjisi yerindeydi.

"Aynen onun için geldim şimdide dinleyeceksin beni."

"Emredersin güzellik."

Azat Begüm'ün yanağından makas alıp göz kırpırdanırken Begüm gözlerini devirip bir eliyle belini tutan Azat'ın kucağına daha da kurulup gözlerini Kocasına dikerek konuşmaya başladı.

"Ben senin tabirinle senin üstüne atlıyorsam kocamı istiyorsam ki bundan doğal bir şey yok ayrıca bu hamilelik hormonları benim dengemi şaştı biliyorsun da sana ne demeli kocacım. Sen doğru ya beni işten gelir gelmez az çektin odaya, aşkım özledim diye telefonlar etmiyorsun, bir gün geçse ertesi gün mır mır bana sokulmuyorsun, sonra ne bileyim duşa bile bensiz girme demiyorsun, ben sana doyamıyorum dediğimde ben hiç doyamıyorum Begüm demiyorsun haklısın.

Azat karısının sözleriyle gür bir kahkaha atarken Begüm'de çaktırmadan çaktırmadan gülümsedi. Böyle bir birlerine takılmak ayrı bir keyifti. İkiside bilerek yapıyorlardı.

"Dişi diş he... Beni benim silahımla vurmazsın."

"Kim demiş vurdum bile."

Azat ayıplayacasına bakıp damağını şaklatarak olumsuz sesler çıkarıp Begüm'ü karnının üstündeki popusunu azıcık kaydırıp istediği yere oturttu.

"Nerden vurdun?"

Begüm gülümseyip edalı edalı bakıp parmağını kocasının sert göğsünde gezdirerek kalbine dokundu.

"Burdan vurdum içinede kendimi hapsettim."

Azat bir kez daha kahkaha atarken şu halleri çok hoşuna gitti. Bu aşk bazen çok ciddi bazen çok çocuksu oluyordu ve bundan keyif alıyorlardı.

"Gel buraya benim nazlı ceylanım."

Azat kucağındaki Begüm'ü tutarak doğrulup sırtını başlığa yaslarken karısını kendine çekip sarıldı.

Begüm ise hemen kocasının kollarına kıvrılıp boyunundan öptü.

"Her günümüz böyle olsun Azat."

"Olsun güzelim."

Karısının başını kaldırmasıyla Azat eğilip öptü Begüm'ün güzel dudaklarını. Begüm olmadan bir hayatı düşünemiyordu...

***

Ertesi günün sabahı yine oldukça sorunsuz geçerken akşamı tam tersi geçiyordu. Azat işten geldiğinde bir sorun yoktu. Abisiyle Leyla çocuklarıyla odalarında ilgilenirken Begüm'le Meliha hanımda yemek saatine az kala salonda oturuyorken Azat gelmiş gayet güzel oturup konuşmuşlar sonra konu Azra'dan, bebeklerinden açılınca Begüm aklındaki şeyi söylemesiyle Azat'ın keyfi kaçmış kızmıştı.

***

"Hiç bana o suratını asma Begüm iyice suyunu çıkardın... Bizim mis gibi ülkemizin neyi var anlamıyorum ben."

"Ben ülkeme bir şey mi diyorum. Konuyu saptırma."

Begüm kocasına ters ters bakarken elini şişkin karnına koyup dudaklarını büzdü. Hayır ağlamayacaktı. Ağlanacak ne vardı ki altı üstü kocası lafı anlamadan dinlemeden halleniyordu. Şu durumda hamilelik duygusallığı şurda duruversindi.

"Hep tuhaf şeyleri benim karım ister, niye çünkü hanımefendi tam bir Prenses... Benim gibi biriyle evli ama yok bizimki illa benim kabul etmeyeceğim şeyi isteyecek."

Azat kendi kendine söylenirken Meliha hanım bir oğluna bir gelinine baktı. Salonda üçü oturuyorken Begüm konuyu açmış son dönemlerde özellikle bebeği doğunca, o büyüyünce ne olacak diye garip bir psikolojinin içine girip kızı için endişeleniyordu. Popüler olduğu için değildi ama doğum araştırması yaparken gözüne takılmış detaylı araştırmıştı. Yurt dışında doğum yapmak sanıldığı gibi sadece maddi durumları iyi olanların popülerlik olsun diye yaptığı bir şey değildi. Araştırıp telefonda kendi doktoruna da sormuştu.

Yurtdışında doğum yaptığında bebeğinin bir çok sosyal hakkı olacaktı ve Begüm ileride ne olur hayat onlara ne getirir bilmiyordu. Evet bugün çok şükür hayattaydılar maddi imkanları vardı ama yarın ne olur bilmediğinden kızının geleceğini düşünüp böyle bir şeyi önermişti. Kötü bir niyeti yoktu olamazdı da. Elbette ülkesinde doğum yapmak onunda istediğiydi ama burda sadece kızını düşünüyordu. Azat'ın çok sıkı bağlantıları vardı hazırlanıp gidebilirlerdi. Kızı Amerika ya da Avrupa ülkelerinden birinde doğduğunda bir çok sosyal hakka sahip olacaktı.

Talebe göre Türk pasaportu ile çifte vatandaşlık hakları da elde edecekti. Amerika'da eğitim alması durumunda, yabancı öğrenci statüsü olmayacak, birçok ülkeye vizesiz giriş çıkış yapabilecek, Türkiye'de eğitim alması durumunda da yabancı kontenjana yerleştirilecek ve yüksek düzeyde özel eğitim alma hakkını elde edecekti.

Bunda moda olduğu için değildi önerisi, sadece bebeğinin geleceğini düşünmüştü. Zaten sadece öneride bulunmuştu. "Böyle böyle hakları oluyor çocuğun acaba doğum yurt dışında mı olsa? Demişti. Daha lafı biter bitmezse Azat'ın aklına yatmayıp hemen kızmıştı.

Bebeği kendi ülkesinde doğsun istiyordu. Azat'a göre saçmalıktan öte bir şey değildi. Çift vatandaş olmayınca ne oluyordu. Herkesin çocuğu çift varadaşlığa sahip miydi. Tamam belki imkanı olan çoğu insan isterdi bunu ama Azat istemiyordu. Meliha hanımda Azat'a katılsada şimdi geliniyle oğlunun arasını açmak gibi olacağından sessizliğini korudu.

"Bunun seninle evli olmakla ne ilgisi var?"

Hırçınca mırıldanan Begüm'e Azat içinden sabır çekerek baktı. Begüm karnını parmak uçlarıyla okşarken çok tatlı görünsede şuan Azat onun bu anlam veremediği ve çok saçma bulduğu ısrarına kızdığından ilgilenmedi.

"Çok ilgisi var... Benim gibi ülkesine bağlı, topraklarına aşık bir adama gelmişsin çocuğumuzun çift vatandaşlığı olsun yok o hakkı olsun yok bu kanundan yararlansın diyorsun. Bilmem ne haklarından babane kızıma ne!!! Çok şükür kızımın neye ihtiyacı olursa karşılayacak güce sahibim. Ben olmasam dedesi var amcası var. Böyle şeylere gerek yok diyorum Begüm ama sen beni bileğin halde önerdiğin ve ısrar ettiğin şeye bak."

Begüm kaşlarını çatıp lafı uzattığını düşündüğü kocasına ters ters baktı. Bir şeyide uzatmasa şaşardı. Onun kızıysa Begüm'ün neyiydi o fikrini söyleyemez miydi.

"Benimde ülkeme olan sevdamı bilmiyorsun gibi konuşma. Ben kötü bir şey istemişim gibide abartma hem sen kızım diye konuşuyorsan bende kızım diye konuşup isteğimi dile getiririm."

Meliha hanım gelinin lafıyla hafif

Azat'a belli etmeden gülümsedi. Gelinleri terbiye sınırı içinde kendilerini savunsun istiyordu. Karaaslan erkeklerinin höt hötlüğünü en iyi bilen kendisiydi. Eskiden Bekir beye ağzını açamazdı.

"Begüm!" Dedi Azat Kaşlarını çatıp uyararak.

"Ne Begüm yalan mı?"

Azat karısına ters baktı. Kalbini kırmak değildi niyeti ama konunun gereksiz uzadığını düşündü. Yemek öncesi Begüm iştah bırakmayacaktı anlaşılan.

"Sende bana her gün tuhaf şeylerle gelme. Bıktırdın ya!!!"

İşte buraya kadar her şey normalken Begüm bu sözü tamamen yanlış anlayıp bir kaç saniye içinde gözleri dolup Azat'a kırgın halde bakarak ayaklandı. Kalkarken göz ucuyla Meliha annesine de bakmıştı ama kadıncağız onları dinlemiyor gibi Köşede motif dergisi sayfalarını çeviriyordu.

"Bıktırdım demek. Tamam bir daha doğuma kadar hatta sonrasında da sana tek bir şey demeyeceğim, istemeyeceğim."

Begüm kocasının yanından geçip giderken Azat duyduklarıyla alnına vurup kendisini koltuğa bırakıp ofladı.

"Of anne off ne desem yanlış anlıyor ya... Karnı büyüdükçe duygusallığı daha da artıyor ben bıktırdın derken onu mu kastettim sen şahitsin."

Meliha hanım Azat'a gülümseyerek baktı. Oğlunun aile babası olacak hali pek bir güzeldi.

"Annecim sende bazen öyle bir konuşuyorsun ki kızı kırıyorsun. O lafı nereye çeksen Oraya gider yavrum."

"Ama beni bilmiyor mu?"

"Azat'cım karının bir can taşıdığını unutma annem. Onun şimdi hassas dönmeleri bunlar bir tanem o anne olarak bebeğinizi taşıyıp büyütüyorsa sende baba olarak anlayışlı sabırlı olacaksın. Öyle ucu nereye çeksen oraya gidecek sözler söylemeyeceksin kara gözlüm."

"Yani gidip özür dile mi diliyorsun?"

"Öyle diyorum tabi ki kalk hadi babası kılıklı. Ağlatma kızımı bak bozuşacağız."

Azat annesine başını sallayıp ayaklandı. Eh yine bir özür olayına girmek gerekiyordu. Düşününce Begüm'e de hak veriyordu o lafı demese iyiydi ya demişti bir kere.

Yatak odasına giderken koridorda karşılaştığı Leyla'ya gülümseyip yengesinin kucağındaki Ege'nin başına hızlı bir öpücük kondurup ilerledi. Yakında kendi kızı dahil bu evde üç küçük afacan olacaktı. Onlarla baş etmek kolay olmayacak gibi geliyordu.

Odalarından içeriye girerken ister istemez gülümsedi. Şimdi Begüm yine nazlana nazlana bir hal olacaktı. Begüm'ü arayan gözleri onu yatağın üstüne oturmuş önünde küçük poşet yığınlarından bir şeyler çıkarıp bakarak gülümsediğini görünce karısının yanına yaklaştı ve poşetten çıkardığı küçük tulumlara, zıbınlara, patiklere bakıp heyacanla yanına oturdu.

İçi kıpır kıpırdı. Bebeğinin cinsiyetini öğrenene kadar duramamış bir şeyler almışlardı ve kızları olacağını öğrendikleri günde beride yine Begüm'le kendilerini bebek mağazasında bulup bir sürü minik minik kıyafetler alıyorlardı.

Azat öylesine kendini kaptırmıştı ki Begüm bıraksa her şeyi alırdı. Girdiği bebek mağazalarından zor çıkıyordu. Begüm'de Azat'ta evdekiler de durmamış ufak ufak bir şeyler hep almışlardı.

Begüm bugünde annesiyle çarşıya çıktığında yine bir şeyler almıştı. Azat'a odalarına çekildiklerinde gösterecekti ama Azat şimdi kalbini kırmıştı ve ona göstermeyip kendi yeniden bakmış baktıkça sakinleşiyordu.

"Ne zaman aldın bunları çok güzeller."

Azat eline aldığı önünde süslü bebek yazan önlüğe bakıp gülerek Begüm'e döndü. Begüm değişik şeyler almaya bayılıyordu.

"Güzelim çok hoş bu aldıkların."

Begüm yine cevap vermeyip eşyaların yıkanması için hepsini kucağına toplayıp banyoya gitmek için hareketlendi. Kızının Anneannesiyle babaannesi torunları için elleriyle tüllerle süslenmiş bir sandık yapmışlardı. Henüz bebek odası, dolabı olmadığından aldıklarını bu büyük sandığa koyuyorlardı.

Begüm eşyaları alıp banyodaki kirli sepetine atarken Azat yatağın üstünde oturup karısını izledi. Annesi haklıydı Begüm'e öyle dememeliydi. Begüm banyodan çıkınca hemen ayaklanıp karısının önüne geçti.

"Güzelim alındın mı sen bana? Ben bıktırdın derken öyle demek istemedim lafın gelişiydi yani sen bıktırmadın tabi ki. Böyle hoş bakmayacağım şeylerde ısrar etme anlamında demek istedim. Yanlış oldu."

Begüm Azat'ın yüzüne duygusuzca boş boş bakıp gitmek için adım attığında Azat karısını durdurup elini tuttu.

"Aşkım bunu gerçekten demeyeceğimi bilmen gerekiyor. Özür dilerim seni üzdüysem."

Nazikçe konuşurken Begüm aniden başını kaldırıp ok gibi bakan gözlerini Azat'ın güzel bakan kara gözlerine sabitledi.

"Neyi bileceğim ben... Bana bıktığını söyledin farkında mısın? Üstelik annenin yanında söyledin yerin dibine girdim resmen."

Begüm kızgınlıkla konuşurken elini çekip aldı kocasının elinden ve odadan hızla çıkarken Azat'ta peşinden çıktı.

"Begüm özür dilerim... Hem anemimin bir şey dediği yok aksine bana kızdı."

Begüm dinlemeyip merdiven bitimindeki yeni yaptırdıkları kapaklı dolabı açıp şişme pembe yeleğini alınca Azat karısının nereye gideceğini anlamadı.

"Nereye gidiyorsun. Özürde diliyorum dinlemeyecek misin beni?"

"Hayır dinlemek istemiyorum."

Begüm biraz annesine gidecekti. Şuan Azat'a kızgın kırgındı akşam yemeğinde de surat asıp kimsenin huzurunu kaçırmak istemiyordu. Hem babasını da çok özlemişti. Bu hafta onu görememişti halbuki iki adım ötede oturuyorlardı.

Zaten bu sene sondu babasının şirketle olan anlaşması bitecek Antep'le işi kalmayacaktı. Dönecekler miydi bilmiyordu Begüm'le daha konuşmamışlardı ama doğuma kadar burda oldukları kesindi. Burayı sevip alışsalarda döneceklerini düşünüyordu.

Begüm merdivenleri inecekken Azat karısının kolundan tuttu. Haklıydı tamam öyle dememeliydi Begüm'ün en çok Meliha annesine mahçup olduğunu anlamıştı ama olmuştu bir kere açıklıyordu kendisini dinleyen yoktu.

"Begüm, güzelim benim senden ya da kızımızdan bıktığım yok biliyorsun bunu. Esti yine bana işte asma şu güzel yüzünü yemin ederim annem aksine bana kızdı."

Begüm "eminin öyledir" bakışı atıp Azat'a kötü kötü baktı.

"Bunu bilsemde, annenle aram çok iyi olsada bir daha yapma Azat. Ben kimsenin yanında, kimsenin aklında kocasını bıktıran bir kadın olmak istemiyorum."

Azat hatasını kabul edercesine başını salladı. Begüm'ün yerinde olsaydı oda aynı şeyi düşünürdü.

"Tamam yapmam bir daha, nereye gidiyorsun sen şimdi?"

"Annemlere gideceğim babamı özledim."

"Yemek saati Begüm..."

"Tamam orda yerim."

Azat Kaşlarını kaldırıp indirdi. Demek karısı gel demeyecekti.

"Beni çağırmak gibi bir şey yok aklında anlaşılan."

Begüm mahcup mahçup baktı. Sanki öyle çekip gitmek normaldi kocasına kızgındı ve gelsin istememişti.

"Davete gerek yok orası seninde evin."

Azat gülümseyip karısının belinden tuttu. Yüzleri birbirine yakınken artık aralarında top gibi bir karın olduğundan Begüm'e tam ulaşamasa da yakın durmaktan geri durmuyordu.

"Azat..."

"Efendim sevgilim."

Azat Begüm'ün burnunun ucuna kendi burnunu sürtüp dudağından kısacık öptü.

"Bugün babamlarda kalalım mı? Hem onlarda sevinirdi."

Azat duyduklarından pek hoşlanmamış gibi baktı. İstanbul'a gidince tamamdı da şurda iki ev ötesinde kayınbabasına hastalık vs. olmadan gidip kalmak saçma geliyordu. En nihayetinde oğulları gibi olsada Azat Yakup beyin yanında kalma olayına pek alışamıyordu. Hala bazen çekindiği şeyler oluyordu damadım en nihayetinde diye düşünüyordu.

"Güzelim ne gereği var. Yemeğimizi yer çayımızı içer geliriz."

"Ama aşkım babam da bekliyor bence demiyor ama adam her gittiğimizde burda kalın yavrum burasıda eviniz diyor."

Begüm kocasına sırnaşıp nazlı nazlı konuşsa da Azat olumlu bakmadı. Mecburiyet dışında gerek yoktu kalmaya. Zaten iki adım ötede oturuyorlardı hafta bir demeden görüşüyorlardı. Kalmaya ne gerek vardı.

"Yok Begüm kalmayız."

Begüm kocasına kaşlarını çatıp  baktı. Neden kalmıyorlardı anlamıyordu. Zaten bu erkek tarafı nedense eşlerinin ailesinden kalmaya iş geldin mi pek yanaşmazlardı. Kendi aileleri yanında kalınca sorun yoktu ama.

"Niye kalamayız? Ben kalmak istiyorum onlar benim annem babam yabancı değiller. Bir kerede onların gönlü olsun."

Azat Begüm'ün dik dik bakıp diretmesine sabır çekti. Hiç öyle karısıyla senin tarafın benim tarafım muhabbetine girecek adamlardan değildi ayrı görmüyordu ama işte kalamıyordu kayınbabasının yanında. Mecburi durumlarda İstanbul'da onların evinde kalmak başka geliyordu ama burda evi varken kalamıyordu buda Azat'ın yapısıydı.

"Begüm yemeğimizi yer geliriz."

"Hep bunu yapıyorsun bir kere bile kalmadın burdaki evde. İstanbul'da da zorunlu oldukça kalıyorsun babam sana ne yapıyor. Şu tavrın sanki seni rahatsız ediyorlarmışsın gibi davranıyorsun."

Azat karısının hafif yükselen sesiyle kaşlarını çattı. Begüm iyice otoritesini çiğner olmuştu. Azat psikologla hala görüşmese de kendi kendine iyi olma yoluna girmiş düzelmişti ama bazen gerçekten sinirleniyordu. Şu doktorla görüşse iyi olcaktı ama burda da olmuyordu. Biri duyarda laf döner yayılır saçma şeyler olur diye İstanbul'a gidene kadar ertelemişti.

"Begüm kızdırma beni. Ben Yakup babam bana bir şey mi yapıyor mu dedim."

"O zaman kalalım."

"Hayır."

Azat'ta artık işi inada bindirmişti. Kalmayacaktı istemiyordu.

"Tamam sen kal o zaman ben gidiyorum."

Begüm sinirle arkasını dönüp merdivenleri inerken Azat dişlerini sıkıp karısının arkasından sert otoriter sesiyle seslendi. Bu hamilelik hormonlarının yaratığı asiliği alınganlığı gebertecekti ama!!

"Begüm ben yemeğede gelmemeyeyim sen git ailenle doya doya görüş karıcım ama seni akşam almaya geleceğim bilmiş ol. Beni kızdırma artık!!"

Begüm Azat'ın kızmış sözlerini duyup çıktı evden. Biraz nefes almak istiyordu. Önce doğum konusunda çıkan bıktırdın olayı şimde bu vardı.

***

Aradan geçen dört beş saat sonra saat onbire doğru Begüm babasıyla sohbet edip gülüşürken bir yandan annesinin kızım geldi diye yaptığı o güzel yemek sonrası Begüm'ün en sevdiği tatlılardan biri olan revaniden yemişlerdi. Begüm'ün canı yine revani isteyince Yakup bey gülerek kızının saçlarını okşamıştı.

Hiç dayanamıyordu Begüm'e... Güney de canıydı ama Begüm sanki başkaydı. Güney erkekti kendini sanki her şeyden korurdu ama narin çiceği kızı solup gider zannediyordu. Hala aşılamıştı Begüm'ün hamile haline... Torunu olacağı için sevinsede Güney gibi oda Begüm'ü paylaştığı için içten içe kıskanıyordu.

Begüm annesinin getirdiği tatlıdan iştahla bir çatal daha almıştı ki salondan içeriye giren kişinin o dolu dolu karizmatik sesini duymasıyla başını kaldırdı.

"İyi akşamlar baba."

Azat gelmişti. Begüm onun arkasındaki annesini görünce Azat'ı kimin karşıladığını anladı. Serpil hanım kendine çay almaya gittiğinde Azat gelmiş damadıyla aşağıda sohbet edip yukarı çıkmışlardı.

"Ooo oğlum hoş geldin."

Yakup bey ayaklanırken Azat eğilip kayınbabasının elini öptü ve birbirine sarıldılar. Genelde haftada bir mutlaka görüşüyorlardı ama bu hafta denk gelmemişlerdi. Yakup beyle Serpil hanım Begüm tek geldiğinde Azat'ı elbette sormuşlardı ama Begüm, "Azat bugün geç gelecek bende size geldim, özeldim." demişti. Kocamla tartıştım o evde diyemez yansıtmazdı.

Bugün babasının evinde kalacağını söylemesine rağmen anlaşılan Azat dediği gibi karısını almaya gelmişti.

Begüm onun bu katı tavrına gerçekten gıcık oldu. Yakup beyle ayak üstü konuşan Azat geldiğinden beri sessiz ama bir o kadar gözleriyle "niye geldin ben gelmeyeceğim." Diyerek bakıyor Azat'ta ara ara karısına  bakıyordu. Küçük hanımın inadına başlayacaktı o olacaktı ya kıyamıyordu işte sevdiğine...

Yine belli ki Begüm'ün gece gece canı tatlı yemek istemişti. Karısının önündeki sehpada bir çatal alınmış içinde revani bulunan tabak duruyordu.

"Azatcım otursana canım ayakta kaldın."

Serpil hanımın yönlendirmesiyle Yakup beyde damadına yer gösterirken Azat nazikçe gülümsedi.

"Sağ olun ama geç oldu. Ben hiç oturmayayım Begüm'ü alıp gideyim."

"Oğlum bir şey içseydin bak revani yaptım ondan ye bari ne o öyle ateş alır gibi geldin gidiyorsun."

Azat ayıp olmasın diye "beş dakika oturayım o zaman" diyerek Begüm'ün yanına geçip oturdu otururkende hırçın güzelinin yanağını öptü.

"Hoş buldum güzelim."

Soktuğu lafı bir tek Begüm anlarken büyükler onların haline gülümsediler.

"Niye geldin sana gelmeyeceğim dedim değil mi?"

Sadece kocası duyacak şekilde fısıldarken Azat gülümsedi. Hele bir odalarına çekilsinler fena soracaktı bu asi kız ayaklarını karısına.

"Bende sana gelmezsen neler olur dedim."

Begüm'le dip dibe konuşan Azat karısının kızgın gözlerinden gözlerini çekip Begüm'ün annesiyle babasına bakıp konuşmaya, sohbet etmeye başladı.

***

Beş dakika diye oturan Azat Yakup beyle sıkı bir sohbete dalıp zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Saatine baktığında kırk dakikayı arkalarında bıraktığını görünce şaşırdı. Artık kalkmak için başını yanında oturan Begüm'e çevirdi ve gördüğü görüntüyle gülümsedi. Begüm koltuğa yarı uzanmış hem annesiyle konuşuyor hemde ha uydu ha uyuyacak haldeydi. Gözleri süzülmüş açılıp kapanıyordu.

Azat gitmek için birazdan hadi diyecekti ve ailesinin önünde ne diyecekti hiç bilmiyordu.

"Biz kalkalım artık baba geç oldu yarın iş güç var."

Azat ayaklanırken Begüm Kıpırdayamadı. Tatlıyı çok kaçırmış ağırlaşmıştı.

"Kalın burda oğlum yabancı yer değil ya."

Yakup bey her zamanki gibi damadına kalmasını söylerken Serpil hanımda hemen lafa karıştı.

"Azatcım evet yavrum. Bir gecede burda kalın."

Begüm sessiz kalırken Azat gülümsedi.

"Yok baba gidelim biz sağ olun."

Yakub bey az çok Azat'ı erkek olarak anladığından içten içe kızıyla damadı kalsın istesede fazla ısrar etmeyince Azat Begüm'e döndü.

"Hadi güzelim."

Azat Begüm'ün kalkmadığını görünce karsına ciddi bir şekilde baktı. Begüm inşallah ailesinin önündeAzat'ı tersi davranmazdı. Gözleride süzülmüştü iyice ha uyudu ha uyuyacaktı.

"Aşkım burda kalalım benim uykum geldi hiç eve kadar gitmeyelim. Eski odamda kalırız."

Azat gözlerini irice açıp karısının gözlerinin içine bakarken allahtan Begüm'ün annesiyle babası arkasında kalmıştı da o bakışlarını görünüyordu. Begüm resmen emrivaki hem de emrivakinin hasını yapıyordu.

"Begüm."

Azat şimdi insanların  içinde bir şey diyemese de Begüm kocasının bakışlarından anlamıştı ama inat için falan değildi şuan gerçekten çok ağırlaşmış hissediyordu kendini. Azat'ın elini tutup mırıldandı.

"Ayy midem mi bulanıyor ne?"

Azat karısının sözlerine dudağının kenarı kıvrılarak gülümseyip eğilip Begüm'ün alnından öperken kulağına sadece karısı duyacak şekilde fısıldadı.

"Bunun hesabını sana çok fena soracağımı bil güzelim."

Doğrulup arkasındaki kendi arkasıda konuşan kayın babasıyla kayın validesine baktı ve Begüm'ü gülümseten sözleri söyledi.

"Eeee... Biz burda kalalım o zaman."

Yakup beyle Serpil hanım gülümseyerek çocuklarına baktılar. Begüm ayaklanıp Azat'ın elini tutarken Yakup bey "o zaman sabah güzel de bir kahvaltı yaparız hadi Begüm'ün odasına geçin siz iyi geceler çocuklar." Diyip salondan çıkarken Serpil hanımda kızıyla damadına gülümseyip "Begüm'cüm abinin eşofmanlarından Azat'a getireyim annecim odanıza geçin siz nevresimler falan biliyorsun ter temiz bebeğim. Sende dolabında kalanlardan bir şey giy olmazsa seslen bana, dinlenin hadi kızım." Diyerek yanlarından ayrılınca Azat Begüm'le yalnız kalmasıyla hızla karısından tarafa döndü.

"Bakıyorum mide bulantın bir anda geçtin ayaklandın karıcım."

"Azat..."

Begüm mırıldanırken Azat Begüm'ün beline ellerini sarıp karısını kendine çekti.

"Begüm sen var ya tahminimden çok daha cadı bir şeysin."

"Ya ne alakası var."

Begüm pis pis gülümseyip kocasına yanaşıp boynundan öperken Azat hırıltılı bir nefes bırakıp Begüm'ü belindeki elini aşağı kaydırıp karısının hamilelikten aldığı kilolardan dolayı dolgunlaşan popusunu sıktı.

"Yap yap sonra kıytırık iki öpücükle ödeşeceğimizi zannet. Yok öyle bir şey Begüm hanım."

"Kötü mü oldu bak annemler nasıl sevindiler."

Glümsedi Azat. Fena olmamıştı tabi kendi de alışacaktı hem. Begüm eğer gerçekten Azat için olmaz bir şey olsaydı ısrar etmeyecekti ama biliyordu ki Azat'ta da açık kapı vardı.

"Yürü bakalım bekarken kaldığın odaya..."

Begüm kıkırdayıp önden giderken Azat karısını arzu dolu bakışlarla süzüp yetişerek elini tutup dudaklarına götürerek öptü. Aile olamak bazen bunuda gerektiriyordu. Nasılki Begüm Azat'ın ailesiyle evlendiği günden beri hiç itirazı olmadan yaşıyorsa Azat'ta eşinin bu küçük ricasında inat etmemiş aile olmanın getirisine uygun davranmıştı.

***

DİLA & ONUR

Dila huzursuzca kahvaltısını yaparken babasını kaçamak gözlerle dakikalardır yaptığı gibi izlemeye devam etti. Salim bey masanın başında, Dila'yla Nermin hanımda karşılıklı oturuyorlardı ve kimse konuşmuyordu. Nermin hanım ikide bir Dila'yı alttan bacağını dürtüyor Dila ise Onur'la konuşup karar verdiği gibi babasıyla konuşmak için fırsat kolluyordu.

Sınavı da bitmiş artık mezun da olmuş genç bir kızdı. Onur'la planladıkları gibi bugüne kadar sessizce bekleyip gelmişlerdi ve artık babalarına da söyleyip izinlerini alarak bir isteme olsun en azından yüzükleri takılsın istiyorlardı. Bu gidişle düğünleri seneye kalmıştı. Bu sene içinde ikiside olmayacağını biliyordu. Babası bilsin öğrendi öğrenecek korkuları bitsin istiyorlardı.

Abisi Onur'la tartıştığı günden beri bir şey demiyor bu konuyu açmıyordu ama Dila emindiki ki babası duyduktan sonra Cemal işin içine girecekti. Öyle erkenden evlenmek yok demişti açık açık.

Şimdi iki gündür kıvranıyordu. Annesi "ben önden söylerim babana sen dur." demişti ama Dila dinlemedi. Babasıyla kendi konuşmak istiyordu. Ona dürüst olacaktı ve abisinde yaptığı gibi babası ikinci ağızdan duysun istemiyordu. Bu sefer geç kalmak istemiyordu. İki gündür cesaretli olasa da bir türlü fırsat bulup konuşamamıştı bu sabah en uygun zamandı. Ufaktan konuyu açıp konuşmak için derin bir nefes alıp çatalını tabağının kenarına bırakarak babasına baktı.

"Puanlar açıklanıp tercihler yapılana kadar acaba biraz bağ evine gidip kalsak mı? Senin işin varsa biz annemle hatta önden gideriz baba. Tercih sonuçları açıklandıktan sonra da yazlığa gideriz. Abimlere sormadım belki Funda ablayla başa başa tatile gitmek ister diye dahil olup ayvalığa gidelim demedim."

Salim bey başını kaldırıp kızına gülümseysek baktı. Dila'yı elbette yazlığa gönderecekti. Kendi işleriden dolayı geç gidebilirdi ama Dila'yı önden annesiyle gönderecekti.

"Tamam kızım siz annenle konuşun ister bağa evine geçelim istersen de önden yazlığa gidin siz. Ben işlerimi halledip ayvalığa geleceğim. Abinleri de ellemeyin. Cemal biliyor nasılsa yazlığı gelirlerse kapımız açık orası onlarında evi ama belki dediğin gibi baş başa plan yaparlar."

"Aaa tabi aman ellemeyiz çocukları."

Nermin hanımın sözleriyle gülüştüler. O eski günler geride kalmıştı artık Cemal ve Funda evliliğinde çok anlayışlıydı.

"Babacım bir de şey var... Ben seninle vaktin varsa eğer önemli bir şey konuşmak istiyorum."

Asıl konuya utana sıkıla sonunda gelip mırıldanırken Salim bey gülümsedi. Dila öyle şımarık sürekli bir şey isteyen bir çocuk değildi. Gözü çok toktu zaruri harcamalar yapmaz isteklerde bulunmazdı. Sadece özel bir şey isteyeceği zaman böyle çekinirdi. Kızının yüksek fiyatlı olan ve çok beğendiği bir çantayı ya da kozmetik ürünü almak istediğini düşündü. Ne kadar da maddi imkanı olsada Dila üniversiteye başlamadan eline yüksel limitli kartlar verilmemişti. Kendi harcamalarına yetecek sınırdaydı kredi kartı. Nermin hanımda Salim beyde hem Cemal'i hem de Dila'yı yetiştirirken bu konuya özellikle dikkat etmişlerdi. Çocukları doyumsuz bireyler olarak yetişsin istememişlerdi. Belki de bu yüzdendi iki kardeşinde mütevazi oluşları... Özel bir şey isterlerken büyüme evrelerinde ailelerinin haberi oluyordu. Üniversiteye başlayana kadar bu böyleydi onlarda.

"Senin için her zaman vaktim var benim güzel kızım. Dinliyorum."

Salim bey elini uzatıp Dila'nın saçlarını okaşarken kızının yanaklarının kızardığını fark etti ve bu halini anlayamadı. İsteyeceği şey özel kadınsal bir şeyse bunu annesinden de isteyebilirdi. Bu kadar çekinsin istemiyordu. Yavrusuydu Dila.

"Eğer istediğin özel bir şeyse annene söyle kızım."

"Yok öyle bir şey değil babacım ben bir şey istemiyorum yani maddi bir şey istemiyorum."

Çok utanıyordu. Ailesi onu hep dürüst olması konusunda yetiştirmişti. Ne olursa olsun kendileriyle paylaşsın istemiş bugüne kadarda böyle olmuştu ama şimdi bu konuyu babasıyla paylaşmak zor geliyor çekiniyordu.

Çoğu genç kız gibi evlilik olayını babayla konuşmaktan çekinenlerdendi.

Salim bey kahvaltıyı bırakıp kızının elini tuttu. Onu bu kadar huzursuz eden şey neydi merak ediyordu.

"Kaldır başını, benim kızımın başı niye eğik duruyor?"

Dila'yı kendine getiren sözlerle başını kaldırıp babasının şefkatili bakan gözlerinin içine baktı.

"Baba bana kızma ama şey var... Immm yani şimdi şöyle ki."

"Dila'm ne oldu niye konuşamıyorsun."

Salim bey kızının elini okşayıp onu rahatlatırken karsına dönüp baktı. Gözleriyle "ne oluyor" diye sorarken Nermin hanım bakışlarını kaçırdı ve Dila'nın ağızından sonunda çıkan sözlerle babası hızla başını kızından yana çevirdi.

"Biri var baba ve iznin olursa beni istemeye gelmek istiyorlar."

En usulünce yine başını eğip göz teması kurmayıp utanarak söylemisiyle Salim beyin gözleri irice açılıp yine karısına döndü. "Bu kız ne diyor." Diye bakarken şaşıp kaldı. Böyle bir şey varsa da Dila'dan duyduğu için şaşkındı. Kızının kendisiyle olan iletişimden kaynaklı annesini araya koymadığını anlıyordu ama şaşırmıştı.

"Nermin?"

Bekir bey karısına sorarcasına seslenirken Nermin hanım derin bir nefes alıp verdi. Kızı için yapmayacağı şey yoktu. Onun Onur diye kaç kez ağladığını kendini harap ettiğini günlerce Onur beni hiç görmeyecek diye harap olduğu o geçmişi çok iyi biliyordu. Onur'da artık seviyorken, istiyorken bu işin karşısın durmayacaktı. Çok düşünmüştü. Evet Dila gözünde küçüktü evlilik için daha çok erkendi karşı durmayı düşünmüştü ama kızının eskiden o günlerce ağlamaları, Onur'un başka kızlarla ilişkisini duydukça kahrolup sessizleşmesi gözünün önünden gitmeyince karşı değil yanında olmaya karar vermişti.

Kızının sevdasının kara sevda olduğunu düşünüyordu. Konuşmuştu yavrusuyla, evliliğin güzel olduğu kadar sorumluluğunun da olduğunu zorluklarının olduğunu güzelce anlatmış saatlerce konuşmuşlardı ama Dila "anne ben onu çok seviyorum, evliliği yapacağımı biliyorum. Hazır hissediyorum." Demişti.

"Ne demek biri var istemeye gelmek istiyorlar? Kızım sen biriyle mi görüşüyorsun gönlün mü var birinde yoksa yetiştiğin için mi kapımızı mı çalmak istiyorlar?"

Salim bey eskinin adamıydı böyle şeylere alışıktı. Bir kız yetiştin mi kapısı çalınırdı biliyordu sülalesinde de hala böyleydi ama usulü bu değildi. Anne babaya danışıp rica alınarak gelinip bir kahve içilirdi ve niyet belli edilir olursa olur olmazsa olmazdı. Bu haberler evin kızıyla da yollanmaz biri aracı olurdu. Bunları bilsede Salim bey geniş bakış açısıyla bakıyordu. Kızıda oğluda okuyup iş güç sahibi olmadan böyle şeylere olumlu bakmıyordu. Ona göre on sekizene basan evlenmeli mantığı çok yanlıştı.

"Baba."

Dila masumca fısıldadı. Diyemiyordu çok utanıyordu. Babasının çok anlayışlı olduğunu biliyordu katı kurakları yoktu ama yinede çekiniyordu.

"Dila soruma cevap ver. Sen biriyle mi görüşüyorsun kızım?"

Usulca başını salladı Dila.

"Evet baba ve iznin olursa biz ciddi düşünüyoruz evlenmek istiyoruz."

Salim bey şok olmuş gözlerle baktı kızına. Kendisi bile eski devrin insanıyım erkenden evlenmek olmaz derken kızı evlenmeyi mi istiyordu. Daha okulu bitmeden böyle bir şeyi gerçekten istiyor muydu.

"Sen ne diyorsun. Ben ne düşündüm sen ne diyorsun. Birisi yetiştiğin için kapımızı çalmak istiyor sende zaten istemezsin diye düşünürken bana biri olduğunu söylüyorsun. Kim bu çocuk ne kadardır görüşüyorsunuz? Kızım sen daha dün mezun oldun daha üniversiteye gideceksin. Evlilik nerden çıkıyor Dila?"

Salim Bey ayağa kalkıp dört dönerek konuşurken Dila annesine baktı. Nermin hanım kızına "ben sana dedim" bakışı atıp araya girdi.

"Salim bir sakin olur musun? Dönüp durma. Dila utandığından tam diyemiyor. Kızımız yarın olsun demedi ya."

"Sen hiç konuşma Nermin.

Biliyorsun değil mi kızımız biriyle görüşüyordu biliyordun?"

Salim bey karısına çıkışırken Dila babasının az çok buna benzer tepki vereceğini bildiğinden sessizliğini korudu.

"Genç kız tabiki birine gönlü düşer evlenmek isterler bunda kötü ne var bak geldi seninle konuşuyor. Alem duysa konuşsa öyle haberin olsa daha mı iyi olacaktı Salim. Kız yarın evlenecek diye bir şey yok ya

"Nermin Allah aşkına..."

Salim bey karısını susturup yüzünü sıvazladı. Dila, göz bebeği evlenmeyi düşünecek kadar büyümemişti gözünde.

"Dila daha çok genç. Tamam devir bizim devrimiz değil diyorum ama kızım beni bu isteği ile şaşırtıyor."

Salim bey daha kızının sevdiği kişinin Onur olduğunu bilmeden böyle konuştukça Dila Onur'u söylemek konusunda daha da çekinip annesiyle göz göze geldi.

Bu işe dur demek yine anneliğe düşünce Nermin hanım ayaklanıp kocasının kolundan tutup sıvazlayarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Salim böyle yapma. Kızımız yetişti tabi ki isteyeni olur, genç onlar konuştuğu olur ama iyi yanından da bak. Dila gelip sana söyledi. Bey kızı olan kızımızı biri görse yanlış konuşulsa iyi mi olurdu. Kızmakla olmaz bu işler. Bir konuşulur gelinip gidilir hemen evlenilecek diye bir şey yok razın olursa bir yüzük takıp beklerler. Dila zaten şuan için bunu söylemek istiyor."

Nermin hanım kızına gözleriyle "benim dediğimin aksini sakın söyleme" bakışı attı. Durumu topraklamak gerekiyordu.

"Ben çok başı boş bıraktım hata bende. Büyüdü dedim öyle peşinde attığı her adımı haber veren adamlarım olmasın dedim bak ne oldu."

Nermin hanım kocasının kızını kıskandığını da çok iyi biliyordu. Dila gözünde çok başkaydı ve onun evinden, yuvasından gidecek olması düşüncesi bile delirmesine yetiyordu.

"Hem sen ne dersin. Gelene kapı kapatılmaz.

"Orası öyle."

Salim bey azıcık sakinleşmişti. Karısıyla böyle konuşmak ona iyi geliyordu. Kızına göz ucuyla bakıp onun üzgün haline burukça baktı. Kızı üzülsün istemiyordu. Kapısına gelen kısmeti kabul etmemek olmadı. İstemiyorlarsa da bu usulünce söylenirdi.

"İyi gelsinler ama öyle tanışmadan etmeden isteme falan olmasın bak gerçekten çileden çıkarım Nermin. Kimdir nedir çocuğa da ailesine de bakacağım araştıracağım."

Dila duyduklarıyla bir parça rahatlarken babasının Kendisine bakmasıyla tebessümünü hemen sildi yüzünden.

"Ayrıca sen daha okula gideceksin baştan söyleyeyim Dila. Bana sakın diplomanı alamdan böyle şeylerden bahsetme. Sadece gelecekler tanışacağız o kadar."

Dila'nın yüzü asılırken Salim bey tekrar yerine oturdu. Bu sabah duydukları inanılır gibi değildi. Şimdi asıl meseleye gelmişti ve öğrenmek için kızına döndü.

"Kim bu çocuk söyle bakalım."

İşte en zor kısma gelmişlerdi. Dila babası ne tepki verecekti hiç bilmiyordu. Derin bir nefes aldı ve babasına bakamayıp elleriyle oynayarak mırıldandı.

"Onur... Onur baba?"

Salim bey Kaşlarını çattı. Hangi Onur'du? Kimdi bu Onur dediği. Ailecek tanıdıkları Onur aklının ucuna bile gelmedi.

"Onur ne? Soyadı ailesi yok mu bunun? Allah Allah Dila bir net konuş kızım kızdıracaksın ama beni."

Dila derin bir nefes aldı. Nermin hanım da tedirgin halde beklerken Dila buraya kadar gelip son kısmı söylemek için cesaretli olup tek nefeste konuştu.

"Özata'ların oğlu Onur baba... Onur İşte."

"Ne?"

Salim bey fırladı yeniden ayağa. İşte Şimdi başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Ayakta döndü döndü derin derin nefesler alıp bir anda bağırınca Dila'yla annesi sıçradı.

"Onur he Onur... Allahım sen bana sabır ver yarabbim. Sen sabır verki kendimi kaybetmeyeyim... Dila sen ne yapıyorsun. Onur bizim aile dostumuzun oğlu, yıllardır evimize girip çıkan adam. Ulan evime girip çıkan benim kızıma bakamaz ben adamın alnını karışlarım!!! Sen daha düne kadar ona Onur abi demiyor muydun? Siz ne ara görüştünüzde evlilik kararı aldınız Dila?"

Dila babasının tepkisinde ürküp gözleri dolarak sesizce ağlamaya başladı. Abisi gibi babasıda çok büyük tepkiler veriyordu. Onun erken evlilikten sonra birde ailecek tanıdıkları güvendiği Onur'la olmasına kızıyordu. Salim bey en çokta kendisine ve karısına kızdı. Kızı aşkın içine düşünce gözleri görmemişti tamamdı ama kendileri nasıl fark edememişlerdi. Nermin hanım bilip nasıl söylememişti.

"Sana da yazılar olsun. Onur diyor Onur. Her ne kadar düzeldiğini akıllandığını bilsemde onu çok sevsemde Onur diyor Nermin? Ben nasıl güvenip göz bebeğimi emanet edeyim."

Nermin hanım da sustu. Salim beyde tıpkı Cemal gibi çıkışıyordu. Evet Onur önceden çok dışa dönük bir hayat yaşamıştı ama o zamanlar Onur'un deli dolu zamanlarıydı ve geçip gitmişti. Artık toparlanmıştı bunu onu tanıyanlarda biliyorlardı ama yinede acaba diyorlardı.

Kızının damla damla düşen göz yaşlarına baktıkça içi gitti. Dila'sı Kardeşinin emaneti canı kızıydı. O üzülsün diye konuşmuyordu. İleride üzülsün istemiyordu. Belki yanılıyordu bilmiyordu Onur da çok değişmişti ve son zamanlarda onun duruşunu, işlerdeki hakimiyetini sakin hayatını çok beğeniyordu ama Dila da kızıydı onun için geçmişinde yaramaz olmayan bir adamla yuva kursun isterdi.

Belki yanılıyordu bilmiyordu Onur da çok değişmişti ve son zamanlarda onun duruşunu, işlerdeki hakimiyetini sakin hayatını çok beğeniyordu ama Dila da kızıydı onun için geçmişinde yaramaz olmayan bir adamla yuva kursun isterdi

"Ağlama."

Dişlerini sıkıp konuşurken Dila daha çok ağlayıp hıçkırınca gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi.

"Dila ağlama diyorum. Ağlama!!"

Dila içini çeke çeke ağlamaya devam etti. Herkes karşı durursa böyle nasıl olacaktı. Onur'u niye istemiyorlardı o eski Onur değildi ki Dila ona güveniyordu.

"Bana kızma ne olur baba biz kötü bir şey yapmıyoruz ki sadece bir birimizi seviyoruz."

"Of Dila of ben sana ne diyeyim kızım. Kim biliyor o taraftan?"

"Sadece Elif teyze ve Meriç biliyor babasına daha söylemedi önce sen bil istedik."

"Tamam sil göz yaşlarını."

Salim bey kızını bu halde görmek istemediğinden hızla konuşurken Nermin hanım çoktan kızının yanına oturmuş onun ellerini tutarak teselli ediyor destek oluyordu.

"Benim kızdığım seni bir İsteyenin olması ya da birine gönlünün düşmesi değil. Tamam erkende olsa istedin böyle bir şey hemen evelenecek değil diyorum bir gelsinler konuşulur diyorum ama Kızdığım Onur olması."

"Ama o çok değişti baba niye böyle bakmıyorsunuz."

"Bende biliyorum o zamanlar onun deli çağlarıydı. Onur'u tanıyorum değişimini biliyorum ama gözümün önünde ikinizin görüşmüş olması beni kızdırıyor. O benim evime girdi çıktı aptal ettiniz beni anladın mı?"

"Salim tamam varma kızın üstüne. Gönül bu ne yapsın. Cemal'de yaptığımız hatayı mı yapalım. He senin niyetin oysa bil ki ben aynısını yapmayacağım. Çocuklarımız kimi sevecek biz karar veremeyiz. Ben Funda'ya karşı ne kadar ön yargılıydım ama bak sonra ne oldu. Meğer ne kadar yanılmışım anladım pişman oldum. Onur da belki kızımız için doğru olan kişi. Çocuklar birbirini tanımadan sana diyemezlerse ya."

Nermin hanım kararlı konuşurken Salim bey Karısını bölmeden dinledi. Düşünecekti bu konuyu ve en makulünü bulacaktı.

"Bu konuyu sonra konuşacağız. Ben şimdi gidiyorum Dila sende ağlayıp üzülerek beni daha çok kızdırma."

Salim bey son sözünü söyleyip salondan çıkıp giderken Dila annesine sarıldı.

"İzin vermeyecek değil mi anne? Abimden sonra babamda izin vermeyecek. Niye böyle yapıyorlar neden anlamıyorlar beni."

Nermin hanım anne yüreği sızlayarak kızının saçlarını okşayıp "ağlama bebeğim, baban şimdi kızdı çünkü Onur tanıyıp bildiği biri zoruna gitti yavrum onuda anla. Dur hemen kötüyü çağırma. Hem baban hem de abin düşünüp orta yolu bulacak olgunlukta insanlar onlar seni üzecek bir şey yapmazlar. Diye teselli etti kızını.

"Onu çok seviyorum. Kimse bunu anlamıyor, ben kendimi hazır hissetmesem evlenmek ister miyim. Ben aklı beş karış havada olan kızlardan değilim. Onur'u, ailesini biliyoruz okuluma karışmazlar, baskı yapmazlar beni anlayışla karşılarlar. Yaşım küçükmüş kime göre küçük. Ben hazırsam Onur hazırsa kime göre küçük anne. Onu nasıl sevidiğimi en iyi sen biliyorsun."

Nermin hanımın gözleri dolarak dinledi kızını. Biliyordu kızının Sevdasını ve ondandı içten içe erken bulsada destek olması.

Biliyordu kızının Sevdasını ve ondandı içten içe erken bulsada destek olması

Dila olağanca masumluğuyla bakarken gözleriyle burnu hemen kızarmıştı. Bu iş nasıl olacaktı bilmiyordu. Ailesi karşı olursa ne yapacaktı bilmiyordu. Sevdiğiyle ailesi arasında kalmak istemiyordu.

"Ben odamdayım, Meriç gelecekti gelince söylersin odaya gelir anne biraz uzanıp dinlenmek istiyorum.

"Tamam annem."

Dila gözlerini silip odasına giderken Nermin hanım kızının arkasından baktı.

"Ah siz gençler ahh... İyice yol yordam bilmez oldunuz baba ben evlenmek istiyorum dersen böyle olur tabi. Ben anlatsaydım dedim dinleyen yok. Hiç yüz göz olmadan alışırdı Salim de."

***

"Kızım şu yüzünü asmaya ya yakışıyor mu bu güzel yüzü asmak. Çok ayıp Allah başka dert vermesin. Hem Salim amcam pamuk gibidir ya öyle konuştuğuna bakma düşünüp izin verecek. Cemal abi gibi çakmaz iki yumruk o abine özgü hareketler!"

Meriç Cemal'i eleştirirken takındığı mimiklerle Dila'nın yüzünü güldürdü.

Dila yatağında uzanmış mahsun mahsun bakarken Meriç onu rahatlatmak için konuşuyor bir yandan da Dila'nın makyaj masasına oturmuş oje seçiyordu. Arkadaşının aklını dağıtacaktı mesala işe ona oje sürmekten başlayacaktı şuan elinden gelen buydu yapacak bir şey yoktu.

"Abime laf etme."

"Ayy kıyamazda abisine. Kızım öyle böyle ama severim Cemal abiyi adam has adam."

Meriç'in sözlerine küçük bir kahkaha attı Dila. Meriç'te olmasa odasında depresif depresif yatacaktı.

"Hayır yani bu Onur abimde geçmişinde rahat durmadı al işte o yarmaz halleri şimdi düzelse de başına bela oluyor... Ayyy Dila Onur abime diyorum da babam Bora'yı duyunca illa oda araştıracak inşallah onunda o çapkın gezenti geçmişi bana sorun yaratmaz!! Ama zannetmiyorum biz evlenene kadar Ooo Bora sadece benimle olduğundan babam şey yapmaz."

Meriç kendini kaptırmış halde konuşurken başını çevirip Dila'ya bakmasıyla hata yaptığını anlayıp hemen durumu toparladı.

"Yani ama sizin zaten sorun olmayacak bak gör. Şimdi kabardı sizinkiler ama ailecek tanışıyoruz kızım seni bizden ala kime verecekler. Boşuna üzme kendini Onur abim Cemal abiyle nasıl konuştuysa Salim amcayla da konuşur."

Dila içini çekip üzgünce baktı. Meriç umut dolu konuşuyordu yüzü gülüyordu ama emin değildi.

"Onur'u sabahtan beri kaç kez aradım açmıyor mesajıma da dönmedi. Offf Meriç bilmiyorum onuda sıkıyorum gibime geliyor. Kim duysa karşı diyecek.

"Derse yer lafı... Allah Allah kızım kızdırma beni ya millet karşıysa bir yaşın küçük diye iki kuzenim olacak aptalın eski hareketli hayatından o kime ne diyecek be ver lafını sende."

Meriç yine çoşmuş halde konuşurken böyle şeylere kızıyordu. İlişkide niye susan kadın olmalıydı erkek haksızsa Meriç'e göre lafı yiyecekti. Dila yapı gereği çok naifti tamam kendisi gibi çat çat olamazdı ama biraz konuşacaktı da. Erkekler bazen naif konuşmaktan anlamıyordu.

"Tatlım lütfen böyle boş boş bakma kıyamam ben sana bak ben varya o Onur denen manyak seni üzsün onun saçlarını tek tek yolarım altan girer üsten çıkar amcamı doldururum Onur'u beş parasız bıraktırırım."

Meriç gözlerini kısarak hain planlarını anlatırken çok şirin bir ifadesi olunca Dila onun bu haline dayanamayıp güldü.

"Bir daha arayım mı Onur'u?"

Dila'nın yüzüne bakıp gözlerini devirdi. Kesinlikle Dila'yla çok başka kafadaydılar.

"Hayır çekirge o dönsün sana babamdan biliyorum çok yoğunlar bu ara."

"Tamam."

Dila babası gittikten sonra odasına çekildiğinde Onur'u aramış ulaşamayınca mesaj atıp "babamla konuştum Onur ve moralim çok bozuk. Oda abimden farklı bir tepki vermedi. Diplomanı almadan böyle şeylerle gelme Dedi ve sonra sen olduğunu duyunca çok kızdı. Bir sürü şey söyleyip konuşacağız diyerek gitti. Sevgilim mesajımı görünce bana dön. Seni seviyorum." Yazıp gönderirmiş ve hala Onur'dan ses soluk yoktu. Bu olaylar bir yana Onur'un cevap vermemesi en azından "müsait değilim." Bile yazmamasına ayrı bir üzülüyordu.

"Hadi hangisi seç."

Dila başını kaldırıp yatağın üstüne yanına oturan ve elindeki beş faklı renk ojeyi gösteren arkadaşına güldü. Meriç olmasa gerçekten onun gibi kırılgan yapıda biri için her şey daha da zorlaşacaktı.

Gözleri sırayla uçuk pembe, nar çiceği, kırık beyaz, ten rengi ve çok açık olan can alıcı kırmızı ojeye baktı. Bordo ya da koyu kırmızı tonlarda sürerdi ama açık kırmızıdan pek hoşlanmazdı Dila. Bu ojede aldığı bir kitte çıkmıştı ve hiç kullanmamıştı.

Onur'da hiç sevmiyordu o parlayan dikkat çeken açık renk kırmızı ojeli tırnakları olan elleri. Bir defasında sohbet arası sevdiğine kibarca "çok açık renk kırmızı oje sürmesen olur mu ben sevmiyorum Dila'm." Demişti. Dila da zaten kendi sevmediği için hiç sürmemişti.

"Şu olsun."

Meriç Kaşlarını kaldırıp arkadaşının seçtiği ojeye baktı.

"Emin misin? Ben bunu seçemeyeceğini bile bile aldım elime ama yanılttın beni. Kızım sen kırmızı sürmezsin zaten bu ne bekliyor sende anlamdım at gitsin."

"Bu sefer onu istiyorum Meriç."

"İyi bakalım öyle olsun uzat elini."

***

Dila kurayan tırnaklarına burnunu kıvırıp baktı. Çok mu göze çarpıyordu ne. Sürmüştü artık yapacak bir şey yoktu şimdi çıkarda Meriç öldürürdü çünkü kenarları için çok uğraşmıştı Meriç sürerken.

"Bakma hiç çıkarırsan fena yaparım. O kadar özenerek sürdüm."

"Yok çıkarmayacağım."

Dila tırnaklarını boş verip Meriç'e sarılınca Meriç'te gülümseyip arkadaşına sıkıca sarıldı.

"Diloş ya ben sana bir şey soracağım."

Aklına gelen muziplikle geriye çekilip bakınca Dila Meriç'in yine bir bomba patlayacağını anladı. Bora "bu turuncu kafanın içinde neler var neler ahh..." Derdi ve Dila ona hak veriyordu. Meriç'in bakışları yine çok yaramazdı.

"Söyle bakalım yine aklından neler geçiyor kim bilir."

Meriç kıs kıs gülüp her zamanki Munzur bakan bakışları altında konuştu.

"Bana bak sizin bu acele evlenmek isteminizden diyorum ki acaba bunların ateşleri başlarına vurdu da duramıyorlar mı? Hani anlarsın ya şey için duramayanlar olur ya acaba diyorum..."

Meriç lafı yarıda kesip imayla bakarak kahkaha atarken Dila duyduklarıyla utanıp kızararak şaşkınlıkla açtı ağzını.

"Meriç!!!"

Arkadaşını uyarırken Meriç küçük bir kahkaha daha attı. Dila'yı böyle utandırmaya bayılıyordu. Arkadaşının böyle konularda çok tutuk olduğunu biliyordu ve onunla uğraşmak hoşuna gidiyordu.

"Ne kızım ya."

"O nasıl laf aşk olsun ama biri ben, yıllardır tanıdığın can dostun öbürü ise amcanın oğlu öyle şeyler söyleme."

Dila Meriç'i uyarırken Meriç omuz silkti. Ona göre abartmaya lüzum yoktu kız kıza konuşuyorlardı şurda.

"Amcamın oğluysa oğlu o erkek değil mi? Hem eskilerini düşününce sağlıklı bir erkek olduğunu tahmin etmekte zor değil yani. Ayrıca sana bir şey söyleyim mi kızlarda erkeklerde bu konuları düşünür ama biri dile getirince hemen o kişi ayıplanır. Yani şurda kız kıza konuşuyoruz ne var bunda. Aşk nasıl normal bir şeyse bence evlenmek evleneceğin kişiyi istemek, sevdiğini eşin olarak hayal edip bir şeyler istemek suç değil ki."

Meriç'in net sözlerinin mantığı Dila'ya uyunca başını sallayıp onayladı. Oda böyle düşünüyordu ama sadece Meriç kadar açık değildi bu konuda çok çekingendi. Elbette bunu güvendiği insanlarla bu tarz şeyleri konuşmakta sakınca yoktu. Onur'u çok istemesine rağmen onunla birlikte olma konusunda şok çekiniyordu. Utanıyordu. Fazla bilgisi de yoktu. Duyduğu bilgiler doğru mu onu bile soracak tecrübesi olan arkadaşı yoktu ki. Meriç'te bir şey yaşamış değildi o da aklındaki soruları bilemezdi. Bu konuyu birazda Onur'la evlendiğinde onunla alacaklarını düşünüyordu.

Meriç Dila'nın kızaran tatlı yanlarına bakıp gülümsedi. Dila'yı öyle çok seviyordu ki kuzeniyle evlenecekler diye çok mutluydu.

"Onur çok şanslı."

Aniden Dila'nın elini tutup konuştuğunda Dila arkadaşının sevgi dolu gözlerine aynı şekilde aynı duygularla baktı.

"Neden şanslıymış benim aşkım."

Dila tatlı tatlı sorarken Meriç güldü

"Yesinler senin aşkını... Sen onun hayatındasın, çok değerlisin bu yüzden de Onur çok şanslı."

"Sende çok değerlisin Meriç benim canımsın."

İki arkadaş birbirine gülümsemelerken Meriç göz kırptı. Öyle hemen kaçmak yoktu. Ona Meriç demişlerdi.

"Ay sen böyle Onur abimle evindiğinde de kızarıp bozarırsan adam çekinir elini bile süremez sana sonra ne olacak. Olan benim geciken minik yeğenlerime olacak. Kızım ben senin okulun biter bitmez bebişiniz olsun çok istiyorum yaa..."

"Meriç."

Dila arkadaşına ikinci kez şaşırmış halde onu uyarırken Meriç şimdi söyleyeceğinden sonra Dila'dan Papara yiyeceğinden ayaklanıp odadan kaçarken söyledikleriyle Dila yastığı alıp fırlattı Meriç'e.

"Kızım bebek yaparken bari kızarıp utanma ya adam tutturamayacak bak demedi deme. Seni mi kontrol etsin çoçuğa mı odaklansın."

Meriç odadan kaçtığında Dila gülümseyip yerdeki yastığı alıp kaldırdı. Onur'la evlenmişti de sanki yıllar geçmişti de bebek konusuna gelmişlerdi. Daha çok vardı o günlere. Meriç yine rahat durmuyordu işte.

"Bora yandı ki ne yandı. Adamın kalan ömrününüde bu deli yiyip bitirecek vallahi."

Kendi kendine mırıldanırken Meriç aşağıdan seslendiğini duydu.

"Dila annen dışarıya çıkıyor bir yere gidecekmiş hadi sende aşağıya inde kurabiye yapalım canım çok fena istedi ya."

"Tamam geliyorum."

Dila odadan çıkıp aşağıya inerken annesiyle kapı ağzında karşılaştı ve annesine nereye gittiğini sorup öğrendikten sonra Nermin hanımı geçirip mutfağa Meriç'in yanına gitti.

Yardımcıları aşağıdaki mutfakta iş yaparken onları engellemek için yukarıdaki kışın daha çok kullandıkları mutfakta kurabiye yapmak için kollarını sıvayan Meriç'in yanına yürürdü.

***

Bir saatin sonunda kızlar kurabiyeleri yapmış bir tabağa koyup ikide meyve suyu alıp Dila'nın odasına kurulmuş hem atıştırıp hem de sohbet ederlerken Dila yanında çıt çıt Bora'yla mesajlaşıp gülen arkadaşını izleyip sonra kendi telefonunu kurcaladı. Onur'dan hala ses soluk yoktu ve artık ciddi ciddi morali bozuluyordu. İlk defa böyle yapıyordu. Neden aramıyordu anlamıyordu hiç mi vakti yoktu.

"Ahhh deli ya engelledi beni."

Dila Meriç'in kızgın konuşmasıyla arkadaşına döndü ve onun çatık Kaşlarına avcundaki telefonu sıkmasına baktı. Belliki kötü bir şey olmuştu.

"Kim engelledi seni? Hem engellemek nedir Allah aşkına kaç yaşındayız."

Meriç uflayıp dudaklarını ısırdı.

"Görecek ama o. Bugünün birde akşamı var yatmadan arar iki saat çillim aşkım bebeğim diye konuşmak isteyecek ama ben açar mıyım o telefonu, açmam tabiki... Bende onu pişman etmezsem banada çilli ahh... Meriç demesinler."

Meriç söylenirken Dila onun bu haline güldü. Meriç'inde hakından bir tek Bora geliyordu.

"Dur bir sakin ol ne oldu?"

"Beyfendi mesajlaşmayı sevmiyor ya şimdi bende arada böyle diyorum ki mesajlaşalım yazışmakta zevkli oluyor diyorum önce kabul ediyor sonra başlıyor yok sıkıldım ben yazmayacağım. Tamam arıyorum yeter Meriç diye başımı şişiriyor. Üfff ya birazcık nostalji yapıyoruz şurda ne var bunda. Çat aramak zorunda sanki."

Meriç söylenirken Dila onun haline gülümsedi. Bora'yla arkadaşını çok yakıştırıyordu.

"Beyfendi diyor ki çıt çıt mesajlaşamam yoruluyorum konuşalım sesini duymayı istiyorum sen istemiyor musun? Diyor. Ya bende sanki hiç konuşmayalım dedim nasıl abartıyor."

"Tamamda seni niye engelledi onu anlamadım."

"Kızdırdı beni bende posta koyunca kızdı bana yazma daha amcamla işim var diyip engelledi uyuz beni. Böyle şeylere gıcık olduğumu biliyor ya ondan yapıyor."

Dila katılarak gülerken Meriç gözlerini devirdi. Şuan emindi ki Bora da gülüyordu sinirlendirip kesin gülüyordu.

Miray'ın doğumundan sonra Bora İstanbul'da kalmış gelecekken amcasıyla işi çıkınca kalmış sonraki tarihte tatile gitmeleri için gelecekti.

Özlemişlerdi birbirlerini. Tatile gidip sonra tercihlerin yapılıp açıklanarak İstanbul'a gitmesine az kalmıştı. Bora'yla artık sık sık görüşeceklerinde bu özlem dönecekti."

"Siz ikinizde çok alemsiniz Meriç. Bora da senin hakkından geliyor şimdi."

Meriç dudağının kenarı kıvrılarak gülümsedi. Bora çocukluk olarak engellenmemişti bilerek yapmış aslonda içten içe gülmelerine sebep olmuştu. Bora'yla bu ne zaman ne yapacağı belli olmazdı.

"Çok seviyorum Dila... Böyle bazen beni deli ediyor sonra öyle bir şey diyorki ahh diyorum Dila bu adam benim her şeyim."

Dila arkadaşı adına çok seviniyordu onaların aşkı deli doluydu belki kimisine göre ciddi değildi ama özünde hiç öyle değildi onları bilenler ilişkilerinde ne kadar ciddi olduklarını biliyorlar onlar için seviniyorlardı.

***

"Aradı mı Bora hiç."

Dila yatakta bir uca Meriç .diğer uca yatmış kısık sesle müzik dinlerken aradan bir saat kadar geçmişti ve kızlarda bir değişiklik yoktu. Dila'nın sorusuyla Meriç olumsuz bir ses çıkardı.

"Aramadı zaten amcasıyla notere falan gidecekti şimdi meşguldür de o gece yatmadan arar iyi geceler adlı uzun konuşmamız yapmak için atarsa bakalım ben açacak mıyım."

Dila hadi ordan dercesine bakarken Meriç'te gülümsedi. Eh Bora ısrarla ararsa açadabilirdi o telefonu bilemiyordu.

Kızladın canları sıkılmıştı ve sıkıldıkları halde tüm gün bu güzel havada evde durmuşlardı. Dila babasıyla daha bugün limoni olduğundan göze batmak istemeyince dışarı çıkmamışlardı.

"Dila sıkıldım ben anca yiyip yatıyoruz film izleyelim bari."

"Tamam aşağıda televizyon dolabında dvdler var gidip film seçelim."

Meriç ayaklanırken Dila da kalktı. Meriç onu bugün yalnız bırakmıyor çok sıkılsa da dışarı çıkalım diye ısrar etmeyip arkadaşına destek oluyordu. Dila arkada Meriç önde odadan çıkarken Dila'nın telefonunun çalmasıyla durdular.

Yatağın üstündeki telefonuna uzanıp eline almasıyla Meriç'e baktı hemen. Sonunda beklediği kişi arıyordu. Öğlen sonu olmuştu ve Onur sonunda arıyordu.

"Onur arıyor."

"Sen rahat rahat konuş müstakbel kocanla. Ben aşağıda film seçerim."

Dila Meriç'in sözlerine gülümseyip arkadaşının gitmesiyle kapıyı kapatıp biraz kırgın biraz da küskün halde telefonu cevapladı.

"Efendim."

Hemen gönül koymayacaktı belki Onur hiç müsait değildi belki telefonu yanında yoktu bilmediği şey için direkt ondan telefon bekleyip aranmadığı için kötü olduğunu belli etmeyecekti.

"Dila, meleğim ne oldu?"

Onur kendisine selam veren insanlara başıyla selam verip belediye binasından çıkarken ilikli olan ceketinin önün sonunda rahatlamış halde açtı. Kapıya gelen aracını kullanan şoförünün açtığı kapıdan içeri binip arka koltuğa oturduğunda çok şükür günün en önemli görüşmesini bitirmiş olmanın rahatlığını yaşasada aldığı mesajdan dolayı huzursuzdu.

Son dönemlerde her şey üst üste geliyordu ve Onur artık hangisine yetişsin şaşıyordu. İşte her geçen gün sorumluluğu artıyorken bir de özel hayatındaki olumsuzlukla iyice sıkışmış gibi hissediyordu. Dila'nın bugün babasıyla konuşacağını biliyordu ancak Salim beyin çok tepki vereceğini düşünmüyordu. Bir Cemal gibi karşı durmaz en fazla biraz bekleyin der diye düşünmüştü çünkü aile olarak yıllardır birbirlerini tanıyorlardı. Dila'yı içleri rahat emanet edeceklerini düşünüyordu ama Dila'nın attığı mesajla tüm düşündükleri yerle bir olmuştu.

Bir proje için belediye başkanıyla yapacakları toplantı aslında yarın olmasına rağmen başkanın isteği üzerine toplantı ani bir kararla bugüne alınmıştı ve Onur sabahtan girdiği görüşmede telefonunun titreşimini dahi kapattığı için belediye başkanının yanından ayrılıp asansöre bindiğinde telefonuna bakmış baktığı gibide Dila'nın aramalarını mesajını görüp hemen sevdiğine dönmüştü.

"Onur nerdesin sevgilim? Neden mesajıma geç döndün."

Onur alnını ovup dikiz aynasından şoförüne baktı neyseki adamın dikkati kendisinde değil gibi duruyordu. Normalde arabasını kendi kullanırdı ama böyle önemli görüşmelere geldiğinde şoförü eşlik ediyordu. Bugün oldukça stresli bir gün yaşıyordu. Sabah emrivakiyle öne alınan toplantı sonrası kendi programı aksamıştı ve tüm siniri tepesinde daha sabahın sekizinde ilk çatmasını asistanına yapıp belediye binasına gitmek üzere hazırlanan dosyayı ve ilgili bir iki kişiyi alıp gitmişti.

O sinirle Dila'yı aramak, her sabah olduğu gibi günaydın demek aklına bile gelmemişti. Azat'la yapacakları ortaklığa deli gibi hazırlanıyor bilgisine bilgi katmak için çabalarken bir yandanda diğer işlerle ilgilenmek, Dila'yla evlenecek miyiz abisi babası ne der derken Onur artık yetişemiyordu bir şeylere.

"Başkanla yarın olacak toplantımı biliyorsun o öne alındı şimdi belediyeden çıktım şirkete dönüyorum. Görüşmede telefonum sessizde olduğundan görmedim. Ne oldu meleğim Salim amca niye o kadar tepki verdi anlamıyorum. Beni biliyor tanıyor ben olunca niye o kadar kızdı?"

Dila üzgün halde yatağının üstüne oturup derin bir nefes aldı. "Babam senin eskiden hovarda hallerini bildiğinden aslında güvenemiyor" diyemedi. Dilinin ucuna geldi de asıl nedeni söyleyemedi.

"Sen sonuçta güvendiği tanıdığı evine girip çıkan birisin kendince fark edemediği için kızıyor Onur."

"Tam olarak neler oldu baştan anlatır mısın?"

Dila tamam deyip babasıyla yaptığı tüm konuşmayı anlatmaya başladığında Onur Salim beyin önce isteme olayına yatıştığını sadece Dila'ya erken olduğunu söylemesine kadar normal baktı ama işin sonunda Dila'nın evleneceği kişinin Onur olduğunu duymasıyla verdiği tepkiyle bedeni kasıldı. Cemal'den sonra bir itirazda Salim beyden gelmişti ve Onur bu işin Dila'nın okulu bitmeden olmayacağını düşündükçe içi daralıyordu. İkside evlenmeyi çok istiyorlardı ama aileler karıştığı için olmayacak oluşu canını sıkıyordu.

Dila olanı biteni anlattığında Onur derin bir nefes alıp alnını ovuşturdu. Başı çatlatacak gibi ağrıyordu. Daha şirkete gidip koşturacaktı ve Dila'dan iyi haber duymayı çok umut etmişti ama olmamıştı.

"Tamam ben Salim amcayla en yakın zamanda konuşacağım. Zaten şirkete gittiğimde de artık baban öğrendi madem bende babamla konuşacağım sen sıkma canını Dila bulacağız bir orta yol."

Dila Onur'un düz çıkan ses tonundan tedirgin oldu. Her zaman o güven veren sesinden bu kez "korkma küçük meleğim ben yanındayım sorun olmayacak bak gör şimdi böyle tepki verselerde sakinleşip anlayacaklar. Bana güven halledeceğim ve biz en fazla bir sene içinde ebeleyeceğiz" dememişti.

Dila beklediği sözleri duyamadığımdan çok fazla üzüldü. Onur acaba sıkılıyor muydu yoksa o da inanmıyor muydu abisiyle babasının okul bitmeden İzin vereceklerine.

"Şimdi konuşma istersen babam biraz sakinleşsin eminim onlar abimle oturup konuşurlar üstüne sende gidip konuşursan bence iyi olmaz. Ortalık biraz durulsun sevgilim. Sonra daha kötü olmasın her şey."

Onur Dila görüyor gibi başını salladı. Bu işin içinden nasıl çıkacaktı hiç bilmiyordu. Dila'nın ailesi onay vermezse istedikleri halde dört yıl beklemek çok saçma geliyordu.

Onur'dan cevap gelemeyince Dila sıkıntıyla sordu.

"Onur dinledin mi beni? Orda mısın?"

Onur az önce cevap vermediğini fark edip toparlandı. Dila'nın sesinin titremesini istemiyordu oda güçlü olacaktı ki el ele Sevdalarını koruyacaklardı. Dila ailesi istemezse onlara karşı çıkmazdı biliyordu ve bu hengamede kopmaktan endişe ediyordu.

"Duydum tamam meleğim. Şimdi kapatalım mı ben biraz düşüneyim kafam sakinleşsin. Şu gün bir bitsin bakacağım konuşuruz."

Dila bu sözleri yanlış anlayarak bir kaç saniye öylece telefon kulağında kaldı. Onur sadece durumu toparlamak için düşünmek istiyordu ama Dila da ondan olumlu sözler duymayı çok beklemiş istediğini de alamayınca üzüldü. Onur'un şimdiden yorulduğunu, sıkıldığını düşünecek kadar sözlerini yanlış anladı

"Tamam konuşuruz sonra."

"Tamam canım."

Onur Dila'nın sesindeki kırgınlığı anlamadan telefonu kapattığı gibi telefonu yeniden çaldı ve asistanın aramasını cevaplayıp işle alakalı bir konuya anında döndü. Özel hayatını adam gibi düşünmeye fırsat bırakmıyorlardı.

Dila Onur'un bu sıralar çok yoğun olduğunu bilsede Onur tam yansıtmıyordu haliyle Dila ilişkileri zor dönemden geçerken destek bekliyordu. Onur'un ilgilenmediğini, abisinden sonra babasıyla da karşı karşı kalıp belki evlenmelerinin üç dört yıl ertelemek zorunda kalacak olmalarına razı olmayıp şimdiden sıkıldığını düşünüp içinde kırılan umutlarla yatağına uzanıp bacaklarını karnına çekerek der top oldu.

Bu aşk için, Onur'la olmak için o kadar dua etmişti ki şimdi kabul olan duası gölgelenecek diye çok korkuyordu. Gözleri dolup dudaklarını birbirine sım sıkı bastırıp içini çekti. Yine kalbi Onur diye sızlıyordu kavuşsalarda bitmiyordu bu sızı.

"Çok korkuyorum Allahım... İçimde saklayıp büyüttüğüm aşkıma gölge düşecek diye çok korkuyorum. Sana sığınıyorum Allahım ne olur sen Onur'la yollarımızı ayırma, babama, abime karşı gelemem ne olur beni onlarla sevdiğim adam arasında bıraktırma. Sevdamı çekişme ortamında harcatma yarabbim."

Gözlerinden damlalar bir biri ardına akarken ettiği her duada hıçkırdı. Kendisi on yıl olsa yine beklerdi Onur elini bırakmazsa beklerdi ama Onur bırakır diye korkuyordu. Belki kimine göre bu aşkı hastalıktı belki acizdi belki çok aşıktı ama Dila sadece bir şeyden emindi... Bu kesinlikle acizlik değildi. Onur'un yerine kimseyi istemiyordu. Böylesine büyük bir aşkı yıpratıp bitirmek istemiyordu. Yüreğinden silinemezdi... Annesi "senin Sevdan kara sevda kuzum" demişti bir keresinde kollarında yine Onur için ağlayıp saçlarını okşadığında. Kara sevda mıydı bilmiyordu ama Onur olmadan bir hayat istemiyordu.

"Onur'u çok seviyorum... Çok."

Başını yastığa gömüp içindeki aşkla ağlarken yaşadığı endişeyi kimse anlamayacak diye tedirgindi. Küçücük kalbinde büyütmüştü Onur'u. Herkes karşına geçip bu yaşta böyle sevemezsin diyemezdi. Aşkın yaşla ilgisi yoktu. Tertemiz seviyordu.

"Lütfen... Lütfen bize engel olmasınlar."

Kendi kendine konuşurken Meriç sesini duymasın diye ellerini ağzına kapattı ama bir anda odasının kapısı açılınca Meriç'in duyup geldiğini düşünerek kendisini serbest bırakıp kapıya sırtı dönük halde uzandığı yatakta hıçkırdı. Ağlayıp rahatlamak istiyordu.

"Dila..."

Adını seslenmesiyle sıçradı çünkü bu duyduğu ses... Bu Meriç değildi "Bu ses" Dedi kendi kendine ve gözlerini sım sıkı kapatıp içinden lanet edip en olmadık kişiye Onur için, aşkı için ağlarken abisine Cemal'e yakalanmasından dolayı lanet etti.

Cemal'in gür sesi odada yankılanırken Dila hızla gözlerini silip toparlandı ama abisinin yüzüne bakamazken Cemal uzun bacakları sayesinde iki adımda yatağa yaklaşıp kardeşini tutuğu gibi kaldırıp karşına dikerek çenesinden nazikçe tutup başını kaldırdı.

Ne olmuştu. Göz bebeği neden ağlıyordu kim üzmüştü onu. Aşağıda Meriç'le karşılaşıp ayak üstü hal hatır etmiş Dila'yı sorduğunda odasında telefonda konuştuğunu duyunca yanına çıkmıştı. Bugün işten erken çıkıp karısıyla baş başa gezmiş bir şeyler yiyip yorulan miniğini eve bırakıp annesiyle kardeşine uğramıştı. Meriç annesinin olmadığını söyleyince Dila'yı görmek istemişti ama şuan gördüğü manzara hiç hoşuna gitmemişti. Kardeşinin telefonda kimle konuştuğunu az çok tahmin etmişti ve o kişinin Dila'yı üzdüğünü düşündükçe sinirlenmemesi elinde değildi.

"Güzelim, canımın içi sen niye ağlıyorsun ne oldu?"

Kardeşine şefkat ve ilgiyle konuşup yanağındaki ıslaklıkları parmak uçlarıyla silerken Dila abisinin endişeli bakan gözlerine baktı ve içindeki dolmuşlukla kendini tutamayıp abisine sarıldığı gibi hıçkırıklarını tutamadı... Kimse sanki onu anlamıyordu... Sanki anlatsa bile onun Onur'a olan aşkını, korkusunu anlamayacaklardı. Kaç yıl sürecekti bu çekişme kaç yıl ailesi izin vermiyoruz deyip Onur izin isteyecek kendisi arada kalacaktı.

"Dila'm..."

Cemal kardeşini ne üzmüş sızlatıyordu bilmiyordu ama onu böyle kollarının arasında ağlarken görmek içini yakıyordu. Sıkıca sardığı kardeşinin saçlarını okşadı.

"Neden konuşmuyorsun abisinin güzeli. Seni bu kadar üzen ne oldu?"

Cemal Dila'nın babasıyla konuştuğunu henüz bilmiyordu. Salim bey konuyu oğluyla konuşamamıştı çünkü Cemal erken çıkmış konuşmaya fırsatları olmamıştı. Kendiside Funday'la geçmişti bu yollardan ve kardeşinin Onur'la sevgili tartışmalarında birini yaşadığı için ağladığını düşünüyordu konuşmak istemezse anlardı onu.

"Abi..."

Dila küçücük bir kız gibi Cemal'e sığınırken başını kaldırıp abisinin gözlerinin içine baktı. Çok sevdiği değer verdiği abisi anlasın istiyordu. O aşık bir adamdı. Aşkı bilip Funda için vakti zamanında mücadele etmişti.

"Efendim abim? Niye bu haledesin sen, konuşalım hadi."

Her zamanki anlayışlı yanı ve yumuşacık bir ses tonuyla konuşup geri çekildiğinde Dila anlatmaya başladı.

"Ba... Babam. Babama söyledim. Onur'la evlenmek istediğimizi, beni istemeye gelmek isteklerini söyleyip rızasını almak istedim ama babam çok kızdı abi. Onur nasıl olur diye bağırdı. Olmaz gözüyle bakıyor sanki. Onur'u sindirse de okul bitmeden olmaz diyor."

Cemal içinden "aklın yolu bir desede" kardeşine bir şey demedi. Aşkın önünde durmakta içine sinmiyordu.

"Sende kendini odaya kapatıp üstelik arkadaşın aşağıdayken sadece bunun için ağlıyorsun öyle mi?"

Pek inanası gelmemişti çünkü Dila böyle ağlarken Meriç onu asla yalnız bırakmazdı. Hem telefonda konuştuğunu bilgisini de almıştı.

"E... Evet."

Kaçan gözler, kekeleyen dil ve avuçların sıkılıp bırakılması elbette Cemal'in dikkatinden kaçmadı. Dila ne zamandır böyle olmuştu o yalan nedir bilmezdi.

Cemal için çok zor olsada derin bir nefes alıp kardeşinin çenesinden tutup gözlerini yeniden gözlerine sabitleyerek tek kaşını kaldırıp sordu.

"Onur ne diyor bu duruma?"

"Konuşacak babamla."

"Başka?"

Dila abisinin niye böyle sorguya çektiğini anlamadan masumca cevap verdi.

"Başka bir şey demedi. Konuşacak işte abi. Zaten bugün çok yoğun fazla konuşamadık."

Cemal için yetmişti bu cümle. Dila neye kırılıp üzülüyordu anlıyordu. Onur'dan sözler bekliyor destek istiyordu.

"Onur yüzünden ağladığını görmek istemiyorum Dila."

Kaşlarını çatarak söylediği söz karşısında Dila'nın yüzü asılıp mırıldandı.

"Abi..."

"Ne abi Dila. O adam seni ne hakla ağlatıyor geberteceğim bak o olacak."

Dila abisinin keskin sözleriyle yine gözleri dolunca Cemal nefesini dışarı üfledi. Küçücük kardeşinin aşk sancılarını görmesi bir abi olarak hiç kolay değildi.

"Niye Onur'u sevmiyorsun abi. Niye benim sevdiğimin adı geçince hemen celalleniyorsun."

Cemal sesi titreyen kardeşine bakıp gözlerini kapatıp açtı. Düne kadar gözünün önünde evcilik oynayan kardeşi büyümüş karşısından sevdiği için ağlıyordu. Delirmesi an meselesiydi.

"Eğer karşıma geçip ahkam kesecek kadar seni seviyorsa bekleyecek kızım. Ne bu aceleniz anlamıyorum ben."

Dila uzun uzun baktı abisine... Anlamayacak bir şey yoktu ki çok basitti... Seviyordu ve beklemek istemiyordu. Hazırdı Onur'la bir hayatı paylaşmaya.

Gözünden tek damla yaş düşerken abisinin gözlerinin içine bakıp cesaretle içinde gelerek fısıldadı.

"Aşık oldum... Sen nasıl ki sevdiğin kadına aşık olup onunla evlenmek için herkesi karşına aldın işte bende öyle aşık oldum. Sizi karşıma alırım demiyorum, siz benim her şeyimsiniz ama yapma abi. Senin gibi aşkı bilen, Sevdası uğruna annesini babasını silip aşkı için doğruyu yapan adam olarak bana en azından sen engel olma. Böyle şeyler söyleme...

Onur'a olan aşkımı bilmiyorsun. Benim gözümden ona bakamazsın tamam ama biraz kendini benim yerime koyup düşün lütfen. Bugünde yarında olsun benim yuva kurmak istediğim tek adam Onur abi... Yaşım büyük ya da küçük kime göre? Ben evliliği kaldıramam ve erken demiyorum. Eğer bende Onur'da bu sorumluluğu alabileceğimizi söylüyorsak neden kimse bizi dinlemek istemiyor.

Ben mezun olana kadar yani dört yıl boyunca bu çekişmede kalacağım. Benim işikim zarar görürse abi ben..."

Devamını getiremeyip gözlerinden akan yaşlarla Cemal'e bakınca Cemal'i derin bir düşünce sardı. Kardeşinin aşkına elbette saygı duyuyor onun korkusunu da anlıyordu ama abisiydi oda her açıdan düşünüyordu. Herkes kendisi gibi evlilik içinde anlayışlı bir adam olmayabilirdi. Dila yapamazda üzülür diye endişe ediyordu.

"Ben Onur'suz yapamam... Bu acizlik değil ki kim sevdiğini kaybetmek ister kim kalbindeki için olmazsa olmaz der geçer. Derse zaten aşık değildir abi. Ben Onur olmazsa olmaz yoluma bakarım diyemiyorum. Sen düşünki Allah korusun Funda abla senden gitse bir daha içten gülebilir misin? Ben büyüdüm abi... Bu hayatta annemi babamı kara toprağa verip amcamla yengemi anne baba olarak kabul edip içimdeki yarayla büyüdüm olgunlaştım. Yarını düşünmeden hevesle adım atmıyorum. Onur'la yapamayacağımı azıcık olsa düşünsem emin ol bugün siz bekleyin dediğinizde beklerdim ve canım böyle acımazdı."

Cemal Dila'nın söylediği olgun ve mantıklı sözlerini ilgiyle dinleyip her bir lafı tartıp düşündü. Dila'nın Onur'a Onur'un da Dila'ya olan sevgisini zaten anlıyordu inanıyordu. Akında bir şeyler elbet vardı ama Babası duymadan konuşmak istememişti. İçini çekip kardeşinin saçlarını okşayarak alnından öptü ve daha fazla uzatmadan son lafını söyleyip odadan çıktı.

"Tamam üzülme artık... Akmasın o kıyamadığım göz yaşların. Babamla konuşup orta yolu bulacağım. Bu sene olmadı yüzüklerinizi takarız seneye de nasipse diğer adım için konuşuruz belirleriz. Önce dediğim gibi babamla konuşayım Onur ailesiyle bir gelsin konuşalım. Dila fazlasını da isteme artık babam buna bile razı olur mu onu bile bilmiyorum adamıda zorlamanın anlamı yok."

Dila abisinin sözlerini önce idrak edemedi sonra elleri ağzına gidip kıkırtısını bastırdı. Abisi şimdi onay vermiş miydi yanında mı olacaktı. Yüzleriniz takılır mı demişti.

Dila deli gibi sevinip yerinde kıpır kıpır oldu. İçi içine sığamaz halde hemen telefonu eline alıp Onur'u aramaya koyuldu. Durmadan gülüyordu ağzı kularında odada ordan oraya dolandı.

Telefon ikinci çalışında açılınca anında heyacanla şakıdı.

"Onur, aşkım sana çok güzel bir haberim var."

Karşı taraftan ses gelmeyince Dila telefon açılmadı zannedip ekrana baktı ama saniyelerin aktığını görünce tekrar telefonu kulağına tutup "alo." Diyecekti ki karşı taraftan duyduğu sesle dondu kaldı.

"Dila benim kızım Hasan amcan. Onur telefonunu benim odamda unuttu toplatıda şimdi."

Yer yarılsa da içine girsem diye düşünen Dila konuşamadı. Hasan amcasının telefonu açması bir yana Onur'a aşkım demişti. Adam daha bilmiyordu ve Dila utandı. Onun böyle bilmesi hiç hoş olmamıştı.

"Hasan amaca... Iıı... Mer... Merhaba nasılsın?"

Hasan bey kıs kıs güldü. Onur toplantıya gitmeden önce konuşmuştu kendisiyle ve Dila'yla beraber olduklarını duyduğu anda sevinirken üstüne birde oğlunun "evlenmeyi istiyoruz" demesiyle Onur'a sıkıca sarılmıştı. Dila'yı çok seviyor beğeniyordu. Gelini olarak onu oğlunun yanında ailesinin içinde görmeyi çok istiyordu. Onur Salim beyin verdiği tepkiyide anlatmıştı Hasan beyde dinleyip "orası kolay Salim'le severiz birbirimizi onca yıl hukukumuz var biraz sakinleşsin zaten oda onaylar konuşurum ben siz sıkmayın Canınızı oğlum" demiş destek olmuştu.

Onur'un telefonlarını açma gibi bir huyu hiç yoktu ama müstakbel gelininin aradığını görünce açmak istemişti.

"İyiyim kızım sen nasılsın?"

"Bende iyiyim Hasan amca... Eeee ben öyle aramıştım da sizi rahatsız ettim kusura bakmayın."

Dila konuşacak laf bulamıyordu çünkü şuan yüzü kızarmış terlemişti. Onur'un babamla konuştum demeden böyle yakalanmak olmamıştı usulüne de gelmemişti ve Onur ne der bilmediğinden çekindi biraz.

"Ne rahatsızlığı yavrum bilakis sesini duydum sevindim epeydir bir araya gelemiyoruz görüşemedik. Meriç'ten haberlerini alıyorum tabi ama görmek gibi olmuyor. Babanla konuşacağım yakın zamanda ayarlayıp bir araya gelelim."

Hasan bey alttan alta Dila'ya sinyali versede Dila anlamadı bunu. Çok yakında İstemeye geleceğiz demek istediğini anlamayıp genel aile yemeğine yordu konuşmaları.

"İnşallah görüşürüz Hasan amca bende sizleri özledim."

Hasan bey Dila'yı çokta mahcup etmemek için konuşmayı sonlandırmaya karar verdi.

"Tamam kızım tutmayım ben seni kendine iyi bak yavrum."

"Sende kendine çok iyi bak Hasan amca Elif teyzeme de selamlar."

"Baş üstüne."

"İyi günler."

Dila telefonu kapatır kapatmaz elini güm güm atan kalbinin üstüne bastırdı. Şuan öylesine heyecanlıydı ki düşündükçe deli oluyordu adam resmen Onur'a aşkım dediğini duymuştu. Düşündükçe fena oluyordu.

"Uff ya rezil oldum. Hayır yani Onur'la olan ilişkimi niye böyle garip şekilde duyuyor insanlar anlamıyorum. Sanki bizde bir uğursuzluk var."

Dila abisiyle konuştuğundan morali düzelmiş halde odadan çıkıp Meriç'in yanına salona indi. Meriç koltukta oturmuş sırıtarak telefonda konuşuyor kendi gibi miyavlayan halinden onun dayanamayıp Bora'yla konuştuğunu anlayıp gülümseyerek yanına oturdu. Telefon konuşması biter bitmez arkadaşına abisiyle olan konuşmayı ve tabi birde Hasan amcasıyla olanları anlatacaktı.

***

Onur toplantıdan çıkar çıkmaz artık günü bitirmenin rahatlığıyla derin bir nefes alıp babasının odasından içeri girdi

Onur toplantıdan çıkar çıkmaz artık günü bitirmenin rahatlığıyla derin bir nefes alıp babasının odasından içeri girdi. Telefonunu en son burda unuttuğunu biliyordu. Bir an önce Dila'yı aramak istiyordu. Tüm gün koşturmaktan meleğinin sesini duymadığı için ekstra yorgundu. Dila uygunsa buluşalım diyecekti. Hem şu Salim bey işini konuşacak hem de Dila'ya kendi babasınında artık onları bildiğini ve destekleyip arkalarında olduğunu söyleyecekti.

"Gel oğlum bende senin yanına çıkacaktım telefonun burda kalmış."

Onur babasının karşısına geçip oturarak uzatılan telefonunu eline aldığı gibi hemen şifresini girip yokladı. Kendisi yoğundu arayamamıştı ama gördüğü kadarıyla meleğide aramamış mesaj da atmamıştı. Ekranda bildim yoktu. Hafiften Kaşları çatılınca Hasan bey oğlunu izleyip gülümsedi.

Onur'un bu iş hayatına girişi sonrası oğlunun aşık olduğunu da görmüştü ya artık içi rahattı. Dila içine öylesine siniyordu ki gözü arkada biliyordu ki kalmayacaktı.

"Çatma kaşlarını hemen ne o beklediğin çağrı ya damesaj görmedin mi?"

Onur babasını anlamayıp dönüp gözlerinin içine baktı.

"Anlamadım."

Hasan bey oğluna babacan edayla bakıp gayet rahat şekilde sıradan bir şeyden bahseder gibi bilgisayarını kapatırken mırıldandı.

"Anlamayacak ne var Dila kızım aradı seni bende kız ulaşamamış olmasın deyip açtım konuştum. Eh gelinim nede olsa sesini duymuş oldum."

Onur duydukları ve babasının rahat tavrından şok olup gözlerini irileştirerek masaya doğru eğildi.

"Ne yaptın ne yaptın?"

Hasan bey omuz silkip ayaklandı. Eve gitme vaktiydi. Ceketini alıp giyinirken Onur'a tek Kaşını kaldırıp baktı.

"Yarın sabah kahvaltıya davet etsene gelinimi annenle özledik epeydir yüzünü görmüyorum annede madem biliyormuş sizi oda sevinir hem Dila'yı görünce."

Onur'un bu kezde ağzı açık kaldı. Tamam Dila'yı ailesi çok seviyorlardı ve gelinleri olsun çok istiyorlardı ama bu ne hızdı. Daha Salim bey faktörü halledilmemişti.

"Oğlan ayran budalasına döndü."

Hasan bey kendi kendine konuşup gülerken Onur gözlerini devirdi.

"Dila'ya seninle konuştuğumu söylemeye daha fırsatım olmadı baba umarım kızı utandırıp üstüne gitmemişsindir."

Hasan bey oğluna ters bir bakış attı. Şimdinin gençleri her şeyi pek biliyordu.

"Eşek herif sen daha ne yaşadında ne biliyorsun baban ham adam mı yol yordam bilmiyorum sanki konuşturacak beni tövbe tövbe..."

Onur babasının sabır çekmesinide dinleyip gülümsedi.

"Ne yapayım baksana gelinim aşağı gelinim yukarı demeye başladın, şimdiden bana posta koyuyorsun baba."

Onur da ayaklanıp babasına takılarak konuşurken Salim bey kapıyı açtı ve çıkarken son bombayı patlatıp kıs kıs gülerek evinin yolunu tuttu.

"Eeee bunca yıl oğlum vardı bundan sonra da bir kızım, bana torunlar verecek güzel bir kızım olacak bırak o kadarda el üstünde tutayım."

Onur babasının sözleriyle olduğu yerde durup gülümseyerek düşündü. Sevdiğinin böylesine ailesi tarafıdan istenmesi kabul edilmesi çok güzel bir histi.

"Torunlar he baba birde değil yani bir kaç tane istiyor adam.. Ahh ahh bize böyle karşı gelenler doldukça ne zaman eveleneceğiz de evliliğin tadını çıkarıp hazır olunca da çocuk yapacağız Allah bilir. Bizim gönlümüze bırakan var sanki."

Onur söylenip gülümseyerek Dila'yı aramaya koyuldu. Çok özlemişti ve konuşacak konular vardı. Telefon uzun uzun çaldı ve sonunda açılınca Onur otomatik yine gülümsedi. Dila hayatında olduğundan beri hep yüzü gülüyordu.

"Efendim."

Dila'nın uykulu gibi gelen sesiyle bir duraklasayıp kolondaki roleks saatine baktı. Saat daha altı buçuktu.

"Bebeğim bu saate uydun mu yoksa."

Dila esneyip getirindi yumuşak yatağında. Meriç'te gidince iyice sıkılıp uyumuştu. Annesiyle babası arayıp geç geleceklerini söylemiş evde yardımcılarla kalmıştı Dila.

"Canım sıkıldı bende uyudum biraz çıktın mı sen?"

"Yok çıkacağım birazdan evde miydin tüm gün?"

"Hı hı Meriç'te burdaydı bir saat önce gitti oda."

"İyi bakalım, uygunsa ortam izin alsan sizinkilerden de buluşsak olur mu meleğim? Çok özledim seni."

Dila sabah ilgisiz gibi düşündüğü Onur'un şimdi cıvıl cıvıl konuşmasına şaşırsada oda Onur'u görmek ve yüz yüze abisinin söylediklerini söylemek için ayrıcada Hasan amcasına durumlarını yanlışlıkla belli ettiğini konuşmak istiyordu. Hem Onur'u oda çok özlemişti.

"Tsmam olur ama çok geç dönmeyelim babamlar bir yere gittiler onlar gelmeden evde olmak istiyorum."

"Tamam bir tanem hazırlan sen yarım saate evin ilerisinden her zamanki yerden alırım seni."

"Tamam aşkım."

Dila telefonu gülümseyerek kapattı. Onur hiçte isteksiz değildi. "sabah belkide ben yanlış anladım ya da başkanla yaptığı toplantı sonrası bir sorun oldu ona aklı takıldı" diye düşünüp hemen hazırlanmaya başladı. Bunuda Sorardı önemli değildi şimdi abisinin onayını söyleyip yüzlerini güldürme zamanıydı.

***

"Onur bir gören olacak."

"Kim neyi görecek görse ne olacak artık ailende bizi biliyor. Baban tamam dediği an geleceğiz ve yüzüklerimiz takılacak daha niye saklanalım Dila'm."

Dila oflayıp omzundan Onur'un

sardığı elini tuttu. İki saate yakındır geldikleri mekanda konuşmuş her şeyi anlatmışlardı. Cemali'n sözleriyle Onur'unda içine su serpilmişti. En azından nişan olsun seneye de razıydı evlenmeye.

Onur kendi babsıyla konuştuğunu artık onunda bildiğini anlatınca Dila önce şaşırmış sonra merakla "baban ne dedi ne tepki verdi?" diye her şeyi didik didik sormuş öğrendikleriyle de duygulanıp çok mutlu olmuştu. Çok şükür Onur'un ailesinden yana hiç sorunları yoktu.

Dila Onur'a onu aradığında telefonu Hasan beyin açtığını bilmeden "aşkım." Diye hitap ettiğini de anlatınca gülüşüp üzerine espiriler yapmışlardı. Dila içinde bir şey kalmsın diye Onur'a bugün kırıldığını telefonda ilgisizmiş sıkılmış gibi düşündüğünü de anlatmıştı ama Onur buna hem şaşırıp hem de kızmıştı. "Benim hatam sen yoğunluğumu bilemezsin açıklamalıydım, özür dilerim." Demişti ve Dila'nın elini tutup bu aşktan asla vazgeçmeyeceğini gerekirse değil dört yıl on dört yıl bekleyip elini tutmayı asla bırakamayacağını söylediğinde dünyalar Dila'nın olmuştu.

Onur'la sıkı sıkı sarıldılar. İşte şimdi rahatlamıştı artık korkmuyordu Onur bu aşktan vazgeçmezdi bakışları, sözleri her şeyi anlatıyor güven veriyordu.

Şimdi yemeklerini yemiş üstüne tatlılarını yiyip bir şeyler içerken Onur yine boş ve gözden uzak bir mekan seçtiğinden Dila'nın yanına oturmuş çok özlediği sevgisilisini arada öpüp severken Dila ikide bir utanıyor "Onur biri görür dur." Diye kaçıyor sonra kendisi dayanamayıp Onur'u öpüp sarılıyordu. Evde kalma olayından sonra annesine söz veren Dila Onur'la bir daha evlenmeden evine gitmeyeceğinden böyle kaçak göçek temaslarda bulunuyor ama onda da biri görür diye rahat edemiyordu. Onur da anlayış gösteriyor ikisi böyle sempatik bir hal alıyorlardı. Onur Dila'yı öyle çok seviyordu ki bazen şimdi olduğu gibi duramıyor Dila'nın bu hallerinden keyif alıyordu.

Geniş koltukta Onur'la yan yana sarmaş dolaş otururken Onur bir kolunu Dila'nın beline sarımış haldeyken diğer eliyle de bir kendi bir Dila'ya tatlıdan yediriyordu. Dila'yı beslemek hoşuna diyordu.

"Bir iki güne kadar baban yumuşasaydı da babamla gidip bir konuşaak sonra haftaya da gelip isterdik takılırdı yüzlerimiz."

"Hayırlısıyla de aşkım."

Onur başını yan çevirip kaldırarak kendisine bakan Dila'nın gözlerinin içine gülümseyerek bakıp alınından öptü. Dila'nın en çok da bu yönünü seviyordu, maneviyatı çok derindi.

"Hayırlısıyla meleğim. "

Dila gülümseyip Onur'un yanağından öperken Onur da gülümsedi. Dila gözünde, gönlünde öylesine kıymetliydi ki baktıkça doyamıyordu sevdiğine.

"Sevgilim..."

Onur mırıldanan Dila'ya bir kez daha dönüp burnun ucundan gülümseyerek öptü. Bu güzel kızın gün gelip eşi olacağı günleri hasretle bekliyordu.

"Efendim dünyammm..."

Dila kısa bir an nefesini tuttu. Onur gözlerinin içine bakıp öylesine derin bir şekile dünyam demişti ki dünyalar gerçekten de bu ufacık sözle bile Dila'nın olmuş gibi sevindi. Elini uzatıp Onur'un kirli sakalları altındaki yanağını okşarken Onur'da bir eliyle Dila'nın belini tutarken diğer eliyle elini tutup eğildi ve aynı anda sözlerini kapatıp dudaklarını konuşturarak öptüler birbirlerini. Aşk aralarında öylesine yoğundu ki titredi ikiside. Nefes almak için geri çekildiklerinde alınlarını birbirine yasladılar.

"Seni çok seviyorum Dila."

Onur azıcık nefes nefese fısıldadığında Dila'nın titreşen göz kapakları yeniden kapandı ve bu kez çok daha tutkulu şekilde birleşti dudakları. Dila'nın aralanan dudaklarından Onur'un sızan diliyle ikiside dışarıda olduklarının bilinciyle inlemelerini zorlukla bastırırken dillerinin temasıyla ikside daha da tutkulu öptüler bir birilerini ve geri çekilip alınlarını yine yaslayıp gözlerinin içine bakarak gülüsediler. Dila için bu anlar aylar öncesinde hayalken şimdi gerçekti. Sevdiği kadar seviliyordu ve bu tarifi İmasansız bir duyguydu.

Onur içi içine sığamayarak Dila'yı aşkla izleyip sevdiğinin yanağını elinin tersiyle okşarken ilk kez bir şey itiraf etti. Kendi düşünüp dile hiç getirmemişti ama bugün babasıda söylemişti kaç zamandır zaten Kendiside bunu ciddi ciddi hayal ediyor düşünüyordu. Dila'yla dolu olan geleceğinde belki çöl sonra gerçekleşecekti bu hayali biliyordu ama söylemek istedi.

"Seninle evlenip bir yuva kurmayı çok istiyorum... Baba olmayı çok istiyorum meleğim...Aşkı tattığım senden olacak olan bebeğe belkide bebeklere sahip olmayı çok istiyorum Dila'm. Sen böylesine ben olmuşken ben asla senden aşkımdan vazgeçmem."

Dila ne diyeceğini bilemez halde hem şaşırdı hem de duydukları hoşuna giderek gözlerini nazlı nazlı süzüp gülümsedi. Vakiti geldiğinde oda Onur'dan olacak olan bir bebeğe sahip olup anne olmayı, o güzel duyguyu elbette tatmak istiyordu ama bunun için önlerinde yıllar vardı okul bittikten sonra olacak bir şey şimdi nerden ortaya çıkmıştı anlamadı.

"Bilsede yine konuşsam iyi olacak sanki. Yarın babam tamam dese nişanlanacağız."

"Onur?"

"Efendim küçük meleğim."

Onur az çok Dila'nın yüzü ifadesinden ne söyleyeceğini tahmin edip anlayışla gülümsedi.

"Imm... Biliyorsun bende seninle aynı duyguları yaşıyorum aynı şeyleri hayal ediyorum ve sende olacak bir bebeğimiz olsun tabiki çok isterim ama bir konuda hala hem fikiriz değil mi? Seneye evlenecek bile okulum bitmeden çocuk olmayacak. Bak ben baştan söylemek istiyorum çünkü bu bazen çiftler arasında sorun olabiliyor."

Onur sevgisilisini ilgiyle dinledi. Oda aksini düşünmüyordu. Dila'nın eğitimi çok önemliydi ve yarıda kalmasını ara vermesini asla istemiyordu. Uzanıp sevdiğine sıkıca sarılıp onu kendine çekerek göğsüne başını yaslayıp saçları okşadı.

"Seninle aile olmayı çok istiyorum. Sanki senden öncesi yok Dila'm... Gecem gündüzüm sensin... Sana olan aşkım çok derin ve çok büyük. Sen benim aşkı tattığım küçük meleğimsin. Benim evlenir evlenmez çocuk yapma gibi bir isteğim zaten yok. Önce okulun bitecek biz evliliğimizin tadını çıkaracağız ondan sonra nasipse bir bebeğimiz olur şimdi sadece hayalimi anlattım korkmasın gözün."

Dila güvendiği kolların arasında huzurla gülümsedi. Onur yanındaydı ve hepte yanında olacaktı. O çok değişmişti aşkla birlikte çok değişmiş anlayışlı ilgi dolu bir adam olmuştu.

***

Aradan geçen bir haftada herkesin keyfi yerine tam olarak gelmişti. Cemal kardeşine verdiği sözü tutmuş ve babasıyla konuşmuş onu yatıştırmıştı. Hasan beyle Onur'da Salim beyle buluşup konuşmuş ciddi niyetlerini bahsetmişlerdi. Onur Cemal'de yaptığını yapmayıp görüşme sonuna kadar çok sakin durmuştu. Herkes her bir elden bu kez daha yapıcı davranmıştı.

Nermin hanım eşiyle uzun uzun konuşmuş Dila'nın kara Sevdaya tutulduğunu usulünce anlatmıştı. Kızlarını üzmeden bu işi onaylıyorsa yoluna koymaları gerektiğini anlatmış Salim beyde uzun uzun düşünüp bir karar vererek dün akşam evde kararını söyleyip Hasan beyleri arayıp sabah pazar kahvaltısına eskiden olduğu gibi ailecek görüşmeye davet etmişti.

Dila babasının "Yarın kahvaltıya çağırdım iki aile bu olaydan dolayı gerilmesin bir araya gelip konuşuruz istemeye gelmeleri içinde gün belirleriz ama abinle annenle de konuştum Dila şuan için sadece yüzükleriniz takılacak." Demesiyle Dila babasına sıkıca sarılıp teşekkür etmişti. Onun izinini almak her şeyden önemliydi ve babasıda artık izin veriyordu. Salim bey Onur'u, ailesini biliyordu Cemal'de "ben inanıyorum mutlu olacaklar, bakma bize kızımızı biraz fazla sakınıyoruz baba" dediğinde Salim bey düşünüp kabullenmişti.

Madem birbirini istiyorlardı seviyordu bu işin adını koymak en doğrusu olanı gelmişti.

Onları ayırmak aklının ucundan dahi geçmemişti sadece evlilik için bir iki yıl beklemeleri konusunda kararlıydı. Dila'nın okulu bitmeden evlenseler bile en az bir yıl nişanlı kalsınlar istemişti buna Dila da Onur'da itiraz etmemişlerdi.

Şimdi Dila annesi ve

Funda'yla birlikte kahvaltı için kurulan sofrayı kontrol ederken Dila'nın içi içine sığmıyor durmadan gülümsüyordu. Avluda Kocaman uzun bir masa kurulmuş mis gibi havanın tadını çıkararak az sonra Özata ailesi gelecekti ve hep beraber güzel bir pazar kahvaltısı yapacaklardı.

Cemal'le Funda da erkenden gelmişlerdi. Bir kaç gün önceden Dila annesiyle her şeyi planlayıp yardımcıları sayesinde çeşit çeşit yiyecekle donatılmış güzel bir masa hazırlanmıştı.

"Funda abla benim kıyafetim oldu bak değil mi?"

Funda kaçıncı kezdir aynı şeyi soran heyacanlı Dila'nın yanağını sıkıp gülümsedi. Onun bu halleri öylesine masumdu ki Funda bayılıyordu. Kaç gündür telefonda konuşuyorlardı ve Dila yengesine sürekli ne giysem diye danışıyordu.

"Çok güzel oldun canım rahatla biraz onlar seni sen onları tanıyorsun zaten."

Dila derin bir nefes alıp gülümsedi. Yıllardır Onur'un ailesini, Onur'u tanıyordu ama bu kez başkaydı.

Ellerini elbisesinin eteklerine bastırıp az ileride babasıyla oturmuş sohbet eden abisine baktı. Bugün onun mimarıydı. Babası belki yine sakinleşirdi izin verirdi ama abisi arayı bulup zaman kaybetmeden yumuşatmıştı.

"Abim yine yandan yandan bakıp seni izliyor Funda abla."

Funda kıkırdayıp eli karnında kocasına dönüp baktı. Dila olayında Cemal'in babasına karşı olgunluk göstermesi çok hoşuna gitmişti. Sabah öpücüklerle uyandırılmıştı ve buraya gelmeden Cemal'le yataklarında birbirlerini sevip hazırlanarak gelmişlerdi.

"Hadi sende otur Funda abla ayakta çok dolandın."

Dila yengesini oturması için yönlendirirken dış kapının açılmasıyla heyecanlanıp arkasını hızla döndü... Gelmişlerdi...

Herkes ayaklanıp gelenleri karşılamak için sıralanırken Nermin hanımla Salim bey önden yürüyüp yüzleri gülerek gelenleri karşıladılar.

"Hoş geldiniz."

Hasan bey kendilerini güzel karşılayan arkadaşına gülümseyip kucaklaşırken Nermin hanımda önce Elif hanımla sonra Meriç'in annesiyle hep olduğu gibi sıcak şekilde kucaklaştılar. Salim bey Onur'un Amcası olan aynı zamanda arkadaşı Adnan beyle de kucaklaşıp hanımlarla el sıkıştı. Büyükler görüştükten sonra Onur Salim beyin elini öptüğünde azıcık tedirgin olsada Salim beyin Onur'a eskisinden olduğu gibi sıcak şekilde sarılmasıyla herkes rahatladı.

"Ahh benim güzelim. Sen ne kadar güzel olmuşsun böyle maşallah sana maşallah."

Elif hanım Dila'yı öpüp gelini olacak kızı beğeniyle süzerken Dila utanıp yanakları kızararak teşekkür ederken Onur da sevdiğini aşkla izledi.

Dila'nın dalgalı saçları omuzlarına dökülürken yüzünde hafif bir makyaj üstünde de diz üstünde göğüs altından bollaşan sade ama şık günlük bir elbise vardı. Dila'ya çok yakışmıştı.

Onur Dila'ya bu kadar insanın içinde olmalarından dolayı çok yakın olamadığı için içi gitsede yüzükler takılana kadar kendisini tutacaktı.

"Buyrun geçin ayakta kaldık."

Nermin hanım yönlendirirken herkes masaya geçip otururken Dila Onur'un elindeki çiceği ve Elif hanımım eli boş gelmeyip getirdiği iktamlığı alırken Meriç'te annesinin eline tutuşturduğu börek dolu boramı Dila'nın peşinden mutfağa taşıdı.

"Ne zahmet ettiniz ellerinize sağlık."

Onur'un annesi Elif hanım ve Meriç'in annesi Ayşe hanım rica edip masaya geçip oturdular.

Herkes yerleşip sohbete ufaktan başlarlarlen Dila'yla Meriç'te ikramları servis tabağana yerleştirip sofraya getirirken Elif hanımla Ayşe hanım Funda'yla sohbet edip bebeğinin sağlığını soruyorlardı. s

Dila sonlara doğru Meriç de yanında otururken orta kısımda oturan Onur sevdiğini parlayan gözlerle izledi gülümsedi ve bu anlarda karşısında oturan Cemal'in kendilerini izlediğinden bir haberdi.

Dila Onur'un yoğun bakışlarıyla heyecanlanıp dudağının kenarını ısırıp Onur'a gülümseyince Onur'da daha derin gülümsedi ve gözlerini zorlukla Dila'dan çekip önüne dönerken Cemal'le göz göze gelince hemen bakışlarını Salim beyle konuşan amcasıyla babasına çevirdi. Cemal gözlerini kısmış tam bir ani gibi gözüm üstünde bakışı ayıyordu.

Güzel başlayan kahvaltıda hoş sohbet ve gülüşmeler eksik olmazken iki ailede mutluydu. İki tarafta aile dostluklarını çocuklarının evlenerek akrabaya dönüştüreceklerinden memunlardı. İçten içe Salim beyde rahattı. Kızının gözünün içine bakıyordu hem Onur hem de Onur'un annesi babası. Hangi anne baba sevinmezdi kızı evleneceği adam ve ailesi tarafından el üstünde tutulunca.

Kahvaltı sonrası Kahveler içilirken isteme içinde haftaya cuma akşamı diye sözleşilince Onur'la Dila o sevinçle yan yana olduğu on anlarda boş bulup göz göze bakıp gülümseyerek masanın üstündeki ellerini tutunca aynı anda bakışlar üstlerinde toplanıp onların o hallerine güldüler. Genler o an boş bulunup yaptıklarını fark edip hemen ellerini ayırıp önlerine döndüler.

Sözler alınıp verilmiş keyifler daha da yerine gelmişti. Elif hanım Dila'ya güzel güzel bakarken kadınlar salona geçmiş kendi aralarında sohbet ederlerken erkeklerde dışarıda biraz iş güç konuşuyorlardı. Kalabalıkta sesler birbirine karışınca kadınlar rahat konuşmak için "uğultu oluyor konuşulan anlaşılmıyor biz içeriye geçelim" deyip kalkmışlardı.

Meriç elinde telefon Bora'ya günaydın mesajı atarken annesi kolunu dürtse de yabancı yok diye telefonu bırakmadı ve Bora'ya aşk dolu bir günaydın mesajı atıp aynı karşılığı aldı. Sevgilisi hala İstanbul'daydı gelmemişti çünkü Meriç tatile gidene kadar oda işlerini halletsin istemişti. Bora amcasıyla şirketleriyle alakalı bir kaç işle meşgul oluyor babadan kalan mülklerle alakalı bir kaç devir işlemini hazır boştaken hallediyordu. Dila'yla Onur'un söz nişanından sonra ancak tatile gidecekleridi ve o zaman gelecekti Bora.

"Annecim bırak şu telefonu."

Meriç yanında oturan annesine bakıp nazlı nazlı gülümseyince Ayşe hanım kızının turuncu saçlarını okşadı. Meriç'in saçlarının rengi teninin beyazlığı kendisinden geliyordu. Kendisinin daha koyu renk kızıla yakındı saçlarının rengi. Meriç'inde ana rengi öyleydi ama kızı üstüne bir kaç ton açık renk boya yaptırınca kızının saçları turuncuya benzer kızıl bakır bir saç rengi olmuş herkes bu rengi göz bebeği olan tek evladına da çok yakıştırmıştı.

"Kime mesaj atıyorsun bakayım sen?"

Ayşe hanım gülen gözlerle kızının saçlarını okşarken Meriç uzanıp annesinin yanağından öptü.

"Arkadaşlarla yazışıyoruz anne."

Ayşe hanım kızına inanmazca baktı. Son zamanlarda Meriç'te ki değişimin elbette farkındaydı kızının hayatında birinin olduğundan şüpheleniyordu ve bir kaç kezde sormuştu ama Meriç kimse yok demişti. Her konuda çok iyi anlaşan anne kız olsalarda Meriç şimdilik Bora'yı bilsinler istemiyordu. Onunla görüşmeleri özellikle de tatil planı kesinlikle kısıtlanır engellenirdi. Vakti geldiğinde annesiyle elbette konuşacaktı.

Elif hanım kızı gibi sevdiği Meriç'e bakıp göz kırpınca Meriç'te yengesine sevimli sevimli gülümsedi. Çok seviyordu yengesini özellikle onun Ilgın ama bir o kadar gençlere ayak uydurmaya çalışan tatlı yanını.

"Onur'la Dila'nın yuvasını hayırlısıyla kuralım da sonra ben güzel saçlımada vakti gelince iyi birini bulacağım."

Meriç duyduklarıyla huzursuz olurken Dila'nın kıkırdamasıyla arkadaşına ters ters baktı.

"Ben istemiyorum tontişim ya, sen oğlunu evlendir bırak diğer bekarları."

Nermin hanım da hemen lafa karıştı. Meriç'in çocukluğunu bilirdi samimiyetleri derindi.

"Niye öyle söylüyorsun canım benim, yengen doğru söylüyor onca çevremiz var biraz daha olgunlaş sonra yoksa hayatında biri şöyle okumuş etmiş düzgün ahlaklı birini buluruz tanışırsınız ne zaman istersen evlenirsiniz kötü mü olur."

Meriç dinledikçe sinirlendi. Onun Bora'dan başkasıyla evlenmeyi düşündüğü falan yoktu. Kimse bir şey önersin böyle şeyler söylensin istemiyordu.

"Hangi devirdeyiz Allah aşkına ben istesem kendime eş bulabilirim lütfen konuşmayın şöyle."

Ayşe hanım hemen kızının kolunu tutup azıcık acıtmadan uyarı amaçlı sıkarak müdahale etti. Meriç böyle şeylere gelemiyordu kızı eski usül tanıştırma olayları erken evlilik durumlarını sevmiyordu ama celallenmeden konuşmalıydı.

"Aaa tamam bir tanem çatma hemen kaşlarını ne dediler canım hem sen istesen bile bakalım biz babanla veriyor muyuz seni."

Meriç annesinin gülümseyerek söylediği sözlere yumuşayıp annesinin göğsüne başını yasladı. Dila Onur'u Onur'da Dila'yı seviyordu erken evlenmeyi kendileri istiyordu zaten sorun yoktu ama Meriç Bora'dan başka birinin adını duymaya tahammülü yoktu.

"Babana gidip seslen kalkalım hadi biz."

Ayşe hanım kızının neden bilmiyordu ama moralinin bozulduğunu anlamıştı. Hayatında birinin olduğunu düşündüğünden Meriç'in bu hareketini ona yorarak dünyaya getirirken uğruna ölümden döndüğü kızını daha fazla germemek için kalmak istedi çünkü Meriç'in sağı solu belli olmuyordu gerginlik çıksın istemezdi ki uğrayacakları başka yerlere de vardı.

"Tamam."

Meriç salondan çıkıp babasına doğru giderken Elif hanım alışık olduğundan Meriç'e güldü.

"Bak bak tavır yapıyor bize. Bunda da var bir haller ya bakalım çıkar oda eninde sonunda. Ayol kimi kime önereceğim gençler şimdi kendileri tanışıp anlaşıyor zaten neye celalleniyorsa."

Dila lafı üstüne alınıp yerinde kıpırdanırken Elif hanım gelinine sıcacık bakınca gülümsedi Dila.

"Bende farkındayım elimizde büyüdü tanımaz mıyız var Meriç'te bir haller."

Nermin hanım bunu söylerken Dila'ya bakınca Dila ayakladı.

"Ee ben bir su içip geleyim."

Sıkıştırılacağını anladığı gibi anında terk etti salonu. Meriç'le ilgili ölse laf vermezdi ki Meriç te aynı şeyi yapardı.

Meriç babasına yaklaşıp bir şeyler söyledikten sonra Adnan bey kızına gülümseyip ayağa kalkarak Meriç'i kolunun altına alıp başından öptü. Tüm dünyası karısı ve kızdıydı ki Meriç'e olan düşkünlüğü çok başkaydı. Bebekliğinde beri Meriç'in gözlerinin içine bakar aynı şekilde Meriç'te babasına çok düşkündü.

Erken kalkmaları istemesede Adnan bey gidecekleri yer olduğunu söyleyip eşini ve kızını alıp evden ayrıldığı gibi arbaya bindiler.

Adnan beyde Ayşe hanımda çok genç anne baba olmuşlardı. Adanan beyle abisi Hasan beyin arasında yaş farkı biraz vardı ve abisiyle yengesi Onur'a evlendikten çok sonra kavuşup bir daha da çocuk sahibi olamazlarken kendileri evlenir evlenmez Ayşe hanım hamile kalmıştı ama Meriç'in doğduğundaki o korku dolu anlar, eşinin ölümden dönemsiyle bir daha çocuk yapmamışlardı. İkiside çok genç anne baba olup gözleri korkmuştu. Meriç tek çocuk birde dünyaya zor geldiğinden çok fazla kıymetli olup üstlerine çok düşmüşlerdi.

Yirmi yaşında Meriç'le anne babalığı tattıklarından bugün çağa ayak uyaran genç anne babalardan olmuşlardı. Adnan bey yanında oturan karısına kırmızı ışıkta durduğunda bakıp arkada sessiz sakince oturmuş telefondan bir şeyler bakan Meriç'i işaret edip neyi olduğunu soruğunda Ayşe hanım bir şey yok dercesine işaret edip anlaştılar.

Meriç normalde böyle şeylere güler geçerdi Kendiside katılır espri yapardı ama şimdi hayatında Bora varken şakası bile hoşuna gitmiyordu. Olurda birileri gerçekten önerilir diye kendince otomatik tepki verip set çekiyordu. Burda çevrelerinde duyuyordu görüyordu normaldi böyle şeyler ama Meriç istemiyordu. Biri onu beğenip belli etsin babasıda duysun istemiyordu.

Meriç, aklında Bora onunla ilgili hayaller kurarken her şeyi boş verip sevgisilisiyle gideceği tatili düşündü. Olmadık şey için canını sıkacak değildi...

***

Aradan geçen su gibi zamanda cuma günü gelip çatmıştı. Bugün Dila ve Onur'un günüydü. Günlerdir bitmek bilmeyen bir hazılık vardı. Keskin ailesinin evinde. Söz nişan bir arada olacağı için ufak çaplı bir kutlama olacaktı. En yakınlardan akrabaların yanı sıra yakın arkadaşları ve Azat'la Begüm'de davetliydi. Cemal'in ailesiyle Azat'ın ailesi çok samimi olmadıklarından Begüm'le Azat katılacaktı sadece. Düğüne zaten tüm aile gidecekti.

Her şey hazırdı. Yemekler yapılmış Dila kıyafetini annesiyle ve Funda'yla almışlardı. Yüzük içinde Onur'la hafta içi buluşup baş başa gidip nişan yüzüklerini birlikte almışlardı. Dila'nın zaten tek taşı vardı ama şimdi birde alyansı olacak Onur'da nişan yüzüğünü artık takacaktı. Kimseden çekinmeden yüzüklerini aileler bildiği için takabilecekelerdi.

Sabahtan Nermin hanım Funda'yı da alıp kuaföre gidip gelmişler Dila'nın da saçı makyajı için eve kuaför gelmişti. Bordo renk uzun straplez bir tuvalet giyecekti Dila. Alırken Onur'da fikir verip yardımcı olmuş kolaylıkla seçmişti.

Her şey o kadar hızlı ve planlı gidiyordu ki Dila bazen şaşıyordu. Biraz da maddi imkan olunca böyle pratik oluyordu her şey onunda farkındaydı ve şükür ediyordu bugünlerine. Evde bir nişan masası hazırlanması için organizasyon şirketiyle görüşmüşlerdi. Onur Dila yazan gümüş isimlikler, şamdanlar baskılı ürünler ve daha bir çok süslemeler ikramları organizasyon şirketi hazırlayıp çok rahat yetişmişlerdi. Dila her şey lila renk olsun istemişti. Lila ve gümüş rengi karışımı konsepti herkes de çok beğenmişti.

"Funda abla bu rujun rengi nasıl sence?"

Funda Dila'nın saçları yapılırken bir yanda da makyajına başlanmış olan güzel görümcesinin sorduğu ruja bakıp pek onaylamadı. Bordo renk elbisesi zaten göze çarpıyordu bordo ruja gerek görmedi.

"Tatlım bence daha soft renk iyi olur göz makyajında ağır olacak çünkü."

Dila aklına yatmış halde başını sallarken Meriç elinde küçük bir tepsiyle içeri girdi.

"Hengamede adam gibi bir şey yemedin düşüp bayılacaksın şundan atıştır biraz."

Dila arkadaşına minnetle bakıp teşekkür ederken Meriç Dila'ya gülümsedi. Bugün onun için çifte mutluluktu hem dostu hem de abisi gibi sevdiği kuzeni nişanlanıyordu. Bora'yı da davet etmişti Dila ama şimdi Meriç'le olurda durumlarını biri fark eder diye Bora risk etmeyip telefonda tebrik edip hediyesini göndermirşi.

***

"Dilaaaa kızım Allah aşkına sarkma aşağıya. Kurban olayım ne yapıyorsun aleme rezil olacağız kız dünden hevesi yollarını gözlüyorlar diye."

Nermin hanım aşağıdan başını kaldırmış odasının balkonuna çıkmış geliyorlarmı diye bakan kızma kızarak konuşurken Dila yanındaki Meriç'le kıkır kıkır gülüştü

Nermin hanım aşağıdan başını kaldırmış odasının balkonuna çıkmış geliyorlarmı diye bakan kızma kızarak konuşurken Dila yanındaki Meriç'le kıkır kıkır gülüştü. Funda aşağıda Cemal'in "şu hevese bak hevese aniden baban utanmada kalmadı. Yüz verdik ya daha tepemize çıkarlar." Homurdanmasını dinleyip kocasının elini sıkıca tuttup kulağına fısıldadıklarıyla Cemal pamuk gibi yumuşacık oldu.

"Ama sende beni istemeye geldiğinde ben yollarını böyle gözlüyordum Cemal..."

"Hımm öyle mi?"

Cemal karısına yanaşıp iyice bir eli onun karnında fısıldarken Funda'nın küçük tatlı kıkırtısıya mest oldu.

"Cemal çok tatlısın."

Bir eliyle elini tutmaya devam edip diğer eliyle kocasının yanağını okşayıp gözlerinin içine bakarak konuşurken neyseki Nermin hanımla Salim bey arkalarında kalıyordu da onları görmediğinden Funda rahattı.

"Çok tatlıysam belli et biraz öp hadi mesala beni."

Cemal şımararak konuşurken Funda uzanıp minik dudaklarını kocasının yanağına bastırıp öperken ve al olumsuz sesler çıkardı.

"Bu ne şimdi bakkalda para üstü kalınca sakız verdikleri gibi sende benim gözümü mü boyamış oldun. Şunu unutma miniğim o sakız pekte kimseyi mutlu etmez."

Funda gözlerini kırpıştırarak "Cemaaal" derken Cemal omuz silti.

"Annele baban burdayken seni dudağından öpmemeli dalan bekleme benden daha neler."

Cemal başını çevirip annesiyle babasına baktı. Davetlilere birazdan geliridi ev ana baba gününe döneceğiz kesindi.

"Tamam borcun olsun yazdım deftere akşam ödemesini odamızda alırım."

Cemal çaplın çapkın bakıp espiriyle konuşurken Funda kocasına gözlerini kısarak baktı. Her şeyi kendine çevirmekte ustaydı Cemal. Altta kalmayıp ayakladı ve kayınvalidesinin yanınan gitmeden kocasına eğilip söyledikleriyle bu kez kala kalan Cemal oldu.

"Avcunu yalarsın, bir öpüşmeye bir sevişme olmaz sevgilim. Nişanda zaten yorulacağız eve gider gitmez sen bana masaj yapacaksın sonra bende mışıl mışıl uyuyacağım."

Cemal karısının arkasından güldü. Bu aralar pek ayarlıydı miniği ya onun bu hallerini hala ismi Altuğ mu olsun Tolga mı olsun karar veremedikleri oğluna yordu.

Salim bey bu anlarda kızına bakıp önce sabır çekti sonra kimseye belli etmeden gülümsedi. Kolay değildi bugün evinin çiçeğini, kızını verecekti ve azıcık kıskanç bol duygulu bir haldeydi.

Kolay değildi bugün evinin çiçeğini, kızını verecekti ve azıcık kıskanç bol duygulu bir haldeydi

"Anne geliyorlar."

Dila önde Onur'un arkada bir sürü arabanın sokağa döndüğünü görünce heyacanla elbisesinin eteklerini toplayıp aşağı seslenerek içeri girdi.

"Meriç çok heyecanlandım ayy ben ne yapacağım. Uf ne kadar kalabalık geliyor ki o kadar araba vardı. Ayy onca akrabanız olacak çok heyecansızım çıkmayacağım sanki karşılarına."

Dila heyacanla konuşken Meriç arkadaşının karşısına geçip omuzlarından tutarak gözlerinin içine baktı.

"Sakin ol ve bana bak Dila derin bir nefes al. Sen bu anı ne kadar bekledin unutun mu? Birazdan sevdiğin adamla yuvanızı kurmak için bu yoldaki ilk adımı atacaksınız. Gelenler artık seninde akraban olacak Onur'un arkadaşları seninde arkadaşın şimdi birlikte bu odadan çıkıyoruz ve sen heyecandan aklı karışmak yerine en güzel anlarında daha sakin olup bugünün tadını çıkarıyorsun."

Dila Meriç'in sözleriyle rahatlamış halde "tamam" deyip Meriç'e sarılarak teşekkür ettikten sonra ordan çıkıp birlikte aşağıda indi ve kapıyı açan yardımlarının içeriye buyur ettiği misafirleri annesiyle babasının yanında yerlerini almış olan abisiyle yengesinin yanında geçip geçleri karşılayarak büyüklerin ellerini öptü. En sonda Onur duruyordu ve nihayet ikisinin gözleri birbirine değince önce bakıştılar sonra aynı anda derin bir nefes alıp yutkundular.

"Allahım çok güzel. Sen bizi utandırma."

"Allahım çok yakışıklı. Sen mutluluğunuzu bozma yarabbim."

İkside içinden hislerini geçirip birbirilerini süzdüler. Onur üstüne tam oturan siyah bir takım elbise kar bayazı gömleği ve ince siyah kravatı ceketindeki mendiliyle şıklığını tamamlamış halde her zamanki hali gibi jilet gibiydi. Saçlarını biraz daha kısa kestirmiş sakallarınıda yine kısaltmış ama tam olarak kesmemişti sakallarını.

Elinde koca bir buket çiçeği ve özel hazılamış söz çikolatasını heyecanlıydı

Elinde koca bir buket çiçeği ve özel hazılamış söz çikolatasını heyecanlıydı. Büyükler görüşürken kalabalıktan fırsat bulup birikenlerine yaklaşıp yanak yanağa kısacık öpüp geri çekildiklerinde ikiside gülümsedi.

"Onur..."

"Meleğim çok güzel olmuşsun gözlerimi kamaştırıyorsun."

Dila Onur'un göz kırparak söylediği sözlere gülerken aynı şekilde Kendiside sevdiğine göz kırptı.

"Sende çok yakışıklı olmuşsun gözlerimi senden alamıyorum."

Onur keyifle gülüp Dila'yı çapkın çapkın bilerek süzdü.

"Benden başkasını da görme zatene çünkü ben senden başkasını görmüyorum."

İkisi fısırdaşırken çok tatlı olsalarda daha fazla oyalanmamak adına konuşmalarını sonlandırırken Dila çiçeği ve çikolatayı alıp Meriç'le birlikte mutfağa ilerleyip bıraktıktan sonra salona tekrar döndü ve oldukça kalabalık olan insaların için kenarda bir yere Meriç'le yan yana oturdu.

Onur'un akrabaları Dila'ya beğeniyle bakarken Dila utansada güler yüzüyle herkesin takdirini kazanmıştı. Onur'un baba tarafıdan bir tek Meriç'in babası olan Amcası vardı ama anne tarafı kalabalıktı. Teyzeleri dayıları ve kuzenleri kalabalıktı. Anne tarafından büyük olarak dedesi hayattaydı ve Dila'yı dedesi isteyecekti.

Dila'nında akrabaları gelmiş ve oldukça büyük olan salon dolmuştu. Hal hatır faslı güzel geçiyordu. İki ailenin önceden tanışıyor olmalarından dolayı sohbet ortamı keyifle sürerken

Ortam kalabalık olunca Meriç Funda Begüm Dila'ya yardım edip kahveleri yaparken yardımcılarda ikramlıklarla ilgilenmişti. Bugün için tuttukları fotoğrafçı her anlarını çekerken Dila'nın tuzlu kahve yaparkenki anlarıda Onur'un o tuzlu kahveyi gıkı çıkmadan içmesi ise herkesi güldürmüştü.

Onur kahveden daha bir yudum alır almaz kızların abarttığı tuzdan dolayı yüzü buruşacak gibi olmuş ama tutmuştu kendisini. Kızlar kıkırdarken Onur Dila'ya bakıp gözleriyle adete "abarttın ama içtim meleğim." Demişti.

Kahvelerde içildikten sonra asıl meseleye gelinip çatılınca Onur'un dedesi bir Dila'ya birde torunu Onur'a bakıp gülümseyerek başını Salim beye çevirip söze başladı.

"Salim oğlum, sen bizi bilirsin biz seni biliriz. Ailen ailem, benim ailemde senin ailen olalı evel oldu bizler her şeyden önce birbirini tanıyan aileleriz ve bugün çocuklarımızın bu adımlarıyla inşallah bağlarımız hiç kopmayacak."

Salim beyle Hasan bey başlarını sallayıp onaylarken Onur heyecandan kalbi tıpkı Dila gibi hızla atarak konuşmayı dinledi.

"Kahvelerimizde içtik arık sebebi ziyaretimize gelelim. Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle kızımız Dila'yı torunum, oğlumuz Onur'a istiyoruz."

Cemal derin bir nefes aldığı sıra elinin üstünde hissettiği minik elle bakışlarını yanında oturup kendisine destek olan Funda'ya gülümsedi. Bir abi olarak zor geliyordu ama çok da mutluydu. Dila'nın gözlerinin parladığını gördükçe onun adına seviyordu sadece içinde bir yer kardeşi yuvadan uçacak diye cız ediyordu.

Salim beyde duygulandı. Kardeşinin emanetini kendi kızı olarak büyütüp sevmişti ve bugün kardeşinin toprak altında değilde Dila'nın babası olarak bu güzel anda burda olmasını çok istiyordu. Kardeşine olan Özlemi ve acısı içinde devam ederken Dila içinde mutluydu.

"Gençler konuşmuş anlaşmışlar bizede hayırlısı demeyip çocuklarımızın yanında olmak düşer... Allah tamamını yüzümüzü utandırmadan tamamlatmayı nasip etsin."

Nermin hanım düşen mutluluk göz yaşları içinde gülümserken alkışlar arasında Dila'yla Onur ayağa kalkıp büyüklerin ellerini öptüler ve yüzükleri takılmak üzere ayakta yana yana geçince herkes ayaklandı. İkiside heyecanlıydı çekilen fotoğraf karelerinde bu mutlulukları yansıyordu.

Funda'yla Begüm ikisinin ne kadar yakıştığına dair fısırdaşırken Azat göz göze geldiği Onur'a gülümsedi. Bundan sonra Onur hem ortağı hem can dostum dediği Cemal'in kardeşinin Azat'ında kardeşi gibi gördüğü Dila'nın nişanlısı ve gruplarına yeni katılan arkadaştı.

Nişan tepsisini Meriç tutacağından Onur'un dedesinin yanında yerine geçti. Tepsideki yüzükler alınıp gençlerin parmaklarına takılırken Dila'nın heyecandan titreyen ellerine Onur bakıp gülümsedi.

Onur'un dedesi dua edip amin dedikten sonra makası almak için tepsiden makası alıp besmele çekerek kurdelayı kesecekti ki Meriç'in dedesinin unuttuğu detayla araya girip konuşmasıyla o tatlı tavrına herkes güldü.

"Dede makas kesmiyor."

Meriç kaş göz yapıp imalı imalı konuşunca kahkaha sesleri yükselip Onur'un dedesi Onur'a baktı ve Onur hafif yan dönüp cebinden iki yüz lira çıkarıp tepsiye bırakarak Meriç'in yanağından ufak bir makas aldı.

"Eh hadi artık bismilla..."

"Dedeee..."

Meriç yine araya girince yaşlı adam lafını yarıda kesip torunundan ayrı görmediği kendisine hep dede diyen çok sevdiği Meriç'e bakınca Adnan bey bu kez araya girdi çünkü Meriç'i bıraksalar sabaha kadar Onur'la uğraşırdı. Kahkaha sesleri arasında Meriç'te sevimli halde gülümserken babası konuştu.

"Kızım tamam bir kere istedin adet yerini buldu yavrum abini rahat bırak."

Onur amcasına "Heh konuş amaca" diye mırıldanırken Meriç kıkır kıkır güldü. Eğer Diloşu olmasaydı elli kez bölerdi ya neyseydi arkadaşının heyecandan duramaz haline dayanamayıp kuzenine bakarak dudaklarını büküp mırıldanmadıysa yeniden herkes iştahla kahkaha attı.

"Dede torunun çok cimri ama."

Onur pes dercesine bakıp cebindeki iki yüzlük ve yüzdükten oluşan hatırı sayılır parayı olduğu gibi sırf Meriç birkez daha bozmasın diye parayı tepsiye bırakıp Meriç'in kulağına eğilip fısıldadı.

"Sanki paraya ihtiyacın var işin gücün benimle uğraşmak ama dur sen şu nişan bitsin yaktım çıranı."

Meriç kuzenine çokta korktum bakışı atıp sevimli sevimli gülümsedi.

"Adetten kuzenim adetten."

Onur'un dedesi ailenin en sevimlisi olarak gördüğü Meriç'e gülümseyip makası kırmızı kurdelaya yaklaştırdı ve besmele çekerek kurdelayı kesmesiyle Dila rahat bir nefes aldı.

Alkışlar ve tebrikler birbirini sürdürürken Dila Onur'la herkesi öptüler sarıldılar sonra pastalarını kesip bol bol fotoğraf çektirdikten sonra herkes oturmuş ikramlıklardan yiyip içerken biraz soluklanmak için Onur terasa çıkarken Dila da artık nişanlısı olan Onur'un peşinden çıktı ve kenara Kimsenin ilk anda görmeyeceği bir yere geçmez birbirlerine sıkıca sarıldılar.

"Çok mutluyum Onur... Nişanlandık."

Dila gülümseyerek başını kaldırıp sevdiğine bakarken Onur'da gülümseyip Dila'nın alnından öpüp gözlerinin içine baktı. Sonunda sorunları aşmışlar ve olaylar büyümeden yıpranmadan ailelerininde onayı ile ciddi bir adım atmışlardı.

"Bende çok mutluyum Dila'm. Rahatladım yemin ederim."

Dila Onur'un koyu renk gözlerine doya doya bakıp aşkla gülümsedi. Bu aşk emek doluydu ve her şeyiyle çok daha güzel olmak için ellerinden geleni yapacaklardı.

"Seninle çok mutlu olacağız. Ben seni mutlu etmek için her şeyi yapacağım Dila'm..."

Onur bir eliyle Dila'nın belini sıkı sıkı yutarken diğer eliyle yanağını okşayıp fısıldadıktan sonra bu akşamın başından beri Dila'yı görüp yapmak istediği ama büyükler olduğu için yapamadığı şeyi yapmak için başını eğdi ve neyin olacağını bilen Dila'nın gözleri kapanırken önce gözlerinden öptü sonra öpmeye doyamadığı o güzel yumuşacıcık dudaklara dudaklarını bastırıp aşkla tutkuyla öptü...

Bu eller aşkla birleşmişti ve kolay kolay da ayrılmayacaktı. Dila'nın ektiği aşk tohumunu Onur büyütmüş ve daha da büyütecekti. Bu aşk emek doluydu...

***

Vere bölüm sonu... Evet Dila ve Onur sürpriz olarak nişanladı darısı bekar kalan çiftimize. :) İkinci kısım bir kaç gün içinde gelecek ve o bölümdeki çiftlerinde iki güzel sürprizi olacak şimdilik bu kadarını söyleyeyim. ;)

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen. Hepinize şimdiden teşekkür ederim.  ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

100K 4.7K 80
Kwon Taekjoo, Rusya'ya git ve 'Anastasia'yı bul. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yıldızı 'Kwon Taekjoo', Rusya ile Kuzey Kore (namı diğer DPRK) arasın...
DİLVAN By Helin

General Fiction

3.8M 189K 56
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
19.2M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
149K 6.5K 28
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...