Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri

By MerMirAy

57.4K 4.3K 1.1K

Kehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üs... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. bölüm
9. Bölüm
Kross-Over #EjderhaKız #GizemliYolcu
10. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
DUYURU
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Duyuru
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm Fragmanı
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm -Final Part 1-
45. Bölüm -Final Part 2-
45. Bölüm Final Part-3
45. Bölüm Final Son Part

11. Bölüm

1.4K 101 42
By MerMirAy

Hepinize merhaba sevgili  ejderha okuyucularım. Akşam bir okuyucum olan bir tanıdığım ile yazar olarak konuştuktan sonra bölümü bugun tamamladım . Umarım hoşunuza  giden bir bölüm olur. Müzikle okursanızdaha iyi olur gibi... ama siz bilirsiniz tabi. Iyi okumalar. Fesatli günler dilerim 😈
Miray

Kalbimin bu kadar hızlı atması normal miydi? Onun gözlerinin beni kendine dogru çekmeye başlaması normal miydi? Onu öpmek, bana ait olmasını istemek, kimse ona bakmasın istemek, yüzündeki gülüşün hiç yok olmamasını istemek,... fazla mıydı?

Fazla hızlı gittim sanırım. Size olayları başından anlatayım.

Saraya geldiğimizde hala kendimi sarhoş gibi hissediyordum. Kendime gelmek için yukarı çıktım.

Hızla odama girdim ve kapıya yaslanıp derin nefesler aldım. Kalbim garip bir sekilde atıyordu. Ikiye ayrılmış sanki, biri farklı, diğeri farklı şekilde atıyordu.

Nefes al, git bir duş al. Dedim kendi kendime. Hızla üstümdekileri çıkardığım gibi banyoya girdim. Düşüncelerimden arınana kadar duşun altında kaldım. Arındığımı düşündüğüm zaman yavaşça çıktım banyodan. Havluma sarınıp odaya geçmek için kapıyı açmıştım ki kapının yanında bekleyen Mert'i görmem ile donup kaldım.

"Senin ne işin var burda?" diye sordum kalbim hızla atarken. Odaya girdim yavaşça. Ondan o kadar çok utanmıyordum nedense. Sanki alışkanlık vardı üzerimde. Belki de sürekli onu gördüğüm içindir.

"Sadece konuşmaya geldim." dedi sakince bana bakarak. Gözleri fazla mı koyuydu ne?

"Tabi, ben giyinirken konusabilirsin." dedim gülümseyerek. Onu biraz trollemek istedim 😊😂

"Gerçekten mi?" dedi gülümseyerek. Gözleri gittikçe koyulaşmaya başladı.

"Yok daha neler Mert. Ne söyleyeceksen söyle." dedim sakince.

'Tamam. Ben, sadece, aramızın biraz olsun normal olmasını istedigimi söylemek istedim." dedi sakince.

"Nasıl yani?" diye sordum merakla.

"Eski Mert ve Miray gibi olamasak da, en baştan başlasak olur mu?"  diye sordu gülümseyerek. Onun gözlerinde kaybolmak istedim. Bana o kadar güzel bakıyordu ki.

"Tamam." dedim ne dedigimi bilmeden.

"Tamam o zaman. Akşamki şölende görüşürüz." dedi gülümseyerek ve bana yaklaştı ama aniden kapıya döndü. Kapıdan çıkıyordu ki hızla bana dönüp, "Lütfen o garip elbiselerinden birini giyme. Ilginin üstünde olmasını sevmiyorum." dedi ve göz kırpıp odadan gitti.

Ona inat o elbiselerden birini giyecektim. Önce Masal'la konuşup onu akşamki şölen için gitmeye ikna ettim. Elbiselerime bakarken Mert'in dediklerini düşündüm. Sıfırdan başlamak. Güzel olabilirdi belki de. Onunla yaşadığım şeyleri tekrar yaşamak istiyordum. Ondan uzak durmak istemiyordum.

Evet, biliyorum ona beni bırakıp gitmesinin bedelini ödetecektim ama bu teklifinden sonra vazgeçtim. Onu ve aşkını geri istiyordum. Hem de bütün kalbimle. Aslında yarım kalbimleydi ama bunu o zaman fark etmemiştim.

Hızla dolabı karıştırırken kapı çaldı. "Gel." dedim elbise seçmeye çalışırken.

Esra ve Melek içeri geldi.

"Hoşgeldiniz." dedim gülümseyerek şaşkınca. Neden geldiklerini merak etmiştim.

"Bize elbise sözün vardı ya ondan geldik." dedi ve göz kırptı Esra.

"Evet, doğru. Gelin o zaman. Ben de elbise seçmeye çalışıyordum. Sizde seçin kendinize." dedim ve birlikte elbise seçmeye başladık.

Yok o olmaz, yüzüne gitmez, saçına gitmez, seni kapatır,... derken sonunda hepimiz elbise bulduk. Kızlar duş aldıkları için geriye giyinmek kaldı. Hızla üzerimizi giyerken, "Melisa ne alemde?" diye sordum merakla.

"Onun sana ihtiyacı yokmuş. Onun müthiş ötesi elbiseleri varmış dedi." dedi Melek gülerek.

"Eminim vardır." dedim gülerek.

Giysileri giyince hızla herkes saçlarını yapmaya başladı. Arada birbirimize yardım da ediyorduk tabi. Saçlar bitince makyaja geçtik. Güzelce makyaj yaptık.

Miray

Esra

Melek

Işimiz bitince şölenin olduğu salona doğru ilerledik. Salonun basamaklarına geldiğimizde hemen hemen herkesin geldiğini gördüm. Ve yaratıkların da orada olduğunu gördüm. Herkes garip garip birbirine bakıyordu ama gittikçe bu havanın yumuşayacağına inanıyordum. Kol kola iniyorduk ki Esra ve Melek'in sevgilileri geldi ve onları hayran ve biraz da sinirle süzüp ellerini uzattılar. Can siyah bir takım giymişti cebine ise gök mavisi bir mendil koymuştu. Rüzgar siyah bu takım giymişti onun da cebinde mavi mendil vardı. Acana bu mendiller ne anlama geliyordu? Kızlar bana baktı ama onlara gitmeleri için elimi salladım.

"Ve yalnız Kraliçe yavaşça basamaklardan inmeye başladı." diye mırıldandım kendi kendime ve eteklerimi hafifçe kaldırarak basamaklardan inmeye başladım ama tam bir adım atmıştım ki Mert önümde belirip, "Sen hiç yalnız kalmadın ki. Asla da kalmayacaksın." dedi sakince. Onu görünce donup kaldım. Çok yakışıklı olmuştu. Üzerinde siyah bir takım vardı ve bu onun gözlerini ortaya çıkarmıştı. Tam bir Kral olmuştu şimdi. Mendili mor olduğu için kolayca benimle uyum sağlayabilirdi.

Uzattığı koluna girdim. "Peki ya ölüm? O yalnızlık ile gerçekleşir. Öldüğümde benimle gömülmeyeceksin ya." dedim gülerek ama Mert'in bedeni kaskatı olmuştu.

"Sen öldüğünde, ben de ölmüş olacağım. Yani seninle gömülmüş olacağım." dedi gözlerimin içine bakarak.

O gözlerde kaybolmak istedim. Gülümsedim ona. O güzel gözlerine, sözlerine gülümsedim.

"Bunları konuşmayalım." dedi aniden ve göz kırptı.

"Tamam." dedim usulca. Yavaşça şölen masasına ilerledik. Herkesin gözü üzerimizdeydi. Beni kocaman taht gibi sandalyeye oturttu ve yanıma geçti.

Kral'ın sandalyesi olan sandalyeye oturdu o da ama masada bir gariplik vardı. Önemsemedim ve Copral'a döndüm.

"Hoşgeldiniz. Nasılsınız?" diye sordum gülümseyerek.

"Hoşbulduk majesteleri. Iyiyim. Siz nasılsınız?" diye sordu Copral gülümseyerek. Yanında güzel kahverengi saçlı, yeşil gözlü bir bayan oturuyordu.

"Iyiyim. Ne olsun işte." dedim gülümseyerek.

"Sizi eşim ile tanıştırayım. Tabi tanışmıştınız ama bu hali ile onu görmediniz." dedi gülümseyerek.

"Tanıştığıma memnun oldum." dedim gülümseyerek.

Kadın hızla ayağa kalkıp bana sarıldı ve, "Size ne kadar teşekkür etsem azdır Majesteleri. Oğlumu kurtardınız. Kimse başaramamışken siz başardınız. Sanırım size neden mucizevi Kraliçe dediklerini şimdi daha iyi anladım." dedi kadın gülümseyerek.

"Yok canım. Ben sadece bilgimi kullandım." dedim sakince.

"Siz öyle diyorsanız. Bu arada oğlum Aron." dedi kadın ve arkasına saklanmış olan -benim fark etmediğim- küçük çocuk ortaya çıktı.

O anda bedenimde garip bu değişim yaşandı. Masal geldi aniden. Iyi ki elbisem esnekti ve iyi ki ben dar giyinmemiştim. Çocuk utana sıkıla reverans yaptı.

Yavaşça eğildim ve çocuğun yüzünü yerden kaldırdım. "Benden utanmana gerek yok Aron." dedim gülümseyerek.

Çocuğa baktığımda nedense aniden ona karşı garip duygular besledim. Onu alıp göğsümde saklamak istedim. O kadar güzel ve masum bakıyordu ki bana. O yemyeşil gözleri ile. Kahverengi kısa saçları vardı. Üzerinde şık bir takım vardı ve sanırım benim krallığıma uymak için mor bir mendil koymuştu o da cebine.

"Benim yüzümden ölüm ile tehdit edildiğiniz için utanıyorum." dedi ve başını eğdi çocuk hemen.

Bu ne masumluktu? Bu ne tatlılıktı? Hızla onu tutup göğsüme çektim. Mert hızla öksürmeye başladı ama onu umursamadım.

"Şöyle yapalım mı? Sen benimle iyi arkadaş ol ben de olanları unutayım. Herkese de unutturayım." diye fısıldadım küçük adamın kulağına.

Başını salladı. Gülümsedim ve yanaklarını öpüp sıktım çocuğun. O kadar tatlıydı ki. Yavaşça ayağa kalktım ve sandalyeme oturup onu kucağıma aldım. Ama Mert hemen uzanıp kucağımdan aldı çocuğu.

Ona sinirle baktığımı görünce, "Size zarar vermesin diye." dedi ve çocuğa dönüp, "Ben Mert." dedi gülümseyerek.

"Ben de Aron." dedi bana bakıp gururla. "Ejderha Kraliçe'nin yakın bir arkadaşıyım." dedi göğsünü kabartarak. O kadar tatlı görünüyordu ki, ısırmak geliyordu içimden. Ben isteğimi yapamadan, "Birileri yerime yine göz koymuş." dedi Can hemen dibimizde biterek.

"Siz de kimsiniz?" diye sordu Aron merakla.

"Ben Can. Miray'ın en yakın arkadaşıyım." dedi ve elini uzattı Can.

Aron şaşkınca Can'ın elini tutarken, "Miray ben oluyorum tatlım. Istersen sen de bana Miray anne diyebilirsin." dedim aniden içimden gelen annelik dürtüsüyle.

Aron şaşkınca annesine dönüp baktı. Annesi de şaşırmıştı ama yavaşça başını sallayıp gülümsedi.

"Tamam ama önce sana alışmam lazım." dedi Aron ve gülümsedi. Gamzeleri vardı iki tane. Ay yerdim ben bu çocuğu.

Diğerleri de gelip tanıştı Aron ile. Sonunda tanışma faslı bitip herkes yani hemen hemen herkes çünkü, Melisa hala ortada yoktu, yerine oturdu.

Aron bir süre durup merakla Masal'ın gelmesi ile şişmiş olan karnıma baktı.

"Neden karnın şiş?" diye sordu merakla. "Gazın mı var?" diye fısıldadı sonra.

"Yok tatlım. Hamileyim ben. Yani içimde bir bebek var." dedim gülerek. 

"Kız mı erkek mi?" diye sordu merakla.

"Kız. Dokunmak ister misin?" diye sordum gülümseyerek.

Küçük çocuğun gözleri kocaman açıldı ve gülerek hızla başını aşağı yukarı salladı. Eline uzandım ve elini karnıma koydum o anda ilk defa Masal tekme attı. Ikimiz de bunu hissettik ve şaşırdık. Şaşırmamıza neden olan şey sadece tekme değildi. O tekme ile gelen elektrik akımıydı. Aķım Masal'dan çıkıp Aron'a gitmişti. Garip bir şeydi.

Aron elini geri çekti hızla. Bu arada Mert, "Ne oldu?" diye sordu çocuğa merakla.

"O sizin çocuğunuz mu?" diye sordu Aron merakla.

"Evet. Bizim." dedim Mert duraksayınca. O an Mert ile göz göze geldim.

"O zaman çok şanslı." dedi gülümseyerek.

"Neden şanslıymış?" diye sordu Mert merakla.

"Çünkü birbirine bu kadar aşkla bakan bir annesi ve babası olacak." dedi gülümseyerek.

Kızardım. Mert durumu anlayıp, "Annen seni çağırıyor sanırım." dedi Mert ve çocuğu annesinin yanına yollattı. O anda Masal gitti.

"Bana olan hislerin her türlü belli oluyor Miray. Sen unutsan da unutmasan da." dedi ve uzanıp elimi tuttu. Kızardım. Bir şeyler söylemek istedim ama söyleyemedim. Tek hissettiğim duygu elimin üstünde olan damarlı ellerinin bana verdiği harika keyifti.

Etrafa baktım kalbimin atışının biraz olsun yavaşlaması için. O anda yanımdaki garip sandalyenin boş olduğunu gördüm. Onun yanındaki sandalyeler doluydu. Hatta Can orda oturuyordu. Garipti. Sandalyeyi inceledim. Sandalye Mert'in oturduğu sandalye gibiydi ama sandalyenin kenarları ateş desenleri ile çevrilmişti. Sandalyenin üstünde "Atln Bepl." yazıyordu.

Mert'e döndüm merakla. "Bu sandalye neden boş?" diye sordum merakla.

"Bilmiyorum. Adlyn." diye seslendi hemen Mert. Elimi tutan elinden kurtulmak için elimi çekmeye çalıştım ama o elimi daha sıkı tutmaya başladı. Adlyn yanımıza geldi ve reverans yapıp, "Majesteleri." dedi hemen.

"Bu sandalye neden bir garip ve hala bos?" diye sordu merakla Mert.

"Bu sandalye özel birine ayrıldı Majesteleri." dedi ve hızla oradan ayrıldı. Fazla tedirgindi. Bence kim olduğunu biliyor ve saklıyordu.

"Garipti, dimi?" diye sordum şaşkınca.

"Evet." dedi dalgınca sandalyeye bakarak.

O anda güzel bir şarkı çalmaya başladı. Tam dans etmelik. Mert yavaşça elimi bıraktı ve ayağa kalkıp, "Bana bu dansı lütfeder misiniz, Majesteleri?" diye sordu o güzel gülümsemesi ile elini uzatırken.

"Tabi ki." dedim gülümseyerek ve uzattığı elini tutup bir yandan da eteklerimi tutup ayağa kalktım. Birlikte dans pistinin ortasına geldik. Yavaşça elini belime koydu. Ben de elimi omzuna koydum. Diğer ellerimiz ise birleşti. Mert aniden beni dibine kadar çekti.  Kokusu ile sarhoş oldum. Iyi ki benim hareketlerim o kadar önemli değildi. Çünkü bacaklarım titremeye başlamıştı. Kokusu bana garip anıları hatırlatıyordu.

Yavaşça başımı kaldırıp ona baktım. Gözleri ile gözlerim buluştu. Gülerek bakıyordu bana. Arzu ile bakıyordu. Aşk ile bakıyordu. Derin bir nefes aldım. Bana ait olsun istedim o an. Ona sadece ben bakmalıydım. Başka kimse bakmamalıydı ona. Ona biraz daha yaklaştım.

Kokusu bazı görüntüleri canlandırmıştı. Etrafımdaki görüntüler nedeniyle dudağımı ıssırdım. Onu öptüğüm anılardı. Onunla birlikte olduğum anılardı. Kalbimi hızla attıran, bacaklarımın titremesine neden olan, bedenimin alev almasına neden olan görüntülerden uzaklaşmak için gözlerine bakarak, "Neden hemen hemen herkes mavi mendil takarken, sen ve aron mor mendil takıyorsunuz?" diye sordum merakla.

"Ben senin eşinim. Aron ise kurtardığın çocuk. Bu nedenle bizim mendillerimiz mor. Sen moru çok seversin." dedi gülümseyerek ve dudağıma bakarak.

Yavaşça ona yaklaştım ve bedenimi bedenine yaklaştırdım. "Diyorum ki, acaba sıfırdan başlamak yerine hemen atağa mı geçsek? Bu gece?" diye fısıldadı kulağıma eğilip.

O anda kanım alev aldı. O anda onu nefessiz kalıncaya kadar öpmek istedim. "Tamam." dedim gülümseyerek.

Ona bu kadar yakın olmak bedenimin alev almasına neden olan görüntüler görmeme neden oluyordu. Biz dans ederken merdivenlerden Melisa indi.

Üzerindeki elbise ile çok sık olmuştu. Gerçekten bana ihtiyacı yoktu demekki. O tam merdivenlerden iniyordu ki önce Talha çıktı karşısına sonra ise, Eyban. Melisa tabi ki Talha'yı görmezden gelip Eyban'ın uzattığı koluna girdi. Onlar masaya doğru ilerken Talha arkalarından sinirle baktı.

Biz de şarkı bitince yerimize oturduk. Masaya geldiğimizde bile Mert hala elimi tutuyordu.

O anda beni kendine çeken bir sey fark ettim. Sanki oraya bakmama zorlanıyordum. Yavaşça başımı kaldırıp baktım. Orada üzerinde çok şık bir takımla Mekrus duruyordu ve direk bana bakıyordu. Göz göze geldik. O merdivenlerden inerken kalbim ikiye ayrıldı ve iki türlü atmaya başladı.

Salon Mekrus'un gelişi ve direk bana doğru ilerlemesi ile şaşkınca donup kalmıştı. Mekrus hızla yanıma geldi ve reverans yapıp elimi öptü.

"Majesteleri. Harikulade olmuşsunuz." dedi gülümseyerek. Gözü ikide bir Mert ile tutuşan elime kayıyordu.

"Teşekkürler Mekrus. Sen de gayet iyi olmuşsun." dedim gülümseyerek ama Mert elimi o kadar sıktı ki yüzümdeki gülümseme soldu. Mert'e dönüp baktığımda adama öldürecek gibi baktığını gördüm.

"Sana yer ayırmadık." dedi Mert sinirle.

"Aslında bana yer ayrılmış bile." dedi Mekrus gülerek ve yanımdaki üzerinde garip ateş desenleri olan sandalyeye oturdu. "Üstünde ünvanım yazıyor." dedi gülümseyerek.

"Öyle olsun." dedi Mert ve sinirle olduğu yerde dikleşti.  Bu arada ben de Mekrus ve diğerlerini tanıştırdım.

Herkes yerlerine oturunca elime kadehimi alıp ayağa kalktım. "Öncelikle herkese bu şölene katıldığı için teşekkür ederim. Bu şölen benim devrimde yapılan ilk antlaşma olan Tawya ırkı ile yaptığımız antlaşma nedeni ile düzenlenmiştir. Lütfen eğlenmenize, yeme içmenize bakın. Herkese iyi eğlenceler." dedim ve gülerek meyve suyumu içtim.

Daha sonra yerime oturduğumda Can'ın ve Rüzgar'ın sinirle Mekrus'a baktığını gördüm. Hatta Rüzgar laf sokuyordu sanırım ona. Emin olmadığım ve acıktığım için kendimi yemeğe verdim.

"Çok acıkmışsın." dedi Mert gülerek.

"Evet. Iki kişilik yemeliyim değil mi?" dedim gülümseyerek.

"Doğru. Öğünlerine dikkat etmelisin." dedi gülümseyerek.

Ona gülümsedim ve yemeğimi yemeye devam ettim. Yemeğimi yerken meraktan Mekrus'a dönüp, "Mekrus bir şey merak ediyorum." dedim merakla.

"Nedir?" diye sordu bana o renk değiştiren gözlerini dikerek.

"Ünvanını merak ettim." dedim merakla.

"Ünvanım Ateş'in babası." dedi gülümseyerek. O anda garip bir anımı hatırladım. Ilk uyandığım zamana ait bir anı. Tavanda Mert ve benim fotoğraflarımızı görünce küçük bir kriz geçirmiştim. Orada biri gelip beni alnımdan öpüp sakinleştirmişti. Ateşin babası demişti kendine. Çok iyi hatırlıyordum. Aşkım demişti bana da. Bunun farkındalığı ile aniden kendimi geri çektim ve yemeğe devam ettim.

Yemek bitince ortak masa kaldırıldı ve davetler için konulan küçük masalar ortaya çıktı. Böylece etraf açılmış ve dans pisti büyümüş oldu.

Herkes dans etmeye eğlenmeye başlamışken Mekrus aniden yanımıza geldi ve elinde tuttuğu çiçeği bana verdi. Çiçekler onun gözleri gibi rengârenkti.

"Bu çiçekleri kabul etmenizi istiyorum Majesteleri. Bugünün şerefine size özel yaptırdım. Gezegenimizin özel çiçekleri." dedi gülümseyerek. Garipti. Yani bir gariplik sezmiştim.

Önce Mert'e döndüm. Eğer kızarsa almayacaktım. Ama Mert bana gülümseyerek bakıyordu. Ben de teşekkür edip çiçekleri aldım ve oradaki bir görevliyi çağırıp çiçekleri odama götürmesini istedim.  Sonra ise ikisini birden normal bir sohbete katmaya çalıştım ama nedense ikisi de birbirlerine laf sokuyorlardı. Ben de sıkılıp müziğe ayak uydurmaya çalıştım olduğum yerden. Mekrus durumu fark edip beni dansa kaldırmak istedi ve olanlar oldu.

Can
Bir gariplik vardi bugün. Bugün havada bile bir gariplik vardi. Bir de bugün Miray'ın pazarda kaybolması beni çok korkutmustu. Ona yine bir şey oldu zannetmiştim. Ama bulunmuştu. Anlattığına göre iyi bir adama rastlamıştı. Garipti söyledikleri ve hareketleri. O an garip bir şekilde Miray'ın Mert ile ilk defa tanıştığı zamana dönmüştüm. Bunu Mert'e söylememiştim. En kisa zamanda söylemem gerekiyordu. Ama şu an ilgi odağım o gelen adamdı. Mekrus mudur nedir işte o.

Salona girdiğinden beri o adamı izliyordum. İçimde Miray beni tanıştırdığından beri kötü bir his vardı. Sanki fazla garipti. Yanında kocası Mert olmasına rağmen adam Miray'a yaklaşmak için vakit kolluyordu resmen. Miray ünvanını sorduğunda da aynı şey olmuştu. Yemekten sonra onlardan biraz uzaklaşıp bir masaya oturduk. Adamı dikkatle izliyordum. O kadar dikkatle izliyordum ki en küçük hareketini bile algılıyordum.

Mesela geldiğinde elinde olup daha sonra başkasına verdiği şimdi elinde tuttuğu çiçekleri Miray'a sunması, Miray'ın önce Mert'e bakması Mert'in ona gülümsemesi o anda adamın suratının kararması ama aniden Miray ona bakınca gülümseyip normale dönmesi. Miray'ın teşekkür edip çiçekleri alması. Mert'in adama öldürecek gibi bakması. Miray gerginliğin farkında değil miydi acaba?

O anda Melek tarafından sarsıldım.

"Dans edelim mi?" dedi gülümseyerek.

"Tabi ki matmazel." dedim gülümseyerek ve ayağa kalkıp reverans yaparak elimi uzattım. Melek güldü ve elimi tuttu. Yavaşça dans etmeye başladık. Onunla konuşurken bir yandan da hala o adamı izliyordum. Adamda garip bu asillik vardı. Özellikle hareketlerinde.

"Can, Miray'a yardımcı olmalıyım ama sinirim bozuluyor."dedi Melek.

"Neden canım?"diye sordum merakla.

"Mert, uzun zamandır onunla ilgilenmiyor farkında mısın? Kız da çok yalnız hissediyor kendini. Onu oyalayacak bir şey bulmalıyız."

"Haklısın." dedim adamı izlemeye devam ederek.

"Belki de ona kehanetleri okutmalı  sonra delirmesini sağlamalıyız."

"Olabilir." dedim adamı izlerken.

"Can!" dedi Melek sinirle. Hızla ona döndüm.

"Üzgünüm canım. Seni dinleyemiyorum. Şu adamda bir gariplik var." dedim üzgünce.

Hızla yumuşadı ve, "Önemli değil. Ben de garip bir enerji algıladım ama ne olduğunu anlamadım. Adam çok asil davranmıyor mu? Hareketleri duruşu, sohbet edişi bile öyle." dedi merakla ve adama baktı.

"Bence artık masamıza dönelim. Öyle daha iyi inceleriz. Herkesin ortasında onu incelersek kötü olur." dedim gülümseyerek. Güldü ve birlikte masamıza gittik.

Biz tam masaya oturmuş o adam hakkında sohbet ediyorduk ki aniden bir gürültü koptu.

"Sen benim karımı dansa kaldırmak istiyorsun öyle mi?" dedi Mert sinirle. O anda bardaklardaki sular falan havaya kalktı ve Mekrus'a yöneldi.

"Senin karın olduğuna emin misin?" diye sordu adam gülümseyerek. O anda Mert'ten daha çok o adama vurmak istedim. Hızla ayağa kalkıp ona yönelecektim ki biri gelip Melek'imi dansa kaldırmaya kalktı.

Başını kaldırdığımda bu kişi ile göz göze geldim. O adama Melek'im ile morfoloji konuşan kişiydi. O anda tepem attı.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?" diye sordum.

"Ne yapıyor gibi duruyorum? Tek istediğim onunla dans etmek. Hem ona yardım etmiştim o da bana yardım etsin biraz onu yiyecek değilim." dedi sakince.

O anda tepem attı ve hızla etraftaki kesici aletler havaya kalkıp adama yöneldi. Ve etrafını kuşattılar.

"Bir de yeseydin." dedim sinirle.

O anda Melek kolumu tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ondan silkinip kurtuldum.

Miray geldi hızla, "Can ne yaptığını zannediyorsun?"  dedi sinirle.

"Sen bu ise karışma Miray. Senden zaten başka bir şey bekleyemezdim. Yanındaki adamlara bak bir." dedim sinirle o anda bıçaklar Miray'a döndü. Miray'ın gözleri dolarken hızla etrafını muhafızlar sardı.

"Ondan uzak durun Dük hazretleri." dedi Warlon sakin bir ses ile elindeki mızrağı bana doğru tutarken.

"Sence bu beni durdurur mu?" dedim gülerek.

"Can, söylediklerinin çok saçma olduğunun farkında mısın?"

"Bunu etrafındaki erkeklerle ilgilenmeyi çok seven biri mi söylüyor?" dediğim anda hatırladım. O adamı daha önce görmüştüm. Miray ile öpüşürken. "Onunla görmüştüm seni. Sen-" dedim ve durdum.

Miray içimden dediğimi duymuştu. Hızla geri çekildi ve ağlamaya başladı. O anda o tam bayılacakken onu biri tuttu. Sinirden çoğu şeyi görmüyordum zaten.

Onunla ilgilenmeyi bırakıp o adama döndüm. "Ne oldu bir sustun?" dedim gülerek.

Adam yutkundu ve, "Tamam bir daha böyle bir şey yapmayacağım." dedi.

"Bence artık çok geç. Meleğimin iyi niyetini kullanarak yaklaşmak çok adice bir davranıştı." dedim sinirle ve bıçaklar adama dönüp yaklaştı.

"Can?" dedi bir ses. Mert'ti bu. Ona bakmadım.

"Ne var?" dedim sinirle.

"Bak. Biliyorum onu öldürmek istiyorsun ama sen böyle biri değilsin
Böyle salak işleri, benim işlerimi yapmazsın sen. Bunlar benim işlerim. Hem sence bu mal adam hak ediyor mu?" dedi ve durdu. "Alkisiloren sen daha geçen gün 16 yaşındaki bir çocuk tarafından yere serilmemiş miydin? Yoksa ben mi yanlış görmüştüm? Şimdi hangi cüretle Kraliçe'nin kardeşine Dük'e böyle davranışta bulunabiliyorsun. Mal mısın oğlum sen?" dedi sinirle Mert.

"Hadi o mal. Sen neden ona karşılık veriyorsun. Olmaz de kestirip at. Neden bu kadar büyütün ki? Bu olayı asıl benim büyütmem lazım ama yapamam. Herkesin içinde olmaz." dedi sakince. "O adamın kim olduğunu öğreneceğim. Miray'a fazla yakın olmasının nedenini öğreneceğim Can ama bunun için senin yardımına ihtiyacım var. Eğer sen o adamı öldürürsen bunu yapamam. Lütfen bana yardimci ol ve onu bırak." dedi Mert.

Düşündüm ve düşündürken etrafıma baktım. Bana korku ile bakan Melek ve misafirler, Miray'ı koruma altına almış muhafızlar ve en önemlisi baygın Miray'ı kucağında tutan Mekrus. O anda Mert yerine benim tepem attı. Ben ilk başta Mert'e zor alışmıştım. Bir de bu adam? Hem de Miray evli ve hamileyken? Yok daha nelerdi.

Hızla Alkisiloren'e döndüm. "Seni bir daha Düşesimin yanında görürsem kötü olur." dedim ve bıçakları indirdim. Aslında bıçakları Mekrus'a yönlendirmek isterdim ama bir gece için bu kadar aksiyon yeterliydi.

"Teşekkür ederim." dedi Mert. "Bayanlar baylar gece sona ermiştir." dedi Mert ve herkesi evine yolladı. Herkes yavaş yavaş çıkarken Mert, Mekrus'un yanına gitti ve Miray'ı kucağına almaya çalıştı.

"Onu ben taşırım." dedi Mekrus.

"Bak arkadaşım. O benim karım ve çocuğumun annesi. Yani onu taşıma görevi benim." dedi Mert sinirle.

"Senin son senelik eşin benim ise doğduğundan beri eşim." dedi Mekrus ve galibiyetini alıp yanında muhafızlar ile salondan çıktı.

Sanırım bundan sonra Miray'a yaklaşmam gittikçe zorlaşacaktı. Mert ise sinirle giden Mekrus ve muhafızların arkasından bakıyordu.

Mekrus'un söylediği çok garip bir şeydi. Doğduğundan beri eşim. Bu ne demekti? Burda beşik kertmesi olayı falan mı vardı? Veya bu farklı bu şey miydi? Bu adamı biran önce sıkıştırıp konuşturmalıydık.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5K 396 49
Normal bir dünyada yaşayan sıradan bir insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Öyleyse bildiğiniz dünyanın hiç bilmediğiniz bir yönünü keşfetmeye hazırla...
161K 15.1K 53
Her birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları...
214K 3.5K 27
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
477K 29K 42
O sadece babası kalp krizinden ölmüş ve annesiyle 8 yıldır yaşayan bir kızdı. Ama hayatı birden o kadar değişti ki. İlk önce bir çocuk çıktı karşısın...