AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin

4.4K 91 1
By uguryedek


Herkese merhaba, Yine oldukça uzun bir bölüm oldu. Bu bölümden sonra sadece bir çift üzerine özel diye adlandırdığım bir bölüm gelecek çünkü bunuda yaşayıp zaman atlaması artık olacak. Sonra yine normal seyirde bir kaç çiftin olduğu bölümlerimizle devam edeceğiz. Finale çok az kaldı toparlama bölümlerindeyiz. :)

Bu arada beni merak edenler için kişisel instagram hesabımdan istek yollayıp beni görebilirler. Aşkın Bedeli için hesap yok bu sadece benim kendi hesabım merak edip soran arkadaşlar için duyuru yapmıştım ama bölüm başlarına da yine yazacağım çünkü duyuruyu okumayan arkadaşlarımız varmış ;)

Keyifli okumalar dilerim.

***

AZAT & BEGÜM

"Seni bir manav manav gezip toplamadığım kalmıştı çok şükür oda oldu. Adamlar arkamdan nasıl güldü duydun değil mi?"

Begüm arbaya bindiğinden beri bır bır konuşan Azat'a aldırmadan manavdan aldığı birde rica edip arkada yıkayıp poşete koyduğu dolu dolu olan sulu can eriklerini afiyetle yemeye devam etti.

"Kime diyorum ben arabanın sileceklerine mi konuşuyorum."

Begüm kıkırdayarak ağzındaki eriğin çekirdeğini çıkarıp çöp poşeti yaptığı yere attı.

"Aşkım deli deli konuşma sileceklerle hiç konuşulur mu?"

"Yok ben manyağım ya ara ara böyle konuşuyorum."

Azat "ya sabır" Dedi gözlerini devirirken. Begüm'e şu son günlerde fena halde bir umursamazlık gelmişti ve Azat buna deli oluyordu. Kadın sanki aşırı doz sakinleştirici alıyordu aşırı rahattı.

"Çok enterasan bir adamsın hiç de gark etmemişim bu huyunu."

Begüm Azat'la dalgasını geçerken Azat içinden bir kez daha sabır geçti.

"Yok karıcım bilmez misin benim en büyük hobim böyle sileceklerle konuşmak, lastiklere sövmek ne bileyim arabamın farlarının anasını ağlatmak. Ya Begüm yemin ediyorum sen beni delirteceksin... Evdekilerin yüreği ağzına geldi. Annem, senin annen nasıl ağlıyordu haberin var mı? Sen anca aşerdim deyip yollara at kendini sonra da kimseye haber verme birde böyle yanımda rahatça otur."

Begüm tam bir eriği daha eline alıp ısırmıştı ki Azat'ın sözleriyle "Hiii" deyip eriği geri bıraktı. Doğru ya dört saattir telefonun şarjı bittiği için kapalıydı be kim bilir hem kendi hem de Azat'ın ailesi ne kadar korkmuşlardı.

Gerçi yalan yoktu rahat görünmeye çalışsada Azat'ın kendisini bulduğundaki o korku dolu bakışları kocasının "nerdesin sen öldürecek misin beni aklım çıktı Begüm" Diye kızmasından korkmuştu. Azat'ın çıkışına manav sahibi ve bir kaç müşteri olayı bilmediğinden kadın ve hamile olan Begüm'ü korumak için öne atılmıştı ki Begüm "eşim beni merak etmiş bir sorun yok." Demişti de herkes geri çekilmişti.

Manavdan ayrılırken Azat Begüm'e "sen doğurana kadar ben dokuz doğuracağım. Allahım bana sabır ver." Diye söylenince gülüşme sesleri çoğalmıştı ama Azat kimseye çatmamak için bir şey demeden arabaya geçerken Begüm'ün kıkırdamalarına ayrı bir gıcık olmuştu. Begüm hanım birde elalem gibi gülüyordu.

Begüm'ün canı bugün evde otururken bir anda Kocaman yeşil sulu eriklerden çekmişti. Aslında Azat'ı arayıp söylecekti ama sonra kocasını onca işinin arasında rahatsız edip işini bölmek istememiş kendi gidip almak istemişti. Azat gelmeden hemen gider gelirim diye düşünüp Meliha annesinin "kızım onca adamımız var biri gider alır otur sen." Demelerini de dinlemeyip hem hava almak istediğini söyleyerek evden çıkmıştı.

Çarşıda bir sürü markete girmiş manava uğramış arabasıyla ora senin bura benim dolaşmıştı ama tam aradığı gibisini bulamamıştı. Küçük erik istemiyordu. Düşündükçe ağzı sulanıyor bulamadıkça ağlayası geliyordu ama yoktu. Umudunu kaybetmiş halde "bulamayacağım" diyerek arabasına bindiğinde telefonunu eline aldı ama şarjının bitip telefonun kapandığını o an görünce hepten morali bozulmuş halde yola koyuldu.

Ora senin bura benim derken evden epey uzaklaşmıştı. Uzaklaşması dert değil de erikleri de bulamamıştı. Farkında değildi ama evden çıkalı tam dört saat olmuş ve yaklaşık üç saattir her bir yerden aranıp telefonu kapalı olduğu için ulaşılamadığının farkında değildi.

Eve dönüş yolu için başka bir yola kestirmeye saptığında tesadüf eseri bir manavın önünden geçerken tezgahtaki parlayan Kocaman erikleri görünce çocuk gibi sevinip arabayı park ettiği gibi soluğu manavın başında alamıştı. Tezgaha yaklaşıp hemen eline bir tane erik alıp üstüne silerek ısırdığında dünyalar onun olmuştu. Manav sahibi Begüm'ün şiş karnından hamile olduğunu anladığından kadına müdahale etmeyip sadece gülümsemişti. Begüm ısırdığı eriği yıkmadığı için rahatsız olsada çok şuan çok mutluydu.

"Buyur kızım"

Adam sorarken Begüm hemen adama dönüp gülümsedi.

"Helal edin ne olur canım çekti dayanamadım. Kaç saattir böyle büyük sulu erik aradım bulamadım."

"Helal olsun kızım ne demek."

"Teşekkür ederim bana bir kilo ayrı poşette diğer poşette de iki kilo olmak üzere toplam üç kilo erik tartar mısınız?"

Evdekilere de alacaktı bir kilo kadarını rica edip yıkatacak arabada giderken yemeye başlayacaktı.

"Tezgahta olan anca o kadardır şansına ne gelirse tartayım."

Begüm sevinçle eriklerini almak için beklerken bu sırada Antep'te karış karış arandığından bir haberdi. Azat şirketteyken annesinin arayarak "Azat Begüm'e ulaşamıyorum erik çekmişti Canı ben almak istiyorum deyip gitti ama çıkalı  bir saat oldu telefonu kapalı. Senin yanında mı Oraya geldi mi? seninle konuştu mu oğlum?" Dediğinde Azat'ın aklı başından gitmişti.

O şirketten çıkıp eve nasıl geldi tüm korumaları çağırıp toplayarak bir bir Begüm'ü bulmaları için nasıl dağıttı Allah biliyordu. İki, üç, tam dört saat olmuştu ve binlerce kez aramalarına rağmen Begüm'ün telefonu hala kapalıydı. İki aile Karaaslan konağında telaşlıyken Azat kendide aramaya çıkmış büyüklere evde kalmalarını söylemişti.

Meliha hanım, "bir kıza bakamadım ben onunla niye gitmedim ya bir şey olduysa hamile haliyle başına bir şey geldiyse" diye ağlarken Serpil hanım "kızım" diyerek sayıklıyor ağlamaktan bir hal olmuştu. Begüm böyle olacağını bilseydi asla dışarı çıkmazdı ama oda bilememişti. Hava aydınlıktı ve anlamamıştı kaç saat geçtiğini.

Azat Korumalardan sürekli bilgi alırken Mustafa evde perişan halde olan büyükleri Leyla'yla sakin tutmaya çalışıyor bir yandan da babasızla bir yerleri arayıp soruşturuyor karısıyla tansiyonu inen çıkan var mı kontrol ediyorlardı.

Çıldırıyordu Azat... Begüm'e, kızına bir şey oldu diye canından can gidiyordu. Ara sokağa sapacakken yolun başında Begüm'ün kırmızı renk göze çarpan arabasını görmesiyle hızla o tarafa yöneldi ve arkası dönük halde manavda olan karısını görmesiyle koşarak indi arabadan. Rahatlamış hissini öylesine yoğun yaşamıştı ki hızla Begüm'ü kolundan tutup çekerek kendine çevirdi ve Begüm o anın hızıyla ne olduğunu anlamdan bir adam tarafından sarılırken burnuna dolan kokundan tanıdı kim onu çekmişti. Bu kocasının güzel parfümünün kokusuydu. Azat saatlerdir içinde yaşadığı korkunun geçip kendine gelmesiyle geri çekildi ve Begüm'ün gözlerinin içine bakıp kızgınlıkla konuşmuştu.

Begüm olayı kısaca anlattığında Azat, "evde onca adam çalışıyor sen niye çıkıyorsun bulamadıysan dön eve onlar baksın, beni ara bir şey yap ama bunu yapma." Demiş ve karısının onca eriği ne yapacağını bilmesede aldıklarının parasını ödeyip hemen Begüm'ün elinden tutarak arabaya bindirmişti. Korumaların başındaki adamını arayıp Begüm'ü bulduğunu arabasını gelip almalarını söyledi. Herkesin yedek anahtarı baş korumanın arabasında her daim acil durum için bulunurdu ve o hallederdi.

Azat yolda giderken abisini arayıp evdekiler rahatlasın diye Begüm'ü bulduğunu haber verirken gözü yanında oturmuş yıkanmış eriklerini iştahla yiyen Begüm'e arada kayıyor sonra yola odaklanıyordu. Poşetin ıslaklığından anlamıştı eriklerin yıkandığını. Hanımefendi eve kadar sabredememişti.

Şimdi olanları geçip konuşurken Begüm Azat'ı pek takmamıştı ki aile konusu geçip Begüm onların perişan olduğunu yeni idrak edince  yemeyi bırakıp şimdi yavru kedi gibi geldikleri evin önünde arabanın içinde Azat'a yalvararak bakıyordu.

Hiç bir şey değilde Azat karısını bulup hesap sorduğunda Begüm'ün masum masum bakıp elindeki erik dolu poşeti göstererek "bebeğimizin canı erik istedi babası bende bulmak için evden çıktım. Saati fark etmemişim şarjımda bitmiş özür dilerim." Deyişi gözünün önünden gitmiyordu. Kızıyordu ama şu aşerme durumu elini kolunu da kırıyordu.

"Bakma bana öyle acıklı acıklı."

"Azat çok kızacaklar bana hele babam çok daha fazla kızacak. Biliyorum sorumsuzca davrandığımı söylecekeler ama vallahi öyle değil anlamadım ben ne ara çıkalı dört saat olmuş.... Of Azat canım çok istedi bilerek yapmadım ya. Söz bir daha evdeki çalışanlara söyleyeceğim ben aramaya çıkmam."

Azat başını iki yana salladı. Begüm hanımın demek tek derdi ailesinden çekinmekti. Kendi kendine mırıldansada Begüm sözlerini duydu tabi.

"Hey Allahım ben söyleyince kadın takmıyor babası kızacak diye korkuyor."

Karısına dönüp gözlerinin içine baktı.

"Begüm ben sana karşı otoritemi kaybettim galiba. Hayır yani sıkacağım kemerleri bak o olacak."

Begüm kocasına kötü kötü bakıp yüzünü buruşturdu.

"Vaktinde o kemerleri sen çok sıktın Azat kusura bakma ama işlemez artık bana bu hallerin."

Azat kaşlarını çatarak hızla Begüm'den tarafa döndüğünde Begüm cama doğru sindi ama bakışları aynı dik duruştaydı.

"Uff çok abarttım galiba yine nasıl bakıyor."

"Beni deneme istersen."

Begüm üstüne doğru eğilip gözlerinin içine ürküterek bakan Azat'a bakarken avcundaki poşeti sıktı. Biliyordu Azat değişmişti şuan da bu haraketlerinin gerçekliği yoktu ama yinede bir garip olmuştu.

"Aşkım üstüme gelme hamileyim ben."

"Eee?

Begüm aklına gelen tek bahaneyi sunduğundan saçmaladığını biliyordu.

"Ya çekil korkutmaya çalışma bak düşüreceğim çoçuğumu daralttın beni."

Begüm Azat'ı omzundan iterken arabanın içinde Azat'ın kahkahası yankılanıp üstüne şaşkın karısının dudaklarından hızla öpüp arabadan indiğinde Begüm sadece durup izledi. Bu adam gün geçtikçe Cidden pamuk gibi oluyordu. Eskiden gülmek şöyle dursun şu olayda kesin üste çıkardı.

Azat Begüm'ün inmesi için kapısını açtığında Begüm kendine gelip kocasının elini tutarak arabadan inerken Azat diğer eliyle Poşetleride aldı.

Begüm sırıtan kocasına bakarken gözlerini devirdi. Bu adamın şu sırıtması tamam kabul ediyordu bu gülüş bakışlarla kocası çok seskiydi ona bayılıyordu ama şuan gıcık olmuştu.

"Çok mu komik?"

"Komik tabi nasılda inandın gerçekten sinirlendiğime ama."

Azat el ele yürüdüğü karısına pis pis sırıtarak bakarken Begüm üfledi. Valla şimdi dört buçuk aylık çocuğumu doğruyorum diye Azat'ın elini ayağına dolaştırmak vardı da Azat o kadarını yutmazdı.

"Kocam tescilli manyak olduğundan ne yapayım eski haline dönüyorsun zannediyorum."

Begüm az önce Azat üstüne eğilince azıcık korkmuştu ama belli etmemişti. Şimdi Azat'ın gülüşünden sözlerinden ciddi olmadığını iyice anlamıştı.

"Güzelim ben seni bana manyak dediğin için nişanlıyken çok güzel uyarmamış mıydım? Herhalde o düşme olayını unuttun sen."

Azat göz kırpıp evin kapısının önüne geldiğinde az ilerideki korumalar patronları olan Azat ve onun eşi Begüm'den bakışlarını çekip başlarını diğer yöne çevirdiler.

"Yok ben unutmadım da sen sonrasında pişman olup peşimde dolaşıp özürler dilediğini bakıyorum çabuk unutmuşsun."

Begüm havalı bir şekilde lafını sokup konuşurken Azat kapıyı açmadan karısına bir kez daha göz kırpıp fısıldadı.

"İçeride beni koru diye miyavlarsan seni tanımayacağım karıcım bilmiş ol. Senin o hallerini izlemek için can atıyorum."

"Ya Azat!"

Begüm hemen mod değiştirip kocasına cici cici bakıp itiraz ederken Azat Kaşlarıyla işaret etti.

"Geç bakalım erik canavarı."

Begüm çekingen adımlarla yürüyüp Azat'ın elini sıkı sıkı tutarken Azat'ın açtığı avlu kapısından girmeden kocasına bir kez daha baktı.Şimdi o kadar insan biliyordu ki kendisine kızacaktı korumayacak mıydı gerçekten onu Azat.

"Üff stres oluyorum."

"Ee çekeceksin ihmalkarlığının bedelini."

Begüm Azat'ın gözlerine masum masum baktı. Azat'a da hemen gün doğmuştu. Karısına kendi kıyamıyor acısını nasıl olsa ailelerimiz alır diyor gibiydi.

"Bebişimiz için beni koruyacaksın."

"He mecburum yani."

Azat alayla konuşup inci gibi kar beyazı dişlerini göstererek içtenlikle gülerken Begüm kocasının elini parmak uçlarıyla okşadı. Azıcık cilve yapsa acaba kurtarır mıydı hiç bilmiyordu.

"Sen bana kıyamazsın ki."

Gözlerini kırpıştırıp dudalarıda büzdüğünde Azat'ın bam telini bulmuştu ama Azat tuttu kendini.

"Onu nerden çıkarıyorsun egon iyice tavan yaptı seninde Begüm he."

Begüm soracaktı bunların hesabını ama şimdi değildi. Bu işin sonrası illa olacaktı.

"Tamam Azat bitti iyi niyetim şimdi çok ciddi konuşuyorum benim üstüme gelen olduğunda koruyacaksın beni. Hayır ben zaten kendimi savunurum sıkıntı değil ama uğraşmak istemiyorum her biri şimdi bir şey diyecek. Sen bana destek olacaksın."

"Bir kez daha diyorum mecburum yani. Hem ne oluyoruz Begüm hanım öyle emir kipleriyle konuşmalar falan."

"Mecbursun tabi birlikte bebek yaptıysak şimdi onu taşıyan beni koruyacaksın. Kızımın canı çekti o erikleri keyfimden dört saat dolaşmadım ben."

Azat bir anda celallenen karısına gülmek istesede tuttu kendini.

"Begüm yemin ediyorum mümkün olsa çocuğu sen doğur ben bunaldım yeter falan dersin güzelim. Sen hamile kaldığından beri ne çıkarcı oldun."

"Azat..."

Nazlı ceylanına bakan Azat cevap vermedi. Az önce celallenen kadın şimdi yine uysallaşmıştı. Bu hormonlar gerçekten bir tuhaftı ve Azar biraz karısıyla uğraşacaktı. Huyu kurusun seviyordu Begüm'ün bu hallerini. Eğlence oluyordu.

"Hadi güzelim hadi gir içeri."

Açtığı kapıdan Begüm'le el ele girip merdivenlere yönelmişlerdiki aşağıdaki salonda bekleyen ailesi onların avluya girdiğini büyük camdan görüp hızla tek tek çıktılar dışarıya ve çıkan Begüm'e doğru yürüyüp "Begüm, kızım, yavrum" gibi sözler söyleyip sarılıdırlar.

Kısa kısa herkesle sarılma sonrası Begüm şaşkın şaşkın bakarken ciddileşen ifadeler çatılan Kaşlarla dudağını kemirerek kendi babasıyla göz göze geldi. Gerçekten insaları çöl telaşlandırdığını şimdi gözleriyle görüyordu.

Yakup bey kaşlarını çatmış halde Begüm'e baktı bir süre. Aklı başından gitmişti. Azat arayıp "buldum Begüm'ü" diyene kadar tansiyonu düşen karısına belli etmemeye çalışsada içi fena olmuştu. Begüm'e, torununa bir şey oldu korkusunu yaşamış kızının yaptığı unutkanlığa kızmıştı. Hem onca adam varken neden kendi gitmiş saatlerce dönmemişti anlamıyordu.

Begüm'ü görünce herkes rahatlayıp sarılmıştı ama şimdi herkesin yüzü değişmiş hesap vakti gelmişti.

"Begüm nerdesin sen öldüm öldüm dirildim. İyi misin annecim?"

"Kızım korkuttun beni hemen geliyorum dedin ortadan kayboldun vallahi tansiyonumuz oynadı."

Begüm önce konuşan kendi annesine sonra Meliha hanıma bakıp dudaklarını kemirip mahçup halde bakarken az ilerisinde elleri cebinde pis pis gülerek izleyen Azat'a ters bir bakış attı sonra yine mahcup bakışlarla ailesine baktı.

"Hepinizden çok özür dilerim saati fark etmedim telefonumunda şarjı bitmişti haber veremedim haliyle. Şey... ben işte erik ardım zor buldum o yüzden böyle oldu."

Begüm şuan kendisine bakan bu kadar insana karşı kötü olup mahçup halde konuşurken Yakup bey bir adım öne çıkarak kızının gözlerinin içine aynı sert bakışlarla baktı. Korkmuştu. Begüm'ü güzel kızı hiç yapmayacağı bir şeyi yapmıştı. Ortadan kaybolunca baba yüreği iyi haber alana kadar helak olmuştu.

Begüm babasının kendisine olan düşkünlüğünü biliyordu ve onun kızgınlığının kendine ya da torununa bir şey oldu korkusunda olduğunu da biliyordu.

"Sen anne olacaksın kızım... Bunun beraberinde getirdiği sorumluluk duygusunu, dikkati biliyorsun değil mi? Hepimiz sana bebeğe bir şey oldu zannettik. Bizleri geçtim Azat deliye döndü. Eşine, bebeğinin babasına karşı dikkatli olmalısın Begüm."

Begüm başını evet anlamında usulca sallarken evli olsa bile hep babasının kızı olacak ve bu durumda saygısını bozmadan dinleyeceğinin bilincindeydi.

"İyi Begüm, annenin de bir anne benimde baba olduğumu unutma."

Yakup bey kimsenin duymayacağı şekilde kızıyla konuşup geri çekilirken neden bilmiyordu ama Begüm babası sarılacak zannetmiş ve beklediği hamle gelmeyince duygusallaşmış halde gözleri dolunca başını eğip mırıldandı.

"Kusura bakmayın."

Tek kelime daha eder bir saniye daha durursa ağlayacağını bildiğinden arkasını dönüp merdivenleri çıkarken Azat karısını izledi. Yakup babasının söylediklerini duyan tek kişiydi çünkü karısına yakın konumda duyuyordu ve eğlenirim derken şimdi merdivenin yarısına kadar çıkmış olan karısının gözlerini sildiğini görünce hemen hareketlenip peşinden yürüdü. O kadarda değildi karısıyla uğraşmayı seviyordu ama ağlarsa üzülürse müdahale ederdi.

Azat yukarı çıkarken Bekir beyle Meliha hanım dünürlerine yemeğe "burdasınız bırakmayız" diyorlardı. Hep birlikte tekrar salondan içeri girerlerken Leyla Mustafa'yla birlikte Ege'yle odada yardımcıyla kalan oğullarına bakmaya çıktılar.

Begüm pıtır pıtır düşen göz yaşlarını silerek yatak odasından içeri girip kapıyı kapatalı saniyeler olmuştu ki Azat peşinden gelip içeri girdi. Hiç kocasından tarafa bakmadan yürüyüp giyinme odasına giderken Azat hızlı davranıp hemen karısının önüne geçti. Acil müdahale etmesi gerektiğini düşüyordu. Begüm kırılsın istemez eğer karısı çok incindiyse de usulünce kayınbabasıyla konuşup baba kız arasını düzeltirdi.

"Çok eğlendin mi bari?"

Begüm önüne geçip gözlerinin içine ne oldu dercesine endişeyle bakan kocasına sitemle sorarken Azat karısının çenesini parmak uçlarıyla okşayıp Begüm'ün burnunun ucundan eğilip öperek onu kendisine çekerek sarıldı.

"Çok eğlendim tabi... Sesin soluğun nasılda kesildi babanın karşısında."

Azat bilerek havayı dağıtmak için böyle konuşuyordu çünkü biliyordu ki normal konuşsa Begüm açacaktı muslukları. Karısı şimdi çıkışıp kendini iterek cadılaşacak sonra azıcık uğraşıp sonra bir şekilde onu öpesim güleriz diye beklesede umduğunun hiç biri olmamış ve Begüm avuç içlerinde kocasının gömleğini sıkınca tutunca Azat bir tuhaflık olduğunu hissetti.

"Begüm iyi misin?"

Begüm yine cevap vermeyince Azat azıcık geri çekilmesiyle Begüm'ün gözünün önü bir anda karardı ve tam düşeceği sırada Azat karısını hemen tuttu.

"Begüm."

Panikle karısının an be an bitkinleşen bedenini görürken telaşlanıp hemen Begüm'ü kucağına aldı ve yatağa ilerlerken Begüm cılızlaşmış sesiyle mırıldandı.

"Azat başım... Başım dönüyor midem bulanıyor."

Yatağa bıraktığı karısının alnındaki saçlarını geriye itip telaşla yüzüne baktı. Bir anda ne olmuştu hiç anlamamıştı. Epeydir bulantılar baş dönmeler yoktu yine neden olmuştu bilmiyor ama tecrübesiz olduğundan telaşlanıyordu.

"Bebeğim doktoru arıyorum hemen gelip bir baksın sen dinlen. Kalkma sakın."

Azat telaşla ayaklanıp telefonunu çıkarıp aramaya koyulurken Begüm itiraz etti. Kocası şu haliyle bile ileride ne kadar güzel bir baba olacağını gösteriyordu.

"Arama Azat bir şeyim yok iyiyim sadece karnım aç ondan oldu. Öğlen yemedim dışarıdaydım ya öğün atladığımdan oldu."

Azat kaşlarını çatıp "aferin sana" diye mırıldanırken Begüm'e yiyecek bir şeyler getirmeye karar verdi.

"Hamile kadın öğün mü atlar arkadaş."

"Ben gidip sana bir şeyler getireyim."

"Çorba getirir misin lütfen sadece çorba içmek istiyorum yemekte herkesle yiyeceğim."

Azat başını sallayıp odadan çıkmadan yatağa eğilip Begüm'ün alnından öptü. Hemen güzelinin karnını doyuracaktı. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğinde Yakup beyle burun buruna geldi. Bir adım geriledi hemen.

"Buyur baba."

Azat kayınbabasına yol verirken Yakup bey damadının omzunu sıvazlayıp gülümsedi. Damadı da gelini de çok saygılılardı bu konudan yana şanslı olduğunu bilip şükrediyordu.

"Begüm müsait mi oğlum bir çağırır mısın?"

Azat Yakup babasının saygıdan odalarına girmek istemediğini anladı. Karısınında aldığı terbiye belliydi işte, ailesindendi.

"Baba Begüm biraz acıkmış o yüzden yorgun düştü uzanıyor sen geçsen yanına olur mu? Şimdi çağırıp kaldırmayayım."

Yakup bey Azat'ı onaylayıp kızının odasına giderken Azat'ta aşağıya indi. Begüm yatakta uzanmış gözleri kapalı halde dinlenirken kapının çalmasıyla sırtını azıcık doğrultup "gelebilirsiniz" diye seslendiğinde yardımcılardan birinin geldiğini zannetsede açılan kapıdan içeriye babasının girdiğini görünce hemen toparlandı ama Yakup bey elini kaldırıp durdu kızını.

"Kalkma kızım kalkma dinlen yavrum."

Az önce korktuğundan bir anda kızıyla öyle konuştuğu için sonra pişman olmuştu ve salonda otururken "Begüm'e bir şey söyleyip geleceğim diyerek ayrılıp yukarı çıkmıştı.

Begüm saçlarını geriye atıp sırtını başlığa yaslarken kendisine doğru yürüyen babasına meraklı gözlerle babasına bakarken Yakup bey bir şey demeden yürüdü ve kızının "ne yapacak" diye bekleyen yüzüne bakıp eğilerek gözlerini kapatıp Begüm'ün yavrusunun alnından içini çekerek öpünce Begüm fısıldadı.

"Babacım..."

"Güzel kızım benim."

Begüm başını kaldırıp babasına bakarken Yakup bey yatağın ucuna oturdu ve kollarını iki yana açmasıyla Begüm hemen atılıp sıkıca sarıldı ve babasının saçlarını koklayıp öpmesine gülümsedi.

Begüm için her şey aslında bu kadar basitti. Sevgi onun yolunda her şeyi açıyordu. Küsmemişti ki babasına onu anlıyordu. Kendisi merdivenden güleceğim zannedip bebeğime bir şey olacak korkuysalar nasıl telaşlanıyorsa babasını çok iyi anlıyordu.

"Beni korkuttun nazlı kızım. Annen sakin kalsın diye belli etmedim ama aklım çıktı. Hiç yapmazdın telefonların cevap vermeyince bir şey oldu zannettim. Aşağıda az önce bir an öyle konuştum yavrum."

Begüm daha sıkı sarıldı babasına. Biliyordu o normalde gerekli gereksiz kızan bir baba değildi çok telaşlanmıştı.

"Çok haklısın, herkes haklı. Tekrar özür dilerim."

Yakup bey geri çekilip kızının gözlerinin içine baktı. Güney'den sonra Begüm doğduğundaki halini hatırladı. Çok gençti. Begüm kadar ancaydı ikinci çocuğunu kucağına aldığında. On sekizinde üniversiteyken Serpil hanıma aşık olmuş ve evlenmiş ailelerinin desteği ile hem okumuş hem de Güney doğmuş sonra Begüm olmuştu. Cahillik dönemlerinde her şey üst üste gelsede Karsıyla çok aşık olduklarından her şeyi aşmışlardı.

"Sende, abinde benim için çok değerlisiniz."

Begüm kıkırdayarak babasının yanağını öptü.

"Annemi unuttun duymasın Serpil sultan alınır bak sana."

Yakup bey seslice gülüp Begüm'ün elini sıkıca tuttu.

"Küstün mü bana sana öyle kızdığım için. Begüm seni incittiysem..."

"Hayır baba geçti bitti sen bana sarıldın ya şimdi hepsi geçti. İlk başta sen öyle konuşunca üzüldüm hatta bir ara sarılacaksın senemi. Senden tepki gelmeyince alındım ama anlıyorum seni baba geçti şimdi hepsi."

Yakup bey eski çok eski, Begüm yedi yaşındayken ki yıllara gidip gözleri dolarak gülümsedi. Begüm küçükken bisikletten düşüp bacağını incittiği bir gün ağlayan kızını sakinleştirmek için "babalar kızlarına sarıldıklarıda onların hiç bir yerleri acımaz her şey geçip biter" demişti. O gün kucağında sarıldığı için susan Begüm şimdi tıpkı o küçük halindeki gibi konuşmuştu.

Begüm'de o olayı hatırlıyordu. Babasının da dolan gözlerinden mahsun bakışlarında yine o olayı hatırladığını anlayıp gülümsedi.

"Çok ağlamıştım değil mi?"

Gülerek eskiden bahsederken Yakup bey yalancı bir ifadeyle yüzünü buruşturup ayakalandı. Daha fazla kalırsa biliyordu ağlardı. Yaşlandıkça her şeye daha çok duygulanır olmuştu. Heleki söz konusu evlatları olunca bu durum iki katına çıkıyordu.

"Torunum umarım sana çekmez sen çok nazlıydın küçükken. Hoş hala öylesin ya orası ayrı."

Begüm gülerek ayağa kalkıp babasının gözlerinin içine sevgiyle baktı. Kendi babası çok özel bir adamdı ve kızının babasıda biliyordu ki öyle olacaktı. Azat'ta özel bir adamdı.

"Çok nazlı olabilirim ama çokta akıllı usluymuşsum. Bence kızım bana çekmeli hem Azat küçükken çok yaramazmış Meliha annem öyle söylüyor."

Yakup bey gülerek tam Begüm'e cevap verecekti ki odada başka birinin sesi duyulunca ikiside başını çevirip elinde tepsiyle

İçeri giren Azat'a baktılar.

"Anneme bakma sen azıcık yaramazmışım."

Üçü birlikte gülerken Yakup bey göz ucuyla Azat'ın tepsi içinde getirdiği çorbaya , suya ve iki

dilim ekmeğe baktı. Bıyık altı gülümsedi. Damadı kızını seviyordu ve ona iyi bakıyordu bundan yana Allahtan gönlü rahattı. Bir baba başka ne isterdi ki.

"Aman Azat oğlum Begüm'e çeksin diyelim şimdi kızım buna da alınır bize üç gün küser."

Azat'la Yakup bey kahkahalarla gülerken Begüm çok sevildiği iki adama kötü kötü baktı.

"En azından kimseye çatmıyorum kendi kendime küsüyorum aman sizde bir oldunuz."

Yakup bey başını iki yana sallayıp " "yemekte görüşürüz biz buradayız dinlen sen kızım." Diyerek odadan çıkar çıkmaz Azat Begüm'ün elinden tutarak karısını oturtup tepsiyi kucağına bırakarak kendide Begüm'ün yanındaki yere oturdu ve geriye yaslandı. Baba kız sorunlarını çözdüğüne göre şimdi rahattı.

"O kasedeki çorbanın tamamını bitiriyorsun Begüm."

Gözleriyle büyük kasedeki domates çorbasını işaret edip Begüm çorbasını içene kadar yanında oturacağından daha rahat oturup telefonunu çıkararak kurcalamaya başladı. Begüm Azat'a şöyle bir bakıp yanaklarını şişirip bıraktı. Çorbasını içmeden önce yanına kurulan ve telefonundan bir şeyler bakan kocası kafasını niye gömmüştü bakmak için şöyle eğilip  Azat'ın telefonuna baktı.

Kocası ara ara kullandığı sosyal medya hesaplarından birine girmiş dolaşıyordu. Begüm şuan kocası onun bunun fotoğraflarına bakmasını değil kendisiyle ilgilensin istiyordu. Gözlerini süzüp Azat'ın kolunu okşayınca Azat başını çevirip karısının seksi bakan bakışlarına araladığı dudaklarına baktı.

"Bir şey mi diyeceksin güzelim?"

Begüm tek eliyle tepsiyi tutarken diğer elini saçının tutamına dolayıp saçını kıvırarak yeni gelin misali süzüldü.

"Evet, şey diyeceğim çorbayı bana sen içirmek ister misin?"

Azat bir çorbaya baktı bir de Begüm'e. Niye istemişti böyle bir şey anlamadı. Hasta değildi yani belki ilgi istiyor olabilirdi ama Azat'ta pek havasında değildi. Begüm'ü bulacağım diye göbeği çatlamış yorulmuştu. Sonuçta Azat'ta çok düşünceli aşık ve karısına deli divane bir adam olsada bazen böyle çok nadir o klasik erkek tarafı ortaya çıkıyordu ki şuna da o nadir anların içindeydi.

"Hasta falanda değil bazen kadınları gerçekten anlamıyorum ilgileri hep illa kendilerinde olsun istiyorlar."

"Bebeğim iç işte çorbanı yemeğe ineceğiz bak annen babamda bizde. Bende dinleneyim o arada."

Begüm Azat'tan böyle bir cevap beklemediğinden eli saçının buklesinde kalıp bir kaç saniye baktıktan sonra bozulmuş halde önüme dönüp Azat'a içinden yaptığı kabalığa kızıp biraz uzaklaşarak sırtını başlığa yasaldı ve kocasının bakışları altında morali bozulmuş halde çorbasından bir kaşık alıp içti.

"Uyuz ne olacak. Şurda ona işve cilve yapıyorum bana ne diyor sanki senin yedirmene kaldım."

Bir kaşık daha çorbadan alıp kaşığı tekrar kaseye bırakacakken Azat'ın eli uzanıp kaşığı tutmasıyla başını çevirip ok gibi bakışlarını kocasının gözlerine sonra gülen yüzüne çevirdi.

"He birde gülüyor beyfendi. Hoşuna gitti galiba bozulmam."

"Ortada gülecek bir şey varda ben mi anlamadım."

Hırçınca konuşurken Azat kaşığı aldı ve çorba doldurup karısının yemesi için uzattı.

"Hı hı ortada senin bozulmuş tatlı suratın var. Fena nazlısın be karıcım."

Azat gülerken Begüm kocasına kaşlarını çatıp baktı.

"Hani seviyordun bu hallerimi

ne yapayım benimde yapım bu şımarık değilim en azından. Ayrıca şurda sen içir istedim çorbamı ama bugünde kabalığın tuttu."

Begüm dudaklarını büküp kendisini savunurken Azat göz kırptı.

"Seviyoruz diye şimdi yani hepte tamam diyeceğim anlamına gelmiyor."

"Tamam anladım."

Azat deli oluyordu işte bu masum hallerine Begüm'ün. Yeniden kaşığa karıştırdığı çorbadan doldurup Begüm'e ağzını açması için işaret etti ama Begüm kaşıktaki çorbayı içmeyince Azat nefesini dışarı bıraktı.

"Yanı siz kadınlar ne tuhafsınız çorbamı içir dedin içiriyorum şimdide ağzını açmıyorsun."

"Ben öyle emir verir gibi konuşmadım ne kadar kırıcısın Azat. Tamam dinlen işte sen. Hem hangi kadınlar ya sen benden başka kime çorba içireceksin uyuz uyuz konuşup beni sinirlendirme."

Azat gülmemek için sıktı kendini. Alemdi gerçekten Begüm... Kıskanınca hırçınlaşması yok muydu o anlarda bayılıyordu bu kadına.

"Hep alıştın ilgiye vallahi bak kızımızdan daha beter bebek oldun başıma. Ben ikinizle uğraşamam."

"Uğraşamazmış... Begüm bir bebeğimiz olsun söz ben bakarım, vallahi bak altını değiştiririm, geceleri ağlamayınca uyanır bakarım, mamasını yedirip gazını çıkarırım karıcım sen yeterki Bebek yapmaya ikna olup doğur söz ben çocuğumuzu büyütürüm... Bu sözleri ne çabuk unuttun."

Azat kendini taklit eden bir zamanlar evlendikten bir beş kadar sonra karısına çocuk konusunda isteğini söyleyip Begüm'ün bir şey dememesi üzerine onu ikna etmemek için söylediği sözlerin Begüm'ün unutmayıp şimdi harfiyen söylemesiyle şaşırıp kaldı.

"Lan beni benim laflarımla vurdu. Bende ne ağlamışım arkadaş. Yine bir yerlerde belli ki kabarmış çocuk isteyen damarım mübarek döşemişim lafları. Allahtan saçmalamada rekor kırıp emziririm dememişim yemin ederim Begüm ömür boyu benimle dalga geçerdi."

Azat hemen toparladı kendini. Şimdi Begüm'e fırsat verip diline dolanmaya hiç niyeti yoktu. Rahat bir tavırla baktı karısına.

"Dediysem dedim ne olmuş yani ben laflarımın arkasındayım. Kızımla uğraşırım ama burda lafım sanaydı Begüm hanım."

Begüm kınayarak kocasına bakıp onaylamaz halde cık cıklandı.

"Ben sana ilgi gösteriyorum ve senin gibi başına kakmıyorum. Tamam ben hamileyim diye sen azıcık daha ilgili olabilirsin ama sonuçta kendin istiyorsun bunu zorla bana ilgi göster dediğimi

hatırlamıyorum."

Azat içinden "eh haklı şimdi ne konuştu arkadaş." Diye geçirip dudak büktü. Aklına yine şeytanlıklar geliyordu. Söz konusu Begüm olunca o ciddi sert yapısı kayboluyor çocuk gibi karısıyla oynuyordu.

"Tamam orası öyle de Begüm sen benimle ilgilenmiyorsun ki."

Aklımdaki şeytana uyup konuşurken Begüm hayretle bakıp gözlerini irileştirince içindeki gülme isteğini zor bastırdı.

"Ben sana ilgi göster muyum? Böyle mi hissediyorsun?"

Begüm'ün sesi üzgün çıkarken Azat içinden kahkaha attı. Begüm'ün kesinlikle böyle bir şeyi beklemediği yüzünden belliydi.

"Evet böyle hissediyorum. Boşladın sen beni."

"Azat..."

Begüm'ün sesi can çekişir gibi

Çıkarken kucağındaki tepsiyi komedinin üstüne bıraktı. Şuan çok kötü olmuştu. Tüm ilgisi Azat'tayken kocası niye böyle söylemişti anlamıyordu. Begüm ilgisiz bir eş hiç olmamıştı.

"Azat gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Sana olan ilgim anlaşılmıyor mu?"

Kocasının kucağına tırmanıp otururken Azat yalancı bir tavırla kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Yok anlaşılmıyor yani Begüm. Hatta bana olan aşkında eksilme var mı diye düşünüyorum."

İyice şok olan Begüm'ün şaşkınlıktan balık gibi açılan ağzına baktı. Şimdi o dudakları öpse iyi olacaktı ama sırası değidi.

"Geçekten mi? Sen gerçekten görmüyor musun sana olan aşkımı ilgimi bunu nasıl söylersin Azat."

Begüm gözlerini kocaman açıp şaşkın ve üzgünce sorarken Azat başını salladı.

"Ama ben... Ben seni her şeyden çok seviyorum. Niye böyle oldu ki. Hormonlardan dengesizleşttim ondan mı böyle hissetirdim sana."

Suçlulukla konuşup bakışlarını kaçarırken Azat gülmemek için kendini zor tutarak devam etti.

"Bilmiyorum ama bence kendini bir sorgula mesela en son benim için ne yaptın?"

Begüm gerçekten dokunsalar ağlayacak kıvama gelmişti. Azat'a sevgisini nasıl gösteremiyordu anlamıyordu.

"Azat ben senin için en son şey yaptım."

"Ne yaptın?"

Azat kucağındaki karısının belini tutarken bakışlarını kaçırıp utanmasını aşkla izledi.

"Makarna yaptım hani sende çok beğendin. Sırf sen istedin diye yaptım."

Doğru söylüyordu. Begüm mutfağa yeni yeni girmeye başlamıştı ve ilk kez tek başına basit bir makarna gibi algılansa çok değişik özel soslu  bir makarna yapmış. Patlıcan közlemeli kaşar peynirli o değişik makarnası evdeki herkesten ve Azat'tan beğeni almıştı. Karısının zaten becerikli olabileceğini biliyordu Begüm sadece kolaya kaçıp uğraşmıyor Azat'ta bunu bildiğinden üstüne gidiyordu. Begüm istese güzel yemek yapardı.

"Makarna mı? Bana olan sevgin bir tabak fiyonklu soslu makarna mı yani Begüm? Benim için ne yapıtından anladığın bu mu?"

"Azat."

Begüm gerçekten ağlayacaktı niye böyle konuşuyordu Azat her gece kocasına seni çok seviyorum deyip öperek uyuyordu. Sabahları yine kocasına sıkı sıkı sarılıp onu öpücüklere boğarak uyandırıyordu. Öyle ki bezen flört ediyorlarmış gibi o ilk zamanlarıymış gibi gün içinde Azat'a aşk dolu mesajlar artıp kur yapıyordu. Kesinlikle ilgisiz bi eş değildi. İyi gününde kötü gününde hep yanındaydı. İşten geç gelse uykusuz olsa bile uyumaz Azat'ı bekler onunla hep ilgiyle konuşurdu.

"Ne Azat, yalan mı? Sürpriz yok, hediye yok sonra böyle bana elinle yemek yedirme falanda yok zaten bir haftadırda yatağa girer girmez popunu dönüp uyuyorsun."

Begüm daha fazla duramayacağından Azat'ın kucağından kalktı ve başını hiç kaldırmadan odadan çıkmak üzere yürürken mırıldandı.

"Ben seni çok seviyorum."

Başka bir şey diyemezken gözünden düşen göz yaşını sildi ve kadın olarak kocasını ihmal ettiğini düşünüp kendine kızarak odadan çıkmak için adım atmıştı ki aniden arkasından beline sarılan kollar tarafından kucaklanınca kendini bıraktı ve bir anda hıçkırınca Azat kucağında Begüm'le donup kaldı.

"Begüm..."

Karısına ne olmuştu bir anda nasıl ağlamıştı ya da bir anda mı ağlamıştı anlayamadı. Yine ne yanlış olmuştu çözemedi.

"Seni canımdan çok seviyorum. Tamam hamilelik, öğretmenlik derken vaktim kalmıyor belki seni ihmal ettim ama bu seni sevmiyorum anlamına mı geliyor. Ben sana her gece söylemiyor muyum. Her gece her sabah seni ne kadar sevdiğimi

Söylüyorum."

Azat yaptığı şeyin böyle bir yıkıma sebep olacağını bilmediğinden kendine kızdı. Begüm'ü yere indirdi ve karşına geçip karısının yüzünü avuçları içine aldığında şimdi anladı Begüm'ün neden ağladığını. Sıradan bir alınan ya da her zamanki duygusal sulu göz olduğunda değildi bu göz yaşları Begüm'ün. O ıslak bakışlardaki korkuyu gördü vs bu bakışları daha öncede hatırlamak istemediği o günde görmüştü.

"Begüm..."

"Ben seni seviyorum."

Begüm gözü yaşlı acı çekercesine konuşurken Azat karısına sıkıca sarılıp gözlerini kapattı.

"Kahretsin oda o günü hatırlıyor."

İçinden kendine kızarken ayrılma eşiğine geldiğinde Karsıyla karşılıklı ağladıkları o günü düşündü. O günde begüm böyle bir birimizi kaybediyoruz diye korkarak bakmıştı. Begüm sanki yine kopacaklarmış gibi sıkı sıkı tutundu Azat'a. Bu durumu abartı yaşamasındaki en büyük etken elbette duygularını şu dönemler yoğun yaşaması ve geçmişte kalan o kötü gündü. Azat sevgisini hissetmezde ayrılırız diyeydi.

"Şaka yaptım... Yemin ederim söylediğim hiç bir şey doğru değildi. Ben şaka yaptım uğraştım seninle bebeğim. Bana olan aşkında ilginde tam güzelim. Bu kadar seni üzeceğini bilemedim affedersin."

Azat'ın sözleriyle Begüm bir anda sustu ağlamayı kesti ve kastı olmuş halde Azat'ın kolları arasından çıkıp Kaşlarını çatarak kocasına baktı. Şimdi Azat'ın saçma şakasından mı üzülmüştü, ağlamıştı, korkmuştu... Azat ne diyordu böyle. Şuan "aa öyle mi?" deyip gülmesi mi lazımdı.

"Şaka mı? Sen şimdi bana şaka mı yaptın? Ben senin saçma şakandan dolayı mı böyle üzüldüm."

Azat utandı bir an. karısının karşısında koca adam ezilip büzüldü.

"Ya ben böyle olacağını nerden bileyim. Begüm... Güzelim ya şimdi ben... Bak yani."

Ne diyeceğini bilemeyen Azat ensesini ovarken Begüm Kocasına üsten bakışlar attı. Azat'ın şakaları bazen gerçekten kabak tadı veriyordu.

"Senin şakaların seni tanıdığın günden beri çok oluyorlar artık... Şakaymış."

Gözlerini devirip "bu kadarına pes." Diyerek arkasını dönüp lavoboya gitmek için yürüdü. Elini yüzünü yıkayıp rahatlamak istiyordu. Bir adam biye defalarca kez eşek şakası yapardı hiç anlamıyordu. Bir kaç adım armıştı ki Azat'ın kendine kızan mırıltısını işitti.

"Bir bokuda becersem şaşarım. Yok arkadaş bir daha şaka yapmayacağım diyorum tutamıyorum kendimi sonra böyle çuvallıyorum. Hay ben kendi şakalarımı s**m."

Begüm lavobodan içeri girerken Azat'ın yine cümlenin sonundaki küfrünü duymuştu ve gözlerini devirip mırıldandı.

"Her sinirlendiğinde, kıskandığında şu küfürü etmese çatlar. Uf ya bebeğimiz doğup büyürkende böyle ağzı alıştığından tutmayacak kendini kızım bir gün duyarsa soracağım ben o zaman hesabını ona."

Elini yüzünü yıkayıp çıktığında Azat bıraktığı yerde ayakta duruyordu. Bir eli belinde sabırsızca duruyordu ve Begüm'ü görür görmez hemen karısına yaklaştı.

"Begüm bir dinle güzelim."

"Niye yine şaka yap diye mi? Nasıl üzüldüm biliyor musun? Kendimi eşlerine ilgi göstermeyen kadınlar gibi hissettim. Birini sevip ona bunu göstermeyenlerin yaşadığı o berbat hissi yaşadım."

Azat üzgün üzgün bakıp çocuk gibi masumca dudaklarını büktü. Böyle durunca normalde ağır o ciddi olan havası uçup gidiyor yerine küçük kara gözlü masum bir çocuk geliyordu. Bazen şakalarını abartıyordu ama kötü niyeti hiç yoktu. Karısına kendini açıklarken Begüm'de onu bildiğinden çoktan kucağına atlayıp gülüşerek öpüşüp koklaşır zannetmişti ama öyle olmamıştı.

"Ya tamam Begüm vallahi batırdım biliyorum ama sende beni biliyorsun güzelim."

Begüm gülümsedi bir an. Aklına gelenler fena şeylerdi ama Azat bilmediğinden o gülümsemeyle sevinip Begüm'ün yanağını elinin tersiyle okşayıp gülümsedi.

Begüm aklındaki düşüncelerle Azat'a seksi bir bakış atarak kocasının göğsüne elini uzattı ve Azat'ın gömleğinin tek düğmesini göz teması kesmeden açarken Azat Begüm'ün aniden değişen ruh haline ve açtığı düğmenin anlamını çözmeye çalışan bakışlarla bakarken begüm bir düğme sonra bir tane daha açıp elini kocasının hafif tüylü göğsünden gezdirince Azat'ın içi bir tuhaf olup kıpırdandı.

"Bundan sonra bambaşka bir Begüm göreceksin sevgilim. Artık o nazlı ilgi bekleyen karın yok Azat bey. Seksi ve ne istediğini bilen güçlü kadının var. Hoş geldin demek ister misin?"

Begüm kocasının dudaklarının üstüne yaklaşıp ıslattığı dudaklarla fısıldarken Azat yutkunup şaşkın şaşkın bir ifadeyle karısına baktı.

Begüm gözlerini tuhaf tuhaf bakıyor o ateşli buram buram kadın kokan bir kişiliğe bürünürken Azat'ın divanesi olduğu masum hallerinden şuan çok uzaktı. Başka biri gibi bakıyordu.

"Begüm sen dağıttın iyice."

Gözlerini devirip azıcık uzaklaşarak Begüm'ün açtığı düğmeleri tek tek kapattı. Sevmiyordu böyle şeyleri. Onun karısı masum istekli olmalıydı. Kucağına aldığında kıkırdayarak sevişmeliydi. Böyle seksi baştan çıkarıcı değildi. Arsız halleri sevmiyordu. Karışı istekli ama bir o kadar masum olduğunda Azat'a çekici geliyordu.

"Ya niye işte mız mız olmayacağım."

Azat'a doğru adım atıkça Azat geri geri yürüdü ve yatağa bacağı değdiğinde ne olduğunu anlamadan boşluğuna denk gelip Begüm göğsünden itip kocasını yatağa düşürdü. Şuan Azat kendini salak gibi hissediyordu. Karşısında arzulu bir kadın vardı ama kaçıyordu istemiyordu çünkü karısının bu halini sevmemişti.

"Begüm."

Azat ağzı açık kalmış halde karısına bakarken Begüm işveli işveli kıvırtarak Azat'ın kucağına tırmanırken Azat düşmesin diye tuttu karısını ve bir anda kasıkları üstüne oturmasıyla inlerken Begüm kışkırtıcı bir şekilde uzanıp kocasını öptü.

Azat ağzı açık kalmış halde karısına bakarken Begüm işveli işveli kıvırtarak Azat'ın kucağına tırmanırken Azat düşmesin diye tuttu karısını ve bir anda kasıkları üstüne oturmasıyla inlerken Begüm kışkırtıcı bir şekilde uzanıp kocasını öptü

"Rahat dur bak."

Begüm'ün beline ellerini yerleştirip hırlayarak onu uyarırken Begüm küçük şuh bir kahkaha attı.

"Duramam, madem sıkıldın benden bak değişiyorum."

Begüm Azat'ın sertleşmeye başladığını hissettiği erkekliği üstünde popusunu ileri geri hareket ettirirken Azat başını arkaya atıp inledi. Karısının bu halleriyle bu aşkın hep dinamik kalacağı aşikardı. Begüm değişik tutkulu bir kadındı. kocasının üstüne uzanıp dudaklarını Azat'ın aralık öpülesi kalın dudaklarına değdirdi.

"Aşkım ne istiyorsun şimdi sen. Bundan sonra senin dediklerin olacak."

"Begüm keser misin şunu?"

Hiç sevmemişti Azat bu geyşa ruhlu Begüm'ü. Onun Begüm'ü kucağında masum masum otursun dalga geçtiğinde ciddi zannedip Azat'ı daha çok aşık edip mızmızlansın. Seviştiklerinde masumluğunun ve aşkının tutkusu birleşince onun Begüm'ü oluyordu. Sevmiyordu bu tarz kadınları sevseydi vakti zamanında etrafında böyle bir lafıyla erkeğinin ağzının içine bakan buram buram şehvet kokan kadınlarla olup Begüm'le evlenmezdi. Begüm sadece seviştiklerinde ateşli oluyordu ve işte Azat'ın sevdiği buydu. Masumluğuydu...

"Kesemem sevgilim."

Begüm Azat'ın dudaklarından öpüp usul usul kocasının yine gömleğinin düğmesini çözerken öyle bir bakıyordu ki Azat dayanamayıp Begüm'ün ellerini tuttu.

"Yeter bu kadar oyun çorban soğudu."

"İçmeyeceğim kendimi iyi hissediyorum."

Çorbayı falan çoktan boş vermişti. Zaten o anlık başı dönüp midesi bulanmıştı çoktan geçmişti.Begüm'ü üstünden kaldırıp yana yatırıp kendi ayaklandı ve açılan düğmelerini kapatırken Begüm uzandığı yerde Azat'ı izleyerek kıkırdadı.

"E ama sende onu sevmiyorsun bunu sevmiyorsun ben daha ne yapayım."

Azat nefesini dışarı bırakıp Begüm'e dönüp karısının üstüne eğilip gözlerinin içine baktı.

"Tamam nazlı ceylanım tamam sen kazandın. Ben yine eşek şakası yaptım dersimi aldım. Başka Begüm istemiyorum ben benim Begüm'ümü çok seviyorum ve onun değişmesini falanda istemiyorum."

Begüm dudaklarını büzüp içini çekti. O güzel şekilli uzun Kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Ya öyle mi?"

Tırnaklarının ucuna bakarak konuşurken Azat başını iki yana sallayıp güldü.

"Öyle güzellik öyle... Hem bence sen çok sevinme bu duruma şimdi olmasada, kıyamasam da bebeğimiz doğduktan sonra elimden çekeceğin var."

Begüm sevimli sevimli gülümseyip kollarını uzattınca Azat biraz daha eğildi ve boyununa kollarını saran Begüm'ün dudaklarından öptü.

"Seni çok seviyorum Azat."

"Bende seni çok seviyorum güzelim. Hadi doyur artık karnını buz gibi oldu geçi o çorba. En iyisi aşağıya inelim zaten yemek vakti."

Begüm başını sallayıp hemen kocasının elini tuttu ve birlikte dışarı çıkarken Azat kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı.

"Bir haftadır benden önce yatağa girip uyuyorsun özledim seni sevgilim. Bu gece yemekten sonra erken çekilelim odamıza."

Begüm kocasının arzulu sesi çapkın bakan gözlerine ve göz kırpmasına gülümsesede Azat önüne dönüp elinden tutarak yürürken içindeki hislerle dudaklarını kemirdi. Bu konuda ufak bir sorunu vardı ve Azat'la konuşsa iyi olacaktı. Bir haftadır kocasını çok istesede bir şey olmuyordu ve uykusu var gibi yapıyordu ama artık ertelemeyecek ve bu akşamı da atlatıp Azat'la en kısa sürede konuşacaktı.

***

GÜNEY & YAREN

Güney elinde kumanda haberleri izlerken yine gündemdeki acı olayları üzgünce dinleyip kendi kendine mırıldanarak yorumlar yaptı. Ülkesine sevdalılardandı Güney... Babası ilkeli bir adamdı ve iki evladınıda karısıyla duyarlı bireyler olarak yetiştirmişlerdi.

Bugün sokak röportajlarında vatandaşa mikrofon uzatılıp TBMM'nin açılımını sorduklarında ya da ülkenin ilk Cumhurbaşkanı kimdir? sorusunu sorduklarında cevaplayamayan onlarca insan varken Yakup bey iki evladını da son derece ilgili, bilgili, vatansever olarak büyütmüş sonra sonra çocuklar kendileri büyüdükçe bu duyarlılıklarına devam etmişlerdi.

Güney'in siyasi bilgisi çok kuvvetliydi. Sürekli değişik türde kitaplar okusa da özellikle siyasi içerikli kitaplara meraklıydı. Belki mühendis olmasaydı siyasal bilimler okurdu ama tercihini çoktan yapmıştı. Bazen Azat'la bir araya geldiklerinde uzun uzun konuşurlardı. Herkesle rakı masasına oturulmayacağı gibi herkesle siyasette konuşulmazdı. Güney bu yönden şanslıydı çünkü Azat'ta kendisi gibi bu konularda sağlam bilgilere sahip kültürlü bilgili bir adamdı.

İşten çıktığında alışverişte olan Yaren'i alıp birlikte yemeği dışarıda yiyip eve gelmişlerdi. Yaren şimdi yanındaki koltukta elini dizine koymuş Ojesini sürmüş kurumasını beklerken Güney televizyonu kapatıp karısını izledi.

Yaren bir yandan tırnaklarını üflüyor bir yandan da gözü dalmış haldeydi. Son günlerde Yaren de tuhaf değişiklikler vardı. Çocuk istememesi dışında söylemesede değişik bir şey vardı. Bazen dalıp dalıp gidiyordu. Güney bilmesede Yaren takmadım desede Hale'yi gördüğünden beri huzursuzdu. Bilmiyordu ama o Kadının adını bir kez olsun Güney'den duymamasına rağmen rahatsızdı. Birgün yine karşısına çıksın canını sıksın istemiyordu. Bu dünyada tek bir kişiden nefret ediyordu oda Hale'ydi. Kendisini istemeyen anne babasından bile nefret etmiyor iyi kötü bir şey hissetmiyordu ama Hale'den nefret ediyordu.

"Bence kurudular artık tırnakların fındığım üfleyip durma."

Güney gülümseyerek karısına konuşurken Yaren dalgın gözlerini çekip Güney'in parlayan yeşillerine çevirerek aşkla baktı kocasına.

"Dalmışım kurudular tabi."

Parmak uçlarıyla kurudular mı diye tırnaklarını kontrol edip emin olduktan sonra Güney'in kaşlarıyla yanını işaret ettiğini fark etti.

"Yanıma gelsene bebeğim uzak kaldık."

Yaren yerinden kalkıp kocasının yanına oturup ona sokulurken Güney karısını kolları arasına alıp saçlarından öptü.

"Bir kaç gündür çok dalgınsın sevgilim bir sorunun mu var?"

Yaren başını Güney'in göğsüne yaslayıp belini sararken başını kaldırıp Güney'in ilgili aşk dolu bakan gözlerinin içine baktı. Bebek konusundan beri Güney hiçbir şey yapmıyordu ve Yaren içten içe bu duruma üzülüyor planının tutmadığını düşünüyordu. Demek ki Güney'in de işine gelmişti beş yıl sonra çocuk sahibi olmak. Üzülüyordu elbette bu duruma ama planına da devam edecekti.

"Hayır bir tanem gayet iyiyim ben sadece... Dönem sonu geldi ya onun yorgunluğu var üzerimde."

Güney inanmasa da üstüne gitmeyecekti karısı belli ki anlatmaya hazır değildi. Belkide ailesiyle ilgili bir şey vardı ve anlatmak istemiyor kendisine saklıyordu. Şu sıralar Güney karısının üstüne gitmesede en kısa zamanda o doğum kontrolü haplarını kullanmamasını istediğini söyleyerek işe başlayacak sonrasında bir şeyler düşünecekti.

"Serpil annemle konuştum bugün."

"Hımm nasıllarımış? Bende bu hafta arayamadım bak. İyi ki senin gibi düşünceli gelini varda benide kurtarıyorsun yoksa annem fena küser onu unuttum diye."

Yaren kocasının sözlerine gülerken daha sıkı sarıldı Güney'in beline.

"İyilermiş Yakup babam yıllık izinini erken kullanacakmış. Belkide emekliye ayrılırmış daha karar vermemiş."

Güney bu konuyu babasıyla konuşmuştu zaten biliyordu. Şirketin anlaşması bitiyordu ve babası yeniden İstanbul'daki şirketten çağrılıyordu ama Yakup bey artık çalışmayı düşünmüyordu. Çok şürkür bu zamana kadar birikimini yapmış iki çocuğunu evlendirip onların evini arabasını almış adlarına olan hesaplarında bir miktar para biriktirmişti. Baban kalan işlettiği arsaları ve maaşıyla bugüne kadar gelmişti. "Çalıştığım yıllardır ekmek yediğim yeri zor durumda bırakmak bana yakışmaz" diyerek Antep'e gitmiş ve görevini yerine getirmişti. Bu saatten sonra torun sevmek karısıyla istediği yerlere gidip gezmek belki Balıkesir'den bir yazılık alıp belirli zaman orda belirli zaman İstanbul'da kalmak istiyordu. Begüm doğum yapana kadar kızının yaşadığı şehirde Antep'te kalacak Serpil hanım kızına destek olacaktı ama sonra dönmeyi düşünüyorlardı.

Azat kızı doğup biraz toparlandıktan sonra İstanbul'daki şirketin başına geçeceğinden Yakup bey onlarında bir ayakları Antep'te olsada daimi İstanbul'da yaşayacak olmalarına seviniyordu. Aksi durumda canının bir yarısı olan oğlu İstanbul'da diğer yarısı kızı Antep'te yaşayacaktı ve git gel durumunda olacaklardı.

"Ben en başında söylemiştim zaten Antep'e gitmesine bile gerek yoktu ama babamı bilirsin çalıştığı yeri yarı yolda bırakmayıp gitti. Gerçi gitmesi Begüm açısında da iyi oldu hani."

Güney Azat'ı kastedip gülerek konuştuğunda Yaren'de kıkırdadı. Bazı sırlar vardı ki onlar sonsuza kadar açılmayacak olanlardı. Onlardan biride Azat'la Begüm'ün başta oynadıkları nişanlılık oyununun aşka dönüşmesi gibiydi.

"Öyle oldu sevgilim, bak şimdi bizim iki deli uslu usulu geçinip gidiyorlar birde Prensesimizi yaptılar."

Yaren kıkırdayarak boş bulunup konuşurken Güney kendini belli edercesine öksürdü.

"Suyunu çıkarmasak Yaren. Kardeşimin evli olduğunu bilsemde onunla Azat'ın malum durumları üstüne espiri yapacak değilim. Abiyim yahu ben..."

Güney efelenerek konuşurken Yaren gülerek kocasının yanaklarını tutup öptü. Bir yerde haklıydı Güney Yaren boş bulunmuştu.

"Ay yesinler senin abiliğini."

Kocasının yanaklarını sıkıp öperken Güney başını Yaren'in boyun girintisine sürtüp karısını koklayarak öptü ve başını ordan çekmeden erkeksi sesiyle Yaren'i etkileyen tonda konuştu.

"Bizimde beş sene sonra kızımız ya da oğlumuz olacak."

Yaren'in gülüşü yüzünde donarken Güney direkt konuyu açamasada Yaren'i yokluyordu. Karısı şu saçmalıktan vazgeçesin istiyordu beş yıl çok uzun bir zamandı.

"Hı hı nasipse öyle tabi."

"Beş yılda kararlıyız yani?"

Güney burnunu karısının boynuna sürtüp ıslak bir öpücüğü tenine bırakırken Yaren titrerdi. Bu haksızlıktı... Güney böyle yakınken yalan söylemek çok zordu. Şimdi "Senden mümkünse hemen çocuk istiyorum" diye itiraf edecekti.

"Hı hı kararlıyım."

Güney azıcık karısının üstüne doğru eğilince Yaren geri geri eğildi ve sırtı koltuğa değerken bacaklarını hemen üstüne uzanan Güney'in beline sardı. Geniş koltuklarına çok rahat sığıyorlardı. Daha önce baş başa film izlerlerken azıcık burada sevişip denemişlikleri vardı.

Şimdi Güney karısının bacakları arasına yerleşmiş yüzleri eşit şekilde ağırlığını vermeden uzanırken beline sarılı bacakların üst kısmından sıyrılan elbisenin açık bıraktığı pürüzsüz bacaklarda ellerini gezdirip yeşil gözlerini hayatının kadının g...

Şimdi Güney karısının bacakları arasına yerleşmiş yüzleri eşit şekilde ağırlığını vermeden uzanırken beline sarılı bacakların üst kısmından sıyrılan elbisenin açık bıraktığı pürüzsüz bacaklarda ellerini gezdirip yeşil gözlerini hayatının kadının gözlerinde sabitledi.

"Beş yıl çok fındığım ben bu konuyu günlerdir düşünüyorum ve sana açık olacağım. Aklıma bir şeyler yatmıyor. Mesala şu doğum kontrol hapını bırakmanı istiyorum madem çocuk istemiyorsun zaten ben korunuyorum sen kimyasal bir şey içme. Hem aklıma yatmayan şu ki sen bu konuyu çok isteyip sonra vazgeçerek ertelesen bile neden bu kadar uzun zaman belirledin?"

Yaren gözlerini kaçırırken Güney söylememesi gereken çok ama çok yanlış bir sözü tamamen art niyeti olmadan bir anda söyleyiverdi.

"Ben seninle doya doya evliliğimizin tadı çıksın sonra çocuğumuz olsun dedim ama sen beş yıla çektin bu süreyi sevgilim. O kadınla evlendiğimde hemen çocuk istemiştim Çünkü yeterince vakit geçirdiğimizi düşünmüştüm eğer senin aklını bu durum karıştırdıysa sen aslında bu konuyu bu kadar ertelemeyecekken buna takılıp karar verdiysen lütfen paylaş benimle düşünceni."

Yaren duyduklarının ağırlığı altında nefes alamazken donup kaldı. Güney kendisine en az bir iki yıl çocuk olmasın derken Hale'yle evliyken hemen mi çocuk yapmak istemişti. Güney düşüne düşüne acaba karısı buna taktığı için mi böyle yaptığını bulmuştu. Yaren bu konuyu bilmiyordu bile. Begüm arkadaşı üzülmesin diye asla bu konuyu ona söylememişti.

Gözleri dolarken kalbi öylesine acıdı ki şuan hissettiklerinin tarifi imkansızdı. Niye böyle olmak zorundaydı neden bir şekilde tamam artık çok mutluyum dediği anda bir yanı kırılmak zorundaydı... O kadından bile hemen çocuk isteyen adam kendisinden niye istememişti. Niye bitmiyordu bir şeyler... Neden Güney'le çok mutlu olmasına rağmen bir yerden hep acı kendini gösterip çıkıyordu.

Güney'in şaşkın bakışları altında gözünden düşen yaşlarla "neden" Dedi içinden. "Neden bitmiyor benim bu aşk uğruna ödediğim bedeller."

Güney karısının neden ağladığını anlamayıp şaşkın halde bakmaya devam etti. Sözleri onu nasıl yaralamıştı anlamıyordu. Anlatmak istediği sadece "o kadından bile çocuk istedim çünkü ben çocukları çok severim ama seninle dolu dolu günlerimiz olsun diye biraz zaman demiştim." Olsada Yaren bunu hiçde böyle anlamamıştı. Bir kadın olarak aşkı, onuru o sözden sonra yerle bir olmuştu.

"Yaren? Bebeğim..."

Güney hızla karısının üstünden kalkıp onun titreyen ellerini tutup kaldırıp oturmasını sağladığında Yaren ellerini Güney'in ellerinden çektiği gibi ağzını kapattı ve hıçkırığıyla birlikte ağızdan çıkan her kelime Güney'in yüreğine ok misali saplandı.

"Niye böyle olmak zorunda? Neden seninleyken dünyanın en mutlu kadınıyken ufacık bir şey beni böyle yıkıp geçiyor."

Güney telaşlandı. Ne olmuştu gerçekten anlamıyordu. Yaren böyle konuştukça korkuyordu.

"Aşkım ben ne yaptım? Özür dilerim her ne yaptıysam, çok özür dilerim ne olur ağlama."

Karısının saçlarını okşayıp ona ulaşmaya çalışırken Yaren ıslak gözleriyle öylesine masum öylesine korunası baktı ki Güney yutkundu.

"O Kadından bile hemen çocuk istedin ama benden istemedin. Ben senin için yıllarca bekledim. Tek bir umudum yokken bekledim ama sen benden değil ondan hemen çocuğun olsun istemişsin."

Yaren'in fısıltısı acı acı yayılırken Güney gözlerini irice açıp şakınlıkla karısına baktı. Yaren neler diyordu böyle.

"Yaren sen böyle bir kıyaslamayı niye yapıyorsun? Sana olan aşkımı bilmene rağmen sen şimdi bunları söyleyip neden ağlıyorsun?"

Yaren sıkılmış gibi hissetti. Bu kadarı çok geliyordu. Zaten o kadını gördüğü günden beri rahat değildi birde bugün deli divane olduğu kocasının vakti zamanında ilk evliliğinde hemen çocuk istediğini ama söz konusu kendi olunca ertelediğini öğreniyordu. Artık sakin olamıyordu. İçindeki alev topu  sanki her saniye büyüyüp yükseliyordu.

Bir anda ayağa fırladı ve Güney'inde kalkmasıyla kocasının karşına dikilip içindeki yükselen alev topunun ateşiyle tüm gücüyle bağırdı.

"Senin bana bunu yapmaya halkın yok... Senin karşıma geçipte eski karımdan çocuk istedim ama senden sonra olsun dedim gezip tozmak için bunu erteledim demeye hakkın yok... Bana bunu söyleme."

Güney şaşkınlık ve sinir karmaşası yaşayıp kaşlarını çatarken Yaren gözünden düşen damlalarla Güney'in kalbinin üstüne titreyen elini bastırıp az bir kuvvetle vurdu.

"Burası senin dediysen bana onun adını anmayacaksın... Bana onunla ilgili tek bir kelime söylemeyeceksin. Bana onunla olan geçmişini konuşmayacaksın Güney... Seni benden çalan o kadını bana söylemeyecek..."

"Yeter!!"

Güney delirmiş gibi bağıran ve kalbinin üstüne durmadan vuran Yaren'in elini tutup karısını durdurarak öfkelenip bağırmasıyla Yaren kaskatı kesildi.

"Sen benim geçmişimi biliyorsun. Sen benimle ilgili her şeyi biliyorsun ve ben sana oturup eski Karımı anlatacak bir adam mıyım he... Sana bu kadar aşıkken sen ne düşünüp söylüyorsun. Kendine gel Yaren... Neyin var bilmiyorum ama acısını bizden çıkarma kendine gel çünkü  ben kendimi kaybetmek istemiyorum. Ben sana Hale'yle ilgili bugüne kadar tek bir şey söyledim mi?"

"Anma şu kadının adını ağzına."

Yaren Hale'nin adını duymasıyla gözleri ateş saçarak bağırırken Güney ilk kez onu böyle görüyordu. Yaren bunun için deli gibi kıskanıp köpürecek bir kadın değildi başka şeyler vardı bu hallerinin altında.

"Ben Hale'yi tanıdım zannedip bunca yıl gezdim her şeyi tattık diyerek hemen çocuk istedim çünkü çocukları çok severim baba olmayı çok istiyorum. Seninle evliliğimizde çocuk olayını biraz ertelememin sana olan güvensizliğimden değil. Sütten ağzımın yanması olayı değil sen bunun neyini anlamıyorsun. Allah kahretsin ya Allah gerçekten kahretsin... Sadece istedim ki seninle yarım kalan her şeyi yaşayalım ama sen bana neler söylüyorsun. Gnlerdir kim bili neler düşünüyorsun. Allah beni kahretsin ki seninle dolu dolu yaşamak istediğimi söylediğim için."

Yaren soluk soluğa bağıran kocasını dinlerken onun kendini suçlamasıyla öylece bakıp yutkundu. Güney şuan öylesine bitip tükenmiş duruyordu ki o an ne yapsın ne söylesin bilemedi. Öylece yeşillere bakarken Güney derin bir nefes alıp elini kısa ama önde bir tutamı uzun olup geriye doğru şekillendirdiği sarı saç tutamından geçirip bir kaç saniye yerde gözleri oyalanıp soluklandı sonra başını hızla kaldırıp dim dik bir duruşla karısının gözlerinin içine baktı.

"Yok değil mi? Beş yıl ertelemedin değil mi? Sırf ben istemedim biraz erteleyelim dedim diye sende böyle yaptın. Bana ders vermek beni yola getirmek gibi saçma sapan bir şey düşündün değil mi? Sanki ben bu konuya sonsuza kadar kapatmışım gibi böyle yaptın değil mi?"

Yaren cevap vermeyip sadece kaskatı kesilmiş ıslak gözleriyle Güney'e bakarken Güney başını iki yana sallayıp histerik bir şekilde güldü.

"Neyi soruyorum ki her şey zaten ortada. Bugün bu kadar kızıyorsan, böylesine yaralı konuşuyorsan bunun başka açıklaması olamaz."

Güney aptal bir adam değildi çözüyordu bazı şeyleri ama Yaren elbetteki evet deyip onaylamayacaktı. "Hayır yok öyle bir şey" deyip hızla reddedsede Güney kırgın gözlerle baktı karısına.

"Sana ne oluyor bilmiyorum Yaren ama sen beni bilerek bana geldin... Benim önceden evlenip boşandığımı, Hale'yle yaşadığım her şeyi bilerek bana geldin. Bunlar senin için sorun olacaktı madem neden geldin? Niye kabul ettin?"

Güney yanlış anlıyordu. Yaren'in böyle bir şeyi dert ettiği yoktu ama Güney şimdi onun böylesine hırçınlaşmasını, Hale'nin adı geçtiğinde böyle öfkelenmesi ve o kadınla kendisini kıyaslamasından çok başka anlamlar çıkarıyordu.

"Güney..."

Yaren kırgınlıkla kocasının adını fısıldarken Güney yutkundu. Şu kavgayı ettiklerine inanamıyordu. Yaren madem birgün böyle patlayacaktı o zaman neden gelmişti. İçinde bir yer acıyor kırılıyordu.

"Ben çok mutluyum sanki boşanmış bir adam olarak ailesinin içine öylesine bir kadını soktuğum için. Utançtan başka bir şey yaşatmayan o kadınla olduğum için ben sanki çok mutluyum! Yüzüme bir tek vurmaz dediğim sen vardın ama demek ki öyle olmuyormuş insan çok sevsede çok sevilse de birgün hatası yüzüne dolaydı ya da dolaysız vuruluyormuş."

Bu kez şaşıran kırılan Yaren olup gözlerini Kocaman açmış tamamen yanlış anlayan Güney'e bakarken Güney bir adım daha atıp yaklaştı ve hiç beklenmedik şekilde dudaklarını karısının alnına bastırıp öperken fısıldadı.

"Seni daha önce görmediğim için başkasıyla evlenip seni görmediğim için bunları içinde tutup şimdi böyle yapıyorsan sana diyecek bir şeyim yok ama şunu bilmeni istiyorum ki geçmişimi ben yaşadım ben pişman oldum... Sana geldiğim günden beri yanlışım olsaydı bugün bu haykırışını anlardım ama bil ki beni yaraladın Yaren... Beni sevdiğim kadın olarak çok yaraladın."

Güney geri çekilip arkasını dönüp giderken Yaren gözlerini kapatıp hıçkırarak omuzları sarsılarak ağladı. Bu duruma nasıl gelmişlerdi Güney neler anlamıştı böyle anlamıyordu. Karısının ağlamalarına içi sızlayıp dönüp onu kollarına almak istesede içindeki hisler engel oldu.

Dış kapının kapanma sesini duymasıyla Yaren hemen başını çevirdi ve hızla koştu. Sanki giderse bitecekmiş gibi çırpındı ama kapının kolunu tutupta açamadı. Öylece kapının önünde dizleri üstüne oturup ağladı. Neye ağlıyordu artık kendiside bilmiyordu...

"Beni annemle babam bile istemiyorken sen ve minicik bir bebeğimizle aile olalım istedim, ben kötü bir şey istemedim ki."

Kendi kendine konuşup ağlarken bazen insanın dilinin kemiği olmayıp karşı tarafı nasıl yaktığını anladı. Bir söz bin söz olup çoğalmıştı. Bir kıvılcım çığ gibi büyüyüp evli olduğu şu zamana kadar tek bir kavgasının olmadığı anlar yıkılmıştı. Öfke yoktu... Sadece iki tarafta da kırılan bir şeyler vardı. Güney'in en hassas konusuydu Hale'yle olan geçmişi çünkü o kadınla rezil olduğunu düşünüyordu. Kardeşinin babasına karşı kötü duruma düşmesini sağlayan kadınla olmuş olmak, kendisinin kandırılması ve daha nicelerini yapan o kadınla birlikte olup susmak zorunda kaldığı için zaten acı çekip pişmanlığını kendi içinde aylarca yaşamıştı.

Kimse dile getirsin istemiyordu. En çokta canından çok sevdiği kadın, karısı dile getirsin istemiyordu ama bir şekilde konu dönüp dolaşmış ve o kaçtığı konu bugün açılmıştı...

İnsan geçmişini silemiyordu. Utunur gibi olsada an gelip geçmiş kendini tüm çıplaklığıyla hatırlatıyordu...

***

Güney saat sabahın üçünü gösterirken dış kapıyı Yaren uyuyordur diye sesizce açıp içeri girdiğinde derin bir nefes aldı.

Saatlerce dolaşmıştı. Sahile İnip elleri ceplerinde öylece yürümüş bir banka oturup karanlık gecede denizin ürkütücülüğünü izlemişti. Güney bir sorun olduğunda kadehlere sarılan bir adam değildi. Tek damla bir şey içmeden evine, yuvasına gelmişti.

Üzgündü, kırgındı ama biliyordu ki bu durum geçecekti. Yaren'le aşkı bir yerde yine kesişip bu olayıda alacaklardı...Salonun ışığı yanmıyordu. Yaren'in uyduğunu düşünüp yorgun halde ağır ağır merdivenleri çıkarken canının yine yandığını hissetti. Evlendiği hatta Yaren'i hayatına aldığı günden beri ilk kez canı böyle acıyordu ama bir yanı karısınıda suçlamıyordu. Onun aşkını niyetini bildiğinden suçlamıyordu. Sadece o kaçtığı geçmiş açılsın istememişti ama Kendiside art niyeti olmasada geçmişinden örnek vererek hata yaptığını anlamıştı.

Yatak odasından içeriye girdiğinde sadece gece lambasının açık olduğunu ve dağınık yatağını fark etti. Yaren yatakta yoktu ama kıyafetleri yerdeydi. Karısının hiç böyle dağınıklığını görmemişti. Kaşlarını çatıp Yaren'in nerde olacağını düşünürken duşa girmiştir belki diyerek kafasını odadaki banyodan tarafa çevirdi ama kapının altından ışık sızmıyor su sesi gelmiyordu.

İçine kötü bir his çöktü. Yaren'in bu gece başka bir odada kalkmak istediğini düşündü ama sonra bu fikir ona yabancı geldi. Yaren balayındayken kendisi bu konuda kocasından söz istemişti. "Ne olursa olsun ayrı yataklarda uyumayalım küs olsak bile yanı başımızda bir birimizin nefesini hissedelim." Demişti.

Belki yeni kapattı duşu çıkıyordur diye düşündü çünkü ayrı odalarda kalma fikri aklına yatmıyordu. Banyoya doğru yürüyüp kapıyı açtı karanlık ve sessizlikten burda yok başka odaya girmişti işte diye düşünüp karısını bulmak için tüm odaları gezmek üzere arkasını dönmüştü ki duyduğu minicik iç çekme sesiyle hızla arkasını geri dönüp ışığı yakmasıyla olduğu yerde donup kaldı...

"Yaren..."

Haykırırcasına karısının adını seslenip koştu ve soğuk yerde öylece bacaklarını karnına çekmiş çıplak halde nemli saçlarıyla oturmuş iç çeken karısının yanına çöküp oturdu.

"Ne oldu sana böyle ne bu halin..."

Çok korkuyordu Güney çünkü sevdiği hiç iyi görünmüyordu. Yaren  çocukkende annesiyle babası çekip çekip gidip onu bir başına evde yardımcılarla bıraktığında ya da babası ikinci kez evlenip üvey annesinin onu istemediğini belli eden imalarıyla sürekli karşılaşıp tartıştıklarında ve en önemlisi Güney'i gizli gizli sevip hiç

Kavuşamayacaklarına inandığı günlerde şimdi olduğu gibi kendi kabuğuna çekilip bir süre kimseyle konuşmadan saatlerce sessizce ağlar sonra böyle pek konuşmadı ki sonrasında mutlaka Begüm'ün çabalarıyla gülümsemeyi başarırdı. Begüm çocukken olmasada ergenlik döneminden beri Yaren'in yarasını saran bir dost olmuştu.

Bacaklarına kollarını sıkıca sarmış başını yana yatırmış halde küçük masum bir çocuk gibi bakarken gözleri ağlamaktan kıp kırmızı olup şişmişlerdi. Güney bakmaya kıyamadığı karısının bu halini gördükçe eli ayağı birbirine dolandı.

Hatırlıyordu bir kerede daha buna benzer bir şey olmuştu. Sevgiliyken alış verişten dönerken tartıştıklarında Yaren yağan yağmurun altında böyle kaskatı şekilde oturmuştu. Yine kapatmıştı o gün gibi kendisini bugünde.

Güney elini uzatıp kim bilir ne zamandır burda olduğunu bilmediği karısının artık kurumaya yüz tutan nemli saçlarını gözleri dolarak okşayıp yüzüne yaklaşıp gözlerinin içine baksada Yaren boş boş bakıyordu. Sanki görmüyordu. Bunu yaşmak istemiyordu Güney... Yaren'i öyle çok seviyordu ki bunca ay gözünün içine bakıp bir kez olsun tartışmadığı karısı üzülsün istemiyordu.

"Neden böyle yapıyorsun? Neden kendini kapatıyorsun?"

Güney anlayışla fısıldarken Yaren'in büyük aşkından dolayı bu halde olduğunu biliyor ve bu daha çok Canını yakıyordu.

Yaren konuşmadıkça boş boş baktıkça daha çok korkmaya başladı ve ayağa kalkıp önce bir havlu aldı dolaptan sonra Yaren'in sırtına sarıp karısını kucakladı. Saatlerdir aynı şekilde oturan Yaren'in her yeri uyuştuğu için acıyla inleyince Güney karısını yanağından şevketle öptü.

"Şşt tamam bebeğim tamam şimdi iyi olacaksın. Ben yanındayım meleğim."

Kucağında Karsıyla odaya gidip Yaren'i yatağın üstüne bırakıp üstünü örttü ve hemen giyecek bir şeyler almak için dolaba ilerleyip Yaren'in en Kalın olan polar pijamalarından birini, yine kalın çoraplarını ve iç çamaşırlarını alıp odaya geri döndü.

Yaren örtünün altında dört top olmuş titreyerek gözleri kapalı halde yatarken Güney'in yüreğindeki ağrı daha da arttı. Böyle olsun istemiyordu en başından beri istemiyordu. Konuşacaktı böyle olmazdı. Karısı bir kendine gelsin en yakın zamanda bugün sahilde dolaşırken de uzun uzun düşünüp hayal ettiği ve her hayalin somunda gülümseyip içinin o sıcacık hisle dolmasına sebep olan şeyi karısıyla konuşacaktı. Artık kesinlikle aynı fikirdeydiler. Bu olaylar olduğu için değildi adam gibi düşünüp hayal kurduğu için artık ertelemek istemiyordu bu heycanı bir an önce yaşamak istiyordu ama önce karısını sarıp onu iyi edecekti.

Dikkatli bir şekilde Yaren'i önce giydirip saçlarını kuruttu sonrada yatağın içine yatırıp onunla bir bebek gibi ilgilenerek üstünü örtüp dakikalarca gözleri Kapalı mayışmış halde yatan karısının saçlarını okşayıp arada alnına ufak buseler kondurdu.

Yaren biraz gevşeyince Güney ayaklanıp önce kendi üstünü değiştirip eşofmanını giyindi sonra mutfağa inip su ısıtıcısının düğmesine bastı.

Sanki kanı çekilmiş gibi donuk şekilde hareket ediyordu. Su ısınana kadar iki fincan çıkardı ve kendisine sade Yaren'e bol süt tozulu karısının sevdiği gibi kahve hazırlayıp ellerini tezgaha yaslayıp başı önde derin bir nefes aldı.

Evlilikte sorunlar elbet olabilirdi bunun bilincindeydi ama Yaren'le canı yandığında çok üzülüyordu. Aşk bazen hiç kolay yollardan geçmiyordu... Başını iki yana sallayıp kendini toplayıp aşağı kattaki lavobodan sıcak su torbasını alıp yeniden mutfağa döndü.

Isınan suyu önce sıcak su torbasına koyup sonra bardaklara paylaştırdı ve hepsini bir tepsiye yerleştirip yukarıya odalarına tekrar çıktı. Sessizce odadan içeriye girdiğinde her zaman parlayan bugün üzgün bakan yeşilleri yatağın içinde gözleri yarı açık şekilde uyuklayan karısını buldu. Çok yorgun olduğu her halinden belli oluyordu.

Tepsiyi baş ucuna bırakıp önce eline sıcak su torbasını alıp karısının ayakları altına koydu. Yaren'in üşüttüğünde özellikle özel günlerinde çok ağrısı olduğunu biliyordu. O soğuk zeminde kim bilir ne kadardır oturmuştu.Şu sıralarda günü yaklaştığından düşünceli bir eş olarak davranıyordu. Eğer Yaren'in kendini böyle cezalandırması ya da kapatması devam ederse kesinlikle psikolojik destek alacaktı.

Yaren Güney'in ilgisini izlerken yine ağlamak istedi. Bilmiyordu ama hep ağlamak istiyordu. Çok duygusaldı bu sıralar. Güney'i kaybedeceğim diye korkuyordu ama bilmiyordu ki Güney ondan daha fazla korkuyordu.

"Şunuda içmen lazım."

Güney yumuşacıkta bir ses ve ilgiyle konuşup sıcak kahve dolu kupa bardağı karısının avuçları arasına bırakmadan Yaren'in ellerini öpünce Yaren içini çekti.

"Teşekkür ederim."

İlk adımı cılız çıkan sesine rağmen atarken Güney gülümseyip karısının yanına oturarak bacakalarını uzattı ve kendi kahvesini alıp ikiside hiç konuşmadan içmeye başladılar.

İkiside bu akşamki kavgalarının o kadar gereksiz olduğunu düşünmüştü ki çok düşünmekten başları ağrıyordu. Üzgün ve kırgınlardı ama yine en iyi ilaç birbiriydi yan yana olmaları yetiyordu.

Kahvesi biten Güney bardağı komedinin üstüne bırakırken Yaren de son yudumunu aldı ve bardağı bırakacakken Güney elinden alıp kendi bardağının yanına bıraktı. Göz teması kurmuyorlardı. Bilerek değildi ama değmiyordu gözleri birbirine.

"Saat çok geç oldu yatalım mı artık."

Yaren başını olumlu anlamda sallayıp kayarak yatağın içine uyumak için sinerken Güney gece lambasına uzanıp ışığı kapattı. Yaren ayakları ısındığı için gece yanlış bir hareketle patlar ihtimaline karşı sıcak su torbasını alıp yere bıraktı.

İlk defa birbirlerine sarılmadan yatağın iki ucunda yatmışlardı. Karanlık ve sessiz odada ikiside huzursuzdu. Yaren'in yüzü Güney'e dönük Güney'in ise sırt üstü yattığından yüzü tavana dönüktü.

"Çok seviyorum..."

Yaren'in fısıltısını işiten Güney gözlerini kapatıp açtı ve sesli bir nefes alıp verdi. Canıydı bu kadın...

"Bende çok seviyorum."

Yaren'in burnunun direği sızlarken kocası bedenini kendisine çekip sıkıca sarılsın istedi. Öyle uzaktı ki üşüyordu içi. Azıcık yatakta kayarken Güney'de aynı anda karısına doğru kaydı ve yan dönüp Yaren'le yüz yüze karanlık olasa bile geldi.

"İçtin mi?"

Yaren merak ediyordu ne yapmıştı onca saat sevdiği adam. Alkol alıpta bilinçsizce mi ilgilenmişti acaba kendisiyle. Gerçi hiç alkol almış gibi de kokmuyordu.

"Hayır, beni biliyorsun gidip kendimi barlara atmam içki kadehlerinde avumam. Sahilde yürüyüp kendimi dinledim biraz."

"Anladım."

Yaren kıpırdanıp azıcık daha Güney'e yaklaştı Güney de aynı şeyi yaptı. Aralarında çok az bir mesafe kalmıştı ve oda karanlık olsada sitenin bahçe ışıklarından dolayı gözlerinin parlaklıklarını görüyorlardı.

"Çok üşüdüm."

Niye bunları söylüyordu bilmiyordu Yaren ama konuşmak istiyordu Güney'le.

"Soğukta niye çıplak halde oturdun hasta olabilirsin birliyorsun değil mi?"

"Biliyorum."

Yaren mırıldanıp dudaklarını

Isırdı. Çok tuhaftı ne kavgalı gibi soğuklardı nede bir şey yokmuş gibi sıcaklardı.

"Ben gelmesem kim bilir kaç saat otururdun öyle."

"Gelirdin ki eninde sonunda."

Başını salladı Güney. Bu saatten sonra Yaren'e aşık olduktan sonra kolay kolay ondan gitmezdi hep gelirdi karısı doğruyu söylüyordu.

"Gelirdim. Geldim de."

"Güney..."

"Efendim."

Yaren derin bir nefes alıp verdi ve elini uzatmasıyla hareketlenmeden hisseden Güney'de elini uzatıp karsının elini sıkıca tuttu.

"Yarın konuşalım olur mu Güney? Kaçmayalım birbirimizden."

"Benimde niyetim öyle merak etme."

Söylenecek başka söz kalmayınca Yaren tuttuğu eli bırakmadan kalbi üstüne çekip orda sabitleyip mırıldandı.

"İyi geceler."

Güney de aynı şekilde sadece "iyi geceler." Diye karşılık versede Yaren henüz sorunları tam çözülmesede her gece yaptığı ve mutlaka karşılık aldığı şeyi yapmak için biraz daha yaklaşıp Güney'in yanağından öpecekken Güney bir anda geri çekilince durup sadece üzgünce baktı ama saniyeler sonra kocasının neden çekildiğini anlayıp rahatladı.

" Diye karşılık versede Yaren henüz sorunları tam çözülmesede her gece yaptığı ve mutlaka karşılık aldığı şeyi yapmak için biraz daha yaklaşıp Güney'in yanağından öpecekken Güney bir anda geri çekilince durup sadece üzgünce baktı ama saniyeler son...

Güney Yaren'i kendisine çekip yatışını düzelttikten sonra karısının alnından, sonra yanağından öpüp beline kollarını sardı.

"Ne olursa olsun sen benim canımsın... Tek ve sonsuz aşkım olan karımsın."

Yaren Güney'e sıkıca sarılıp kocasının parfümünün azalsa da hala burnuna gelen kokusunu içine çekti. Güney yaklaşık on yıldır bu kokuyu kullanıyordu ve Yaren daha Güney aşkını bilmeden sırf sevdiğinin kokusu diye kendine bu parfümden almış yıllarca Güney'i koklar gibi ondan uzak olduğu karşılıksız sevdiği yılarda o parfümü koklamıştı.

"Seni çok seviyorum... Bazen aklımı kaybedeceğimi zannediyorum."

Titreyen sesiyle fısıldarken acı çektiğini Güney anladığı gibi karısının saçlarını okşadı.

"Bende seni çok seviyorum. Canımdan çok seviyorum ve olurda seni kaybederim diye çok korkuyorum."

Güney'in sözleriyle Yaren kocasının kollarında mayışırken konuşma isteğini bastıramadı.

"Sen benim Güney'imsin. Benim yıllarca uzaktan sevdiğim, söylersem benden uzaklaşır diyerek sabırla sevdiğim adamsın. Ben senin geçmişinle ilgili tek kötü bir şey düşünüyorsam, seni yargılayıp yüzüne vuruyorsam bu aşkı yaşamak bana haram olsun... Seninde dediğin gibi ben seni bilerek geldim ki boşanmak suç değil. Olmadı ve ayrıldın kimse boşanmak için evlenmez. Seni kırdıysam yanlış anlamana sebep olduysam özür dilerim ama benide anla. Senden çocuk istedim ama sen sonra dedin sonra bir öğreniyorum ki eski eşinden hemen çocuk sahibi olmak istemişsin. Benim halimi düşünsene ne kadar üzdüğümü anlayabilir misin? Güney... Sen benim her şeyimsin ve istediğim sadece hiç sahip olamadığım aileyi yuvayı seninle kurduktan sonra çoğalıp huzurla o sıcaklığı hissederek yaşamaktı. Benim kötü niyetim olmadı olmazda. Ailem bile beni istemezken ben o çok istediğim yuvamı seninle kurup aşık olduğum adamla bebeğimiz olsun istedim. Bunda kötü niyet olamaz ki... Hem sen hem ben yıpranıyoruz ir daha bu konuyu açmayacağım akışına bırakıyorum."

Güney karısını hiç kesmeden dinledikten sonra onun şakağından öperek ısınan bacaklarını kendi bacak arasına hapsedip sarıldı.

"Senin kötü niyetin olmadığını ben zaten biliyorum ve sen kalbi iyilik dolu bir melekken istesemde kötü niyetle bir şey yapmayacağını biliyorum... Benim en hasas olduğum konu biliyorsun ki geçmişim ve bu konu kapansın unutulsun derken gündeme gelince çok çabuk yanlış anlayabiliyorum.

Çoğu insanın şu hayatta istemediği ve açıldığında binlerce anlam yüklediği, kaçtığı konu vardır ve benimde o gizli kalsın dediğim konu bu...

Ondan önce seni göreyim çok isterdim ama olmadı işte demek bizimde bunu yaşamamız gerekiyordu. Senin aşkını çok geç fark ettim ama yemin ederim ki sana deliler gibi aşığım. Ben çocukları çok seviyorum bunu biliyorsun. Sadece istedim ki seninle daha önce yapamadığım ne varsa evliyken yapalım sonra hayatımızda ikimizden bir can olsun ama anlatamadım kendimi. Sen kalkıp kendini o kadınla kıyaslıyorsun. Ben zaten onunla yaptığım her şeyde hata yaptım daha bana hatırlatmanın söylemenin anlamı yok... Sildim onu ve seninle tertemiz bir sayfa açtım. Bir kez olsun onun adını anmadım çünkü bitti gitti benim için öldü... Bugün söylediklerimde art niyet yemin ederim ki yoktu ama yinede orda hatalıyım kabul ediyorum ve senden her şey için özür dilerim.

Sen bugün öylesine çıldırdın ki sanki ben sana sürekli eski evliliğimle alakalı bir şey söylüyorum gibi hissetim. Benide anla Yaren, ben seni nasıl alıyorsam sana gelip sarılıyorsam sende beni anla."

Yaren saçlarını okşayan elin altında iyice mayıştı. Güney'i dinlerken onun ne kadar haklı olduğunu anladı. Belkide kocasına sakladığını söylese daha iyi olacaktı.

"İkimizde düşünmeden konuştuk birbirimizi kırdık."

"Öyle yaptık."

"Güney..."

"Efendim aşkıyla Güney'i deli eden kadınım."

Yaren tebessüm edip kocasının elini okşadı. Açık olacaktı saklamayacaktı.

"Ben sana bir şey söyleyeceğim."

"Dinliyorum."

"Geçtiğimiz günlerde ders bitiminde eve gelmek için okuldan çıktığımda Hale'yle karşılaştım."

Pat diye söylediği cümleyle Güney yüzünü buruşturdu. Bunun bir gün olacağı belliydi Yaren o okulda kalmakla hata yapmıştı ama neden o kadını gördüğü gün söylememişti.

"Ne? Neden bana anlatmadın?"

"Anlatacak bir şey yoktu Güney. Onunla ilgili konuşmak istemedim takmadım ama işte demek ki için için kafama takılmış ki bugün sen Hale deyince köpürdüm."

"Ne dedi sana? Yaren inanamıyorum sana bana nasıl söylemizsin. O kendini ne zannediyor hangi yüzle senin karşına çıkıyor bu nasıl iğrenç bir kadın."

Yaren dudaklarını büzüp Güney'e sokularak anlatmaya başladı.

"Sevgilisini görmeye gelimiş bende tam okuldan çıkmış taksiye binmek için yürüyorken bahçede karşılaştık. Hale aynı Hale işte sadece şey..."

Yaren kocasının gözlerinin içine masumca baktı. Ne çok seviyordu bu yeşillere bakıp nefes almayı. Karanlık olsa bile ışıldıyordu o güzel gözler...

"Ne?"

"Ben bir ara yani o  ilişkimizle alakalı ileri konuşup bana laf söyleyince kendimi tutamayıp tokat attım."

Güney'in yeşil gözleri duyduklarıyla irice açıldı. Yaren öyle şeyler bilmezdi. Karışısındaki eski karısı olsa bile Yaren şiddet içeren bir şey yapmazdı. Belli ki Hale karısını geçekten çok sinirlendiren bir şeyler söylemişti.

"Ne söyledi sana?"

Sesi kendini zor tuttuğu belli eden şekilde çıktı çünkü Hale söz konusu olunca sinirlendirmeden edemiyordu. Yaren'in canını sıkma ihtimali bile o kadına karşı deli olmasına sebep oldu.

"Ben ağzının payını çok güzel verdim. Ona senin insan içine çıkacak yüzün yok dedim. Biraz daha ileriye gidip kendisinin para için erkeklerin altına utanmadan yatan birisi olduğuna benzer şeyler söyledim."

Güney sinirli bir nefes aldı. Rezillikti nasıl bir kadınla vakiti zamanında evlenmişti. İğreniyordu Hale'den. Bir zamanlar kendisinin parası içinde arsızca yatağına giren eski karısının olmasından utanıyordu. O zaamanlar ailesini dinlemeyip at gözlükleriyle baktığı için pişmandı.

"O sana ne dedi bebeğim önce onu söyle."

Yaren yutkunup kocasıyla göz temasını kaybetmeden mırıldandı.

"Siz evliykende gözüm sendeymiş boşanınca hemen koynuna girmişim. Begüm'e de bir şeyler söyledi. Aklı sıra kendini tatmin etmeye çalışıp saçma sapan sözler söyledi ama ben hakkından geldim. O yokken de seviyordum ben seni bilip bilmeden sadece konuşuyor."

Yaren sanki ben çok iyiyim bir şey yok dercesine güçlü bir şekilde konuşurken Güney karısının alnından bir kez daha öpüp saçlarını sevdi.

"Kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin hele onu gördüğünde durma bile yürüyüp git. Tükettiğin nefesine yazık... Ben seni biliyor muyum biliyorum gerisi benim umrumda değil seninde olmasın."

Yaren başını sallayıp kocasının göğüsüne başını yaslarken Güney dişlerini sinirle sıktı. O aşalık kadın tertemiz meleğine neler demişti böyle. Yaren üzülmesin diye belli etmemişti ama çok kızmıştı.

Geçmişi düşündü. Üniversitedeyken Hale'yle tanışmasını düşündü bu kadının yüzünü görmeyip nasıl kapılmıştı anlamıyordu. Aslında o zamanlardan belliydi bu işin olmayacağı ama bu kadar mı aptaldım diye kendine kızıyordu.

Hızlı başlayan ilişkilerinde daha bir kaç aylıkken Hale'yle karşılıklı isteyip birlikte olmuşlardı ve Güney sevgilisinin başından beri kendisine olan rahat tavrını bilsede yinede ilki olacağını düşünmüştü ama olmamıştı. O zamanlar kendide toydu ve şaşırmıştı ama sonra Hale'nin açıklamasını dinleyip inanmıştı ona. Güney zaten düşünce olarak namusun sadece iki bacak arasındaki simgeyle olmasına takılıp yargılayanlardan olmamıştı. Herkesin kendi tercihiydi. Saygılıydı bu konularda. Hale kendisinden önce birini çok sevip ona güvenip inanarak birlikte olduklarını söylemişti. Sonuçta Kendiside Hale'nin ilki

Değildi. Sevdiği biriyle olmuş olabilirdi bunları anlardı. Şimdi evlendiği kadının her anlamda hayattaki duruşundaki masumluğunu bildiğinden Hale'nin ona böyle şeyler ima etmesine laf sokmaya çalışmasına sinirleniyordu. Güney ona o zamanlar bir şey demediyse şimdi Hale kim oluyordu da karısına laf söyleme cesaretini gösteriyordu.

Gidip o kadının haddini bildirmeyi düşündü ama sonra vazgeçti. Onun yüzünü görmeye bile değmezdi. Biliyordu Hale hırslanırsa Güney'e yaklaşmayı göze alamaz ama Güney'in sevdikleriyle uzaktan uzağa uğraşırdı. O kadına bunu tattırmayacaktı. Yokmuş gibi davranmak Hale'yi zaten yıkardı buda Güney'e yeterdi.

"Doğum kontrol hapını bırakmanı istiyorum."

Güney'in pat diye söylediği kararlı sözle Yaren sessiz kaldı.

"Duyuyor musun beni?"

Karısı uyudu mu niye sessiz kaldı diye yoklarken gözlerinin açık olduğunu fark edip devam etti.

"Ben senide kendimi de dinledim... Çok düşündüm sonra neyi fark ettim biliyor musun?"

Yaren başını kaldırıp kocasının beşe barındıran sesini dileyip fısıldadığında

"Neyi fark ettin."

Güne gülümseyerek Karsının çenesini okşayıp içindeki gerçek saf duygularla çoşkuyla konuştu

"Beklemenin anlamsız olduğunu anlamamı sağladın. Bir bebek hayali geliyor gözlerimin önüne. Sen onu emziriyorsun ben kucağımda sallayıp öpücüklere boğuyorum ve birlikte ikimizin canını aşkla büyütüyoruz... Yaren bu mükemmel bir şey."

Güney aşkla konuşup biraz doğrularak karısının üstüne eğilip gülümseyerek Yaren'in şaşkın bakışları altında devam etti.

"Eğer sende istersen gerçekten beş yıl beklemek istemezsen ben baba olmayı bir bebeğimizin olmasını çok istiyorum."

Yaren'in dudakalarını şaşkınlıkla aralanırken heyecanlandı. Güney şimdi çocukları olsun istiyor muydu. Yaren'in hep hayal ettiği gibi minicik pamuk gibi tenli bebeği olacak mıydı...

"Güney..."

Kocasına emin olmak istercesine sorduğunda Güney karısının çenesinden öptü.

"Ben zaten çocuk istemeyen bir adam değildim ki sadece biraz Zaman demiştim ama istemiyorum artık seninle bebeğimiz varken çok daha güzel anılarımız olur. Ne diyorsun ister misin bir bebeğimizin olmasını?"

Yaren elbette her şeyden çok isterdi. Buna nasıl hayır derdi ama öyle hemen yelkenleri suya düşürmeyecekti.

Nefesini dışarı bıraktığında Güney bir terslik olduğunu anlayıp uzanıp hemen gece lambasını yaktı ve karısının kamaşan gözlerine sonra ciddileşen yüzüne endişeyle baktı.

"Niye öyle bakıyorsun Güney?"

Şimdi gülecekti Yaren Güney gözlerini kırpıştıra kırpıştıra bakarken çok sempatik masum olsada Yaren kendini tuttu.

"Senden bir cevap beklediğim için bakıyor olabilir miyim."

Yaren saçının bir tutamıyla oynayıp gözlerini süzdü. Birazdan söyleyecekleri bakalım nasıl etki yaratacaktı.

"Güney belki tamam beş yıl çok ama ben gerçekte şuan istemiyorum."

Güney'in an be an değişen yüzü üzülen gözlerine bakarken Güney bir şey demeyip sırt üstü geri yatağa yatıp nefesini dışarı bıraktı.

"Neden ki?"

Öyle çaresiz üzgün çıkmıştı ki sesi Yaren kocasının göğsüne sokulup gülmesini bastırıp sarıldı.

"Bu konudan yıprandık acele etmeyelim."

"Ama istiyorsun değil mi?"

Güney umutla sorarken Yaren başını evet anlamından sallayınca Güney biraz olsun rahatladı.

"Tamam bekleyelim dersen bekleriz. Sen nasıl istersen öyle olacak."

Yaren Güney'in göğsüne bir öpücük bırakırken Güney ışığı kapattı ve uykuya şaşmadan önce "iyi geceler derken Yaren'in gülüşünden bir haber gözlerini kapattı.

"İyi geceler Güney..."

"İyi geceler eğer nasip olursa doğacak olan bebeğimin güzel seven babası."

***

Sabah ilk uyanan Güney olup iç

içe uyuduğu karısına gülümseyek baktı. Dün gece geç uyuduklarından öğlene doğru ancak uyanabilirmiş ama Yaren hala mışıl mışıl uyuyordu.

Bacaklarının arasında karısının bacakaları dururken onun nefes alıp verdikçe şişen göğsüne aralık dolgun dudaklarına ve göğsünü  sardığı küçük ellerine doyasıya baktı.

"Ne çok seviyorum ben seni... Nefesim oldun sen benim be fındığım."

Yaren'in yanağını okşarken karısının dün gece üşüdüğü için giydirdiği Polar pijamadan terlediğini fark etti. Boynunda parmaklarını gezdirdiğinde teni sıcacıktı.

Usulca eğilip Yaren'in dudaklarından öperken Yaren mırıldandı ve daha çok Güney'e sokulurken Güney kıkırdayarak karısını sardı. O uyanır demeden şak diye öptü saçlarından. Duramıyordu bu kadına karşı durmaya...

Yaren hissettiği sıkı kollar ve öpücüklerden dolayı gözlerini mırıldanarak açarken ağzı Güney'in boynunda olduğundan tam nefes alamayınca çırpındı.

"Güney nefesim kesiliyor."

Uykulu mırıl mırıl sesiyle konuşurken Güney azıcık geri çekildi ve gözleri şişmiş saçları karman çorman olmuş uykulu güzeline beğeniyle bakıp gülümsedi. İnsan sevince sevdiğinin her hali gözüne dünya güzeli geliyordu.

"Bebeğim senin nefesini kestiğimi biliyorum söylemene gerek yok."

Güney'in kendini beğenmiş gülerek kurduğu sözlerine Yaren yüzünü buruşturup sızlasada dudağının Kenarı yukarı kıvrılırken kollarını kocasının beline sarıp bacakalarını Güney'in bacak arasına sürterek uzandı ve Güney'in dudaklarına kendi dudakalarını bastırıp uzun uzun öptü sevdiği adamı...

Şuan rahat durmayan dizi hiçde edepli şeyler yapmıyordu. Güney'in sertliğine sürtündükçe Güney daha İştahlı öptü karısını ve Yaren'i tutuğu gibi kucağına çekip üstüne yatırarak dudaklarını ayırmadan öpüşmelerine karşılıklı aldığı zevkle  inlerlerken kollarını Karsının popusuna sardı.

"Güney..."

Yaren azıcık geri çekilip aşkla fısıldarken Güney hafif hafif kendisini alttan sürtüyordu ve aldığı zevkle alt dudağını ısırırken Yaren kocasının sabah sabah yine formunda olduğunu anladı. Erkeklerin çoğunda sabahları bu olayın olduğunu duymuş okumuştu.

"Kahvaltıdan önce azıcık birbirimizi mi doyursak karıcım."

Güney öyle güzel karıcım diyordu ki Yaren onun böyle söylemesine bayılıyordu. Yeşil gözleri kısılıyor çarpık bir gülüş dudaklarının iki ucuna yerleşip sesinin en karizmatik tonuyla karıcım diyordu.

Yaren işveli bir gülüşle kocasına  bakıp tam bir şey söyleyecekti ki telefonunun çalmasıyla ikiside gözlerini devirip homurdandılar.

"Tam sırası yani sonra bakarsın."

"Olmaz Güney iki dakika

bakayım aşkım belki önemlidir."

Güney yüzünü buruştururken Yaren kocasının üstünden kayıp kendi tarafına oturdu ve baş ucuna uzanıp çalan telefonunu eline aldığında Begüm'ün aradığını görünce gülümsedi. "Begüm arıyor" deyip telefonu cevaplarken Güney gözlerini devirdi ve söylenmelerini duyan Yaren tarafından kolu sıkıldı.

"Görümce ya açmış yine antenleri nasılda ayarlayıp arayarak aramıza giriyor."

Yaren kocasına susmasını işaret edip Begüm'le güzel güzel konuşmak için armayı cevaplarken Güney'de karısıyla kardeşinin güzel dostluklarını bir kez daha dinledi.

"Alo ne yapıyorsun bakayım yengeceğim? Nasılsın?"

"İyiyim görümcelerin balı sen ne yapıyorsun?"

Begüm kıkırdayarak aynada kendisini izlerken konuşmaya devam etti.

"Hiiiiç... Kalabalıkta dolaşıp daralmayayım diye sabahın onunda alışveriş merkezine gidip bir kaç parça bir şey alıp geldim onlara bakıyordum seni arayayım dedim."

"İyi yapmışsın. Hamilesin sen tatlım öyle kalabalık yerlerde dolaşma sonra bayılacak gibi oluyorum diyorsun. Azat yok mu? Tek mi gittin sen?"

Begüm dudaklarını büküp aldığı hamile dar paça kot pantolonuna baktı. Bu pantolonda da azıcık yırtık detaylar vardı şimdi Azat bir şey demez o yırtıklar çok geniş olmadıkça beğeniyordu ama Meliha annesi ne zaman Begüm'ün üstünde böyle yırtık kotlar görse "ay yavrum elalem Karaaslan'lar gelinlerine bir düzgün kıyafet alamıyor mu kız sökük şeylerle geziyor derler yavrum anlayan olur anlamayan olur." Diyerek üstü kapalı Begüm'e "sen en iyisi çıkar o pantolonu" demeye getiriyordu. Begüm hamile olmasına rağmen hem çok güzel bir vücudu vardı hemde çok gençti şimdi giymezse ne zaman giyecekti.

"Yok sabah sekizde çıktı evden yine beyfendinin cumartesi cumartesi işleri olduğundan şirkete gitti."

Begüm'ün bu konudaki şikayetini Yaren çok iyi biliyordu. Azat özellikle son zamanlarda neredeyse pazar günleri bile çalışacaktı. İstanbul'a gelmelerine az kalmıştı. Biran önce Antep'teki işleri bitirip uzaktan yürüttüğü İstanbul'daki işleri yoluna koymak için çalışıyordu.

"Eh yapacak bir şey yok sonuçta onunda buraya gelmek için düzenini oturtması gerekiyor Begüm'cüm."

"Öyle tabi bir şey demiyorum sadece çok çalışıyor ve haliyle üzülüyorum. Hasta falan olacak diye endişe ediyorum."

Begüm dudaklarını büzüp nazlı nazlı konuşurken Yaren kıkırdadı.

"Amanda aman kocasına da hiç kıyazmamış."

Begüm gülümseyip karnını okşadı. Azat sabah giderken yine bir ara celallenmiş alışverişe gidecek olan karısının giydiği bluza ters ters bakıp tatlı kıskançlık yapmıştı. Begüm onun o halini düşünüp hülyalı hülyalı gülümsedi.

"Kıyamam tabi bir tanecik kocam var benim."

"Ay yerim ya çok tatlı oldunuz siz. Allah nazarlardan saklasın."

"Amin canım Allah hepimizi nazardan saklasın. Abim evde mi?"

"Evet canım yanımda."

Begüm'ün anında yanakları pembeleşirlen alnını ovaladı. Abisi oradayken Yaren nede güzel konuşmuştu öyle.

"Uff kızım ya aşk olsun sana. söylesene abin yanımda diye niye öyle kocasına kıyamaz flan diyorsun utandım ya... Ben öyle bazı konularda biliyorsun hala abimin yanında açık olamıyorum."

Yaren kendini tutamayıp kahkaha attığında Güney gözlerini devirdi. Mıç mıç Begüm Azat aşkını dinleyecek hali yoktu. Yataktan kalkıp banyoya giderken Yaren'in fısıltısını duydu.

"Begüm'cüm sen değil miydin nişanlıyken abine Azat'la aynı odada kalmak istiyorum bunda kötü bir şey yok ki diyen. Bunu bana anlatmıştın hatırlarsan şimdi bu utangaçlık nerden geldi."

Güney duymamazlıktan gelip banyodan içeri girerken Begüm dudaklarını kemirdi.

"Ya sussana bak hala ne diyorsun. Hem o başka bu başka."

"Abin yok şuan merak etme hem başka değil konular bir bakıma aynı ama neyse."

İki arkadaş gülüşürken Yaren Begüm'ün bebeği doğup azıcık büyüdükten sonra arkadaşının temelli İstanbul'a gelecek olmalarına deli gibi seviniyodu. En yakın arkadaşı Antep'te olunca olmuyordu. Azat'ın İstanbul'daki şirketin başına geçmesi Mustafa'nın Antep'te kalması herkes için çok daha iyiydi. Begüm gerçek dosttu ve Yaren onun o sıcaklığını, hele evlendikten sonra söz konusu Azat olunca o muzip hallerini çok özlüyordu.

Begüm aslında Yaren'in bebek konusunda ne yaptığını, en son abisiyle konuştuktan sonra Güney de değişim oldu mu merak ediyordu. Üstü kapalı soracaktı.

"Şey canım o konu ne oldu var mı olumlu gelişme? Evet ya da hayır dersen yeterli abim anlamasın."

Yaren dün geceyi düşününce heyacanla gülümsedi. Aklında çok güzel şeyler vardı ve bunun için önce bir doktorla görüşecekti.

"Sonra konuşalım canım anlatacaklarım var."

"He tamam anladım."

Begüm hemen konuyu kapatırken Yaren devam etti.

"Konuştun mu Azat'la gelecek misiniz?"

"Daha konuşmadım ama geliriz muhtemelen Azat'ta hem İstanbul'daki işlerini halleder."

"Tamam canım kesinleşince yine haber verirsin. Zaten bu sefer bende kalacaksınız bak öyle karşı daireye gitmek falan yok baştan söyleyeyim."

"Tamam canım benim merak etme bu sefer sizde kalırız."

Yaren konuşmasına devam ederken Güney elini yüzünü yıkayıp odaya geldiğinde yatağa yalaşıp oturdu. Karısına "e yeter ama ne konuşup duruyorsunuz." Diye fısıldadı.

Yaren biraz daha Begüm'le konuştuktan sonra telefonu kapatır kapatmaz kollarını açan Güney'in kucağına tırmanıp oturarak kocasına sarılıp defalarca kez öptü dudaklarından.

"Begüm'ler İstanbul'a gelecek."

"Öyle mi neden?"

"Eda'nın hamileliğinin artık biliyorsun son zamanları hepimizi toplamak istedi. Bir araya gelip bir yemek vermek hatıra fotoğrafları çektirmek istiyor. Kızın bizden başka arkadaşı yok, akrabası desen zaten benim gibi onunda kimsesi yok."

Yaren o son kısmı söylerken normal bir şeyden konuşuyor gibi konuşsada Güney karısının bu konudaki yarasını biliyordu. Eda ölüm ayrılığından annesiz babasız kalmıştı ama Yaren'in ailesi tamamen kendi zevkleri uğruna kızlarını bırakmıştı. Yük olarak görmüşlerdi evlatlarını. Oğuz'un ailesi gibi çocuklarını sadece millete karşı övünme aracı olarak bile görmemiş yaşarken direkt yalnız bırakmışlardı.

"Bir nevi baby shower mı yapacak bizlerle."

"Öyle de denebilir sevgilim ama daha ziyade arkadaş toplanması gibi bir yemek olacak. Begüm'leri Funda'ları hatta Dila'yla Meriç'i de davet etmiş."

"E çok güzel herkes gelirse bir arada oluruz."

"Evet canım daha kimler gelecek bilmiyorum da Begüm'ler kesin gelecekler."

Güney başını salladı. Oğuz'la sık sık görüşüyorlardı zaten. Eda'yla Yaren sürkeli bir araya getirip yemekler yemelerini sohbetler etmelerini sağlıyordu. Bora burdayken en son toplanmışlardı ama Bora şimdi Antep'teydi. Bu organizasyona katılır mıydı belli değildi

çünkü Meriç'le zaten sınırlı görüştüklerinden İstanbul'a git gel yapmayabilirdi.

Yaren kocasının yanağını okşarken usul usul boynundan da öpmeyi ihmal etmedi. Güney'in tatlı dokunuşları üstündeki pijamanın  altından tenine sızarken kocasının kollarında eriyerek dudakalarını birleştirdi ve dün akşamın izlerini silmek istercesine kendini Güney'in yönlendirmesiyle sırt üstü yatakla buluştuğu an tıpkı kocası gibi istekle karşılık verdi.

Güney'in tatlı dokunuşları üstündeki pijamanın  altından tenine sızarken kocasının kollarında eriyerek dudakalarını birleştirdi ve dün akşamın izlerini silmek istercesine kendini Güney'in yönlendirmesiyle sırt üstü yatakla buluştuğu an tıpkı koca...

Güney karısının üstündeki kıyafetleri çıkarıp yumuşacacık teni öpüp okşarken Yaren'in gözlerinin içine baktı. Öyle çok seviyordu ki bazen Yaren'in de dediği gibi aklını kaybedecek gibi oluyordu.

Usulca sevdi... Sonra öptü okşadı ve karısının istekli kıvranan haline daha fazla dayanamayıp usulca ait olduğu sıcaklığa kendisini bıraktığında Yaren'in tırnaklarını sırtında boydan boya hissettiği gibi erkesi bir hırlama dudaklarından dökülüp karısının dudakalarını sertçe öptü.

Dakikalar birbirine kovalayıp iki beden yine bir kez daha aşkla birleşip birlikte doyuma ulaşacaklarken Yaren elini zorlanarak komedinin Çekmecesine uzatıp kocasına unuttuğu şeyi hatırlatmak için kıpırdandı. Güney çocuk istemiyorum demişti ama yinede karısı korunuyor zannedip kendi önlemi bıraksın istemedi. İleride onu suçlasın istemdi emin olmalıydı.

Güney karısının derdini anlayıp hareketlerini hızlandırırken Yaren'in ellerini tutup başının üstünden birleştirerek dudaklarından öpüp gözlerinin içine baktı.

"Artık korunmak istemiyorum... Seninde doğum kontrol hapı kullanmanı istemiyorum."

Yaren bu sözlerle gözlerini kapatıp titredi. Zaten kullanmıyordu bunu söylemek için can atsada eğer sürprizi tutarsa diye bir süre daha sessiz kalacaktı.

Güney'siz geçen günleri geride kalmışken artık huzursuz olmamak için karşılıklı olarak ellerinden geleni yapacaklardı. Zamana bırakmışlardı her şeyi. Ne çocuk konusu ne başka şey bir daha aralarını açsın istemiyorlardı. İzin vermeyeceklerdi...

***

DİLA & ONUR

Onur heyacanla yanında asansörün içinde durmuş elini tutan sevgilisine rahatlatıcı bir tebessümle baktı

Onur heyacanla yanında asansörün içinde durmuş elini tutan sevgilisine rahatlatıcı bir tebessümle baktı. Dila bugün kendisinde kalacaktı ve küçük sevgilisi bunun için belli etmiyorum zannetse de çok heyecanlıydı.

Dila'nın annesiyle babası dört günlüğüne Urfa'ya gitmişlerdi

Dila'nın annesiyle babası dört günlüğüne Urfa'ya gitmişlerdi. Nermin hanımın akrabasının düğünü vardı. Dila sınavına çok az bir süre kalmasından gitmezken abisi "bende kal" diye ısrar etsede Dila evde ders çalışmak istediğini söyleyince kimse üstüne gitmemişti. Evde zaten yardımcıları kapıda korumaları vardı. İzin vermişlerdi ama bilmiyorlardı ki Dila yardımcılarına "evdekilerin izni var ben annemler gelene kadar Meriç'te kalacağım" deyip konuştuğu gibi Onur'a kalmaya gittiğini.

Ufak bir sırt çantası hazırlamıştı. Onur, "hazır babanlar Urfa'ya gidiyor sende en azından iki gün benimle kal." Demişti. Dila başta tereddüt etsede sonra kabul etmişti. Abisi anlamasın diye iki gün demişti Onur. Dila bu sürede sık sık Cemal'i arayıp ders çalıştığını söyleyecek abisi rahatsız etmeyeceğinden yanına eve gelmeyip rahat edecekti. Biliyordu Cemal gelmezdi. Kardeşinin çalışma düzenini bozmazdı.

Asansör Onur'un evinin bulunduğu katta durduğunda Dila daha önceden ilişkilerinin başında geldikleri bu evin yolunu bildiğinden önden geçerkten Onur peşinden geldi ve Dila'ya da söylediği kapının kilit şifresini girip açılan kapıdan önce yine sevgilisi sonra kendi içeri girdi. Kapanan kapıdan sonra Dila çantasını girişteki kadife büyük pufun üstüne bırakıp salona ilerleyip yanına gelen sevgilisine çekingen bakışlarla baktı.

Ne yapacaktı pek bilmiyordu. Sanki Onur'u tanımıyor gibi çekiniyordu. Onun evinde olmak, burada kalacak olmak bir garip gelsede "alışmam gerekiyor sonuçta evlenince de birlikte kalcağız" diye düşünüyordu.

"Yemek söyleyelim canım çok acıktık."

Yolda gelirken bu konuyu konuştuklarından Onur hemen bir şeyler söylemek için harenlenirken Dila sadece başını sallayıp mırıldandı.

"Tamam olur."

Onur'un yanına geçip otururken hala tedirgindi. Diken üstündeydi. Sanki aylardır yanında olan sevgilisi değildi şuanki adam. Ne vardı bunda bilmiyordu sevgilisinin evine gelmişti ve sadece onunla iki gün kalacaktı bu kadar kasılacağı bir şey yoktu ama yinede alış olmadığı durumdan dolayı hemen alışamıyordu. Kendine sık sık bu durumu hatırlatsa da pek işe yaramıyordu.

Onur sipariş vermek için telefonunu kurcalarken Dila daha önceden gelip çok beğendiği evin salonuna yine şöyle bir baktı. O zaman geldiğinde evin odalarını görememişti ve açıkcası Onur'un odasını merak ediyordu. Ailesiyle yaşadığı evdeki her odayı biliyordu ama burası Onur'un kendi evi kendi düzeni olduğundan her şeyi merak ediyordu.

"Sakin ol kızım sakin."

İçinden kendine telkin verirken Onur'un " ne yemek istersin ne söyleyelim" diye sormasıyla bir an gülme isteği geldi ama tuttu sonra kendini. Yine döner olayını hatırlıyordu. İlk defa biriyle sevgili planlar o ilk heyecan bocalama olayını çok iyi bilirlerdi. Çok güzel ama aynı zamanda ben ne dedim ne diyeceğim be yapacağım karmaşası iç içeydi. Zaman geçtikçe alışıyordu insan.

"Klasik olacak ama pizza söylesek mi?"

Onur sevgilisinin sözlerine gülümseyip onayladı.

"Bana uyar pizzayı çok severim."

Onur siparişi vermek için arama yaparken Dila yanında oturan ve kolunu uzatıp kendini saran sevgilinin göğsüne yaslandı. O sipariş verirken doya doya kokladı sevdiğini. Öylesine aşıktı ki her gün çoğalarak seviyordu Onur'u. Çok mutluydu... Sevdiği adamın varlığı, kokusu her şeyi mutlu ediyordu.

Onur siparişi verip telefonu kapattığında Dila başını kaldırıp sevgilisiyle göz göze bakıp sonra gülümseysek biraz bedenini yükseltti ve kendisini evden aldığından beri yapmak istediği şeyi yapıp Onur'un dudaklarına sokularak tutkuyla öptü sevdiğini.

"Çok özlüyorum seni... Derslere yoğunlaştın adam gibi göremiyorum artık seni. Şu iki günü çok güzel değerlendireceğiz Dila... Sana olan Özlemimi doya doya gidereceğim."

Dila saçlarını okşayıp gözlerinin içine ışıl ışıl bakan kahvelere dalıp gitti. Onur'un bu ilgili sevgi dolu hallerine hala alışamamıştı. Karşılıksız sevmeyi o kadar benimsemişti ki sanki Onur böyle ilgilenince rüyadaymış gibi hissediyordu.

Onur sevgilisinin güzel yüzüne bir kaç saniye daha baktıktan sonra Dila'nın elini tutarak kendiyle birlikte ayağa kaldırdı.

"Rahat bir şeyler giyinelim ve şu çekingen halini sevmedim bilmiş ol meleğim. Burası seninde evin bunu biliyorsun rahat ol lütfen ağzını bıçak açmıyor."

Dila parmağındaki tek taşa bakıp aşkla gülümsedi. Onur sözünü tutmuştu ve evde yaptığı teklif sonrası bir tek taş yüzük alıp restoranda yemek yedikleri gün bir kez daha bu sefer daha uygun ortamda Dila'ya evlenme teklifi edip  aldığı çoşkulu evet cevabıyla yüzü gülüp elleri titreyerek Dila'nın parmağına yüzüğünü takmıştı.

Dila her ne kadar ailesi varken yüzüğünü takmayıp çıkarsada dışarıdayken, Onur'la beraberken yüzüğü hep parmağındaydı. Onur'un henüz bir yüzüğü yoktu ama bunu sorun yapmıyordu sonuçta bir kaç aya aileler duyup nişanlanınca ikisinde de daimi yüzükleri olacaktı.

"Çekiniyorum Onur alışık değilim ben böyle. Biliyorsun ilk defa seninle kalacağım."

Onur bu kadar masum bir kızla olduğu için bazen kendini kirli hissediyordu. Dila her davranışı, bakışı, konuşmasıyla öylesine temiz gelmişti ki Onur bazen kendisini böyle bir kıza layık bile bulmuyordu.

Bir şeylerin elbette farkıdaydı mesala artık Dila'sız olamayacağını, her elini tuttuğunda heyecanlandığını, öpüştüklerinde içinde çoğalan hislerin, Dila'nın adı geçtiğinde sebepsiz gülümsemesi ve her şeyden önemlisi bu hislerin aşk olduğunu biliyor sadece dillendirmiyordu. Belki imkansızdı onların birlikteliği ama olmuştu işte... Onur Özata Dila'ya derin bir aşkla bağlanmıştı. Avuçları arasından ürkek bir kuş vardı ve Onur onu sevmeye bile korkuyordu. Olurda kalbi kırılırsa diye üstüne titriyor bakışlarıyla bağıra bağıra "seni seviyorum, seni özüme katıp seviyorum küçük meleğim" diyordu.

Bazen durup kendi kendine düşünüyor "hak ediyor muyum ben onu diye" sorguluyordu. Dila'nın "beni özleyince buna bak gülümse" deyip ikisinin çektirdiği fotoğrafı çerçeveletip hediye ettiği fotoğrafları burdaki evinde, yatak odasında başucunda duruyordu ve ne zaman burda kalsa o çerçeveyi eline alıp dakikalarca bakıp gülümsüyordu. Dila sebepsiz yere

yüzünü güldürecek kadar içine işlemişti.

"Hak edeceğim ben seni" diyordu kendi kendine yemin edercesine içtenlikle. Bu kalp sadece onun yuvası diye geçiyordu Dila'ya her baktığında içinden...

Öyle de yapmıştı. Şu geçen aylarda tek bir gün üzmemişti Dila'yı. İlgisini üstünden hiç çekmemiş hep anlayışlı olmuştu. Onur'un kendine verdiği söz gibi Dila'yı, onun masum aşkını hak edecek her şeyi yapıyordu.

Şimdi elinden tutup evinin üst katına Dila'yla çıkarken çok fazla mutluydu. Gün gelecek bu merdivenleri evliyken inip çıkacaklardı. Çok sonra meleğinin okulu bittiğinde çocukları olursa o merdivenlerden düşmesin diye peşinden koşacaklardı. Düşündükçe Onur'un içi içine sığmıyordu. Bu eve ilk kez bir kızı getiriyordu ve bu en özel olanıydı eşi olacak kadını evine getirdiği için ayrıca mutluydu.

Erkek erkeğe okuldayken evinde çok topalanmalar olmuştu ama hiç kız arkadaşlarından birini alıp evine getirmemişti. Dila'yla olana kadar görüştüğü kadınlar sadece karşılıklı olarak birbirlerine bir şey hissetmediklerini bilip takıldığı kadınlardı. Hal böyle olunca kimseyi evim dediği yerden içeriye sokmazdı. Bu konularda katıydı. Başka yerlerde görüşüyordu. "Yarın ayrılacağım, karşılıklı takıldığım kadını evime getirmem" derdi. Bu eve ailesi dışında ilk giren kadın Dila'ydı ve biliyordu ki son olacaktı.

***

Odasının önünde durduğunda Dila'nın etrafı inceleyen tatlı meraklı bakışlarını yakalayıp gülümsedi. Her yeri gezdirecekti. Evlenince Dila da isterse burda yaşayacaklardı ve nerde ne var bilsin istiyordu. Dila'nın okulu ve kendi yüksek lisansına göre İstanbul'a gitme durumları olsada şirketi, aileleri burda olduğundan sık sık geleceklerden Dila isterse bu evi kapatmayacaktı.

"Dila'm..."

Dila kendine gelip Onur'un gözlerinin içine bakarken bu adamı daha ne kadar sevecekti hiç bilmiyordu. Bu yaşında öyle büyük seviyordu ki aşkın yaşla başla olmayacağının en açık halini gösterip cesurca artarak sevip sevgisini gösteriyordu.

"Efendim."

Onur Kaşlarıyla odasının kapısını gösterdi.

"Burası benim odam... İleride istersen de İkmizin odası olacak olan oda.

Dila heyecanlanıp yutkunarak öyle mi?" Diye mırıldandığında Onur gülümseyip başıyla sağdaki diğer odayı gösterdi.

"Şurası misafir odası bazen Meriç geldiğinde kalıyor, küçük bir oda."

Dila dikkatle dinleyip başını anladım olarak sallarken Onur sırasıyla devam etti.

"Karşıdaki odayı çalışma odası yaptım boş olacağına değerlensin dedim. Onun yanındaki kapıda banyo var odam da kendime ait bir banyom zaten var ama orası ortak ve annemin düzenlemesiyle içinden bir bölme ayrılıp çamaşır odası haline geldi."

Dila sonra tek tek bakacaktı ama şimdilik anlatıyordu Onur.

"Şu perde çekili kapı ise terasa açılıyor. Henüz kapatmadım o yüzden yazın kullanılıyor ama en kısa zamanda kapatacağım çok büyük bir şey değil ama yinede ben çok seviyorum dışını camla kapatınca yazlık kışlık kullanırız."

Dila o kullanırız lafına takılıp içini çekti. Onur ikisinin geleceğine dair yine bir şey söylemişti ve Dila bunu çok seviyordu.

"Aşağıda da salon, mutfak koridorda banyo ve bir oda daha var. Orda da annem geldiğinde kaldı bir kaç kez. Malum gelip bekar evini kontrol işleri tam annemliktir bilirsin."

Dila gülümseyip çok sevdiği Elif teyzesini düşündü. Yıllardır tanıdığı kadını zaten çok seviyordu ama şimdi çok daha önemliydi. Onur'un annesiydi sevdiği adamın eveleneceği adamın annesiydi ve bu ilişkiyi bilip onaylayan sevinen bir anneydi. Dila'yı her gördüğünde genç kızı utandırmak istemediğinden bir şey demesede gözlerinin içi gülüyor ve arada kendini tutamayıp son derece tatlı bir şekilde "onur seni üzüyor mu? Bak üzüyorsa söyle bana ben onun kulaklarını çekerim." Diyip Dila'nın gönlünde taht kuruyordu.

"Anladım canım evin gerçekten çok güzel çok sıcak döşenmiş."

Onur gülümseyip Dila'nın elini dudaklarına götürüp gözlerinin içine bakarak öptü.

"Evimiz diyecektin değil mi? Benim olan her şey senin. Sonra her yeri gezip bakarsın. Gel şimdi benimle."

Dila yine kalbi teklemiş halde yutkunarak Onur'un odasından içeriye girdi. Koyu tonların aksine krem tonların hakim olduğu ferah odaya şöyle bir bakıp gülümsedi. Onur geçekten evini sıcak bir yuva olarak döşemişti tam bir yuvaydı hiç bekar evi havası yoktu.

Odasındaki eşyalar yerli yerindeydi. Büyük bir yatak, Kocaman bir cam büyük, boydan boya duvarı kaplayan krem tonlarından gardırop hemen Köşede kahve tonlarında bir berjer yanında ayaklı üstünde ceket olan bir askılık vardı.

Yerdeki krem kahve geçişli yumuşak halıyı çok sevmişti. Banyo kapısı yatağa yan cepheli şekilde duruyordu. Bu odada her şey tamdı çok düzenliydi. Basık boğucu bir havanın aksine temiz aydınlık bir hava hakimdi. Odayı incelemeye devam ederken gözleri bir noktada buluşunca şaşkınlıkla dudakları aralandı.

Gözleri Onur'un yatağının başındaki iki komedinden sağ tarafta gece lambasının hemen önündeki çerçevede takılı kalınca gözlerinin dolmasına engel olamadı. Onur'un elini bırakıp ağır adımlarla yürürken Onur sevgilisini durup sevgilisini sessizce izledi. Duygulandığını anlamıştı.

"Ben bunu iş yerindeki ya da evde odandaki bir çekmecene öylesine koydun orda öylece duruyor zannettim... Sen buraya, evine getirip baş ucuna koymuşsun."

Kendi kendine konuştum zannetsede her şeyi sesli söylemişti ve Onur onun çerçeveyi eline alıp yatağın üstüne oturarak parmağını İkisinin dosyasıysa gülüp bir akşam Meriç'inde yanlarında olmasının avantajıyla çektirdikleri fotoğrafı okşayıp bakmasını izleyip konuşmasını dinledi.

Elbette çekmecelere saklanacak bir fotoğraf değildi bu. Onur için değerliydi. Onların birlikte olan her karesi, anısı Onur için çok değerliydi ki bunu birde küçük meleği hediye etmişti.

Dila başını çevirip Onur'a dolan gözleriyle bakıp gülümseyince Onur da hemen hareketlenip sevgilinin yanına giderek yatağın üstüne oturdu.

"Bu fotoğraf ve niceleri benim evimin baş köşesinde olacaklar. Sabahları kaldığımda ilk seni görüyor akşam yatarken son seni görüyor olmak çok güzel bir his Dila'm."

"Onur..."

Dila'nın sesi titreyip mutluluk göz yaşı sol gözünden yuvarlanıp yanağından aşağı düşerken Onur baş parmağıyla sildi gözlerini.

"Sen benim sol yanımı yangın yerine çevirdin. Küçücük bir melek gelip bir ateş yakarak sol yanıma bıraktı. Orası şimdi alev alev yanıyor."

Dila konuşmayıp sadece Onur'u dinleyip aşkla izlerken onun bakışlarındaki o yoğunlukla titredi.

"Senin şu bakışın, şu ilgin için ben o kadar çok sabrettim ki... Eskiden sen beni görmedikçe umudumun tükendiği zamanlarda ya Onur'la hiç olamazsam ya hep böyle onu uzaktan seversem diye düşünürdüm. Sonra...

Dila utanıp cümlenin devamını getiremeyip susarken Onur bu masum itiraf karşısından kalp atışları hızlanarak Dila'nın elini tutup gülümsedi.

"Sonra ne oluyordu?"

Öğrenmek istiyordu... Böylesine büyük seven kızın ağzından kendini dinlemeyi seviyordu. Dila aşkı çok temiz yaşayıp masumca anlatıyordu. Kadınlık oyunları dedikleri onda yoktu ve her şey su gibi şeffaftı.

"Sonra dua ediyordum. Allahım hayırlıysa onu bana yaz onun gözleri sadece beni görsün kalbi sadece beni sevsin diye günlerce gecelerce dua ediyordum... Dua en büyük ilaç biliyor musun Onur. Sadece sıkıştığında insan yaradanı hatırlamamlı... Ben bir tek senin için değil her şey için dua ederim şükrederim... Nerde olursa olsun yaradana sığınmak en büyük rahatlatma, minicik bir umudu kalbine yeniden defalarca kez aşılamak için en güzel şey... Ben şuna inanıyorum ki içten edilen her dua birgün mutlaka kabul olunuyor... Ben doğru dua ettiğime inanıyorum Onur... Sadece onu bana ver allahım nasıl olursa olsun ver demedim. Hep hayırlısıysa olsun hayırlı değilse bana unutturmayı nasip et dedim."

Onur önce dondu kaldı. Bu yaştaki

bir kızın maneviyata bu kadar sığınması çok hoşuna gitti. Bu konuda elbette Dila'ya katılıyordu. Bu güne kadar çok şey için dua edip şükretmişti ve şimdi o dualarının arasında Dila da her daim vardı.

"Duaların kabul oldu o zaman."

Göz kırpıp gülerken Dila'da gülümsedi ve sevgilisine kollarını açtı. Dila hemen sıkıca o kolların arasına girip sarıldı. Kabul olmuştu evet Onur sonunda onun olmuş eğer nasipse de eşi olacaktı.

"Biz çok mutlu olacağız şimdiden eminim buna evlenincede çok mutlu olacağız."

Onur'un sözlerini Dila onaylayıp azıcık geriye çekildiğinde Onur'un yaklaşmasıyla hemen başını uzattı ve dudaklarının buluşmasına izin verip uzun uzun öptü sevdiği adamı. Aşkı dudaklarında mühürlercesine tutkuyla öptü.

Onur'un dudakları kendi dudakalarını aynı istek aynı düşüncelerle öperken aralanan ağızdan içeri giren dille buluştu dili. Önce usulca başlayan öpüşme gittikçe alevleniyordu. İlk kez aylar önce Onur'u, sevdiği adamı öpmüş ve bugün ne yapıyorsa hepsini sevdiği adam tarafından öğrenmişti... Bu his çok güzel değerliydi.

Kendini tutamayıp gözleri kapalı halde Onur'u öperken boğukça bir inleme ağzından kaçıp Onur'unda aynı anda karşılık verdiği erkesi sesiyle karıştı. Dila sevgilisinin alt dudağını azıcık ısırıp sonra öptü Onur'da aynı şeyi Dila'nın üst dudağına yaptı.

İkiside durmazlarsa ilerisine gidecekleri için tetikteydiler. Dila kendine hakim olamamaktan korkuyordu çünkü Onur'la tattığı bu hisler giderek artıyordu. Tecrübesizdi evet ama bilgisiz değildi. Bacak arasındaki sızı ve ıslaklığın farkındaydı. Ne kadar da bunu evlendiğimde yaşamak istiyorum desede ateşle barutun yan yana geldiğinde iradeninde yitip gideceğimin bilincinde olduğundan temkinliydi.

Nefes almak için azıcık geriye çekilip soluklanıp tekrar tutkuluyla birbirlerini öperken Dila Onur'un üstüne doğru eğilmesiyle yatağa sırt üstü uzanıp kollarını Onur'un boynuna doladı. Sım sıkı gözlerini kapatmış kendini heyacanla Onur'un öpmesine ufak ufak vücüdunu okşamasına bırakmıştı.

Onur ağırlığını Dila'nın üstüne biraz  bırakınca Dila gözlerini açtı ve sonra karnının hemen altında kasıklarında hissettiği baskıyla gözlerini irileştirdi. Onur şuan üstüne uzanmış kendisini öpüp okşarken küçük Onur'da kasıklarına baskı kuruyordu ve onu çok net hissediyordu.

Kıpırdanıp huylandığını belli etmeye çalıştı. İlk kez Onur'la bu kadar yakınlaşmışlardı ve biraz korkuyordu. Alışık değildi haliyle çekiniyordu. Böyle böyle alışacaktı biliyordu ama şuan çok heyecanlanmıştı.

"O şey çok sert... Uff ya ben alışık değilim böyle şeylere... Ben gerçekten evlenince ne yapacağım bu korkum sanki hiç gitmeyecek."

Tamamen olayın dışına çıkmıştı. Onur kah dudakalarını kah boynunu öperken Dila şuan ciddi ciddi küçük Onur'u düşünüyor arada göz ucuyla bakmaya çalışıyordu.

"Hayır o değil bunu ben pantolondan böyle hissediyorsam çıplakken ne olacak... Ayy ben cidden ne yapacağım hiç bilmiyorum. Funda ablayla evlenmeden üstü kapalı konuşmam şart. Ondan başkasına anlatamam korkumu utanırım."

Düşüncelerini def edip dudaklarındaki baskıyla sevgisilisine karşılık verirken Onur geri çekilip yine soluklandı sonra bir süre göz göze baktıktan sonra Onur'un başını boynunda hissetti. Sonra aynı yerde ufak ufak öpücükler hızlı alınıp verilen nefesler...

Panik olmuştu ve nedense kasılıyordu. Onur boynunu öpüp arada tenini emiyordu. Bu hisler yakıcı çok güzledi ama yinede heyecandan tam olarak Kendisini bırakamıyordu. Yavaş yavaş öpücükler aşağılara, göğüs çatalına kayıp sıcak dudakalar tenine değip derin bir öpücüğü hissedince titredi.

Panikle ellerini uzatıp sevgilisinin başını tuttu.

"Onur... Dur sevgilim bu kadarı yeter."

Durmadı Onur... Yanıyordu ve Dila'nın kısık sesle söylediği şeyi tam anlamadı bile. Bu kızı ne zaman öpse hep daha fazlasını istiyordu. Dila kalbinde özel olduğundan mıydı bilmiyordu ama özenerek öpüyor dokunuyordu. Daha önceki birlikteliklerinde sadece basit düşünüyordu ama Dila'da öyle değildi. Her öpmesinde kalp atışları hızlanıyor çok heyecanlanıyordu.

Şimdide aynı şey olmuştu fena halde uyarılmıştı ve Dila'yı biraz daha öpmek okşamak istiyordu. Aylardır Dila istemez yanlış anlar o daha küçük ve tecrübesiz diye küçük meleğini korkutmamak için ufak dokunuşların ötesinde bir şeye yeltenmemişti. Şu anları çok istesede yaşamamışlardı. İlerisini zaten düşünmüyordu bile. Dila'yla evlendiği gece özel olsun istiyordu. Bazı şeyler o gecenin özeli olsun istiyordu. Bu konuda Dila'yla aynı düşüncedeydi.

"Onur."

Dila'nın sesi titrekçe çıkarken kot pantolonun üstünden bacalarını okşayıp boynunu öpen Onur başını kaldırıp Dila'nın korku dolu gözlerine baktığında onu çok zorladığını fark edip hızla üstünden doğrulup kalktı.

İkiside fazlaca heyecanlı halde gözlerini kaçırdılar. Hadi Dila alışık değildi anlıyordu Onur ama kendisi niye yeni yetme delikanlı gibi davranıyordu onu anlamıyordu. Utanmasa elim ayağama dolandı diye itiraf edecekti.

"Eee... yemeklerimiz gelir şimdi ben önce eşofmanımı alıp yan odada giyineyim sonra senin çantanı getiririm canım."

Dila sadece sesizce "olur" deyip Onur'a kaçmak bakışlarla baktı. Yanakları alev alevdi domates gibi kızardığına emindi.

Onur dolabından gri bir eşofman altı, beyaz T shirt alıp Dila'yı daha fazla utandırmamak için ondan tarafa bakmayıp hızla odadan çıkarken Dila kapanan kapıyla elini kalbinin üstüne koyup nefesini sesli olarak dışarı bıraktı.

"Allahım çok heyecanlandım."

Onur'un yanlış bir şey yapmayacağına zorlamayacağına emindi ama yinede telaşlanıp heyecanlanıyordu. Onur'u da anlıyordu yakında aksilik olmazsa evleneceklerdi ama hiç öpüşmenin ötesinde yakınlaşmamışlardı. Onur'un eski hızlı hayatını bilindiğinden şimdi böyle beklemesine sevinsede koca adamı böyle kaçak göçek buluşmalara maruz bıraktığı için azıcık üzülüyordu. Onur'un itirazı yoktu ama yinede kendisini kötü hissediyordu. Onur'un az önceki o istekli halleri uyarılmış hali gözünün önüne geldikçe yanakaları daha çok ısındı.

Dudakalarını büzüp düşünceli halde daldığında o kadar masum ve tatlı bir ifadesi olmuştu ki Onur görseydi hiç dayanamazdı.

Beş dakika bile olamadan kapı yeniden açılınca karşısında bunca yıldır tanımasına rağmen ilk defa ev haliyle bir Onur gördü. Sevgilisine yine beğeniyle baktı. Onur'un üstüne tam oturan t shirt ve koyu gri renk eşofman uzun biçimli bedenini sarmıştı.

"Çantanı getirdim bir tanen rahat ol çekinme benden"

"Tamam sevgilim teşekkür ederim giyinip geliyorum aşağıya."

Onur onaylayıp çıkarken kapının zil sesini duyunca az önce kıyafetlerini çıkardığı odaya girip cüzdanını alarak aşağıya indi. Gelen pizzayı alıp ödemesini yaparken Dila da yanında getirdiği çantadan çıkardığı çok sevdiği ve rahat olacağından bugün yanında getirdiği takım olan tayt pijama takımını giyindi. Gri renk taytının üstünde küçük sincap desenleri vardı ve pijama üstü kırmızı uzun yine önünde sincap figürü vardı.

Takımın ev tipi bez botlarınıda ayağına geçirdi. Yaz kış ayakları çabuk üşüyordu. Ev zaten sıcaktı biraz giyip biraz çıkaracaktı. Banyoda yanında getirdiği malzemelerle hafif yaptığı makyajınıda çıkarıp yüzünü yıkadıktan sonra aynada kendine süzerek baktı.

Banyoda yanında getirdiği malzemelerle hafif yaptığı makyajınıda çıkarıp yüzünü yıkadıktan sonra aynada kendine süzerek baktı

"Hayır yani şimdi bende bilirim seksi şeyler giyinmeyi ama adamı çıldırtmanın anlamı yok."

Eşofmanla uyumayı sevmiyordu pijama rahat geliyordu ki Onur eveleneceği adamdı kaç kez geceleri yatarken sevgilisine fotoğraf çekip şirin şekilde iyi geceler mesajı yazmıştı ve Onur o fotoğraflardan bildiği pijamalarına şaşıracak değildi. Onur beğenir miydi yoksa çocuksu mu bulurdu bilmiyordu ama rahattı ve kendi olmak istemişti. Kendisini kasmak istemiyordu.

Odandan çıkıp aşağı inerken aslında şimdiden sevmişti böyle Onur'la aynı evde olamayı... Bu çok güzel bir histi.

"Onur pizza geldi mi aşkım?"

"Geldi hayatım salondayım."

Dila salona giderken Onur'da iki kutuyuda açmış masaya bardak koyuyordu ki gözleri salona gelen Dila'yı daha doğrusu üstündeki sempatik pijamasına kayınca çapkın bir bakış atıp kocaman gülümsedi.

"Allahım çok güzel."

Sevgiline gelmesi için elini uzattığından Dila hemen uzatılan eli tutup Onur'un kibarlıkla çektiği sandalyeye oturdu ve omzunun üstünden eğilip yanağını yumuşacık öpüp mırıldanan sevgilisinin cümlesiyle gülümsedi.

"Ama sen böyle çok tatlı ve güzel olmuşsun. Bu pijamalarına bayıldım sevgilim bence evlendiğimizde giymen için sana bunlardan bol bol alalım."

Dila Onur'un kendisini çocuksu bulmayıp beğenmesine sevinerek karşısına geçip oturan sevgilisinin gözlerinin içine baktı.

"Gerçekten beğendin mi?"

"Hemde çok."

Onur bir dilimi eline alıp Dila'nın yemesi için sevgilinin ellerine vermeden yumuşacık elin üstüne eğilip öptü ve Dila bu anları aşkla izleyerek pizzasını eline aldı.

Onur sevgisilisini çok iyi tanıyordu. Onun evlenmeden yanında açık saçık şeyler giyinmeyeceğini bilecek kadar Dila'yı iyi tanıyordu ama kendi gibi eşofman giyer zannettiği sevgilisi yine kendi gibi olmuştu ve çok tatlı, sevimli bir pijama takımı giyinmişti.

"Bence evlendiğimizde sana bu pijamalardan bol bol alalım sevgilim."

Onur pizzasından yiyip göz kırparak konuşurken Dila kolasından bir yudum alıp tamamen art niyeti olmadan masumca konuştu.

"Benim zaten böyle bir sürü pijamam var ama evlenince hep bunları giymek olmaz aşkım. Benim daha bu yaşta bile bir sürü çeyizim var ki daha da alacağım."

Dila pizzasından ısırıp yerken söylediği sözün ne manaya gittiğini fark etmezken Onur yutkundu. Sevgilisine öyle bir baktı ki Dila o an yaptığı gafı fark edip Onur'un arzulu bakan gözlerinden utanıp anında suratı kıp kırmızı olup utanmış halde mırıldandı.

"Yani ben şey... Şey öyle demek istemedim... Hani bilirsin bizim burda kız çocuklarının çeyizi önemlidir bir şeyler hep alınıp konulur ya o maksatlı şey yaptım aşkım yanlış anlaşılmayayım."

Onur başını iki yana sallayıp hayatında böylesine güzel masum bir kadının olmasına içinden şükrederek gülümseyip pizzasını yemeye devam etti. Dila rahatlayıp kaçırdığı gözleri yeniden kendisini bulsun diye normalmiş gibi davrandı.

"Tamam tamam bir şey duymadım ben ye hadi yemeğini kızarıp durma."

Dila bu sözlerle daha çok utanıp başını eğerken mırıldandı.

"Ya Onur şöyle konuşma."

"Bir tanem ben ne dedimki sen kendin evlendiğimizde bana seksi şeyler giyeceği..."

"Onur!"

Dila kızarak sevgilisine bakıp onu sustururken Onur keyifle güldü.

"Ben öyle bir şey demedim sus artık."

Onur gülmek istesede sustu daha fazla güzel sevgilisini utandırmak istemedi. Dila bu konularda fazla ürkekti ve Onur biliyordu ki evlendiklerinde Dila başlarda alışamayacak ona şefkatle sakinlikle her şeyi öğretecekti. Bundan dolayı heyacanlı mutluydu. Dila öylesine masumdu ki Onur onun için her şeyi yapmaya hazırdı. Bir anda tüm dünyası Dila olmuştu.

Belki erkendi Dila için evlilik Onur'da bunun farkındaydı ama Dila'yı zor hiç bir durumda bırakmayacaktı. Karısı olduğunda Dila yine okuluna gidecek istediği kursalara yazılacaktı. Sadece Onur kurmak istediği yuva için yıllarca beklemek istemiyor Dila'da istiyorken evlenmek istiyordu. Öyle hemen evlenelim çocuk sahibi olalım gibi düşüncesi yoktu. Dila'nın çok genç olduğunun farkındaydı ve onunla yılları ayrı değil evli olarak geçsin çok sonra karısı mezun olduktan sonra istiyorlarsa çocuk sahibi olmayı düşünüyordu. Bir acelesi yoktu bu konuda.

***

"Uff bakamayacağım ya akıyor mu hala kan?"

"Evet."

"Ya ölecek salak neden direniyor kimseye seslenmiyor."

"Akılsız işte."

Onur kahkaha atmamak için zor tutuyordu kendisini. İzledikleri filimde gülecek bir şey yoktu ama Dila'nın hareketleri çok hoşuna gidiyordu. Güzel sevgilisi şuan bacaklarını karnına kadar çekmiş yanında oturmuş halde göğsüne sokulup yüzünü kapatmış bakamadığı sahnenin geçmesini bekliyordu. Yemek sorası birlikte film seçip koltuğa geçmeden Onur kendisine ara sıra içtiği soğuk bir bira açmış Dila'ya da meyve suyu ve çerez getirmişti. Birlikte koltuğa oturduklarında Onur bacaklarını önündeki sehpaya uzatıp Dila'yı kendisine çektiğinde sevgilisinin kedi gibi hemen sokulmasına yine hayran hayran bakmıştı. Gün geçtikçe Dila'dan kopamaz hale geliyordu.

İç içe sarmaş dolaş halde film izlerlerken yaralanma ve bolca kanın olduğu bir sahneden dolayı Dila'nın içi kötü olup bakamayıp gözlerini kapatmış ve o halde konuşurken Onur keyifle sevgilini izledi. Onun doğal halini izledikçe daha da seviyordu sanki Dila'yı. Önce çekinmişti Dila sonra alışmıştı yanında, bu evde olmaya.

Dila ilgiyle evin tüm odaları gezmiş mutfakta ne nerde Onur kısaca bahsederken her yeri hafızasıza kazımıştı. Evin dekorasyonunu çok beğenip bunuda Onur'a söylemişti. Keyifli bir akşam geçiyorlardı ve ikiside çok huzurlulardı. Bu mini evlilik öncesi prova gibi olan durum ikisininde çok hoşuna gitmişti. Onur film izlerken arada dönüp Dila'yı izleyip sevgilisini öpüyor aynı şeyi Dila da yapıyordu ve kıkırdayıp öpüşüp koklaşmaktan filme pek odaklanamamışlardı.

"Geçti geçti bakabilirsin."

Dila başını çevirip yumduğu gözlerini açarak televizyona bakarken bir eli Onur'un karnında diğer eli kendi bacağındaydı yüzleri yakın mesafede olduğundan Onur dudaklarını sevgilisinin yumuşacık yanağına bastırıp öperken ensesindeki saçlarını okşadı.

Dila etkilenip gülümseyerek başını Onur'a çevirmesiyle dudakları anında birleşip kısacık öpüşerek geri çekildiler. Gülümseyip önlerine döndüğünde Onur diğer elinde tutuğu ve son yudumunu aldığı birasını dudaklarına götürüp içti. Bardaktan içmeyi pek sevmiyordu dışarıda ortamına göre şişeden ya da bardaktan içiyordu ama evde bardaktan bira içmiyordu. Dila sevgilisine çaktırmadan şöyle bir Onur'a sonra elindeki boş şişeye baktı.

Onur'un eskiden eğleceye, gece hayatına, gezip tozmaya düşkün olduğunu bilmeyen yoktu. Onur o günleri mezun olduktan sonra geride bırakıp doymuş artık efendi bir hayat sürüp günü birlik ilişkiler yerine Dila'yla ciddi yolda ilerlesede Dila Onur'un eskiden hemen her gece dışarı çıkıp arkadaşlarıyla bir şeyler içtiğini, eğlendiğini bildiğinden temkinliydi. Dila alkolden pek haz etmiyordu. Özel günlerde kırk yılda bir kadeh için tamamdı ama onun dışında her gün sevmiyordu.

Aile olarak böylelerdi Abisi babası öyle sürekli içki içen insalar değildi. Cemal sadece arkadaşlarıyla ortamına göre davransa da evde pek içmediğinden Dila alışık değildi ki kendi zaten sevmiyordu tadını kokusunu.

Onur'un evini gezerken mutfaktaki kiler gibi olan bir dolap vardı ve içinde alkol şişelerini gördüğünde Onur "eskiden bizim çocuklarla içerdik ordan kalanlar işte" demişti.

Dila tabi ki ileride Onur'la evlendiğinde eşi öyle her gün bir kadeh bir şey içsin istemiyordu. Eşinin her gün düşük olsada bünyesine alkol alıp zarar versin istemiyordu.

Begüm ya da Yaren gibi bu konularda karışmam diyenlerden pek değildi. Özel günler ya da hadi keyif yapalım deyip bir iki kadeh alırlardı sorun değildi ama her gün su gibi içmek tuhaf geliyordu.

Onur biten birasında bir tane daha almak için kalkacağı sırada Dila anlayıp hemen sevgilisinin elini tuttu.

"Nereye aşkım?"

"Mutfağa küçük meleğim."

Onur gülümserken Dila o kalkmasın diye hemen konuşmaya başladı.

"Bira almadan gel ama."

Sevimli sevimli konuşurken Onur hafif ciddileşti. Daha önce de gece telefonda konuşurken bir defa bu konu gündeme gelmiş Dila tatlı bir ses tonuyla "sen eskisi gibi içmiyorsun değil mi?" Diye sormuştu. Onur o gün gülümseyerek içtenlikle "hayır meleğim ben eskiden dışarı çok çıktığımdan içiyordum artık içmiyorum kırk yılda bir." Demişti. Şimdi Dila o kırk yılda biri bilmesine rağmen neden böyle demişti anlamıyordu.

"Niye?"

"Hayatım bir tane zaten içtin yeter diye dedim hem biliyorsun ben kokusunu sevmiyorum şimdi iki üç derken iyice sinecek kokusu sana."

Onur Kaşlarını kaldırıp indirdi. Şurda keyifi yerindeyken en hafif olan birasında içseydi ne olurdu. Dila bu konularda sanki fazla baskın olmaya çalışıyordu.

"Tamam bir tanem ama bende her gün içmiyorum yani şurda keyifim yerinde bir tane daha alıp geleceğim."

"Eskiden her gün içiyordun."

"Adı üstünde eskiden Dila bak sende söylüyorsun. Ben bir yıl olacak adam gibi içmiyorum. Hem sen beni sorguluyor musun? Ne bu tavrın anlamdım ben?"

Bir anda ciddileşip kaşlarını çatarak konuşmasıyla Dila bozularak başını çevirip televizyona baktı.

"Sorgulamıyorum sadece iyi bir şey değil demek istedim sevmiyorum ben kokusunu onu demek istedim. Hem faydalı da değil o yüzden söyledim."

Dila bozulan moralinin yansıdığı ses tonuyla konuşurken Onur ayakta oturan sevgilisine daha derin kaşlarını çatarak baktı. Bu tarz konularda karşı düşündüklerini biliyordu zaten ama Dila'nın şimdiden ufak ufak baskı yapması hoşuna gitmemişti. Dila eğlence hayatı olmayan daha sakin bir kızdı ve Onur onun bu tür şeyleri çok sevmediğini zaten biliyor en çokta durulduğu şu vakit onun bu huyundan uyuşuyordu ama Dila'nın bazen gereksiz davrandığını düşündü. Şunu söylemesine bile gerek yoktu.

"Bende ara sıra içiyorum zaten abartmadan."

"Tamam Onur kendin bilirsin karışmıyorum."

Morali çok bozulmuştu ve isteksizce üzgünce konuşurken Onur'dan aldığı karşılıkla dudakları istemsizce büzüldü.

"İyi yaparsın."

Sinirlenmiş halde konuşup mutfağa doğru giden Onur'un arkasından öylece gözleri dolarak bakıp içini çekti. Bunda kızacak ne vardı diye düşünüyordu. Hem kokusunu sevmemesi bir kenara gün be gün artar bu istek Onur yine eskisi gibi olur diye kendince önlem almak istemişti. Onur tek çocuk birde erkek olduğundan ailesinde çok şımarıklığını, özgürlüğünü sonuna kadar yaşadığını ve bu yüzden hangi konuda olursa olsun en ufak müdahalede elinde olmadan kızdığını biliyordu. Sanki Onur o anlarda bana baskı kuruyorlar psikolojisine girip hemen sert tepki veriyordu. Ailesi böyle alıştırmıştı tek çocuk olunca pek eyvallahı olmadan büyütülmüştü.

Bilmiyordu aslında kimseye eyvallahı olmayan Onur'un söz konusu Dila olunca akan suların durduğunu. Dila eğer isterse Onur onun bir dediğini iki etmezdi ama bu ani çıkışları hemen değil zamanla düzelecek şeylerdi.

Televizyona baksada odaklamıyor öyle boş boş izliyordu. Yanındaki hareketlilikle Onur'un geldiğini sonra kapağını çevrip şişeyi açtığını ve büyük bir yudum aldığını duydu ama dönüp bakmadı.

Onur da bakmıyordu Kaşları hala çatık bir eli arkasından başını yaslamış rahatça oturuyordu

Onur da bakmıyordu Kaşları hala çatık bir eli arkasından başını yaslamış rahatça oturuyordu. Tam bir yudum daha almak için şişeyi dudaklarına yaklaştırmıştı ki içine çöken o histen dolayı rahat edemeyip doğrulup şişeyi şak diye orta sehpaya bırakıp geriye yaslandı.

"Al içmiyorum dizdin boğazıma küçük hanım."

Kırk yıllık evlilermiş gibi olan hallerini ikiside yadırgamıyordu. Sanki çoktan bir olmuşlardı.

Dila sessiz kalmaya devam etti. Konuyu uzatıp şöyle bir günde ilk defa Onur'la kalacakken sevgilisiyle tartışmayacaktı. Dila sessiz kalınca Onur daha çok şişti zaten Dila yüzüne bakmayınca üzgün oturunca deli oluyordu. Oda böyle bir günde tartışmak istemiyordu.

"He diyorsun ki o şişeyi bir kere açtın bir yudum aldın ya daha bıraksan da yüzüm düzelmez yine de."

Dila başını çevirip Onur'a sadece kırgınlıkla baktı. Ne yapmaya çalışıyordu uzatmıyordu susuyordu işte neden kendisi eşeliyordu.

"Ben sana karışmıyorum sadece ileride eşin olacaksam hayatındaysam fikrimi söyledim. Sen nasıl ki benimle alakalı fikirlerini söyleyip benden bir şeyleri yapmamamı rica ediyorsan bende aynı şeyi yaptım. Sonuçta eskiden içtiğinden yine alışabilirsin ve bunun olmasını istemiyorum. Saklayacak değilim Onur.... Neyse ama bu saatten sonra karışmıyorum zaten. Sen alışmışsın her istediğin şeyi kendin isterse bırakmaya ya da devam etmeye. Benimde ailem gerçek annemle babamı kaybettim diye bana abimden daha düşükler ama senin gibide değilim."

Onur derin bir nefes alıp verdi. Dila karışmıyorum derken bile öyle bir bakıp konuşmuştu ki Onur ima seziyordu.

"Kır yılın başı dedim daha önce sana bu konuyu söyledim. Eski hayatım yok, sensiz bir yere çıkmam, eski arkadaşlarımla takılmıyorum, gece klübü yolunu unuttum ama yok bunlar önemli değil değil mi? İlla karışacaksın."

"Onur karışmıyorum diyorum."

"Bunu söylerken öyle bir bakıp konuşuyorsun ki ben altındaki manayı anlayacak yaştayım Dila."

"Onur! Bunun yaşla ne ilgisi var. İyi ki benden daha büyük tecrübelisin diye her şeyi bilmek zorunda değilsin."

Dila sesini azıcık yükseltip gözleri alev alev olmuş halde Onur'a bakıp konuşurken Onur onun saçmalığını düşünsede biliyordu ki Dila durur susar sonra patlarsa tam patlardı. Şu geceyi böyle bitirmenin anlamı yoktu.

"Bir bardak bir şey içtim diye hemen surat yapıyorsun ben anlamıyor muyum? Hem ben çocuk muyumda verdiğim karardan vaz geçip yeniden içip gezip tozayım hayatımda artık sen varsın. Ayrıca sen sevmesende ben abartmıyorsam saygı duyabilirsin."

Dila şaşkınlıkla baka kalsa da kendini toparladı hemen.

"Ben saygı duymasaydım bunca zaman sürekli konuşur sen nasıl bazı şeylerde örneğin açık giyinmemenmkonusundan katı davranıyorsan bende öyle yapardım."

"Aynı şey mi?"

Onur geçekten kızmıştı. Alkolü alıyorsa kendi bünyesine alıyordu. taşkınlık yapmadıktan sonra kime neydi. Dila'nın verdiği örnek saçmalıktan başka şey değildi. Sevgilisi açık giyinip herkes bakınca aynı şey mi oluyordu. Durduk yere kıskançlık damarı çıkıyordu ortaya.

"Benzer şeyler sonuçta sen açık giyinmemi sevmiyorsun diye ben dikkat ediyorum."

"Bende sen sevmiyorsun diye her buluşmamızda içmiyorum. Nadir olarak seninle akşam yemeğine gittiğimizde özel anlarda şarap içtik değil mi? Senin gönlün var diye birlikte içtik. Şuan öyle bir konuşuyorsun ki sanki ben bu ilişkide dikkat etmeyen tarafım."

"Ben öyle bir şey demedim saptırma. Dediğin gibi karşılıklı olunca arada olunca zaten bir şey demiyorum şurda genel bir şeyden bahsettim sen abarttın konuyu buraya getirdin. Ben genel olarak fikrimi söyleyemez miyim. İlla bu akşam için konuşmuyorum."

İkiside kızgın gözlerle bir süre bir birbirine baktıktan sonra Dila başını çevirirken Onur'da dudaklarının içini kemirdi. Sus pus olmuşlardı. Şimdi ne için alevlenip tarışmışlardı ikiside bu saçma konuşmayı düşünüyordu. Zaten ilişki yaşamak bazen böyle değil miydi ufacık saçma bir şey önce biranda büyüyüp tartışma yaşanıyor sonra düşününce "iyide biz şimdi niye kavga ettik." Deniyordu ki şuan Dila'da Onur'da aynı şeyi sessizce düşünüyorlardı.

Bir süre konuşmadan yan yana oturduktan sonra Onur yumuşacık olan ses tonuyla lafı ağzında geveledi.

"Alışık değilim kısıtlanmaya ama değişiyorum bende. Zaten sen sevmiyorsun diye dikkat ediyorum. Beni yıllardır tanıyıp biliyorsun işte kimse şu güne kadar kısıtlamadı beni. Bazen bocalamam çok mu? Yavaş yavaş zaten düzelirim. Herkes bana sorgusuz karışılmayan bir hayat sundu."

Yumuşamış halde konuşurken Dila üzgünce dönüp baktı. Bazı şeyler neden bilmiyordu ama içinde hemen kırılıyordu. Belkide sadece gözler yetmiyordu bazı şeyleri tek başına anlatmaya.

"Ben herkes olmamalıyım senin için. Sen bana bir şey söylediğinde ben hemen dikkate alıp önce düşünüp tartıyorum çünkü bunu seni önemsediğinden sevdiğimden yapıyorum. Ben senden de sadece bunu yapmanı beklerdim."

Dila üzgünce konuşup içinden Onur'un yanında oturmak gelmediği için yukarıya odaya gitmek üzere yerinden hızla kalıp yürüyünce Onur'da hemen kırdığı sevgilisinin peşinden kalktı.

"Dila bekle... Dila."

Dila durup derin bir nefes aldı ve şu günün böyle kötü anılarla hatırlanmasını ileride istemiyordu.

Onur kendisine dönmeyen kızı izlerken içinde bir yerin çız ettiğini hissetti. "Korku" dedi kendi kendine. Kendine inanamıyordu ama olan tamda buydu.

Dila gider de onu kaybederim diye korkuyordu. Onur bir şeylerin çok büyük değişikliğe uğradığının zaten farkındaydı ama dile getirmiyordu. Eskiden Dila, Onur gidecek diye korkarken şimdi Onur onun iki katı olmuş halde Dila gider diye korkuyordu. Biliyordu ki Dila çok sevsede bir kere giderse dönüşü olmazdı bu kızın her huyunu kısa zamanda öğrenmişti. Ne kadar gururlu olduğunu biliyordu.

"Özür dilerim."

İçten yumuşacıcık bir sesle konuştuğunda kendi haline gülümsedi. Bu yaşına kadar hiç kimseden kolay kolay özür dilememiş özür dileyecekte bir şey yapmamıştı hatta hayatındaki kadınları da önemsenmişti ama Dila için her şey değirdi. Onun için sanki haksız olsa bile sonunda özür dileyecek, Dila'nın yüzü gülsün diye her şeyi yapacak gibi hissediyordu.

"Bak hadi bana Dila'm özür dilerim."

Dila bakmayınca yürüyüp sevgilisinin önüne geçti ve başını çenesinden tutarak nazikçe kaldırıp pişman gözlerle baktı o hüzünlü gözlere.

"Sen hekes değilsin bunu biliyorsun Dila'm... Ben biraz özgürlüğüne düşkün bir adam olarak yetiştim ve bugüne kadar biliyorsun ki kimseyi hayatıma ciddi olarak almadım, kimseyi kendime karıştırmadım bende bocalıyorum bana seni önemsemediğimi söyleme. Sen herkes olsan kendime karıştırmaz senin için dikkat etmezdim."

Dila başını çekip Onur'a sadece uzun uzun baktı. Bir süre bakıştıktan sonra elini usulca uzatıp Onur'un elini tutarak parmaklarını birleştirdi.

"Ben herkes değilsem bana bunu göstermeni, söylemeni istiyorum. Bazı şeyler susunca da olmuyormuş Onur... Bazen gözler her şeyi anlatsada tek başına yetmiyor, sözler gözleri tamamlıyor."

Onur bir şey anlamayıp düşünceli halde bakarken Dila sevgilisinin masum haline içinden sadece gülümsedi. Sözde karşısındaki adam olgundu hayatı yaşamış her şeyi görüp tecrübe etmişti ama söz konusu aşk olunca yeni yetme bir delikanlı gibiydi. Sevmek konusunda Dila kesinlikle daha öndeydi. Yaşına rağmen olgunlukla sevmek nasıl olurdu Onur'a gösteriyordu.

Anlamasını beklememişti zaten. Beni seviyorsan söyle demek isteğini anlamadığı çok belliydi. "Acaba anladı da ben bunca zaman yanlış mı düşündüm" diye bir an kafası karıştı. Onur sustukça kendisini kötü hissetmeye başladı.

"Allahım aşık değil mi bana... Ben onun gözlerindeki o bakışı aşka yorarken o bana aşık değil mi?"

Bağıra bağıra ağlamak geldi içinden ama yapmadı. Sapa sağlam durdu. İçten içe korkuyordu. Bir adım atmıştı ve Onur'dan olumsuz cevap alırsa ne yapardı hiç bilmiyordu. Aylarca beni sevdiği gözlerinden belli. Seviyor söylemiyor dediği adamdan karşılık almazda o yıllarca umutla beklediği sevda sözlerini alamazsa bu kez yıkılacağını bildiğinden sustu... Sustukça kanayan yarasına aldırmadan sustu... Umutla bakan gözlerini Onur'dan ayırmadan çenesinin ağlamamak için direnip titremesini sıkarak bekledi.

"Hareketlerime dikkat edeceğim. Tamam sevmiyorsan yanında içmem. Haklısın sonuçta bende sana bazen müdahale ediyorum. Onu yapma bunu giyme şuraya bensiz gitme diyorum ve seninde tabi bana karışmaya istemediğin şeyleri söylemeye hakkın var. Çiftsek eğer isteklerimizi birbirimize söylememiz gerekiyor."

Dila Onur'un bu denli anlayışlı olmasına şaşırsada bir şey demeyip kalbi binlerce parçaya ayrılarak sadece başıyla onayladı.

"Beni sevmiyor."

İçindeki yangın yeri çoğalırken duramıyordu. Onur bir şeyin sözünü vermesede artık sevsin aşık olsun çok istiyordu. Başını önüne eğdiği an göz yaşları sessizce damlalar halinde gözünden düşerken Onur onun o halini görüp içini çekti ve artık tam zamanı diyerek Dila'nın kulağına yaklaşıp fısıldadı.

"Sen benim için herkes olamayacak kadar özel ve derinsin. Sen benim sevdiğim aşık olduğum küçük meleğimken bana özel olansın... Seni seviyorum küçük meleğim... Hayatıma ansızın girip tüm dünyamı sen yapan seni çok

seviyorum... Ben kalbimi avuçlarının arasına bırakıp sana aşık oldum Dila'm..."

Dünya duymuşta sanki Dila o kulakları sağır eden sessizlikte bir başına kalmış gibi hissetti. Kalbi öylesine hızlı çarpıyordu ki nefes almakta güçlük çekti. Hiç kıpırdayamıyordu. Tam umudunu kaybedip beni sevmiyor diye düşünüp inandığı vakit Onur o çok beklediği aşkını fısıldamıştı. Heyecandan bacakaları titrerken az önce akan göz yaşları durmuştu ama başını kaldırıp o aşkıyla deli divane olduğu adamın gözlerinin içine bakamıyordu. Tarif edemediği çok garip bir heyecan mutluluk içini kaplamıştı.

Usulca kaldırdı başını ve gözlerine değen o yoğun kahvelerle bir an kendini bırakarak ağızdan inlemeyle sevinç arası bir ses dökülerek öne doğru atılıp Onur'a sım sıkı sarıldı.

Durduramıyordu kendisini. Ağzından bu kez sevinçle çıkıyordu hıçkırıklar. Göz yaşları bu kez mutlulukla akıyordu. Öyle sıkı sarıldı ki sanki geri çekilirse rüyadan uyanacakmış gibi sıkı sıkı tutundu yeni tattığı aşkın kollarına.

"Şşş ağlama küçük meleğim niye ağlıyorsun."

Onur bir eliyle sevgilisinin belini sararken diğer eliyle saçlarını okşayıp konuştu. Dila'nın göz yaşlarının bu sıkıca sarılmalarını anlıyordu. Bunca zaman söylemek için kendini zorlamıştı ama yapamamıştı. Aşkı tam olarak bu kızla öğrenirken içindeki hisleri adlandırıpta Dila'nın o beklentiyle bakan gözlerini bilsede söyleyememişti. Bugün artık vakti gelmişti ve kelimeleri aşk yolculuğuna çıkıp Dila'ya ulaşmıştı.

"Onur... Onur sen ciddisin değil mi? Bu rüya ya da şaka değil değil mi? Kulaklarım doğru mu duydu?"

Dila azıcık geri çekilip titreyen elleriyle Onur'un kirli sakallı yanağını okşayıp gözlerinin içine ıslak aşk dolu gözleriyle bakarken Onur gülümseyip başını çevirerek Dila'nın avcunun içine gözlerini kapatarak derin bir öpücük bıraktı ve yeniden gözlerini açıp bunca zaman gözünün önünde büyüyen ama çok geç fark edip aşık olduğu meleğim dediği kızın güzel yüzünü avuçları içine alıp Dila'nın gözlerine parlayan kahvelerini sabitleyip içindeki aşk çoşkusuyla gülümsedi.

"Sen benim gerçeğimsin... Gözümün önünde büyüdün bana her daim aşkla bakan gözlerini ben çok fark ettim ama fark ettiğimde senin aşkının tohumlarını kalbime ekip büyüttüm... Ben sana aşık oldum Dila... Bu sana imkansız gibi gelsede ben seni çok seviyorum."

Gülümsedi Dila

Gülümsedi Dila... Şimdi rahatlamıştı. Sonunda duaları kabul olup Onur kendisini sevip aşık olmuştu. Dila'nın sıcacık gülümsemesiyle Onur'da gülümseyip başını eğerek sevdiği kızın dudağından bu kez aşkını itiraf etmenin güzel rahatlamış hissiyle minicik öptü.

"Affettin mi beni?"

Muzip sesi ve bakışıyla Dila'nın dudaklarından sevimli bir gülücük  dökülürken Onur o gülücükte boğulduğunu zannetti. Çok seviyordu. Onu böyle mutlu halde izlemeyi çok seviyordu. Kollarını iki yana açmasıyla Dila bu kez tek taraflı değil karşılıklı aşkın olduğunu bilerek o kolların arasına girip sıkıca sarıldı ve başından öpen Onur'un sesiyle mayıştı.

"Bezen birden parlıyorum sen o zamanlarda bana aldırma olur mu? Beni kendi halime bırak bak zaten sonra sakinleşip hatamı anlayıp sana geliyorum. Böyle anlarda olurda seni kırarsam bil ki bilerek yapmadım. Sen benim o an eşekliğime ver sonra zaten ben kendime gelirim."

Onur'un sonda kullandığı eşekliğime ver sözüyle ikiside gülerken Dila sevgilisinin kollarında şakıdı.

"Biliyorum.

"Neyi biliyorsun bakalım."

Onur üstten baktığı sevgilisine gülerken Dila başını kaldırınca hemen öptü o kıvrılmış gülen dudakaları. Bağımlısıydı sanki o güzel dudakların öpmeden duramıyordu.

Dila sevimlice gülüp burnunu kıvrıştırıp şakayla konuştu.

"Senin koca bir eşek olduğunu biliyorum."

Onur Kaşlarını hayretle kaldırıp indirdi.

"Bak sen öyle mi?"

Dila'nın burnunun ucunu parmakları arasına sıkıştırıp alnından gülerek öptü.

"Ama sorarım ben sana, bana eşek diyen o dilini..."

"Onur..."

Dila utanarak sevgilisinin kolunu sıkarken Onur kahkaha atıp Dila'ya sarıldı.

"Ah küçük meleğim ah senin bu utangaç hallerinle ne yapacağız biz. Evlenince bakalım ne eşsiz anlar yaşayacağız. O zamanda kaçmayasın herhalde."

Dila dudakalarını büzüp "kaçabilirim." Derken Onur kahkaha atıp sıkıca sarıldı sevdiği kıza... Sonunda gerçek aşkı bulmuştu ve bu aşkı ayakta tutmak için elinden gelini her şeyi yapacaktı. Bu saatten sonra Onur'suz Dila Dila'sız Onur olmaz olamazdı...

Bölüm sonu... İnşallah ilgi yine yığın olur beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyorum. Hepinizi kocaman öpüyorum sevgiler.❤️

Continue Reading

You'll Also Like

772K 43.7K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
751K 44.4K 65
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
3.5M 217K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
1.5M 112K 28
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...