AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir

3.6K 81 0
By uguryedek




Herkese merhaba, Artık final çanları çalıyor... Tam şu kadar sonra    diyemiyorum o netleşince bir kaç bölüm öncesi söyleyeceğim ama artık çok az kaldı en fazla 65. özel bölümlerle de 70. Bölüme kadar uzar diye düşünüyorum. Biliyorum final istemiyoruz ama bir yerde bitirmek gerekiyor. Aşkın Bedeli'nden sonra yep yeni kurgumla yine burada olacağım. Finale bir iki bölüm kala yeni hikaye için duyuru yapıp bir tanıtım bölümü paylaşacağım.

Şimdilik bu kadar. :) Bu arada gelecek bölümde biraz zaman atlaması olacak bebeklerin cinsiyeti gelecek bölüme kaldı :)

Keyifli okumalar...


***

BORA ZENGİN

"Anlat hadi dinliyoruz."

Bora kendisini sıkıştıran altı kişiye kaçamak bakışlarla bakıp yanaklarını şişirerek nefesini dışarı bıraktı. Yaren başında saatli bomba gibi bitmişti. Sürekli sıkıştırıyordu. Tabi diğerleride aynı şekilde sürekli soru sorup duruyorlardı. Nikahtan sonra Oğuz'la Eda'nın evine gelmiş Bora dolaba koyduğu yiyecekleri içecekleri Azat ve Güney'le salondaki masaya yerleştirip düzenlerken Begüm yine mide bulantıları tuttuğundan herkesin özellikle Azat'ın ısrarıyla koltuğa yarı uzanır şekilde koşuşturanları izliyor arada da Azat'ın masadan aşırıp eliyle yedirdiği atıştırmalıkları afiyetle yeyip kocasına teşekkür ediyordu. Yaren mutfakta ısıtılacak yemekleri hazırlarken Oğuz'la Eda odalarında üstlerini çıkarıp duşlarını almış rahat bir şeyler giyinmiş aşağı inerek kutlamayı başlatmışlardı.

Aradan geçen bir saatin sonunda herkes güzelce sohbet edip gülüşürken Begüm iyice mayışmış halde Azat'ın göğsüne sinmiş Azat'sa karısının saçlarına ara ara öpücükler bırakıp elindeki şarabı yudumlayarak iyice alıştığı ortamda arkadaşlarıyla sohbete katılıyordu. Seviyordu bu grupta olmayı. Eve geldikten sonra aniden Begüm'le konuşup kara değiştirmişlerdi. Azat hazır gelmişken iki gün kalacak İstanbul'da ki şirketle ilgilenecekti. Bu akşam bir ara Oğuz'la uzun uzun işlerden de konuşmuştu. Aslında hazır Oğuz'da babasından ayrılmak isterken Azat'ın aradığı ortak olmayı teklif etmeyi düşünse de Azat'ın hiç o konulara girmemesiyle ağzını açmamıştı. Antep'teyken Mustafa ile sohbet ederken de Oğuz düşünmüştü aslında bir şeyler. Babasıyla yollarını ayırdığında bu piyasada önünün kesileceğini biliyordu ve bu yüzden Karaaslan Lojistik gibi bir şirkete ortak olmak aklına yatıyordu. Onların önünü kesmeye babasının gücü yetmez cesaret edemezdi. Karşılıklı çıkardı. Oğuz babasından ayrılıp düzgün bir işe ortak olacak Azat'lar ise güvenilir zehir gibi bir ortağa sahip olacaktı. Oğuz şimdilik bu konuyu konuşmasa da Azat'ın bir ara ağzını arayacaktı.

Şimdi tüm meraklı gözler Bora'dayken Bora meraklı arkadaşlarına baktı. Meriç konusu yine gündemdeydi. Kızlar fena sıkıştırıp sorular soruyor bazen bilerek Bora'yı dalgaya alıp gülüşüyorlardı. Gruplarının serserisi aşık olmuş ilk kez bir kızı ciddi görüp saklıyor konuşmuyordu.

"Ee şimdi siz birlikte misiniz?"

Begüm'ün sorusuna gülümsedi Bora ve geriye yaslanıp şarabından büyük bir yudum aldı. Yine ve yine gözününe sevgilisinin o tatlı çilli yanakları gözleri turuncu saçları geldi. ''Ah ne güzel ya benim sevgilim.''

"Öyleyiz... Hadi rahatlayın öğrendiniz. Meriç'le ben bir haftadır onun tabiriyle çıkıyoruz."

Bora'nın sözlerine hep beraber gülerlerken Azat tebessüm etti. Meriç tanıdığı bildiği biriydi. Bora pek ciddi düşünen bir adam değildi ve kızın ailesiyle ters durumda kalmasını istemezdi. Gerçi Bora'nın gözleri aşkla bakıyordu ama tabi Azat onu o kadar tanımadığından bilmiyordu.

"Aşık mı oldun sen ya yerim ama."

Bora yanına zorla sıkışıp oturan birde yanaklarını sıkıp seven Yaren'e ters ters bakıp gülen Güney'e döndü.

"Abi sen bu kıza ne yedirip içiriyorsun. Evlilik yaramadı he buna. Köpek sever gibi şey yapıyor."

Güney yüzü düşen karısının elini tutup Sevgiyle baktı. Bora'yla Yaren'in samimiyeti hep farklı olmuştu ve ikisinin atışmasını seviyordu. Çok komik oluyorlardı.

"Karıma laf etme fena yaparım."

Yaren kıs kıs gülerek Bora'ya bakarken Bora "evlenince böyle oluyor demek karı koca tam destek" deyip Begüm'e döndü.

Arkadaşı şuan çok tatlı duruyordu. Azat'a her ne söylüyorsa Azat hayır diye diretiyor Begüm'de surat asıp mıyır mıyır bir şeyler söylüyordu. Onların haline gülümseyip tam karşısındaki üçlü koltukta sarmaş dolaş oturmuş olan Eda'yla Oğuz'a baktı. Oğuz Eda'ya bir tabak hazırlamış daha bir kaç

Saatlik eşi olan kadını elleriyle besliyordu. Bir bekar kendisi kalmıştı. Eskisi gibi evlilik ürkütücü gelmiyordu. Arkadaşları sevdiği kişilerle hep yan yana mutluluklardı evlilik demekki sevdiğin kişiyle olunca güzel oluyordu.

"Şimdi demek sen Meriç'e aşık oldun he?"

Bora Oğuz'a tek Kaşını havaya kaldırarak baktı. Öyle bir şey dememişti. Tamam aşık olmuştu ama kimseye öyle bir şey dememişti.

"Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum kardeşim."

Eda Oğuz'un elini daha sıkı tutup gülümsedi ve Oğuz'un çatala batırıp yemesi için uzattığı patatesi ağzını açıp afiyetle yedi. Tüm gün yorulmuş acıkmıştı. Herkes gibi oda Bora'yı çok seviyordu.

"Ama gözlerin seni ele veriyor Bora."

"He gözlerinden okunuyor şarkısından mı yola çıkıyorsun yengecim."

Eda kıkır kıkır gülerken Yaren gözlerini şöyle bir süzdü. Bora kesinlikle laf ebesiydi.

"Ay bırakın şunu ya şımardı. Bal gibi aşık olmuş oh çokta iyi olmuş. Ben aşık olmam ben evlenmem naraları atarken hem de öyle şeker bir kıza aşık olmuş ki zaten Meriç Bora'nın ağzından girip burnundan çıkar iyi olur."

Yaren'in sözlerine Bora dahil herkes gülerken Bora Meriç'i düşündü. Şimdi yalan yoktu. Çillisi fena çetin cevizdi ve Bora'yı azıcık şimdiden parmağında oynatma girişimlerinde bulunuyordu.

Güzel giden sohbetler eşliğinde saat ona doğru artık herkes ayaklarını yeni evli

Çifti baş başa bırakmak için kalkarken yarın kısa bir balayına gidecek olan Eda'yala Oğuz'u yeniden tebrik edip evlerinden çıktıklarında Begüm abisinin arabasını kullanacaktı. Bu akşam tek alkol almayan olarak Begüm'e kalmıştı arabayı kullanmak. Bora arabasını burda bırakacak sonra gelip yarın alacaktı zaten Begüm'le Azat'ta Güney'le gelmişti.

"Hadi abi uykum geldi benim."

Güney Begüm'ün sesiyle arkada Karsıyla el ele konuşarak yavaş yürüdüğünden hemen adımlarını hızlandırdı ve kendisi, Bora, Yaren arkaya otururken Begüm direksiyona geçip Azat'ta yanına oturdu.

Begüm bir ara canı Azat'ın yukarıda evdeyken elindeki şaraptan bir yudum canı çekmişti ama Azat tabi ki hayır demişti. Doktoru bir bardağa kadar izin veriyordu ama Begüm zaten içmiyordu. Bugün bir yudum istemişti ama Azat hemen "hamilesin daha neler" demişti.

Begüm kocasına azıcık bozulsada şimdi

Araba kulanırken "dikkat et bebeğim" diye yönlendiren kocasına gülümsedi. Çok seviyordu bu adamı.

"Oğlum bu kıza güvendik bindik iyi kullanıyor mu? En son okuldayken arabası yoktu kaçak göçek Güney'in arabasını alırdı."

Bora arkada rahat durmayıp Azat'a eğilmiş Begüm hakkında konuşurken Azat kıs kıs güldü. Begüm güzel araba kullanırdı sadece alışkın olmadığı arabalarda biraz sert basardı frene ama sonra alışırdı zaten.

"Bora susar mısın? Kızın dikkatlini dağıtma."

Yaren Bora'yı uyarırken Begüm güldü sadece. Belli ki Bora bugün yine formundaydı.

"Seninkini arasana sen, mesajlaş falan bir git Bora ya."

Begüm'ün cevabına gülen Bora "hakikaten he bir mesaj atayım çillime" Dediği an arabada yine kahkaha sesleri yükseldi. Bora'yı ilk kez böyle aşık görüyorlardı. Bir de Meriç'e çillim diyordu kızlar bu hitabı çok tatlı bulmuşlardı.

Bora arkadaşlarını umursamadı çünkü biliyordu ki daha çok dalga geçeceklerdi. Cebinden telefonu çıkarıp hemen sevgilisine bir mesaj yazmaya koyuldu sonrada kendi haline güldü.

"Ulan en son lisede mesajlaşırdım ben kızlarla. Meriç için ne haldeyim. Olsun ama şikayetim yok. Sonuçta teorik olarak benim turuncu kafamda okullu."

Bora gülümseysek parmakların hareket ettirip mesajını yazıp yolladı.

"Çilli hiç sesin çıkmıyor ne yapıyorsun bakalım? İki saattir hiç konuşmadık."

Bora mesaja cevap beklerken ilk olarak kendisini bırakacaklarından evine geldiğinde herkese iyi geceler dileyip indi arabadan. Yarın yine uğrardı akşam yanlarına.

Evinin bahçe kapısından girerken telefonun mesaj sesiyle gülümseyip hemen okumaya koyuldu.

"Banyo yaptım yakışıklım sana yazamadım. Biraz annemle sohbet ettik şimdi odama çıkacağım ararım seni."

Bora mesaja kısaca " tamam" yazıp eve girdiğinde doğruca ışığı yanan salona geçti ve yine annesini aynı manzarada görünce gözlerini devirdi. Kesinlikle annesini bir kursa falan yazdıracaktı. Kadın bir başına kala kala aynı konuya sabitleniyordu. Hoş Meltem hanımın süt kardeşleri vardı ama Bora onlarla annesi aynı kafadan olduğundan pek fark göremiyordu. Sonuç annesi yine yalnızdı ve aynı konuya kafayı takmıştı.

"Anne ne yapıyorsun sen yine gece gece?"

Meltem hanım yakın gözlüğünü takmış kucağında bir yumak ip ve şiş elinde tableti bir şeyler izliyordu. Şuan öylesine şeker bir babaanne adayıydı ki Bora'yı bile bir an gördüğü profil gülümsetti. Biliyordu, annesinin niyeti çok temizdi. Babasından sonra tek dayanak olarak anne oğul birbirine tutunmuştu.

"Bora'm hoş geldin annem aç mısın? Hemen bir şeyler hazırlayayım."

Bora kalkmaya çalışan annesini hemen durdudu. Kaç yaşında olursa olsun hep aç mısın diye soracağına adı gibi emindi.

"Yok annem aç değilim, yedik biz."

"İyi madem, çocuklar nasıl? Ay Bora bugün Eda ne güzel olmuştu öyle. Zaten su gibi maşallah ama böyle gelinlik falan giymişti ya bayıldım. Oğuz'da çok yakışıklıydı çok duygulandım. İnşallah darısı senin başına olur annesinin balı."

Gülümsedi Bora. Kadın itinayla darısı başına çekiyordu.

"Amin güzellik Amin. O ne elindeki yine hangi olmayan çocuğuma ne örüyorsun?"

Meltem hanım oğlunun dalga geçen tavrına sözlerine yüzünü buruşturdu. Çok biliyordu Bora. Şimdi o olmayan çocukları için ördükleri yarın olan çocuklarına pek yakışacaktı.

"Bu sefer beyaz renk şapka örüyorum. Kız ya da erkek olursa kullanabilesin diye. Ortak renk."

"Hımm ne güzel."

Bora annesini bozmamak için bir şey demiyordu geçiştirmek en iyisiydi. Zira on yıl daha evlenmem düşüncesi son günlerde eh beş sene sonra falan evlenirim ama çocuk için erken arkadaş otuz beşte falan olabilirim mantığındaydı. Kadın oyalanıyordu en azından. Hem hakkı vardı annesi çok güzel motifler yaparak bir şeyler örüyordu. Şimdinin kızları böyle el işi şeyler giydirirmiydi bilmiyordu ama Bora bu konuda ısrarcı olacağını biliyordu. Eğer birgün bebeği olursa annesi görsün diye  giydirirdi onca emek verdiği şeylerden. Kadın üzülürse Bora pek öyle sakin kalmazdı. Annesi en hassas noktasıydı.

"Bora."

Meltem hanım azıcık meraklı ama aslında rahatım ben canım havasında oğluna seslenip baktı. İçi İçini yiyor Bora'ya bir şey söylemek istiyordu.

"Efendim."

"Ben sana bir şey diyeceğim ama hemen parlama annesinin lokumu tamam mı?"

Bora dayanamayıp yerinden kalarak annesinin yanına oturdu ve onun tombul yanaklarından öptü. Bayılıyordu annesinin şu meraklı haline.

"Sana ne zaman parlıyorum sultanım. Can kulağıyla dinliyorum seni."

Meltem hanım oğlunun yüzünü okşayıp gülümsedi. Çok şanslıydı Bora gibi düşkün bir evladı olduğu için.

"Hani Antep'e gittik ya."

"Evet."

"Heh işte orda hani biz biriyle tanıştık Begüm'ün eşinin arkadaşıyla gelmişti."

Bora o günü düşündü. Azat'larda olduğu günü söylüyordu annesi. O gün Cemal'in yanında Funda, Dila ve çillisi gelmişti.

"Hangisi? Funda mı? Dila mı Meriç mi?"

Meltem hanım kıs kıs gülümsedi. Yalan yoktu çok konuşma fırsatı olmasada kanı ısınmıştı aklındaki genç kıza.

"Meriç..."

Bora merakla baktı annesine. Meriç'le alakalı ne olmuş olabilirdi. Şuan çillisinden konuşmaları çok tuhaftı. Bir şey belli etmek adına umursamaz davrandı.

"Ee ne olmuş ona."

"Ay Bora çok şekerdi o kız. Böyle saçları, kaşık kadar yüzü falan ne tatlıydı öyle. Ayol hem güzel hem sevimli. Ne yalan söyleyiyim ilk görünce dedim tam benim çılgın oğluma göre. Belli yani saçından belli oda biraz senin gibi. Zaten gözlerinden anladım ben onu nasıl yaramaz yaramaz bakıyor. Hep böyle derdim ya bir kız kardeşin olsun heh işte dedim Bora'm bu kızla bir konuşsa hani ilerde olsalar bende kızım olarak gelinim olan o kızı sevsem."

Bora annesinin sözlerini ağzı açık dinledi. Alışıktı böyle bilmem kimin kızıyla annesinin hayaller kurup anlatmasına da bu kez o hayal kurduğu kız Meriç'ti... Çillisiydi. Demek anneside Meriç'i beğenmişti. Beğenmekle kalmayıp birde hayalinde onları evlendirmişti.

"E yuh ama kadın anneyim ben bilirim hissederdim derken hep böyle şeyi mi kastediyordu. Resmen tombulumun içine doğdu ya. Şimdi anne ben o şirin kızlayım desem valla durmaz gider kızı gıyabında ister. Daha çok yeni en iyisi annem bilmesin."

"Anne saçmalama, gördüğün her kızı bana yakıştırmaktan vazgeç."

"Ben her kızı mı yakışıyorum. Lafa bak. Hem zaten kızı yokladım çok küçük sen bakmazsın huyusun kurusun baksan iyi olur ama bakmazsın işte."

"Baktım annem baktım. Hem de çok güzel aşkla baktım."

"Bu çöp çatan hallerini bırak artık. Evlenecek durumda değilim diyorum hazır değilim. Sen ör işte patik matik bir gün olur elbet."

Meltem hanım içini çekip ofladı. Bu çocuk niye anlamıyordu babaanne olmak istemesi kötü müydü.

"Aman iyi sana şurda anne olarak konuşanda suç. Evlenme kal başıma. Turşunu kurar kütür Kütür sonra yerim."

Meltem hanım yününü tabletini alıp sinirle ayağa kalktı. Deli edecekti birgün oğlu. Gün geçtikte kırkına kadar gezer diye korkuyordu.

"Anca çene anca çene. Babaannesi kılıklı ona çekmişsin."

Meltem hanım merdivenleri söylenerek çıkarken Bora annesinin arkasından gülerek seslendi.

"Ayıp ayıp ölmüş kaynanan hakkında nasıl konuşuyorsun öyle. Birde gelin istiyorsun kim bilir karımın arkasıdan ne dersin sen?"

Bora kıs kıs gülerken yukarı kattan aşağı gören açık alandan annesinin on ikiden hedefi tutturduğu terliği havadan şak diye uçup omzuna konmasıyla acıyla inleyip omzunu tutarak başını kaldırdığında Meltem hanım oğluna kızgınca bakıp odasına girmek için geri çekildi.

"Ahh... Ya anne o meşhur anne terliği zamanları bitti diyorum sen hala aynısın. Elinde tablet örgü modeli videoları izlemeyi biliyorsun ama hala kazık kadar oğluna terlik atıyorsun."

Bora konuşurken annesinin oda kapısını çarpmasıyla boşa konuştuğunu anlayıp gülerek ayaklanırken telefonun çalmasıyla hemen odasına yöneldi. Çillisi arıyordu ve odasına girip şapşal şapsal sırıtarak konuşma vaktiydi.

Merdivenleri çıkarken annesi duymasın diye kısık sesle telefona cevap verdi. Odaya kadar dayanmazdı Meriç'in sesini hemen duymalıydı.

"Bebeğim..."

"Bora... Aşkım."

Derin bir nefes aldı Bora. Bu kız ne zaman aşkım dese kalbinde filler tepiniyordu. O küçük dudaklar açılıp aşkım deyince dünyalar Bora'nın oluyordu.

"Ne yapıyorsun bebeğim?"

Odasından içeri girip kulaklığını telefonuna takarken bir yandan da üstünü çıkarmaya başladı.

"Odamdayım yatağımın içinde uyumaya hazırlanıyorum. Sen ne yapıyorsun?"

Bora saatine baktı. On bir buçuktu çillisinin yarın okulu vardı ve haliyle uyuması lazımdı. Bu kızın okul olayı varken Amerika'dayken nasıl konuşacaklardı ara ara düşünüyordu. Büyük ihtimal uykusuz kalan taraf genelde Bora olacak okuyan Sevgilisine anlayış gösterecekti.

"Bende yeni geldim bir duş alıp yatacağım fena yoruldum bugün."

"Davetli sayısı çok azdı ona rağmen yoruldun. Olsun ama Oğuz en yakın arkadaşın sonuçta değer."

"Orası öyle tabi yeterki onlar mutlu olsun. Eee bırak şimdi onu bunuda özledin mi beni?"

Bora gevrek gevrek sırıtıp altında Kemerini açtığı pantolonuyla üstü çıplak halde yatağına uzanıp sevgilileriyle cilveli cilveli konuşurken Meriç kıkır kırkır gülmeye başlamıştı bile. Özlemez miydi şimdiden çok özlemişti yakışıklısını.

Onlar yine yüksek doz aşıkın olduğu konuşmalarını yaparken Begüm, Azat, Güney ve Yaren kendi evlerine sonunda gelmişlerdi.

BEGÜM & AZAT

Begüm asansörde özlediği evine çıkarken başını Azat'ın omzuna yasalmış haldeydi. Çok yorulmuştu. Hemen evine çok özlediği yatağına girip uyumak istiyodu. Abisi artık Yaren'le karşı daire de oturduğundan Begüm Azat'la babasının evinde kalacaktı.

"Çok yoruldun bebeğim."

Begüm saçlarını öpen Kocasına bakıp nazlanarak göz süzdü. Bayılıyordu Azat'ın bu ilgili bakışlarına.

"Uykum geldi hemen uyuyalım."

Azat karısının haline bakıp Kocaman gülümsedi. Eve gider gitmez uyuyacaklardı elbette. Güney sağ olsun bir ara hemen gidip evin kaloriferlerini yakmıştı. Begüm hamileydi ve biliyordu ki kardeşi soğuğa pek dayanıklı değildi. Aslında Yaren'le çok ısrar etmişti kendilerinde kalmaları için ama Begüm'le Azat yeni evlileri rahatsız etmemek adına Begüm'ün baba evinde kalmak istemişlerdi.

Asansör katta durup Güney anahtarı Begüm'e verdikten sonra birbirlerine iyi geceler dileyerek sağlı sollu evlerine ayrıldıklarında Begüm içeri girmiş kapıyı Azat yeni kapatmıştı ki aklına gelen ayrıntıyla kocasına döndü.

"Ayy aşkım sabah kahvaltıya dışarı gideriz ama ya ben acıkırsam. Kapalı evde bir şey yoktur ki diğer daireye taşımışlardır. Sen iki dakika abimden bir iki lokma bir şeyler alır mısın? Ekmek arası bile olur. Sarsın onu iyice."

Azat Begüm'ün sanki açlık savaşı var gibi panikle konuşmasına gülümsedi. Begüm boşa panikliyordu eğer evde bir şey olmadığında  karısı acıkırsa Azat gece gündüz demez zaten Begüm'ün karnını doyururdu. Boşa panikliyordu.

"Tamam Begüm sen çık odaya ben gidip isterim."

Begüm kocasının yanağından öpüp teşekkür ederken Azat kapıyı aralık bırakıp karşı daireye geçti. Sanki kendini komşudan bir fincan kahve istemeye gidiyor gibi hissetti. Haline gülerek kapıyı Güney'le Yaren'in kapısını tıklattı.

Yaren daha yatak odasına çıkmadan Güney tarafından merdiven basamaklarında yakalanıp sırtı duvara yaslanarak kocasıyla öpüşürken kapının tıklatılmasıyla hızla ayrıldı Güney'den. Fena dağılmış halde olduğundan hemen gözlerini irice açtı. Güney saniyeler içinde elbisenin askılarını indirmiş dosya doya öptüğü karısının dudaklarını kızartmıştı.

"Aşkım kim ki? Begüm mü geldi acaba?"

Yaren askılarını omzuna yerleştirip telaşla konuşurken Güney gülümsedi. Bayılıyordu karısının bu hallerine.

"Ben bakarım fındığım telaş yapma."

Basamakları inen Güney'in arkasıdan bakarken saçlarını geriye attı. Sanki kapıya baksa her şey anlışışacak gibi geriliyordu. Ayıp değildi evliydi sonuçta ama yinede utanıyordu.

Güney kapıyı açtığında karşısında Azat'ı görünce gülümsedi. Begüm gelmiştir bir şey diyecek isteyecektir diye düşünmüşken karşısında Azat duruyordu.

"Ne oldu damat bey?"

Güney takılınca Azat'ta gülümsedi. Kayınbiraderi arada böyle damat bey diye takılıyor Azat'ta gülüyordu. Kesinlikle Karısının tarafıyla içli dışlı olan damatlardandı.

"Güney yiyecek bir şeyler küçük bir ekmek arası falan yapıp versene Begüm için."

"Ah yine acıktırdı mı dayısının canı anemsi? Oğlum bu minicik şey ne yapıyor böyle kardeşime Oğuz'larda  o kadar yedi ama acıktı demek canım."

Azat Begüm'ü ve bebeğini düşündü. Güney haklıydı Begüm sürekli acıkıyordu.

"Yok yok acıkmadı. Tedbir amaçlı."

Azat'ın dalga geçen yanına iki adam aynı anda keyifle güldüler. Eh yaşan yoktu Güney Begüm hamile diye bazen içten içe her abi kardeşine düşükün olan her abi gibi sayıyordu. Ne demeye kıskanıyordu ama dayı olacağı içinde çok mutlu oluyordu.

"Geç içeri bekleme kapıda bir şeyler hazılayın hemen."

"Hiç girmeyeyim ya sen hemen acele ber bir şeyler gideyim Güney."

"Tamam o zaman."

Güney mutfağa doğru giderken Yaren kapıya yaklaşıp Azat'ın görüş alına girdi.

"Azatcım yemek yok ama dolapta atıştırmalık bir şeyler Begüm bilir abur cubur zulasının yerini."

İkisi kapı ağzından sessiz şekilde gülüşürken Azat Begüm den dolayı samimi olduğu bu insanlara her geçen gün daha çok sevdiğini gark etti. Sanki gün geçtikçe kemikleşiyorlardı.

"Tamam canım sağ ol. Sabahları bazen çok acıkıyor."

"Canım benim ya bebek onu acıktırıyor."

"Öyle yapıyor babasının canı."

Yaren Azat'ın bebeği hakkında daha doğmadan gözlerinin böyle parlamasını güzel sözler söylemesine iç geçirdi. Güney de keşke böyle istekli olsa diye düşündü. Bu konuyla zaten ilginecekti. Güney'den bir bebeği olsun çok istiyordu.

Güney kardeşi ve Azat için sandaviç hazırlayıp kapı önünde karısıyla sohbet eden Azat'ın yanına geldiğinde Azat onları fazla ayakta tutmamak için teşekkür edip eve geri döndü. Hızla elindekileri mutfaktaki dolaba bırakıp yukarıya karısının bekarken kaldığı odaya çıktı.

Odadan içeri girdiğinde ana ışık kapalı Begüm'ün yatağının başındaki tek gece lambası açık içeriye aydınlatıyordu. Arkası dönük hemen uyku moduna geçen karısına bakıp üstünü çıkarırken konuşmaya başladı.

"Güzelim abin sandviç hazılandı dolaba koydum ayrıca abur cubur bir şeyler varmış Yaren senin yerini bildiğini söyledi haberin olsun."

Begüm tamam anlamında olumlu sesler çıkarırken Azat üstünü çıkarıp İstanbul'a gidip geldiklerinde kullanmaları için Begüm'ün dolabına bıraktıkları kıyafetlerden kendi eşofmanlarını alıp giyinirken Begüm Azat'a doğru dönüp mırıldandı.

"Teşekkür ederim sevgilim gel hadi yanıma."

Gözleri kapalı ellerini uzatan karısına gülümseyen Azat ışığı kapatıp yatağın içine girer girmez Begüm'ü kendine çekip sım sıkı sarılıp karısının yanağından öptü. Hiç kıyamıyordu güzel karısına.

"Çok mu uykun var bebeğim?"

Begüm'ün belini okşayıp elini yavaş yavaş pijamasından içeri süzdürüp tenini okşarken Begüm kocasının boynunu koklayıp şah damarı üstüne derin bir öpücük bıraktı.

"Hı hı hemen uyuyacağım. Üzgünüm sevgilim."

Azat erkeksi sesiyle gülerek karısının alnından öptü. Begüm resmen eşeğin aklına karpuz kabuğu getiriyordu. Sevişmeyi falan düşünmüyordu. Azat'ta yorgundu ve Begüm yanlış anlamıştı ama biraz karısıyla oynayacaktı.

"Begüm uyuma ama."

Begüm'ün açık yakasından göğüsleri üstüne burnunu sürtüp o güzel vanilya kokusunu içine çekerek sızlanırken elini biraz daha yukarılara Begüm'ün teninde ilerletip göğüs hizasına çıkarırken Begüm kollarında kıpırdandı.

"Azat lütfen, sevişmek için istekli olsam da uyukum var ama."

Azat gülerek Begüm'ün dudaklarından öptü. Bu kadınla hep mutlu olacağını biliyodu.

"Tamam da istiyorum ama ben."

Azat oyununa devam edip Begüm'ün bacağını tutup beline sararken Begüm Azat'ın boynuna kollarını sardı. Bu gece anlaşılan kocası rahat durmayacaktı. Göğüslerini sıkıp ufak ufak öpen Azat'ı görmek için gözlerini açıp kocasının istekli haline uzun uzun baktı.

"Siz erkeler bu göğüs olayına çok takılıyorsunuz. Dokunmadan duramıyorsun değil mi?"

Begüm gülerek konuşurken Azat bir anda ellerini karısının pijamasının içinden çekip alev alan gözlerini Begüm'ün gözlerine dikti.

"Sen kaç erkek tanıdın da bizim neyi

Sevdiğimizi biliyorsun? Bir düzgün örnek versen olmuyor değil mi?"

Begüm'ün dudağının kenarı keyifle yukarı kıvrılırken Azat gözlerini devirdi. Begüm ve örnekleri yine sahalardaydı.

"Bunun için çok erkek tanımama gerek yok kıskanç kocacığım."

Azat'ın çenesinden öpüp yanaklarını tutup şeker şeker konuşurken Azat Begüm'ün dudaklarını parmakları arasına sıkıştırıp canını yakmadan çekip bıraktı.

"Koparıcam bu dudaklarını bak o zaman açılıp böyle beni deli ederek konuşamayacaksın."

Begüm küçük bir kahkaha atıp hareketlenirken Azat'ı omzundan itip onu sırt üstü devirerek üstüne uzanmıştı ki Azat gülerek Begüm'ü öbür tarafa tutup devirdi.

"Hani uykun vardı yalancı."

Yüz üstü yatırıp karşı atak yapmaması için beline bacağına sardığı karısı başını yan çevirip gülerek baktı. İçi gidiyordu bu gülüşe...

"Çek bacağını hiç adil değil."

Begüm gülerken tabi çok ciddi olmadığından Azat daha çok baskı kurunca elleriyle müdahale edecekken elleri tutulunca gülerek çırpındı.

"İmdaaat hamile kadına zor kullanan bir kocam var...."

Begüm'ün yalancı bağrışı çırpınışına Azat kahkahalarla gülerken bacağını çekmesiyle

Begüm tepinerek üstüne çıkıp nefes nefese karnının üstüne oturup ellerini tuttu.

"Şimdi seni alt ettim."

Azat içinden "hadi be ordan" derken teslim olmuş gibi gevşek bıraktı kendini. İstese Begüm'ün o narin ellerinden ellerini tek hamlede çekip alırdı ama karısıyla şuan çocuklar gibi uğraşmaları hoşuna gidiyordu.

"Çok güçlüsün aşkım, benim gibi bir adamı devirdin yani düşün."

Azat alayla konuşurken Begüm o güzel şekilli kaşlarını çattı.

"Kondisyonuma bir alay geldi demek... Hımm... Zaten dörtüncü ay falan olsun hamile pilatesine yogasına başlayacağız."

Azat şuan yeni öğrendiği şeyle şak diye kalırken koyu gözleri irileşti. Azat ve yoga yapmak... Azat ve o toplarla, lastiklerle pilates yapmak...

Güldü... İçtenlikle güldü. Begüm'ün şakacılığı üstündeydi.

"Gece gece yine komikliğin üstünde aşkım."

Begüm gözlerini kısıp kocasına ciddi ciddi baktı. Şaka falan yapmıyordu başlayacaktı bir programa ve Azat'ta gelecekti. Yok öyle ben sert adamım gelmem halleri.

"Ben şaka yapmıyorum sevgilim. Pilatese yogaya başlayacağım sende benimle geleceksin."

"Ben niye geliyorum Begüm zaten sporumu yapıyorum ben."

"Olsun yanımda ol birlikte gidelim. Bu çocuğu birlikte yaptıysak o rahatlama yogasına da birlikte gideceğiz. Bak hem ben böyle hormonlardan bazen senide deli ediyorum ya işte yoga sana da iyi gelir."

Azat nefesini dışarı bırakıp içinden sabır çekti.

"Prenses gibi yetişen kızla evlenince galiba böyle oluyor" diye düşündü.

"Antin kuntin şeyler istemezsen olmaz değil mi? Bebeğim kusura bakma ama ben gitmem öyle şeye sen git sevgilim."

Begüm sinirle Kaşlarını çattı. Yine kocasının Antep'liyim ben olmaz diyen o tarafı kabarmıştı. Beyfendiye böyle şeyler olmazdı.

"Akşamları gideriz senin işine gücüne engel olmaz."

"Begüm..."

Azat karısına hayır dercesine bakıp ellerini çekip Begüm'ün belinden tutarken Begüm dudaklarını büzdü. Azat'ı normal ikna edemeyeceğini zaten tahmin etmişti şimdi dudak büzme zamanıydı.

"İyi tamam gelme. Ben kendim giderim, bebeğimiz için kendim uğraşırım sen gelme."

Begüm kocasının kucağından kalkıp yana yatarken Azat ofladı. Nazlı ceylanı böyle üzülünce de içi gidiyordu.

"Ya güzelim surat yapma bana. Ne işim var benim oralarda. Beni tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun."

"Tamam Azat konuşmak istemiyorum uyuyacağım."

Begüm arkasını dönüp konuyu kapatarak yatarken Azat'ın birazdan dayanamayacağını bilerek "tamam geleceğim" diyeceğini bekledi ama beklediği olmayıp Azat sadece "tamam" deyince gözlerini hızla açtı.

"Ah... Yemdi ya... Tamam Dedi. Tamam gelirim demedi. Bende Begüm'sem ama Azat bey kendi isteği ile gelecek. Gör bak Azat ben o programa başlayayım sen kendin ikinci seanssa gelmek için deli olacaksın. Göreceksin."

Begüm aklındaki planlarla sinsi sinsi gülümseyip arkasını dönüp Azat'a sarıldığında zavallı Azat Begüm'ün planından bir haber karısı anlayışlı oldu zannederek saçlarından yüzünden öpüp sarılarak uykunun kollarına kendilerini bıraktılar.

***

Sabah gözlerini ilk açan Begüm oldu. Karnı fena halde acıkmıştı ve bir an önce dün gece abisinin hazırladığı sandviçi bulup kahvaltıdan önce yemek istiyordu. Azat dünden yorgun olduğundan mışıl mışıl yüz üstü dönmüş bir eli yastığın altında diğeri Begüm'den yana rahat şekilde uyuyordu.

Yatak odasındaki lavaboda işlerini halledip Azat'ı uyandırmamak için katta bulunan ortak lavaboya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra aşağıya inip dolaptaki sandviçini çıkarıp mutfaktaki bar taburesinden birini çekip masaya oturdu. Gözü dönmüş halde afiyetle elindeki ekmeği yerken abisine içinden bol bol teşekkür etmeyide unutmadı.. Allahtan her daim evde ped şişede suları oluyordu ve şimdi birini dolaptan çıkarıp yemeğinin yanında suyunu içebildi. Kuru kuru gitmiyordu.

"Sen bana çok kilo aldıracaksın ama bebişim, bak bozuşacağız."

Karınını gülümseyerek sevip ekmeğini bitirdiğinde birazcık doymuştu. Azat için yapılanı da yemek istese de sonra vazgeçti. Fazla gelebilirdi ki Azat acıkırsa diye de kıyamamıştı.

Ağzını silip suyundan biraz daha içtikten sonra yatak odasına tekrar gidip Azat'ın sıcak bedenine sarılarak uyumak için merdivenlere yöneldiği esnada başının aniden dönmesiyle bir anda sendeledi. Merdivenin top şeklindeki başına tutunup gözlerini kapatıp açtı. Derin bir nefes alıp bekledi. Ara ara oluyordu bu baş dönmeleri alışmıştı bu rutine.

Daha iyi olduğu anda yeniden basamakları dikkatli şekilde çıkmaya başladı. Son basamağa üç tane kadar varken yeniden başının dönmesiyle sendeledi ve o panikle arkasındaki on iki basamağı düşünüp olabildiğince sıkı tutundu tırabzana. Aşağıya yuvalanıp düşeceğim bebeğime bir şey olacak kokuyla sıkıca tutundu ve korkudan kısılan sesiyle "Azat" diye seslendi. Sesi o kadar az çıkmıştı ki kocasının duymayacağını adı gibi biliyordu. Kalbi küt küt sanki boğazında atıyordu. Ayağı bir kaysa olacakları biliyordu.

Olduğu yere basamağa dikkatlice çöküp oturdu. Başını avuçları içine alıp gözlerini kapattı. Neyseki düşmemişti ama kalbi korkudan hala çok hızlı atıyordu. Eli iç güdüsel olarak karnını buldu. Kesinlikle hamilelikte merdivenli evlerde oturmak sıkıntıydı. Ne zaman hangi durum seni yakalayacak bilemiyordu insan.

Gözlerinden yanaklarına doğru aşağı bir ıslaklık hissettiğinde ağladığını anladı. Neden ağlıyordu bilmiyordu ama içinden geliyordu. Kesinlikle düşüp orasını burasını acıtmak kırmak umurunda değildi bebeğime bir şey olacak korkusunu yaşıyordu. Gözlerini silse de sessiz yaşlar yine pıtır pıtır düştüler.

"Şu halime bak. Aylar önce ben ki çocuk istemezdim şimdi nasılda annelik duygularım daha bebeğim karnımdayken minicikken kabardı.''

Başının dönmediğine iyi olduğuna tamamen kanaat getirip ayağa kaldığında üç basamağı sağ salim çıkıp yatak odasından içeriye girdiğinde Azat yeni uyanmış yatakta esniyordu. Begüm'ü görünce gülümseyerek karısını yanına çağırdığını belli ederek elini uzattı.

"Günaydın güzelim neredeydin?"

Begüm hiç konuşmadan yatağa doğru yürüyüp Azat'ın elini tutarak yüzüne baktığı an Azat kaşlarını çattı. Begüm ağlamıştı. Karısının gözünden iki damla yaş düşse hemen gözleri burnu kızarıyordu ve şuanda da bu haldeydi.

''Begüm?''

Azat ne oldu dercesine bakarken yatakta doğrulup sırtını yatak başlığına yasladığında Begüm yanına kıvrılıp göğsüne sokularak sarıldı kocasına. Azat Begüm'ün bu ani sarılması ve üzgün halini hormonların oyunudur diye düşünüp karısını saçlarını okşadı.

"Bebeğim her şey yolunda mı?"

Begüm usulca başını sallayıp ellerini sıkıca Azat'ın beline sarıp soluklandı. Bir kere korkmuştu ve şimdi baba olmak için can atan kocasına sığınıyordu.

"Aşkım niye konuşmuyorsun yüzüme bakar mısın?"

Begüm başını kaldırıp Azat'ın endişeli bakan kara gözlerini gördüğü an yeniden gözleri dolunca Azat telaşla doğruldu yataktan haliyle Begüm'de doğruldu ama Begüm yeniden kocasının boynuna sıkıca sarıldı. Ne olmuştu anlamıyordu Azat. Ağrısı olabileceği geldi hemen aklına.

"Ne oldu? Begüm endişelendirme beni. Gözlerin niye doldu?"

Begüm içini çekip başını çevirip Azat'a bakıp kocasının yanağından öptü.

"Bir şey yok sevgilim ben sadece biraz korktum."

"Neden korktun?"

"Düşecektim... Merdivenden çıkarken başım döndü ve o an çok kork..."

"Ne? Düşecek miydin?"

Azat panikle geri çekilip Begüm'ün güzel yüzünü avuçları İçine aldı. Gözleriyle üstünü şöyle bir taradı. Merdivenden nasıl düşecekti düşünmek bile istemiyordu. Karısı düşecekti ve aptal gibi yatakta esneyip durduğu, kalkıp Begüm'e neden bakmadım diye düşündü.

"Ne zaman oldu bu? Bana niye seslenmedin. Aşkım benim, özür dilerim uyanınca sana bakmam lazımdı."

Begüm Azat'ın elbette suçu olmadığını biliyordu o harika bir baba adayı ve eşti. Şimdi böyle konuşması nasılda kalbini fethetmişti.

"Senin suçun yok ki hem sürekli peşimde olmazsın Azat bende dikkat etmeliyim. Sonuçta baş dönmelerim ara ara olacak sen hep yanımda olamazsın sakın suçlama kendini o zaman üzülürüm işte."

Azat karısının yanağına küçük küçük öpücükler kondurup belini okşarken sırtını yatak başlığına yeniden yaslayıp Begüm'ü iyice kendine çekip sarıldı. Bazen hem kendini hem de Begüm'ü şapşal anne baba adayı gibi hissediyordu.

"Şu halimize bak Begüm biz çok panik anne baba olacağız."

Begüm gülümseyerek Azat'ın sözlerine güldü. Aylar önceki Begüm'le şimdiki Begüm arasında dağlar kadar fark vardı.

"Aylar öncesinde çocuk istemeyen ben şimdi nasıl değiştim değil mi Azat? Daha doğmadan bebeğimize çok bağlandım. Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Hem bence biz çok şeker anne baba olacağız."

Begüm Azat'ın gözlerinin içine bakıp sevimli sevimli gülerken Azat eğilip Begüm'ün dudaklarında öptü.

"Ne sevimli ama... Kızımız olursa kesin sen onunla bir olup beni çileden çıkaracaksınız. Anne kız babaya karşı bir olacaksınız baba ise kıskançlıktan çıldıran bir durumda olacak. Oğlumuz olursa eh rahatım yani şimdi.''

Begüm Azat'ın isyanına küçük bir kahkaha atıp gülerken Azat'ta güldü. Aile geleneği gibi olan durum bozulup kızı olacak mıydı bilmiyordu ama olursa ne yapacaktı hiç bilmiyordu. Azat için gerçekten kız erkek fark etmiyordu evlattı ötesi yoktu.

"Cinsiyetini öğrenmemize az kaldı isim düşsek mi Azat?"

"Dur bakalım güzelim ben bu konularda biraz batıl diye düşünebilirsin ama önce cinsiyetini öğrenmeden isim konuşunca rahat edemiyorum. Bir öğrenelim ona göre konuşuruz."

"Tamam sevgilim."

Azat karısına şöyle bir bakıp tek kaşını havaya kaldırdı. Bu kaş kaldırma kesinlikle şaşkınlık beğenidendi.

"Ben çok sakinleştim ama sende çok uysal oldun he? Ne yapsak sürekli bebek mi yapsak acaba."

"Ya uff Azat."

Begüm kocasının göğsüne vururken Azat'ın o içinin gittiği kahkahasını dinledi. Kocası kesinlikle çok güzel gülüyordu. Erkeksi tok sesinden o kahkaha sesleri deste deste dökülüyordu. Azat'ın sözlerine gülse de kocası kesinlikle ''Fena fikir değil'' diye düşünüyordu. Zaten çocukları çok seviyordu evde koşuşturan bir sürü bebek olsa hiç itirazı olmazdı. Begüm çatlardı o kadar çocukla uğraşırken orası ayrıydı.

Yatakta dönüp Begüm'ü altına alırken gülerek birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Begüm bacaklarını Azat'ın belline dolarken Azat ağırlığını kendi kollarına verip karısının dudaklarına kısa kısa öpücükler bıraktı.

"Begüm..."

Begüm boynunu öpüp gözlerinin içine bakan yakışıklı kocasının kara gözlerinin içine baktı. Bu gözlerde hayat buluyordu. Azat sanki gün geçtikçe daha da yakışıklı oluyordu ve Begüm bunu hem beğeniyor hem de kocasını içten içe tatlı tatlı kıskanıyordu.

"Efendim kara gözlüm."

Azat ilk kez kendisine böyle hitap eden Begüm'e gülümseyip burnun ucundan öptü. Annesi derdi genelde böyle.

"Bebeğimiz sağlıkla doğunca biraz büyüsün ben yine çocuk istiyorum."

Begüm gülmekten başka bir şey yapmadı. Bu adama ne denirdi ki çocuk delisiydi. Birincisini sanki büyütmeyi becermişler gibi plan yapıyordu.

"Azat sanki bunu doğurdum ikincisini düşünmek kaldı. Biri doğup büyüsün sonra son çocuk olarak ikincisine bakarız."

"Ben sayı vermedim yalnız güzelim dikkatini çekerim. Öyle iki çocuk son falan ne oluyor ben üç, dört, hatta beş..."

"E yuh ama oha..."

Azat Begüm'ü kızdırmak için böyle konuşuyordu. Beş çocuk yapmak gibi zaten bir niyeti yoktu. O kadar da değildi. Şimdi karısının verdiği tepki karşısında yana yatıp Begüm'e şöyle bir baktı. Oha mı demişti o... Sanki yuh da demişti.

"Sana oha? Nasıl konuşma o öyle maşallah karımın terbiyesine."

Begüm bir anda tepki görünce kaşlarını çattı. Ona oha demek ne oluyor derken kendi niye diyordu. Hem sanki Begüm hep böyle konuşuyordu. Bu ilişkide bir kere ara ara havaya küfür eden Azat olup Begüm uyarırken şimdi ne olmuştu.

"Sen nasıl konuşuyorsun öyle hem sanki hep böyle konuşuyorum gibi maşallah çekmen ne oluyor öyle? "

"Ben senin lafına karşılık dedim. Ben, ki sana asla demem öyle arada iki iki küfür etsem hemen laf ediyorsun."

Begüm daha da çattı Kaşlarını. Şimdi Azat'ı dövse yeriydi. Nasılda üste çıkıyordu. Tamam demişse demişti ne diye uzatıyordu. Acilen kendini işin içinden sıyırması gerekiyordu. Tabi ki bu gibi durumlarda onun küçük kurtarıcısını öne sürecekti.

"Ben istediğimi derim hamileyim ne olmuş ağzımdan öyle çıktıysa. Sen hön hön konuşmayı biliyorsun ama duyanda dünyanın en kibar en böyle ağzı toplu adamıyla evliyim zanneder. Hem ben senin gibi kalkıp şeyli meyli konuşmuyorum."

Azat Begüm'ün hamileliğini öne sürüp sıyrılmaya çalışmasını hele ki o sonda ki şeyli meyli diye kastediği şey karşısında daha fazla kendini tutamayıp iştahla güldü. Hamileyim ben lafına da deli oluyordu. Sanki dünyayı kurtaracaktı güzeli.

"Hamilesin diye gel başıma çık."

Begüm pis pis kocasına sırıtıp onun gülen haline baktı ve Azat'a yaklaşıp yüzüne eğilerek Azat'ın pür dikkat bakan bakışları altında dudakları üstüne fısıldadı.

"Eh yapmadığımız şey değil hani..."

Azat gözlerini kapatıp adeta hırlarcasına bir ses çıkardı. Edepsiz karısının neyi demek istediğini yine çok iyi anlıyordu.

''Sevişirken kedi gibi her poz...''

''Azat!''

"Begüm kocasının susması için cilveyle uyarırken Azat'ın gözü eşofmanın önünde hareketlenen varlığına kayıp içinden küfretti. Karısına daha yeni düzügün konuş diyen adam şimdi kendine küfretti.

''Hay s***m ya sende hemen kanatlan aslanım... İşim gücüm var İstanbul'daki şirkete gidip bakmam lazım sırası değil be oğlum.''

Begüm'ü kendine çekip kulağının arkasından öperken fısıldadı.

"Zorlama bak beni vallahi arka arkaya yaparız o beş çocuğu."

"Ya tabi benim elimde armut toplayacak da beş çocuk yapacağım. Hadi hadi kalkalım bu sabah iyice abarttık. Hangi devirdeyiz ya beş çocukmuş!"'

''Devirle ne ilgisi var Allah Allah... Göreceğiz Begüm hanım o çocukları nasıl yapacağız gör bak.''

''Azat!!''

Begüm çığlık atarcasına kocasının adını söyleyip Azat'a acımadan omzuna göğsüne şap şap vurdu. Azat karısının ellerini tutmaya çalışırken onu deli ettiği için gülerken Begüm hırsını alamayıp gözlerini kıstı ve asıl Azat'ı deli edecek hareketi yapıp elini uzattı ve acuna değen sertiğe tırnaklarını acımadan geçirdi.

''Ahh... S**m ne yapıyorsun kızım. ''

Begüm kaçarcasına yataktan çıkarken Azat başını geriye atıp acıyan yerini tutarak inlerken ayını zamanda inanılmaz tahrik olmuştu. Begüm küçük çocuklar gibi kapıya kadar gidip gülerek Azat'ı izlerken Azat söylendi.

''Bunun acısını çok fena alacağımı biliyorsun değil mi?''

Begüm kıkır kıkır gülerken Azat'ın aniden yataktan çıkıp fırlamsıyla çığlık atıp hemen odadan kaçtı.

''Ya gelme...''

Merdivenleri inecekken Azat yetişip arkasından kucakladı.

''Nereye koşuyorsun sen hamile halinle yakalamayacağımı mı zannettin.''

Begüm ayakları havada sırtı Azat'ın göğsüne yaslı halde kocasının kucağında debelenirken Azat Begüm'ün ensesinden öptü.

''Önce yap sonra kaç he...''

''Ya tamam bırak bak midem bulanacak.''

''Yemezler güzelim hiç yemezler.''

Azat kucağında karga tulumba taşıdığı karısıyla tekrar yatak odasından içeriye girip Begüm'ü yatağın üstüne yatırdığı gibi Begüm'ün üstüne ağırlığını vermeden uzanıp karısının gözlerinin içine baktı. Dün akşamdan beri pek bir enerji dolulardı.

"Bak şimdi Azat seninle bir anlaşma yapalım.''

Begüm gözlerini süzüp kocasıyla tatlı tatlı konuşurken Azat kaşlarını kaldırıp indirdi.

''Hımm... nedense bu anlaşma senin çıkarına göre olacak gibi hissediyorum.''

Begüm gülümseyip gözlerini kırpıştırdı. Allahtan Azat dayanamıyordu bu bakışlara biliyordu.

''İkimizin çıkarına diyelim.''

''Eh diyelim madem sizi dinliyorum Begüm hanım.''

Begüm dudaklarını büze büze baktı kocasının eğlenen kara gözlerinin içine şimdi anlaşma vaktiydi.

''Şimdi ben senden özür dileyeyim sonra sen beni affet ve güzelce kahvaltımızı yapalım sen işine git akşamda söz veriyorum çok uysal olup bak seni çok mutlu edeceğim.''

Azat küçük bir kahkaha atıp karısının dudaklarına eğilip öptü. İşine gelince nasılda konuşuyordu. Öyle kolay değildi ama... Begüm'e iyice yaklaşıp gözlerinin içine bakıp hayır anlamında kaşlarını kaldırdı.

''Yok sevmedim ben bu anlaşmayı akşama kadar kim bekleycek.''

''Ya ama aşkım...''

Begüm sızlanıp kollarını Azat'ın bedenine dolarken Azat karısının göğüs oluğunu öpüp üstünü sıyırmaya başladı.

''Akşama kadar yataktan çıkamayacak hale gelirsen hiç şaşırma güzelim.''

Begüm üstünü çıkarmaya çalışan kocasının sözleriyle gözleri kocaman açılırken hemen aklına gelenle yalandan inledi.

''Ayy bak şey oldu...''

Azat ilgilenmeyip sıyırdığı üstten dolayı açığa çıkan göğüslere bakıp eğilerek birini dudakları arasına alırken Begüm kıpırdandı. Kesinlikle kocası çok fena bir adamdı.

"Azat şey oldu diyorum ya sen neyin derdindesin."

Azat başını kaldırıp ne dercesine baktı karısına. Fena oyun istiyordu anlaşılan Begüm hanım.

"Ne oldu?"

Begüm kısa bir an düşündü. Bir şey olduğu yoktu uyduruyordu. Azat'a şimdi ne deseydi.

"Tekme... Bebeğimiz tekme attı babası.''

Begüm kendi söylediği yalana kendi sırıtırken Azat eğilip Begüm'ün karnının biraz daha altına kadar eğildi ve Begüm ne yapacak diye meraklı gözlerle bakarken bir anda Azat'ın ağzını kasıklarında sonra dişlerini hissedince acıyla çığlık attı. Isırmıştı deli adam.

''Ah... ne yapıyorsun delirdin mi çok acıdı.''

Begüm kaşlarını çatıp kasıklarını ovuştururken Azat yana yatıp Begüm'ün burnunun ucunu sıkıp kendisine kötü kötü bakan karısına sırıttı.

''Tekme atmışmış... Ordan bakınca ben salağa mı benziyorum. Daha nohut kadar olan bebeğimiz hangi ayağıyla tekme atmış acaba.''

''Sen iyice tuhaflaştın. Nasıl acıyor moraracak.''

Azat Begüm'ü kendine çekip yanağını öperken ısırdığı yerdeki ufak diş izine baktı abartacak bir şey yoktu.

''Pek nazlı arkadaş gel bunu anlat ona. Üç gün sızlanır artık.''

Kendi düşündüklerine gülümserken bakışları masum masum bakan Begüm'e kayınca karısıyla biraz daha uğraştı. Bolca öpüştü ve sonunda Begüm'ün istemem yan cebime koylarıyla arzu dolu dakikalara karışıp kayboldular.

Yoğun geçen dakikalar sonunda Azat nefes nefese rahatmış halde kendini yana atarken Begüm'de bir süre sırt üstü soluklandı sonra kocasına sokulup sarılırken Azat'ın sorusuyla gülümsedi.

"Begüm sen hiç annenden terlik falan yedin mi güzelim?''

Ani soru hem de sevişme sonrası alakasız olan sorudan bir şey anlamasa Begüm başını çevirip tek kolunu başının altına alıp kendisini izleyen Kocasına gülümsedi.

"Ne alakası var şimdi seviştikten sonra artık aklın bunlara mı çalışıyor."

Azat başını iki yana salladı. Öğrenmek istiyordu sadece.

"Hadi bir cep ver."

Begüm aklını yokladı. Tam anlamıyla prenses gibi büyümüştü ki zaten Azat bunun farkındaydı. Şuan bile ailesi Begüm'ün bir dediğini iki etmiyorlardı.

"Bir kere yedim. Yani terlik yedim."

Azat ''hadi canım''dedi istemeden. Begüm'ün ailesi karısının üstüne çok titriyordu ve Begüm'ün bu soruya net olarak hayır diyeceğini düşünmüştü.

"Nasıl?''

Begüm'ü kendine çekip yatırırken yüz yüze baktılar. Açıkçası kendisi çok terlik yeyip azar işitmiş kaç kezde Begüm'e çocukluk anılarını gülerek anlatmıştı.

"Ben küçükken gördüğüm her oyuncak bebek benim olsun isterdim. Öyle ağlayıp şımarıklık yapmazdım ama içten içe isterdim. Zaten çok sakinmişim. Sonra bir gün yine bebek gördüm babamla markete gitmiştik dönerken yolda gördüm. Babama almasını istediğimi söylediğimde babam üstünde markete gidecek kadar parayla çıktığını sonra alacağını söyledi. Tamam dedim sonra eve geldik tabi ben bilmiyorum babamla anneminde o sıralar araları hiç yokmuş. Bir konudan fena halde tartışmış küslermiş sonradan büyüyünce annem anlattı. Neyse işte ben altı yaşındayım bu arada. Akşam oldu babam evde yoktu bende anneme ısrar ediyorum babam bebek alıcaktı ara hadi gelsin gidip alalım diye annem yok diyor sonra diyor Benimde ilk defa ısrarcı olacağım tuttu.

İşte olacak ya kadının yakasına yapıştım. Annem yok sonra kızım dedikçe ısrar edip birazda ağladım babamı ara diye. En son annemin tepesi bir attı Azat hiç unutmuyorum babamı arayacağım diye ağlarken abimde köşede ödevini yapıp bana bakarken annem ayağındaki terliği çıkardığı gibi beni tutup çevirdi bir güzel popoma vurmaya başladı. Abimde önce şaşırdı sonra ben tabi alışık değilim birde annem sağ olsun sert sert vurmuştu Canım acıyordu abim hemen araya girdi. Oda küçük ama annem onada kızıp kenara çekti. Beni ağlata ağlata bir kaç tane daha vurduktan sonra ben odama kaçıp ağlarken abim arkamdan gelip kapımı kilitleyrek bana sarılmıştı.Hiç unutmuyorum Azat o zaman abim benim gözlerimin içine bakıp gözleri dolu dolu ağlama derken oda korkmuştu. Biz alışkın değildik öyle kavganın şiddettin olduğu bir aileye.

Begüm sözlerini bitirdiğinde Azat onu dinlerken ne kadar hoşuna gittiğini fark etti. Begüm böyle uzun uzun anlatmamıştı. Çocukluğunun genelde sessiz sakin şirin bir kız çocuğu olduğu konuşulmuştu.

''Baban duydu mu peki?''

Azat devamını merakla sorarken Begüm başını olumlu yönde salladı.

''Duydu. Eve geldiğinde genelde abimle ben üstüne atlayıp onunla oynadığımızdan o gün odamızdan çıkmayıp üstüne annemi ağlamış halde görünce olanları öğrenmek adına hepimizi karşısına alıp sorduğunda annem beni kucağına alıp göz aşları içinde ilk defa vurduğu için özür dilerken babam anneme kızmıştı.''

''Başka oldu mu peki?

''Hayır olmadı sevgilim. Babam genelde kızar benim biliyorsun işte. Çocuklarına kıyıp bir kez olsun vurmadı.''

Begüm gözlerini kaçırıp konuşurken Azat o gözlerde gizli olan bir şeyi yakaladı. Belli ki Begüm'ün söylemek istemediği bir şeyi vardı. Karısı açık olsun istiyordu. Saklanacak ne vardı. Azat her anısını iyi kötü anlatıyordu.

"O gözlerini kaçırıyor musun sen?"

"Hayır aşkım."

"Begüm?"

"Azat tamam kapat şu konuyu zannettiğin gibi babamdan yana bir şey olmadı. Ben... Ben anlatmayacağım gelme üstüme yaralıyor bunu dile getirmek beni?"

Azat anlayış gösteriyordu elbette ama karısı içine atsın istemiyordu. Paylaşmalıydı.

"Ben her şeyimi anlatıyorum sana. Babam az kovalamadı beni avluda annem desen daha şu gün olmuş yanlışım olsa on ikiden vurup acımaz atar terliğini. E abimle de ergenliğin o deli çağlarında hır gürümüz oldu. Ben nasıl anlatıyorsam sende anlat bebeğim saklayacağın bir şey yok ki.

"Tamam ama... "

"Ama ne bebeğim?''

Begüm derin bir nefes alıp verdi. Aylar önce seninle daha nişanlanmadan abim Hale için bana tokat attı ilk kez el kaldırdı ve bunu o kadın için yaptı demek istemiyordu. Yaralıyordu bu konu. Abisini çoktan affetse de çok düşkünlüğünden olsa gerek Hale gibi bir kadın yüzünden o tokatı yedim demek istemiyordu.

"Abim... Yani abim bir kere bana tokat attı. Ben bunu hala pek sindiremiyorum."

Azat şok olmuş halde gözlerini açtı. Güney'den bahsediyordu hani şu her fırsatta damat bey diye ayar veren, kardeşini koruyan abi... Kesin küçükken olmuştu bu olay.

"Küçükken mi? Çocukken olur aşkım oo biz abimle ne kavgalar ederdik."

"Öyle değil Azat... Bizim olayımız yeni, seninle evlenmeden önce Antep'e gelmeden önce oldu.

Begüm konuştukça iyi geldiğini fark etti. Azat anlayışlıydı gözleri çok güzel bakıyordu.

"Hale yüzünden olmuştu. Onu istemediğimi söyleyip biraz ağır konuştuğumda bir anda oldu sonra abimde yaptığına şaşırıp çok pişman oldu. Geçmiş gün işte neyse ney.''

Begüm elini boş ver dercesine sallarken Azat kollarını iki yana açınca gülerek sarıldı kocasının o huzur veren kolları arasına. Şu hayatta evlilik değildi önemli olan. Önemli olan insanın sırtını korkmadan birine sevgiyle yaslaması iyi kötü her şeyini paylaşabilmesiydi...

***

DİLA & ONUR

Onur sabah uyandığında rutin olarak duşunu alıp giyinip işe gitmeden kahvaltıya inecekken telefonunu eline alıp son zamanlarda sık sık sabahları yaptığı gibi sevgilisini aramaya koyuldu. Geçen akşamki kabalığından Dila'yı üzdüğü için bugün ilgili olarak aramak istiyordu. O kızın bunları hak etmediğini biliyordu.

Henüz Dila'ya aşık değildi ama onu üzmekte istemiyordu. Rehberine gireceği sırada aynı anda Dila'dan mesaj gelince gülümsedi.

"Kalp kalbe karşı."

Mesajı açıp okumadan kendi kendine mırıldanıp yatağının üstüne jilet gibi takım elbisesi buruşur demeden rahat şekilde oturdu.

Yine bu sabahta çok şıktı. Üzerine tam oturan takım elbisesi, kravatı, tertemiz ayakkabıları, saati ve özenli kirli sakal traşıyla Onur yine o karizmatik havasındaydı. Su götürmez bir gerçek vardı ki Onur Özata Dila'nın sürekli dilinden düşürmediği gibi yakışıklıydı.

"Günaydın aşkım, hani bugün öğlen görüşecektik ya maalesef benim annemle bir işim çıktı buluşamayacağız. Haftasonu en erken görüşürüz. Konuşuruz gün içinde. Seni seviyorum..."

Onur günaydın aşkımı okuyana kadar oldukça mutluydu ama şimdi yüzü düşmüştü. Ne demek o kadar gün hiç görüşememek hiç mi vakit yoktu.

"Hafta sonuna kadar mı? Zaten bugün haftanın ilk günü hiç mi o kadar günde görüşmeyeceğiz yani."

Onur neden bilmiyordu ama hiç sevmemişti Dila'yı görmeyecek oluşunu. Bir yanı ona daha kısacık zamanda alışmıştı. Güler yüzü, aşkla bakan gözleri, ağırbaşlı sakin sakin konuşması, elini tutması ve öpmesi... Dila adım adım Onur'un kalbine işliyordu.

"Bakalım ne işi varmış küçük hanımın."

Aramaya basıp telefonu kulağına götürdü. Küçük sevgilisi ne haltlar karıştıyordu öğrenmek istiyordu. Pek inanası gelmemişti bu mesaja çünkü Dila her an görüşmek için can atarken şimdi nasılda rahat rahat günler sonra ancak görüşebileceklerini söylüyordu.

Dila okulda dersin başlamasını beklerken Meriç'le sıralarıda oturmuş sohbet ediyordu. Meriç dün gece geç saatte kadar Bora'yla telefonda konuşmuş sonra biraz test çözüp uyumuştu. Başı sıranın üstünde uykulu halde Dila'yı dinleyip ona azıcık akıl vermiş ve arkadaşına Onur'a atması için bir mesaj yazdırıp yollatmıştı. Şimdi Dila elindeki telefonu çevirip gösterdiğinde ekranda yazan Onur ismiyle iki kız pis pis sırıttılar. Hep Meriç'in aklıydı bunlar.

"Bak işte dedim ben sana nasılda arıyor."

Gülümsedi Dila. Meriç vermişti bu aklı ona. Arkadaşına anlattıklarından Meriç "biraz Onur abimi süründür ne o öyle sana aşığım teslimim hallerindesin. Mesala bu hafta uyduralım bir şey görüşme. Beyfendi öyle aşıksın diye seni kolay lokma zannetmesin. Bırak biraz o çabalasın" demişti. Dila başta bunu yapıp yapmamakta kararsız kalsa da sonra Meriç'e güvenip Onur'a böyle bir mesaj atmıştı. Sonuçta Meriç'in Bora'dan öncede flörtü olmuştu tecrübesiz olan kendisi güveniyordu arkadaşına.

"Ay inşallah anlamaz yalan söylediğimi vallahi çok kötü duruma düşerim."

Meriç gözlerini kapatıp nefesini dışarı verdi. Kuzeninin aptal olduğunu kesinkes düşünüyordu. Yanında oturan şu şahne kızın kıymetini nasıl bilmezdi anlamıyordu.

"Bir halt anlamaz ya nerden anlayacak Dila. Dediklerimi söyle zaten o benimde ağzımı arar bende desteklerim."

Dila kararız kalsada başını sallayıp elinde üçüncü kez titremeye başlayan telefonunu cevapladı. Baklım Onur inanacak mıydı.

"Efendim sevgilim..."

Onur sonunda telefonu açan ve kısık sesle konuşan Dila'nın sesini duyduğu da ister istemez gülümsedi. Küçük hanım kesin bir şey peşindeydi. Titreyen sesinden belliydi.

"Günaydın canım, ne yapıyorsun?"

"Günaydın, okuldayım dersim başlayacak birazdan bekiyorum öyle sen ne yapıyorsun?"

Onur kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi. Son zamanlarda her konuşmada mutlaka aşkım diyen kız fazla çekinerek konuşuyordu. Kesin bir şeyler çeviriyordu ama neydi.

"Bende işe gideceğim birazdan. Mesajını gördüm ne işin var güzelim neden görüşemiyoruz."

Dila Onur'a beyazda olsa yalan söylediği için huzursuzdu. Eh yapacak bir şey yoktu Onur biraz kendisiyle ilgilenmeliydi.

"A evet, annemle işlerimiz var Funda ablam hamile ya biraz onunla ilgileneceğiz işte sürpriz yapıp alış veriş falan yapıp ona gideceğiz. Sonra annemle başka işlerimizde var."

Onur bu mu dercesine durup bekledi. Dila ne saçmalıyordu. Kaç gün alışveriş olurdu. Acaba görüşmek mi istemiyordu.

"Bir haftada hergün alış veriş mi olur Dila? Hiç mi vaktin yok bir saat olsun görüşelim."

Dila Onur'un ısrarına içtenlikle gülümseyip elini hızlı atan kalbinin üstüne koyup Meriç'e baktığında Meriç konuşmaları kuzenin isteğini duyup gülümseyerek Kaşlarını hayır anlamında kaldırdı.

"Dediğim gibi Onur bu hafta müsait değilim. Zaten derste çalışmam gerekiyor. Cumartesinden önce görüşemeyeceğiz. Telefonda konuşuruz artık."

Onur nefesini dışarı bırakıp ayaklandı. Aklına hiç yatmıyordu. Bir hafta görüşmemek hem de daha başındalarken saçmaydı. Dila kaçıyor gibiydi.

"Tamam Dila cumartesi görüşürüz."

Onur'un bozulan sesini duyan Dila üzülsede İlişkisi adına bunu yapmakta kararlı durdu. İçten içe seviniyordu. Demek ki Onur da görüşmeyi içten istiyordu.

"Konuşuruz aşkım seni seviyorum."

"Tamam canım konuşuruz. İyi dersler sana."

Dila telefonu kapatıp geriye yaslanırken biraz mutlu az üzgündü. Mutluydu çünkü Onur görüşmek istemişti. Üzülüyordu çünkü iki nedeni vardı. Birincisi herkes gibi ilişki yaşamak istiyor ikincisi ise Onur'a tek taraflı seni seviyorum demesiydi. O kelimeyi duymak istiyordu

Dila hocasının derse girmesiyle Onur'u aklından çıkarıp dersine odaklanırken Onur'da şirkete gitmeden kahvaltı yapmak için odasından çıkıp salona indiğinde babası işe gitmiş annesi masadaydı. Şu geçen gün ki konuşma için annemsinin ağzını aramak için en iyi fırsat olduğunu düşündü.

Bakalım Dila bu işin içinde miydi. Zaten bu alışveriş işinede inanmamıştı. Bu konuda Dila'yı takip edecek ve eğer bilerek görüşmediyse bir şeyler sakladıysa kesinlikle karşısına geçip söyleyecek istemiyorsa yalana gerek olmadığını bir daha hiç görüşmeyeceklerini söyleyecekti. Bunu istemesede yapacaktı. Dila'yla zorla bir şey yaşamak zorunda değillerdi.

"Günaydın anne."

"Günaydın bir tanem."

Annesinin yüzünde son günlerde güller açıyordu. Duası kabul olmuştu. Oğlu güzel Dila'yla beraberdi. Onur daha açıklamasada annesi çoktan Meriç'ten öğrenmişti ve şimdiden ikisi adına onların düğününe kadar her şeyi hayal edip seviniyordu.

"Niye bana bakıp sırıtıyorsun anne hayırdır?"

Elif hanım gülümseyip çayından bir yudum aldı. Elinde değildi oğlu istediği kızla birlikteydi.

"Ay annem bakıyorum öyle bir nedeni yok."

Onur İçinden tabi tabi deyip kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi. Bu ilgili bakışlar niyeydi. biliyordu.

"Anne Meriç'le görüşüyor musun bu sıralar gelmiyor hiç bize."

"Sınavı vardır belki bilmemki telefonda konuşuyoruz ama."

"Ona ne şüphe! Dila'yla ne yapıyorum öğren tabi. O Meriç'e de soracağım ama durun siz."

Onur kahvaltısına devam etti. Bu iş aklını çok kurcalıyordu.

"Bende diyordum ki Onur'cum bu sıralar kızları eve çağırayım el açması börek yapayım onlara. Severler benim böreğimi. Ayy Allah biliyor ya hep senden sonra kızlarım olsun istedim ama nasip olmadı. Şimdi

Bizim kızlarla vakit geçirmek iyi geliyor bana."

Eh tabi Dila da artık gelin adayı olarak kızıydı. Onur annesinin sevgisinin bundan olduğunu çok iyi biliyordu. Onur bilsede bilmemezlikten geldi. Eskiden beri annesi Meriç'le Dila'yla ilgilenirdi ama Dila konusu bu kadar gündemde değildi.

"Hangi kızları çağırıp börek yapacaksın?"

"Hangi kızlar olacak bir tanem. Dila ve Meriç. Kızlar benim ıspanaklı böreğimi çok seviyorlar. İkiside kıpır kıpır çok tatlılar.

Onur ayağına kadar gelen fırsatı hemen değerlendirmek için annesinin gözlerinin içine baktı. Bakalım annesi şimdi söyleyeceklerinden sonra ne tepki verecekti.

"Dila'ya gerek yok. Elalemin kızını ne diye zorluyorsun belki gelmek istemez sen büyüksün diye istemeden gelir."

Elif hanım şaşırmış gözlerle oğluna baktı Onur ne diyordu. Elalemiydi Dila. Oğlunun kız arkadaşı değil miydi.

"O ne demek Onur. Dila yabancı mı?"

"Değil mi anne?"

Onur öyle bir bakıp konuşmuştu ki Elif hanım dondu kaldı. Meriç onlar berber demişti şimdi bu sözlerde neyin nesiydi. Yanlış olamazdı ya Meriç'le Dila arkadaştı. Onur'un içten içe tabi ki yabacı değil dediğini bilmiyordu elbette. Annesinin ağznı aracaktı.

"Onur saçmalama değil tabi Dila..."

Sustu kadın. Ben aslında başından beri Dila'nın seni sevdiğini biliyordum bu yüzden onu da çok sevip sana layık bulduğumdan siz bir olun diye Meriç'le planlar kuracaktı ki siz sevgili olmuşsunuz diyemedi.

"Dila ne annem?"

"Dila... Yani o kız aile dostumuzun kızı yabacı değil. Hem ben onu çok severim."

"Sadece bu kadar mı?"

"Ay sen ne laf yarıştırır gibi üstüme gelip duruyorsun. Aaa şurda sabah sabah beni gerdin. Hem sen Dila'yı sevmiyor musun ne bu haller o kız ilk defa mı gelecek bize!"

Onur bal gibi de annesinin bu soruyu neden sorduğunu biliyordu ama unuttuğu bir şer vardı ki Onur yaş tahtaya basmazdı.

"Dila benim için kardeş gibi bir sevgi ifade ediyor. Sevimli küçük bir kız işte..."

Elif hanım bu kez tepkisini saklamayıp gözlerini irileştirerek "Onur" derken Onur geriye yaslandı.

"Dila'yla olmamı mı istiyorsun sen ne bu tepkiler?"

Elif hanım oltaya çok çabuk gelmişti. "Meriç bana söylemedi ayrılmışlar mı bunlar" diye düşünürken oldukça sevimli bir şekilde anne yüreğiyle fısıldadı.

"Siz birlikte değil misiniz?"

"Daha neler bunuda nerden çıkardın anne bak biri duyacak yanlış anlaşılacak. Dila'yla ben ne alaka? Ben üç gündür başka biriyle görüşüyorum."

Elif hanım duyduklarıyla yutkunurken gözleri doldu. Demek anlaşamıyorlardı. Oğlu hayalindeki gelini yerine başka kızla görüşüyordu. Kimdi o kız istemiyordu tanımaya gerek yoktu. Dila'yı istiyordu.

"Onur Meriç sizin birlikte olduğunuz söyledi."

"Hayır anne biz sadece konuştuk Dila'yla o kadar benim hayatımda başka biri var."

"Ama neden? Biz onca plan yaptık siz olun diye biz neler düşündük."

İşte buraya kadardı. Annesi ağzıyla itiraf etmişti.

"Kimle yaptın plan, üzülme annem."

Onur rolünün hakkını çok iyi veriyordu. Öğrenene kadar devam edecekti.

"Onur sen niye başkasıyla görüşüyorsun oğlum o kız seni seviyor. Bizde Dila'yı istiyoruz hiç mi onunla olmaz?"

Onur Dila'nın aşkını annesinin bilmesine alayla gülümsedi. Maşallah Dila hanım her şeyi anlatmıştı.

"Ona o gözle bakamıyorum. Sen soruma cevap versene kızlarla mı plan yaptın. Dila'yla Meriç'le."

Elif hanım oğlunu dinlemiyordu. Aklı bom boş olmuş düşüncelere dalmışken hayatında ilk kez birini dinlemeyip sadece baş sallamanın ne denli yanlış olacağını bilmeden başını salladığı an Onur ellerini yumruk yapıp sıktı.

Onaylamıştı işte annesi... Dila da plan yapmıştı. Karşında o gururlu duran kız demek başından beri planlı hareket etmişti. Onur temiz birini istetip yalansız bir ilişki isterken Dila başından yalan söylemişti.

"Bir daha ne sen ne başkaları benim üzerime plan yaparsanız inan anne çok kötü olur."

Masadan kalkıp sinirle evden çıkarken Elif hanım dinlemedi bile. Oğlu üzmüştü. Hayalindeki kızla olmayacaktı."

***

Öğlen sonuna kadar şirkette işlerle ilgilenen Onur'un tüm gün siniri tepesindeydi ve bundan nasibini başta asistanı ve bugün hangi çalışanıyla görüştüyse onlar almıştı. Buda onun karakteriydi istemiyordu. Aşk için olsa bile planlı oyunlu bir şey istemiyordu.

"Ben nasıl anlamdım. Beni red etmesine nasıl inandım. Allah kahretsin."

Odasında koltuğuna yaslanıp kendi kendine konuşurken Dila'yı arayıp hesap sormamak için kendini tüm gün zor tuttu. Yüz yüze konuşacaktı. Onun gözlerinin içine bakıp söylediği yalanı yüzüne vuracaktı. Annesiyle kuzeniyle bir olmasına gerek var mıydı. Bir kere olsun yüzüne aşkını söylemişti de Onur mu fark etmemişti.

"Oyuncak oldum."

Elinde sıktığı kalemi fırlattı. Belki abartıyordu ama şuan çok başka şeyler düşünüyordu. Erkek aklından kadın gibi düşünmesi beklenilemezdi.

Kolundaki saatte baktığı gibi ayağa kalktı. Gidip okuldan çıkan sevgilisini yakalayıp hesap sorma vaktiydi. Zaten bu hafta görüşememe olayıda oyundu biliyordu. Onur oyun oynayacak yaşı çoktan geçmişti.

Her şeyden habersiz olan Dila son dersin bitişi olan zil sesini duyduğunda toparlanıp Meriç ve sınıfından bir kaç arkadaşıyla konuşarak çıkışa giderken geçen senin sonundan beri sürekli kendisini izleyen çıkma teklifi eden sabahları aniden elinde gül ile karışısında belirlen Berker'in bahçede her zamanki gibi arkadaş topluluğla durmuş bir şeyler konuşup gülüştüğünü gördü.

Berker basket maçında ayağını kırmıştı ve uzun süredir raporuydu. Demek yeniden okula dönmüştü. Kendi yaşıtı olan Berker okulda bir çok kızın gözdesi olan yakışıklılardandı ama Berker öyle çapkın bir çocuk değildi. Lise sona kadar okuldan kızlarla ilgilenmemiş dışarıdan sevgilileri olmuştu ama geçen senenin sonundan beri Dila'yı beğeniyor ondan hoşlanıyordu ve teklif etmişti. Dila kibarca teklifini geri çevirirken Berker ısrar edip neden diye sorduğunda başka birini sevdiğini söyleyen Dila'yı bir daha rahatsız etmemişti.

Şimdi ikiside arkadaşlarıyla sohbet ederken Berker'in gözleri Dila'yı bulunca derin bir nefes aldı. Çok hoşlanıyordu ondan. Eğer kalbinde başkası olmasaydı kesinlikle Dila için mücadele ederdi. Aylardır görmediği kızı özlemişti.

Dila Meriç'e sesizce "Berker karşıda dönmüş okula" diye fısıldarken Meriç çaktırmadan Berker'e baktı. Onur abisinin yakışıklığını tutmazdı tabi ama Berker'de çok yakışıklıydı. Ah tabi ki kimse Bora'nın yerini tutmazdı orası ayrıydı.

Çıkış kapısına kadar gelip arkadaşlarına "görüşürüz" dedikten sonra Meriç'le Dila bugün eve taksiyle döneceklerinden durağa doğru yürümek için adım attıklarında biri Dila'nın koluna nazikçe dokundu.

Dila bunun kim olduğunu elbette tahmin ediyordu çünkü ondan başkası böyle dokunmazdı. Başını çevirip kendisine gülümseyerek bakan Berker'e bakıp gülümserken o anlarda uzakta arabanın İçinde Onur'un kendisini kısılmış gözler yumruk olan ellerle izlediğinden bir haberdi.

"Merhaba Dila nasılsın?"

Berker başıyla Meriç'e de selam verdi. Yine Meriç çatmış Kaşlarını Dila'yı korurcasına bakıyordu.

"İyiyim Berker sen nasılsın? Dönmüşsün okula."

Kötü bir durumları hiç olmamıştı o yüzden böyle medeni şekilde konuşabiliyorlardı. Berker oldukça sempatik şekilde gülümseyip ensesini ovdu. Dila'yla konuşurken o sakin rahat çocuk heyecanlanıyordu.

"Sonunda döndüm evet, baya sıkıntılı süreçti alçılar falan."

"Evet duydum geçmiş olsun."

"Sağ ol. Neyse ben gideyim sizi tutmamayım bir selam vermek istedim."

"Tamam Berker."

Berker Dila'ya son kez bakıp Meriç'e de görüşürüz dedikten sonra yanlarından ayrılıp giderken Onur arabandan indiği gibi kızların olduğu yere doğru hızlı hızlı yürüdü ve Berker hakkında bir şeyler söyleyen Meriç'in sözleriyle olduğu yerde donup kaldı.

"Ay buda ne yüzsüz ya teklif etti reddettin daha ne yanına geliyor selam vereyim demişmiş üf sevmiyorum bu çocuğu."

Dila yorumsuz kalırken yeniden yürümek için adım atmışlardı ki Berker'in koluna nazikçe dokunmasının aksine bir el Dila'nın kolunu bu kez oldukça sert tutup hızla bedenini geriye çekmesiyle Dila'nın ağzında ufak bir çığlık kaçacaktı ki gördüğü yüzle rahatladı. Bir başkası zannetmiş korkmuştu.

"Onur..."

"Onur abi."

İki kızda şaşırırken Onur'un sert bakan gözleriyle Meriç'le Dila önce birbirine sonra Onur'a baktıklarında Dila sevgilisini öpmek için uzanacağı sırada Onur geri çekildiği gibi Dila'yı buz gibi yapan sözleri sıkılı dişleri arasında tısladı.

"Sana teklif edenlerle konuşacak kadar vaktin var ama benimle görüşmeye geldin mi vaktin yok demek."

Şuan Onur'un içinde resmen bir volkan vardı. Dila'yı zaten bir erkekle üstelik gülümseyerek konuşurken görmek canını çok sıkmıştı. Neden bilmiyordu ama kıskanmıştı. Evet inkar etmiyordu aşık değildi belki ama sonuçta Dila'nın sevgilisiydi ve ondan hoşlanıyordu. Dila Onur'un kıskanç yapısını çok iyi biliyordu.

"Onur... Ne... Ne saçmalıyorsun."

Dila şaşkınlıkla konuşurken Meriç

araya girdi ama girdiğine anında Onur'un terslemesiyle pişman oldu."

"Onur abi yanlış anlayacağın bir

Şey yok ki bak..."

"Sen ağznı bile açma... Deninle hesabım sonra Meriç. Sakın bir daha benimle ve Dila'yla alakalı Konuya burnunu sokma!"

Terslenen Meriç hırçın gözlerle kuzenine bakarken Onur Dila'nın elini sertçe çekip tuttu. O çocukla nasıl konuşurdu düşündükçe deli oluyordu. Buraya planlarını yüzüne vurmaya hatta ayrılmaya gelmişken şuan deli gibi içinden "o benim kimse ona bakamaz" diye geçiriyordu.

"Gel benimle konuşacaklarımız var."

Dila çekiştirilirken Meriç yeniden adım atıp konuşacaktı ki Onur elini kaldırıp kuzenini durdurdu.

"Meriç bin bir taksiye eve git. Dila'yı korumak sana kalmadı."

"Allah Allah kızı ne hakla böyle alıp gidiyorsun şu hale bak onu nasıl üzdüğüne bak. Senin bizimle derdin ne ya?"

Meriç geri durmayıp cırlarken Dila derin bir nefes alıp elini kıracakmış gibi tutan neye olduğunu anlamadığı Onur'un sinirden kasılan yüzüne baktı.

"Meriç kes artık!"

Onur patlayıp hayatına bu kadar karışan kuzenine kızarken Dila Meriç'e döndü.

"Meriç tamam ne olur. Cadde ortasındayız bir gören olacak sen bize izin ver."

Dila müdahale etmezse Meriç'in kötü duruma düşeceğini düşündü. Arkadaşı kendi ilişkisi yüzünden üzülecek şeyler duysun istemiyordu. Onur'un belli ki başka bir derdi vardı.

Meriç Dila'ya yaklaşıp kuzenini aldırmadan fısıldadı.

"Emin misin? Bak bu çok tuhaf bakıyor belli bir şey olmuş acısını senden çıkarmasın. İzin ver çenemle onu göndereyim sonra konuşun."

Dila olumsuzca başını iki yana salladı ve aynı Meriç gibi fısıldadı.

"Gerçekten bir şey yok sen eve git aklım kalmasın ben konuşacağım onunla."

"Peki sen öyle diyorsan, ara bak beni aksi durumda ve eve gidince."

Dila başını sallarken Meriç geri çekilip kuzenine ters ters baktı. En ufak yanlışında acımaz amcasına gider Onur'u bir güzel şikayet ederdi.

Meriç taksiye binip gözden uzaklaştığı an Onur hiç konuşmadan Dila'nın elini bırakmadan sevgilisini çekiştirerek arabasına bindirdiği gibi yine konuşmadan arabayı sürdü.

"Onur ne bu halin ne oldu sana?"

Dila konuşmayan sevgilisine dönüp sorarken Onur'un direksiyonu tutan elinin sıkmaktan beyazladığını fark etti.

"Onur Korkutma beni ne oldu? Niye bu kadar sinirlisin ve nereye görüyorsun beni?"

Onur aniden frene basıp arabayı tenha olan yolda durduğunda Dila'nın Kalbi göğsünden çıkacakmış gibi hızla atarken gözleri şuan gözlerine sabitlenmiş öfkeyle bakan Onur'a baktı.

"Onur..."

Sevgilisine fısıltıyla seslenirken Onur bir anda bağırınca sıçradı.

"Çok eğlendin mi? Planlar kurduğun adam ayaklarına gelip bir şans ver bize diyince o lanet olası kalbin rahatladı mı?"

Dila hiç bir şey anlamıyordu. Onur ne demeye çalışıyordu hangi plandı.

"Sen ne diyorsun? Ne planı ne eğlenmesi?"

Onur başını iki yana sallayıp yeniden arabayı hareket ettirdi. Baştan kapatmıştı algılarını Dila biliyordu inkar edecekti ama annesi kabul etmişti işte bu planda oda vardı.

"Onur bir şey söyle."

Dila artık sinirlenip bağırırken Onur konuşmadı. Öğrenciyken arada kaldığı bir dairesi vardı ve hala orası duruyordu. Dila'yı Oraya götürüp konuşacaktı.

"Şimdi değil gideceğimiz yerde uzun uzun konuşacağız."

Dila sıkıntıyla nefesini dışarı bırakıp başını camdan tarafa çevirdi. Berker'i gördüğü için böyle yapıyor olamazdı. Hem yanlış ne yapmıştı ne olmuyordu bu adamın gözünde anlamıyordu.

Sessizlik içinde geçen dakikalar sonunda oldukça gösterişli güvenlikli bir siteden içeriye girdiklerinde Dila merakla baktı etrafına.

"Nereye geldik?"

"Benim evim burası, öğrenciyken ara ara kaldığım ev."

Otoparka arabayı park edip birlikte konuşmadan çıktılar ve yan yana yürürken Dila Onur'u takip etti. Asansöre binip Onur'un bastığı tuşa baktı. Ne oluyordu anlamıyordu. Çekiniyordu birazda Onur'la baş başa bir evde olmak garip geliyordu. Asansörün dink sesiyle başını kaldırdığında önden giden Onur'u takip etti. Onur kapıya bir kart okutup şifre girdikten sonra Kapı açılınca içinden "bu ne sıkı güvenlik" diye düşünüp Onur'un önden geçmesi için yol verdiği evden içeri girip ayakkabılarını çıkarırken Onur da peşinden girip kapıyı kapattı ve direkt içeri girince Sabır dileyip peşinden giderek evide şöyle bir inceledi.

Kapının karşısında koridorda bir merdiven vardı. Demekki evi dubleksti. Göz ucuyla krem renginin hakim olduğu mutfağa baktı. Sonra başını uzun olan koridora çevirdi. Sağlı sollu iki oda gördü. Başını az önce Onur'un gittiği yöne geri çevirip yürüdü. Salon kapı açılınca solda kalıyordu. Gri ve turkuaz tonların hakim olduğu salondan içeriye girdiğinde etrafına beğeniyle baktı. Onur'un evinin böyle renkli olacağını hiç düşünmemişti. Gri ve turkuaz renk tonlarının karışımı olan koltuklar modern, fon perdeler tüller beyaz Kocaman tv ünitesi ve beyaz yemek masası takımıyla salon sanki yeni evli bir çiftin evine ait gibi özenli duruyordu.

İncelemesini bitirip gözlerini Onur'a çevirirken çantasını ve montunu koltuğun kenarına bıraktı. Onur'da ceketini çıkardıktan sonra kravatını çıkarıp attı ve dönüp Dila'ya baktı.

Dila'nın şuanki duruşu öylesine masumdu ki o bakışlar nasılsa çocuksu tertemizdi. Göz ucuyla inceledi sevgilisini. Siyah ince çoraplı bacakaları, oldukça kısa poposunun altındaki siyah renk eteğiyle Dila sanki okullu değil gibiydi. Çok güzel bir fiziğe sahipti bu kız. Uzun boyuyla kuğu gibiydi. Onur daha önce kıyafet konusunda konuşmuştu sevgiliyle ama görüyordu ki dinlenmemişti. Gerçi yalan yoktu bugüne kadar tüm buluşmalarında Dila çok şık tam Onur'un sevdiği gibi hanım hanımcık giyinmiş hiç Onur bu konuda uyarmamıştı sevgilisini. Dila bu konularda kendinden ağırbaşlıydı.

"Konuşalım mı? Neler oluyor Onur bu bakışların sinirin neden?"

Onur derin bir nefes alıp verdi. Bağırıp çağırmakla böyle şeylerin sonuca varamayacağını biliyordu.

"Oturalım."

Karşılıklı geçip oturduklarında Dila'nın yutkunuşunu izledi. Koltuğun ucuna rahatsızca oturmuştu. Onu bu eve böyle getirmek istemezdi ama aklı bulanıktı.

"Şimdi seninle çok açık konuşacağız bana en ufak bir yalan söylemeyeceksin tamam mı Dila."

"Onur ne oldu niye böyle şeyler söylüyorsun? Bu bakışların soğukluğun niye anlamıyorum."

"Anlatacağım hepsini rahat otur."

Dila oturuşunu düzeltip Onur'u beklerken Onur anlatmaya başladı. Onun içinde kolay değildi. Dila'yı çok istiyordu ve ona güvenmek her şeyden önemliydi.

"Beni seviyorsun buna eminim ve hiç şüphem yok. Bu güzel aşkın için teşekkür ediyorum seviniyorum biri beni bu kadar seviyor, içten seviyor gözlerinde bana olan aşkın o kadar gerçek ki diyorum ki Dila tertemiz seviyor."

"Öyle zaten."

Dila kararlı gözlerle bakıp konuşurken Onur devam etti.

"Annem seni nerden biliyor Dila? Seninle birlikte olduğumuzu nerden biliyor?"

Dila şaşkınlıkla baktı sevgilisinin yüzüne. Bunu yeni öğreniyordu.

"Annen bizi biliyor mu? Ama nasıl kim söyler? Daha çok yeniyiz diye söylemek istemememiştim ben ve bunun kararını ortak vermeliyiz diye düşünüyordum."

Onur sabır diledi. Güzellikle sormuştu ama Dila daha ilk anda yalan söyleyerek işe başlamıştı.

"Dila yalan yok dedim değil mi? Annem bizi biliyor ve bunu en başından sende çok iyi biliyorsun çünkü siz üçünüz annem, sen ve Meriç planladınız. Sen ben sana geleyim diye annemlerle birlik oldun. Sana gelmem için o ilk konuşmada beni reddettin çünkü bundan etkileneceğimi sana o akıl verenler söyledi değil mi?"

Dila şok olmuş halde ağzı bir karış açık kalmış  bakarken elleri titredi. Bu nasıl bir suçlamaydı. Bu çok çirkin bir yalandı.

"Ben böyle bir şey yapmadım. Nerden çıkarıyorsun bunları. Annene hiçbir şey demedim. Kimseyle plan yapmadım. Ben böyle biri değilim. Ben aşkımı planlara alet etmem."

Dila kendini açıklarken Onur ayağa kalktı.

"Senden sadece dürüst olmanı istedim en başından sana geldim çünkü Dila masum dedim onda yalan yok dedim. Sen daha neyi inkar ediyorsun Dila. Her şeyi biliyorum diyorum."

Dila daha fazla bu saçmalığı dinlemek istemiyordu. Yapmadığı bir şeyle suçlanıyordu. Çok adiceydi aşkı için plan kurmamıştı o gece gerçekten reddetmişti oyun için değildi. Hem öyle olsa bile bunda ne vardı seven insan çabalamaz mıydı? Onur'un anlamasını beklemiyordu çünkü o sevmiyordu anlamıyordu.

Sinirle ayağa kalktı. Hep böyle mi olacaktı Onur kalbini böyle ezip geçecek miydi.

"Ben bir şey yapmadım diyorum. Beni dinlemeyeceksen niye geldik buraya niye konuşuyoruz. Sen aklında zaten kapatmışsın kapılarını beni duymuyorsun. Ben en başından beri sana yalansız dolansız geldim."

Onur Dila'nın bağrışıyla daha çok sinirlenip bir adım atıp evi inlercesine öfkesini kusarcasına bağırdı.

"Ben aptal mıyım! Annem kendi söyledi onayladı. Siz üçünüz mü plan yaptınız dedim onayladı. Sen hala bana neyin yalanını söylüyorsun. Ben kime inanacağım he sen başka annem başka... Çağırsam Meriç başka konuşur. Neden bu ilişkiye başkalarını karıştıyorsun."

"Onur ben yapmadım diyorum"

"Bende sana annemden bizzat öğrendim diyorum."

İkiside birbirine bağırıp sustuklarında nefes nefese kalmışlardı. Ne ara bu kadar yakınlaşmışlardı bilmiyorlardı ama ayakta burun burunaydılar.

"Bana niye inanmıyorsun, gözünde değerim bu kadar mı?"

Dila'nın gözleri dolarken Onur üzgünce baktı. Böyle olsun istemiyordu bunlar çok saçmaydı.

"Sana nasıl inanayım, annem onaylıyor sen inkar ediyorsun, tamam bana deki Onur seni sevdiğimden evet onlara katıldım de tek istediğim bu Dila. Dürüst olman."

Dila gözlerini kapatıp açtı. Ağlamayacaktı Onur bu aşkın değerini anlamıyordu.

"Yoruldum... İki yıldır seni gizli sevdim. Sonunda kavuştum diye sevinirken tam oldu artık derken beni sevmeni beklemeye razı oldum. Sabrettim. Dila sever bekle dedim. Beni kırdın boş ver dedim geçecek bugünler dedim seni artan Sevgimle sevmeye devam ettim ama şimdi yapmadığım bir şey için beni suçluyorsun. Bana inanmıyorsun."

"Dila ben aşkına inananıyorum inanamasam sana gelmezdim. Ben senden çok hoşlanıyorum bu duyguların aşka doğru gideceğini biliyorum ama..."

"Ama yalan söyledim değil mi? Güvenini sarstım."

Dila belki çok erkendi belki yanlıştı ama kendisini sevmeyen adamın bir de suçlamalarını güvensizliyle yürümek istemiyordu. Annesi haklıydı. Çiçek toprakla bir bütünken güzeldi. Tutup onu kökünden alıp koparmak süslü ambalajlara sarmak sadece o çiçeğin dışını güzel gösteriyordu. Kimse o çiçeğin içten içe soldurunu görmüyor sadece kuruyunca çöpe atıp gidiyorlardı.

"Dila ben sadece dürüstlük istiyorum. Bu benim doğal hakkım değil mi? Seninle ben öylesine diye başlamadım evleneceğim kadın gözüyle sana bakıp başladım. Beni anlıyorsun değil mi?"

Dila usulca başını salladı. Bu olayı şimdi kapatsalar bile Onur'un aklında hep yer edecekti biliyordu. Annesi neden böyle bir şeye evet demişti hiç anlamıyordu. Ya Onur yanlış anlamıştı ya da kadın yanlış anlamıştı. İmkanı yoktu başka.

"Bugün bana haftasonuna kadar görüşemeyeceğiz dedin öğlen işim var dedin ama bak burdasın eve gitmedin ve neden annen seni aramıyor. Madem işin vardı neden seni çağırmıyor."

İşte şimdi Dila Onur'un haklı olmasında dolayı sustu. Evet beyazdı... İlişkisi için beyaz küçük bir yalandı ama şimdi Onur'a bu olay bu konuşmalar üstüne onu nasıl açıklayacaktı.

"Onur bak..."

Gözlerini kaçırıp zorlanırken Onur çenesinden nazikçe tutup bakışlarını buluşturdu.

"Yalan söyledin... Hadi diyelim az önceki konuyu afettim ama bak sen şimdi yine yalan söyledin ve ben bunu yakaladım. Benimle görüşmek istemiyorsan neden benimlesin?"

Dila titrek bir nefes aldı. Ne diyecekti aptal gibi davranmıştı çocukluk etmişti. Doğruyu söylemek en iyisi diye düşündü.

"Ben biraz beni özle istedim. Evet annemle işim var yalan değil ama tüm haftaya yayılacak kadar çok değil. Onur bak biliyorum şimdi zaten beni suçluyorsun birde bu diyeceksin ama öyle değil. Ben sadece sana bu konuda küçük bir yalan söyledim biraz görüşmeyelim sen beni özle istedim. Bu kötü mü?"

Onur karşısında masumca konuşan Dila'ya uzun uzun baktı. Ne yapacaktı bu kızla daha az önce ben yalan söylemedim diyen kız şimdi başka konu için yalan söyledim diyordu. Bu nasıl işti böyle.

"Dila bunlara ne gerek var biz daha kaç zamandır birlikteyiz de sen bana beni özle oyunları oynuyorsun. Ben buna ihtiyaç duyman ne için ne yaptım. Birlikte olmaya başladığımızdan beri hep ben sana buluşalım demedim mi? Seni aramayı sormayı ihmal ettim mi?"

Dila Onur'un haklı sözlerinden dolayı utandı. Aceleci davranıyordu farkındaydı. Halbuki Onur en başından söylemiş Dila da kabul etmişti.

"Böyle olmaz. Sen benim evlilik yolunda olduğum sevgilimsen olmaz. Tecrübesiz diyorum aşık olduğu için hata yapıyor diyorum ama sen çok akıllısın neyin ne olacağını biliyorsun."

Dila'nın dudakları büzülüp titrerken Onur eğilip yere bakan gözlere baktı.

"Güven bir ilişkide aşktan çok daha önemlidir. Güven ilişkinin temelidir, duydukları sağlam tutandır."

"Ben bir şey yapmadım."

Dila mırıldanırken gözünden düşen damlalar bir bir çenesindeki elini hala çekmeyen Onur'un elinin üstüne düştü.

"Nasıl inanayım. Yarın birgün de annemlerle bir olursan."

"Olmadım diyorum bak onlar ne yaptı düşündü bilmiyorum kötü niyetle olmadıklarına da eminim ama ben yoktum."

Dila göz yaşları içinde kendini açıklarken Onur'un bakışlarındaki o sorguyu görünce geri çekilip göz yaşlarını sildi.

"Ben yapamayacağım... Seni çok Sevsem hatta senden başka kimseyle olmayacağım desemde ben yapamıyorum. Kaç dakikadır konuşuyorum ama senin fikrin gram değişmiyor bu kız neden yalan söylediyse bu kadar kendini paralıyor demiyorsun. Hem seni aldatmışım gibi bakma bana. Öyle bir planla gelmiş olsam bile bunda ne var. Neden bazı konularda katı kuralların düşüncelerin var. Tamam Onur ben seni hiç bir şeye zorlamıyorum olmayacak işte belli."

Dila'nın son söz ağzından hıçkırırcasına çıkarken kalbi yerinden sökülüyor gibi acıdı. Demekki ki bazen o çok istediğin sevdiğine kavuşmak bile yetmiyormuş acı katlanarak devam ediyormuş.

"Sen ne demeye çalışıyorsun?"

Onur'da ciddileşip kaşlarını çattı. Bu konuşmanın gidişatı hiç hoş yere gitmeyecek gibiydi.

"Ayrılalım... Bana inanmıyorsun bu hep böyle olacak ben yıpranacağım. Sen yokken de acı çekiyorum sen varken de. Beklerim demekle olmuyormuş Onur. Sevmeyen bir adamın seveceği günü beklemek insanı daha çok yaralıyormuş anladım ben bunu."

"Dila..."

Onur bir adım daha atıp Dila'nın belinden tuttu. Sol yanına ne oluyordu bilmiyordu ama Dila giderse diye bir korku kapladı İçini. Buraya gelirken akında ayrılık bile olurken şimdi bunu hiç istemiyordu. Bu küçük kız hep kendisinin kalmalıydı.

"Gideceğim burdan. Seni görürsem yapamam o yüzden babamla konuşup İstanbul'da okuyacağım."

Sarsılarak ağlayan Dila'ya dayanamayan Onur sevgilisini kendisine çekip sım sıkı sarıldı. Planda oyunda umurunda değildi. Bu kız ne yapıyorsa aşktan yapıyordu. Kollarındaki bu masumluk gitsin istemiyordu. Bu çok başkaydı şuan hissettikleri çok özledi.

"Şşş... Ağlama güzelim ağlama. Ben seni ağlatmak istemiyorum."

"Onur dayanamıyorum bu aşk beni öldürecek."

Dila içini çeke çeke sevgisilisine sarılmış başı göğsünde ağlarken Onur kulağına yaklaşıp içinden geçenleri çekinmeden fısıldadı.

"Seni seviyorum... Bırak şu aşk saçmalığını evlenelim... Ben seni çok istiyorum bir daha böyle ayrılık saçmalıkları olsun istemiyorum."

Dila duyduklarıyla daha çok ağlarken başını kaldırdı ve dudaklarını öpmek için eğilen kalbinin tek sahibine karışık verip öptü...

Onur'la ayrılacağız korkusu çok başkaydı canı çok yanıyordu. Seviyorum demişti. Aylarca yıllarca bunu beklemişti. Aşk değildi onunki ama seviyordu işte. Yetmez miydi. Belkide Onur aşıktı ama anlamıyordu.

"Bana inanmadan seninle evlenemem."

Onur gülerek Dila'nın alnından öptü.  İnanıyordu artık belli ki bu işin aslı başkaydı. Dila sırf ona inanmadı diye ayrılmayı bile göze almıştı. Bu kız doğru söylüyordu.

"Sana inanıyorum küçük meleğim... Ben seni kaybetmemek için her şeyi yaparım."

Bacakaları titredi Dila'nın. Onur sonunda bir şeyleri anlıyordu. Duaları kabul oluyordu.

"İnananıyor musun gerçekten?"

Heyacanla sorarken Onur gülümseyek dudağına küçük bir öpücük kondurup gözlerinin içine baktı.

"İnanıyorum meleğim."

Dila sevmişti meleğim sözünü. Onur'un ağzına çok yakışmıştı.

"Onur..."

"Efendim."

Derin bir nefes aldı Dila bu söyleceği şey hayatının en büyük kararı olacaktı. İstiyordu. Kim ne der umuruda değildi. Kimse Dila'nın kalbini aşkını tam olarak bilmiyordu. O yaşıyordu o hissediyordu. Bu adam her şeyiydi.

"Seninle evlenirim ama bir şartla."

Onur kollarında gülümseyen aşkla bakan Dila'nın burnun ucundan öpüp gülümsedi.

"Öyle mi küçük hanım şartınız nedir?

"Bana doğru dürüst evlenme teklif et. Bak ben öyle sürpriz teklif falan isteyenlerden değilim. Bir yüzük alsan en azıdan karşımda evlenelim demek yerine diz çöküp benimle evlenir misin desen."

Onur gülerek sarıldı Dila'ya. Bu kızla nasıl evlenmezdi. Şahaneydi isteği ne kadar makul saftı.

"Tamam şuan yanımda yüzük yok ama..."

Onur şöyle bir bakındı etrafına ve gözüne salondaki büyük cansız dekor Çiçek takılınca  Dila'dan uzaklaştı ve çiçeğin içindeki simli uzun tel parçasından bir parça alarak ince teli yüzük gibi bükerken Dila Onur'un çabasına kıkır kıkır güldü.

Onur işini bitirip arkasını döner dönmez Dila'nın önünde diz çöküp onun güzel ellerini tutup başını kaldırarak gözlerinin içine baktı.

"İleride çocuklarımız sana anne babam nasıl evlenme teklif etti diye sorduklarında onlara babanız bana bir tel parçasıyla evelenme teklifi etti demeyeceksen güzelim sana sonra çok daha iyisini en güzel yüzüğü alacağıma söz vererek sormak istiyorum.

Bir ömür benim küçük meleğim olup benimle yaşlanarak eşim olur musun? Benimle evlenir misin?"

Dila gözleri dolu dolu Onur'u dinleyip izlerken başını usulca salladı. Belki evlenmek için yaşı daha erkendi, belki Onur'la sevgili olalı çok Kısa süre olup bu kararı almıştı ama emindi. Bu kalp şimdi, sonra, ölene kadar Onur'a aitti.

"Evet sonsuz aşkım... Seninle evlenirim."

Dila önünü sonunu düşünmeden aşkıyla evet derken Onur'un parmağına taktığı temsili yüzüğüne dünyanın en değerli yüzüğünü yaşıyormuş gibi bakıp yerden kalkan ve sarılmak için uzanan Onur'a sım sıkı sarıldı.

"Söz veriyorum biz çok mutlu olacağız. Bunun için her şeyi yapacağım Dila."

Onur'un sözlerine inanıyordu. Başaracalardı. Bu aşk parmakla gösterilecek seviyeye karşılıklı olarak gelecekti...

***

CEMAL & FUNDA

Cemal gülen gözlerle karısını izlerken Funda altını kapattığı tavadaki omleti servis tabağına alıp arkasını dönerek kocasına göz kırpıp gülümseyerek tabağı sofraya götürmesi için Cemal'e uzattı. Bu sabah çok mutluydu. Nermin hanımla şu sıralar ısınma turları atıyorlardı ve ufak ufak gerçek gelin kaynana olmaya başlamışlardı.

Bir haftadır çok iyilerdi. Nermin hanım daha ön plandayken Funda hala tam olarak güvenemediği kadına mesafeli davranıyor saygıda kusur etmiyordu. Hala inanamasada Nermin hanım hergün mutlaka arayıp Funda'ya "kızım" diyerek gelinin hatrını soruyor bazen yemekler yapıp getiriyor uzun uzun onunla oturup sohbetler edip çay kahve içiyordu. Hiç rahtsızlık vermeden ölçülü gelip gidiyordu.

Geçen gün öyle alışmışlardı ki bu duruma Nermin hanım Funda seviyorum dedi diye elleriyle gelinine kakaolu kek yapıp getirmiş   Dila'da okuldan sonra yanlarına gelince üç kadın akşamı nasıl ettiler bilmeden sohbet edip televizyondaki programlara bakarak uzun uzun yorum yapmışlardı.

Dila arada ders çalışmak için odaya gittiğinde Nermin hanım torunuyla  alakalı konuşmuş doğunca şöyle yaparız böyle yaparız diye hevesle planlarından bahsetmişti.

Kadın gerçekten de pişmandı ve adım atmıştı ama Funda yinede temkinliydi. Bu iyi yüzünün altında başka şeyler olabilir endişesiyle tam olarak sıcak olamıyordu.

Cemal annesiyle Karsını böyle iyi gördükçe o kadar seviniyordu ki Funda sırf Cemal'in gözlerindeki o pırıltı için bile her şeye katlanırdı.

Şimdi evlerinde kayın validesi ve kayın babası kahvaltıdaydı. Dila dün akşam onlarda kalmış geç saate kadar Cemal'i şaşırtarak sadece ders çalışmıştı. Kardeşinde bir haftadır çok tuhaf haller vardı. Bir kere çok düzenli ders çalışıyordu. Çok neşeliydi. Arada yüzük parmağını okşayıp dalıp dalıp gülümsüyordu. Dila sanki şu bir hafta da büyümüştü.

Kahvaltıya gelirken Nermin hanım Funda hamile yorulmasın diye eli kolu dolu gelsede Funda yine kendince bir şeyler hazırlamıştı. Şimdi geliniyle oğlu mutfaktaydı ve onlar salonda oturmuş sohbet ediyorlardı.

Salim bey pek dairelere alışkın olmadığından oğlu bu kutu gibi evde nasıl yaşıyordu biliyordu ama anlayış gösteriyordu. Sonuçta Cemal'i karısıyla onlar kaçırmışken bir şey diyemiyor saygı duyuyordu. Henüz eve dönüp dönememe konusu açıkmamıştı ama Salim bey bugün bu konuyu açacaktı.

Cemal elindeki tabağı masaya bırakırken Nermin hanım gülümsedi. Aslan oğlu karısına sürkeli yardımcı oluyordu. Eskiden olsa ayıplardı bu durumu ama şimdi hoşuna gidiyordu.

"Hadi anne, baba sofra hazır."

Cemal'in yönlendirmesiyle ayaklanırlarken Funda da Dila'yı banyodan çıkarken yaklaşmış hemen koluna girerek salona getirmişti. Dila'yı bırakırsa yine uyuyacak gibi duruyordu. Sabaha kadar ışığı yanmıştı ara ara tuvalete kalktığında görmüştü ama rahatsız etmemişti. Şu sıralar ders çalışıyordu görümcesi.

Salondan içeriye girdiğinde İlk kez bu insanlarla aile gibi olduğunu hissetti. Salim bey bir başta Nermin hanım öbür başta Cemal hemen babasının sağındaydı. Güzeldi aile olmak. Funda'nın istediği işte başından beri buydu.

"Oo Dila hanımlar uyanmış. Öğlen oldu kızım."

Dila oflaya puflaya masaya oturup kendine takılan babasına ve diğerlerine günaydın derken Nermin hanım hemen kızına arka çıktı.

"Ne yapsın Salim ders çalışmış benim güzel kızım."

Cemal kıs kıs güldü. Dila iyi Kötü ne yapsa annesi hemen kardeşine arka çıkardı.

"Sen hep arka çık bakalım anne kızına yarın el kapısında böyle yaparlar."

Cemal kardeşine takılıp konuşurken Nermin hanımla Dila'nın gözleri buluştu. Elbette Dila annesiyle paylaşmıştı bu durumu. Hatta Onur'un anneside biliyordu. Onur annesine o gün söylediklerim doğru değil ben Dila'yla birlikteyim ve evleneceğiz şu işin aslını anlat" diye annesiyle konuştuğunda Dila'nın suçu olmadığını bir araya getirmek için yapılan plandan Dila'nın olmadığını öğrenmişti. Dila'yla bu durumu konuşup elbette özür dilemişti. Sonuçta o gün annesi onayladığı için öyle düşündüğünü anlatmış Dila'da anlamıştı. Şimdilik kimse bir şey demeyecekti Onur teklif etmiş Dila kabul etmişti ama bu dönem okulu bitip mezun olana kadar ne babası ne de abisi bilecekti. Bu konuda herkes hem fikirdi.

Cemal şuan Onur'u bilseydi kardeşinin onunla sevgili olduğunu bilseydi acaba böyle şaka yapar mıydı. Evlilik konusu gündeme geldiğinde abisiyle karşı karşıya kalacağını biliyordu. Babası kıyamasada eskinin insanıydı ve kızı istiyorsa eğitimi engellenmezse Dila biliyordu ki onu ikna ederdi ama Cemal sıkıntıydı.

"Ehe he... Ay abi ya beni alanda bakar başını çaresine daha çok var o günlere gelelimde."

Dila konuştukça batırdığını bilsede konuşacak bir şey bulamadı. Abisi kesin başta karşı çıkacaktı.

"Kızım bal kaymak da ye bak hakiki bal öyle markettirlere benzemez. Salim baban özel olarak aldı."

Funda kendisine ilgi gösteren Nermin hanıma gülümseyip teşekkür etti. Şaka gibiydi. Kayın validesi bal kaymak yedirtiyordu. Bir zamanlar aynı masada oturmaya tahammülü yokken şimdi Funda'nın gözünün içine bakıyordu.

"Teşekkür ederim anne yerim şimdi."

Cemal Miniğinin kibar kibar annesine teşekkür etmesine gülümseyerek bakıp kendi ekmeğine sürdüğü ballı ekmeği yemesi için karısına uzattığında Funda utandı.

"Ben alırım canım."

Cemal karısının kızaran yanaklarına tatlı heyecanına aşkla bakarken Funda Salim beyi ve Nermin hanımı kontrol etti. Neyseki onlar gülümseyerek önlerindeki yiyeceklerle ilgileniyor anlayış gösterip bakmıyorlardı.

Bir tek Dila hayran hayran abisiyle yengesini izliyordu ama o sorun değildi. Funda minik ağzını açıp Cemal'in elindeki ekmeği alırken kocasının parmak ucundan da çaktırmadan minicik öptü.

Güzel geçiyordu kahvaltı. Cemal babasıyla işlerden konuşup arada İstabul'daki durumdan planlarından yine bahsedip üzerine konuştular. Barışsalarda kararları kesindi. Bebek doğup azıcık büyüdüğünde İstanbul'a gidecekleridi.

Kahvaltı sonrası Dila yengesini zorla oturtup tüm sofrayı kaldırıp bulaşıkları makinaya yerleştirdikten sonra herkes kahve yapıp salona getirmişti. Sohbet devam ederken  Salim bey konuyu dönüp dolaştırıp Cemal'le Funda'nın eve dönmesi konusuna nihayet getirmişti.

"Cemal, Funda size bir şey diyeceğim."

Cemal kahvesinden bir yudum alıp babasına baktı. Onun şuan ki duruşunu biliyordu. Ciddi bir şey konuşacaktı belliydi. Funda da merakla Cemal'in yanında oturup kayın babasına baktı.

"Dinliyoruz baba."

"Biliyorsunuz ki kötü zamanlar geçirdik ama artık o konulara girip kimseyi üzmeyeceğim. Görüyorum ki Funda kızımla Nermin artık çok iyi anlaşıyor."

Sorarcasına cümlenin sonunda Funda'ya baktığında Funda başıyla onayladı. Bu konuşma nereye gidecekti merak ediyordu.

"Ben diyorum ki madem siz İstanbul'a gitmeye kesin kararlısınız o zaman gidene kadar uzak olmayalım. Hayat sizin hayatınız biz gitmenize karışacak değiliz ancak..."

Salim bey soluklanıp karısıyla el ele oturan oğluna baktı. Funda kıpırdanınca Cemal hemen elini tutmuştu. Az çok anlamışlardı konuşmanın nasıl sonuçlanacağını.

"Evet baba ancak ne?"

"Şu ki oğlum, bende annende eve dönmenizi istiyoruz. Yine evimize, evinizde yaşayın Böyle olmuyor. Siz ayrı biz ayrı, apartman dairelerinde yaşamak koskaca Keskin beyin oğlu olan sana gelini olan Funda'ya yakışık almıyor."

Cemal derin bir nefes alıp verirken Funda kocasının elini daha sıkı tutttu. Cemal anlamıştı Funda rahatsız olmuştu.

"Baba biz halimizden memnunuz. Evimizi seviyoruz hem bak böyle ağzımızın tadı daha iyi oldu. Biz eve dönemeyi düşünmüyoruz."

Nermin hanım konuyu kestirip atan oğluna üzgün halde baktı. Funda'yla arası düzelince eve gelirler zannetmişlerdi ama görüyordu ki o kadar Kolay değildi gelmiyorlardı. Zaten Bebek doğup azıcık toparlanınca gideceklerdi bari bu sürede yanında olsunlar istiyordu. Hem Funda son aylarında bir başına  ne yapacaktı. İçi el vermiyordu.

"Oğlum... Bak benim yüzümden gelmek istemiyorsunuz biliyorum ama görüyorsunuz ben size kötülük  yapmam. Yarın bir gün Funda'nın karnı büyüdüğünde zorlanacak sonra sancısı sen yokken tutsa burda bir başına olacak. En azıdan yanında olursam benim faydam dokunur."

Cemal hiç bu açıdan düşünmediğinden elini çenesine atıp sıvazlardı. Funda evde daimi yardımcı sevmeyenlerdendi. Şimdilik kendi işini yapıyordu haftanın belli günleri sadece temizliğe bir kadın geliyordu. Şimdi iyiydi sorun yoktu evet ama sonra ne olacaktı. Annesi haklıydı ani bir doğum olsa sancılansa işten çıkıp gelene kadar ne olacaktı. Hem erken doğum riskide vardı.

Funda'yla yaptığı konuşmayı düşündü. Annesiyle barışma sonrasında miniğiyle konuşmuştu. Karısının tek bir ricası olmuştu oda "barıştık diye lütfen bana eve dönelim deme çünkü ben Oraya dönmek istemiyorum" demişti. Kabul etmişti Cemal'de. O da bu hayatı küçük evini sıcak yuvasını sevmiş alışmıştı. O zaman hiç düşünmeden tamam demişti ama şimdi söz konusu bebekleri olunca bel kemiği kırılıyordu.

Funda Cemal'in itiraz etmesini biz dönmeyeceğiz demesini sabırla bekiyordu ama dememişti hala. O sustukça içinde bir yer acıyordu. Umutları kırılıp omuzları çöktü. Ne yani Cemal vaz mı geçmişti. Sözünü tutmuyordu da eve mi döneceklerdi anlamıyordu.

"Cemal."

Daha fazla sessiz kalmayıp Cemal'e seslendi. Bir şey desin istiyordu niye öyle düşünceli halde oturuyordu.

Cemal başını çevirip karısının gözlerine baktığı an onun gözlerinden istemiyorum diye bas bas bağırdığını anladı. Funda da aynı şekilde Cemal'in gözlerindeki kararsızlığı görmesiyle yıkıldı. Cemal vazgeçmişti... Bu gözler gitmeliyiz dercesine bakıyordu.

"Bize iki dakika müsade edin birazdan geliriz. Dila sen annemlere kurabiye falan ikram et abicim mutfakta yengen bir şeyler yapmıştı."

Dila abisini onaylarken Cemal  Karısının elini tutup hızla kalktı ve Funda da isteksizce yanında yürüyüp yatak odasından içeriye girip kapıyı kapattılar.

Herkes Funda da ki isteksizliği Cemal'de ki kararsızlığı anlamıştı. Hak veriyorlardı. Kızın o evde Cemal yokken tek güzel anısı olmamıştı.

***

"Gitmek istemediğini biliyorum, bende istemiyorum ama Bebek... Bebeğimizi düşünmedik."

Odadan içeriye girip kapıyı kapatır kapatmaz Funda'nın küçük hatlı yüzünü avuçları arasına alıp başını eğerek gözlerini buluşturdu.

Funda omuz silkip ha ağladı ha ağlayacak halde kocasına bakmaya devam etti. Cemal niye böyle yapıyordu. Hani söz vermişti. O verdiği sözleri tutan bir adamdı. Şimdi niye böyle yapıyordu.

"Ben daha hamileliğimin başındayım son aylarda Dila burda kalır Hem kimse olmasa ne olacak sancım aniden gelirse seni, ambulansı ararım. Aşağıda güvelik var onuda ararım yardımcı olurlar. Bunun için eve dönmemize gerek yok."

"Tamam bilmiyorumda ama ya ani bir durum olursa ya sen bu dediklerini yapamazsan."

Funda ne söylese boş olacak gibi hissettiğinden dayanamayıp gözlerini kaçırıp bakışlarını yere indirdiği an iri damlalar hüzünlü gözlerinde bir bir düştü.

"Bana söz vermiştin. Tamam gitmeyeceğiz demiştin Cemal şimdi ne oldu."

Cemal nefesini dışarı bırakıp Karısının alnından öptü. Kendi tabiriyle şuan bok gibi hissediyordu. O istemezse nasıl mutlu olurlardı. Bebek vardı tek değildi. Çalışmıyordu bile hamileliğini evde geçiriyordu. Erken doğum olabilir diye önlem almışlardı.

"Funda erken doğum olabilir biliyorsun."

"Evet ama kesin değil ihtimal dedi doktor sen paniksin diye işten ayrıldım zaten."

"Aşkım ben kötülüğünüzü mü istiyorum niye böyle yapıyorsun miniğim."

"Hayır Cemal seni de anılıyorum ama istemiyorum. Ben burda evimizde seninle çok mutluyum."

"Funda'm."

Cemal karısıyla aklının takıldığı bebeğini düşündü. Hangisi doğruydu bilmiyordu. Annesiyle olanları unutup eve dönmek istediği falan yoktu erken doğum olayı çok korkutuyordu. Neyle karşılacaklardı bilmiyordu. Tecrübesizlerdi sonuçta.

"Tamam Cemal ben anladım seni eve dönelim diyorsun ben istemiyorum dediğim halde bana amalarla geliyorsun. Gitmek istemiyorum diyorum ısrar ediyorsun. Benim o evde sen yokken bir güzel anım olmadı."

Cemal ellerini başının arasına alıp ofladı. Bıkmıştı bu durmadan. Bıktığı kesinlikle Funda değildi. Azat gibi anlayışlı bir ailesi olsaydı baştan bu sıkıntıları çekmeseydi ne olurdu.

"Ben keyfimden istiyorum değil mi? Öyle bir konuşuyorsun ki...Tamam Funda sen nasıl istiyorsan öyle olsun."

Funda kocasının kırgın sesinden etkilenip üzülürken Cemal'in yatak odasından çıkmak için arkasını döndüğünü görmemişiyle kasıklarına giren ani sızıyla elini karnına koyup acıyla inledi.

"Ahh..."

Cemal karısının ağzından dökülen inleme sesiyle anında  geri arkasını döndüğü gibi hafif eğilmiş yüzünü yaşadığı acıdan buruşturarak karnını tutan Karısının yanına yürüyüp onu hızla kucağın aldı.

Bu gibi ufak sancılar arada oluyordu. Doktor sorun olmadığını söylemişti. Cemal biliyordu ki miniğinin yaşadıkları ona fazla geliyordu. Ne yapacağını o da bilmiyordu.

Yatağa yatırdığı karısının yanına oturup saçlarını geriye atarak alnından öptü.

"Tamam stres yapma bebeğim. Senden önlemli bebeğimizden önemli hiçbir şey yok... Bana kızma miniğim bende bende ne halt yiyeceğimi biliyorum. Şu erken doğum olayına taktım kafayı ve işin içinden çıkamıyorum. Bende biliyorum o evde neler yaşadığını, bende istemiyorum gitmek ama bebeğimiz söz konusu olunca işte böyle bocalıyorum."

Funda eli karnında kapalı olan gözlerini açıp Cemal'in çaresiz gözlerine bakıp kocasının elini tutup karnının üstüne bıraktığında Cemal usul usul okşadı rahatlaması için.

"Cemal... Ne olur sen üzülme. Sen üzülünce ben daha çok üzülüyorum."

Cemal karısının yüzüne eğilip yanağından öpüp saçlarını özenle okşadı. Saçının tek teline ölürdü de kıyamazdı.

"Bende senin üzülmeni istemiyorum. Tamam kapandı bu konu gitmiyoruz bir yere ve sen küçük hanım son aylara yaklaştığımızda saat başı beni arayacaksın sesini duyup iyi olduğundan emin olacağım. He tabi bende seni sık sık arayacağım."

Funda gülümseyen kocasının gülüşüyle aydınlanıp Kocaman gülümsedi. Elini uzatıp Cemal'in traş olmuş kaymak gibi olan yanağını okşayıp gözlerinin içine baktı.

Cemal kesinlikle çok panik bir baba olacaktı ve böyle devam ederse ne yapacaktı onu hiç bilmiyordu.

"İstersen son zamanlarda seninle işe geleyim sevgilim hiç senide benide yormamış oluruz."

Şakasına söylediği sözlere gülerken Cemal'in gözlerindeki parlamayı gömesiyle gözlerini yok artık dercesine açtı.

"Saçmalama aşkım şaka yaptım."

Cemal eğilip karısının dudaklarından hızla öpüp karnına doğru başını yaklaşırdı ve önce bebeğinide öper gibi karnını öptükten sonra gülerek Funda'yı şaşırtan sözleri mırıldandı.

"Annen çok zeki bir kadın bebeğim. Şimdiden hazırlan bakalım son aylarında annenin karnında miniğimin miniği olarak sen ve annen babanın iş yerine her gün geleceksiniz..."

***

Bölüm sonu... Oy vermeyi unutmayalım destekler son bölümlerde harika inşallah daha da artacak inanıyorum. Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. Yeni bölümde görüşene dek kendinize çok iyi bakın. Sevgiler... :)

Continue Reading

You'll Also Like

3M 158K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

37.8K 1.9K 9
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
369K 31.8K 37
Pusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden b...
755K 43.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...