Nefretten Gelen Aşk - TAMAMLA...

By Esra269

5.6M 183K 10.8K

Kalpsizler de aşık olabilir ... Hırçın, acımasız bir Ali ve onun masum kırılgan gelini... Dans ediyorduk. Be... More

Tanıtım ve Bilgilendirme
Bölüm 1 : Yemin
Bölüm 2 : Nefret
Bölüm 3 : O Gözler
Bölüm 4 : Balayı
Bölüm 5 : Neden Vazgeçti?
Bölüm 6 : Kim Bu Adam?
Bölüm 7 : Anlamsız Tavırlar
Bölüm 8 : Zarf
Bölüm 9 : Kalpteki Sancılar
Bölüm 10 : Sürpriz Öpücük
Bölüm 11 : Demir Yürek - Kırılgan Kadın
Bölüm 12 : Kara Şövalye
Bölüm 13 : Özür Dilerim
Bölüm 14 : Pişmanlık
Bölüm 15 : Belki Boşanırız
Bölüm 16 : Gerçekler ve Aşk
Bölüm 17 : GİTME
Bölüm 18 : Benden Uzakta
Bölüm 19 : Sen Benimsin!
Bölüm 20 : Benden Vazgeçme
Bölüm 21 : Hani Ölmüş Gibi...
Bölüm 22 : Seni Bırakmam
Bölüm 23 : Ben Sana Mecburum
Bölüm 24 : Teslimiyet Sarhoşluğu
Bölüm 25 : Aşkın Halleri (+18)
Bölüm 26 : Elif'im Noktalandı
Bölüm 27 : O Kişi Benim
Bölüm 28 : Sevgilim?
Bölüm 29 : Seviyorum Seni
Bölüm 30 : Tenim Tenine (+18)
SG - Tanıtım ve Kesitler (!)
Bölüm 32 : Tutku (+18)
Bölüm 33 : Üçümüz
FİNAL 34 : Dans Et Benimle.
Özel Bölüm 1 : Bitmeyen Arzu
Özel Bölüm 2 : Ah Be Adam!
Özel Bölüm 3 : Ali & Elif
Aslı - Mehmet 1 : Toprak Gözlüm
Aslı - Mehmet 2 : Şaşkın Öpücük
DUYURU - ASLI & MEHMET - SEV BENİ hikayesi yazıldı!

Bölüm 31 : Küçük Bir Hayat

139K 4K 129
By Esra269

Hayat, güzel bir aile ile güzel.

Güneş ışıkları bütün görkemiyle odanın içine süzülmeye başladığında Ali gözlerini kırpıştırarak açtı. Oldum olası yüzüne Güneş'in vurmasından hoşlanmazdı. Hele ki sabah böyle uyanmayı hiç sevmezdi. Yine de kaç gündür devam eden yağmurlu günlere nispeten sabaha böyle Güneş ışıklarıyla uyanmak, insanın içini başka bir huzurla kaplıyordu.

Genç adam kirpiklerini kırpıştırarak Güneş'e alışmaya çalıştı. Sonra göbeğinin üzerinde ve bacaklarının arasına dolanmış bir ağırlık hissetti. Beyni daha ne olduğunu idrak edemeden kalbi son sürat çarpmaya başladı.

Gözlerini mutlulukla yumdu. Burnu mis gibi O'nun kadınsı kokusuyla doldu. Gecenin izlerini belli eden ağır, yoğun bir kokuydu bu. O kokuda kendi teninin de kokusunu alabiliyordu.

İnsanın kokusunun sevdiğinin kokusuna karışması ne güzel bir şeydi. Birbirimize tamamiyle aitiz artık diye düşündü. Göbeğine sarılmış bir kol ve bacaklarının arasına girmiş küçük bir bacak. Ali o bacağın nasıl da kışkırtıcı bir güzelliğe sahip olduğunu çok iyi biliyordu. Gece boyu özellikle onun yumuşak bacaklarına ihtimam göstermişti.

Gözlerini yumdu ve boynuna değen ılık nefesin tadını çıkardı. Her sabah böyle uyanmaya kesinlikle alışabilirdi. Yorganın altında tenine değen ten, kollarının arasındaki duruşu ve uyuyuşu.

Ali özlemle gözlerini iyice açtı ve iyice hareketlenen erkekliğini zihin gücüyle sakin tutmaya çalıştı. Gece onun tadına doya doya bakacağım derken sevdiğini çok yorduğunu fark etmişti. Son seferinden sonra genç kadın nefessiz çığlığıyla göğsüne yığıldığında Ali onu sıkıca sarmış ve uykuya dalmışlardı.

Ve gece nasıl kollarına almışsa, sabah yine aynı yerde aynı pozisyonda uyuyordu. Yorgunluktan hareket bile etmemiş gibiydi. Hınzırca gülümseyerek biraz geri çekildi ve onun yüzünü görmek için başını yan çevirdi.
Nefesini tuttu. Erkekliğinin sakinleşmesi kesinlikle mümkün değildi.

Kalbi olağandan daha hızlı, daha da hızlı atmaya başladı.
Elif kendini kaybetmiş bir şekilde uyuyordu. Güzel kırmızı dudakları öpülmekten şişmiş, dişlenmekten berelenmişti.

Saçları, Ali gece boyunca o saçları özenle sevmişti, dağılmış, yastığa pelerin gibi serilmişti. Birkaç tutam yüzüne düşmüş, güzel gözlerinin birinin üzerinden minik burnunun altına doğru kıvrılmıştı. Ali o küçük saç tutamını özenle aldı ve incitmekten korkar gibi dikkatlice burnuna götürüp kokladı.

Ah. Nasıl da hayat kokuyordu. Nasıl da umut. Nasıl da aşk. Nasıl da o kokuyordu.
Elinde saç tutamıyla gözlerini onun üzerine dikti. Uzun kirpikleri kusursuz bir güzellikle gözaltlarına doğru serpilmişti. Halinden memnun bir şekilde Ali'nin kolunun üzerinde uyuyordu.

Ali daha fazla onu izlemeye dayanamadı ve eğilip gece boyunca öpmeye doyamadığı nefis dudaklara tüy yumuşaklığında bir öpücük kondurdu. Kafasını kaldırıp bu hareketten uyandı mı diye genç kadının yüzünü inceledi.

Uyanmamıştı. Aynı miskinlikle uyumaya devam ediyordu.
Eğildi çenesine bir öpücük kondudurdu. Ondan bir ses duymayınca yanağına da bir öpücük kondurdu. Genç kadın uyumaya devam ediyordu.Gülümseyerek burnuna da bir öpücük kondurdu.

Ondan yayılan çiçek kokusu başını döndürüyordu. Onun yorganın altında o kışkırtıcı vücuduyla uyuduğunu biliyordu. Yorganın ucunu hafifçe kaldırsa aklını çıldırtacak kadar güzellikteki göğüslerini görecekti. Ve kendini tutamayıp kızı yiyip biterecekti.

Ama o böylesine yorgun ve tatlı tatlı uyurken onu uyandırmaya kıyamıyordu.
Eğildi ve dudağına bir kez daha öpücük kondurdu. Ona yaptığı güzel işkenceler sırasında genç kadının kendi dudaklarını dişlemekten iyice zarar verdiğini görebiliyordu. Çok seksi görünüyordu.

Ve kesinlikle bu kadın Ali'ye aitti. Genç adam bunu düşündükçe göğsü kabarıyordu. Ona yaşattığı onca şeye rağmen, onu bıraktığı onca zor duruma rağmen Elif kendisini kabul etmişti.

Bunu hiç hak etmemesine rağmen onun yeniden kocası olmasına izin vermişti.
Güzel bedenine ilk kez kendisi dokunmuştu. Ve kesinlikle sonuncuydu. Hayatında o yokken birçok kadınla yatmıştı ve kendini kirli sayıyordu. Buna rağmen Elif kendi kusursuz temizliğiyle onu bütün kalbiyle kabullenmişti.

Ne yaparsa yapsın onun sevgisinin üzerine geçemezdi. Ne yaparsa  yapsın asla onun kadar masum ve temiz olamazdı.
Bir zamanlar aşkın aptalca bir duygu olduğunu düşündüğüne inanamıyordu.

Şimdi bu duyguyu tattıktan sonra geriye kalan hiçbir şey ona bu kadar önemli gelmiyordu.

İnsanı ayakta tutan, ona güç veren bir duyguydu aşk. Ali bu dünyada artık tek başına olmadığını biliyordu. Bunun yalnızlıkla falan alakası yoktu. Kalbi bugüne kadar yarımdı. Hep kötü ya da karamsar düşüncelerle doluydu. Hayatı tekdüze, boş yaşıyordu.

Şimdi Elif'in sevgi dolu, yaşam, umut dolu kalbiyle tamamlanmış, artık kendini tam bir insanmış gibi hissediyordu. Elif onu tamamlıyordu.

Onu saran kolunu sıkılaştırdı ve sakallı yanağını yanağına sürttü. Onunla temas halinde olmaktan başka hiçbir şey düşünemiyordu.

Öyle bir şeydi ki, ona dokunmadığı an teni karıncalanıyordu. Mutlaka ona dokunması gerekiyordu. Ya dirseğini tutması, ya elini ellerinin arasına alması, ona sarılması, onu öpmesi.

Şimdi bir de onunla sevişmenin tadını da biliyordu ve bu hepsinin üzerindeydi.
Mükemmeldi. Kusursuzdu. Daha önce asla böyle hissetmemişti. İnsan sevdiğinin teninden bambaşka türlü zevk alıyordu.
Eğildi ve kırmızı dudakları bu sefer ağır bir baskıyla öptü.

Kendine hakim olamamıştı. Dudaklarını Elif'İn dudaklarının üzerinde gezdirdi. Genç kadının ağzından hafif bir inleme çıkınca arsızca gülümsedi. Tüy yumuşaklığındaki dokunuşunu sertleştirdi ve sevdiği kadını kollarında iyice sıkıştırarak ona uzun bir öpücük verdi.

Dudaklarını kıpırdatmadan verdiği bu öpücük Elif'i uyandırmaya yetti.
Daha ayılamadan elleri otomatik olarak genç adamın yüzünü kavradı ve onu kendisine çekti. Dudaklarını istekle araladı ve bu hareketi karşısında genç adamın ağzından homurtuya benzer bir ses çıktı. Genç kadını anında altına alarak öpücüklerini derinleştirdi.
Bir elini yorganın altına sokup memelerinden birini avucuna alıp sıktı. Genç kadın Ali'nin bu hareketi ile neredeyse kendinden geçecekti. Onun dokunuşları yüzünden kalp krizi geçirmezse iyiydi.

Sonra göğsündeki eller yavaş yavaş göbeğine doğru yol almaya başlayınca Ali'nin dudaklarına doğru inledi. Beklentiyle bacaklarını araladı ve iri, büyük eli bacaklarının arasında hissedince dudaklarını Ali'nin dudaklarından koparıp başını yastıkta iyice geriye attı.

Başını geriye atınca boynu iyice gerildi ve genç adam yüzünü boynuna gömüp kokusunu derin derin içine çekti. Bir yandan elleriyle kadınını okşarken diğer yandan onun kusursuz boynuna ıslak öpücükler bırakıyor, tenini dişliyor, onun aklını başından alıyordu.

Genç kadın Ali'nin kollarının arasında sıkışmış bir vaziyette zevkten çıldırıyordu. Ali ona nasıl dokunacağını, onu nasıl seveceğini çok iyi biliyordu. Dudakları yeniden hapsedildiğinde karşı koyamadı ve kendini tamamiyle ona teslim etti.

Onun kollarında olmanın verdiği tarif anlatılamazdı. Ona ait olmak, onun kendisine ait olması. Bedenlerinin birbirine karışması. Her şey o kadar güzeldi ki. Aklını kaçırmamak elde değildi.

Genç adamın işaret vermeden içine girmesi ile dudaklarını yine ondan kopardı ve çığlık çığlığa haykırdı. Bütün zihni uyuşmuş gibi hissediyordu.

"Sevgilim?" Ali'nin boğuk sesinin yaydığı titreşimli nefesi yüzünde, dudaklarında hissedebiliyordu. "Aç gözlerini ve bana bak."

Elif denedi, gözlerini açtı ama Ali içinde hızlı bir şekilde kayarken gözlerini açık tutmakta zorlandı ve kadınsı bir inlemeyle gözlerini tekrar yumdu. Ali onun bu haline bayılıyordu. Eğildi ve dudaklarına ıslak bir öpücük bıraktı.

"Aç gözlerini ve gözlerime bak."

Ses tonu öyle ayartıcıydı ki, Elif tüm gücüyle gözlerini açmaya zorladı kendini ve üzerine eğilmiş, siyah koyu fırtına gibi parlayan gözleri görünce yutkundu.

O gözler kendisine hayranlıkla, aşkla, arzuyla bakarken kalbi göğsünden fırlamak üzereydi.
"Seni seviyorum." Diye fısıldadı Ali. Bir elini kızın başının etrafından dolayarak Elif'in saçlarına götürdü. Diğer elini Elif'in kalçasından tutmuş düzenli vuruşlarına doğru kaldırıyordu. Elif'İn bacağını kendi kalçasına doladı ve içine sert bir vuruş yaptı.
Sonra hızla eğilip Elif'in ağzından çıkan inlemeyi kendi dudaklarıyla yuttu.

Onu kana kana içti. Darbeleri tekrar düzene girdiğinde başını kaldırıp sevdiği kadının kapalı gözlerine birer öpücük kondurdu. "Aç."
Elif'in gözleri titreşerek açıldı. Gözleri yeniden kenetlendi.

Ali boğuk bir sesle, "Seni hissetmek kadar güzel bir şey yok. Ömür boyu böyle, içinde yaşayabilirim." Dedi. Elif utanmayı çoktan geçmişti.

Gülümseyerek onun altında kalçasını oynattı. "Sıkılmaz mısın?"

Ali gözlerini kısarak kendini geri çekti ve hızlı, sert bir darbeyle onu tamamiyle doldurdu. "Sıkılacak gibi mi görünüyorum sence?"

Elif göz kapaklarını açık tutmakta zorlanıyordu. Ellerinden birisini aralarına götürdü ve Ali'nin sıkı karın kaslarına dokundu. "Gerçekten de hiç sıkılacak gibi görünmüyorsun." Göbeğine çarpıp geri çekilen karın kaslarını arzuyla okşadı.

Genç adam tıslar gibi bir inlemeyle, "O ellerin var ya..." dedi devamını getiremedi, konuşursa patlayacağını hissediyordu. Onun yerine darbelerini hızlandırdı ve kendini Elif'in vücudunun üzerine iyice bıraktı. Genç kadının çığlıklarını dudaklarıyla yuttu ve ona aklını başından alan bir sevişme daha yaşattı.

1 AY SONRA

Elif elindeki zarfa bakmaya devam ediyordu. Kalbi heyecandan durmak üzereydi. Zarf eline geçtiğinden beri zaman durmuş gibi hissediyordu. Nefes alamıyor, boğazında kocaman bir yumru ile kalakalmıştı oturduğu sandalyede.

Sabah Ali'yi işe uğurladıktan sonra kendini direkt hastaneye gelirken bulmuştu. Günlerdir kasıkları ağrıyordu, ayakları hafif hafif şişmişti. Göğüsleri sızlıyordu. Ali'ye belli etmemek için büyük çaba harcıyordu. Son bir iki gecedir genç adamın sevişme isteklerini de hep geri çevirmek zorunda kalmıştı. Kasıkları felaket bir şekilde ağrırken birlikte olamazlardı.

Ali onun kendisini uzaklaştırması karşısında çok şaşırmışsa da belli etmemişti. Elif onun gözlerindeki kırgınlığı anında görmüştü. Nedense ona hasta olduğunu da söyleyememişti çünkü hamile olmaktan şüheleniyordu.

Daha önce böyle bir şey okumuştu. O yüzden eğer hamileyse ve ağrıları bu yüzdense Ali'nin kırgınlığının geçeceğini biliyordu. Hatta genç adam resmen havalara uçacaktı.

İşte bu yüzden elindeki zarf önemliydi. Eczaneden aldığı herhangi bir hamilelik testiyle bunu yapmak istememişti. Testlerin bazen yanlış sonuçlar verebildiğini biliyordu.

O yüzden direkt kadın doğum uzmanına gelmişti. Ve çıkan test sonuçları eline tutuşturulmuştu.

Kalbi heyecanla kasılıp gevşemeye devam ederken kendinde ayakta duracak gücü buldu ve doğrulup doktorun kapısını çaldı. Doktoru Ekin Sancak adında birisiydi. Elif'e gayet ilgili davranmış ve ona yardımcı olmuştu.

"Gelin lütfen." Ekin'in sesini duyunca kapıyı açtı ve içeriye girdi.

Kendi boylarında, kumral saçlı, üzerinde siyah bir sade elbisenin üzerine doktor gömleği giyen Ekin, Elif'i görünce gülümseyerek ayağa kalktı.

"Gel Elif. Sonuçlar çıktı demek." Ona eliyle koltuklardan birini gösterdi. Elif teşekkür ederek oturdu. Nedendir bilinmez çok gergin hissediyordu. Mide bulantıları yoktu, sadece kasıkları ağrıyordu ve göğüsleri sızlıyordu. Eğer hamile değilse buna çok üzülecekti.

Ve eğer hamile değilse bütün bu rahatsızlıklarının başka bir sebebi var demekti ve bu da can sıkıcı bir şeydi.

Ekin, "Elif sakin ol güzelim. Testleri alabilir miyim?" diyerek Elif'e dost canlısı bir gülümseme sundu. Elif titreyen elleriyle laboratuvar teknisyenlerinin kendisine verdiği testi Ekin'e uzattı.

"Biraz gerginim." Diye açıkladı.

"Görebiliyorum canım. Şimdi bakalım sonuçlar ne diyor?"  Zarif elleriyle zarfın ağzını yırttı ve içindeki kağıdı çıkarıp göz gezdirmeye başladı.

Elif o an kalbinin duracağına yemin edebilirdi. Ekin'in yüz ifadesinden hiçbir şey anlaşılmıyordu ve ellerinin daha da titrediğini hissediyordu. O arada telefonuna mesaj geldi ve bildirim sesiyle ürktü. Titreyen elleriyle hemen çantasını açtı ve telefonunu açtı. Mesaj Ali'dendi. Anında gözleri doldu.

"Seni özledim. Bugün erken geleceğim, birlikte sinemaya gidelim mi?"

Mesajı defalarcakez okudu. Ekin'den de ses çıkmıyordu. Kafasını kaldırdı ve Ekin'e baktı. Onun kendisine gülümseyerek baktığını görünce dondu kaldı.

"Tamı tamına bir aylık hamilesin." Dediği an Elif hıçkırarak ağlamaya başladı.
Ellerindeki telefon çantanın içine geri düştü ve Ekin'e şok olmuş bir şekilde baktı.

"Ger..ger..gerçekten mi?" İnanamıyordu.
Karnında ondan bir parça olduğuna inanamıyordu. Ali'den bir parça. İkisinden bir parça. Bir sevinç. Bir mutluluk. Küçücük bir bebek.

"Evet gerçekten." Diyerek masada duran sürahiden bir bardağa su boşalttı ve yerinden kalkıp Elif'in yanına geldi doktor. "Hadi şu suyu iç de sakinleş."

Elif gülümsemeye çalışarak uzatılan suyu içti. Hala inanamıyordu. "Kaç gündür kasıklarım ağrıyordu, göğüslerim sızlıyordu. İnternette denk gelmiştim," gülümseyerek doktora baktı.

"Eşim çocuk konusunda çok ısrarcı. Bebeğimizin olmasını çok istiyordu. Ben de birkaç şey okurken..bu belirtilerin de olabileceğini okudum..ve.." Heyecandan daha fazlasını getiremedi.

Ekin gülümseyerek bir şey diyecekken Elif'in telefonu çalınca ağzını geri kapadı. Elif titrek ellerle telefonunu aldı ve ekrana baktıktan sonra gözlerini Ekin'e çevirdi. "Eşim arıyor."
"Aç o halde. Şimdi mi söylemeyi düşünüyorsun?"

Elif başını iki yana salladı hızla. "Yok!" dedi anında. "Şimdi olmaz, şimdi söyleyemem. Böyle telefonda olmaz." Yüzünü geniş bir gülümseme bürüdü. Öyle sevinçliydi ki.

"E hadi aç bak çalıyor, bekletme adamı."
Elif telefonu açtı, utançtan yanakları kızarmıştı. "Efendim?" Derin bir nefesle cevaplamıştı.

"Sevgilim, iyi misin? Mesaja cevap vermeyince merak ettim." Ali'nin sesi endişeli geliyordu.
Elif telefona iyice yapıştı. Telefonun ucundan onun sesini duymak bile kalbinde büyük bir tahribat yapıyordu. "İyiyim, hatta çok iyiyim. Sen nasılsın?" diye sordu.

Ali'nin sesi şüpheli geliyordu, "Ben iyiyim güzelim de, aklım sende. Bu sabah da biraz rahatsız gibi görünüyordun. Bana neler olduğunu söylemiyorsun. Son birkaç gündür iyi değilsin ve bana ne olduğunu söylemiyorsun Elif." Kırgındı ve birkaç gündür belli etmediği kırgınlığını şimdi telefonla söylüyor olmasına şaşırmıştı Elif.

Galiba Elif'in yüzünü görmeden bunu yapmanın doğru olacağını düşünmüştü. Ali'nin ondan çekindiğini anlayınca ve onu bu kadar üzünce canı sıkıldı.

Sorusunu geçiştirerek, "Ali aşkım şimdi kapatmam gerek, akşam çıkışta eve geldiğinde görüşürüz olur mu?" Dedi. Ali'nin derin bir nefes aldığını işitti.

"Öyle olsun bakalım Elif Hanım." Sonra telefonu kapattı.

Elif elindeki telefona bakakaldı. "Bana kırgın. Bu birkaç gündür rahatsızlığımı ondan gizledim. Ona söylemediğim için kırıldı."

"Bu konuda ona hak verebilirim sanırım. En ufak bir rahatsızlığında bunu ona söylemen gerek. Böylelikle birbirinize destek olur, bir sorun varsa beraber atlatırsınız."

Elif suçlulukla başını eğdi. Gözyaşları şimdi pişmanlıktan akıyordu. Birkaç gündür Ali'nin ona karşı büyük bir sabır gösterdiğini biliyordu. Üzerine gitmemişti. Onu asla üzmemişti. Bu bir ayda onu dünyaların üzerinde yaşatmıştı sanki.

İki haftalığına tekrar Roma'ya gitmişlerdi ve bu sefer gerçekten keyfini çıkarmışlardı bu balayının. Çünkü kendilerine aitti. Birbirlerine bu kadar vurulmuşlarken ESKİ anıların yerini YENİ anılara bırakmak çok zor olmamıştı.

Elif yine bir portresini yaptırmıştı ve Ali yine sabırsızlıkla onu beklemiş, ressam adam sağını solunu açmasını isteyince yine sinirlenmişti. Tek istediği onu bir an önce odalarına götürmek ve aklını başından alana kadar Elif'i sevmek, koklamaktı. Nitekim portreden sonra da yapmıştı zaten.

Bütün sokakları el ele, göz göze gezmişler Roma'da geçirdikleri her anın tadını doyasıya çıkarmışlardı. Gündüzleri ne kadar gezmişlerse geceleri o kadar yoğun bir şekilde birbirlerini sevmişlerdi.

Elif o anları hatırlayınca gözyaşları daha da akmaya başladı. Ali onu çok seviyor, ona çok değer veriyordu. O ise en ufak bir rahatsızlığında ondan kendini saklamıştı. Şimdi kırgın olması çok doğaldı. Onlar artık hayat arkadaşıydılar. Birbirlerine her anda, her yerde, her durumda bakmaları için söz vermişlerdi.

Elif ne yapıyordu?

Gözlerini doktoru Ekin'e çevirdi. "Galiba onun yanına gitsem iyi olacak."

Ekin başını salladı ve ayağa kalkıp, hemen masasına geçti. Çekmecesini açıp birkaç broşür çıkardı ve Elif'e uzattı. "Burada hamilelikte uyulması gereken şeyler var. Nasıl beslenmen gerektiği, nelerin yarayıp yaramadığı vs. Ayrıca sana bu dokuz ay süre içinde rutin kontrollerinin yapılacağı bir takvim vereceğim." Bilgisayara hızlıca notlar yazmaya başladı.

Elif broşürleri incelerken Ekin hızlıca bir program oluşturdu ve çıktısını alıp Elif'e uzattı. "Sağlığına çok dikkat etmen gerekiyor Elif."

Elif başını salladı ve programı alıp ilk randevusuna baktı. İki hafta sonraydı, kağıdı alıp broşürün arasına koydu. "Peki, şimdi gidebilir miyim?" diye sordu.

Ekin başını iki yana salladı. "Bebeği merak etmiyor musun?"

Elif'in gözleri irice açıldı. "Elbette merak ediyorum, niye sordun ki?"

"O kadar heyecan yaptın ki benim bile aklımı başımdan aldın. Önce seni bir muayene etmemiz gerekiyor."

Elif başını sallamakla yetindi. Bebeği görmek mi? Karnında hiçbir şey hissetmiyordu. Acaba uzuvları gelişmiş miydi?

Ekin onu muayene koltuğuna yönlendirdi. "İç çamaşırını çıkarmanı rica edeceğim senden. Bebeği vajinal muayene yapacağım."

"Karnıma jel sürüp öyle bakmayacak mısın?" diye sordu Elif tereddütsüz külodunu çıkarırken.

"Birkaç haftalıkken genelde vajinal muayene yaparız. Ultrasondan bebeği pek görmek mümkün değildir." Eline eldivenleri giydi ve Elif'i koltuğa oturtup bacaklarını iki yana açtı. Vajinal muayene yapacağı aleti aldı.

"Bu biraz garip hissettirebilir," diyerek aleti Elif'in içine soktu. "Gözünü monitöre çevir..."

Elif gözünü monitöre çevirdi, karanlık bir görüntüden başka bir şey göremiyordu. "Ben bir şey göremiyorum."

Ekin aleti ilerletti. Beyaz bir nokta belirince, "Bak!" eliyle beyaz noktayı işaret etti. "İşte minik bebeğiniz orada."

Elif beyaz noktayı görünce ne hissedeceğini bilemedi. İçinde Ali'den bir parça taşıyordu. Küçücük bir nokta. Küçük beyaz bir nokta.

"O..çok küçük görünüyor..çok küçük."

"İlk aylar öyledir, birkaç aya kontrollerde göreceksin sürekli gelişecek."

Elif gözyaşlarını tutamıyordu. "Bana bir resmini verebilir misin?"

"Çıktı bile." Eline bir peçete aldı ve Elif'e uzattı. Elif kendini temizleyip koltuktan indi. Ekin eldivenlerini çıkarıp ultrason çıktılarını aldı ve Elif'e uzattı.

"İşte burada." Elif ultrason görüntülerini eline alırken kalbinin sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandığını hissetti. Yüreği anne olmanın bilinciyle mutlulukla dolmuştu. Artık tek başına değildi. Hayatında Ali vardı. Ve şimdi ondan bir bebeği olacaktı.

Dünya üzerindeki en mutlu kadın olabilirdi. O güne değin çektiği acıların mükafatı olarak ona bu güzel aile bahşedilmişti.

Allah'a binlercekez şükrederek elindeki ultrason resimlerini inceledi. Küçücük bezelye tanesi beyaz bir nokta ona göz kırparak bakıyordu sanki.

Acaba kız mı olacaktı, Ali kızı olsun istiyordu. Ama Elif'in gönlünden erkek çocuk geçiyordu. İki tane güzel adamın içinde kendini daha güçlü hissedeceğini biliyordu. Hayatının erkekleri çoğalacaktı.

Ve her şeyden önce o Ali'ye benzeyecekti. Onun izlerini taşıyacaktı. Kocasına deliler gibi aşık bir kadın başka ne isteyebilirdi?
Yine de sağlıklı olsun da diye iç geçirdi ve gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.

"Bu bebekl çok şanslı," diyerek Elif'e gülümsedi doktor Ekin. "..kendisini çok sevecek bir anne ve babaya sahip." Yüzü acıyla buruştu. "Buraya öyle hikayeler geliyor ki Elif, annesi tarafından terkedilip gidilen bebekler. Babasının istemediği bir gecelik bebekler. Ama bu bebek çok şanslı."

Elif o bebekler için üzüldü. Kendi bebeğini asla bırakıp da gitmezdi. Çünkü anneliğin nasıl bir şey olduğunu biliyordu. Onun çok güzel fedakar bir annesi olmuştu. Annelik fedakarlık demekti. Her konuda kendisinden önce hep evlatları gelirdi.

Elif de öyle olacağını biliyordu. Ali de bebeklerini sevecekti. Allah izin verdiği sürece de bir aile olmanın tadını doya doya çıkaracaklardı.

"Bu bebek benim için çok önemli," diyerek sürekli akan gözyaşlarını sildi. "Ona asla zarar gelsin istemem."

Ekin başını sallayarak ona gülümsedi. "Bunu görebiliyorum." Gülümsemesi kahkahaya dönüştü. "Ayrıca hamilelikte sürekli duygu çatışması yaşaman normal, bunu sana önceden söyleyeyim. Hala ağlamanı durduramadın."

Elif utangaç bir gülümsemeyle çantasını eline aldı ve broşürleri kontrol edip çantasına koydu. Ceketinin önünü de bağlayıp gitmek için hazırlandı. "Ali'nin benden çekeceği var öyleyse." Kıkırdayarak gözyaşlarını sildi.

"Öyle görünüyor. Git de genç adamın gönlünü al ve bu güzel haberi ona ver." Kaşlarını kaldırarak ona uyarıcı bir bakış attı. "Ve kendi sağlığına çok dikkat et. Kendi sağlığına dikkat edersen, bebeğin sağlığına da dikkat etmiş olursun."

--
Elif yol boyunca elindeki ultrason resimlerine bakıp durdu. Anne oluyordu! Ali ise baba! Hissettiği duygunun tarif edilebileceğini zannetmiyordu. İçinde kocaman bir sevinç boğazından taşıp geliyordu ve kendini tutamasa çığlık çığlığa, 'Hamileyim!' diye bağırırdı.

Acaba Ali öğrenince ne yapacaktı? Elif onun sevineceğini biliyordu elbette ama yine de tepkisini çok merak ediyordu. Birlikte güzel bir aile kurmuşlardı. Şimdi bu aileye minik kendilerinden bir parça katılacaktı.

Kasıklarındaki ağrı şimdilik geçmişti. Kendini hiç de hamile gibi hissetmiyordu. İçinde minik bir bebeğin olduğuna inanamayarak elini karnına götürüp okşadı. Ne acayip şeydi?

İnsanın içinde küçük bir insan yetişiyordu. Doğa kendini öyle güzel döndürüyordu ki, insan hayret etmekten başka bir şey yapamıyordu.

Sonunda Ali'nin şirketinin önüne geldiğinde taksi ücretini ödeyip hızla arabadan indi. Ali kendisine ısrarla arabalardan birisini kullanmasını söylese de bugün kullanmamıştı.

Rahatsızlığından dolayı araba kullanabilecek halde hissetmemişti kendini.

Hızla basamakları çıktı ve döner kapıları es geçip kızaklı kapıya yöneldi. Güvenlik onu tanıdığı için selam verdi. Elif de başıyla selamını karşıladı ve resepsiyonu es geçip hızla asansörlere yöneldi.

Kırmızı elbisesinin ve siyah bilek botlarının izin verdiği kadarıyla koşuyordu. Gözü hiç kimseyi görmüyordu. Bir an önce Ali'yi bulması gerekiyordu.

Asansöre bindi ve kendisiyle beraber binen üç kişilik grupla beraber katları çıkmaya başladılar. Ayakları sabırsız bir şekilde asansörün zeminine vurduğu için kendisine tuhaf bakışlarla bakan adamları görmezden geldi.

Şuan heyecanını dindiremiyordu. Bir an önce Ali'yi görmesi gerekiyordu.
Nihayet asansörün kapısı Ali'nin ofisinin olduğu kata geldiğinde asansörden indi. Gözü direkt Ali'nin sekreterine kaydı. Kızın ismini hatırlamıyordu, numarasını almıştı ama onu hiç aramamıştı.

Zihnini eski anılardan arındırdı ve hızlı adımlarla Ali'nin ofisine doğru yürümeye başladı.

Sekreter kız bir anda önüne fırlayınca korktu. "Elif Hanım, Ali Bey odasında değiller efendim. Konferans odasındalar. Toplantısı var. İsterseniz siz ofisinde bekleyin, toplantısı bittiği zaman görüşebilirsiniz."

Elif derin bir nefes ald. "Konferans odası nerede?"

Sekreter kızın gözleri irice açıldı ama yine de eliyle koridorun sonundaki kapısı kapalı, üzerinde konferans salonu yazan yeri gösterdi.

Elif'in adımları hızla oraya yöneldi. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Onun kendisine kızgın olduğunu biliyordu. Muhtemel Elif'i gördüğünde şaşıracaktı.

Elif kafasında yaklaşık elli metre daha yolu kaldığını hesaplarken konferans odasının kapısı açıldı ve içeriden takım elbiseli ellerinde dosyalar ve çantalar olan adamlar çıkmaya başladı. Elif'in gözleri Ali'yi aradı.

Üç tane adam yanından geçip gitti ve o an Ali kapıda göründü. Elif'in dünyası durdu. Ne kadar yakışıklı, ne kadar da mükemmel görünüyordu. Heybetiyle, duruşuyla Elif'i adeta büyülüyordu.

Yanında birisiyle konuşarak odadan çıktı ve uzun adımlarla Elif'e doğru yürümeye başladı. Yanındaki adamla konuştuğu için henüz Elif'i fark edememişti.

Elif daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu. Kalbi durmak üzereydi. Bir an önce kendisini onun kollarına atmak, o kokusunu içine çekmek istiyordu. "Ali!" diyerek neredeyse çığlık alarak koşmaya başladı.

Genç adamın kafasını kaldırıp şaşkınlıkla kendine baktığını gördü. Kendisini onun kollarına atmadan son gördüğü görüntü buydu.

Deyim yerindeyse üzerine zıplayarak kollarını sıkıca Ali'nin boynuna doladı ve ona öyle sıkı sarıldı ki, kimse onları ayırmaya cürret edemezdi.

Yüzünü onun boynuna gömdü ve erkeksi kokusuyla beraber parfüm kokusunu da içine çekti. İşte huzur buydu. Güven buydu. Yuvası buydu. Onun tenine sığınmadan günü güzel geçmiyordu. Öyle bir ihtiyaçtı ki bu, Elif bunun asla sona ermeyeceğini biliyordu.

Gözyaşları yeniden gözlerini yaktı ve hızla akmaya başladılar. Sevdiği adam ona kırılmıştı. Kollarını beline dolayıp sarılmasına karşılık verse de Elif onun kendisine kırgın olduğunu biliyordu.

"Elif?" Genç adamın sesi sorgular bir tonda çıkmıştı. Yanlarında duran ve bu görüntüyü izleyen insanlar Ali'nin bir baş hareketiyle uzaklaşmaya başladılar.

Ali, Elif'i kendinden ayırmak ve yüzüne bakmak istedi ama genç kadın kollarını boynundan çözmeyince ve itiraz dolu bir hıçkırıkla ona daha da sarılınca Ali onu kucakladı ve ofisine doğru yürümeye başladı.

Bu küçük hanımın neden burada olduğunu ve neden bu ruh halinde olduğunu anlaması gerekiyordu. Sekreterine, "Telefon bağlama, bizi kimse rahatsız etmesin." Diyerek ofisinin kapısını açtı ve içeriye girdi.

Elif'in ağladığını duyabiliyordu ve yüreğine mızrak batırıyorlarmış gibi canı yanıyordu. Sevdiği kadının nesi vardı? Son birkaç gündür kendisinden de uzaklaşmıştı. Ali onun canını sıkacak bir şey mi yaptım diye düşünmekten beter hale gelmişti.

Genç kadının boynuna dolanan kollar biraz gevşedi ve biraz sonra yanağına ardı ardına sulu öpücükler konmaya başladı. Ali odasının ortasındaki deri siyah koltuğa ilerledi ve oturdu. Elif'i de kucağına çekti ve yüzüne, boynuna öpücükler konduran dudaklarının keyfini çıkardı bir süre.

Ama daha sonra merakına yenik düşerek onu kendinden ayırdı. Elif'in yüzünü avuçlarının içine aldı ve yüzüne kaldırdı. Genç kadının ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu ve dudakları şişmişti. Yanakları da gözyaşı izleriyle sırılsıklam olmuştu. Onu neyin bu kadar üzdüğünü bilmek istiyordu!

"Niye ağlıyorsun Elif'im? Ne oldu? Lütfen bana ne olduğunu söyle, söyle bana Elif..." çaresiz bir şekilde fısıldadı. "Kafayı yemek üzereyim. Sana neler oluyor?" Gözleri acıdan kıyıldı. "Yoksa..yoksa..yoksa benden sıkıl-"

Sözlerini tamamlama fırsatı olmadı çünkü Elif aralarındaki santimleri kapatıp dudaklarını birleştirdi. Ellerini genç adamın saçlarına daldırdı ve kucağında iyice yerleşerek onu tutkulu bir çaresizlikle öptü.

Kalbinde delice bir coşkuyla öpücüğünü derinleştirdi ve Ali'nin de aynı şekilde karşılık verdiğini görünce mutlulukla inledi.
Nefes almak için dudaklarını ayırdı ama kendini çok fazla uzaklaştırmadan alnını Ali'nin alnına dayadı.

Hafifçe öne eğilse yine dudakları birleşecek uzaklıktaydı en fazla. "Seni çok seviyorum."

Ali de aynı şekilde karşılık verdi. "Seni seviyorum."

Elif uzandı ve erkeksi dudaklara ıslak bir öpücük daha kondurdu. "Hayatımı asla sensiz düşünemiyorum. Sakın ama sakın beni bırakma."

Ali kaşlarını çattı. "Seni zaten asla bırakmam. Bunu söylemene bile gerek yok."  Öpücüğün etkisi bütün bedenini inletiyordu. Elif ona sarıldığı andan beri çok fena olmuştu. Zaten son birkaç gündür onunla sevişemiyordu.

Genç kadın memnuniyetle gülümsedi. "Güzel." Burnunu burnuna sürttü. "Sana bir şey söylemem gerekiyor. Bu son birkaç günle ilgili." Geri çekildi ve Ali'nin ifadesine baktı.
Genç adam sıkıntılı bir ifadeye bürünmüştü. Kalbi içten içe çok endişeliydi.

Söyleyeceklerinin kötü bir şey olmasından çok korkuyordu. "Seni dinliyorum." Sesinden korktuğu çok belli oluyordu.

Elif onun bu haline dayanamadı ve hızla öne atılıp ona sıkıca sarılacak öpmeye başladı. Dudaklarını özlemle birleştirdi ve dilini onun diline sokup, öpüşmeyi çıldırtıcı bir hale getirdi.

Ali kendisine engel olamadan ellerini Elif'in kalçalarına götürdü ve elbisesinin üzerinden onu avuçlayıp erkekliğine bastırdı. Elif'in yine onu kendisinden uzaklaştıracağını düşünse ona dokunmadan yapamıyordu.

Çok fena durumdaydı!

Elif kendisini geriye çekti sonunda ve Ali'nin dudaklarına doğru fısıldadı. "Seni çok özledim!" Sesi kısık çıkıyordu ve sık nefesler alıyordu.

Ali homurdanarak onun kalçasını daha da sıktı. "Benim kadar özleyemezsin! Şu son birkaç gündür neden beni kendinden uzaklaştırdığını artık söyleyecek misin?"

Elif gülümsedi ve bombayı patlattı. "Hamileyim."

Kalçasındaki eller durdu. Altındaki beden kaskatı kesildi. Gözlerine bakan gözler birkez bile kırpılmadı. Kirpikleri bile titreşmedi Ali'nin. Donup kaldı. Saniyeler geçerken Elif onun bu haline gülümsedi ve eğilip aralanmış dudaklarına bir öpücük kondurdu sonra geri çekildi.

Ali fısıldayarak, "Ne dedin sen?" diye sordu. Belli ki yanlış duyduğunu sanıyordu.

"Hamileyim dedim."

Ali'nin gözleri irice açıldı ve Elif o gözlerden geçen duyguları gördü; Şaşkınlık, neşe, kaygı, aşk, mutluluk!

"Sen..sen..hamilesin yani?" Boğuk bir sesle birden haykırarak, "Sen hamilesin!" diye bağırdı ve Elif'i hızla kendisine çekip sarıldı. Genç kadın kemiklerinin kırılacağını düşünse de onun sarılışına karşılık verdi. Ali kulağının dibinde, "Sen hamilesin!" diye devam ediyordu.

Sanki genç adam idrak etmekte zorlanıyordu. "Hamilesin, hamilesin...inanamıyorum hamilesin!"

Elif'i de kaldırarak ayağa kalktı ve ofisin içinde deli gibi etrafında dönmeye başladı. "Baba oluyorum! Aman Allah'ım baba oluyorum!" Sevinçle haykırdı. "Hamilesin! Ah Elif! Seni kaderime yazan Allah'a şükürler olsun. Seni karşıma çıkaran geçmişime şükürler olsun! Seni bulmak için ettiğim intikam yemini...ah...bunu söylemek tuhaf ama, iyi ki etmişim ve seni bulmuşum!"

Kahkahalar atarak Elif'i etrafında döndürmeye devam etti. Elif çoktan ağlamaya başlamıştı. Erkeği çok sevinmişti. Elbette sevinecekti. Bu bebeğe ikisinin de ihtiyacı vardı. Anne baba olmaya, aile olmaya ikisinin de ihtiyacı vardı.

Aşklarının büyümesine, ailelerinin büyümesine ikisinin de ihtiyacı vardı.
Erkeğine sıkı sıkı sarılarak onun kendisini döndürmesine izin verdi.

En sonunda Ali kendisini yere indirdi ve yüzünü avuçlarının arasına aldığında Elif, onun da gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu gördü.

İçi parçalanarak ellerini yüzüne götürdü, "Ali'm.." diye fısıldadı. Titreyen parmaklarıyla gözyaşlarını sildi.

Ali yüzüne dokunan ellere öpücükler kondurarak onu kendisine çekti ve çenesini saçlarına koyarak ona sıkıca sarıldı. "Bana hayat verdin Elif...bana umut verdin..bana güzelliklerle dolu bir yaşam verdin.."

Genç kadını iyice kucakladı ve saçlarına öpücükler bıraktı. Göğsünden yükselen boğuk sesini duydu sonra. "Sen de bana hayat verdin..sen de bana umut verdin..bana..bana bir aile verdin."

Ali kendisini geri çekip yeniden sevdiği kadının yüzünü ellerinin arasına aldı. "Hayır," dedi başını iki yana sallayarak. "Hayır..bu hayatı güzelleştiren sensin. Ben sadece berbat ettim. Sense güzelleştirdin. Şimdi de bana bir yaşam daha veriyorsun.." titreyen elleri Elif'in göbeğine gitti. İncitmekten korkar gibi yavaşça okşadı. "Burada bizden bir parça olduğunu bilmek...ah..nasıl hissettiğimi anlatamam..anlatamam..yapamıyorum. Bu öyle güzel bir şey ki."

Elif hıçkırarak gülümsedi. Bir elini göbeğindeki elin üzerine götürdü ve onu sıkıca kavradı. "Biliyorum, nasıl hissettiğini biliyorum." Diyerek uzandı ve Ali'nin başını kendine çekmeye başladı.

Genç adam hızla öne eğildi ve dudaklarını birleştirdi. Hayatı boyunca bundan daha güzel bir an yaşamamıştı. Elif'le geçirdiği her an daha güzeli olamaz diyordu ve sonra bir şey oluyordu en iyi anı değişiyor, yerine yenisi geliyordu.

Ali hayatı boyunca bunun böyle olacağını biliyordu.

-------


Continue Reading