AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

265K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

54. Bölüm Ben bunu haketmedim

3.3K 88 3
By uguryedek




             

Herkese, Merhaba, Bölüm hakkında çok önemli bir şey açıklayacağım lütfen okumadan geçmeyin.  Öncelikle bu bölüm yayınladığım en uzun bölüm oldu bunu sizi beklettiğim için telefi olarak yazdım. :) Bu bölümde Azat ve Begüm'ün hayatlarındaki o hep söylediğim şey gerçekleşiyor...

Aslında kurgumda bazı değişikler oldu ve bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Uzun uzun düşündükten sonra bir karar verdim. Begüm ve Azat acı çekmesin diye o kadar çok mesaj alıyorum ki durup düşündüm ve onlara sanırım kıyamadım ve ufacık bir değişiklik yaptım... ;)

Bölümde muhtemelen Azat'la Begüm'e kızacağınız yerler olacak ama hep dediğim gibi benim kurgum gerçek gözlemlere dayanıyor ve onların aşkıda bu hikayede belli şeylere hayat veriyor. Bazen Azat bazende Begüm olarak okuduğunuzda ikisinede hak verip olayları onların penceresinden göreceksiniz diye düşünüyorum. Bunun dışında bölümde Begüm'le Azat dışında Oğuz& Eda olacak.

Güney'le Yaren şimdilik yok çünkü onlar şuan gayet mutlu mesut yaşıyorlar evlenmeye hazırlanıyorlar. :) Bu bölüm biraz toparlama bölümü oldu. Cemal ve Funda'yı soranları için olanları unutmadım gelecek bölümde büyük ihtimalle olacaklar.

Hatalarım varsa kusura bakmayın oldukça uzun bölüm olduğundan arada yazım yanlışı varsa sonra yine bakıp düzenleyeceğim.

Keyifli okumalar...

OĞUZ & EDA

Eda sabah saat yediye doğru üşümüş halde gözlerini açtığında ayak ucuna toplanmış olan örtüye uzandı ve üstüne örtüp sıkıca sarıldı. Evi ne kadar küçük olsa da çok eski olduğundan ısıtması iyi değildi ve böyle soğuk havalarda üşüyordu. Oğuz'la yaptığı o konuşmanın sonunda Oğuz "bir süre Türkiye'de olacağım. Döndüğümde düzenimizi kurmaya başlayacağım." Demişti. Aradan geçen üç gün sürede Eda hiç Oğuz'u görmemiş sesinide duymamıştı ama Oğuz'un kendini yada bebeklerini düşündüğünü kapısına bıraktığı yardımcı adamın varlığından anlıyor ve mutlu oluyordu.

Oğuz öylesine ince düşünmüştü ki olur da Eda'nın bir ihtiyacı olursa diye şimdiden birini görevlendirmiş görevlendirdiği kişi her sabah Eda'nın ekmeğinden, gazetesine kadar her şeyi alıp kapısına asıyor gün içindede sık sık yoklayıp bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyordu.

Oğuz kendi nasıl bir yaşam sürüyorsa Eda ve bebeği de öyle yaşasın istiyordu. Her ne kadarda evliliği gerçek bir evlik gibi olmasa da Eda sonuçta karısı, çocuğunun annesi olacaktı. Ondan maddi anlamda bir şey sakınmak doğru gelmiyordu.

Eda'nın yaşadığı yeri, adresini biliyordu ama daha evini görmemişti. Üç gündür yoğun bir şekilde çalıyor gece yarısı evine gittiğinden Eda'nın evine gitme fırsatı bulamamıştı. Evlendikten sora kendi nerede yaşıyorsa Eda'yı da yanına alacaktı.

***
"Günaydın."

Eda çekinerek hemen sokağa çıkan evinin dış kapısını açtığında köşede bekleyen genç adam gülümseyerek "Günaydın Eda hanım" diye karşılık verdi. Patronu olan Oğuz'dan kapısında beklediği kadının nişanlısı olduğunu öğrenmişti ve saygıda kusur etmiyordu.

Eda böyle hizmetlere, korunmaya alışık olmadığından çok utanıyordu. Poşete konulmuş emeğini, günlük sütünü, gazetesini ve taze olarak her sabah olduğu gibi meyvelerin olduğu poşeti alıp kapıyı kapattı.

Kapısında bekleyen adamdan bile utanırken Oğuz'un ailesinin karşısında nasıl duracaktı hiç
Bilmiyordu. Alışık değildi böyle her şeyin önüne verilmesine.

Oğuz üç gündür gelmese de dışarıdaki adamdan onun çok yoğun olduğunu öğrenmiş ve birde bu kadar çalıştığı için Oğuz'a üzülmüştü. Yoğun olduğu için yanına hiç gelmediğini anlıyordu ama telefon etmemesine biraz bozuluyor sonra anlayışla karşılıyordu. Sonuçta Oğuz'unda bazı şeyleri hazmetmesi gerekiyordu bunun için zamana ihtiyaçları vardı.

"Sen bana uğurlu geldin bebeğim..."

Poşetten bir adet muz alıp yıkadıktan sonra soyup yemeye başladı ve bebeğiyle hep yaptığı gibi konuşup kendine kahvaltılık hazırlamaya koyuldu. Beslenmesine çok dikkat ediyordu. Oğuz o günkü uzun konuşmanın sonunda özellikle" bebeğimize iyi bak, sakın beslenmeni ihmal etme" demişti ve Eda da bunu seve seve yerine getiriyordu.

Dolaptan çıkardığı kahvaltılıkları amerikan  tarzı denilen mutfak olan tezgahın kenarına koyarken bir yanda da iştahla elindeki muzu yiyordu. Üstünü değiştirmemiş nasıl olsa evde tek olduğu için  geceliğinin üstüne sabahlığını giyinmiş saçını rastgele bir topuz yapmış ayaklarınada sıcak tutması için ev botlarını gitmişti. Eda seviyordu böyle şirin giyinmeyi ki yaşınada uyuyordu. Evlenince Oğuz'la gerçek bir evliliği olmasa bile biraz daha özenli giyinmek İstiyordu ama şuan geceliğe kıyafete ayıracak ekstra bir bütçesi olmadığından heveslendiğiyle kalıyordu.

Biten muzun kabuğunu çöpe atıp ellerini yıkadıktan sonra peynir çıkardı dolaptan ve tabağa kesip koyarken bir parça ağzına attı.

"Ayy..."

Tatlının üstüne hemen tuzlu bir şey yediğinden midesi bulanıp sızlandı ve yüzünü buruşturdu.
Kasılarak ellerini tezgaha yaslayıp derin bir nefes aldı. Şu hamilelik çok tuhaf bir şeydi. Bazen aynı anda canı hem tatlı hem tuzlu bir şey istiyor sonrada midesi bulanıyordu.

Yüzünü buruşturup daralmış halde sabahlığının kuşağını çözüp kendi kendine mırıldandı.

"Ben dinlensem sanki daha iyi olacak kahvaltımı sonra yapayım."

Mutfağından ayrılıp salon kısmına geçip oturduğunda elini karnına koyup daha çok belli olmasa da hafif çıkıtı olan karnını okşayıp küçük koltuk takımının köşesine uzandı. Hafif hafif elini karnında gezdirirken midesinin bulantısını kafasına takmamak için hep yaptığı gibi bebeğini hayal etti. Kızı mı yoksa oğlumu olacaktı henüz bilmiyordu. Muhtemelen bir sonraki kontrolde bebeğinin cinsiyetini öğrenecekti doktor öyle söylemişti. Eda elbette bebeğinin sağlıklı olmasını başta istese de içinden hep minik pembe tulumlu bir kız çocuğu istiyor gözünün önüne hep öyle tatlı bir bebek geliyordu.

"İnşallah gözlerin babana benzer bebeğim."

Kendi kendine kıkırdayıp bebeğiyle sesli konuşurken içini çekti. Oğuz'un ela gözlerini çok seviyordu. Gerçi Eda Oğuz'un her şeyini çok seviyordu çünkü ona aşıktı.. Özlemişti Oğuz'u. Daha şimdiden sanki ona alışmıştı her ne kadar Oğuz evlilikleri hakkında sözler vermeyip gerçek bir evlilik gibi olmayacağını bilsede çok heyecanlıydı.

Oğuz'la evlenecek onun eşi olacaktı. Oğuz'un onu sevmemesi üzse de zamanla belki oda sever diye umutlanıyor her şeye pozitif bakıyordu. Ne olacaktı. Düğün olacak gelinlik giyecek miydi hiç bilmiyordu. Her genç kız gibi oda bunun hayalini kurmuştu ama  böyle bir evlilik hayal etmediği için şimdi ne olurdu hiç bilmiyordu. Oğuz her şey usulüne göre olacak demişti ama o usul içinde neler vardı bilmiyordu Eda. Detaylı sonra konuşacağız demişti en son Oğuz...

"Baban beni sence zamanla sever mi bebeğim?"

Eda karnını okşayıp konuşurken duygusallaşıp dudakları büzüldü.

"Sevmezse... Sen büyüsen bile beni sevmese de ben hep onu seveceğim... Baban benim son aşkım olacak annecim."

Eda bebeğiyle dertleşirken aslında aklına takılan ama bir türlü kimseyle paylaşmadıklarını dile getiriyordu. Korkuyordu. Oğuz'un ailesi ne tepki verecek evliliği nasıl olacak, nerde yaşayacak hepsini merak edip endişe ediyordu. Belki bir annesi ya da kardeşi olsaydı kendini bu kadar yalnız hissedip korkmayacaktı ama yoktu. Kimsesi yoktu.

Gözlerini kapatıp dinlenmeye devam ederken kapı zilinin sesini duymasıyla isteksizce yerinden doğruldu. Hergün okula gitmeden önce iki sokak altında evi bulunan tek arkadaşı dostu yanına uğrayıp günaydın diyor nasıl olduğuna bakıp gidiyordu. Eda Jessica'nın iyiliğini hiç bir zaman unutamazdı. Başından beri hep yanında olmuştu. 

"Jessica sana anahtar vermeliyim tatlım..."

Türkçesi çat pat olan arkadaşının anlamadığını bilse de yinede Türkçe konuşan Eda ahşap olan evinin kapısını gülümseyerek açtı ve tam konuşacaktı  ki karşısında Jess değilde tek eli cebinde üstünde yine jilet gibi gri renk takım elbiseni giymiş olanca yakışıklığı ile ela gözleri kısılmış tebessüm eden Oğuz'u görünce dudakları aralık gözleri şaşırdığını belli edercesine iri iri açılmış halde donup kaldı.

Oğuz'u görmemeye o kadar alışmıştı ki bugünde görüşmezler zannetmişti. Hem haber de vermemişti geleceğim diye Eda'nın şaşırması çok normaldi.

"Evlenene kadar arkadaşına istiyorsan anahtarını  verebilirsin ama evlendikten sonra bir yabancıyı öyle habersiz mahremimiz de istemem."

Oğuz'un gülümseyerek kurduğu cümle Eda'nın içimde bombaların patlamasına sebep oldu. Mahremimiz diyordu. Oğuz nasılda benimsemişti böyle...

"Şey affedersin ben senin görmeyi hiç beklemiyordum. Jessica geldi zannettim."

Oğuz karsısında süt dökmüş kedi gibi konuşan Eda'ya bakarken gözleri onun üstündeki gri renk askılı ve göğüs kısmı açık olan gecelik sabahlık takımını süzüp gözleri Eda'nın küçük olan ayaklarına giydiği ev boylarına takıldı. Yüzünde ister istemez boş bit gülümseme oluştu ve başını kaldırıp Eda'nın utangaç kaçırdığı gözlerine baktı.

Bu gecelik ve ev botuyla Eda ne kadarda şirin gelmişti gözüne. Daha yirmi yaşındaydı ve bu kadın nasıl böyle tatlı bir anne olacaktı acaba."

"Daha fazla kapıda duracak mıyız?"

Eda Oğuz'un alaylı ses tonu ve bakışından yaptığı hatayı fark edip hemen toparlandı ve elini alnına vurunca Oğuz kendini tutamayıp Eda'nın doğallığına güldü.

"Çok aptalım seni ayakta kapının önünde bekletiyorum içeriye buyur lütfen."

Oğuz karizmatik bir bakışla Eda'ya bakıp geriye çekilip kendisine yol veren Eda'nın yanından geçip evin içine girdi ve Eda arkasından kapıyı kapatırken gözleri hemen kenardaki ayakkabılıkta duran Eda'nın spor ayakkabılarına kaydı. Kendisi ne çocukken nede büyüdüğünde evde ayakkabı çıkarmamıştı. Annesi müsaade etmez her daim kendi topuklularla evin içinde gezinir Oğuz'a da şık ol oğlum ayakkabıları çıkarma derdi. Şimdi Eda'nın evinin düzeninde tıpkı arkadaşlarının evindeki gibi olduğunu fark eder etmez ayakkabısını çıkardı ve direk salon olduğunu gördüğü açık olan karşıdaki odaya doğru yürüdü.

Eda Oğuz'un peşinden içi içine sığamaz halde yürüyüp ısınan yanaklarını ovuşturup yürüdü.

Oğuz'u o kadar çok özlemişti ki geleceğinden bir haber olduğu için aniden onu karşısında görünce heyecanlandı. Salondan içeriye girdiğinde Oğuz önünde durduğundan onun sırtıyla bakışsa bile gözleri hülyalı hülyalıydı.

"Otur lütfen bir şey içer misin?"

Oğuz incelediği ufak salon ve Amerikan mutfaktan gözlerini çekip küçük koltuk takımına geçip otururken ceketinin düğmesini açtı.

"Belki sonra bir kahve içerim. Şimdi gel otur yanıma."

Eda başını sallayıp evinde bulunan adama karşı ne konuşacak ne yapacağını bilemeden yanına geçip oturdu ve yüzünü görmek için bedenini yan döndürdü.

"Hoş geldin nasılsın?"

Oğuz gülümseyerek baktı Eda'nın yüzüne. Üç gündür görmese bile kapıda görevlendirdiği Eda'nın sakin şekilde hayatına devam ettiğini duymuştu. Evden çıkmıyordu ve Oğuz bunu merak etmişti. En azından bebekleri için yürüyüş falan yapabilirdi ama yapmıyordu.

"Hoş buldum. İyiyim sen nasılsın? Bebeğimiz nasıl bir sorun var mı?"

Eda Oğuz'un sorusuyla kıkırdayıp karnını okşarken Oğuz daha önceden stajyer olarak tanıdığı kızın bu içten gülüşünü çok iyi bildiğinden elini karına koydu ve Oğuz'u cevapladı.

"Bende, ufaklıkta çok iyiyiz babası."

Oğuz ufaklık lafına karşı kaşlarını oynatırken babası sözüyle bakışları Eda'nın karını buldu. Çok güzel bir kelimeydi. Oğuz her kadar baba sevgisi nedir görmese de kendisi baba olacak diye mutluydu.

"Bebeğimize ufaklık diye mi hitap ediyorsun?"

Eda dudaklarını ıslatıp tekrar Oğuz'a cevap verecekken oldukça geç olsa da şuan üstünde gecelikle Oğuz'un yanında oturduğunu fark etti ve yüzü kızararak durup bekledi.

"Allah beni kahretsin. Üstümde gecelikle adamın yanında nasıl böyle rahat oturuyorum. Hayır birde kaç günden sonra karşılaşıyoruz ve en Paspal halimi görüyor."

Eda şimdinden kendine kızıp yavaşça kıpırdandı ve otururken sıyrılan geceliğini düzeltip gözleri açık olan ve hamile kaldığında beri aldığı azıcık kilodan olsa bile dolgunlaşan göğüslerinin fazlaca açık oluşana lanet edip Askılarını geriye çekti.

"Uff ya sütyen de yok içimde. Kim bilir benim için ne düşünecek. Şuna bak karşımda rahatlıkla oturuyor üstünü değişip geleyim demiyor diye düşünse adam haklı."

İçinden kızmaya devam ederken Oğuz'un sesiyle irkildi.

"Eda bir şey sordum?"

"Hı... Aaa pardon tekrar eder misin?"

Oğuz tek Kaşını havaya kaldırdı. Eda kendisini ciddiye almıyor muydu da konuşurken dinlemiyordu.

"Bebeğimize dedim ufaklık mı diyorsun?"

"Hı hı... Yani aslında aklıma ne gelse öyle seviyorum. Ufaklık, minik, mercimek, portakal vs."

Eda gülücükler saçarak konuşurken Oğuz'un genzinden karizmatik bir kahkaha döküldü. Eda yutkunarak kar beyazı dişlerini gösterip erkeksi kalın sesiyle gülen adamın görüntüsü karşısında kalp atışları hızlandı.

"Sen yakında doğunca bebeğe pirinç bulgur, kavun karpuz diye seslenmezsen iyidir."

Eda dudaklarını ısırıp güldü. Biri karşısına geçip sen hamile olduğunu söyledikten sonra Oğuz'la böyle oturup güleceğin zamanlar olacak dese inanmazdı. Oğuz'u gerçekten çok olgun ve aklı başında bir adamdı. Belki sevilmiyordu ama Eda iyi ki diyordum iyi ki ben ilkimi onunla yaşamışım iyi ki benim bebeğimin babası Oğuz olmuş.

"Şey ben bir üstümü değiştirip gelsem."

Eda'nın utanarak kurduğu cümleden bir şey anlamasa da Oğuz başını salladı. Ona göre üstünü değiştirmesine gerek yoktu en nihayetinde Eda yakında eşi olacaktı ve onu defalarca kez evin içinde gecelikle görecekti. Neyse dedi içinden şimdi uzun uzun konuşmaya gerek yoktu nasıl olsa evlenip aynı evin içine girdikten sonra çokça kez konuşacakları konu olacak bu meseleyi de o zaman açacaktı.

"Tamam. Bende yerini söylersen kendime bir kahve hazırlayayım."

Oğuz ayaklanırken Eda da hemen peşinden ayaklandı.

"Aa yok sen zahmet etme. İki dakika beklersen ben üstümü giyinip hemen kahve yaparım."

Oğuz Eda'nın ilgili halini beğense de hem hamile kadını yormamak hemde Eda'nın yaşadığı yuvasını keşfe çıkmak istediğinden Eda'yı onaylamadı.

"Ben yaparım dedim. Sen söyle sadece bana yerini."

Eda ''peki'' diye mırıldandı ve Oğuz'la birlikte mutfak kısımına geçtiklerinde kahvelerin bulduğu çekmeceyi çekip açtı.

"Bak burada Kahveler var. Sıcak su için tezgahta kettle var onu kullanabilirsin, bardaklarda şuradaki dolapta."

Oğuz Eda'yı dinlerken gözleri yarı hazırlanmış kahvaltıların konulduğu bar tezgah kısmında oyalandı ve kaşlarını çattı.

"Sen kahvaltını yaptın mı?"

Eda Oğuz'un sert bakan ifadesinden çekinip hemen bakışlarını kaçırdı. Oğuz üstüne basa basa ''beslenmene dikkat et'' demiş söz istemişti. Şimdi midem bulandı kahvaltı yapmak istemedim demeye çekiniyordu. Bulantı elinde değildi ama ya Oğuz laf ederse diye endişelendi.

"Eda kahvaltı yapmadın mı?"

Bir adım atıp tam dibinde duran Oğuz'a titreşen gözleriyle baktı Eda.

"Tam yapmadım. Bir tane muz yedim."

Oğuz duyduğu şeyden hoşlanmadığını belli edercesine baktı bebeğinin annesine.

"Beslenmene dikkat et demiştim ama görüyorum ki daha şimdiden benim sözümün sende bir kıymeti yok."

Eda söylenen Oğuz'a kırgınca baktı. Bu adam bir görseydi ona olan aşkını o zaman onun ağzından her çıkan sözü aslında nasıl dinlendiğini anlardı.

''Ben beslenmeme de senin bana söylediğin sözlere de dikkat ediyorum Oğuz. Sabah kahvaltı hazırlarken muz yedim sonra üstüne tuzlu bir şey yeyince midem bulandı bende biraz geçip dinleniyordum ki sen geldin.''

Oğuz Eda'nın her bir detaya varana kadar açıklama yapmasını sevmişti. Eda zaten zor olacak olan geleceğini en azından akıllığıyla kolaylaştıracağa benziyordu.

''Sen gidip üstünü giyin ben bir şeyler hazırlarım o arada.''

Eda'nın ağzı duyduklarından dolayı bir balık gibi açılıp kapanırken oldukça sevimli bir ifadeyle bakıyordu Oğuz'a. Koskoca Oğuz Eralp şimdi kendisine kahvaltı mı hazırlayacaktı? Eda az çok Oğuz'un hayatını biliyordu yanında çalışmıştı sonuçta. Oğuz oldukça varlıklı bir adamdı ve öyle yemek falan yapmadığına yardımcılarının önüne koyduğunu az çok biliyordu. Şimdi kendisine bir şey hazırlayacak olmasına hem şaşırmış hem de utanmıştı. Adama onca zaman hamile olduğunu saklamıştı, Oğuz tarafından aşk falanda gördüğü yoktu şimdi kalkıp ondan bu kadar ilgi beklemek ayıbına gidiyordu.

''Oğuz ben kendim bir şeyler hazırlarım sen sadece kahveni yap olur mu?''

Oğuz kaşlarını çatıp Eda'ya kızgınca bakınca Eda hemen yanlış anladığını anlayıp araya girdi. Böyle sanki senin hazırladığın şeyi yemek istemem gibi algılanıyordu.

''Böyle şeylere alışkın değilim ve açıkçası seninle sadece çocuk için evlenirken bu kadar ilgi göstermen karşısında eziliyorum, utanıyorum.''

Oğuz nefesini dışarı verip tezgaha doğru döndü ve arkasında kalan kadının görmeyeceğini bildiğinden dudaklarının kenarı yukarı kıvrılarak gülümsedi ama Eda'ya belli etmemek için ciddi ses tonunu takıntı.

''Yine sözümü ikiletiyorsun... İki dakika içinde seni hazır olmuş halde kahvaltı masasında bekliyorum sakın itiraz etme kalkma.''

Eda gülümseyerek ''tamam'' dedi ve içi içine sığamaz halde hemen salonun içinden kapısı açılan yatak odasından içeriye girdi. Öylesine heyecanlıydı ki elleri titriyordu bu Oğuz'la yapacağı ilk kahvaltıydı üstelik kendi evinde sıcak bir ortamdaydılar.

Dolabının kapaklarını açıp fazla olmasa da Eda'ya yeten kıyafetlerine göz gezdirdi. Elbette oda çeşit çeşit kıyafetleri olsun çok isterdi ama hiç bir zaman böyle fazladan harcama yapacak parası olmamıştı ve Eda bu durumu kabullenmiş hiç isyan etmemişti. Demek ki Allah bana böyle bir yaşam reva gördü diyerek olduğu duruma bile şükretmeyi bilmişti. En azından üstünü örten bir şeyleri vardı bunu bulamayanlarda vardı ve Eda yaşamının kıymetini iste bu yüzden biliyor şükür ediyordu.

Rahat olmak için dolaptan siyah kot pantolununu çıkarıp kenara koydu ve üstüne ne giyineceğine bakınırken gözü jessica'nın geçen hafta biraz morali yerine gelsin diye hediye aldığı ve Eda'nın çok beğendiği t-shirte gitti. Beyaz üstü çizgili olan T-shit'ün tam karın kısmında şirin bir bebek figürü vardı. Eda bunu giydiğinde Oğuz'un tepkisini merak ederek hemen dolaptan gülümseyerek çıkardı t-shirt'ü. Heyecanla geceliğini ayağındaki botları çıkardı ve bir an çıplak kaldığı için ürperip aceleyle önce siyah renk sütyenini taktı ve hemen giyinip aynada kendini inceledi. Çok hoş ve tatlı olmuştu. Çoraplarını giyinip ev botlarını es geçerek pofidik beyaz renk terliklerini giyindi ve şimdi makyaj yapsa yanlış anlaşılacağını düşünüp sadece saçlarını eliyle düzeltti ve azıcık bir parfüm sıkıp odadan çıktı.

Mutfağa doğru yürürken derin bir nefes aldı çünkü şuan gördüğü görüntü nefesini kesiyordu. Oğuz kahvaltıyı hazırlamış ocağın basında elinde spatula omlet çeviriyordu. Takım elbisesinin ceketini, kravatını çıkarmış gömleğinin kollarını katlayıp üsten iki düğmesini açmıştı. Eda üst üste yutkunurken aşık olduğu adamı yandan gördüğü kadarıyla baştan ayağa süzdü. Oğuz'un üstüne oturan gömleği üst bedeni gözler önüne sererken kaliteli kumaştan özel dikim pantolonu Oğuz'un kaslı olan bacaklarını ve sıkı kalçasını sarmıştı.

''Ah bu adam bana neler yapıyor böyle resmen kendimden utanacağım hale geldim.'' Eda içinden konuşurken yine yanakları kızarmıştı. Oğuz'a aşıktı ve onu arzulaması kadar doğal bir şey yoktu. Şimdi Oğuz'un tepki vermeyeceğinden emin olsa gidip adamın sırtından sım sıkı sarılırdı. Oğuz kahvaltı hazırlamakla kalmamış bir de omlet yaptı demek ki elinden geliyordu. Eda onun hakkında yanıldığını düşünerek mutfağa geçti ve geldiğini belli etmek için seslendi.

''Şey her şey çok güzel görünüyor eline sağlık teşekkür ederim.''

Oğuz gülümsedi ve ocağın altını kapatıp omleti servis tabağına alıp arkasını döndü.

''Rica ederim güzelce kahvaltını...''

Durdu Oğuz. Gözleri Eda'nın t-shirtüne takılıp sustu ve elindeki tabağı masaya bırakıp kendisine meraklı gözlerle bakan genç kadının tam karşısında durup gözlerinin içine bakarak elini uzatıp karnına dokundu.

''Kahvaltını güzelce yapıp bebeğimizi doyur...''

Eda yakınlıklarından ve Oğuz'un naif sesinden dökülen bu sahiplenici sözler karşısında heyecandan titredi ve hızlı hızlı nefesler alıp verdi.

''Üstündeki sana çok yakışmış. Bir ara alışverişe gidelim ve böyle bebek figürlü giysiler alalım.''

Eda sevinçle parlayan gözlerini Oğuz'un güzel bakan elalarından çekmeden fısıldadı.

''Sen istiyorsan alalım... Sen istiyorsan ben hep böyle giyinirim.''

''Güzel.'' dedi Oğuz mırıldanarak. Eda'nın bakışlarından bir şeyleri anlıyordu ve buda onun için güzeldi. Bebeği sevgisiz bir ailede büyüsün istemiyordu. Bunun için kendini zorlayacaktı ve görüyordu ki Eda'yla bunu paylaştığında genç kadın kabul edecekti. Bu ilgili bakışlardan Oğuz aşkı henüz anlamasa da Eda'yla kolay anlaşacağını iyice idrak etti.

BEGÜM & AZAT

"Azat..."

Azat abisinin seslenmesiyle çıktığı merdivenin yarısında durdu ve dönüp aşağıdan seslenen Mustafa'ya baktı. İşten gelmişti ve doğruca odasına gitmek istiyordu. Begüm'e sabah evden çıkmayacağını söyleyip gitmişti ve kapıdaki adamları aramadığına göre belli ki güzel karısı sözünü dinlemeyi öğrenmiş evden çıkmaya çalışmamıştı. Eve gelir gelmez karısına bakmak istemişti ama kendisinden önce eve gelen abisi seslenmişti.

"Azat gelsene biraz. Seninle Konuşacaklarım var.

"Birazdan konuşsak bir üstümü değiştireyim."

Mustafa kardeşine tek Kaşını kaldırarak baktı. İşten bir saat kadar etken gelmişti ve Leyla'nın kendisine anlattıklarından dolayı canı sıkılmıştı. Kardeşi resmen bugün saçmalamıştı. Begüm'ün dışarı çıkmasına karıştığı için Azat'a kızmıştı ve Leyla'nın "Begüm çok üzülüyor Mustafa'm Azat'la bir konuş böyle yapmasın." Demesi üzerine kardeşiyle konuşmaya biraz ona akıl vermeye karar vermişti.

"Gel Azat. Sonra değişirsin üstünü."

Mustafa Azat'ın bir şey demesine izin vermeden merdivenleri çıktı ve öylece durmuş bekleyen kardeşine Kaşlarıyla çalışma odasını gösterince Azat abisine saygısızlık etmemek için başını sallayıp abisinin peşinden yürürken salonun önünden geçerken Begüm kucağında zorlanarak tutuğu Eymen'in yanaklarını öperek çıkınca Azat'la göz göze geldi.

"Babacım kaç kere sana büyüdüğünü atık insanların kucaklarına seni alması için zorlamaman gerektiğini söyleyeceğim."

Mustafa Eymen'i uyarırken Begüm'ün beline bacaklarını sarmış boynundan sıkıca tutunan Eymen amcasına bakıp küçük dişlerini göstererek güldü.

"Beni sen alsana kucağına amcacım."

Azat laf cambazı yeğenine tek Kaşını kaldırıp bakarken Mustafa sabır çekip oğlunu Begüm'ün kucağından aldığı gibi yere indirdi.

"Ayakların var değil mi Eymen. Şımarma bak kızıyorum."

Eymen çekindiği babasına masumca bakıp mırıldandı.

"Tamam baba bir daha yapamam."

Mustafa bazen kendine de ailesine de kızıyordu. Tek çocuk tek torun ye Eymen'in bir dediği iki olmuyordu. Eymen öyle insanı bıktıran şımarık çocuklardan değildi ama işte bazen tutturuyordu.

"Azat sen bekle beni ben birazdan geleceğim."

Azat başını sallarken Mustafa oğlunun elinden tutup Leyla'nın yanına götürürken ortamda baş başa kalan Begüm'le Azat sessiz kalıp birbirinin gözlerinin içine baktı.

Azat merak ediyordu. Begüm acaba sabahki olanlardan sonra ne yapmıştı. Çok ağlayıp üzülmüş müydü. Yüzünün her bir noktasını inceldi. Makyajsız yüzü solgun duruyordu her zamanki gibi ışıldamıyordu. Saçları her zamanki gibi dolgu ve temizdi. Duş aldığı belliydi ve Azat karısının kızarık olmayan gözlerinden burnundan ağlayıp ağlamadığını anlamadı. Belkide bu saate kadar geçmişti üzüntüsü.

"Evde miydin?"

Konuşacak bir şey bulamayan Azat sırf konuşmak için ağzına gelen ilk cümleyi söylediğinde kendisi bile şaçmaladığını fark etmişti ki Begüm'ünde aynı düşündüğünü devrildiği gözlerinden anlıyordu.

"Sende çok iyi biliyorsun nerde olduğumu."

Begüm Azat'a dik bir ifadeyle bakıp konuştuktan sonra yanında daha fazla durmamak için odasına gitmek için hareketlendiğinde Azat belinden yakalayıp tutu ve Begüm'ün beklemediği anda alnından öptü.

"Beni zorluyorsun bu hale geliyoruz sonra bana surat yapıyorsun."

Begüm belindeki dokunuş ve alnındaki kıpırdayan dudaklardan rahatsız olup Azat'ın kollarının arasından çıkmak istediğinde Azat daha sıkı tutu belini.

"Yapma..."

Begüm mırıldanıp konuşurken Azat karısının saçlarının arasına burnunu sürtüp kokusunu içine çekip gözlerini kapattı.

"Sende yapama."

İkiside şuanki durumlarında böyle demediklerinin farkındaydı. Onlar genel olarak artık yapma diyorlardı.

Begüm başını hafif kaldırdığında Azat başını eğdi ve günlerdir deli gibi özlediği karısının güzel dolgun dudaklarına yaklaştı ve gözleri titreşerek kendisini izleyen Begüm'ün dudaklarında kısacık öptü.

"Azat..."

Begüm içini çekip kırpırdanınca Azat onun öpücükten rahatsız olduğunu düşünüp nefesini dışarı bıraktığında Begüm gözlerinin içine bakıp konuştu.

"Eğer düzgün şekilde yapacaksak konuşalım mı?"

Begüm bugün bir karar almıştı kocasıyla her şeyi konuşacaktı çünkü bu koyduğu yasakların bir sonraki boyutunu düşünmek istemiyor böyle bir şeyi Azat yaparsa sonucunun hiç
İyi olmayacağını biliyordu.

"Abim konuşmak istedi onunla işim bitsin konuşuruz olur mu?"

Begüm başını salladı ve içinden yaptığını onaylamayıp zoruna gitsede mecburen Azat'ın gece karası gözlerinin içine baktı.

"Annem aradı sen gelmeden önce."

Azat anlamışcasına baktı karısına. Begüm'ün bunu yapmak istendiğini biliyordu ama belli ki bir şey için İzin isteyecekti. Begüm başına buyruk bir kadın değildi Azat zaten karısının kendisine danışarak iş yaptığını biliyordu ama şu koyduğu yasaktan sonra şimdi yapacağı şeyi istendiğini biliyordu.

"Geçen gün internetten kendisine bir şey alırken banada sormuştu ve bir iki şey sipariş etmiştim onlar gelmiş. Yemek hazır olana kadar."

Sustu Begüm devamını getirmeyip elleriyle oynamaya başlayıp bakışlarını yere indirdiğinde Azat gülümsedi.

"Gidebilirsin güzelim."

Begüm sıktı kendini. Eskiden "aşkım ben yemek hazır olana kadar annemlere gidip geleceğim."
Derken şimdi çocuk gibi kocasından izin almak hoşuna gitmiyordu. Elbette bazı şeylerde İzin alacaktı buna karşı çıkmıyordu ama böyle basit bir şeyde bile İzin istemek alışmadığı bir şey olmadığından zor gelmişti.

Begüm montunu giyinip arabasının anahtarını almak için uyuşuk adımlarla yatak odasına doğru giderken Azat gülümseyerek izledi aşkıyla deli olduğu kadınını. Biliyordu aşacaklardı bu olanları ve onlarda durulup huzurlu aşk dolu bir hayatı yaşayacaklardı. İnanıyordu bu Aşkın Bedeli kesinlikle mutluluk ve huzur olacaktı...

***
"Ay bak adam kızı yakalayacak kaç be yavrum kaç."

"Hii Begüm bu kız adamın aslında üvey kızı."

Meliha hanım akşam yemeğinden sonra her zamanki gibi çay içerken yanında atıştırmalık bir şeyleri yardımcılarından servis etmesini isteyip köşesine çekildiğinde Leyla Mustafa'yla birlikte artık doğuma çok az bir süre kaldığından hazırlamaya başladıkları Bebek odasına geçen gün alıp da fırsat bulup yerleştirmedikleri eşyaları yerleştirmek için Bebek odasına gitmiş, Eymen çoktan uyumuş Azat babasının isteğiyle salonda karşılıklı berjere oturup tavla oynuyordu. Begüm ise çok istekli olmasa da Meliha annesiyle birlikte televizyon izliyor ve hiç takip etmediği dizinin ayrıntısını annesinden dinliyor yorumlarına gülüyordu.

Yemekten sonra fırsat olmadığı için Azat'la gece odalarında konuşacaklardı. Begüm dizinin ortadan kadar izlemiş ama gözleri uykusu geldiği için usul usul kapanmaya başlamıştı. Eskisi gibi değildi artık çok çabuk yoruluyor ve sürekli uykusu geliyordu. Yarın doktora gittiğinde bunu da soracaktı. Henüz Azat'a doktora gideceğini söylememiş fırsatı olmamıştı ama gece konuştuklarında bunu da söyleyecekti. Kesin Kocasıda yanında gelirdi ki Begüm'de Azat'la birlikte gitmek istiyordu. Kocasının ilgisinden hoşlanıyordu elbette.

***
"Annecim bir çay daha içer miyiz."

Meliha hanım gözü televizyonda gelinine sorarken cevap alamayınca başını çevirdi ve gördüğü görüntü karşısında anne şefkatiyle gülümsedi. Begüm koltuğun koluna başını yaslamış uyuya kalmıştı. Elinin birini başının altında diğeri topladığı bacaklarının arasındaydı. Öylesine duru ve güzeldi ki Meliha hanım gelinin dış güzelliği kadar iç güzelliği olmasında dolayı hep şükrediyordu. Allah yukarıda biliyordu ya Begüm'ü oğluna çok istesede başlarda tereddüt etmişti. Begüm İstanbul'da yetişmiş bir kızı ve Gaziantep gelenek göreneklerinde zorlanacağını düşünmüştü. neyseki hem kendi hemde ailesi moderndi de Begüm çok sıkıntı çekmemişti. Oğluyla aralarından neler oluyordu bilmiyordu ama aile konusunda Begüm'le anlaşıyorlardı.

"Kıyamam uyuya kalmış."

Meliha hanım eşiyle oğluna bakarak Begüm'den içeri konuştuğunda Azat tavla zarını atıp hamlesini yaptıktan sonra babası gibi başını çevirdi ve annesinin ne demek istediğini görüş alanına giren masum karısının görüntüsüyle anlayıp ışıl ışıl bakan gözleriyle gülümsedi.

"Azat gelde karısını odanıza götür kızcağız rahat yatsın yavrum."

Azat annesine bakarken babasının güldüğünü çıkardığı seslerden anladı.

"Hadi bakalım Azat efendi Begüm uyuya kaldıda yenilmekten kurtuldun."

Azat başını sağa sola sallayıp babasına alayla bakıp güldü.

"Baba her seferinde yenilen sensin hatırlatırım."

Bekir bey oğullarıyla tavla oynamayı çok seviyordu. Yenmek ya da yenilmek sadece işin tatlı yanıydı. Yaşlı adam çocuklarıyla Zaman geçirmeyi seviyordu.

"Hadi hadi... Yarın akşam ödeşiriz. Gitte karınla ilgilen."

Azat gülerek yerinden kalktı ve Begüm'ün başına geldiğinde elini uzatıp Begüm'ün dağılan saçlarını geriye itip yanağını okşadı.

"Uyandırmaya kıyamayacağım kusura bakmayın."

Azat muzip halde konuşurken Begüm'ün bacaklarının altına ellerini yerleştirip karısını kucağına aldığında Meliha hanım kıs kıs gülmüş Bekir bey ise "eşek sıpası." Diye söylenip çaktırmadan gülmüştü. Azat kesinlikle yaşı kaç olursa olsun bu hallerinden vazgeçmeyecekti.

"Imm..."

Begüm mırıldanarak gözlerini aralayıp uykulu gözlerle baktığında yatağında sırt üstü yatmıştı ve Azat pantolonunun düğmesini çözüyordu. Uykusu öyle çok gelmişti ki tekrar gözlerini kapattı ve bacaklarından sıyrılan pantolonun tamamen çıkmasıyla üşüyüp kıpırdandı.

"Şişt tamam güzelim şimdi yatağın İçine yatıracağım seni."

Azat'ın üstünü çıkarmasına ses çıkarmadı çünkü şuan gözlerini açamıyordu ve bir an evvel yatağının içine girmek istiyordu. Azat Begüm'ü rahatsız edip uykusunu açmamaya özen göstererek karısının kıyafetlerini çıkardıktan sonra ensesini ovup yatağın ortasında üstünde bordo renk iç çamaşırlarıyla yatan güzelliğine baktı. Son zamanlarda Begüm'ün beli kalınlaşmıştı ve azıcık göbeği çıkmış buda kıvrımlı olan vücudunu çok daha güzel yapmıştı.

Giyinme odasına gidip Begüm'ün geceliklerini es geçerek kendi sweetlerinden birini askıdan çekip aldı. Begüm'ün üşüdüğünü fark etmişti ve incecik askılı şeylerle yatmasını istememiş pijama takımıyla da uğraşmak istememişti. Yatağa yaklaşıp Begüm'ün sırtına elini koyup hafifçe doğurttuğunda Begüm yine gözlerini açmış ve üstüne giydiren Azat'a yardımcı olup kollarını uzatmıştı.

"Uyu hadi güzelim."

Üstünü örttüğü Karısının saçlarını okşarken Begüm "konuşacaktık" diye uykulu sesiyle konuştu.

"Sonra da konuşuruz hadi açma uykunu."

Begüm "peki" der demez derin bir uykuya dalarken Azat eşofmanlarını giyip yatağın içine girdi ama uyumadı. Bir elini başının altına yetiştirip dakikalarca tavanı izledi. Abisiyle yemekten önce yaptığı o uzun konuşmayı düşündü. Mustafa öylesine güzel konuşmuştu ki Azat yaptığı fevri hareketlerden dolayı utandı. Mustafa ona "biz kardeşiz sen benim canımsın ama artık bazı şeyleri görmen lazım. Öfke kontrol sorunun var... Biliyorum sen kötü biri değilsin olamazsın. Sen daha ufacıkken yanlışlıkla karıncaların üstüne basıp onları öldürdüğün için günlerce bana gelip ağlayan o temiz yüreklisin. Azat sen kötü değilsin. Senin Begüm'e olana aşkını görüyorum ama yapma kardeşim. Biz Karaaslan erkekleri genlerden ve önümüzdeki rol modelden sert yetişiyoruz ama bu demek değil ki hayatımızı adadığımız kadınların canını yakacak onların göz yaşı dökmesine sebep olacağız.
Biliyorum okula gittiğin yıllarda sana herkes sırtını çevirdi bizi hiçe sayıp bir kadına güvendin ve sonunda o seni mahvetti ve sen o saatten sonra elinde olmadan bu hale geldin ama yeter artık. Bundan sonrasında mutlu imaj istiyorsan. Begüm'ü kaybetmek istemiyorsan adam gibi bir psikoloğa ya da psikiyatriye git ve bunu paylaş kardeşim. Artık sinirlendiğinde mantıklı düşünmeyi öğren."

Demiş ve ilave saha bir sürü şey söyleyip Azat'ı kendine getirmişti. Azat söz vermişti Mustafa'ya şimdilik aralarında kalacaktı. Özel bir doktor bulacaktı Mustafa ve belirli günlerde bağ evine gidecekti Azat tedavi olacaktı. Belki sinir hapları kullanacaktı bilmiyordu ama karar vermişti Kendiside bıkmıştı her sinir harbi sonrası bin pişman olmaktan. Elbette kızdığı şeyler olabilirdi ama sadece kontrol etmeyi öğrenmeliydi. Begüm için kendi için gelecekleri için yapacaktı bunu. Mustafa Antep'te saçma sapan lafların çıkmaması için başka bir şehirden doktor getirtecek Azat'ın sorununa göre bir plan çıkartacak ve doktora dolgun bir ödeme yapacak burda kalmasını sağlayacaktı. İki kardeşe göre en doğal şeydi psikolojik yardım almak ama burası küçük yerdi birileri durumu çarptırabilir olmadık laf çıkarırdı ve Mustafa biliyordu ki böyle bir durum olması halinde Azat görüşmeyi iptal ederdi. Şimdilik Begüm'e de söylemeyecekti. Eğer ilaç kullanması gereken bir durumu varsa o Zaman elbette Kars'ına söyleyecekti.

Her sabah yeni bir umuttu... Gök yüzünün her geceye veda edip aydınlandığı vakit Umut tohumu saçılırdı ve Azat'ta bu tohumlardan birini ekmeye kararlıydı...

***
Begüm sabah uyanır uyanmaz yataktan yalnız olduğunu fark edince hızla saatine baktı ve çoktan Azat'ın kahvaltı masasına geçmiş olacağını temin edip hemen kalktı ve lavaboda işlerini bitirdikten sonra gülümseyerek gece Azat'ın üstüne giydirdiği Sweeti çıkarıp hemen spor bir şeyler giyindi ve çantasını mantonu alıp odasından çıktı. Kahvaltı etmeyecekti çünkü bir saat sonra doktorda randevusu vardı. Azat'a haber verecekti. Dün uyuya kaldığından söyleyememişti.

Salondan içeriye girip gülümseyerek ''günaydın'' dediğinde kahvaltı masasının toplu olduğunu Meliha annesiyle Leyla'nın kahve içip sohbet ettiğini görünce afalladı.

"Günaydın yavrum. Geç uyanırsın diye masayı toplatmıştım. Otur hadi kızlar kahvaltını hazırlasın."

Begüm annesine bir değişik baktı. O kadar geç mi kalmıştı. Azat gitmiş miydi?

"Herkes nerede bugün erken mi çıktılar?"

Saat aslında işe gidenler için normaldi. Begüm arada geç giden ev ahalisinin haline alışmış Azat'ın bile evde olacağını düşünmüştü ama sabah erkenden önemli bir toplantıları olduğunda Karaaslan erkekleri erken kalkmış haliyle eşleride erken kahvaltı yapmışlardı.
Azat annesine Begüm'ün uyuduğunu ve hazır dersi yokken dinlenmesini uyanana kadar kimsenin rahatsız etmemisini tembihlemişti.

"Gün içinde arka arkaya önemli bir toplantıları varmış canım erken çıktılar."

Leyla'nın cevabına "anladım" diyen Begüm'ün yüzü düşmüştü. Azat'a dün doktora gideceğini söylemediği için üzülmüştü çünkü şimdi doktora tek gidecekti. ''Uyumak yerine konuşmayı seçseydim'' diye düşündü.

"Benim doktorda randevum var anne. Hani ara sıra midem bulanıyor ve yorgun oluyorum ya onun için bugün randevu almıştım. Kahvaltı etmeden gideceğim tahlil vermem gerekir muhtemelen."

Meliha hanım Leyla'yla göz göze gelip gülümserken Begüm montunun fermuarını kapattığı için onların imalı bakışmalarını görmemişti. Meliha hanımda Leyla'da Begüm'e bir şey söylemeseler de bir süredir aralarında Begüm'ün hamile olma ihtimalini konuşuyorlardı.

"Git tabi annem neyin varmış öğren. Seninle gelmemi ister misin?"

Begüm başını kaldırıp öz annesi gibi üstüne titreyen kayınvalidesine gülümsedi.

"Hiç zahmet etme anne zaten gidip hemen geleceğim."

"Peki kızım sen nasıl istersen. Çıkınca arada geldiğinde kahvaltın hazır olsun aç aç gezme. Sen gelmeye yetişir mi bilmeme ama bizde bir Leyla'yla annesine gidip geleceğiz olur oraya gelmek istersen haberin olsun."

Begüm başını sallayıp ''görüşürüz'' diyerek salondan çıktı ve merdivenleri inip ana kapıdan çıktığında hiç beklemediği belkide unuttuğu şeyin temsili misali kapıdaki korumalar başlarını çevirip Begüm'e baktılar.

"Günaydın Begüm hanım."

İçlerinden biri Sözcü gibi konuşurken Begüm adı Mahmut olan adama başıyla selam verdi.

"Günaydın. Kolay gelsin hepinize."

Korumaların başı olan Mahmut nazikçe gülümsedi.

"Teşekkür ederiz efendim. Bir arzunuz mu vardı?"

Begüm adamın sorusunu garipsemişti çünkü her gün evden çıkarken sadece selam verdiği adam niye böyle bir şey sormuştu anlamamıştı.

"Hayır sağ olun."

Adama cevap verip arabasının park halinde durduğu yere gitmek için adım atmıştı ki Mahmut Begüm'ün önüne geçti. Patronlarından biri olan Azat'ın dünden verdiği bir talimat vardı. Begüm'ün kurs günü dışında evden çıkmayacağını çıkmak için olay yaparsa da haber verilmesini istemişti. Azat dün akşam abisiyle konuştuktan sonra zaten kararlı olmadığı bir kaç gün sürdüreceği o saçma yasaktan tamamen vazgeçmişti ama korumalara sabah aceleyle çıktığından haber vermeyi unutmuş haliyle şuan Begüm'ü sorgulayan adam her şeyden bir haber dünkü talimatı uygulamaya çalışıyordu.

"Begüm hanım."

Begüm aniden önüne geçen ve kendisini durduran adama kaşlarını çatarak baktı. Bu adamın derdi neydi anlamıyordu.

"Efendim, kusura bakmayın ama Azat beyin dışarı çıkmamanız konusunda kesin talimatı var."

Begüm şok olmuş halde adama bakarken içinden Azat'a kızdı. Dün gece uyuya kaldığında kucağında odalarına taşımış üstünü değiştirmiş ve sonra konuşacaklarını söylediğinden Azat'ın o saçma yasağından vazgeçtiğini düşünmüştü. Azat eğer yumuşamamış olsaydı dün geceki gibi ilgili davranmazdı. Begüm şimdi yeniden aynı şeyin olmasına hem şaşırmış hem de kocasına kızmıştı. Korumalara karşı bile küçük düştüğünü düşünüyordu.

"Mahmut bey benim doktorda randevum var."

Begüm sıktığı dişlerinin arasından konuşup bir adım atmıştı ki Mahmut yeniden önüne geçti.

"Begüm hanım bakın Azat bey..."

"Azat bey ne... Azat bey size karım doktora bile gitse İzin vermeyin mi Dedi? Dağ başımı burası?"

Bir anda bağıran Begüm'ün sinirleri boşalmıştı. Kendisini eve kapatılmış esir gibi hissediyordu ve bunu hazmedemiyor Azat'a inanamıyordu.

"Efendim..."

Begüm elini kaldırıp adamı ikinci defa susturdu. Biliyordu onunda suçu yoktu sonuçta talimatı patronu olan kocası vermişti.

"Tamam Mahmut sağ ol."

Gerisin geri çıktığı kapıdan içeriye girdiğinde yukarıya dahi çıkmadan avluda durdu ve derin bir nefes alıp verdi. Azat artık çok olmuştu. Begüm boğulduğunu hissediyordu. Eve kapatmak neyin nesiydi. Hangi devirde yaşıyorlardı burası neresiydi de bunu yaşıyordu. Her şey bu kadar basit değildi... Begüm artık ödün vermeyecekti. Bugün o randevuya gidecekti ve bu sondu. Azat bir daha ona böyle bir şey yaparsa sonucu çok ağır olacaktı.

Çantasından telefonunu çıkardı ve önce saate baktı. Doktora geç kalma ihtimali vardı çünkü klinik eve biraz uzaktı. Rehberine girip Azat'ı aramaya koyuldu. O kadarda değildi. Kocası diye bu kadar kısıtlayamaz doktora gitmesine kadar karışamazdı.

Kulağında telefon açılmasını beklerken elleri soğuktan üşümüştü. Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Aklına toplantısı olduğu geldi. Belli ki müsait değildi ve Azat cevap vermiyordu. Defalarca kez aramayı yeniledi ama telefon açılmamıştı.

"Kahretsin..."

Gözleri dolarken midesi bulanmıştı ve elini ağzına kapatıp sakinleşmeyi bekledi.

"Geç kalacağım."

Kendi kendine konuşurken elindeki telefonun çalmasıyla bulanıklaşan gözlerini sildi ve ekranda gördüğü kocasının aramasını hemen cevapladı.

"Güzelim az önce müsait değildim toplantıdaydım."

Begüm bunca şeyi yaşatan kocasının hala güzelim diye hitap etmesine pes demekten kendini alamıyordu.

"Bu yaptığın artık çok oluyor. Sen... Sen ne amaçlıyorsun? Bana olan sevgini bu mu? Beni eve mi kapatacaksın? Azat senin benimle olan derdin ne? Dün akşam konuşalım dedik. Ben sorunlarımızı adam akıllı oturup konuşmak istiyorum ama sen ne yapıyorsun sorun üstene sorun ekliyorsun. Gece bana ilgiyle davranıyorsun ama sabah ben evden çıkamıyorum. Emrindeki adamlar karşıma dikiliyor.  Ben bunu hak edecek sana ne yaptım?"

Begüm ne ağladı nede bağırdı. Sakince konuşup cümlesini bitirdiğinde kendisini dinleyen Azat'ın aldığı derin nefes sesini duydu.

"Korumaları birazdan arayacağım istediğin yere gidebilirsin."

Azat'ın bu kadar sakin konuşacağını ve olumlu olacağını beklememişti. Azat karısını dinlerken bir kez daha abisiyle yaptığı konuşmayı hatırlamış ve güzelce karısını dinlemeyi başarmıştı. Zaten eve kapatmak gibi bir düşüncesi yoktu o anlık sinirle öyle davranmış sonra vazgeçmiş sadece korumalara haber vermeyi unutmuştu.

"Doktora gideceğim randevum var. Akşam uyuya kaldığım için sana söyleyemedim sabahta erken çıkmışsın."

Begüm ne kadar kızgın olsada Azat'a doktora gideceğini söylediğinde Azat Kaşlarını çatıp telaşlandı ve bu telaşı konuştuğunda sesine yansımış Begüm kocasının endişesini anlamıştı.

"Ne oldu? Ne doktoru? İyi misin sen?"

Ardı ardına soruları sorarken Begüm Azat'ı cevapladı.

"Hani ara ara midem bulanıyor ve sık sık yorgun düşüyorum ya o yüzden genel bir kontrole gideceğim."

Azat gözlerini kapatıp açtı ve kendini suçladı. Öfkesi yine gözünü kör etmişti ve bunca zaman Begüm'le yakında ilgilenip sorunu için doktora götürmediği için pişman olmuştu.

"Tamam ben şimdi Mahmut'u arıyorum sen çık evden sonra beni ara ve neredeki doktora gidiyorsan söyle yanına geleceğim."

Begüm gülümsedi. Azat'la hep iyi olmak istiyordu.

"Sen meşgulsündür gelme. Zaten şimdi muayene olacağım tahlil yaparlarsa sonucunu öğrenemeyen birlikte gideriz."

Begüm aslında Azat'ı yanında istemişti ama sonra düşününce az önceki söyledikleri çok daha mantıklı gelmişti. Şimdi gidecek doktora şikayetini söyleyecek ve büyük ihtimal tahlil verip çıkıp eve gelecekti bunun için Azat'ı da yormaya boş yere yoğun olan programını değiştirmeye gerek yoktu.

"Begüm sen bir kapat konuşalım."

"Tamam."

Telefonu kapatan Begüm biraz bekledikten sonra Azat'ın Mahmut'la konuştuğunu tahmin edip dışarıya çıktığında yanılmadığını önüne kimsenin geçmediğini görünce anladı ve hızla arabasına doğru yürüyüp bindi.

***
Begüm kliniğe geçikmeli de olsa gittiğinde yolda Azat'la konuşmuş ve onu gelememesi için ikna edip doktorla görüşerek tüm şikayetini anlattığında doktorun gebelik testi dahil bir kaç test yapacak olduğunu öğrendiğinde şaşırmıştı. Diğer testler tamamdı ama doktor gebelikten şüphelendiğini söyleyip test istediğinde, ''hamile olduğumu zannetmiyorum. Biz eşimle korunuyoruz ve benim adet periyodum düzenli" demiş ama doktor bazen gebelikte adetten kesilmeme durumundan bahsetmiş yinede test için kağıdı işaretleyip Begüm'e vermişti. Gebelik ve diğer testler dahil üç tüp kan tahlili veren Begüm klinikten çıkar çıkmaz açlıktan başı döndüğü için hemen yanındaki pastahaneye uğramış ve poğaça almıştı.

Sıcacık poğaçasını yeyip çayını içtikten sonra önce Meliha annesini arayıp çıktığını söylenmiş ve sonra yine toplantısı olduğunu bildiği Azat'a "kan tahlili verdim şimdi eve gidiyorum. Merak etme iyiyim" diye mesaj atıp eve dönmek için yola koyuldu.

Her şeyden habersiz olan Begüm dikkatli şekilde arabasını kullanıp evine doğru giderken ilk sapaktan saptığında eve gelen diğer yoldan bir takside aynı yola saptı. Begüm evinin önüne gelip aracını park ederken arkasındaki takside durdu. Arabadan inen Begüm sabah gördüğü korumalara yine selam verdiğinde eve girmek için adım attığında arkasından tanıdığı ama çıkarmadığı bir sesin kendisine seslendiğini duydu.

"Begüm..."

Arkasını dönüp bakan Begüm az ilerisinde duran taksinin içinden çıkmış kendisine gülerek bakan adamı gördüğü anda donup kaldı. Kanı çelikmiş gibi hareket edemiyordu. Karşısında durmuş kendisine doğru gülen yüzü ve parlayan gözleriyle gelen adamın burada olduğuna inanamıyordu. Elbette geleceğinden haberi vardı ama hem bu kadar erken beklemiyor hemde Azat'la konuşmadan karşısına çıkmayacak zannediyordu.

"Merhaba Begüm."

Yanına yaklaşıp azıcık mesafesinde duran Oğuz'a bakan Begüm ağzının içinde lafı geveledi.

"Merhaba Oğuz..."

Oğuz Begüm'ün şaşkınlığından ziyade bu kadar soğuk durmasına üzülse de bir şey belli etmeyerek kollarını açtı ve Begüm'ü kendine doğru çekip çok özlediği dostuna sım sıkı sarıldı.

"Özlememişsin beni anlaşılan."

Begüm kendisine sarılmış halde konuşan adamın varlığına hala şaşkın olduğundan bir şey demiyor Oğuz gibi de sarılmıyordu. Baston yutmuş dedikleri gibi öylece duruyordu.

"Oğuz sen neden geldin? Bana yolladığın mesajında önce Azat'la konuşacağını söylemiştin."

Oğuz bunca zaman sonra gördüğü arkadaşının ilk cümlesinin bu olmasına oldukça fazla bozulmuştu. Evet önce Azat'la konuşacaktı ama Amerika'dan gelmeden önce kendi hayatıyla ilgili öğrendiği o şeyi Begüm'le paylaşmak istedi. Olur da Azat'la konuştuktan sonra görüşemezlerse diye gelip önce Begüm'le görüşmek istemiş ona baba olacağını, Eda'nın varlığını ve başına gelenleri anlatacaktı. Henüz bu olanları Bora bile bilmiyordu. Eda'nın hamile olduğunu Oğuz her şeyde olduğu gibi hayatındaki en önemli şeyi yine sırdaşı olduğunu düşündüğü Begüm'le paylaşacaktı. Eda'yı da alıp Türkiye'ye döneceğini ve sonrasında planladıklarını anlatıp bir nevi ona doğru yapıp yapmadığını soracak Begüm'ün bu konudaki fikrini alacaktı. Birine anlatmalıydı ve bu isim aklı başında sırdaşı Begüm'dü.

Oğuz derin bir nefes alıp Begüm'den uzaklaştı.

"Hal hatır bile soramaz hale mi geldik biz."

Acı dolu sözleri ağızdan dökülürken Begüm yutkundu. Sahi Oğuz'a nasılsın bile dememişti.

"Pardon seni görmeyi beklemediğim için şaşırdım. Nasılsın? Hoş geldin."

Begüm azıcıkta olsa kendini toparlayıp Oğuz'la konuştuğunda Oğuz gülümsedi.

"Hoş buldum iyiyim sen nasılsın?"

"Bende iyiyim."

Sustu ikiside. Sanki daha Begüm evlenmeden önce her an bıcır bıcır konuşan iki arkadaş değil gibi konuşacak bir şey bulamıyorlardı.

"Ben Azat'tan önce sana kendi hayatımla ilgili çok önemli şeyler anlatacağım Begüm."

Begüm kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi. Oğuz'un hayatındaki en önemli şeyleri bir tek kendisinin bildiğini biliyordu ve şimdi ne anlatacaktı merak etmişti.

"Oğuz bak beni yanlış anlama ama şuan evimin önündeyiz ve arkamdaki korumalar bizi izliyor. Seninle burada böyle konuşmamam ya da Azat'la son yaşadıklarımdan sonra kalkıp onun haberi olmadan seninle bir yere gidip konuşamam."

Kaşlarını Çatan Oğuz son zamanlarda Azat'la Begüm'ün arasında ne olabileceğini düşündü. Begüm resmen kocasından çekindiğinden görüşmek istememişti.

"Tamam Begüm seni zor durumda bırakmayacağım. Ben en iyisi önce Azat'la konuşayım."

Begüm Oğuz'a gülümseyip "en iyisi ve doğrusu bu Oğuz ben artık Azat'ı da kendimi de üzecek bir şey yaşansın istemiyorum." Dediğinde Oğuz ''haklısın'' Dedi ve Begüm'e sarılmak için uzandı.

"Belki kıskanç kocan bir daha görüşmemize İzin vermez o yüzden seninle son kez gibi sarılalım."

Begüm'le Oğuz her şeyden habersiz ayak üstü konuşurken biri tarafından izlenildiklerinden bir haberlerken sokağın sonuna arabasını park etmiş sinsi bir gülüş yüzünde peydah olan Banu onları duyacak şekilde taş duvarların arasına saklanmış Begüm'le Oğuz'un fotoğraflarını çekiyordu.

Oğuz kimdi bilmiyordu ama konuşulanlardan Azat'ın Begüm'ün bu adamla görüşmek istemediğini anlamıştı. Bu şehirden gidiyordu. Azat'la olan o konuşmada sonra asla Azat'la olmayacağını anlamıştı. Şirketle olan bağı da kesildiğine göre artık Antep'te kalmak istemiyordu. Normalde sessizce çekip gidecekti ama son anda vazgeçmiş Begüm'e iki çift laf söylemeye evine gelmişti. Bu saatte Azat'ın işte olduğuna emindi. Begüm'ün evde olup olmayacağını bilmese de şansını denemek istemiş eve kadar gelmişti. Begüm'e, ''ben gidiyorum'' diyecek ardından Azat'a aşık olduğunu itiraf edip Begüm'ün Azat'ın yanına yakışmadığını utanmadan söyleyecek ve çekip gidecekti. Madem sevdiği adam onu kovmuştu oda acımadan onun sevdiğinin, Begüm'ün canını yakıp öyle gidecekti.

Tesadüf eseri Begüm'ün kapı önünde bir adamla konuşurken gördüğünde hemen arabasını görünmeyen bir yere çekip merakına yenik düşerek Oğuz'la Begüm'ü izlemeye dinlemeye başlamıştı. Sinsi şekilde çektiği fotoğrafların adresi elbette belliydi. Begüm'le konuşmasına bile gerek yoktu. Banu'nun ekmeğine zaten yağ sürülmüştü.

Telefonu cebine koyup geldiği gibi tekrar taş evlerin arkalarından saklanarak yürüdü ve arabasına binip önce bulunduğu yerden uzaklaşıp kendini sağlama aldı ve hiç vakit kaybetmeden telefondaki fotoğrafları Azat'a yollamak için harekete geçti.

"Bana savunduğun karın konusunda haklıymışsın. Begüm gerçekten de laf söylenmeyecek kalitede bir kadın! Senin kadının meğer sana meğer ne kadar sadıkmış!"

Fotoğrafı yollayıp ardından bu mesajı yazdıktan sonra telefonunu komple kapattı ve bir daha asla ne Azat'ın hayatına ne de Antep'e dönmemek üzere İstanbul'a yola çıktı.

***
Toplantı odasında dirseklerini masaya yaslamış halde oldukça ciddi ifadesiyle abisinin ve genel müdürün anlattıklarını babası gibi dinleyen Azat aklına takılanları soruyor ve aldığı cevaplara başını sallayıp onay veriyor ara arada asistanına bakıp not alacağı yerleri gözleriyle hatırlatıyordu. Daha sonra değerlendirme yapacaktı ve ufak notlara ihtiyacı vardı. Sabahki toplantıya nazaran kısa süren toplantı bitiminde hep berabar ayaklandıklarında Bekir bey iki oğluna bakıp "odama gelin bir kahve İçelim hemde konuşalım." Dediğinde Mustafa'yla Azat tamam deyip babalarının odalarına doğru geçerlerken Azat cebinden telefonunu çıkardı ve Begüm'den gelen mesajı okuyup gülümsedi. Karısı doktordan çıktığını bildiren bir mesaj yollamış buda Azat'ı mutlu etmişti. Merak ettiği sevdiğini aramak için parmaklarını ekranda oynattı ve tam karısını aramak için ekrana dokunurken yeni bir mesaj bildirimini görünce durdu ve ekranda adı kayıtlı kalan, silmeyi unuttuğu kadının ismini görünce Kaşlarını çattı.

Banu neden kendisine mesaj atmıştı hiç anlamıyordu. Hemen gelen mesaja bakmak için parmaklarını oynattı ve mesajı açar açmaz olduğu yerde durdu. Abisiyle babası yürürken Azat kıpırdamadan sadece ekrana, Banu'nun yazdığı mesaja bakıyordu... Oğuz'du bu... Evinin önünde karısıyla gülüşerek duruyorladı. Başının alev alev yandığını hissetti. Hangisine yansın bilemedi. Banu'nun gittiğini zannederken hala o kadının kendisiyle muhatap olmasına mı? Begüm'ün ısrarla Oğuz'la görüşmesine mi? Yoksa evinin dibinde bu denli cesaretli oluşlarına mı yansın bilemedi.

"Abi benim acil bir işim çıktı kusura bakmayın."

Mustafa kendisine seslenen kardeşine dönüp baktığında ağzı aralık kaldı çünkü Azat çoktan dönüp gitmişti."Yine var bunda bir hal." Diyerek babasının arkasından odasına girdi.

***
"Eski sevgilisi... Kim ne derse desin, ne kadar arkadaş olsalar da, arlarında bir şey olmasa da kabul etmiyorum. Görüşmeyeceksin diyorum ama beni dinleyen yok."

Azat abanın içinde eve doğru hızla giderken kendi kendine konuşuyor içindekileri dışa vuruyordu. Begüm'e karşı anlayışlı olacaktı. Hem kendine hem de abisine bu konuda Söz vermişti ama Begüm rahat durmuyordu. Azat'ın gözünde şuan yine suçlu Begüm'dü.

Aklı bu kez gerçekten almıyordu. Hep böyle mi olacaktı?''Hep Begüm'ü kontrol mü edeceğim?''diye düşünerek evin sokağına saptığında gördüğü görüntüyle deyim yerindeyse kan beynine sıçradı. Oğuz'la Begüm birbirine sarılıyordu. Azat'ın üstüne basa basa uzak dur dediği günlerdir aralarının kötü olmasına sebep olan adama Begüm sarılıyordu... ''Hayır!'' Dedi içinden. Ben bunu kabul etmiyorum. Benim kadınım eski sevgilisine sarılamaz...

Hızla ilerlediği sokakta ani bir frenle tam yanlarında durduğunda Azat kızgın bir boğa gibi arabadan çıkarken Begüm'le Oğuz'da vedalaşıyordu. Oğuz'un son lafı "Hadi ben gideyim sende uslu uslu kocanı bekle küçük hanım." Olurken Begüm, ona cevap veremeden önce bir fren sesi duydu sonrasında ise kimin geldiğine bakmak için başını çevirdiğinde kocasının gürleyen sesinden adını duyup Azat'ın öfkeli duruşu karşısında şaşırıp kaldı.

''Begüm!''

Azat'ın öfkeden gözleri daha da koyu bir renk haline bürünmüş çatılı kaşları ve sert bakışlarıyla ürkütücü duruyordu.

"Azat..."

Begüm hızla öne atılıp kocasına durumu açıklamaya girişti ama bir kere gözü dönen Azat Begüm'ün çabasını görmezden gelerek hızla yürüdü ve daha Oğuz ne olduğunu anlamadan Azat gerinip Oğuz'un burnuna yandan bir yumruk attı.

"Lan şerefsiz ben sana karımdan uzak duracaksın demedim mi? Burda benim evimin önünde sen ne yapıyorsun. Sen karıma niye sarılıyorsun?"

"Azat..."

Begüm çığlık atarak yere düşen ve burnundan kan akan Oğuz'a bakıp bağırırken korumalar çoktan Azat'ın başına gelmişlerdi ve Oğuz'a doğru hamle yaptıklarında Begüm gözlerini hayretler içine düşmüş halde açıp Azat'ın önüne geçti.

"Kendine gel, söyle adamlarına dursunlar."

Azat Begüm'e öfkeli bir bakış atıp korumalarına durumlarını söyledi. Begüm istediği için adamlarını durdurmamıştı. Azat bir kişiye karşı birden fazla adamla yüklenemezdi. Hem bu kendi meselesiydi ve Oğuz'la bire bir halletmeliydi.

"Mahmut dokunmayın bu köpeği ben halledeceğim."

Begüm yeniden kocasını durdurmak için elini Azat'ın göğsüne koydu ama Azat ona izin vermeden Begüm'ü kenara çektiği gibi burundaki kanı elinin tersiyle silip ayağa kalkan Oğuz'a yeniden hamle yaptı ve karınına doğru sıkı bir tekme savurdu. Delirmişti. Evet abisine söz Vermişti sakin olmaya çalışacak ve bir an önce yardım alacaktı ama şimdi günlerdir karısıyla arasının kötü olmasına sebep olan Oğuz, Begüm'ün eski sevgilisi olan Oğuz Türkiye'ye gelmekle kalmayıp Antep'e evinin önüne kadar gelmiş ve Begüm'le sarılmıştı. Azat için onları böyle  görmek içindeki ateşi körüklüyordu.

"Azat bırak... Azat yapma."

Begüm araya girmeye çalışıp gücü yetmese de Azat'ı kolundan tutmaya çalışıyor ama hiç bir
şeye gücü yetmiyordu. Azat yerden toparlanıp kalkamayan Oğuz'a ardı ardına tekme atıp yumruk savuruyordu.

Begüm Oğuz'un neden kendini korumadığını anlamıyordu. Tabiki kocasının en ufacık darbe almasını istemiyordu ama pek ala dövüş derslerini aldığını bildiği Oğuz'un en azıdan Azat'ı tutup kavgayı bitirmemesini anlamıyordu.

"Beni çileden çıkarın sonra Azat sinirli olsun. Sonra Azat öfkeli olsun. Lan adi adam ben sana gelme demedim mi? Begüm'ü görmeyeceksin demedim mi? Sen hala benim evimin önünde karımın yanında ne yapıyorsun?"

Azat Oğuz'un yakasını avuçlarının arasına almış hesap sorarken Oğuz Azat'ın ellerini tuttu.

"Ben seninle konuş..."

"Sus adi herif sus."

Azat sesini yükseltip Oğuz'u ittiğinde Begüm olduğu yerde gözlerinde yaşlar süzülerek çöküp Azat'ı izledi. Geçenki kavgalarında ilk kez Azat'ın o denli öfke krizini görüp korkmuştu ama bu seferki çok daha ürkütmüştü kendisini.

Kocasının her kim olursa olsun birini bu denli dövüp perişan etmesine inanamıyordu. Azat gerçekten de tehlikeli biriydi. Begüm artık gördüklerinden sonra başka bir şey düşünemiyordu. Azat'ın sevgisi kadar nefretide çok büyük oluyordu.

"İçeri geç hemen."

Begüm bir anda kendisine dönüp korkutan ifadesiyle yüzüne bakıp bağırmasa bile ürpertici bir şekilde konuşan Azat'a bakıp titreyen dudaklarını ısırdı. Gözünden düşen yaşlara engel olamıyordu. Küçük savunmasız bir kız çocuğu dibi gözünün önünde bu denli değişen adamdan korkuyordu.

"Begüm içeri geç dedim."

Azat Begüm'ün ağlayıp öylece yerinde durmuş şoka girmiş gibi kıpırdamadığını fark edince yanında doğru yürüdü ve kolundan tutup kendine gelmesi için sarstığında Begüm dalmış gibi sıçradı.

"O... Ona ne... Ne yapacaksın?"

Begüm kocasının kendisini içeri gönderip Oğuz'a bir şey yapacağını düşünüyordu.

"Ağzını bile açma seninle sonra hesaplaşacağız. Beni çiğneyip sokak ortasında bu şerefsizle sarılmakta ne oluyor bana bunun hesabını vereceksin. İçeri geç hemen."

Azat öfkeyle bağırıp Begüm'e ateş saçan gözlerle bakarken Begüm, kocasına korkmuş ve şaşırmış bakışlarla bakıyordu. Neyin hesabından bahsediyordu? Niye dinlemeden hep suçlu olarak görünüyordu anlamıyordu.

"Mahmut Begüm'e eşlik edin."

Azat başını korumasına çevirip sesini yükselttiğinde Begüm'ün ağzından bir hıçkırık kaçıp hızla Azat'ın bileğini tuttu.

"Seninle konuşmaya gelmiş. Yemin ederim yanlış anlayacağın bir şey yok. Aramızda sorun olmasın diye seninle konuşmaya gelmiş ve sen istemezsen gerçekten benimle görüşmeyecekmiş. Sarılmamızı yanlış anladın bilmiyorum ama bir dinle."

Begüm ardı ardına konuşup bir anda her şeyi söylerken Azat öfkeyle Begüm'ün kolunu tuttu ve kızgınlıkla konuştu.

"Bana onu savunma. Bana sakın onunla ilgili tek bir şey söyleme. O benim gözümde senin eski sevgilin. Bu gerçeğin beni nasıl delirttiğinden haberin var mı? Git Begüm."

Begüm Oğuz'a bakıp içini çekti. Oğuz'un Yüzü gözü dağılmış öylece yerde sabit bir noktaya bakıyor sadece Azat'ı dinliyordu.

"Senin bu yaptığını, bu kadar canileşmeni ve bana olan güvensizliğini anlamıyorum"

Azat hala üste çıkmaya çalıştığını düşündüğü karısının susup hatasını kabul etmektense karşısında dik konuşmasıyla iyice çileden çıktı ve ileride pişman olsada o sözler ağzından döküldü.

"Çekmezsen çekme... Bende artık çekmek istemiyorum. Bende artık senin her kavgada beni gitmenle tehdit etmeni ikide bir aşkımızı bu kadar basite indirgeyip gideceğini vurgulamandan bıktım. Beni çiğneyip geçmenden bıktım."

Azat'ın sözleri Begüm'ün kulağında uğulduyordu. Kocası iki ellini yana açmış sanki içinde tutuklarını kusmayı beklercesine yüzüne karşı haykırdığında donup kaldı.

Sol gözünden bir damla yaş düşüp yuvarlanırken dim dik durdu ve Azat'la göz göze baktılar.

"Bıktın..."

Begüm'ün sesi fısıltı gibi çıkarken dudakları titriyor dizelerinin üstüne oturup hıçkırmamak için kendini zor tutuyordu. Bu Oğuz olayı değildi bu Begüm'ün yıkılışıydı.

"Bıktım... Yoruldum. Beni sen yordun."

"Ben tek başıma mı yaptım. Sen kendi niye hiç görmüyorsun?"

Azat Begüm'ün söyledikleriyle kaşlarını çattı ve işaret parmağını kaldırıp Oğuz'u gösterirken sinirle söylediklerine sonradan çok pişman olacağını bilmeden Begüm'e öfkesini kustu.

"Ona bana savunacaksan durma zaten Begüm... Beni ezip geçeceksen git ve bitir bizi. Gideceksen git. Sürekli kolaylıkla bunu dile getiriyorsan hiç durma. Benden vazgeçmeye bu kadar meraklıysan seni durdurursam namerdim."

Begüm göz yaşlarının arasından kocasının vazgeçişini dinlerken Onuru  gururu yitip gitmiş aşkı en büyük darbeyi almıştı. Belki daha önce söylemişti ama bugün ağzına gitmekle ilgili tek kelime çıkmamasına rağmen Azat böyle kızgın konuşuyordu. Demekki onda da bazı şeyler birikmişti.

"Ben kimseyi savunmuyorum sadece bu yaptığın insanlık suçu sen ona ne yaptın dön bir bak."

Begüm yüzü gözü dağılmış Oğuz'u gösterirken Azat hala deli olduğu kişiyi savunan Begüm'e kızgınlıkla baktı.

"Bak şimdi ona ne yapacağım seyret. Madem içeri girmiyorsun o Zaman senin için bu kadar kıymetli olan adamı kocan ne yapacak izle."

"Azat..."

Begüm hızla Oğuz'un üstüne doğru yönelen Azat'ın arkasından yürüdü ama yetişemeden Azat'ın havaya kalkan yumruk olmuş elini Oğuz'un yüzüne indiğini görünce çığlık attı.

Oğuz yerden sendeleyerek derin bir nefes aldı. Daha fazla sessiz kalırsa hem kendi için iyi şeyler olmayacaktı hem de Begüm'ün üzülmesine sebep olacağından zor bela konuşmaya çalıştı.

"Ben buraya kavga etmeye gelmedim. Sana karşılık vermiyorsam ya da seni durdurmuyorsam bil ki senden korktuğumdan ya da gücümün yetmediğinden değil. Bunca zaman içinde bana karşı biriktirdiklerinin hırsını al diye durdum sustum ama yeter artık Azat. Bir sakin ol ve beni dinle.''

"Kes lan sesini... Sen adam mısın da eninle oturup konuşacağım."

Azat karşısında durmuş açıklama yapan Oğuz'u dinlemek istemediğinden kestirip atmıştı.

''Haddini bil ben senin adamlığına laf ediyor muyum? Sana seninle konuşmaya geldim diyorum. Ben sorunları halletmek için gel...''

Oğuz daha cümlesini tamamlamadan Azat tarafından sert bir darbeyle karşılaşınca sendeledi. Çenesine gelen darbe resmen yüzünün tüm kemiklerini sızlatmıştı. Azat'a karşı yeterince sabırlı olan Oğuz kendisini dinlememekte ısrarlı olan Azat'a karşı daha fazla dayanmadı ve kendini toparladığı gibi tüm gücünü kullanıp Azat'ın karnına doğru güçlü bir tekme savurdu.

''Oğuz yapma... Oğuz lütfen sen bari yapma.''

Begüm göz yaşları arasında olayları tüm vücudu titreyerek izleyip seslense de arkada bekleyen korumalar ayırma niyetiyle aralarına girdi ama ortalık çok geçmeden karıştı.

Begüm evde kimsenin olmadığını bilse de etraftan yardım eden olur diye bekliyordu ama kimse penceresinden bile bakmıyordu. Kimse Karaaslan'ların işine karışmazdı. Çekinirlerdi.

"Ben evleni..."

Nefes nefese konuşmaya çalışan Oğuz yakasını toplayan Azat'ın gözlerine bakıp evleneceğini, Begüm'le işi olmadığını söyleyecekti ama Azat müsaade etmiyordu.

"Siktir olup git buradan."

Azat son darbesini yapıp Oğuz'u itekledi ve Oğuz sırt üstü yerde öylece yatarken üstüne doğru eğilip konuştuktan sonra doğrulup Korumasına seslendi.

''Mahmut bu iti alın buradan bir hastaneye götür yüzünü gözünü toparlat sonrada Antep'ten gitmesi için biletini alıp ellerinle havalananına götür ve gittiğinden emin olmadan yanıma gelme.''

Mahmut ''Peki Azat Bey'' der demez diğer iki adamı da yanına aldı ve hızla Oğuz'u yerden kaldırıp karga tulumba bir arabaya koyup gözden uzaklaştılar.

Azat onların gidişinden sonra baş başa kaldığı Begüm'le konuşmak için arkasını döndü ve döndüğü gibi yerinde durup kaldı. Kavga esnasında gözü öylesine dönmüştü ki Begüm nerdeydi ne haldeydi hiç fark etmemişti. Şimdi her şeyi fark ediyordu ve endişelenmiş halde bir an ne yapacağını bilmedi.

Begüm tüm bu olanları bir duvar dibine çökmüş adeta küçülmüş bir halde titreyerek ve ağlayarak izlemişti. Hayatında ilk defa böyle bir olayın, şiddetin  içinde kalmış ilk kez böyle bir kavgaya şahit olmuştu ve vahşet olarak adlandırdığı olayın baş kahramanı sevdiği adamdı. Ne ailesinde ne de yaşadığı çevrede böylesi bir şey görmemiş haliyle çok fazla korkmuştu. Azat'ın gözünün karalığını, sinirlendiğinde ortalığı tozu dumana kattığını elbette biliyordu ama bu kadarını hiç  tahmin etmemişti. Resmen gözünün önünde Azat birini öldüresiye dövmüştü. Bugün bunu yapan adamın ileride neler yapabileceğini düşündükçe delirecek gibi oluyordu.

"Öldüreceksin..."

Başını ellerinin arasına almış içler acısı halde korkudan titreyen sesiyle sürekli aynı şeyi tekrar ederken küçük çaplı adeta bir kriz geçiriyordu. Oğuz'un götürüldüğünü kavganın bittiğini bile idrak edemiyor başı dizenin arasında sadece kendi kendine fısıldayarak konuşuyordu.

"Öldüreceksin."

Aynı şeyi kaç kez tekrar etti bilmiyordu. Bir el tarafından kollarından çekilip ayağa bilinçsizce kalktığında ayakta duramıyor bacakları titriyordu.

"Ölecek..."

Kimseye bakmıyor sadece başını çevirmiş az önce Oğuz'un yattığı ve şimdi boş olup küçük kan izlerinin olduğu yere boş boş bakarken çenesini bir el tuttu ve zorla başı çevrildiğinde Begüm o hala siniri yatışmasa da bir parça endişeyle bakan kara gözlerle karşılaştı.

"Bak bana ve kendine gel."

Begüm tepkisizce baktı yüzüne.

"Begüm sakin ol..."

"Yar... Yardım et... Etmeliyim."

Kekeleyerek konuşan Begüm adete yalvararak Azat'a bakıyordu. Sanki dili düğümlenmişti. Belki yanında bir cinayet işlenmemişti ama buda onun dünyası için fazlaydı. Azat'ın  Oğuz'a kontrolsüz vuruşlarını unutamıyordu.

"Begüm..."

Azat kendisine gelmesi için seslice karısına adını seslenip omuzlarımdan sarstı. Begüm'ün boş bakışları ve konuşamaması, sürekli titremesi Azat'ı endişelendiriyordu.

"Bak bir şey yok tamam mı? Onu hastaneye götürdüler. Sadece darbe aldı ölmek falan yok çıkar aklından böyle şeyleri. Şimdi içeri gireceğiz. Korkma ona bir şey olmadı.''

Sakince Begüm'e anlatırken Begüm Azat'ın yüzüne uzun uzun baktı ve bir anda içinin boşalmasıyla gözleri kararıp olduğu yere Azat'ın kollarının arasına düştü.

"Begüm."

Azat hemen kucağına aldı karısını ve koşar adım evden içeriye girdi. Bayılmamıştı Begüm ama gözleri hafif aralık konuşmaya çalışıyor dili açılmıyordu.

Yatak odasından içeri girer girmez yatağın üstüne oturttuğu Begüm  korkulu gözlerle Azat'ı izleyip ileri geri sallanırken Azat geri çekilip Begüm'e endişeli gözlerle bakıp elini alına götürüp ovarken dudaklarını ısırdı. Ne yapsa bilemiyordu. Usulca Begüm'e yaklaştı ve bir eliyle  karısının buz gibi olan ufak elini tutarken diğer elini saçlarını okşamak üzere dokunup fısıldadı.

"Begüm... Güzelim bak hadi bana."

Yutkundu Azat. Begüm'ün böyle durumlara alışık olmadığını ve çok hassas olduğunu o an unutmuş karısının gözü önünde çıldırmıştı. Şimdi pişman olsa da Begüm'e ulaşamıyordu. Güzel karısının saçlarını ikinci kez okşamak onu sakinleştirmek için elini oynattı ama bir anda Begüm başını kaldırdı ve hırçın bir ifadeyle yüzüne bakıp olanca gücüyle bağırdı.

"Yaklaşma bana... Dokunma sakın git buradan..."

Yatakta geri geri giden Begüm deli gibi ağlıyordu.

"Benden uzak dur git buradan git..."

Donu kaldı Azat. Begüm kendisinden korkuyordu. Bunu istemişti evet baskısı karısının üstünde olsun istemişti ama böyle bir korku şeklinde değildi. Gözünde cani gibi olmak istemiyordu.

"Güzelim..."

"Gitmek istiyorum... Yapamayacağım... Seninle olmaz..."

Begüm bacaklarını kendine çekmiş halde Azat'a bakmadan konuşurken Azat duyduklarıyla olduğu yerde durmuş nefesi tıkanmış gibi bakıyordu. Begüm gitmek istiyordu. Korktuğu başına gelmişti.

"Begüm güzelim sen neler diyorsun. Sakin ol. Bak tamam biraz yalnız kal ben çıkayım odadan sonra konuşalım. Ben bu olanlara şahit olmanı istemezdim biliyorum çok korktun ama sakin ol."

Begüm kendisine uzatılan eli kararlılıkla itti.

"Dokunma diyorum bana..."

Azat derin bir nefes alıp elini çekti hemen.

''Tamam dokunuyorum."

Begüm bir anda yataktan kalktı ve Azat'ın bakışları arasında hızla giyinme odasına gitti. Göz yaşları arsında dolabın üstündeki küçük seyahat çantasını uzanıp aldı. Gidecekti.. Bir
süre uzaklaşacaktı. Kesin kararıydı bir süre Azat'ı görmek istemiyordu.

Bir Kaç parça eşyasını rastgele çantaya  doldurdu ve odaya tekrar döndüğünde Azat'ın gözleri önce Begüm'ün elindeki çantaya sonrada karısının yüzüne odaklandı.

Begüm gidiyor olamazdı değil mi? Azat'ın sırtından ter damlaları beline doğru aktı. Sanki boğazı kurumuştu. Karısı giderse ne yapardı? Onu nasıl durduracaktı bilmiyordu.

"Begüm bak sakinleş oturup konuşalım. Tamam az önceki halimi görmeni, benden korkmanı istemezdim."

"Ama gördüm."

Begüm sesini yükseltti.

"Mutsuzum... Ben bu evde seninle olmaktan çok mutsuzum. Eski huzurlu hayatımı özlüyorum. Okula gidip gelen, annesiyle babasıyla sakin yaşamı olan, Kavga gürültü
Şiddetin olmadığı o sakin hayatımı özlüyorum. Ben seninle evlenirken senin zor bir adam olduğunu biliyordum ama bu zorluk değil. Sen en ufacık bir yanlış karşısında delirtiyorsun. Sen söz konusu kıskançlık olunca bambaşka biri oluyorsun ve ben bu Azat'ı istemiyorum."

Azat Begüm'ün sözlerini başı önde dinledi. Ne diyebilirdi hak veriyordu karısına.

"Ben seni mutsuz mu ediyorum?"

Elini uzatıp Begüm'ün saçlarına dokunduğunda Begüm'ün göz yaşlarının düşüşünü izledi.

"Evet..."

Fısıltı gibi çıkmıştı sesi çünkü Azat'ın karşısında böyle konuşmaya oda dayanamıyordu.

"Gitmek mi istiyorsun?"

Azat öylesine sakin ve yalvarır gibi konuşuyordu ki Begüm yutkunarak baktı kocasının dağılmış gözlerinin içine.

"Bir süre gitmek istiyorum. Kurs ara tatile girecek iki hafta sonra. Sen rapor ayarlayıp verirsin ve daha önce tatile çıkmış olurum. Bu süre zarfında da biraz uzak kalmak sakince düşünmek istiyorum. Çok Yoruldum Azat, sende yoruldun görüyorum."

Azat usulca başını salladı. Zorla kal diyemezdi. Bunu yaparsa Begüm'ün nefret etmesinden başka bir işe yaramazdı. Aslında kimseye bir şey demeden Begüm bir süre sanki abisinin yanına gidecekmiş gibi yapabilir bu sürede ikisi de sakinleşir biraz birbirleri özlerlerdi de bu aşk yıkılmadan belki kurtulurdu.

"İstanbul'a gitmek istiyorum.  Annemler duyup üzülmesinler. Yaren'in bir kaç aya abimle nişanı var biliyorsun. Kurs aradayken ona yardıma gidecektim biraz erkene çekmişiz gibi söyleriz.''

Azat elbette ailelerin bu yalanı yutmayacağını çok iyi biliyordu. Herkes iyi biliyordu ki Azat ve Begüm ayrı kalamazlardı. Uzun süre, hele öyle haftalarca asla ayrı duramazlardı. Bu ufak ayrılıktan bir şeyler anlayacaklardı.

"Tamam..."

Begüm Azat'ın bu kadar kolay tamam demesini anlamamıştı çünkü her zaman ben seni bırakamam diyen kocasına  şimdi ne olmuştu da hemen kabul etmişti.

"Akşam bizimkilere söyler sonra size gider baban ve annenle  konuşuruz."

Begüm tamam anlamında başını salladıktan sonra Azat daha fazla ayrılık havasını solumak istemediğinden hareketlenip odadan çıktı. Begüm bir süre Azat'ın gidişinden sonra boş boş bakındı. Bir Süre ayrı kalmak ikisininde aklına yatmıştı. Birbirlerini özleyip sorunlarını bu kez sakince konuşabileceklerdi. Bu küçük ayrılığın kendilerini toparlayacağına eminlerdi.

Odada tek başına kalan Begüm kendi kendine düşünürken sessiz odada duyduğu bildirim sesiyle başını çevirdi ve etrafına bakındı. Azat'ın telefonun sesiydi  bu ses. Telefonunu unutmuş diye düşünüp etrafına bakındı ve komodinin hemen kenarına Azat'ın odaya girdiğinde bıraktığı ve çıkarken almayı unuttuğu telefonunu eline alıp baktığında ekrandaki isimi görmesiyle gözleri kocaman olup ağzı bir balık gibi açıldı.

''Banu Hanım'' olarak kayıtlı numaradan mesaj vardı. Kaşlarını çatarak kocasının ezbere bildiği şifresini açtı. Bu kadın bildiği üzere şirketten ayrılmıştı. Azat, ''Banu ile çalışmalarda anlaşamıyoruz o yüzden şirketten ayrılmasının kararını aldık . İşten çıkardık.'' Demişti. Begüm gerçeği bilmediğinden kolaylıkla buna inanmış ve kadının tamamen hayatlarından çıktığına sevinmişti. Şimdi o kadın niye kocasına mesaj atmıştı hiç bilmiyor ama hemende kötüye yormak istemeyerek ekrana dokundu ve açılan mesajı onunla birlikte öncesinde kendisiyle Oğuz'un çekilmiş fotoğrafını ve yazılanları okuyup baktı...

Begüm'ün gözleri sinirle öfkeyle dolarken telefonu yatağın üstüne attığı gibi hızla yatak odasından çıktı ve koşar adım merdivenleri indiği gibi avluda korumalarıyla toplanmış konuşan Azat'a seslendi.

''Azat...''

Azat başını çevirip merdivenin son basamağında kendisine öfkeyle bakan karısına bakıp korumalara ''Sonra konuşuruz çıkın siz.'' dedi ve adamlar çıkar çıkmaz Begüm'ün karşısında durmuştu ki hiç beklemediği anda yüzüne yediği tokatla donup kaldı.

''O sana benim fotoğraflarımı atıp bana hakaret ediyor. Sen bırak beni savunmayı hiç cevap vermeden soluğu burada alıyorsun. Anlamadan dinlemeden gözümün önünde önce birini vahşice dövüyorsun sonra ben uzaklaşmak istiyorum dediğimde de kolaylıkla kabul ediyorsun...''

Azat sinirle dişlerini sıkıp bir eliyle çenesini sıvazlayıp derin bir nefes aldı. Karısı da olsa, Banu konusunda haklıda olsa kimse ona tokat atamazdı.

''Sen Banu'yla ne derece samimisinde o sana özelden yazıp fotoğraflar atabiliyor? Sen hangi çalışanınla mesajlaşıyorsun da bu kadına gelince sesini çıkarmıyorsun?''

Begüm delirecekti. Kocası, Oğuz arkadaşı olmasına rağmen yanına yaklaştı diye kıyameti koparıyordu ama alenen askıntılık yapan ve utanmadan nişanlanacağım diyen kadının evliliklerine müdahale etmesine nasıl tepki vermiyor anlamıyordu.

''Bir şey bildiğin yok saçma sapan konuşup beni çileden çıkarma.''

Azat kara gözleri öfkeye bulanmış halde Begüm'e bakıp ağır ağır konuşurken Begüm daha çok sinirlendi.

''Neyi bileceğim ben neyi... O kadın ne demek istemiş? Aranızda nasıl bir konuşma oldu ki bana dil uzatıyor. Benim Oğuz'la olan görüntümü sana atıyor ortalığı karıştırıyor. Hani işten çıkmıştı?Hani gidiyordu buralardan. Bu nasıl bir yalan Sen...Sen.''

Sustu Begüm dili varmadı. Beni aldattın mı? Diyemiyordu. Azat'a, aşkına öyle güveniyordu ki bunu konduramıyor ama yinede aklına gelenlere engel olamıyordu. Bacaklarında derman kalmadığından merdivenin basamağına çöküp ellerini yüzüne kapatıp hıçkırarak ağlarken Azat geri çekilip yıkılmış halde duran karısına baktı.

Bu noktaya mı gelmişlerdi... Canından çok sevdiği kadını aldatıldığını mı düşünüyordu. Aldatma, ihanet konusunda bu kadar hassasken bunu yaptığını mı düşünüyordu. Bunun için mi o tokatı yemişti.

''Beni aldattın mı?'' Bana bunu yaptın mı? O kadınla aranda ne geçti de beni sana kötüleyen bir mesaj yazıp aramızı açmak için o fotoğrafı yolluyor ve direkt soluğu benim yanımda alıp ona hesap sormuyorsun? Sen ben uzaklaşmak istediğimde bu kadar çabuk niye kabullendin''

Azat'ın içi buz gibi oldu. Çatılı kaşlarının ardında Begüm'e ilk kez buz gibi baktı. O aşkla çarpan kalbi sanki bir anda buz olmuştu. Nasıl ki kendisi Begüm'e güveniyor ama diğer erkeklere güvenmiyorsa aynı şeyi karısından da bekledi. Oğuz konusunda birgün karşına geçip ''sen gizli gizli onunla konuşuyorsun yoksa beni aldatıyor musun?'' diye düşünmemiş ve yüzüne de söylememişti. Şimdi aynı şeyi Begüm'den de beklemişti ama olmamıştı.

Yorulduğunu hissetti Azat... Bu aşk bir yere gitmiyordu. Bu aşk sadece bedel ödüyor ama ödediği bedelin meyvelerini toplamıyor aksine her geçen gün dalları kuruyan bir ağaç gibi günden güne kuruyup yok oluyordu.

Ömrü boyunca kimseyi sevmeyeceğini... Begüm'den başka kimsenin kalbinde yer bulmayacağını... Acıların en büyüğünü çekeceğini bilse de Azat Begüm'e uzun uzun baktı ve bir karar verdi. O Azat Karaaslandı... Zor seven Zor vazgeçen bir adamdı... Begüm'ü tanıyamıyordu kendi sebep olmuştu. İlk başlardaki o cıvıl cıvıl hayat dolu kadını sorunlu hale getirdiğini fark ediyordu ve artık ona bunu yaşatmak istemiyordu. Begüm kendisiyle mutsuzsa aşk bir yere kadar onları götürecekti ve o nokta bugün son bulmuştu.

''Azat...''

Begüm acı çektiği belli olan bakışları sesiyle kocasının ''Ben seni aldatmam.'' deyip durumu açıklamasını beklerken Azat'ın sessiz kalmasıyla boğazından acı dolu bir çığlık koptu ve ayağa kalkıp Azat'ın göğsünü yumruklamaya başlayıp delirmiş gibi bağırdı.

''Yapmadım de... Ben Seni aldatmam de... Sen yapmazsın ben biliyorum... Sen beni seviyorsun. Sen senin olan kadını, karını aldatmazsın.''

Begüm kendi kendine bağırıp çağırsada Azat kaskatı durdu. Şimdi evet öyle seni aldatmadım dese biliyor ki sarılır öpüşürlerdi ama Azat için bu böyle olmayacaktı... Begüm'e baktıkça içi acıyordu bu kadını ne hale getirmişti daha yirmilerin ortasında olan karısını nasıl yıpratmıştı. Suçu sadece kendine yükledi. Öfkeli halleri, kısançlığı, kuraları Begüm'ü bu hale getirdi diye düşündü.

''Begüm...''

Sonunda sessizliğini bozmuştu ki Begüm sözünü kesti ve yanakalarını titreyen avuçlarına baktırıp dağılmış haliyle Azat'ın gözlerinin içine baktı. Aldatıldığına inanamıyordu. Azat yapmazdı kabul etmiyordu ama neden kocası susuyordu anlamıyordu.

''Sen beni bende seni asla aldatmam sevgilim...''

Begüm artık kısılmış sesiyle fısıldarken Azat'ın gözleri doldu. Bu kadın bu kadar severken neler yapıyordu ona böyle.

''Biz çok yanlış yapıyoruz. Biz sürekli kavga ediyoruz çünkü hayatlarımız çok başkaydı. Karakterlerimiz çok başka ama biz aşık olduk Azat... Biz evliyiz.''

Begüm sanki Azat'ın aklındakileri anlamış gibi son çırpınışlarıyla fısıldarken Azat'ın gözünden bir damla yaş süzüldü ve Begüm'ün içini kor bir ateş gibi yakacak olan o sözleri acı çekse de zorlanarak söyledi.

''Banu'yla oldum... Seni onunla aldat...''

Bugün Begüm'den ikinci tokatını yiyen Azat bu kez başını eğip susarak beklerken Begüm elini yumruk yapıp sıktı. Az önce ağlayan halinden eser kalmayan dik bir duruşla baktı Azat'a. Azat'ın yalan söylediğini bilmiyordu. Azat kendince böyle bir yöntem seçmişti. Biliyordu ki karşılıklı boşanalım dese asla kopamayacaklardı. Begüm gitsin hayatını özgürce yaşasın, kendi psikolojik sorunları arasında sıkışıp kalsın istemiyordu. Kendisinin Begüm'süz her geçen gün yanacağını bilse de Begüm için seçmişti bu yolu. Ne kadar doğruydu bilmiyordu ama Azat her gün acı çekse de Begüm'ün mutlu olması için sorunlu olan ama bir o kadarda buram buram aşkın olduğu bu yuvayı dağıtacaktı.

''Yapmazsın...Sus beni kızdırmak için konuşma böyle.''

İnanmıyordu Begüm. Azat'ın aldattığına ve bu sözlerine inanmıyordu. Azat doğru yaptığını düşünse de aldatıldığını zanneden Begüm için bu durum hiç kolay değildi. Azat bile bile sırf Begüm mutlu olsun hayatını yaşasın diye sevdiğinden vazgeçmek zorunda hissediyordu kendini.

Boynunu büken Begüm içini çekerken gözlerinden eksik olmayan yaşlar bir bir düştü. İçi parça parçaydı. Çok seviyordu bunu hak etmemişti. Aldatılmak dünyanın en kötü şeyiydi ve begüm bu lanet şeyle karşılaşmıştı.

''Beni seviyordun...''

Sesi titrerken ne diyecek bilmiyordu. Bana bunu nasıl yaptın diye bağırmak bu evi Azat'ın başına yıkmak istiyordu ama yapamıyordu. Eli kolu tutulmuştu sanki. Yüreği kor bir ateş gibi yanıyordu.

''Beni sevmiyor musun?''

Sorusunu değiştirip yeniledi çünkü Azat bir şey söylesin istiyordu. Ne yetmemişti ne vermemişti de aldatılmıştı anlamıyordu. Her gece kulağına aşk sözcükleri söyleyen adam yalan mıydı. Azat'ın daha bilmediği kaç yüzü vardı.

Akan burnunu küçük bir çocuk gibi çekip  derin bir nefes aldı. Azat cevap vermeyecekti. Daha neyi duyacağım ki diye düşündü ve Son kez Azat'a yaklaşıp kimine göre gurursuzlukta olsa o içinden geleni yaptı ve Azat'ın eğik olan başından  dolayı boyu eşit olduğundan yanağını usulca öpüp kulağına fısıldadı.

''Ben seni hep çok sevdim... Ben bunu hak  etmedim. Ben seni bu kadar çok severken canımı uğruna gözümü kırpmadan verecekken, seninle dolu gelecek hayal ederken bunu hak etmedim. Bana söz vermiş söz almıştın. Aramızda ne olursa olsun başkası olmayacak demiştik...  Bitti Azat. Begüm'le Azat aşkı, evliliği bir daha bir araya gelmemek üzere binlerce parçaya ayrılarak bitti. Mutlu ol... Ben her gün acı çekerken sen mutlu ol...''

Azat gözlerini sım sıkı kapatıp Begüm'ün taptığı sesinden dökülenleri dinlerken zor tutu kendini. ''Ben sana bunu yapmadım. Senin için senden vazgeçiyorum.'' Diyemedi. Gönlü pare pare yandı da dili lal oldu.

Arkasını dönen Begüm adım atmakta zorlansa da dik durdu ve gözlerini kurulayıp merdivenleri eşyalarını toplamak üzere son kez çıktı... Bu evde durduğu son saatlerdi. Omuzlarını dikleştirip derin bir nefes aldı. Bu ateş de bitecekti. Kalbini kavuran bu ateş elbette sönecekti.

Çıktığı her basamakta kendine bir söz verdi. Dimdik duracak asala yıkılmayacaktı...

Azat Begüm'ün ardından kendini tutamayıp gözlerinde akmak üzere olan yaşları serbest bıraktı. Merdivenin altındaki boşluğa geçip elini ağzına kapattı ve küçük bir çocuk gibi hıçkırdı. Sesi duyulmasın diye elleriyle ağzını sıkıca kapatırken nefret etti kendiden. Değişmiyordu... Kahretsin ki hayatına kim girerse mutsuz oluyordu. ''Suç bende diye'' düşündü. İyi değildi Azat... Begüm'ün gidişiyle daha da kötü olacaktı.

***

Üç Saat sonra

Begüm tüm eşyalarını toplamamıştı. Şuanda buna gücü yoktu. Ota boy bir valiz hazırlamış ve iki saati geçkindir yatak odasında yerde öylece oturuyordu. Sanki şoka girmişti. Ağlamıyordu. Sinirlenmiyordu. Öylece boş boş bakıyor, kendisini arayan Meliha annesine, Leyla'nın ''Begüm biz bir iki saate geleceğiz bir isteğin var mı?'' mesajlarını görüyor ama cevap yazmıyordu.

Sanki zaman durmuşta da Begüm öylece kalmıştı. Aldattı... Sadece bu söz yankılanıyordu kulağında. Gidecekti buradan... Antep aşık olduğu şehir olup mutluluğu ona yaşattığı kadar acıyı da tattıran şehirdi. Burayla artık bağlantısı kalmamıştı. Ailesine boşanacağını nasıl diyecekti hiç bilmiyordu. O kadar kişi karşına geçip neden diye sorduğunda Azat beni aldatmış demeye utanıyordu. Onun sevgisi yalanmış demek canını acıtıyordu. Kimseyle konuşmak istemiyor, kimseyi görmeden yalnız başına kalmak istiyordu.

Meliha annesiyle Leyla gelmeden gitmek çok zor olsa da onlara veda etmeyecekti. Hakları çoktu ve bu kıymetli aileyi bir daha göremeyecek olmak canını yaksa da  biliyordu ki onlara veda ederse darma dağın olur şuan ki kararlı dik duruşu olmazdı. Zaten gidişini öğrenen herkes gibi onlarda ayaklanacaktı ve Azat'ın açıklamasından sonra muhtemelen kimse karşısına gelip neden boşanıyorsunuz demeyecekti.

Birazdan kalkacak ve acı olduğu kadar çokça kezde mutlu olduğu bu eve çok zor olsa da veda edip doğruca bir otele gidecekti.  Babasıyla annesine şuan bir şey açıklamak istemiyordu. Azat nasıl olursa ailesine açıklayacak onlarda doğruca annesiyle babasının yanına gelecek ve her şeyi öğrenecek kendisini arayacaklardı. Her şey duyulduktan sonra konuşmak istiyordu. Babasının karşısına geçip ''ben yeniden sana geldim baba... Yaralarımı sarıp yine başımı okşayıp beni kanatlarının altına al.' demek çok zordu...'' Aldatıldım baba'' demek ölümdü Begüm için.

Üstünü değişip hazırlandı ve dolan gözleriyle yatak odasına uzun uzun baktı. Aylardır Azat'la aynı yastığa baş koyup uyuduğu, tutkuyla, aşkla seviştiği yatağında dolandı gözleri. Kaç kez sarılarak uykuya dalmıştı sevdiği adamla... Kaç kez sevişmişti aşk yuvası olan bu büyük yatakta. İlikerine kadar aşkı hissedip kulağına ''sadece benimsin'' diye fısıldayan adamın kaç kez olmuştu... Gözü perdelerine takıldı. Evlenmeden önce Azat'ın ''ben anlama öyle kumaştan perdeden güzelim sen hangisini istiyorsan seç ben ne istiyorsan alacağım.'' deyişini hatırladığında sol gözünden düşen yaşla birlikte burukça gülümsedi. Giyinme odasının önünde sabahları şakalaşmaları, banyoda geçen aşk dolu ve kahkahalı halleri canlandı gözünün önünde. Bu oda onların mahremi aşklarını özgürce yaşadıkları yerdi. Duvarlar dile gelseydi de Begüm'ün içinin acısına eşlik etselerdi. Azat daha bir kaç ay önce bu odada ''beni bırakma diye ağlayan adamdı. Ne olmuştu da aldatılmıştı anlamıyordu.

Derin bir nefes aldı. ''Önüne bak''dedi kendi kendine yapmakta zorlanacağını bilse de.

Valizini çekerek çıktı odadan ve kendini zor tutarak aşağıya indiğinde ortalıkta kimse yoktu. Bugün çalışanlarda Meliha hanımla birlikte çıkmışlar ve bağ evine gönderilmişlerdi. Bekir Beyin hafta sonu misafiri olduğundan orya çeki düzen verilecekti. Onlara da veda edememek üzüyordu.Herkesin emeği vardı Begüm'ün üstünde. Evini ailesini çok seviyordu.

Gözleri son kez olsun görmek için Azat'ı aradığında aradığı kişi alt kattaki mutfaktan çıktı ve kıpkırmız olmuş gözlerle karşısında durdu. ''Ağlamış mıydı? Neden ağlamıştı ki? Bu hale bizi o getirmedi mi?'' Diye düşündü sonra aklına bir şey takıldı. Azat hiç beni affet gitme demiyordu. Demek ki aldatmakla kalmamış ayrılığı da kafasına koymuştu. Begüm buradan da bir darbe alırken ''beni artık sevmiyor'' diye düşündü.

Azat'la göz göze bakarken Azat'ın yutkunuşunu gözlerini kaçırışını izledi. Bak dedi konuşmasada bakışlarıyla. Bak gidiyorum Azat... Bizi bu hale sen getirdin. Başka tene dokunarak bizi sen bitirdin.

Kolay olmayacaktı... Biliyordu elbette ki çokça kez yıkılacak pes edecek ama sonra bir şekilde ayağa kalkacaktı. Bir umur olacaktı ve Begüm ona tutunacaktı. Azat için aynı umut olur muydu bilmiyordu ama inanıyordu bunu da atlatacaktı...

''Gidiyorum...''

Kendini sıkarak boğuk sesiyle konuştuğunda Azat'ın gözlerinin doluşunu izledi.

''Ben herkese açıklayacağım.''

Azat ağlamaklı acı dolu sesiyle konuşurken göz yaşları bir bir düşünce Begüm'de kendini tutamadı ve gözlerini kaçırarak ağladı. Gitmek İstemiyordu. Azat'ın şaka yaptım demesini her şeyden çok istiyordu. Belki böyle şaka yaptığı için çok kızardı ama sonra sıkıca sarılırdı hem olmak istediği kıllara...

''Onlara neden veda edemediğimi de söyle... Hepsi benim için çok değerli ve hepsini çok seviyorum söyle bunu.''

Azat burnunu erkesi bir tavırla çekip başını salladı. ''Keşke ölseydim de bu ayrılığı ellerimle hazırlamasaydım.'' dedi içinden.

''İstanbul'a mı...''

Gideceksin diyemediğinden sustu ve sessizce ağladı. Dili varmıyordu bildiği şeyi sormaya.

''Bir kaç gün sonra... Kurstan ayrılacağım gidip önce orayla konuşmam lazım.''

Azat yutkundu. Şuan konuştukları şeyden nefret ediyordu resmen Begüm'ün gidişine göz yumuyordu.

''Begüm...''

Boğazı düğüm düğümdü konuşmak öylesine zor ve acıydı ki Azat hayatının sınavını veriyordu.

''Sana olan sevgim gerçek...''

En azından bunu söylemek istedi Azat. En azından Begüm aşkını yalan zannetmesin istedi. Aldatmasa bile bu olayı bir kerelikmiş gibi gösterip Begüm'ü daha az üzeceğini düşünse de Begüm daha çok üzülmüştü. Severken aldatılmış olmak çok daha acıydı. Sevdiği adamın başkasının koynundan çıkıp kendisinin koynuna girdiğini düşünmek çok daha acıydı.

''İyi ki çocuğumuz yok... Her şey çok daha...''

Begüm Azat'ın sözlerini hayretler içerisinde dinlerken elini kaldırıp susturdu. Duymak istemiyordu. Birde utanmadan yüzüne çocuklarının olmadığı için şükür etmesini kaldıramıyordu. Azat art niyeti olmasa da saçma sapan başının dumanıyla konuşurken Begüm'ü çok daha fazla yaraladığından bir haberdi.

''Evet'' dedi Begüm bilerek Azat'ın canı yansın diye.

''İyi ki senin isteğine rağmen ben kabul etmemişim de bugün bebeğimizin annesini aldatan bir babası olmamış.''

Azat dudaklarını ısırıp başını eğdi. Konuştukça battığının farkındaydı ama Begüm ondan soğusun diye böyle konuşmuştu. Aldattım demesi yetmiyor gibi hala neyin soğumasından bahsediyordu kendi bile kurduğu cümleye lanet etse de hata yapmaktan geri durmamaya yemin etmiş gibi devam etti.

''Olsaydı da zaten bende kalırdı. Onu sana falan vermez...''

''Azat...''

Begüm ilk kez nefretle baktı ve susturdu yine Azat'ı. Karşısındaki adam gerçekten aşık olduğu, evlendiği adam olmazdı. Utanmadan birde çocukları olsaydı ayrıldıklarında onu alacağını söylüyordu. Hatası yetmezmiş gibi hala neler söylüyordu.

''Senden nefret etmem için her şeyi yaptın ve yapmaya da devam ediyorsun.''

Azat rol yapmakta zorlansa da dik durdu.

''Gerçek Azat'ı sana söylüyorum.''

Begüm daha fazla hayatının hatası olan adamla durmak istemedi. Yüzünü buruşturup Azat'a manidar bir bakış attı.

'Umarım o gerçek Azat birgün pişman olup kapıma gelmez. He olur da gelirse bil ki eski Begüm'ü bulamayacak. Onu affedecek o saf aşık Begüm asla bu yaptıklarını affetmeyecek. 'Hoşça kal...''

Begüm arkasını dönüp tüm yaşanmışlıkları bir hoşça kala sığdırp göz yaşları içinde yuvasını  terk edip giderken Azat gözlerini kapattı. Bu evden gidişini izlemek istemiyordu. Biliyordu Begüm'süz olmayacaktı ama mecburdu. Begüm mutlu olsun diye gitsin istiyordu.

''Seni çok seviyorum...''

Yaşlı gözlerle kapanan kapının arkasında fısıldayan Azat tek başına kaldığı eve sığamadı. Derin derin nefesler alırken göz yaşları sel gibi aktı. Erkekler ağlamaz sözünün üstüne basa basa geçiyor ve hıçkırıyordu giden yaşama sebebine...

''O beni hak etmiyor... O benim gibi bir adam için tertemiz.''

Azat'ın aklı hiç yerinde değildi. Garip bir psikolojinin içindeydi. Şuan sorsalar bu dünyada yaşana her kötülüğün sebebi olarak bile kendini gösterirdi. Hiç iyi değildi... Mustafa haklıydı bir an önce Azat yardım almalıydı.

***

Tüm gün çalışma odasında tek başına oturan Azat akşama kadar sadece Begüm'ü düşündü. Begüm gitse bile hep peşinde adamları olaca son nefesine kadar tek aşkından haber alacaktı. Sanki zaman geçtikçe acısı daha çok artıyor Begüm'ün gittiğini daha çok hissediyordu. Şimdiden bu haldeyse gece o odaya nasıl girecekti. Uzun uzun düşündü. Begüm'ün kokusunun sindiği odaya adım atmayacaktı hazır değildi buna... Bugünden itibaren başka odada kalacak en kısa zamanda da yarı eve çıkacaktı. Aşkıyla dolu olan bu evde kalırsa delirmesi an meselesi olurdu.

Saatin yediye gelmesiyle birlikte canı hiç istemese de yemek masasına geçti ve tek lokma yemeden ailesini her şeyi açıkladığında ilk tepki kaşlarını çatıp yüksek sesiyle konuşan Bekir bey olmuştu.

''Ne demek Begüm gitti? Azat senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?''

Bekir Bey ve diğer tüm aile üyeleri gibi akşam eve geldiğinde Begüm'ü dışarıda zannedip Azat'ı da çalışma odasında olduğundan rahatsız etmeyip sofraya oturduklarında Azat'ın yaptığı açıklamadan sonra tepkisini göstermişti.

Tüm aile Azat'ı dikkatlice dinlerken duydukları, ''Begüm evden gitti. Biz ayrılmaya karar verdik. '' demesiyle Bekir Bey yerinden ok gibi fırlayıp Azat'ın yakasını toplayıp oğluna hesap sorarken her kafadan bir ses çıkıyor Mustafa arya giriyordu.

''Ayrılamaya karar vermişlermiş... Yahu siz evleneli ne oldu da ayrılıyorsunuz? Zaten bir kaç gündür gözüm üstünüzdeydi aranızda bir şey olduğu belliydi ama boşamak nedir?''

Bekir bey Azat'a kızarken karısına döndü.

''Meliha ara çabuk Begüm'ü beni kızdırmasın.Bu deli o bundan deli... Allahım dünüre rezil olacaklar. Adam demez mi bana bir kızıma sahip çıkamadın evden giden gelinden haberin yok diye... Boşanacakmış... Sen bana sabır ver Allahım bu çocuklar kazık kadar olsalar da benim başımı ağrıtmaya yemin etmişler gibi rahat durmuyorlar.''

Bekir Beyin söylenmeleri arasında Meliha hanımın 'oğlum nerede Begüm? Ne oluyor size annem ne boşanması?''Diye soru yağmuruna tutarken Azat'ın tek cümlesi ile buz kesti ortalık ve herkes donup kaldı.

''Begüm'ü aldattım oda gitti. Sormayın artık bitti bu evlilik. En kısa sürede bende gideceğim bu evden.''

Bu da Azat'ın aldığı son karardı. Begüm'den sonra kalmayacaktı bu evde bu şehirde. Babası için döndüğü bu şehirde kesinlikle kalmayacaktı. Önce ayrı bir eve çıkacak sonra şirketteki işlerini düzene koyup Begüm'ün ardından İstanbul'a gidecekti. Ayrı olsa bile uzaktan hep Begüm'ü izleyecekti. Onu görmeden yaşayamazdı.

Dondu kaldı Karaaslan ailesi. Meliha hanımla Leyla ağlaşıp kenara çekilirken. Mustafa Azat'a inanmazca baktı. Azat'ın da kendisi gibi eşini aldatmayacağını çok iyi biliyordu ve bu işin arkasını kesinlikle bırakmayacaktı.

Azat için zaten canının yarısı ellerinin arasından uçup gitmişti birde ailesine açıklama yapmak çok zordu. Daha fazla durmaya hali kalmadığından salondan çıktı ve evden uzaklaşmak için yürüdüğünde arkasından çıkan babası seslendi.

'Azat bekle beni.''

Azat derin bir nefes alıp verdi. Babasının da diğer aile üyeleri gibi kolay kolay bu ayrılma işinin peşini bırakmayacağını biliyordu.

''Baba...''

Azat gözleri dolmuş halde arkasını dönüp babasına seslendiğinde Bekir Bey elini ovuşturduğu alnından indirdi ve darma dağın olsa da güçlü durmaya çalışan oğluna baktı. Karşılıklı durduklarında Bekir Bey acı çeken oğluna kollarını açtı ve Azat küçük bir çocukmuş gibi hıçkırarak babasına sarıldı. Buraya kadardı... Kalkanları inmiş babasına teslim olmuştu. Ne kadar büyüse de babasına ihtiyacı vardı. Nefes alamayacakmış gibi hissediyor babası yardım etsin acıları dinsin istiyordu.

Canı çok acıyordu... Begüm gideli daha bir kaç saat olmasına rağmen şimdiden hayattan nefret ediyor acı içinde kıvranıyordu. Bekir Bey  oğlunun göz yaşlarına dayanamayıp sessizce ağlarken sımsıkı sarıldı ve  Azat'ın sırtını sıvazlarken çatallaşan sesiyle konuştu.

''Azat sen benim oğlumsun. Sen benim parçamsın. Abinde sende benim en değerli varlıklarımsınız. Bak ben bu aldatma işine inanmıyorum. Seni ben yetiştirdim. Senin ilkelerini biliyorum. Senin gelinime olan sevdanı görüyorum...Şimdi bile karşımda biz ayrılıyoruz derken acı çekiyorsun. Söyle aslanım Söyle Azat'ım neden böyle yapıyorsun?''

Azat boğazı düğüm düğüm olmuş halde yutkunup geriye çekildi ve gözlerini hırçın bir tavırla sildi.

''Ben karımı çok seviyorum...''

Ağzından acıyla dökülen itirafı Bekir Bey ciddiyetle dinledi. Madem Azat böyle perişandı neden ayrılığı kabul etmişti. Begüm aldatıldı diye boşanmaya kalksa bile Azat neden hemen kabullenmişti. Bu çok saçma geliyordu.

''O zaman bu aldatma ve ayrılma saçmalığı ne?''

Omuz silkti Azat.

''Azat oğlum kurban olayım söyle bana. Bak tamam istersen annen abin bilmez aramız da kalır ama bana söyle kendince düşünüp hareket etme. Sonradan pişman olacağın yanlış bir şey yapma.Bir bana söyle bende kendimce sana akıl vereyim.''

Azat derin derin nefesler aldı. Babasına gerçeği söylesin mi bilmedi.

''Anlatacak bir şey yok baba. Ben ona ihanet ettim oda beni...''

''Sus artık yalan konuşma karşımda.''

Bekir bey gürlercesine bağırınca Azat başını önüne eğdi.

''Aldatmış...Sen eğer Begüm'ü aldatsaydın karşımda böyle ağlamazdın. Kendini affettirmek için karının ayaklarına kapanır bana gelip baba bir şey yap Begüm gitmesin derdin. Azat yine mi oğlum, yıllar önce olduğu gibi yine kendini, bizi perişan mı etmek istiyorsun.''

Azat sessizce babasını dinlerken çenesini sıvazladı.

''Çok mutsuz... Biz birbirimizi çok sevsek de olmuyor baba. Benimle mutsuz olduğunu söyledi. Onu ağlatmaktan başka bir şey yapmıyordum ki. Engel olamadığım bir öfkem ve kıskançlığım var. Begüm'ü bunalttım. Siz bizim iyi hallerimiz dışında bir şey görmediniz duymadınız.''

Bekir bey tek kaşını havaya kaldırıp Oğluna sertçe baktı.

''Sende bula bula bu bokumu buldun?''

Azat babasının argo konuşmasına şaşırdı çünkü Bekir beyin ağzından çocuklarına karşı eşek herifler, eşek sıpası dışında bir söz çıkmazdı. Çok nadir büyük kavgalarda kendini tutamazdı.

''Baba...''

''Ne babası hergele.''

Bekir bey Azat'ın üstüne yürüyünce Azat dikçe durdu karşısında.

''Evet yalan söyledim. Gitsin mutlu olsun, hayatını yaşasın benimle boğulmasın diye ona ihanet etmişim gibi yalan söyledim. Olmuyor işte olmuyor. Ben sevmeyi bile beceremiyorum. Artık kimse, bu benim canım dahi olsa benim yüzümden mutsuz olsun istemiyorum.' Begüm için ondan vazgeçmek zorunda kaldım. Ağlıyorum karşında çünkü delirler gibi aşığım Begüm'e...''

Azat'ın ellerini iki yana açarak haykırışına hiç şaşırmyan Bekir bey oğluna bakarken onunla birlikte Azat'ın bağrışını salonun penceresinin arkasından gizlice konuşulanları dinleyen Meliha hanım, Leyla ve Mustafa da duymuş Azat'a kızmışlardı.

''Yıkıl git karşımdan. Evliliği bile çocuk oyuncağına çevirdiniz. O kız şimdi ne haldedir kim bilir.''

''Unutur...''

Azat'ın konuştukça Bekir Bey oğluna gıcık oluyordu. Zorla bayramlık ağzını açtırdı Azat.

''Ulan adamı dinden imandan çıkarırsınız. Unuturmuş... Sen unuttun mu? Sen aldatıldığında Öyle çabuk unutup hayatını yaşadın mı? Aslı denen o kızın ihanetini şu gün olsun başkasına aşık olup evlensen de o iğrenç hissi sindirdin mi?''

Azat yüzüne tokat gibi çarpılan gerçekle sarsılırken Bekir bey sabır çekti.

''Gidip Begüm neredeyse bulacağım ve yaptığın eşekliği ona anlatıp dönmesi için ikna edeceğim. Olur da ikna olup gelirse kendini ona affettireceksin. Benim kızımın yeri bu ev... Benim çatıma gelinlikle girdiyse öylede kalacak. Duydun mu beni?''

''Baba karışma.''

Azat deli gibi Begüm dönsün istese de  aldığı karardan vazgeçmek istemiyordu. Begüm mutlu olsun istiyordu.

''Karışırım efendim. Sen benim oğlumsan Begüm'de benim kızım. Hem sen nasıl seviyorsun o kızı. Hiç mi düşünmüyorsun senden ayrıldıktan sonra ne hale geleceğini. Kim bakacak? Kim koruyacak onu? Babasının evine bir kızın geri dönmesi kolay mı? Aldatılmışlıkla yaşmak kolay mı? Tüü senin kalıbına. Bende evlat yetiştirdim diye övünüyorum.''

Bekir Bey oğluna veryansın edip Mustafa'ya seslendi.

''Mustafa gel çabuk.''

Tüm konuşulanları duyan Mustafa da kardeşine çok kızgındı. Böyle olmazdı. Hem söz vermişti düzelecekti yardım alacaktı bu ayrılık saçmalığı da neydi.

''Efendim baba''

Azat abisinin yüzüne bakmamasından onunda yaptığına onay vermediğini anlamıştı. Belki yanlıştı yaptığı ve sonunu düşünmüyor Begüm'ün kendisi olmadan çok daha mutsuz olacağını tahmin etmiyordu.

''Şu eşek kardeşinle konuş aklını başına almasını sağa. Ben gidip gelinimi bulacağım.''

Mustafa başını sallarken Azat hiç cevap vermedi. Begüm gelmezdi ki biliyordu.

Bekir Bey hızla evden çıkıp giderken Mustafa Azat'ı çalışma odasına çağırdı. Yine uzun bir konuşma anlaşılan yapacaktı.

***

Begüm yerleştiği otel odasında yaklaşık iki saattir hiç kıpırdamadan öylece yatağın üstünde dört top olmuş halde yatıyordu. Hiç yerinden kalkmamıştı. Valizi kapı girişinde duruyor sadece boş bakışlarla yatıyordu. Canı çok yanıyordu ama tepki veremiyordu. Sanki vücudu kilitlenmişti. Hala tüm bu olanlara inanamıyordu... Azat'ın kendisini aldatmasına inanmıyor ama sonra onun itirafı kulağında yankılanıyordu. Bitmişti... Sanki yaşamasının bir anlamı yoktu. Evden çıkarken ki o güç  yoktu. Zaman geçtikçe sanki acısı katlanıyordu.

Aklında sadece Azat'la evlendiği ilk anlar ve sonrasındaki güzel günler geliyordu. Sanki beni kötü anları silmişti de hiç birini düşünemiyordu. Çok seviyordu Begüm. Ne yapmıştı da aldatılmıştı. Düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Ağlayamıyordu. Gözleri doluyordu ama akmıyordu göz yaşları. Onlar bile bıkmıştı bu aşkın sancılı bedelini ödemekten.

''Ben onsuz ne yapacağım... Beni neden aldattı.''

Kendi kendine fısıldarken gözünün önünün kararmasıyla yutkundu ve derin bir nefes aldı. Başı fena halde dönüyor midesi bulanıyordu.

''Beni aldatmazdı...Söz vermişti. ''

Kendi kendine boş bakışlarla sabit noktaya bakarak konuşuyordu. Sanki aklını kaçırmış gibiydi durgun tepkileri.

''Azat beni çok seviyor... Tıpkı benim onu sevdiğim gibi çok seviyor. Bana kurabiye kokulum deyip kokumu içine çekerek seviyordu.''

Gülmeye başladı... Önce hafif başlayan gülmesi başının daha çok dönmesiyle bir anda kahkahaya dönüştü.

''Ben şimdi boşanacak mıyım? Biz ayrıldık mı?''

Kahkahaları odada yankılanırken Begüm otel odasının kapısının çalmasıyla susup dönen başına rağmen zorlansa da ayaklandı ve yavaş adımlarla kapıyı açtığında karşısında görmeyi şuan için hiç beklemediği çatık kaşlı kayın babası Bekir Bey duruyordu.

''Bekir baba...''

Bekir Bey otuz iki diş sırıtan gelinine tuhaf bir bakış attı. Saatlerdir Begüm'ü aratıyordu ve bağlantıları sayesinde nihayet Begüm'ü saklandığı şehir merkezine çok uzak olan bir otelde bulmuştu. Buraya tanınmamak için geldiğine emindi ve bu yüzden de bulması biraz zamanını almıştı. Otel müdürüyle görüştükten sonra oda numarasını öğrenmiş ve hızla gelinin kaldığı odanın önüne gelmişti. Odanın içinden duyduğu kahkaha seslerine şaşırmıştı. Begüm'ün gülüşüydü bu ama neye gülüyordu kızı anlam verememişti.

Kapı açıldığında Begüm bitkin halde karşısında duruyor ama yinede gülüyordu. Bu gülüşün içten olmadığını anlamıştı Bekir Bey... Begüm acısına gülüyorsa gerçekten iyi değildi ve yaşlı adam bunu anladığı gibi gelinin kolundan tutu çünkü Begüm çok bitkin duruyordu. Düşmesinden endişelendi.

''Begüm kızım sen iyi değilsin geç hadi içeriye.''

Begüm gülerek baktı öz babası gibi sevdiği Bekir Beye... Yatağın üstüne oturduğunda Bekir Bey hemen köşede duran dolaptan bir pet şişede su çıkardı ve geline içmesi için uzatıp karşısına geçip oturdu. Begüm sudan küçük üç yudum aldıkta sonra başını kaldırdı ve gözleri tıpkı kocasının kara gözleri gibi olan babasının gözlerine değince yutkundu...

''İyiyim ben... Çok iyiyim.''

Sanki Bekir bey bir şey sormuş gibi kah gülümseyerek kah yüzünü asarak kendi kendine konuşmaya başladı.

''Ben çok güçlüyüm... Hem ben neden üzülecekmişim ki.'''

Bekir Bey kaşlarını çatıp karşısında büyük bir sarsılma yaşadığını düşündüğü kadına üzgünce baktı ve kendi haline bıraktı. Rahatlasın istiyordu ama korkuyordu da çünkü Begüm gülmekle ağlamak arasında garip halde konuşuyor bakıyordu.

''Beni aldatmış Bekir baba.. Düşünsene oğlun beni Banu'yla aldatmış...'''

Kahkaha atığında Bekir Bey gözlerini kocaman açtı. Eşek oğlu birde Banu'yu mu işin içine katmıştı.

''Beni... sensiz yaşayamam dediği beni aldatmış. Bırakma Begüm beni diye yalvaran ağlayan Azat beni o kadınla aldatmış...''

Begüm'ün hali iyice Bekir beyi korkuttuğundan adamcağız ayağa kalktı ve Begüm'e doğru yaklaştı.

''Begüm... Kızım.''

Begüm kahkahalarının arasında kendisine elini uzatan Bekir Beye baktı ve bir anda toplanıp sinirle gözlerini öfke kaplamış halde Bekir Beye bakıp elini ittiği gibi ayağa fırladı.

''Ben sizin kızınız değilim. Kimse dokunmasın bana... Kimse acımasın bana. Gidin buradan gidin ve sakın gelmeyin. Bir daha ne Azat'ı nede onun ailesinden çevresinden kimseyi görmek istemiyorum... Boşanacağım. En kısa sürede ondan boşanacağım ve Karaaslan soyadından kurtula...''

Begüm durup derin bir nefes aldı. Kesinlikle iyi değildi. Şuan büyük bir çöküş yaşıyordu ve kah gülüyor kah böyle sinir harbi yaşıyordu. Bir an ne yaptığını fark edip sustu ve kendisine kızmak yerine anlayışla bakan babacan Bekir Beye uzandığında Bekir Bey kollarını açıp Begüm'ü tıpkı Azat'ı sardığı gibi sıkıca sardı ve Begüm sonunda patlamış halde babasının kollarında hıçkırarak ağlamaya başladı.

''Çok özür dilerim. Birden oldu o sözleri nasıl söyledim bilmiyorum çok özür dilerim.''

''Şişt... Tamam tamam geçti güzel kızım bitti bak ben buradayım yavrum. Her şeyi sana anlatacağım. Hiç bir şey senin bildiğin gibi değil.''

Bekir Bey bir çınar misali ailesini toparlayıp sararken Begüm'ün saçlarını okşadı ve onun ''Canım çok acıyor... Ben bunu hak etmedim. Onun ihanetine rağmen Azat'ı sevmekten vazgeçmeyen kalbimden nefret ediyorum. ''Sözlerine dayanamadı. Geri çekilip Begüm'ün yüzünü avuçlarının içine alıp her şeyi anlatmaya başladı.

''Azat sana yalan söylemiş... Yok öyle bir şey o seni aldatmamış güzel kızım. Sen mutlu ol diye senden vazgeçmiş ve gitmeni istemiş. Hepimize aynı yalanı söyledi ama ben işin doğrusunu bizzat yine onun ağzından zorlayarak öğrendim. Senin gibi perişan halde ağlayarak kurduğu planı anlattı. Begüm Azat seni çok seviyor o sensiz yaşayamaz ama siz son zamanlara ne yaşadığınız bilmiyorum Azat seni mutlu edemediği için kendini suçluyor ve acı çekse de sen mutlu ol, hayatını yaşa diye bu oyunu oynamış. O seni aldatmadı, aldatmaz. Oğlum seni çok seviyor.''

Begüm ağzı bir karış açık halde Bekir beyin anlattıklarını dinlerken artık yaşadıklarını bünyesi daha fazla kaldıramadı ve gözünün önün kararmasıyla Bekir Beyin kolları arasına düşüp bayıldı.

''Begüm'' diye haykıran Bekir Bey gelinini tutarken ona bir şey oldu diye paniklerken hemen telefonunu çıkardı ve aşağıda bekleyen adamalarına hemen yukarı gelmelerini arabayı hazırlamalarını adeta kükreyerek söyledi.

Begüm duyduklarını kaldırmadı. Azat'ın sırf kendisi mutlu olsun diye yaptıklarına inanamayıp bayıldı. Hastaneye götürülürken ayıldığında öğreneceği o mühim şeyden bir haberdi. Bir umut yitirilirken hayat yeni bir umudu ekerdi ve şimdi Azat'la Begüm için minicik bir umut, onların kanından canından olan, minicik varlığıyla büyük umutları yeşerten küçük varlık Begüm'ün karnındaydı...

***

Begüm gözlerini zorlanarak açtığında bulunduğu odayı, yattığı yeri tanıyamadığından hemen kıpırdandı ve o anda başında duran ve gülümseyen Bekir babasıyla karşılaştı. Hastaneydi anlamıştı ama ne olmuştu da buradaydı bilmiyordu.

''Bekir baba ne oldu neden buradayım?''

Telaşlanmıştı çünkü en son otel odasında Bekir babasından Azat'ın yalan söylediğini duymuş gerisinde neler olmuştu hatırlamıyordu. Şuan duyduğu gerçekle bile ilgilenmiyordu çünkü önce neden hastanede olduğunu merak ediyordu.

''Kızım uzan dinlenmen lazım.''

Bekir Bey Begüm'ün omuzlarında tutup yatırmaya çalışsa da Begüm dinlemedi onu.

''Neden buradayım ne oldu bana?''

Korkulu gözlerle bakan gelinine kıyamayan Bekir Bey'in içi içine sığmıyordu çünkü baygın halde hastaneye getirdiği gelinin sahip olduğu o değerli şeyi öğrenmişti. Begüm hamileydi... Daha küçücüktü bebeği dört haftalık kadar ancaydı. Doktor detaylı tetkiki anne adayı öğrendiğinde yapacaktı. Bu güzel haberi ilk duyan Bekir Bey olmuştu. Azat'la Begüm'ün böyle zorlu bir süreçten geçerken bir bebeğin onları toparlayacağını düşünmesinin yanı sıra üçüncü torun haberini almanın sevincini yaşıyordu.

''Güzel kızım biraz sin ol. Otelde konuşurken sen birden bayıldın bende seni hastaneye getirdim korkma.''

Korkma dese de Begüm korkmuştu. Daha bu sabahta doktora gitmişti. Ne oluyordu kendine böyle anlamıyordu. Bir hastalığı var diye endişe ediyordu. Sürekli baş dönmeleri mide bulantıları yorgunluk yetmezmiş gibi şimdide ani bayılma çıkmıştı.

''Doktor bir şey dedi mi?''

Begüm hasta olduğuna o kadar inanmıştı ki sesi ister istemez üzgün çıkınca Bekir Bey gelinin saçlarını okşadı. Eşek oğlu nasıl böyle bir hata yapmıştı. Ya gerçeği öğrenmeseydi de Begüm' e anlatmasaydı ne olacaktı. Gelini o üzüntüyle torununu Allah korusun düşürseydi ya da çekip gitse ve haber bile vermeden bir çocuk  dünyaya getirse ne olacaktı. İçinden Azat'a kızarken Begüm'ün elini tuttu. Bu kız sadece gelini değildi. Ona emanet bir evlattı. Bekir bey için gelin yalnızca namus demek değildi. Oda bir evlattı. Begümü ya da Leyla'yı üzerse vicdanı sızlardı.

''Doktor bir şey dedi.''

Begüm dudakları büzülmüş halde  ha ağladı ağlayacak bir suratla  baktı Bekir Beye.

''Ne dedi? Hasta mıymışım?''

Bekir Bey içinden ah benim saf kızım diye gülerken ciddi ifadesin hiç bozmadı.

''Baba...''

Begüm'ün sesi iyice cansızlaşırken Bekir bey duruşundan dolayı Begüm'ün korktuğunu, bir şey sakladığını anladı. Hamile gelinini üzmemek için gülümsedi ve Begüm'ü şok edecek olan o cümleyi kurdu.

''Doktor senin bana mükemmel bir şey taşıdığını söyledi. Doğduğunda minicik elleri, ayakları, burnu olacak olan. Muhtemelen ilk aylada çokça kez ağlayıp bizi başına nöbetçi yapacak olan ufacık bir şeyi taşıdığını söyledi. Tebrik ederim güzel gelinim anne olacaksın.''

Begüm şok olmuş gözlerle Bekir beyi dinlerken donup kaldı. Kulağında uğulduyordu duydukları. Hamileydi. Tüm belirtiler bunca zaman bu yüzdendi. Kocası ondan vazgeçerken, mutlu olsun diye vazgeçerken o Azat'ın bir parçasını taşıdığını öğreniyordu. Hayat gerçekten de Begüm'le dalga geçiyordu. En azıdan Begüm böyle düşünüyordu. Anne olmaya hazır bile değilken bunu nasıl kaldıracaktı hiç bilmiyordu.

Gözleri dolup yaşlar yanağına süzülürken içgüdüsel olarak elini karnına koydu ve başını eğip bebeğinin olduğu yere bakarken fısıldadı.

''Ben tek başıma ona bakamam. Azat'a dönmek gibi bir hata yapmayacakken, yanımda babasının olmayacağı bir bebeğe, bebeğime bakamam. Ben bu kadar yara almışken ona annelik yapamam ki.''

Bebekleri olacaktı... Yeni bir umut olan küçük bir Karaaslan dünyaya gelecekti. Onlar bu ayrılık olayı ile akılarını başlarına alır mıydı? Begüm Azat'ın bu planını sineye çekip kocası sırf karısı mutlu olsun diye yuvalarını yıkmaya kalkmasını, her zaman gitmekten kendi bahsederken Azat'ın şaşırtıp bu yolu seçmesini, ikisini de bu kadar üzdüğü ve acımazsızca düşündüğü için onu affeder miydi bilinmez ama Azat için hiçte kolay günler yaşanmayacaktı.

Ve bölüm sonu... Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Açıkçası ben bölümü yazarken çok uğraştım. Ekleme çıkarma yaptığım çok yer oldu. Azat'a kızdınız mı? Begüm'ün hamileliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabi birde Oğuz ve Eda için yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. 

Oy vermeyi unutmayın... Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın. Sevgiler. :)

Continue Reading

You'll Also Like

19.3M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
DİLVAN By Helin

General Fiction

3.9M 189K 56
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
57.9K 3.7K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
117K 5.9K 20
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...