AŞKIN BEDELİ

By uguryedek

267K 8.7K 106

Hikayenin yedek hesabı. More

Giriş
1. Tanıtım gelecekten kesit
2. Tanıtım ve karakterler
1. Bölüm ilk karşılaşma
2.Bölüm Bırak beni
3.Bölüm Eski sevgilim
4.Bölüm Yanağım değil kalbim acıyor
5. Bölüm ikinci ve büyük karşılaşma
6.Bölüm Git hadi
7.Bölüm Mutlu musun?
8.Bölüm Yüzüğünüz Takılacak
9.Bölüm (part 1) Her son, yeni bir başlangıçtır.
9.Bölüm (part 2) Her son, yeni bir başlangıçtır.
10.Bölüm Aşık Bir Kalbe Kimsenin Sözü Geçmez...
11.Bölüm Barış ilan ediyoruz
12. Bölüm ''Aşk''
13.Bölüm Dokunma bana
14. Bölüm Trip çekemem
15.Bölüm Kıskançlık
16.Bölüm Dış kapının dış mandalı
17. Bölüm Ben Aşık oldum düzenleme
18.Bölüm Biz öpüşmüş mü olduk?
19.Bölüm Baş belası şeytan
20.Bölüm Sendeki beni gördüm
21.Bölüm Eşeklerde adam olabiliyormuş
22.Bölüm Ben sana aşık oldum Begüm
23.Bölüm Ağlıyor musun sen?
24.Bölüm Begüm'ün aşk itirafı
25.Bölüm sonum olacaksın
26 .Bölüm yalancı oldum
27.Bölüm yeni bir aşk doğacak mı?
28.Bölüm Bu kızda kim?
29.Bölüm Susmadığın teşekkür ederim
30.Gitmek unutmanın yarısı mı?
31.ya hep ya hiç
32.Bölüm kaybettim
33.Bölüm sen o güzel aklını yorma
34.Bölüm evlen Benimle
35.Bölüm Sen benim keşke dediğimsin
36.Bölüm umurumdasın
37.Bölüm Aşağı atacağım seni
38. Bölüm Manyaksın sen
39.Bölüm Bekarlığa Veda Partisi
40. Bölüm Düğün
41.Bölüm Biz artık bir bütünüz
42.Bölüm Zaman
43.Bölüm Minik Karaaslanlar
44.Bölüm Tüm çiftler
45.Bölüm İstanbula gidelim
46. Bölüm hastalıkta sağlıkta
47. Bölüm Nasıl unuttum
48. Bölüm Bu senin hangi yüzün Azat
49. Bölüm Seni sevmek çok zormuş
50. Bölüm Yoruldum
51. Bölüm Oğuz senin eski sevgilin mi?
53. Bölüm Oğuz & Eda
54. Bölüm Ben bunu haketmedim
55. Bölüm Bebek
56. Bölüm (1.kısım) Bana Dönecek misin?
56. Bölüm (2.Kısım) Ege Bebek
57. Bölüm (1.Kısım) Çıkmadık candan Umut Kesilmez
57. Bölüm (2.Kısım) Bebeğimiz İyidir Değil mi?
58. Bölüm (1. Kısım) Kızım
58. Bölüm (2. Kısım)Aşk olmadan tutku olur mu?
59. Bölüm (1.Kısım) Güney'le Yaran evleniyorlar
59.Bölüm (2.Kısım) Peşinden koşuyorum
60.Bölüm (1.Kısım) Dibi Görmüş Bal Kavonozu
60.Bölüm (2.Kısım) Sapım Kızlar
61.Bölüm (1.Kısım) Yeni başlangıç
61.Bölüm(2.Kısım) Sapına kadar aşık oldum
62.(1.Kısım) Güven ilişkinin Temelidir
63.Bölüm (1.Kısım)Alacağız o kızı
63.Bölüm (2.Kısım) Küçük Kılıç
64.Bölüm (1.Kısım) Sen benim tek gerçeğimsin
65. Bölüm (1.kısım) İzin verecek
65.Bölüm (2.kısım) Milat
66.Bölüm (1.kısım) Miray
66.Bölüm (2.kısım) Evleneceğim kadın
67.Bölüm (1 kısım) Makas kesmiyor
68.Bölüm (1.kısım) Anneme söylemiş olabilirim
69.Bölüm (1.kısım) Ölene kadar dünürlük olayımız var
69.Bölüm(2.kısım) hayatındaki kişi kalbinde mi?
7o. Bölüm FİNAL (2.Kısım) Ötesi berisi olmaz
70 Bölüm ''FİNAL'' (1. Kısım) Azat'ın güzeli birken iki oldu
70. Bölüm Final (3.Kısım SON) Her şeyin cevabı zamanda
yeni hikaye tanıtım bölümü gelecek
Aşkın Ateşi yayımlandı
ÖZEL BÖLÜM 1 "Oğlumuz mu olacak."
ÖZEL BÖLÜM 2 "Sensiz bir dünya hiç güzel olmazdı."
Özel bölüm 3 ''küçük bey görsün kızımı.''
Özel bölüm 4 Dila'yla Onur Evleniyorlar
Özel bölüm 5 Nişan ve bebek
Özel bölüm 6 (part 1) Mustafa & Leyla
Özel bölüm 6 (part 2) İyi ki
Özel bölüm 7 (part 1) "Düğünümüz için heyecanlı mısın?''
Meriç &Bora (part 2) ''Düğün''
Özel bölüm 7 (part 3) "Beklerim tabi saat kaçta?"
Özel Bölüm 7 (4.part) "Bebeğim sen gelişinle beni çok sevindirdin."
SON ÖZEL BÖLÜM (1.part)
SON ÖZEL BÖLÜM (2.part)

52. Bölüm Gücün bana yetiyor değil mi?

2.3K 73 0
By uguryedek




             

Herkese merhaba; Çok şükür bölümü hızla düzenledim ve yayınladım. Eğer yazımda hata varsa kusura bakmayın geri dönüp uygun olduğumda yeniden inceleyeceğim. Pazar günü erkenden bölümü isteyen sevgili okuyucularım bu bölümü sizin için yetiştirdim. :) Geçen bölüme olan ilgiden dolayı çok memnunum ve bunun için hepinize çok teşekkür ederim. Oy ve yorum ne kadar çok oluyorsa inanın bu beni çok daha fazla şevke getiriyor. İnşallah her bölüme böyle ilgi olur.

Bölümde, Cemal&Funda, Mustafa&Leyla, Azat& Begüm çifti var. Güney ve Yaren'i bekleyenler üzgünüm ama bir süre daha onlar olmayacak.

Keyifli okumalar. :)

FUNDA & CEMAL

Cemal'in söyledikleriyle donup kalan Nermin Hanım oğlunu kaybetmenin telaşı ile hemen toparlandı ve Funda'nın yanına giden oğlunun önüne geçti.

"Cemal... Annem kurban olayım sen ne diyorsun böyle. Nasıl gidersin evinden ailenden dur konuşalım."

Cemal karşında pişman olmuş halde konuşan ve ağlayan annesine öfkeli gözlerle baktı.

"Anne çekil önümden. Ben söyleyeceğimi söyledim. Başından beri seni uyardığım halde sen Sevmesen bile oğlumun sevdiği diyerek karımı kabul etmedin. Bitti artık size en başından Funda üzülürse giderim dedim ve şimdide onu alıp gideceğim."

Cemal kararlılıkla konuşurken Nermin hanım oğlunu kaybettiğini anlamıştı. Cemal kararlı bir adamdı ve biliyordu dediğini ne pahasına olursa olsun yapardı.

"Cemal yalvarırım dur gitme. Özür dilerim. Sö veriyorum bundan sonra Funda'ya tek kötü söz etmeyeceğim ona asla el kaldır..."

Cemal elini kaldırıp annesini susturdu. Daha fazla dinlemeyecekti annesinin yapamayacağını bildiği sözlerini.

"Anne bana artık yapmayacağın şeyleri söyleme. Beni buna sen zorladın ve bu duruma geldik. Şimdi Funda'yı alıp gidiyorum sen babama gereken açıklamayı yaparsın."

Cemal annesini arkasıdan bırakıp kaç dakikadır kolarının arasına almayı beklendiği miniğinin yanına gelir gelmez Funda'yla birbirlerine sımsıkı sarıldılar.

"Cemal..."

Funda'nın ağzından çıkan hıçkırıklar çoğaldıkça Cemal kollarının arasındaki karısının ağlamasına dayanamıyor saçlarını okşayıp kulağına yatışması için bir şeyler fısıldı.

"Tamam miniğim ağlayıp beni kahretme. Bitti artık gidiyoruz bu evden."

Cemal geriye çekilip Fundanın yüzüne baktığı an dişlerini sıktı. Elini uzatıp Funda'nın yanağından annesinin tokat attığı yerdeki kıp kırımız parmak izlerine ve kanaması durmuş dudağının kenarındaki yarayı karısının canını açıtmayacak şekilde okşadı.

"Ihh..."

Funda dudağının kenarına dokunan parmaklardan dolayı canı acıyıp inleyerek yüzünü buruşturduğunda Cemal karısına dolan gözlerle bakıp yüzüne yalaştı ve yarasının üstüne tüy gibi hafif bir öpücük kondurup fısıldadı.

"Özür dilerim. Bunca zaman senin ne çektiğini anlayamadığım, seni koruyamadığım için çok özür dilerim miniğim."

Funda ıslak gözleriyle yavru bir kedi gibi kocasına bakarken gözünden düşen yaşın haddi hesabı yoktu.

"Keşke sana daha önce söyleseydim de bugün bunlar yaşanmasaydı."

Cemal karısının alnından öperken "keşke" diye mırıldandı. Annesinin Karısına vurmasını hazmedemiyor utanıyordu.

Gidecekti kararlıydı önce ayrı eve çıkacak zamanlada Antepten gidecekti. Biliyordu ki aynı şehirde oldukları sürece annesi rahat durmayacaktı. Öncelikle Funda konusunda hayatlarına yeni bir canın katılıp katılmayacağına emin olacak sonra ona göre bu şehirden herşeyini ayarlayarak gidecekti.

Evlendiklerinden beri Funda'yla korunmadan birlikte olmuşlardı ve Cemal şu sırlar Funda'ya test için hastaneye gitmek istediğini söylemekti. Henüz hamilelik belirtileri yoktu ama Cemal başında olacağını düşünüyor böyle bir şey varsa erkenden öğrenmek istiyordu.

"Hadi toparlanalım ben evimizi ayarlayana kadar bir süre otelde kalacağız."

Funda itiraz etmeden "tamam."Dedi. Oda gitmek bir daha Nermin hanımla görüşmek istemiyordu. Babasından annesinden bir kez olsun kötü muamele gözemezken yediği bu tokatı unutamazdı.

Cemal elini uzattığında karısının küçük ellerinin titrediğini fark etti ve  hızlı davranıp Funda'nın elini tuttu.

"Bebeğim ben yanındayım. Başını kaldır ve dik dur."

Funda Cemal'in sözleriyle başını kaldırdı ve o an Nermin hanımın ağlamaktan kan çanağı olmuş gözleriyle karşılaştı. Funda bir an kendini kötü hissedip anne oğulu ayırıyormuş gibi hissetsede hemen toparlandı. Artık kendinden ödün vermeyecekti bu zamana kadar sabretmişti ama Nermin hanım Funda'yı kabul etmemişti. Ayrı eve çıktılarında görüşmezlerdi olur biterdi. Cemal'e elbette katılmayacaktı o ailesiyle görüşecekti ama kendisi istemiyordu. Dila hariç kimseyi görmek istemiyordu. Salim bey karısına dur demeyi becermediğimden halalarda kayınvalidesiyle bir olduklarından onlarlada görüşmeyecekti.

"Cemal dur aslanım... Du gitme ne olur. Ben sensiz ne yaparım annem tamam Funda'dan da özür dilerim söz bir daha ağzımı açmam."

Cemal arkalarından gelip yalvaran annesini dinlememişti bile. Funda'nın elini sıkı tutup yürürken Nermin hanım bu duruma gelmelerine sebep olarak suçlu gördüğü Funda'nın önüne geçince durdular.

"Özür dilerim. Tamam bir daha sana kötü davranmayacağım söyle oğlumada gitmeyin."

Funda yutkunup karşısısında yalvaran anneye baktı. Böyle olmasını oda istemmişti ama biliyordu ki bu özür bile sırf Cemal gitmesin diyeydi kendisini önemseyen yoktu ve kalırsa bu kavganın faturasını sonra çok ağır ödeyecekti biliyordu.

Başını çevirip Cemal'in gözlerinin içine baktığı an Cemal karışını anlayıp hemen araya girdi.

"Anne yeter artık gidiyoruz diyorum özürlerin artık fayda etmiyor anla bunu sen geç kaldın."

Cemal son sözü söyleyip Karısıyla salondan çıkarken Dila hala atlatamadığı olayın Şokuyla hem ağlıyor hemde annesini sakinleştirmeye çalışıyordu. Tansiyonu düşen annesi sendeleyince hemen koluna girip koltuğa oturttu.

"Anne sakin ol bak abim şuan sana çok kızgın bırak biraz evden uzaklaşsınlar babam onunla konuşur ağlama lütfen."

Nermin hanım çaresizce kızına sarılıp hıçkırarak ağlarken hala ders almamıştı.

"Bunu onun yanına bırakmam. Cemal bu eve dönmezse benim dualarla dünyaya getirdiğim yavrumu o kadın bizden koparırsa yemin ederim onun yanına bu olanları bırakmam."

Dila ağlayarak konuşan annesine sakin olmasını söyleyip su içirirken Cemal yatak odasına karısıyla girip çıkardığı küçük çantaya bir kaç günlük kıyafetlerini doldurdu.

"Cemal ne yapacağız."

Funda da kocasına yardım edip kıyafetleri yerleştirirken Cemal hazır olan çantayı bir eline alıp boşataki eliyle karısının elini tutup şakağından öptü.

"Otele gideceğiz dedim ya bebeğim."

Funda başını sallayıp yürürken gelin geldiği odaya sonkez bakıp içini çekerek odasının kapısını kapattı. Canı acıyordu. Böyle olmasaydı diyordu. Begüm gibi eşinin ailesi konusunda şanslı olsaydı bir ömür ilk evi, ilk odası olan bu evden bu aileden gitmez hep birlikte mutlulukla yaşardı ama çok görülmüştü böyle bir hayat kendisine.

***
LEYLA & MUSTAFA

Mustafa yattığı yatağın içinde bir sağa bir sola dönüp durdu. Uymaya odalarına çekileli neredeyse bir saat olmuştu ama karısı yanında mışıl mışıl uyurken bu gece kendisini bir türlü uyku tutmuyordu. Saat on ikiye yaklaşıyordu.

Azat'la Begüm erkenden odalarına çekilmeseydi kardeşiyle biraz tavla oynar, belki spor odasında çalışır ya da birlikte sohbet edip bir şeyler içerdi ama oda bu akşam erkenden Begüm'le odalarına gitmiş bir daha da çıkmadığını düşünsede Azat Begüm'le yaşadıkları kavga sonrası evden çıkıp gitmişti.
Evleri büyük olduğundan ve Azat'la Begüm'ün odası yukarı katta koridorun sonundaydı ve ettikleri kavgayı sonrasında Azat'ın evden gidişini kimse duyup görmemişti.

"Leyla'm sende bu gece erkenden uyudun be mavişim."

Mustafa kendi kendine mırıldanıp ışığı açmadan yataktan doğrulup sırtını yatak başlığına dayadı ve uzanıp baş ucunda duran telefonunu eline aldı. Ara sıra kullandığı sosyal medya hesaplarında ve haber sitelerinde dolaşıp uykusunun gelmesi için bir şeyler bakıp okuyacaktı. Bu saatte oyalanacak başka şey aklına gelmemişti.

"Eşek sıpası nasıl büyüdü."

Kendi hesabında yüklü olan eski fotoğraflarına bakarken Eyemen'in iki yaşındaki fotoğraflarına bakmaya dalmış halde mırıldanıp sevgisinin taştığı belli olan gözlerle oğluna baktı. Yıllar ne çabuk geçiyordu Eymen yakında altı yaşına girecekti. Oğlu bir yana dünya öbür yanıydı. Mustafa için baba olmak çok başka tarifi imkansız bir duyguydu. Kısa Zaman sonra ikinci kez baba olacak ikinci kez oğlu olacaktı. Allah yukarıda biliyordu ya otuz beşinde olsa bile eğer Leyla'nın durumunda engel yoksa yine tedavi olmayacaksa bebekleri sağlıkla doğurup azıcık büyüdükten sonra bir Bebek daha istiyordu. Belki bu kez çok istediği karısının kopyası olan minik bir kız bebeği Allah verirdi.

Fotoğraflara dalmış halde bakarken yanında uyuyan Leyla'nın kıpırdanıp uyku arasında ne dediği anlaşılmaz halde mırıldanmadıysa Mustafa başını çevirip Leyla'ya baktı.

Leyla odanın aşırı sıcak olmasından dolayı daralmış halde üstündeki yorganı önce attı sonra elini karnında gezdirip daha rahat şekilde yatmak için hep yaptığı gibi bir bacağını Mustafa'nın beline dolamak için uzattığında Mustafa an be an hareketlerini izlediği karısının uyanmaması için hemen yardımcı olarak uzattığı bacağını tutup karnının üstünden dolandırdı.

Mustafa'nın telefon ışığının yansıdığı kadarıyla Leyla'nın yukarıya sıyrılan hamileler için özel olan pamuklu geceliğinin altında görünen koyu pembe renk dantelli iç çamaşırı gören Mustafa karısını çapkın bakışlarla süzdü. Leyla kıpırdandıkça açılan gecelik kasıklarına kadar açılmıştı ve Leyla'nın hamilelikten dolayı  dolgunlaşan hatları şuan uykusu olmayan Mustafa'ya seyirlik manzara yaratmıştı. Gecen hafta itibariyle artık birlikte olmama kararı almışlardı. Doktorunda önerisiyle doğuma kadar riskli olacağından birlikte olamayacaklardı. Mustafa şimdiden özlemişti karısını. Doğumda sonrada bir süre lohusalık dönemini bekleyecekti. Şikayeti yoktu karısını sadece sevişecek obje olarak görmüyordu sadece çok özlüyordu. Yeni yetmeler gibi duramam ben deyip bahanelere sığınmıyordu.

Mustafa Leyla'sından gözünü çekip yeniden telefona dönecekti ama Leyla bacağını oynayıp mırıldandıkça Mustafa zorlandığını hissetti. Şuan karısının aşağıya kayan bacağı tam olarak erkekliğine baskı yapıyordu.

"Ah Leyla'm uykunda bile beni esirin ediyorsun."

Kendi kendine gülümseyerek mırıldanıp Leyla'nın bacağını yukarı çekmek istesede uyanır diye kıyamadı ve artan baskı ve ikide bir sürtündmeden dolayı Mustafa sızlamaya başlayan kasıklarına lanet etti. Eşofmanın önündeki belirginleşen şişkinliğine bakıp dikkatini dağıtmak için eline yeniden telefonu aldı ve sosyal medya hesabının anasayfasından dolaşırken tesadüf ekrandaki üniversiteden ekli olan eski arkadaşlarından birinin paylaşımını geçerken Leyla'nın uyanıp seslendi.

"Mustafa'm sevgilim uyumadın mı sen?"

Uyku mahmuru sesiyle konuşan Leyla elini kocasının göğsüne koyarken bacağına değen sertliği fark etmesiyle başını kaldırıp ekinde telefon kendisine "uyuku tutmadı güzelim sen uyu açma uykunu."
Diyen kocasına kaşlarını çatarak baktı.

"Mustafa?"

Sorgularcasına konuşurken Mustafa ne olduğunu anlamdan Leyla doğruldu ve bir anda kocasının elinden telefonu alıp ekrana bakması bir oldu.

"Sen... Sen... İnanmayorum ne yapıyorsun Mustafa."

Leyla kafasında kurgulayp her şeyi yanlış anlarken şok olmuş bir suratla Mustafa'nın telefonda açık olan sosyal medya hesabındaki bikinili sarışın oldukça seksi bir poz vermiş olan kadının fotoğrafına bakıyordu.

"Ne oluyor Leyla."

Mustafa gece lambalarının ikisininde yanması için baş ucundaki düğmeye dokundu oda aydınlanırlarmış Leyla'nın elinde telefon mavişlerini büyütülerek baktığı ekrana eğilip baktı. Anasayfada denk gelmişti. Haberi bile yoktu Mustafa'nın. Üniversiteyken dil eğitimi için gittiği okuldan tanıştığı bir grubun içinde şuan fotoğraftaki kız. Mustafa ekli olduğunu bile unutmuştu. Leyla şimdi niye tepki veriyordu onu anlamamıştı.

"Ne oldu şimdi niye böyle söyledin sen."

Leyla Mustafa'yla sinirli olduğunu belli eden bir ifadeyle bakıp telefonu çevirip ekranı kocasına çevirdi ve kafasında kurduğu şeyi sonradan pişman olacağını bilmeden hırçın bir tavırla söylemeye başladı.

"Sen ben uyuduktan sonra yanımda utanmadan bikinili kızların fotoğraflarına bakıp tahrik mi oluyorsun. Mustafa sen bana bunu nasıl yaparsın."

Mustafa duyduklarıyla kısa nir şaşkınlık geçirdikten sonra Leyla'nın yanlış anladığını anladı ve kendini tutamayıp güldü. Karısının bacağının dokunuşlarıyla tahrik olmuşken Leyla'nın söyledikleri, fotoğrafa bakıp ergenmiş gibi kocasını düşünmüş olması Mustafa'ya komik gelmişti.

"Birde gülüyorsun öyle mi? Kalk çabuk Mustafa sakın yanımda yatma. Saba yazıklar olsun resmen başaka kadınları düşünüp ereksiyon oluyorsun ve utanmadan gülüyorsun. Bu aldatmak..."

Mustafa Leyla'nın ciddileşip gözleri dolmuş halde konuşmalarıyla gülmesini yarıda kesti. Leyla'nın elleri titriyordu Mustafa halini hiç beğenmedi.

"Güzel gözlüm sakin olur musun? Sen neler diyosun böyle. Bunu ciddi olarak konuştuğumuza inanmıyorum."

"Her şey ortada."

Leyla ağlamakta başlayıp yataktan kalkmak için hareketlendiğinde Mustafa alıngan kıskanç karısının hamilelikten dolayı böyle hassas olduğunu bilsede yinede İçinden o değişen hormonlara selamını gönderdi.

"Saçmalıyorsun ama mavişim. Ben dünkü çocuk muyum. On yedimdeyken bile kadın resimlerine bakıp tahrik olarak boşlamadım ben. Buna ihtiyacım yok."

Mustafa kaşalarını çatarak konuşmuştu çünkü Leyla'nın şuan kıskançlıktan kendisini dinlemeyeceğini çok iyi biliyor o yüzden de ağırlığını koyarak laf anlatıyordu.

"Pis pis konuşma. Ben göreceğimi gördüm. Doktor sevişmeyi yasakladı sende daha haftasında başkalarıyla tatmin olmay çalıştın işte yakaladım seni."

"Leyla!"

Mustafa kızmıştı çünkü karışının söyledikleri çirkin gelmiş kendisini bilemişsen rağmen bu yersiz yakıştırmadan hiç hoşlanmamıştı.

"Beni gece gece kızdırma. Bir şey anladığın yok. Anlasaydın kocanın elalemin fotoğraflarına bakıp tahrik olduğunu düşüneceğine kendi bacağının dokunuşlarında seni arzuladığım için böyle olduğunu anlardın. Rastgele anasayfada kalmış bir fotoğrafla bana söylediğin şeye bak."

Leyla Mustafa'nın sert konuşan ses tonuyla gözlerini kırpıştırıp masumca kocasına bakarken onun doğru söylediğini anlamıştı ve yaptığı yakıştırmadan söylediği sözlerden dolayı çok utanıyordu.

"Mustafa'm..."

Sesi çılızca çıkıp başı önde mırıldanırken Mustafa sabır çekti.

"Ya sabır Alalhım ya sabır. Şu eşek sıpası sağlıkla hayırlı doğsun bir an önce."

Yatakta arkasını dönen Mustafa ışığı kapatmak için uzandı ve elini sertçe düğmeye vurup kapatmasıyla Leyla alt dudağını ısırdı.

"Aşkım..."

Leyla yatağın içinde kayıp karnın el verdiği kadarıyla Mustafa'ya sırtından sarılıp ensesinden öptü.

"Valla aklıma gelmedi ama sende benim yerimde olsan aynı şeyi düşünürdün. Ben uyku arasında bacağımı nereye koydum ne bileyim."

Leyla'nın açıklamalarını dinleyen Mustafa karısının çabalamalarını açıklamalarını dinlerken gülümsesede bunu belli etmiyordu. Hayatında böyle bir saçmalığı ancak güzel gözlüsü yapardı zaten

"Ay uf Mustafa'm ben ne bileyim ya.
Tamam ne olur bu geceyi olmadı sayalım."

Mustafa cevap vermeyince Leyla dudaklarını büzdü.

"Mustafa bir şey söylesene."

Yine cevap alamayınca daha çok sokuldu kocasına ama karnı değiyordu Mustafa'nın poposuna beline.

"Ama hemen kızıyorsun bana özür diyorum hiç mi önemi yok senin için."

Leyla kendi kendine konuşup biraz daha bekledikten sonra Mustafa'yı sıkmamak için odan uzaklaşıp kendi tarafına sırt üstü yatıp gece karanlığında gözleri açık öylece yattı. Beş dakika kadar sessizce dursada içi hiç rahat olmayıp Mustafa'yı kızdırıp kırdığını düşünerek gözünden süzülen yaşlara engel olmadı ve titreyen sesiyle yeniden kocasına seslendi.

"Mustafa uyudun mu?"

Mustafa Karsının ağladığını anlayıp anında gözlerini açtı ama arkasını hemen dönmeyip bekledi.

"Çok aptalım..."

Leyla Mustafa'nın uyuduğunu düşünüp kendi kendine konuşurken Mustafa karısının kendisine aşırı düşkün ve aşık bir eş olduğunun farkındaydı.

"Hemde çok."

Lafını yapıştıran Mustafa Leyla'ya doğru dönerken Leyla "Mustafa'm" Dedi ve ağlayarak Kocasının kolları arasına girip sıkıca sarıldı.

"Ağlama bak Cidden külahları değişeceğiz."

Mustafa karısının dudağından öpüp sırıtını sakin olması için okşarken Leyla hemen gözlerini silip gülümsedi.

"Tamam aşkım ağlamayacağım sen nasıl istersen bak sustum bile."

Mustafa Leyla'nın sempatik haline gülerken Leyla canından çok sevdiği Mustafa'nın yanağından çenesinden öptü.

"Hagi uyuyalım artık maviş resmen gece gece bize olay yaşattın."

Leyla utanarak başını Mustafa'nın boyun girintisine sakalayıp minicik öperken gözlerini kapattı.

"Sen benim gözelerime açtığımda ömrümün sonunda kadar yanımda görmeyi dilediğim tek ve sonsuz aşkımsın Mustafa'm seni çok seviyorum."

Aşkla gülümseyen Mustafa karısnın saçlarını okşayıp öptü ve Leyla'ya  onu ne kadar çok sevdiğini söyleyip uykuya teslim oldu.

AZAT &BEGÜM

Azat evden çıkalı ne kadar olduğunu bilmden arabanın içinde öylesine caddelerde dalgın halde dolaşırken soğuk havaya rağmen camını sonuna kadar açmış esen hava adeta içinin yanan ateşine yetersiz kalıyordu. Evde kalıp Begüm'le durursa kendine hakim olamayacağını ve o kavgayı daha çok büyüteceğini bildiğinden evden uzaklaşmak isteyip dışarıya kendini atmıştı.

Derin bir nefes alıp arabasını sağda bir yere çekip başını direksiyona yasladı. Bir şey vardı. Kalbinden geçipte boğazına takılan bir şey... Bu evliliğin çıkmaza doğru gittiğinin farkında olmak canını acıtıyordu. "Çok mu gidiyorum Begüm'ün üstüne" diyor sonra öyle bir şey oluyordu ki Begüm yapısına ters düşen şeyler yapıyordu ve kendini tutamıyordu.

"Begüm haklı, belkide yardım almam gerekiyor."

Kendi kendine Begüm'ün her tartışma sonrasında ve normalde iyiyken güzellikle bazı konularda çok fazla takıntılı olduğunu, güven sorunu olduğunu, kimseye güvenmediği için psikolojik yardım alması konusunu hep dile getirmişti ama Azat üzerinde bile durmamıştı.

Şimdi kendi kendine düşünüyordu. Begüm ne kadar hatalıysa kendide o kadar hatalıydı biliyordu. Düzlemezlerse bu evlilik biterdi... Begüm dayanamazdı. Aşk bazen tek başına yeterli olmuyordu. Sinir anında ağzından çıkmıştı Begüm'e koyduğu yasaklar ve şimdi geri adım atsa mı bilemiyordu.

Bir yanı,"sıkma bu kadar o senin sevdiğin ve o üzülürse sende üzülürsün" diyor, diğer yanı "Oğuz eski sevgilisiymiş. Ne kadar arkadaş kalsalarda bana bunu söylemeliydi" diyordu ve ister istemez Begüm'ü haksız buluyor bir süre ona bu şekilde davranıp sözünden çıkmamayı, bir şeyi saklamamayı öğrenmesini istiyordu.

Başını yasladığı direksiyondan kaldırıp saatine baktığında saatin gece bir olduğunu görünce Kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi. Evden çıkalı neredeyse iki saat olmak üzereydi. Begüm ne yapıyordu acaba. Hala ağlayıp üzülüyor mu diye düşündü. Kavga edip sakinleştikten sonra karısının akan her damla göz yaşına içi gidiyordu. Begüm'e olan aşkı çok büyüktü ve ona hiç kıyamıyordu ama zıt karakterlerdi ve bir yerde sürtüşüyorlardı.

Yapacak bir şey olmadığı için gerisin geri dönüp eve gidecekti. Kavga etselerde evden uzaklaşmak, yatakları ayırmak gibi bir saçmalık şükür ki ne kendinde ne de Begüm'de yoktu. Bekir Bey oğullarının ikisinide evlendirirken onları karşısına alıp gençliğinde kendi yaptığı hataları yapmamalarını, ne olursa olsun eşiyle küsse bile aynı yatağa girmesini başka yere gitmemesini öğütlemişti. Şimdi Azat babasını dinlediğinden mi yoksa İçinden geldiğinden mi bilinmez evine gitmek istiyordu. Begüm belkide çoktan uyumuştu bilmiyordu ama odasına girip araları kötü olduğu için karısına sarılamasa da yatağında sevdiğinin yanında uyuyacaktı.

***
Azat geldiği yolun yarısına gelmişti ki telefonuna gelen mesaj sesini duyunca yan koltuğa bıraktığı telefonunu eline alıp ekranı kaydırırken bir eliyle direksiyonu tutuyor yolada dikkat ediyordu.

Arkadaşı Yasin'dendi mesaj. Azat bu saatte Yasin'in ne istediğini merak edip mesajı okumaya başladı.

"Azat kardeşim iyi geceler. Uyumuşsundur diye arayıp rahatsız etmedim, mesajımı görürsen beni bir arasana durum biraz acil."

Azat kaşlarını çatıp arabayı hemen uygun bir yerde durdurdu. Yasin aklı başında bir adamdı. Önemli bir şey olmasa gece gece yazmadı. Hemen arkadaşını armaya koyuldu Azat ve telefon daha ilk çalışında Yasin karşı taraftan cevap verdi.

"Kusura bakma kardeşim rahatsız ettim gece gece."

"Estafurullah Yasin, hayırdır ne oldu?"

Yasin şuan bulunduğu Gazinatep'in en ünlü oteline ait gece klübünün locasında yanında kız arkadaşı ve kız arkadaşının İstanbul'da yıllar önce okumaya gittiğinde tanışıp arkadaş olduğu şimdide tesadüfen burada karşılaştıkları sarhoş arkadaşıyla oturuyordu.

"Canım sıkkın Azat."

Yasin yanındakilerin duymaması için biraz uzaklaşmak adına ayaklanmıştı ki kız arkadaşı Zeynep kolunu tutup fısıldadı.

"Yasin nereye gidiyorsun?"

Yasin ha ayrıldım ha ayrılacağım dediği  bir türlü anlaşamadığı ama çokta sevdiği sevgilisine ters bir bakış attı. Sözde bugün biraz eğleneceklerdi ama gece külünden içeri girdikten kısa bir zaman sonra Zehra İstanbul'dan olan arkadaşını görmüştü. Arkadaşının sarhoş halini Yasin daha görürü görmez anlamıştı ve ayak üstü tanıştıktan sonra Zehra'ya "başımıza sarma" desede bir fayda etmemişti. Zehra'nın kendinden bir yaş kadar büyük olan arkdaşı Banu tüm gece sarhoş haliyle Yasin'e illallah ettirmiş yanlarında ayrılmamıştı.

Yasin bilmiyordu Banu'nun kim olduğunu. Sadece sevgilisinin samimi olmadığı ama İstanbul'dayken okulda görüştüğü arkadaşı zannediyodu. Banu'nun sarhoş haliyle pek ilgilenmemiş ve sevgilisiyle eğlenmişti. Gece ilerledikçe işin rengi Banu'nun kim olduğunu öğrendiğinde değişmişti.

Sarhoş halde gülücükler saçarak konuşan Banu Yasin'e nerde çalıştığını sorup sohbet ederken Yasin'inde ona "sen nerde çalışıyorsun?" Diye sormasıyla her şey ortaya dökülmüştü. Banu'nun  demesiyle "Karasalan lojistikte çalışıyorum. Finans koordinatörüyüm demesiyle" Yasin şaşırmış ama bir şey belli etmemişti. Kaçın kurası bir adamdı ve hemen Azat'la arkadaş olduğunu söylememişti.

Banu'yu boşveren Yasin bir ara tanıdık arkadaşlarını görüp sohbet ederken Banu'nun Zehra'yla olan sohbetine kulak misafiri olmuş ve kadının "aşık oldum ama o beni görmüyor. Benim ki çok imkansız bir aşk Zehra... O, evli ve karısını çok seviyor." Demesi'yle Yasin Banu'nun itiraf ettiği kişinin arkadaşı olduğunu bilmeden konuşmayı dinlemiş sadece evli adama aşık olmasını yadırgamıştı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Banu ne yaptığını bilmeden bilinçsizce Zehra'ya telefonunu verip. Azat Karasalan'ı arayıp çağırmasını, onunla konuşacağının olduğunu söylemişti. Kimse onun Azat'ı sevdiğini bilmediğinden patronunu gece gece neden çağırmak istediğini anlamayıp ilgilenmesede Banu'nun çiyak çiyak  bağırıp "arayın onu gelsin." Bağrışlarına Yasin kayıtsız kalamamamıştı.

Sevgilisini aldığı gibi gider Banu'yu burda bırakmasını bilirdi ama böyle olmayacağını biliyordu. Bu kadın arkadaşını niye istiyordu anlamıştı ve Azat'ın adını sayıklayarak onu rezil etmesine müsade etmeyeceğinden Azat'ı aramaya karar verdi.

Şimdi telefonun diğer uncunda bekleyen arkadaşına klübün dışına çıkıp sesin olmadığı yerde durumu anlatırken Azat dişlerini sıkarak sinirlenmiş halde olanı biteni dinliyordu. Banu'nun  hangi akla hizmet patron olan kendini çağırmıştı anlamıyordu."

Yasin derin bir nefe alıp konuşamaya devam etti.

"Azat anlayacağın kadın zil zurna sarhoş ve bu halde şimdi kalkar senin adını ben burdan gittiğinde sayıklayıp durur ve biri tanıdık biri bu kadının ağzından senin adını duyarsa çok büyük yanlış anlaşılmalar olur.

Kardeşim sen bilirsin ama bana kalırsa bir gel buraya, bu kadının hareketi hiç hoşuma gitmedi. Zehra'yla konuşurken onu duydum ve söyledikleri hiç hoş şeyler değildi. Sen gelki bu manyak çıksın şurdan senin adın milletin ağzına düşecek sonra bu laflar Begüm'e  kadar gider Allah korusun karın yanlış anlar ve evliliğine zarar gelir."

Azat Yasin'i dinlerken sinirden kuduruyordu. Banu izin almıştı kafasını toparlayacağını söylemişti ve onu en son o zaman görmüştü. Şimdi ne alakası vardı da sarhoş olup kendisini çağıyordu arayın onu diye tutuyordu.

Antep'te hemen herkes Karaasalan aile fertlerini tanırdı ve Banu'nun ağzından biri olurda adını, soyadını duyarsa laflar çarptırılır. Bu olanlar babasının ya da Begüm'ün kulağına nasıl giderdi düşünmek bile istemiyordu.

Azat için buraya kadardı. Banu bu denli saçma sapan davranıyorsa, basit bir davranışta bulanan kadınla şirketinin işi olmazdı. Banu'nun bu geceki itirafı ile şirketle olan tüm bağlantısını bitirmişti Azat. Kimse sarhoş olup patronunu çağırmazdı. Belli ki Azat'ında Begüm'ünde şüpheleri boşa değildi.

"Yasin sende bende o kadının sarhoş olup beni niye çağırdığını anladık değil mi?"

Yasin olumlu bir ses çıkardı. Oda elbette anlamış üstelik Zehra'ya anlattıklarını duymuştu.

"Azat" Dedi Yasin ne diyeceğini bilemez halde. Duyduklarını arkadaşına elbette söyleyecekti ama telefonda olmazdı. Bazı şeyleri ince düşünmeliydi.

"Begüm yanında mı? Biz böyle konuşuyoruz ama."

Azat sıkıntıyla bir nefes bıraktı. Zaten Begüm'le olan derdi yetiyordu şimdi Banu nerden çıkmıştı.

"Begüm şuan yanında değil Yasin o yüzden böyle o kadının yaptıklarını bu kadar rahat dinliyorum."

"Tamam o zaman şimdi Söylecekelerimi iyi dinle ve bence sonra buraya gel ve bu kadını çıkar şurdan. Millete rezil olma, gerisinde zaten sen yapacağını bilirsin."

Azat sabır çekip başını salladı.

"Öyle yapacağım kardeşim nerdesiniz?"

Azat'ın aklından geçenler öylesine delicesine şeyleri ki Banu bunları tahmin etseydi ne o klübe gider ne de sarhoş olup kendini kaybededi. Azat gerçekten şuan öfkeden gözü dönmüş haldeydi. Hayatında en nefret ettiği şey başına gelmişti. Evli olduğunu, Begüm'e olan aşkını bile bile Banu demek kendisinden hoşlanmış bunuda içinde tutmayıp sağda solda açığa vurmuştu.

Banu daha Azat'ın nasıl bir adam olduğunu belliki bilmiyordu. Bileseydi bunu öğrendiğinde taş taş üstünde bırakmayacağını bilir uzak durur sevse bile içinde saklardı...

***
Gece kulübünün girişine gelen Azat daha arabadan inmeden vale çoktan yanına gelmiş ve inmesi için kapısını açtığında Azat hızlı şekilde arabadan inip anahtarını bıraktı. Hemen girişte kendisini tanıyan korumaların başlarıyla verdikleri selama aynı şekilde karşılık verip gece klübünden içeriye girdi. Yüksek ses müzik kulaklarına dolduğunda Azat hoşnutsuzca yürüdü. Şuan bu kafayla hareketli müzik sesi çekmek istemiyordu. Gecenin bir vakti onu buraya getiren sebep olan Banu'yu gördüğünde kendini nasıl tutacaktı hiç bilmiyordu.

Işıkların yanıp söndüğü, alkol kullanımının yüksek olduğu mekanın içerisinde dans edenlerin arasından geçen Azat loca kısmına doğru yöneldiğinde Yasin arkadaşını görüp hemen ayaklandı ve elini kaldırıp Azat'a kendini belli etmek için işaret verdi.

Azat dışından oldukça sakin görünsede şuan dokunsalar patlayacak kıvamdaydı. Gür ve siyah kaşlarını çatıp ağır adımlarla Yasin'in olduğu tarafa yürürken dik omuzları daha da dikleşmiş yırtıcı bir kaplanın avına yaklaştığı gibi sessiz ve tehlikeli şekilde yürüyüp durduğunda Banu başında oluşan gölgenin kime ait olduğuna bakmak için eğik olan başını kaldırdı ve bir çift kendisine öfkeyle bakan gece karasıyla karşılaşınca donup kaldı.

Azat'ın sert bakışı ve sanki kendisinden nefret ediyormuşcasına üstten üstten süzen gözlerinden son derece huzursuz olmuştu. Şuan karşısında son zamanlarda iyice aklına yer eden geceleri uykusunu kaçıran aşık olduğu adam duruyordu ve

Banu ne yapacağını hiç bilmiyordu. Yanlıştı yaptığı çok yanlıştı ve bunu bilmesine rağmen kendine engel olamıyordu.... Azat evliydi, kuzeninin eski sevgilisiydi ve her şeyden önemlisi karısına deliler gibi aşık bir adamdı ama kalbine söz geçiremiyordu. Şu güne kadar Azat'tan en ufak bir yüz bulamamıştı ama yinede sevmekten vazgeçemiyordu.

"Azat Bey..."

Banu şaşkınlıkla aralanan ağzını kapatıp mırıldandı. Sanki arayın gelsin diyen kendisi değilmiş gibi şimdi karşısında kendisini öldürecekmiş gibi bakan adamı gördüğü için inanılmaz şaşkındı.

"Ben... Ben sizi."

Sustu Banu. Ne diyeceğini bilemiyordu. Sizi gördüğüm için şaşkınım diyemiyordu. Biliyordu ki konuşsa karşındaki kızgın boğa gibi bakan adam kendisini patçalayabilirdi. Dengede durmaya çalışıp zorlanarak ayağa kalktığında Azat Banu'yu baştan ayağa tiksindiğini belli eden bakışlarla baktı.

Banu'nun kaçasının altında biten dar beyaz renk elbisesi askılıydı ve güzel vücudunu sarmış tüm hatlarını meydana çıkarmıştı. Sarı uzun saçları her zamanki gibi düzdü ve yüzündeki özenli makyajı belli belirsiz sarhoşluğun verdiği etkiden dolayı dağılmıştı.

"Benim gelmemi istemişsin."

Azat tek kaşını kaldırıp karşısındaki kadına alayla konuştuğunda Banu biraz utanmış halde başını çevirip Yasin'le zehra'ya baktığında Yasin keyifle kaşısındaki manzarayı izliyordu. Yasin Begüm'ü severdi. Azat'a arkadaşına yakışan tek kadın olarak Begüm'ü seviyordu ve evli adamlara Banu gibi kafayı takmış olan kadınlardan nefret ediyor böylelerine derslerini vermek gerektiğini düşünüyordu.

"Azat benim en yakın arkadaşlarımdan biri küçük hanım."

Banu bu gece ikinci Şokunu Yasin'in tıpkı Azat gibi iğneleyici bakışları alay dolu sesinden işittiğinde eli ayağı birbirine dolandı. Tüm gece çağırın gelsin diye direttiği adamın yakın arkadaşıyla oturmuş ve salak gibi davranmıştı.

"Siz... Arkadaş mısınız?"

Bir Azat'a bir Yasin'e bakarken Azat daha fazla yaşadığı saçma geçeği uzatmamak adına Banu'nun kolunu sertçe tuttu ve sendeleyen kadının gözlerinin içine ölüm sessizliğini andıran bakışlarıyla bir süre bakıp Sert ve ciddi ses tonuyla Banu'nun canı acıtacak o sözleri söylemeye başladı.

"Bir daha seni yakınımda yöremde görmeyeceğim! Utanmadan benim evli olduğumu bildiğin halde bana yanaştın. Planın neydi? Kenara çekilip sinsice bana iyi kadın rolü yapıp bana önce samimi olup yanaşmak mıydı? Bak bana Banu iyice bak... Sence ben senin gibi evli adamlara askıntı olan kadını, uğruna Canımı gözümü kırpmadan vereceğim karıma tercih eder miyim? Ben Begüm'ü aldatmayı, senin gibi kendime yakışmayan bir kadına el uzatmayı düşünür müyüm zannediyorsun. Seni uyardım anlamadın. Bu gece itibariyle Karaasalan Lojistikle olan tüm ilişkin kesildi. Kısacası kovuldun..."

Banu duyduklarıyla gözleri dolarken Azat değersiz bir eşyaymış gibi kadının kolunu iterek bıraktı ve geri
Çekilip bir kez daha nefretle baktı yıkılmış vaziyette duran Banu'ya.

"Gözüm seni görmesin ve sakın benim adımı anma. Şimdi çık git burdan."

Banu'nun dolan gözlerinden yaşlar bir bir düşerken başını hiç yerden kaldırmadı. Sarhoşta olsa anlamıştı, Azat onu kovmuştu. Her şeyi kendi eliyle mahvetmişti. Son kez içinden geleni yapmak için başını kaldırdı ama Azat'ın Yasin'e dönüp bir şeyler söylediğini ve hızlı adımlarla gece klübünden çıktığını görünce hemen toparlanıp küçük çantasını aldığı gibi Koşar adım gece klübünün çıkışına doğru ilerledi.

"Yasin Begüm bunları bilmesin. Ay inanmıyorum ya Banu'nun Azat'a aşık olduğunu bilseydim hiç selam vermezdim."

Yasin Zehra'nın sözlerine başını salladı. Zehra ve Begüm pek konuşmuyorlardı çünkü pek ikiside anlaşamıyordu. Çok farklılardı. Yasin bile sevgilisinin hareketlerinden sıkıldığından Begüm'ün onunla arkadaş olmamasına bir şey demiyordu.

***
Valeden arabasını isteyen Azat az önce içeride yaşanılanlardan dolayı son derece sinirliydi ve bir an önce evine gitmek istiyordu. Begüm haklıydı. Kadın olarak hissetmişti de Banu'yu istememişti. Neyseki Banu başına bela olmadan kendi kendine açık vermişti de o kadını hayatından şirketinden kovmuştu. Arabasının gelmesini beklerken cebinden mavi parlak renk paketini çıkardı ve mentollü sigarasından bir tane alıp dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasını yaktı. Dumanı içine çekip başını gelen sese doğru çevirdiğinde arabası tam önünde durmuştu. Görevliye cebinde çıkardığı bahşişi verip tam arabasına binecekti ki kolunu biri tutunca ağzındaki sigarasını diğer eline alıp başını çevirdi ve en son görmeyi bile istemeyeceği kişi yine karşısındaydı.

"Ya sabır... Çek şu elini."

Banu'nun elini iten Azat Kadına ters bir bakış attı.

"Bir dakika dinle beni sonra söz veriyorum gideceğim."

Azat gözlerini dikmiş kendisine bakan mekanın önündeki korumalara bakıp Banu'ya döndü.

"Defol git benim başımı gece gece belaya sokma. Bak sen daha benim kim olduğumu bilmiyorsun. Evli barklı adamım ve ben senin yüzünden millete seyirlik malzeme veremem. Kadınsın diye elimi kaldırmıyorum zorlama beni."

Azat Banu'yu itekleyerek arabasına bindi. Daha büyük tepkiler verecekti vermesine ama kendini izleyenlere malzeme veremezdi.Banu'yla yan/ yana durması bile laf çıkmasına neden olabilirdi.

"Aşık oldum ben Sana..."

Azat arabasını çalıştırmıştı ki acık Camından cılız sesini duyduğu Banu'ya döndü. Banu gözlerinden yaşlar akarak mırıldanmıştı. Sonunda ağzıyla itiraf etmişti. Yanlışı doğrusu artık umrunda bile değildi. Zaten her şey bitmişti Azat onu kovmuştu bir daha görmeyecekti madem son kez aşkını itiraf edecekti.

"Lan senin ben."

Öfkeden deliren Azat duyduklarına dayanamayarak arabadan indiği gibi elini kaldırdı ve hiç acımadan Banu'nun yüzüne bir tokat attı.

Tokat'ın şiddetiyle sendeledi Banu. Azat kadın olduğundan şiddetli vurmamıştı ama yinde elinin ağırlığından sendelemişti ve sanki bu tokatı bekliyormuş gibi şaşırmamıştı.

Korumalar hareketlenip araya girmek için hamle yaptılar ama Azat elini kaldırıp onları durdurdu. Normalde müdahale ederlerdi ama söz konusu şuan Antep'in en güçlü ailesinden olan Azat Karaaslandı.

"Bak..."

Azat sol elini kaldırıp olanca gücüyle bağırdı.

"Bak bu ne he? Ne?"

Sol parmağındaki alyansını gösterdi Banu'ya. Ne kadar ahlaksıca bulsada Banu'ya karşı yetirince sakin olmaya çabalıyordu. Banu'nun aşık oldum sözü onu delirtmişti. Hala yüzüne karşı bunu nasıl söylüyor anlamıyordu.

"Evliyim ben... Evli. sen bunun neyini anlamıyorsun. Karım benim her şeyim. Ben onu bırakmam bu o kafana sok. Edebinle çek git diye geldim konuştum seninle sen hala karşıma geçmiş ne diyosun."

Banu dişlerini sıktı. Begüm'ün adını duymak ona olan aşkını sevdiği adamın ağzından dinlemek istemiyordu. Planları bozulsada bu şekilde bitsin istemiyordu.

"Seni o mız mız kadın değil ben hak ediyorom."

Banu içindekilerini bu gece dışarıya  bir bir dökülecekti.

"Koparırım senin o dilini."

Azat kadının üstüne yürüdüğünde Banu geri geri gitti ve arabaya sırtı yaslı halde korku dolu gözlerle Azat'a baktı.

"Begüm'e en ufak bir laf eden o dilini Koparırım. Sen kimsinde benim kadınıma laf edersin. Sen kimsinde kendini bana layık  görüyorsun. Bak defol git karşımdan beni çilden çıkarma."

Azat yeniden arabasına binmek için hamdle yapmıştı ki Banu kendini daha çok yerle bir eden o sözleri söyledi.

"Aslı gibi Begüm'de seni hak etmiyor. Kuzenim basıl Zamanında senin değerini binmeyip seni  aldattıysa..."

"Lan..."

Banu'nun sözleri Azat'ın kükremesiyle yarıda kesilirken Banu Azat'ın öfkeden delirmiş hamilende korkup geri geri gitmeye başladığında korumalar bu kez işedikleri olaya müdahale edip Azat'ı tutu.

"Seni yemin ederim öldürürüm. Ne Aslı'sı? Sen kimsin? Sen onun kuzeni misin? Ulan o orospu mu tutu seni?"

Azat bugün resmen sınanıyordu. Ardı ardına öğrendiği sırlar karşısında kafası kırk parçaya bölünmüştü. Önce Oğuz'un Begüm'ün eski sevgilisi olduğunu öğrenmiş sonrada Banu'nun aşkını ve hayatımın hatası deği Aslı'yla Banu'nun kuzen olduğunu öğrenmişti. Güven dedikçe herkes güvensizce davranıyordu.

"Bırakın beni."

Azat kolarını tutan adamalara bağırdığında damlar soyadından dolayı Azat'ın dediğini yaparak geri çekildikle ve durumu artık mekan sahibine bildirmek üzere uzaklaştılar. Polis çağırmaları olmazdı çünkü karşılarında  Karasalan beyinin oğlu vardı. Patronları duysa Kızardı böylesine önemli bir adamı şikayet ettiler diye.

"Seni şimdi burda öldürürüm."

Azat Banu'nun uzun sarı saçlarını eline toplayıp kadının Canını yakarak geri çektiğinde Banu'nun ağzından acı dolu bir çığlık koptu.

"Sen kimsin? Hayatıma nerden girdin? Aslı'nın oyunu mu bu? Konuş çabuk."

Banu Azat'ı itmeye çalışıyordu ama gücü yetmiyordu.

"Oyun falan yok bırak beni anlatacağım."

Azat geriye çekilip derin bir nefes aldığında mekan sahibi jilet gibi takım elbisenin içinde heybetli
Şekilde karşına dikildi.

"Azatcım bir sorun mu var."

Azat başını çevirip babasından beş yaş kadar küçük olan sert yüz hatlarına sahip adama baktı. Böyle olacağını elbette biliyordu adamın mekanın önünde bir kadınla kavga ediyordu sonuçta adam elbet işe karışacaktı. Polisin gelmeyeceğinin rahatlığındaydı Azat.

"Bir sorun yok Kamil bey. Gideceğim birazdan."

Azat daha dazla hem rezil olup dillere düşmemek hem de adamı zor durumda bırakmak için Banu'ya çevirdi bakışlarını ve Kaşlarıyla arabasını işaret etti.

"Bin arabaya."

Banu fazlaca korktuğu Azat'ın sözünü ikiletmeden yalpalayan adımlarıyla arbaya binerken Azat Kamil beyin elini sıkıp sorun olmadığını bu olanların dışarıya yansımasını kesin dille söyleyip iyi geceler dedikten sonra aynı arabaya bile binmekten nefret etsede daha fazla rezil olmamak ve şu işin aslını öğrenmek için arabaya geçip oturduğunda gaza bastığı gibi hızla gözlerden uzaklaştı.

Banu arabanın içinde sessizce köşeye sinmiş halde göz altından Azat'ı izlerken Azat'ın ellerine kaydı bakışarı. Direksiyonu parçalarcasına ellerinin arasında sıkan Azat'ın elinin boğumları beyazlaşmıştı. Sinirli olduğu vücut dilinden anlaşılıyordu. Çattığı Kaşları, gergin yüz hattından Banu korkuyordu.

"Ne...nereye gidiyoruz?"

Kekeleyerek kısık sesle konuşurken Azat'ın kendisine zarar vermesinden korkuyordu. Azat cevap vermeyince Banu derin derin nefesler almaya başladı.

"Azat..."

Azat başını anlık yoldan çekip Banu'ya bakarak sesini yükseltti.

"Bey... Azat Bey. Sen bana sadece adımla hitap edemezsin."

Banu üst üste yutkundu. Gözleri dolarken bir kez daha Azat tarafından yerinin bildirilmesinin altında ezildi.

"Beni nereye götürüyorsunuz?"

Banu saptıkları ıssız yola korku dolu gözlerle bakıp konuştuğunda Azat ağzının içinde homurdandı.

"Cehennemin dibine."

Araba karanlık bir yerde durunca Banu hızla emniyet Kemerini açtı ve Azat'ın arkasından indi. Etrafına boş boş bakarken omzundan itilmesiyle sendeledi.

"Yürü hadi."

Bacakları titreyerek Azat'ın arkasıdan yürürken Azat'ın geçtiği kapıdan içeriye girdi ve sensörlü ışıklar devreye girince aydınlanan etrafta gözlerini gezdirdi. Kocaman bir sera alanı gibi olan yerde küçük bir kulübe gibi olan eve doğru  yürüdüler. Azat cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğinde hemen ışıkları yaktı ve arkasına bakmadan ilerlerken Banu'da içeri girip kapıyı kapattı.

Burası Karaaslan ailesinin sağlıklı beslenmek adına Bekir beyin özel isteği ile olan arazilerinden birinin seraya çevrildiği yerdi. Kocaman alanda küçük taştan bir ev vardı ve burası çok nadir kullanılıyordu. Sadece Bekir bey yetişen sebze meyvelerini kontrolüne geldiğinde bir iki gün kalıyordu. Tuttukları bahçıvan işlerle ilgileniyordu. Bağ bahçe işlerini oldum olası seven Bekir beyin kendi zevkiydi burda doğayla baş başa olmak. Konak'ta bahçe yoktu ve bu yüzden yazın bağ evini çok sık kullanıyor arada da burada kendini eyliyordu. Emekli olduğunda belki daha çok bu işlerle uğraşacaktı.

Azat bilhassa buraya gelmişti. Dışarıda bir mekanda biri görse yanlış anlaşılabilirdi. Kendisi genç bir adamdı ve gecenin bir vakti eşinin dışında başka bir kadınla orda burda görüşmesi hem hoş olmazdı hem de kulaktan kulağa yayılır Begüm'e kadar laf giderdi. Her şeyden önemlisi Banu'dan dinleyecekleri önemli şeylerdi ve sinirine hakim olamayabilirdi.

"Tek bir kelime yalan konuşmadan her şeyi başından sonuna kadar anlatacaksın. Buraya İstanbul'dan kalkıp neden geldin? Aslı ile olan bağlantın nedir?"

Banu işaret parmağını kaldırmış üstüne yürüyerek konuşan Azat'a ürkmüş halde bakarken başını sallayan Banu mide bulantısı ve baş dönmesinden dolayı gözlerini kapatıp açtı.

"Oturabilir miyim?"

Azat karşısında ha bayıldı bayılacak olan kadına bakıp bıkkınlıkla bir nefes alıp verdi.

"Geç otur lanet olasıca ve sakın ben gelene kadar kıpırdama."

Banu sesizce kendisine en yakın koltuğun kenarına oturup başını sallarken Azat mutfağa doğru ilerledi ve kahvelerin bulunduğu dolabın kapağını açtı. Bu kadının şuan bilicinin kapanacak kadar sarhoş olmadığını bilsede yinede kafası tamamen açılsın istiyor bunun içinde İçinden gelmesede mecburiyetten kahve yapacaktı. Banu'nun ağızdan her şeyi net olarak duymak istiyordu. Azat şekersiz bir kahve hazırlarken Banu bulunduğu odayı inceliyor bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu.

***
Azat kaşısında kahvesini çekinerek içen kadına oldukça ciddi yüz ifadesiyle bakarken kafasında her şeyi tartıyordu. Banu'nun kahvesinin bitmesini sessizlikle beklerken gözü kolundaki saatine kaydı. Üçe çeyrek vardı. Begüm kesinlikle eve gelmemesini yanlış yoracaktı. Kavga ettikleri için gelmiyor zannedecekti. Acaba uyumuş muydu yoksa merak edip bekliyor muydu? Arası iyi değilken aramakta istemiyordu.

"Anlatmaya başla artık sabaha kadar seni bekleyecek değilim."

Banu başını kaldırıp kendisine iğrenç bir şeymiş gibi bakan Azat'ın gece karası insanı içine hapseden güzel gözlerine burukça baktı. Ne çok isterdi Begüm'den önce Azat'ı tanımayı, Aslı'nın kuzeni olmamayı.

Derin bir nefes alıp bu kez hiç yalana başvurmadan her şeyi en başından anlatmaya başladı. Aslı'nın gösterdiği fotoğraflarla başlayan beğenisini sonra unuttuğunu ama tesadüfen şirketteki iş için teklif aldığını ama rededecekken sahibinin Azat olduğunu öğrendiğini ve duygularının yeniden kabarmasıyla Antep'e geldiğini ama evli olduğunu öğrendikten sonra vazgeçmek istesede kalbine söz geçiremediğini bir bir anlattı.

"İşte böyle. Ben biliyorum yaptığım yanlış siz evlisiniz ve eşinizi seviyorsunuz ama bende engel olamadım, duygularımı bastıramadım."

Azat, en son "bana bey diye hitap et" diye uyardığı kadının eskisi gibi sizli bizli konuşmasını dikkatlice dinledikten sonra Aslı'yla bağlantısı olmadığını anlamıştı ama yinede Begüm'ü bırakıp kendisini görmesini beklemesine ve hala karşısına geçip aşık oldum demesine kızgındı.

"Bak bu seninle ilk ve son konuşmam bilmiş ol. Bana karşı her ne hissediyorsan bu umrumda bile değil. Senin o kuzenin olacak aşalık kadın benim hayatımı yıllar önce mahvetti şimdi onun kanından olan senin aynı şeyi yapmasına asla müsade etmem. Şimdi dua et sana bir şey yapmıyorum. Klüptede söylediğim gibi şirketle olan tüm bağlantın kesildi. Bir daha seni ne benim nede ailemin etrafında görmeyeceğim."

Banu gözünden akan yaşlarla imkansız aşkı olan adamın ağır sözlerini dinlerken sadece sessizce "tamam" Dedi. Biliyordu zaten ama şimdi artık kesinleşmişti. Azat asla Begüm'ü bırakmazdı. O asla çok sevdiği karısından ayrılmazdı. Böyle düşünüyordu Banu...

"Ben şimdi çıkıp gideceğim birazdan bir araba gelip Seni burdan alacak. Sessizce bekle."

Azat aynı yolu tekrar Banu'yla aynı arabada geçirmek istemediğinden cebinden telefonunu çıkardı ve adamlarından birini arayıp bulundukları yeri ne yapmalarını söyledikten sonra çıkıp doğruca evinin yolunu tuttu.

Berbat bir gün, gece geçirmişti. Başı uykusuzluktan yorgunluktan çatlıyordu. Bir an önce yatağına girip Begüm'ün kurabiye gibi kokan o vanilyamsı kokusunu içine çekip uyumak istiyordu.

***
Evden içeriye girdiğinde saat nerdeyse dördü geçiyordu. Sessiz şekilde merdivenleri çıkarken gözü babasının odasının olduğu taraftaydı. Eğer bu saatte yanında Begüm olmadan eve geldiğini görürse kesinlikle bu işin peşini bırakmazdı ve Azat için işte o zaman işler çıkamaza girerdi.

Yatak odasından içeriye girdiğinde içeriyi azıcık aydınlatan gece lambasının ışığının sayesinde yatağında mışıl mışıl uyuyan Begüm'ü görüş alanına girince dudağının bir kenarı kıvrılıp kısılan gözleriyle karısına bakarken gülümsedi.

"Demek beni beklemeyip uyudun..."

Ne kadar kızarsa kızsın dayanmadığı karısına İçinden konuşup yanına yaklaşırken Begüm derin uykusunun arasında Sanki Azat'ın geldiğini hissetmiş gibi kıpırdanıp bir şeyler mırıldanınca Azat yanına oturup Begüm'ün güzel yüzüne uzun uzun baktı.

Gözleri karısının üstündeyken yorgun olduğundan omuzları çökmüştü.

"Biz niye böyleyiz? Niye sürekli bu haldeyiz."

Elini uzatıp Begüm'ün saçlarına dokunacakken durup düşündü ve havada kalan elini indirdi. Begüm'ün  yalan söylemesini hazmedemiyordu. He şey Azat için bu kadar basit değildi.

Yataktan kalkıp doğruca banyoya gidip elini yüzünü yıkayıp rahatladıktan sonra hemen üstünü çıkarmaya başladı. Gömleğinin düğmelerini çözüp çıkardıktan sonra Kemerini çözüp pantolonunu bacaklarından çıkardıktan sonra kış günü olmasına rağmen üşümüyordu çünkü odanın içi oldukça sıcaktı ve eşofman giymeye gerek duymadı. Üstünde son kalan parça olan siyah boxerı ile yatağına yürüyüp tam ortada yatıp uyuya kalan Begüm'ü rahatsızı etmemek için sap tarafa geçip yorganı kalırdı ve zor bela karısına oranla iri olan bedenini yatağa zar zor sığdırdı.

Begüm kıpırdanıp sırt üstü yatışını değiştirip yüzünü Azat'tan tarafa çevirdiğinde burnu kocasının Sert göğsüne sürttü.

"Immm..."

Uykusunun arasında mırıldanıp tamamen bilinçsizce Azat'ın karnından beline doğru kollarını sarıp sarılan Begüm bir bacağınıda Azat'ın üstüne atıp yüzünü iyice göğsüne gömüp uymaya devam ederken Azat kıpırdamadan kollarının arasındaki canına bakıyodu. Bu kadın nefesiydi. Masumiyetti... Gülüşüyle içini ışıtandı...

"Ben seninle ne yapacağım."

Begüm'ün saçlarının arasına dudaklarını bastırıp karısının taptığı kokusunu derince soluyup öperken  Begüm'ün ellerini karnın üstünde hareket ettirmesiyle gözlerini kapatıp açtı.

"Ölürüm... Sen benden gidersen ölürüm. Sen benim sana kıyacağımı mı zannediyorsun."

Azat fısıldayarak konuşurken Begüm'ün saçlarını okşuyordu. Yine siniri geçince yatışmıştı. Böyleydi işte Azat. O kötü biri değildi.  Yaşadıkları belkide onun bu dengesiz ve sinirli hallerine sebep olmuştu. Azat istemez miydi abisi ya da Güney gibi sabrı severek öğrenmeyi ama olmuyordu. Bir an geliyor patlıyor sonrasında vicdanı pare pare sızlıyordu.

"Ben her şeyi affederim. İhanet dışında her şeyi affederim. Yeterki sen bana böyle sarıl. Yeterki sen evin olan bu kalbi bil."

Begüm Azat'ın itiraflarından bir haber kocasının kollarında huzurla uyurken bilmiyordu ki Azat'ın yumuşadığını. Bilmiyordu ki Azat'a tek bir bakışı ile istese onu yola getireceğini. Azat'ın ne kadar yanlışı varsa onunda yanıldığı yanlış yaptığı şeyler olabiliyordu.

***
Sabah gözlerini ilk açan Begüm oldu. Sıcacık sert bir şeye sarılmıştı ve bu şey her neyse yanağına değiyor hafif gıdıklıyordu ama yinede çok rahattı. Uyku sersemi haliyle iyice açtığı gözleriyle Azat'ın çıplak göğsünün üstüne yarı çıkmış halde ve beline sıkıca sarıldığını görünce bir an durup kalsada sonra kendini toparladı ve kocasının üstünden yana kayarken Azat gözlerini açtı. Ellerinin arasındaki bedenin kayışını izledi.

Begüm gibi şaşkın değildi çünkü dün gece karısına bile isteye sarılarak uyumuştu ama Begüm kendisi gibi değildi. Begüm yaptığına şimdi pişman gibi gözlerini kaçırıyordu.

Azat karısını konuşmadan izlerken Begüm yataktan kalktı ve sıyrılan kısa saten geceliğini düzeltip üstüne sabahlığını geçirip kuşağını gevşekçe bağlayıp küskün ve kırgın olduğu Azat'a hiç bakmadan banyoya doğru yürüdü. Gece bir süre Azat beklemişti ama kocası gelmeyince uyuya kalmıştı.

Begüm'ün ardından Azat yüzünü sıvazlayıp yataktan kalktı. Dün Begüm'ü çok kırmıştı çok korkutmuştu biliyordu. Eşyaları savurup üstüne yürüyüp bağırmaları ve sonunda koyduğu yasak yüzünden Begüm'ün bir süre böyle soğuk olacağını biliyordu.

Begüm yüzünü yıkayıp işlerini  bitirip banyodan çıktığında bu kez Azat duşa girdi. Daha bir kaç gün öncesinde karısıyla sabah duşunu birlikte alıp gülüştüklerini hatırladıkça başını duşa kabinin içindeki fayansa dayadı ve başından akan buz gibi suyun altında durup gözlerini kapattı.

Olmuyordu. Bir şey eksikti onların arasında ve Azat bunu çözemediği
İçin çıldıryodu. Buz gibi su başından sırtına doğru süzülürken gece karası gözlerini açıp derin derin baktı. Aşk ne zaman Azat'a uğrasa canını eze eze geçiyordu ve bunda kendinide çok suçluyordu ama bu kez çok başkaydı. Bu kez Begüm'ü kaybederim korkusu vardı.

***
Duştan çıktığında Begüm'ü odada göremeyince kahvaltıya indiğini anladı. Bugün dersi yoktu ve evdeydi güzel karısı. Kesin dışarı çıkardı annesiyle ya da Funda ve Leyla'yla bir şeyler yapardı. Azat bekleyecekti. Koyduğu yasağı elbette uygulamayı düşünmüyor o anlık sinirle konuşmuştu ama bakalım Begüm onu ciddiye alıp bugün dışarı çıkacaksa izin alacak mıydı. Azat bu davranışa göre hareket edecekti.

Kahvaltı masasında oldukça üzgün bir halde oturan Begüm kimseye bir şey belli etmek istemeyip sürekli gülümsemeye çalışsada tecrübeli olan Leyla ve Meliha hanım Begüm'ün Azat'la bir sorunu olduğunu artık iyice anlamıştı.

Begüm son Zamanlarda artan mide bulantısından dolayı yarın için doktordan kahvaltı hazır olana kadar randevu almıştı ve şimdi iştahı olmadığından sadece bir kase sütün içine Mısır gevreği koymuş onu kaşığı ile minik minik yiyordu. Adet düzensizliği yoktu. Azat'la birlikteliğinde korunuyordu ve hamilelik aklının ucundan geçmiyordu. Stresten bu mide bulantılarının, halsizliğinin olduğunu düşünüp randevu almıştı.

"Günaydın."

Duyduğu sesle belli belirsiz içini çekip başını kaldırdığında Azat'la göz göze geldi. Her daim şık ve yakışıklı olan kocası sanki bugün bir başka yakışıklı olmuştu. Koyu gri renk vücuduna tam oturan takım elbisesi, beyaz göleği ve gri siyah geçişli kravatı Azat'a çok yakmıştı.

Azat Begüm'e kısa bir bakış atıp masada yerini alıp oturduğunda geç uyandığından babasıyla abisinin olmamasına şaşırmaktı. Üç kadının bulunduğu sofrada kahvaltısını yapmaya başladığında gözü Begüm'ün önündeki kaseye takıldı. Yine niye yemek yemiyordu bu kadın anlamıyordu. Bu sıralar Begüm ya çok iştahıydı ya da çok iştahsızdı. Yine diyet saçmalığına giripte böyle şeyler yemiyordur inşallah diye düşünüp çayından bir yudum aldı ve tekrar fincanı  bırakacakken  Begüm'ün elinin çarpmasıyla bir kaç damla çay eline döküldü.

"Ay yandın mı? Acıdı mı?"

Begüm panikle tüm küskünlüğünü unutup Azat'ın elindeki fincanı alıp masaya bıraktıktan sonra kocasının elini avcuna alıp üflemeye başladığında Azat dahil masadaki herkes Begüm'ü gülen gözlerle izliyordu.

"Çok özür dilerim birden elim çarptı. Çok dökülmedi zaten değil mi yanmadın?"

Begüm kendini kaptırmış halde konuşurken başını kaldırmasıyla bir an afalladı çünkü Azat'ın gözlerinin içi öylesine gülüyordu ki o an ne yaptığını anladı ve yanakları kızararak Azat'ın elini usulca bıraktı. Sanki karşısındaki kocası değilmiş gibi utanmıştı.

"Yanmadım. Canım acımadı endişelenme."

Azat'ın aşk dolu sesinden dökülenler Begüm'ün kulağına dolarken Azat karısnın kızaran yanaklarına ve üzgün aşık bakışlarına bakıp önüne döndüğünde Begüm'de önüne döndü ve Leyla'yla Meliha hanımın  gülümsemesine karşılık verdi. İçinden "aferin Begüm o sana yasaklar koysun gece ortalığı birbirine katıp seni kovsun sen böyle davran." Diyerek kendine kızdı.

"Begümcüm bugün diyorum ki biraz alışverişe gitsek. Dönüşte de Serpil'i teyzeyle annemde yanımıza gelir birlikte dışarıda yemek yiyip bir kahve içeriz."

Begüm Leyla'nın sözlerine hevesle  başını salladı. Dersi yoku bugün ve evde olduğundan dışarı çıkmak onada iyi gelecekti.

"Olur çıkalım. Hatta Funda'ya da söyleyelim öğlen arasında oda bize katılırda görüşmüş oluruz."

Begüm Cem'le birlikte Funda'nın evden ayrıldığını bilmeden konuşurken Azat duyduklarından dolayı gerildi. Tamda tahmin ettiği gibi Begüm dünkü söylediklerini dikkate almayacaktı.

"Tamam Canım olur. Benim biraz yukarıda işim var halledeyim çıkarız."

Leyla karnını tutarak masadan kalkıp giderken Begüm bir parça olsun kendine gelmişti. Kızlarla vakit geçirmek iyi gelcekti ama aklını kurcalayan bir şey vardı. Azat dünkü kavgada "dışarı benden habersiz adım atmayacaksın demişti." Acaba sinirle mi söylemişti. Şimdi bir şey der miydi  bilmiyordu. İzin falan almayacaktı. Kendisini bu sefer aşarak  kısıtlamasına izin vermeyecekti.

Azat annesi ve Karsıyla kaldığı masada sabırla beklerken Begüm'ün hala bir şey dememesiyle başını çevirip yandan gördüğü karısının yüzüne bakıp kulağına doğru başını yaklaştırdı.

"Benden izin almayı ne zaman düşünüyorsun?"

Begüm ince biçimli Kaşlarını çatıp Azat'a bakıp dişlerini sıkıp konuştu.

"İzin almayacağımdan hiç bir zaman düşünmüyorum."

"Begüm!"

Azat'ta karısı gibi kaşlarını çatıp yüzüne bakarken Begüm omuzlarını  dikleştiridi. Azat karşısında güçlü halde kendinden emin duran karısına bakıp başını onaylamaz halde iki yana salladı.

"Ben sana ne dedim?"

"Sen sadece saçmaladın ve bende sinirlisin diye kavga büyümesin diye o an sustum o kadar."

Begüm konuştukça Azat sabır çekti. Demekki Begüm hanım Oğuz'u saklayıp yalan söylediği için pişman falan değildi. Hala kuyruğunu dik tutuyordu.

"Beni delirtmek için bazen bilerek  böyle davrandığını düşünüyorum."

Azat sandalyesini geriye itip ayağa kaldığında çeketinin kollarını düzelttip karısına üstten bakarken Begüm Azat'ı izliyordu.

"Evden dışarı çıkmıyorsun."

Kararlılıkla konuşan Azat'ın ne demek istediğini anlamayan Meliha hanım oğlunu dinlesede başını önünden kaldırmadı ve kahvaltısını ediyormuş gibi davrandı. Belli ki gelini ile oğlunun büyük bir sorunu vardı ve karışmak istemiyordu.

"Azat."

Begüm yürüyüp giden kocasının arkasıdan yetişip seslendiğinde Azat oldukça serin bir şekilde arkasını döndü ve gözlerinin içi alev alev yanarak bakan karısının yüzünü tarayıp gözlerinde sabitlerdi.

"Beni karın olarak kıskanırsın bazı şeylerde artık evli olduğumuz için kısıtlarsın anlarım ama her şeyin bir sınırı var. Beni bu şekilde kurallar koyamazsın."

Azat tek kaşını kaldırıp Begüm'e baktı.

"Öyle mi güzelim?"

Begğm kocasının şuan kendisini takmadığını biliyordu.

"Azat yapma şunu, sana bir
Şey söylüyorum."

"Bende sana öyle mi diyorum."

Begüm dişlerini sıktı. Her geçen gün Azat'la konuşamaz oluyordu.

"Ben bugün dışarı çıkacağım."

"Hayır."

Azat o kadar rahat konuşuyordu ki  Begüm artık ne yapsın bilmiyordu. Azat elbette hep böyle davranmayacaktı ama madem karısı söylediklerini hep böyle kulak arkası edecekti o Zaman küçük bir ders verecekti.

"Azat delirteceksin beni. Saçma sapan davranma ne demek hayır. Ben senin kölen miyim?"

"Hayır tabikide ne kölesi."

"O Zaman bana öyle davranma."

"Beni dinlersen bir sorunumuz olmayacak ama illa burnunun dikine gidiyorsun."

Begüm dudaklarını ısırıp Azat'a hüzünlü gözlerle bakarken Azat yutkundu. Begüm'ün bu hali elini kolunu bağlıyordu.

"Ben dışarı çıkacağım."

Direten Begüm'e gülümsedi.

"Sende çok iyi biliyorsun ki ben sana çıkmıyorsun diyorsam kapıdaki adamlar bir adım atmana izin vermez ve hemen bana haber verirler."

Begüm kocasının gücünü çok iyi biliyordu ama kendisi üstünde böyle davranacağını asla tahmin etmiyordu. İzin almak istemiyor Azat'ın dediği olsun yine benliğini yitirmek istemiyordu.

"Senden nefret etmemi istiyorsun?"

Çıkışan Begüm'ün kolunu tutup kendine doğru çekti Azat.

"Gücün bana yetiyor değil mi? Böyle baskı kurunca ne olacak sanıyorsun. Ben senin peşinde mırıl mırıl dolaşacak, sen ne dersen anında yapacak mıyım?"

Azat Begüm'ün güçlü dursa bile aslında en ufak darbede yıkılacağını çok iyi biliyordu. Aralarındaki azıcık mesafeden dolayı Begüm'ün yakınlığından etkilensede sert duruşunu bozmadı.

"Sözümü dinle meleğim."

Azat Begüm'ün saçını okşamak için elini uzattığında Begüm dolan gözleriyle kocasına bakıp başını çekti.

"Bana bir daha meleğim deme... Bana hiç... Hiç bir şey deme."

Begüm konuşmakta güçlük çekip zorlukla konuşup arkasını döndüğü gibi koşar adım Azat'ın yanında uzaklaşırken gözünden yaşlar yağmur gibi aktı. Azat karısının arkasıdan üzgünce baktı. Belki yanlıştı oda şimdilik anlamıyordu ama kendince doğru yapıyordu. Bir yanı acaba mı desede Azat anlamıyor ve yanlışa sürükleniyordu.

***
"Begümcüm tamam sıkma sen canını ben anneme benim çıkmak istemediğimi söylerim bu konu aramızda kalır ve olur biter."

Begüm burnunu çekip kızaran gözleriyle Leyla'nın denizleri andıran gözlerinin içine baktı. Dışarı çıkmayacağını çok iyi biliyordu. Kapıdaki adamlar izin vermezdi. Durumu odasına "hadi çıkalım" demek için gelen Leyla'ya anlattığında Leyla, Begüm'e destek olmuş uzun uzun onunla konuşmuştu. Mustafa ile evlendikleri ilk Zamanlar kabus dolu günler geçirmişti ve Begüm'e o günleri anlatamasada üstü kapalı kendisine destek olmuş örnekler vermiş bunların zamanla geçeceğini şöylemişti. Begüm Meliha annesine karşı rezil olamamak için Leyla'nın söylediklerini kabul etmişti. Leyla istemediği için plan bozulmuş gibi olacaktı.

Utanıyordu. Kocası izin vemediği için dışarı çıkamıyor diye anılmak istemiyordu. Meliha hanım hoş duysa Azat'a kızardı ama yinde Begüm yansıtmak istemiyordu.

"Ben Mustafa'yla konuşurum. O Azat'ı uyarır. Sen üzülme tatlım lütfen."

Leyla öylesine iyiydi ki Begüm ona ablası gibi sığınmıştı. Begüm'ün  yanağını okşayan Leyla çok sevdiği Begüm'e üzülüyordu. Azat'ın deli dolu halini bildiği kadar Begüm'e olan düşkünlüğünü aşkınıda çok iyi biliyordu.

"Ben biraz uyusam olur mu? Başım ağrıyor."

Begüm'ün yalnız kalmak istediği için böyle dediğini anlayan Leyla gülümseyerek "tamam" dedi.

"Dediğim gibi üzülme ve konuştuklarımızı sakın unutma. Azat seni çok seviyor bakma böyle davrandığına o öyle eve karısını kapacak bir adam değil. Bir kere Bekir babam buna müsade etmez için rahat olsun şimdilik bırak yatışsın."

"Tamam Leyla çok teşekkür ederim."

Begüm Leyla'nın gidişiyle yatağına uzanıp yastağı kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Daha günler önce nasıl mutluyken şimdi ne haldeydi. Gözlerini kapatıp düşüncelere daldığı vakit telefonuna gelen mesaj sesiyle yeniden gözlerini açıp eşofmanın cebindeki telefonunu çıkardı ve ekrandaki ismi görünce  Kaşlarını çattı. Ekran kilitlini açıp mesajı okumadan önce gönderinin adını fısıldadı.

"Oğuz..."

Begüm Oğuz'un neden mesaj attığını ve ne yazdığını merak ederek gelen mesaja dokundu ve okuduğu her satıra inanamayıp şaşkınlıkla gözlerini kocaman açtı.

"İşte şimdi bu her şeyi çok daha kötü yapacak..."

Kendi kendine konuşup sıkıntıyla dudaklarını ısırdı çünkü okudakileri hiç hayra alamet şeyler değildi.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın. :)

Continue Reading

You'll Also Like

170K 11.8K 49
Gerçek Osmanlıyla bir alakası yoktur. iyi okumalar.
76.3K 4.7K 15
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
20.1M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
2.1M 204K 41
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da...